Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1320 E. 2023/958 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

.
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/05/2021
NUMARASI :….
DAVA….
DAVA TARİHİ : 18/02/2019
KARAR TARİHİ : 14/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2023

Taraflar arasındaki Şirket Ortaklığından … istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2011 yılında 100.000,00TL sermaye ile kurulduğunu, şirketin %51 oranındaki hissesinin davalı … …’a, %49 oranındaki hissesinin davacı …’a ait olduğunu, şirketin kurucu ortakları olan … ve …’ un şirketi temsil için şirket müdürü olarak seçildiğini, şirketle ilgili bütün işleri yapma konusunda her hususta şirketi temsil ve ilzama ayrı ayrı yetkili olduğuna dair şirket ana sözleşmesinde hükümlerin olduğunu, yine ana sözleşmeye göre şirket müdürleri üçüncü şahıslara vekalet vererek müdürlük yetkisinin tamamını veya bir kısmını devredebildiğini, davalı …’ın şirket kurulduktan sonra şirketin tek sahibi gibi davrandığını, şirket adına harcama yaparken davacı …’in bilgisi ve onayı olmadan hareket ettiğini, davalı …’ın şirketin gelirleri ve ortaklık payını kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını, davacı tarafa vermesi gereken kâr payını vermediğini, davalı …’ın şirketin gelir ve giderleri ile şirketin vergi ve benzeri yükümlülüklerine yönelik işlemler sırasında gerçeğe aykırı belgeler düzenlediği veya düzenlettiğini, davalı …’ın kendi yakınlarını ve bazı şirket çalışanlarını şirkette çalışmadıkları halde çalışıyor gibi gösterdiğini, davalı …’ın iyi niyet vc güven kurallarına aykırı bu davranışlar sonucundahem şirket hem de diğer ortak davacı …’i zarara uğrattığını belirterek, yargılama sürecinde davalı …’ın şirket şirketi borç altına sokacak ve şirketin mal varlığını eksiltecek işlemleri yapabilmesinin mahkemece atanacak kayyımın onayına bağlı tutulmasına, …’ın şirketi yönetme hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, davalı şirketi yönetme üzere kayyım atanmasına, davalı şirketin dava tarihinden geriye doğru 8 yıllık bilançosunun ve yıllık bilançoya göre kâr payının tespitine, davalı …’ın şirketin kurulduğu tarihten bugüne kadar olan süre içerisinde davacıları ve şirketi ne kadar zarara uğrattığı ve haksız kâr payı elde ettiği hususlarının tespit edilmesine, TTK m.636/3’e göre haklı sebepler doğduğundan davalı şirketin feshedilmesine, şirketin feshine yönelik talebin reddine karar verilmesi halinde terditli taleplerinin incelenmesine ve TTK m.638’e göre haklı sebeplerin varlığı gözetilerek …’un şirketten çıkarılmasına, Yargıtay içtihatlarında olduğu gibi bu durumda şirketin malvarlığının hükme en yakın tarihteki rayiç değerler üzerinden belirlenip limited şirket ortaklarının ödedikleri sermaye paylan dikkate alınarak davacı …’un ayrılma payının hesaplanmasına ve buna göre bir sonuca varılmasına, yargılama giderlerinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde isnat edilen suçları kabul etmediklerini, davacı tarafın delile dayanmayan iftira niteliğinde beyanlarının müvekkilleri tarafından dava dilekçesinde isnat olarak ileri sürdüğünü, şirket ortaklığı süresince davalı ve davacı tarafın bazen birlikte bazen farklı sahalarda çalıştıklarını, davacı …’un şirkete ait kaşe kullanarak davalı tarafın bilgisi olmadan sayısını bilmediği kadar site yönetimlerinden asansör bakım bedellerini tahsil ederek kendi hesabına geçirdiğini, bunun sonucunda şirket müşteri sayısı 6/1 ’e indiğini ve şirketin kendisini ayakta tutamayacak hale getirdiğini, davacı olarak taraf olan karşı tarafın kötü niyetle kendi suçunu karşı tarafa yüklediği, davacı …’un şu an meçhul bir adreste olup hiçbir şekilde ulaşılamadığı ayrıca şirketi terk ettiği gibi ailesini de terk ettiği bu durumların kötü niyetli olduğunun ispatı olduğunu, davalının şirkete gelmemesi ve kendini gizlemesi nedeniyle ve şirket tek imza ile kapatılamadığından şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını, bu durumdan davacı …’un da zarar gördüğünü, davacı tarafın iddiasının aksine … kağıt üstünde değil fiilen şirket çalışanı olduğunu, aksine davacı …’un şirkette fiilen çalışmadığını, bunlarla ilgili kurumların araştırılması halinde gerçeğin ortaya çıkacağını, davacı tarafın yaptığı zimmet suçunu davalı taraf yapmış gibi gösterdiğini, davalı …’ın yaptığı araştırmada …’un eşi adına şirket parası ile araç aldığı ve kredi kullanıldığı ve bu kredi şirket gelirleriyle ödendiği ayrıca evin kredisinin de şirketten ödendiği iddia edildiğini, ancak davalı …’ın şirketin kârından hakkına düşen kısmı ile ödediği ve iddiaları kabul etmediğini belirterek, haksız iftira niteliğinde olup ispatı mümkün olmayan davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;mevcut mali yapısı ile davalı şirketin temel faaliyetlerini rahatlıkla gerçekleştirilebilecek durumda olmadığı, şirketin devamlı olarak zarar ettiği, davalı şirketin halen elinde bulundurduğu varlıklarıyla şirket ana sözleşmesinde yer alan amaçlarını gerçekleştirebilecek durumda olmadığı, kuruluş ve gayesinin devam etmesi veya gerçekleşmesi imkânının kalmadığı şirket ortaklarının ortaklıktan ayrılması halinde dahi şirketin amaçlarının gerçekleşme imkânının kalmadığı, bu çerçevede; davalı şirket ortaklığından paylarının değeri ödenmek suretiyle çıkarılmalarına karar verilmesinin, TTK m. 531 anlamında duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm olmadığı, davalı şirketin haklı nedenlerle feshi için gerekli koşulların oluştuğu sonuç ve kanaatine varıldığından davacı …’un açtığı şirketin feshi davasının kabulüne, Davacı …’un açtığı davanın davacının aktif husumet ehliyeti olmadığından reddine, Davacı …’un açtığı şirketin feshi davasının kabulüne, …… numarasına kayıtlı … Şirketinin feshine ve tasfiyesine, Tasfiye memuru olarak Mali Müşavir …’ın atanmasına, Tasfiye memuruna şirket malvarlığından karşılanmak üzere aylık 2.000,00-TL ücret takdirine, kararın bir suretinin Ankara … … Müdürlüğüne bildirilmesine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;davanın müvekkil …’a karşı açılması usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmünü içerdiğini, bu türden bir davada fesih ve tasfiyesi istenen şirket dışındaki davalı ortaklara husumet yöneltilmesi mümkün olmadığını, bu durum karşısında mahkemece, davalı şirketler dışındaki davalılar bakımından davanın husumet nedeniyle reddi gerekirken kabulüne karar verilerek vekalet ücretinden sorumlu tutulması doğru olmadığını, kararın bozulması gerektiğini,” şirketin feshi talepli davalarda husumetin şirkete yöneltileceği, şirket ortaklarının davalı olarak gösterilemeyeceği ortaya konulduğunu, dolayısıyla davacının asli olarak şirketin feshine yönelik talepte bulunduğu ve yerel mahkeme tarafından şirketin feshine karar verilen işbu davada davalı müvekkili …’a husumet yöneltilemeyeceği açık olduğundan müvekkil ortak … bakımından davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği halde yerel mahkemece işbu husus dikkate alınmadan müvekkili ortağın da sorumlu tutulması usul ve yasaya açık aykırılık oluşturacağından daireniz tarafından yerel mahkemenin bu yöndeki kararı kaldırılarak davalı ortak … bakımından husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, yerel mahkemece tesis edilen hükmün yargılama giderleri ve vekalet ücreti tesisi hatalı olduğunu, yerel mahkeme, şirket ortağı olan davacı … tarafından davalı müvekkillere karşı şirket feshine ilişkin açtığı davayı kabul ettiğini, yerel mahkeme tarafından verilen karar, şirketin feshi kararı olduğunu, ortaklığın çekilmez hale gelmesinde davacı ortağın kusuru bulunduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, limited şirketlerde şirketin feshinin talep edilebilmesi için haklı sebeplerin bulunması gerektiğini, haklı sebeplerin kanunda sayılmadığını, bilinçli olarak somut olay doğrultusunda hakimlerin takdirine bırakıldığını, haklı sebep, ortak dışı haklı sebepler olarak ortaya çıkabileceği gibi ortağa ilişkin olarak, kusurlu ve kusursuz haklı sebep olarak da meydana gelebileceğini, ortak dışı haklı sebepler, örneğin mali piyasalarda aşırı dalgalanmalar sonucu oluşan zararlar nedeni ile şirketin iş yapamaz hale gelmesi ortaklardan kaynaklı olmayıp dış etkenlerden kaynaklanan bir haklı sebep olduğunu, bu tür sebeplerin varlığı halinde her ortak şirketin feshi talepli dava açma hakkına sahip olduğunu, haklı sebebin bir ortağın şahsında gerçekleşmesi durumunda ise limited şirketler kısmında açık bir hüküm bulunmadığından TTK’nın kollektif şirketlere ilişkin haklı sebepler başlıklı 245. maddesinin uygulanması gerektiğini, TTK md. 245’e göre kendisinde fesih sebebi doğmuş olan ortağın diğer bir deyişle şirketin feshini gerektirecek sebeplere yol açan ortağın dava hakkı olmadığını, bu durumda haklı sebebin oluşmasında kusuru bulunmayan diğer ortağın haklı sebeple fesih davası açma hakkı olduğunu, bir kimsenin hem kendi kusurlu davranışı sonucu ortaklığa zarar vermesi hem de bu sebeple ortaklığın sona erdirilmesine yönelik dava açması hukuk mantığına da uymadığını, dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması kuralları gereğince de kimsenin kendi kusuruna dayalı olarak talep ve dava hakkının bulunmaması gerektiğini, şirketin feshi yahut şirketten çıkma talepli dava açan davacı ortağın daha kusurlu olması durumunda açmış olduğu davanın reddine karar verilmesi gerektiği açıkça ortaya konulduğunu, gerekçeli karar incelendiğinde yerel mahkeme tarafından şirketin devam etmesinde bir yarar kalmadığını, yerel mahkeme gerekçeli kararında tanık beyanlarına yer verdiğini ve tanık beyanlarına göre şirketin feshine yönelik haklı sebeplerin oluştuğuna kanaat getirdiğini, işbu dava dosyası kapsamında dinlenen davacı ve davalı tanıklarının bizzat bilgi ve görgüye dayalı ortak ve benzer beyanlarında davacı …’un tatil amaçlı şehir dışına gittiğini ve bir daha şirkete dönmediğini, kendisi gittikten sonra şirkete eşi …’un geldiğini ve talimatlar verdiğini, ortaklardan …’un şirket işleriyle yeterince ilgilenmediğini, birkaç sitenin asansör bakımının şirket tarafından yapıldığı halde yapılan iş karşılığı hak edilen ücreti almaya gittiklerinde ücretin …’un talimatı üzerine müşteriler tarafından davacı …’un şahsi hesabına yatırıldığını, …’a ait asansör montaj malzemelerinin …’ un sattığını bizzat davacının kendisinin söylediğini ifade ettiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dosyada mevcut belgeler arasında tahsil edilen bölümünde davacı …’un isim ve imzasını taşıyan ve … Ltd. Şti. adına basılan 2017 yılına ait çok sayıda tahsilat makbuzu ile iş bankasından şirket adına çekilen krediye ilişkin ödene planları bulunduğunu, bankadan çekilen kredi ile …. plakalı araç satın alındığını, ancak araç şirket adına kayıtlı olmayıp davacı …’un adına kayıtlıdır ve davacının şahsi kullanımında olduğunu, davacılar, şirketin feshini gerektirecek haklı sebeplerin davalı müvekkilden kaynaklandığını ispat edemediğini, nitekim yerel mahkeme tarafından da haklı sebeplerin müvekkili ortaktan kaynaklandığına dair herhangi bir tespiti olmadığını, davacı ortağın şirkete ait olan alacakları kendi hesabına tahsil etmesi, buna binaen şirketi zarara uğratması ve akabinde ortadan kaybolarak kendisine ulaşılamaması, şirket adına çekilen ve hali hazırda borcu şirket tarafından ödenen … plakalı araca ilişkin kredi bulunmasına rağmen bahse konu aracın davacı … adına kayıtlı olması, müvekkili ortağa ait olan asansör montaj malzemelerinin davacı ortak tarafından müvekkilden habersiz satıldığı hususları göz önüne alındığında şirketin sürdürülemez hale gelmesine sebebiyet veren müvekkili değil davacıların kendisi olduğunu, dosyada mevcut tüm bilgiler, belgeler, tanık beyanları ve bilirkişi raporundan anlaşılacağı üzere ortaklıkta oluşan sorunlarda müvekkilin herhangi bir kusuru, hatası bulunmadığını, aksine şirketin iş yapamaz hale gelmesinde, ortaklıktaki güvenin sarsılmasında davacıların kusur ve kastı bulunduğunu, dolayısıyla yerel mahkeme tarafından davanın kabulüne dair verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılarak şartları oluşmayan davanın reddine karar verilmesini, yerel mahkeme kararı kaldırılarak davalı müvekkili ortak … yönünden davanın husumet nedeni ile reddine, bu sebeple haksız, yersiz ve hatalı şekilde tesis edilen yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin hükümlerin kaldırılmasına, davalı şirket yönünden ise şartları oluşmadığından açılan davanın esastan reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davalı …’ın davalı şirketi temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete kayyum atanması, davalı şirketin kar payının tespiti, davalı …’in davacılar ve davalı şirketi ne kadar zarara uğrattığının tespiti ile davalı …’in kar payının tespiti ve davalı şirketin feshi bu talebin kabul edilmemesi durumunda TTK 638.maddesi gereği davacı …’un davalı şirketten çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payının tahsili talebi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
6100 sayılı HMK’nun “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesine göre; “Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile … numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
Buna göre; bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini resen araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel; Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2018, s. 474.).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanun’un aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve istinaf ve temyiz sırasında hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim 07/06/1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Öte yandan mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
Yukarıdaki madde metninden de anlaşılacağı üzere taraflar yönünden taleplerden her biri hakkında hüküm kurulur. Somut olayda dava dilekçesinde davalı …’ın davalı şirketi temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete kayyum atanması, davalı şirketin kar payının tespiti, davalı …’in davacılar ve davalı şirketi ne kadar zarara uğrattığının tespiti ile davalı …’in kar payının tespiti ve davalı şirketin feshi bu talebin kabul edilmemesi durumunda TTK 638.maddesi gereği davacı …’un davalı şirketten çıkmasına izin verilmesi ve çıkma payının tahsili talebi istenmiş ilk derece mahkemesince davacı …’un açtığı davanın davacının aktif husumet ehliyeti olmadığından reddine, davacı …’un açtığı şirketin feshi davasının kabulü ile Ankara … …. Müdürlüğünün …. … numarasına kayıtlı ……ve Ticarek Limited Şirketinin fesih ve tasfiyesine karar verildiği davacıların diğer talepleri hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, dava dilekçesindeki açıklamalar açıklamalar dikkate alınarak dava dilekçesinde davalı …’ın davalı şirketi temsil yetkisinin kaldırılarak şirkete kayyum atanması, davalı şirketin kar payının tespiti, davalı …’in davacılar ve davalı şirketi ne kadar zarara uğrattığının tespiti ile davalı …’in kar payının tespiti talepleri hakkında olumlu- olumsuz bir karar verilmesi gerekirken bu talepler hakkında herhangi bir hüküm kurulmamış olması HMK’nın 297.maddesi hükmüne aykırı olduğundan ilk derece mahkemesince HMK’nın 297. maddesi hükmüne uygun olarak yeniden hüküm kurulması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereği kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2- Ankara Batı Asliye … Mahkemesi’nin 26/05/2021tarih ve 2019/63 Esas 2021/356 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/06/2023

Başkan- … Üye – … Üye -… Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.