Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1282 E. 2023/1067 K. 06.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1282 Esas 2023/1067 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1282
KARAR NO : 2023/1067

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2021
NUMARASI : ….
DAVA TARİHİ : 09/03/2021
KARAR TARİHİ : 06/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2023

Taraflar arasındaki bankacılık işlemlerinden kaynaklanan menfi tespitine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 30/04/2013 tarihinde dava dışı….. Esas sayılı icra takip borçlusu ….davalı … … ile imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinin temini amacıyla ….. … bulunan taşınmazı üzerine 1.250.000,00 TL bedel ile davalı/alacaklı lehine üçüncü kişi olarak üst limit ipoteği tesis ettirdiğini, davalı/alacaklı …… firması kredi ödemelerini yerine getirmeyince, müvekkiline ait taşınmazın satışı için şikayete konu Ankara Batı …. Esas sayılı icra dosyası ile ipoteğin para yoluna çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine geçtiğini, Ancak davalı/alacaklı taraf fazlaca bedel ile müvekkiline yönelik genel kredi sözleşmesinin asıl borçlusu olan şirketin borcunun tamamını talep ettiğini takip talebi incelendiğinde davalı taraf müvekkil şahıstan kredi borçlusu şirketin kullanmış olduğu 13 adet kredinin toplamı olan 1.622.276,39 TL bedelin talep edildiğini, davalı/alacaklı tarafın şikayete konu olan Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün 2016/18101 Esas sayılı takip dosyasında kredi kuruluşu olması nedeniyle üst limit ipoteği dışında fazlaca bedel talep edilmesinde ağır kusuru olduğunu ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek, Ankara Batı İcra Müdürlüğü’nün 2016/18101 Esas sayılı İcra dosyasında ipotek üst limitinin dışında kalan ve fazlaca talep olunan rakamlara ilişkin borcumuzun olmadığının tespitine; müvekkilin ekonomik özgürlüğüne ve kişilik haklarına zarar vermek amacıyla, Ağır kusurlu ve kötü niyetli olan davalı/alacaklı bankanın üst limit ipoteğinden fazlaca talep edilen 372.276,39 TL üzerinden %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikli olarak görev itirazında bulunduklarını belirterek, 2004 sayılı İcra İflas Kanunun “icra emri” başlıklı 149 maddesinde “İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını istiyebileceği bildirilir.
” Hükmüne yer verilerek, İcra dairesinin akit tablosundan yola çıkarak ödeme emri düzenleyeceği hüküm altına alındığını, bu haliyle kamu düzenine ilişkin olan bu kural karşısında icra dairesi akit tablosundaki ipotek miktarını resen dikkate alarak ödeme emrini düzenleyecek olup, bu konuda müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, kaldı ki üst limit ipoteğinde borç miktarı ipotek miktarından yüksek dahi olsa ipotek miktarını aşacak şekilde alacak dökümlü takip yapılmak suretiyle yasal olarak söz konusu takipten en fazla ipotek miktarı kadar tahsilat yapabileceğinden borçlular aleyhine bir durum oluşması söz konusu olmadığını, Hal böyle olunca, takip talebinde açıkça limit ipoteğinin miktarı ve dayanağı zikredilmiş olması ekte akit tablosunun sunulması göz önüne alındığında açılan davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın takipten daha önceden haberdar olmasına karşın bu davayı açmas haksız ve kötüniyetli olup, hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; takibe konu ipoteğin üst limit ipoteği olduğu, limit ipoteğinde tescil edilmiş alacak miktarı, faiz ve diğer giderler dahil olmak üzere hiçbir şekilde aşılamayacağı, takip talebi ve ödeme emrinin limit ipoteğini aşar mahiyette olduğu, bu nedenle davacı yanın dava açmasında hukuki yararı olduğu ve davasında haklı olduğu davacının 1.250.000,00TL limitli olan limit ipoteğini aşan 372.276,39TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, davanın kabulü ile Ankara Batı İcra Dairesinin 2016/18101 esas sayılı takip dosyasında davacının ipotek bedelini aşan 372.276,39 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, davalı alacaklının kötü niyetli olduğu davacı tarafça ispatlanamadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; icra dairesinin akit tablosundan yola çıkarak ödeme emri düzenleyeceği hüküm altına alındığını, bu haliyle kamu düzenine ilişkin olan bu kural karşısında icra dairesi akit tablosundaki ipotek miktarını resen dikkate alarak ödeme emrini düzenleyecek olup, bu konuda müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, üst limit ipoteğinde borç miktarı ipotek miktarından yüksek dahi olsa ipotek miktarını aşacak şekilde alacak dökümlü takip yapılmak suretiyle yasal olarak söz konusu takipten en fazla ipotek miktarı kadar tahsilat yapabileceğinden borçlular aleyhine bir durum oluşması söz konusu olmadığını, takip talebinde açıkça limit ipoteğinin miktarı ve dayanağı zikredilmiş olması ekte akit tablosunun sunulması göz önüne alındığında açılan davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından borcun tahsilini uzatma amacıyla yıllar sonra yaptığı girişimi destekleyeceğini, davacı tarafın takipten daha önceden haberdar olmasına karşın bu davayı açmasının haksız ve kötüniyetli olduğunu, her ne kadar yerel mahkeme icra hukuk mahkemesinde verilecek hükmün kesin hüküm teşkil etmemesi gerekçesiyle davacının istinafa konu davayı açmasında hukuki yarar görmüşse de bu yorum hukuki ve yasal olmadığını, davacının aynı sonuçları elde edeceği ayrı ayrı iki dava açması usul kanunlarınca dava şartı olarak belirlenen genel kaidelere aykırı olduğunu, icra mahkemesinde açılanın davanın 06.03.2021, istinafa konu davanın 09.03.2021 tarihli olması nedeniyle yerel mahkemenin ikinci olarak açılan iş bu dava yönünden dava şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle davanın reddine karar vermesi hukuka ve yasalara uygun olacağını, bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının kaldırılarak reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, davacı tarafın kötü niyetli olarak bu davayı açmasından dolayı takip miktarının %40’ından aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2016/18101 sayılı takip dosyasında 372.276,39 TL yönünden davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2016/18101 sayılı dosyası ile,alacaklı … tarafından borçlular … … ile dava dışı … ……aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapıldığı dava dışı … …….davalı … ile imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinin temini amacıyla davacıya ait Ankara … bulunan taşınmazı üzerine 1.250.000,00 TL bedel ile davalı alacaklı lehine üçüncü kişi olarak üst limit ipoteği tesis edildiği takip talebinde 13 adet krediden kaynaklı alacağın tahsilinin talep edildiği ve toplam tutarın 1.622.276,39TL olduğu görülmüştür.
Ankara Batı 1.İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/166 Esas 2021/560 Karar sayılı dosyası ile davacı … … tarafından davalı … aleyhine, Ankara Batı İcra Müdürlüğünün 2016/18101 sayılı dosyasında üst sınır ipoteğini aşan kısım için takibin iptaline ilişkin açılan davada mahkemece davanın kabulüne karar verildiği Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 32.Hukuk Dairesinin 2021/1849 Esas 2022/2030 Karar sayılı ilamı ile,şikayetin süre nedeniyle reddine karar verildiği Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2023/950Esas 2023/2908 Karar sayılı ilamı ile,kararın kat ihtarının usulsüz tebliği şikayetinin yasal süre aşımından reddine ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmadığından temyiz başvuru talebinin reddine karar vermiştir.
Taraflar arasında dava dışı … ……. ile imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinin temini amacıyla davacıya ait…. …. bulunan taşınmazı üzerine 1.250.000,00 TL bedel ile davalı alacaklı lehine üçüncü kişi olarak üst limit ipoteği tesis edildiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık davacıya ait taşınmaz üzerine tesis edilen ipoteğin bedeli 1.250.000,00 TL olmasına rağmen takip talebinde 13 adet krediden kaynaklı toplam 1.622.276,39 TL üzerinden yapılan takip nedeniyle ipotek limitini aşan kısım yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığ,davaya bakmakta ticaret mahkemelerinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtilmiş, aynı yasanın 5/(1) bendinde de aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu, 5/(3) bendinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Bu itibarla, davalı banka ile dava dışı borçlu … …… arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davacının da üzerine kayıtlı gayrımenkulü kullanılacak kredilerin teminatı olarak ipotek verdiği, kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine takip yapıldığı,ipotek limitini aşan kısım yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine yönelik olarak açılan işbu davada asıl ilişkinin görüleceği mahkeme görevli mahkemedir. Genel Kredi Sözleşmesi’ne dayalı davalar TTK’nın 4. maddesi kapsamında ticari dava niteliği bulunduğundan görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir.Bu nedenle davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf nedenine itibar edilmemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen, tespit davası; bir hakkın veya bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi için açılan bir dava türüdür. Tespit davası eda davasının öncüsü durumunda olup, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, eda davası açılması mümkün olan hallerde davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması şarttır. Hukuki yararın varlığının kabulü için ise, talepte bulunanın hakkının tehlike altında bulunması ve verilecek bu tespit kararının bu tehlikeyi bertaraf edici nitelikte bulunması gereklidir.
Davacının tespit davası ile istediği hukuki korumanın diğer dava çeşitlerinden birisi ile sağlanabilmesi halinde tespit davası açmakta hukuki yararının var olduğundan söz edilemez. Tespit davası öncü davadır. Eda davasından hasıl olacak sonuç tespit davası ile elde edilme yoluna gidilemez. Görülmekte olan veya açılacak bir davada iddia veya savunma olarak ileri sürülebilecek konular için bağımsız bir tespit davası açmakta hukuki yarar yoktur. Eda davası sonunda verilen hüküm ile, aynı zamanda dava konusu hukuki ilişkinin var olup olmadığı da tespit edilir ve ondan sonra bu tespite dayalı olarak eda hükmü kurulur, Yargıtay’ın kararlı uygulamasına göre de, eda davası açmak mümkün ise, tespit davası açılamaz. Anılan kuralın geçerli olabilmesi için, eda davası sonunda verilecek hükmün tespite ilişkin bölümü ile tespit davası sonunda alınacak tespit hükmü arasında, meydana getirdikleri kesin hükmün etkisi bakımından hiç bir fark bulunmaması gerekir. Diğer bir söyleyişle tespit davası ile istenen hukuki korunma, eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman, davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur.
HMK’nun 114/1.h maddesi uyarınca hukuki yararın bulunması dava şartı olup, HMK’nun 115. maddesi uyarınca hukuki yararın bulunup bulunmadığının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılmalıdır.
Hukuki yarar; davacının sübjektif hakkına hukuki koruma sağlanması hususunda mahkemeye başvuru esnasında hukuken korunacak bir yararın bulunmasıdır.
Her dava için dava şartı olan hukuki yararın, tespit davalarında da bulunması zorunludur. Hukuki ilişkinin mevcut olması tespit davası açmak için yeterli olmayıp, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının mahkemece tespitinde davacının hukuki yararı bulunmalıdır. Hukuki yarar, hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığının hemen tespitine ilişkin olmalıdır. Başka bir deyişle davacının hukuki korunma ihtiyacı güncel olmalıdır. Bu korunma ihtiyacı doğmadan (yani bu hukuki korunma ihtiyacının gelecekte duyulacağından bahisle) tespit davası açılamaz. Bir hukuki ilişkinin tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması da şu üç şartın birlikte varlığına bağlıdır: 1-Davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel (halihazır) bir tehlike ile tehdit edilmiş olmalı 2-Bu tehdit nedeniyle, davacının hukuki durumu tereddüt içinde olmalı ve bu husus davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı 3-Yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen (icraya konulamayan) tespit hükmü, bu tehlikeyi kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Kural olarak da gelecekteki yararlara veya zararlara dayanılarak tespit davası açılamaz. Tespit davalarında hukuki ilişki ve hukuki yarar dava şartıdır. Hakim, bir tespit davasında bu iki şartın da var olup olmadığını yargılamanın her safhasında re’sen göz önünde bulundurmakla görevlidir. Açılan bir tespit davasında hukuki yarar yoksa dava esastan değil, dinlenemeyeceğinden (mesmu olmadığından) dolayı reddedilir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12/09/2018 tarih, 2016/19224 Esas, 2018/5548 Karar sayılı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/06/2019 tarih 2018/3338 Esas 2019/4716 Karar sayılı kararı; Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 27/05/2021 tarih 2020/6142 Esas 2021/4522 Karar sayılı emsal ilamları).
İİK’nun 149.maddesi ile”İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir. Bu icra emrinde borcun otuz gün içinde ödenmesi ve bu müddet içinde borç ödenmez ve icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasına dair bir karar getirilmezse, alacaklının taşınmazın satışını istiyebileceği bildirilir.”hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince takibe konu ipoteğin üst limit ipoteği olduğu, limit ipoteğinde tescil edilmiş alacak miktarı, faiz ve diğer giderler dahil olmak üzere hiçbir şekilde aşılamayacağı, takip talebi ve ödeme emrinin limit ipoteğini aşar mahiyette olduğu, bu nedenle davacı yanın dava açmasında hukuki yararı olduğu ve davasında haklı olduğu kabul edilerek davacının 1.250.000,00TL limitli olan limit ipoteğini aşan 372.276,39TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş ise de,İİK’nun 149.maddesi uyarınca icra dairesinin ipotek akit tablosuna göre icra emri düzenleyeceği,ipotek limitini aşar şekilde takip talebi düzenlenmiş olsa dahi ödeme anında ipotek limitinin icra dairesince res’en dikkate alınacağı ve ipotek limiti olan 1.250.000,00 TL’nin ödeneceği dolayısıyla davacının işbu davayı açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile hukuki yararı bulunmamaktadır.
Her ne kadar İcra Mahkemesi’nde görülen davada Ankara Bölge Adliye Mahkemesi şikayetin süresinde yapılmadığından bahisle şikayetin reddine karar vermiş ise de bu karar “ödeme aşamasındaki icra memuru işlemini” kapsamamaktadır. İcra memuru ödeme işlemi sırasında İİK 149. maddesine göre üst limit ipoteği nedeniyle ipoteğin üst limiti kadar ödeme yapacağından takip talebi ve ödeme emrine ilişkin sürenin kaçırılması (ki süresiz şikayet olduğu yönünde de görüşler vardı ki bu görüş İİK 149. maddesi düzenlenmesi ve üst limit ipoteği kavramına daha uygundur) davacının icra memurunu ödeme işlemine karşı icra hukukuna dayalı haklarını ortadan kaldırmadığından davacının menfi tespit davası açmasından hukuki yararı bulunmadığı kabul edilmiştir.
Buna göre mahkemece; dava şartı olan hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/06/2021 tarih 2021/180 Esas 2021/426Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın hukuki yarar dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
4-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 6.357,55 TL harcın mahsubu ile artan 6.177,65‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Yatırılan gider avansının artan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
C)1-Davalı tarafından yatırılan 6.357,55 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim masrafı 43,50 TL olmak üzere toplam 205,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/07/202

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.