Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/133 E. 2021/408 K. 22.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : ….
KARAR NO :….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2017
NUMARASI : ….
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 23/08/2016
KARAR TARİHİ : 22/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/03/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulü kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosyaya Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı müşterileri … Tic. Ltd. Şti. ile 28/12/2011 tarihli 5.000.000,00 TL limitli … istinaden teminat mektubu kredisi, 30/10/2012 tarihli 10.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden….. ve çek karneleri kredileri, 27/07/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden de …. kredi kullandırıldığını,davalının bu kredi sözleşmelerini müşterek ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredilerden doğan borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek taraflara noter vasıtasıyla tebliğ edildiği halde borcun ödenmediğini, tahsili amacıyla Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlattıklarını davalı borçlunun takibe haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının takibe itirazının iptaline, takibin devamına ve davalının inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 28/12/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde kefil olunan miktarın yazılı olmadığını, bu nedenle 818 sayılı BK nun 484. maddesindeki şekil şartlarını sağlamadığından bu kredi sözleşmesinde kaynaklanan borçtan sorumlu olmadığını , 27/07/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde ise, kefalet tarihi ve miktarının müvekkilinin el yazısıyla yazılı olmadığını ve eş onayı olmadığından 6098 Sayılı TBK nun 584. maddesinde belirtilen şekil şartlarını taşımadığından kefaletin geçersiz olduğunu, yine tüm kredi sözleşmelerinde eş onayının bulunmadığı ve şekil şartlarını gerçekleştirilmediğinden tüm kefaletlerin şeklen geçersiz olduğunu, 20/07/2015 tarihli 213944189412 nolu Spot Kredisinde ve Kredi Kartı Sözleşmelerinde müvekkilinin imzasının bulunmadığını, kredi sözleşmeleri borcundan sorumlu olmadığını belirterek, davanın reddini ve müvekkili lehine % 20 oranında kötüniyet tazminatını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı kefilin öncelikle alınan gayrimenkul ipoteklerinin paraya çevrilmesi gerektiği yönündeki itirazının, ipoteklerin kefilin kefalet borcu için verildiği , asıl borçlunun borcunun teminatı için verilmediği yönünde bir iddia ve delil sunulmadığı ,bu kapsamda asıl borç için verilen ipotekler paraya çevrilmeden kefile müracat edilebileceği ve İİK’nın 45. maddesinin burada uygulama yeri olmadığı, bu nedenle alacaklının ipoteğe başvurmadan kefile müracatında bir usulsüzlük bulunmadığı nazara alınarak bu itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalının 28.12.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde kefalet miktarını belirtilmediği bu nedenle kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de; sözleşme bedeli 5.000.000,00 TL olup kefalet miktarı olarakda bu miktarın kabul edileceği nazara alınarak sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’ nun 484. maddesi gereğince kefalette şekil yönünden bir geçersizliğin olmadığı, yine 30.10.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde 6098 Sayılı TBK’nın 583/1 ve 584. maddelerinde belirtilen kefalete ilişkin şekil şartlarının tam olduğu , davalının bu Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan spot kredilerinden ve taksitli ticari kredi geri ödeme planında müvekkilinin imzası olmadığı yönündeki itirazının ise, kredi sözleşmesinde kefilin imzasının bulunduğu ve bu çerçeve sözleşmesi kapsamında kullandırılan krediler için düzenlenen sözleşmelerde de kefilin imzasının bulunmasının gerekli olmadığı nazara alınarak bu itirazların yerinde görülmediğini, Davalının 27.07.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde 6098 Sayılı yasanın 584. maddesi gereğince eş muvafakati bulunmadığı itirazının ise; sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı BK’nun 484. maddesi gereğince kefaletin geçerliliği için eş onayının alınacağının belirlenmediği nazara alınarak bu itirazının da reddine karar verilmiştir. Bankacı bilirkişiden alınan raporda; davacı bankanın davalı kefilden takip tarihi itibariyle talep edebileceği miktarın; taksitli ticari krediden (240.092,70 TL ), spot kredilerden(29.494,41+21.871,24 TL), teminat mektubu nedeniyle (468.599,44 TL) ve …nedeniyle (62.105,46 TL) olmak üzere toplam 822.163,25 TL asıl ve 161.811,04 TL işlemiş faiz ile 8.090,54 TL faizin BSMV’si olmak üzere toplam 992.064,83 TL nakit alacağı , 2.291,23 TL ihtarname masrafını ve 22.860,00 TL çek yaprağı garanti tutarları nedeniyle bu miktarın deponun talep edebileceğini belirtildiğinden, davacı bankanın müşterisi …. kullandırdığı ve davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak geçerli kefaletinin bulunduğu Genel Kredi Sözleşmeleri çerçevesinde kullandırdığı teminat mektubunun kredisinden, spot kredilerden ve ticari taksitli krediler ile …. kredisi nedeniyle doğan borcu ihtara rağmen asıl borçlu ve kefillerinin ödememesi nedeniyle aleyhlerinde başlattığı icra takibine davalı kefilin; eş onayı olmadığı, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna gidilmeden kefile gidildiği ve kefalete ilişkin şekil şartlarının gerçekleşmediğinden bahisle borca ve takibe itiraz ettiği, ancak yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve gerekçelerden de anlaşılacağı üzere bu itirazların yerinde olmadığı anlaşılmakla, bilirkişi raporu doğrultusunda asıl alacak, faiz ve BSMV’si yönünden davacının davasının kısmen kabulü ile itirazın iptaline, alacak likit itiraz haksız olduğundan davalı aleyhinde kabul edilen nakit alacak miktarının %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi davacı tarafça kötü niyetle takibe geçildiği hususu kanıtlanamadığından davalının reddedilen miktar yönünden yasal koşulları oluşmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının teminat mektubunu tazmininden kaynaklı alacak yönünden temerrüt faizi oranı ve karar altına alınan bu oran üzerinden yapılan hesaplamanın sözleşme ve yasa hükümlerine aykırı olduğunu, tazmin olunan teminat mektubunun 28/12/2011 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında düzenlendiğini, ihtilafın bu sözleşme hükümlerinin 12 ve 45. Maddelerine göre çözümlenmesi gerektiğini, sözleşmenin 12. Maddesinin çok açık olduğunu, dava dilekçesine ekli …. nolu bankanın …. ye bildirdiği azami kredi faiz oranlarını gösterir tebliğin (03/01/2017 tarihine kadar geçerliliğini korumuş) gönderildiğini, yatırım kredilerine uygulanacak kredi faiz oranının %48 olduğunu belirlendiğini, sözleşme hükümlerine göre %48 faizin %50 ilavesi ile bulunacak oranın %72 olduğunu, ayrıca mahkemece hatalı tespit olunan temerrüt faizi üzerinden yapılan faiz hesabının da yanlış olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin teminat mektubu tazminine ilişkin alacağın mesnedini teşkil eden 2011 tarihli sözleşme hükümleri kapsamında temerrüt faiz oranını hatalı tespitine ilişkin kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş ayrıca davalı vekili istinaf başvurusunun ise esastan reddini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bankacı bilirkişinin kök ve ek raporunda çelişkiler bulunduğunu, çelişkinin giderilmediğini, yeni rapor alınmadığını, 29/06/2017 tarihli raporda davalı müvekkilinin taksitli ticari krediden, spot krediler ve çek gayri nakdi kredisinden, çek depo talebinden, business card borcundan ötürü sorumluluğunun bulunmadığını belirtildiğini, netice itibariyle bilirkişinin sadece nakde çevrilen teminat mektubu ile ilgili sorumluluğun bulunduğunu belirttiğini, bu tespite de 28/12/2011 tarihli genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin kefil olduğu miktarın yazılı olmaması nedeniyle kefaletin geçersiz olduğuna itiraz ettiğini,
…. sayılı ve … sayılı teminat mektubu konulu borçtan davalı müvekkilinin kefalet miktarı sözleşmede yazılı olmadığından, müvekkilinin sorumlu olmadığını,
…sayılı taksitli ticari kredi ve geri ödeme planında müvekkilinin imzası bulunmadığı için müvekkilinin sorumlu olmadığını,
…. sayılı spot kredi ile ….sayılı spot kredide müvekkilinin sözleşmede kefalet limiti yazılı olmaması ve genel kredi sözleşmesine bağlı krediler olmasından ötürü sorumluluğunun bulunmadığını, ayrıca spot kredilerde ve kredi kartlarından da genel kredi sözleşmesi bağlı olarak verilmiş olup kredi kartları sözleşmelerinde de müvekkilinin imzasının bulunmadığını, business card kaynaklı borçta ise sözleşmede eş muvafakatının bulunmadığını, sözleşmenin tanzim tarihinin de davalı müvekkilinin el yazısı ile yazmadığından, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını
Yapılan takipten ve açılan davadan ötürü davacı bankanın kötü niyetli olduğunu, müvekkili aleyhine kurulan icra inkar tazminatının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu itirazda haklı olması nedeniyle davacı banka aleyhine müvekkili lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğuna kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; Banka Genel Kredi Sözleşmelerinde kefaleti bulunan davalı kefilin yapılan takibe itirazının iptali istemine ilişkindir.
Ankara 4. İcra Müdürlüğü’nün….Esas sayılı takip dosyasının örneğinin incelenmesinde; alacaklısının …….. Tic. A.Ş. olup bankaca kredi taahhütnameleri sözleşmesi, ihtarname ve hesap özetine dayalı olarak ; 472.851,25 TL teminat mektubu tazmini asıl alacağı, 62.720,12 TL businesscard asıl alacağı, 293.403,77 TL taksitli ticari kredi spot kredileri asıl alacağı, 270.605,26 TL muacceliyetten takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi, 13.530,27 TL faizin %5 gider vergisi, 2.291,23 TL ihtar masrafı olmak üzere 1.115.401,90 TL nakit alacağın ve 22.860,00 TL (çek yaprağı garanti tutarları için) gayrinakdi alacağın depo edilmesine yönelik ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı …’ın 03/05/2016 tarihinde takibe itiraz ettiği anlaşılmıştır.
27/07/2011 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin incelemesinde davacı banka ile asıl borçlu … Ltd Şti, arasında 1.000.000,00 TL limitle akdedildiği davalı …’ın aynı limitle 27/07/2011 tarihi itibariyle müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı,
28/12/2011 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin incelemesinde davacı banka ile asıl borçlu … … Ltd Şti, arasında 5.000.000,00 TL limitle akdedildiği davalı …’ın 28/12/2011 tarihi itibariyle müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı,
30/10/2012 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin incelemesinde davacı banka ile asıl borçlu … … Ltd Şti, arasında 10.000.000,00 TL limitle akdedildiği davalı …’ın aynı limitle 30/10/2012 tarihi itibariyle müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı eşi…. aynı tarihte 10.000.000,00 TL limitli müteselsil kefalete rızasının alındığını,
Ankara 18. Noterliğinin 30.09.2015 tarih ve … numaralı ihtarnamenin incelenmesinde ihtar edenin ….muhataplarının …. Tic. A.Ş. olup 30.09.2015 tarihi itibari ile; Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesine istinaden verilen teminat mektubu kredisinden dolayı 3. kişiye verilen teminat mektubunun nakde çevrilmesi nedeniyle 30.09.2015 tarihinde oluşan 472.851,25 TL, ticari taksitli krediden dolayı ödenmeyen taksitler nedeniyle 30.09.2015 tarihi itibariyle 241.321,52 TL, Businesscard hesabında 30.09.2015 tarihi itibariyle 62.720,12 TL nin, spot kredi/yeniden yapılandırılan nakit krediler hesabının 30.09.2015 tarihi itibariyle 30.060,54 TL ve 22.081,71 TL olmak üzere toplam 829.035,00 TL’nin 24 saat içinde ödenmesi ve 18 adet çek yaprağı garanti tutarı 21.130,00 TL’nin deposunu ihtar ettiği, ihtarın asıl borçlu şirketin kredi sözleşmesinde ki adresine çıkartıldığı, ancak tebliğ edilemediğinden 06.10.2015 tarihinde iade edildiği, yine davalı kefile 07.10.2015 tarihinde usulünce tebliğ edildiği görülmüştür.
Bankacı bilirkişiden alınan rapor ve ek raporda özetle; davalı …’ın dava dışı şirketin davacı bankayla akdettiği 27/07/2011 tarihli, 28/12/2011 tarihli ve 30/10/2012 tarihli sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğunu, dava dışı şirketin kullanmış olduğu kredinin ödenmemesinin üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarının dava dışı asıl borçlu şirkete 06/10/2015 tarihinde davalı kefil …’a ise 07/10/2015 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarda 24 saat ödeme süresi verildiğinden asıl borçlu şirketin 08/10/2015 tarihinde davalı kefil … ise 09/10/2015 tarihinde temerrüde düştüğünü, …. sayılı taksitli ticari krediden ötürü son ödenen taksidin 11. Taksit olduğunu ana para bakiyesinin 224.464,44 TL olduğunu, hesap kat tarihinin 30/09/2015 tarihi olup, kat tarihine kadar işlemiş %18 akdi faizin ( taksit tablosu üzerinde aylık %1,50 yazılmış olmakla) 14.058,24 TL BSMV’nin 702.91 TL olup toplam 239.225,59 TL olacağını taksit tablosu üzerinde temerrüt faiz oranı yazılı olmadığına göre kullandırılan krediler için en yüksek faiz oranı olan %24.24’ün %50 fazlası olan %36.36 oranının bu kredi için temerrüt faiz oranı kabul edilmesi gerektiğini, takip tarihi itibariyle ana paranın 240.092,70 TL temerrüt faizinin 47.899,91 TL BSVM 2.394,99 TL olmak üzere toplam 290.387,60 TL olduğunu, …nolu spot kredinin ana parasının 29.494,41 TL faizin 5.884,23 TL BSMV’nin 294,21 TL olmak üzere 35.672,85 TL,…. nolu spot kredinin anaparasının 21.871,24 TL faizinin 4.363,44 TL, BSMV’nin 218.17 TL olmak üzere 26.452,85 TL olduğunu teminat mektubunun 09/07/2015 tarihinde 440.520,00 TL olarak ödendiğini teminat mektubunun, 28/12/2011 tarihli sözleşme kapsamında verildiğinin anlaşıldığını, bu sözleşmenin 45. Maddesinde temerrüt faizine ilişkin düzenleme yapıldığını, ancak kredi müşterisine ve kefillerine hiçbir şekilde bildirilmeyen en yüksek akdi faiz oranı temerrüt faiz oranının tespitinde esas alınmasının yanlış olacağını, kredi sözleşmesinin en esas unsurlardan biri olan temerrüt faiz oranının müşteriye bildirilmemesinin temerrüt faiz oranı noktasında bu akdin teşekkül etmediğini göstereceğini TCMB’ye yapılan bildirimlerin en yüksek akdi kredi faiz oranının temerrüt faiz oranının tespitinde esas alınması için değil, TCMB’nın piyasa faiz hadlerini denetlemesi ve icabında tedbir alabilmesi maksadına vakıf olduğunu, bu kredi açısından 30/12/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 11/b maddesinin esas alınması gerektiğini “müşterinin … Kullanmış olduğu tüm kredilere bankaca uygulanan kredi faiz oranlarında muacceliyet tarihi itibariyle en yüksek olan kredi faiz oranına bu oranın %50 sinin ilavesiyle bulunacak oranda temerrüt faizi tatbik edileceği… ” denildiğini, bu nedenle dava konusu teminat mektubunun nakde çevrildiği 09/07/2015 tarihinde hesap kat tarihi olan 30/09/2017 tarihine ve ödeme süresinin sonuna kadar akdi temerrüdün başlama tarihinden itibaren ise temerrüt faizi hesaplaması gerekeceğini davacı bankanın dava dışı asıl borçlu şirkete uyguladığı en yüksek kredi faiz oranının %24.24 olup temerrüt faiz oranının da buna göre %36.36 olacağını takip tarihi itibariyle davacı bankanın 468.599,44 TL asıl alacak 93.371,45 TL faiz ve 4.668,57 TL BSMV olmak üzere toplam 566.639,46 TL alacaklı olduğunu, business card nedeniyle 62.105,46 TL asıl alacak, 10.292,01 TL faiz 514,60 TL BSMV olmak üzere 72.912,07 TL alacaklı olduğunu, 30/10/2012 tarihli kredi sözleşmesinin 9.21-f maddesi gereğince davacı bankanın bu sözleşme kapsamında verilen çek karnesinden ötürü 22.860,00 TLnin deposunu talep hakkı bulunduğunu, davalı kefilin 2.291,23 TL ihtarname masrafından sorumlu olacağını, business card kredisinin ana para tutarına icra takibinden itibaren %30.24 temerrüt faizi diğer kredilerin ana paralarına ise %36.36 oranında temerrüt faizi ve bu faize ait BSMV uygulaması gerektiği belirtilmiştir.
Dairemizce ilk derece mahkemesi kararının istinafı üzerine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun depo kararı yönünden kabulü ile sair istinaf istemlerinin reddine, ilk derece mahkemesi kararının depo kararına münhasıran kaldırılmasına, gayri nakdi alacağın (çek garanti tutarlarının) deposuna ilişkin talebin reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 19/11/2020 tarih ve … Karar sayılı bozma ilamında;
“…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, nakdi ve gayrinakdi çek bedellerinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı banka takip talebinde gayrinakdi alacak kapsamında depo talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesince her ne kadar gerekçede sözleşmenin ilgili maddesinden bahsedilmeksizin davalı tarafın çek bedelinin depo edilmesi talebi yönünden de sorumluluğuna gidilecek şekilde hüküm kurulmuş ve ilk derece mahkemesi kararının davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine istinaf mahkemesince kefilin çek depo bedelinden sorumlu tutulabilmesi için bu hususta özel bir düzenlemenin bulunmadığından bahisle ilk derece mahkemesinin bu yöndeki hükmü kaldırılarak yeniden hüküm verilmiş ise de, icra takibinin konusunu teşkil eden gayrinakdi alacak yönünden depo talebinin dayanağını teşkil eden 30.10.2012 tarihli sözleşmenin (10.9).maddesinde açıkça depoya yönelik düzenleme yapıldığından bahisle …” istinaf mahkemesinin gayri nakdi depo talebine yönelik kararı doğru olmadığından, kararın bozulmasına….” karar verilerek dosya Dairemize gönderilmiş olup, Dairemizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda somut olaya gelince,
Davacı bankanın, davalının kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, müşterisi ….tic.Ltd.Şti lehine 28.12.2011 tarihli 5.000.000,00 TL limitli kredi sözleşmesi kapsamında teminat mektubu kredisi, 30.10.2012 tarihli 10.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden taksitli ticari kredi ve spor kredileri, …., çek karneleri kredisi, yine 27.11.2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden…. kredisi kullandırıldığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin istinaf başvurusuna gelince; davaya konu teminat mektubunun 09/07/2015 tarihinde 440.520,00 TL olarak ödendiğini teminat mektubunun, 28/12/2011 tarihli sözleşme kapsamında verildiğinin anlaşılmıştır. 28/12/2011 tarihli sözleşmenin 45. Maddesinde temerrüt faizine ilişkin düzenleme yapılmış ise de, bankacı bilirkişinin rapor ve ek raporunda belirttiği dairemizinde kabulünde olduğu üzere, sözleşmenin 45. Maddesinde temerrüt faizine ilişkin düzenlemede herhangi bir akdi faiz oranı veya miktarı belirtilmediği gibi davacı bankanın kredi müşterisine ve kefillerine hiçbir şekilde bildirilmeyen en yüksek akdi faiz oranı temerrüt faiz oranının tespitinde esas alınması mümkün değildir. …. yapılan bildirimlerin, TCMB’nın piyasa faiz hadlerini denetlemesi ve icabında tedbir alabilmesi maksadına yöneliktir. Ayrıca taraflar arasında 30/12/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalanmış olup bu sözleşmenin 11/b maddesinde “müşterinin … Kullanmış olduğu tüm kredilere bankaca uygulanan kredi faiz oranlarında muacceliyet tarihi itibariyle en yüksek olan kredi faiz oranına bu oranın %50 sinin ilavesiyle bulunacak oranda temerrüt faizi tatbik edileceği… ” denilmiştir. Bu nedenle davacı bankanın dava dışı asıl borçlu şirkete uyguladığı en yüksek kredi faiz oranının %24.24 olup temerrüt faiz oranının da buna göre %36.36 olacağını takip tarihi itibariyle davacı bankanın 468.599,44 TL asıl alacak 93.371,45 TL faiz ve 4.668,57 TL BSMV olmak üzere toplam 566.639,46 TL alacaklı olduğu anlaşıldığından bu kısma yönelik davacı vekilinin istinaf itirazına itibar edilmemiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 484. Maddesinde kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes’ul olacağı muayyen bir miktar iraesine mütevakkıftır.
6098 Sayılı TBK’nun “şekil” başlığını taşıyan 583. maddesinin 1. fıkrasıyla, kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini, müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu hususları hüküm altına alınmıştır. Davalı kefil tarafından 27/07/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinde kefalet tarihi ve miktarının müvekkilinin el yazısıyla yazılı olmadığı ve eş onayının alınmadığı, 28/12/2011 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin ise kefil olunan miktarın yazılı olmadığından bahisle kefaletin geçerli olmadığı iddia edilmiştir. Davalının kefaleti bulunan davaya konu her iki Genel Kredi Sözleşmesinde 818 sayılı Borçlar Kanunu zamanında düzenlenmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunun 484. Maddesi gereğince sözleşmede kefaletin geçerli olması için, yazılı olması, sözleşme içeriğinden kefil olunan miktarın belirlenebilir olması yeterli olup, bu sözleşmelerde eş rızası aranmadığı gibi kefilin kefalet tarihini, kefalet miktarını ve kefalet türünü kendi el yazısıyla yazması koşulu aranmadığından davalının her iki sözleşmedeki müteselsil kefaleti geçerlidir. 30/10/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ise 6098 sayılı TBK’ın yürürlükte olduğu zamanda düzenlenmiş olup, bu sözleşmede davalı …’ın eş rızası alındığı gibi sözleşmede kefalet tarihi, kefalet miktarı ve kefalet türü kendi el yazısıyla yazılmış olup davalı tarafça her üç sözleşmede de imza inkar edilmediğinden, kefaletinin geçerli olmadığına ilişkin istinaf itirazları bu nedenle yerinde değildir.
Diğer taraftan davalının 30/10/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırılan spot kredilerden ve taksitli ticari kredi geri ödeme planında müvekkilinin imzası bulunmadığından, kullanılan krediden ötürü sorumluluğunun bulunmadığı iddia edilmiş ise de, söz konusu spot kredilerin ve taksitli ticari kredinin davacı bankaca 30/10/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı bu sözleşmede davalının imzasının bulunduğu ve kefaletinin de geçerli olduğu anlaşıldığından, bu çerçeve sözleşmesi gereğince kullandırılan krediler için düzenlenen ek sözleşmelerde kefilin imzasının bulunmasına da gerek olmadığından buna yönelik davalı itirazına da itibar edilmemiştir.
Davalının davaya konu her üç sözleşmede imzasının bulunduğu, imzanın davalı tarafından inkar edilmediği, Genel Kredi Sözleşmelerindeki davalı kefaletinin geçerli olduğu, davacı bankaca Genel Kredi Sözleşmeleri kapsamında kredi kullandırıldığı, kullanılan kredinin geri ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, borcun ödenmemesi üzerine ilamsız icra takibi yapıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu, davacı bankaca itirazın iptali için iş bu davanın açıldığı, bankacılık alanında uzman bilirkişinin denetim ve hüküm kurmaya elverişli raporuna göre, davacı bankanın davalı kefilden takip tarihi itibariyle talep edebileceği miktarın; taksitli ticari krediden kaynaklı 240.092,70 TL asıl alacak, … numaralı spot krediden kaynaklı 29.494,41 TL asıl alacak, …. numaralı spot krediden kaynaklı 21.871,24 TL asıl alacak olmak üzere bu kısımlardan toplam 291.458,35 TL, teminat mektubu tazmininden kaynaklı 468.599,44 TL asıl alacak, business karttan kaynaklı 62.105,46 TL asıl alacak, 161.811,04 TL işlemiş faiz, 8.090,54 TL BSMV, 2.291,23 TL ihtarname masrafı olmak üzere 994.356,06 TL nakdi alacağı bulunduğundan, ilk derece mahkemesince davalının nakdi alacağa yönelik itirazının iptali ile takibin devamına ilişkin vermiş olduğu kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Uyulmasına karar verilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma ilamında da açıkça belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan 30/10/2012 tarihli sözleşmenin (10.9) maddesinde açıkça depoya yönelik düzenleme yapıldığından ilk derece mahkemesince davalının itirazının iptali ile çek yapraklarından kaynaklı 22.860,00 TL gayri nakit alacak yönünden takibin devamına yönelik kararı usul ve yasaya uygun olmakla davalı vekilinin gayri nakdi alacağa yönelik istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesi ve müvekkili yönünden reddedilen kısım yönünden kötü niyet tazminatına hükmedilmemesine yönelik ilk derece mahkemesi kararına itirazlarına gelince; dava dışı ,…..Tic.Ltd.Şti’nin davacı bankadan kullanmış olduğu kredilerin miktarı belli olup davacı bankanın alacak miktarı likit ( bilinebilir – belirlenebilir – hesap edilebilir) nitelikte olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi gereğince %20’dan aşağı olmamak üzere davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiğinden inkar tazminatının kabulüne yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Öte yandan davalı tarafça davacının yapılan takipten ötürü kötü niyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığı gibi davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamamıştır. Kaldı ki davacı bankanın yapılan takipte haksız olması kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyecektir . Bu nedenle ilk derece mahkemesinin %20 kötü niyet tazminatının reddine yönelik kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir (Emsal mahiyette Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2017 tarih 2016/12900 esas 2017/994 karar sayılı içtihatı).
Tüm bu nedenlerle davacı … davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı … davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 67.924,46 TL harçtan peşin alınan 16.981,11 TL’den mahsubu ile 50.943,35 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında bir duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 2.040,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/03/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.