Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1317 E. 2023/1177 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1317 Esas 2023/1177 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1317
KARAR NO : 2023/1177

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2021
NUMARASI : 2021/21 Esas 2021/413 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 12/01/2021
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının konkordato talebiyle açtığı davada yapılan yargılama sırasında kesin mühlet kararı verilmesi üzerine konkordato komiser heyetinin alacak bildirim davetinde bulunduğunu, müvekkilinin bildirdiği nakit alacağın tamamı kabul edilmiş ise de, gayri nakdi alacağın kabul edilmediğini, gayri nakdi alacağın nisaba dahil edilmesini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığını, müvekkilinin davalıya çek koçanı verdiğini, çek yaprakları yönünden müvekkilinin riskinin devam ettiğini belirterek 38.525,00 TL alacağın müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yasal sürede açılmadığını, gayri nakdi kredinin belirsiz bir alacak olduğunu, davacının talep hakkı bulunmadığını, risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden söz edilemeyeceğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmede depo talebinde bulunulmasına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda davacının kesin mühlet tarihi itibarıyla 35.990,00 TL, dava tarihi itibariyle 38.525,00 TL, rapor tarihi itibarıyla ise 17.620,00 TL depo talep edebileceği belirtilmiş ise de; henüz tazmin edilmemiş teminat mektubu veya karşılıksız kalıp kalmayacağı henüz belli olmayan çeklerin kanuni karşılıkları olan bedellerin banka tarafından istenip istenemeyeceğinin ihtilaf konusu olduğu, banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermeyeceği, zira depo etmenin ifa etmek anlamına gelmediği, sözleşmede anılan şekilde hüküm olsa bile, bankanın sadece depo edilmesini isteyebileceği, kendisine ödeme yapılmasını (ifa) talep edemeyeceği, konkordato davası sonucunda çekişmeli alacağın tahsili talebi ile açtığı davada konkordato projesi kapsamında ödeme yapılmasını talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; toplam 646.451,02 TL alacak ile mer’i gayrinakdi kredilerden (gayrınakdi çek kredisi riski) kaynaklanan 35.990,00 TL alacağın bildirildiğini, kayda alınmasının talep edildiğini, alacak olarak bildirilen 646.451.02 TL’nin tamamının kabul edildiğini, konkordatoya dahil edildiğinin anlaşıldığını, ancak konkordato komiserlerinin yazılarında sadece muaccel alacaklarının kabul edildiği belirtilip gayrınakdi çek kredisi riskine hiç değinilmediğini, bu tutarın alacak olarak kabul edilmediği sonucuna varıldığını, bunun üzerine mahkemeye dilekçe verilerek kesin mühlet tarihi itibariyle 35.990,00 TL olan gayrınakdi çek kredisi riskinin de alacak olarak kabul edilmesi konkordatoda dikkate alınmasının ve hesaba katılmasının talep edildiğini, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/07/2020 tarihli ara kararı ile 35.990,00 TL tutarındaki alacağın halihazırda tazmin edilmemiş olduğundan nisapta dikkate alınmaması gerektiği gerekçesiyle taleplerinin reddine karar verildiğini, gayrınakdi çek kredisi riskinin nisaba dahil edilmesini engelleyen yasal bir düzenleme bulunmadığını, imzalanan sözleşmeler kapsamında davalı şirkete çek koçanı verildiğini, her bir çek yaprağı bakımından müvekkilinin riskinin devam ettiğini, anılan riskin alacak olarak kabul edilemeyeceğini, konkardato dışında bırakılır ise müvekkilinin telafisi imkansız zarara uğrayacağını, gayrinakdi çek kredisi riskini gösteren müvekkilinin ekran kayıt sisteminden alınan belgenin sunulduğunu, alacak bildirim tarihinde 35.990,00 TL olan alacağın dava tarihi itibariyle 38.525,00 TL olduğunu, bilirkişi raporunun sonuç kısmında da belirtildiği üzere genel kredi sözleşmesinde çekten kaynaklanan gayri nakdi riskin depo edilmesinin talep edebileceğinin hükme bağlandığını, bu hükme dayanarak müvekkiline iade edilmeyen her bir çek yaprağı için ödeme talebinde bulunma hakkına sahip olduğunu, bilirkişi raporunun lehlerine olmasına rağmen mahkemenin gerek sözleşme serbestisi ve sözleşmenin tarafları bağlayıcılığı ilkesini gerekse bilirkişi raporunu gözardı ederek hukuka aykırı bir şekilde davanın reddine karar verdiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, konkordato davası neticesinde çekişmeli hale gelen gayri nakdi alacağın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Konkordato komiser kurulu görüşü, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/07/2020 tarihli 2018/623 Esas sayılı ara kararı, anılan mahkemenin 2018/623 Esas 2020/514 Karar sayılı karar sureti, davacı vekilinin 29/05/2020 tarihli gayri nakit alacak bildirimi, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 20/05/2021 tarihli rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Davalı şirket hakkında Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/623 Esas sayılı konkordato davası bulunmakta olup, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 2018/623 Esas 2020/514 Karar sayılı karar ile … … A.Ş.’nin konkordato projesinin tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Anılan yargılama sırasında davacı banka vekilince 29/05/2020 tarihli çekten kaynaklanan gayri nakit alacak bildiriminde bulunularak 35.990,00 TL çek kredisi riskinin alacak olarak konkordatoya dahil edilmesi talep edilmiştir. Konkordato komiser kurulunca 10/07/2020 tarihli görüş ile gayri nakdi çek kredisinden kaynaklanan risk bulunmakla birlikte söz konusu gayri nakdi alacağın tamamı tazmin edilmemiş olup, riskin gerçekleşmesinin söz konusu olmadığını, alacaklının konkordatoya dahil edilmesini talep ettiği 35.900,00 TL tutarında alacağı hali hazırda tazmin edilmemiş olduğundan nisapta dikkate alınmaması gerektiği bildirilmiştir.
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/07/2020 tarihli 2018/623 Esas sayılı ara kararı ile alacaklı davacı bankanın gayri nakdi alacağının konkordatoya dahil edilmesine ilişkin talebi reddedilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile taraflar arasında akdedilen 08/03/2017 tarihli 2.500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin 10.3. maddesi kapsamında bankanın çekten kaynaklanan gayri nakdi risk tutarlarının depo edilmesini talep edebileceği, dava tarihi itibarıyla davacının 38.525,00 TL, rapor tarihi itibarıyla 17.620,00 TL çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağı bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan, davalı şirket hakkında yapılan konkordato yargılaması sırasında konkordato komiser heyetinin alacak bildirim daveti üzerine bildirdikleri nakit alacakların kabul edildiğini, çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın ise kabul edilmediğini, davalıdan genel kredi sözleşmesi kapsamında verilen çek karnesi uyarınca gayri nakdi alacak riskinin bulunduğunu, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde yer almayarak çekişmeli hale gelen gayri nakdi alacağın davalıdan tahsili gerektiğini iddia etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davacının davalıdan çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağı bulunmakta ve taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi hükümleri uyarınca davacının bu alacağın depo edilmesini talep edebileceği mümkün ise de, muaccel hale gelen bir alacak bulunmadığından tahsilinin talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının davalı şirketten olan nakit kredi alacağının mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde yer aldığı, gayri nakit alacağın ise projede yer almadığı, çekişmeli hale geldiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının dava tarihi itibarıyla davalıdan olan gayri nakdi kredi alacağının tahsil edilmesini, konkordato projesi kapsamında ödeme yapılmasını talep edip edemeyeceği hususundan kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacının genel kredi sözleşmesi kapsamında davalıya teslim ettiği çek karnesi uyarınca çekten kaynaklanan gayri nakdi risk alacağının bulunduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 10.3 maddesinde davacının davalıdan çekten kaynaklanan gayri nakdi risk alacağının depo edilmesini talep edebileceği hükme bağlanmıştır. Davacı tarafından açılan işbu davada gayri nakdi risk alacağının depo edilmesi değil, davalıdan tahsil edilmesi talep edilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere dava tarihi itibarıyla davacının nakde dönüşen gayri nakdi bir alacağı bulunmamaktadır. Bu durumda davacı ancak gayri nakdi alacağın depo edilmesini talep edebilecektir. Bir başka anlatımla, risk gerçekleşip gayri nakdi alacak nakde dönüşmediği, muaccel bir nakit alacak haline gelmediği sürece davacı gayri nakdi alacağın tahsilini davalıdan talep edemeyecektir. Davacının ise işbu davadaki talebi depo değil, tahsile yöneliktir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının dava tarihi itibarıyla deposunu talep edebileceği gayri nakdi alacağı bulunmakla birlikte anılan alacağın tahsilinin talep edilemeyeceği, ancak depo edilmesinin istenebileceği, davacının ise işbu davada alacağın tahsilini talep ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarının kamu düzenine aykırılık yönünden incelenmesine gelindiğinde, dava tarihinden önce davacı tarafından hukuk uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuk başvurusunda bulunulması sonucu taraflar arasında arabuluculuk görüşmeleri tamamlanarak buna ilişkin son tutanak dava dilekçesi ekinde sunulmuştur. Arabuluculuk ücreti yargılama giderlerinden ise de, hazineden karşılandığından taraflarca yapılan yargılama gideri niteliğinde değildir. Arabuluculuk ücretine ilişkin yargılama gideri hüküm altına alınırken davada haksız çıkan aleyhine yargılama gideri olan arabuluculuk ücretinin de hüküm altına alınması gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, hazineden karşılanan arabuluculuk ücretinin davada haksız çıkan davacıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken bu hususta hüküm kurulmamış olması isabetsiz olup, kamu düzenine aykırılık teşkil eden bu husus istinafa başvuranın lehine veya aleyhine olduğu gözetilmeksizin re’sen dikkate alınmıştır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında arabuluculuk ücretine ilişkin kamu düzenine aykırılık yönünden isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun arabuluculuk ücretine ilişkin kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının arabuluculuk ücretine ilişkin kamu düzenine aykırılık yönünden kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine, davanın reddine, arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun arabuluculuk ücretine ilişkin kamu düzenine aykırılık yönünden KABULÜNE,
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/06/2021 tarih 2021/21 Esas 2021/413 Karar sayılı kararının arabuluculuk ücretine ilişkin kamu düzenine aykırılık yönünden KALDIRILMASINA, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
2-Davanın REDDİNE,
3-Alınması gereken 269,85 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 59,30 TL peşin harcının mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan tahsil edilerek hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 5.778,75 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/A ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13. maddesi uyarınca 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
8-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde ilgili taraflarına iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
2-Davacının istinaf aşamasında yaptığı yargılama masraflarının davadaki haklılık durumu gözetilerek davacı üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023

Başkan – Üye – Üye Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.