Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1277 Esas 2023/1290 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1277
KARAR NO : 2023/1290
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2021
NUMARASI : 2019/253 Esas 2021/101Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 17/05/2019
KARAR TARİHİ :04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı ….Ltd.Şti. Arasında 22.10.2013 tarihinde 200.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığını ve kredi kullandırımı yapıldığını, …’un da bu kredi sözleşmesine müteselsil kefil olarak imza attığını, kullandırılan kredi geri ödenmediğinden kredi hesabının kat edildiğini, davalı borçlunun alacak kalemine ilişkin itirazının yerinde olmadığını, kredi ödenmeyince Eskişehir 7.İcra Müdürlüğünün 2018/7639 E sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını ve davalı …’un sorumluluğunun 52.977,77 TL ana para ve temerrüt faizi olduğunun belirtildiğini, davalının 10.08.2018 tarihinde borca ve ferilerine itiraz ettiğini ve itiraz üzerine de davalı yönünden takibin durduğunu belirterek, itiraza uğrayan tüm alacak yönünden takibin devamına, borçlunun borca itirazının iptaline, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve husumet itirazında bulunduklarını, müvekkilinin müteselsil kefil olmadığını, müvekkilinin ödeme planında imzasının bulunmadığını, müteselsil kefilliğin kurulabilmesi için TBK uyarınca şekil şartlarına uyulmasının zorunlu olduğunu, 09.06.2014 tarihinde ise müvekkilinin tüm hissesini ortağı …’e devrederek ortaklıktan tamamen ayrıldığını ve şirket ile hiçbir ilişiğinin kalmadığını belirterek, haksız ve kötüniyetli açılan davanın reddine, işbu davaya konu Eskişehir 7.İcra Müdürlüğünün 2018/7639 E sayılı kötüniyetle açılan takibin iptaline, haksız ve kötüniyetle işbu takip ve dava açıldığından davacının %20den aşağı olmayan kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, işbu davayı açmaya müvekkili sebep olmadığından yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece;davacı banka ile dava dışı asıl borçlu ….Ltd.Şti. Arasında 09/07/2012 ve 23/10/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığı, davalının da sözleşmeleri 200.000 TL ye kadar müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davacı ile dava dışı asıl borçlu …. Ltd.Şti. arasında ayrıca 02/12/2012 tarihinde … başvuru formu imzalamış davalının bu sözleşmeyi de müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, davacının dava dışı ….Ltd.Şti. ile 24/04/2015 tarihinde 310.000 TL ve 12/10/2016 tarihinde 500.000 TL limitli yeni Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığı davalının bu sözleşmelerde kefaleten imzasının bulunmadığı, davalı …’un dava dışı …… Ltd.Şti. nin ortaklığından 09/06/2014 tarihinde ayrıldığı, davalının asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldığına ve şirketin ileriye yönelik herhangi bir borcu için kefilliğinin devam ettirilmemesi ve bundan dolayı sorumlu olmayacağına ilişkin ihtarda bulunmadığı, kefalet sözleşmesini bitirdiğine dair herhangi bir ihtarda bulunmadığı, bu sebeple taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesinin 10.9 maddesine göre davalının doğmuş doğacak tüm borçlardan kefalet limitine kadar sorumluluğunun devam ettiği, Türk Borçlar Kanunu’nun 598. maddesinde kefaletin hangi sebeple olursa olsun asıl borcun sona ermesi halinde kefilin de borcundan kurtulacağı veya kefaletin sözleşmenin durmasından başlayarak 10 yılın geçmesi ile kendiliğinden ortadan kalkacağı düzenlemesi ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde; dava dışı şirketin davalının şirket hissesini devrettiği 09/06/2014 tarihinden önce yani 09/07/2012 ve 23/10/2013 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında 200.000,00 TL kredi kullandığı, kredi kullandırılarak kefalet sorumluluğu başlamasından sonra kefillikten dönülemeyeceği, Türk Borçlar Kanunu’nun 599. maddesi gereğince kefaletten dönmeye ilişkin koşulların oluşmadığı, bankacılık alanında uzman bilirkişinin sunduğu rapora göre de takip tarihi itibariyle 52.806,98 TL borçlu bulunduğu, bu hale göre asıl borç sona ermediğinden kefil olan davalının da kefaletten ötürü borcunun sona ermesi mümkün olmadığından, davalının Eskişehir 7. İcra Müdürlüğünün 2018/7639 e sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile, takibin 52.806,98 TL asıl alacak, 1.198,35 TL işlemiş faiz, 59,92 TL bsmv olmak üzere toplam 54.065,25 TL üzerinden devamına, alacak kredi sözleşmesine dayalı ve likit nitelikte bulunması ve davalıların takibe haksız olarak itiraz etmesi nedeniyle asıl alacağın %20sine karşılık gelen 10561,39 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerekçeli kararda dosyada mübrez bilirkişi rapoları özetlenmekle yetinildiğini, tartışılmadığını, hangi bilirkişi raporu hangi sebeple esasa baz alındığının belirtilmediğini, gerekçeli karar kendi içerisinde deliller tartışılmadan ve açıklama yapılmadan yazıldığını, bu gerekçeli karar ile yargıda açıklık ve netlik prensibi sağlanamadığını, ancak gerekçeli karar incelendiğinde yerel mahkeme hangi bilirkişi raporunu esasa baz aldığını açıkça belirtmemiş her iki bilirkişi raporundan cümleleri cımbızlayarak bir sonuç çıkarttığını ve hatalı karar verdiğini, yeterince açık olmayan, bilirkişi raporu delili tartışılmayan, hangi bilirkişi raporunun esasa baz alındığı gerekçelendirilmeyen ve yargıda açıklık ve netlik prensibini sağlamayan işbu gerekçeli kararı kabul etmiyor ve kaldırılmasını talep ettiğini, davaya konu müvekkilin imzası bulunan 23/10/2013 tarihli GKS’nin ayakta olup olmadığı gerekçeli kararda tartışılmadığını, dolayısı ile davaya konu müvekkilinin kefil olarak imzalamış olduğu GKS’ nin hala ayakta olup olmadığı gerekçeli kararda tartışılmadığını, bu yeni genel kredi sözleşmelerin eski GKS’leri kaldırdığını, müvekkilinin GKS’lerde açıkça yenileme sözleşmelerine muvafakati olmadığını, müvekkilinin ihtar çekme sorumluluğu yoktur aksine bankanın bildirim yükümlülüğü olduğunu, bildirim yükümlülüğü müvekkillinde değil bankada olduğunu, kredi sözleşmelerinde kefillere yüklenmiş olan bu külfetin, aslında TBK md. 594’de alacaklıya yüklenmiş bir külfet olduğunun, alacaklının, kefile bilgi vermesine ilişkin hükümler nisbi emredici nitelik taşıdığından, kefilin aleyhine olarak bilgi verilmesine ilişkin hükümlerin kapsamının anlaşma yapılarak daraltılması veya tamamen ortadan kaldırılması söz konusu olamayacağını, ihbarın geçerliliği kanunda herhangi bir düzenleme bulunmaması açısından herhangi bir şekle tabi olmadığını, ihbarda asıl borçlunun gecikmesinin açıkça belirtilmesi gerektiğni, yerine getirilmesinde gecikilen edimin neye ilişkin olduğunun bildirilmesi kefil açısından faydalı olacağını, gecikmenin anaparaya mı, faize mi veya anaparadan yıllık olarak yapılması gereken faize mi ilişkin olduğu açıkça belirtilmesi gerektiğini, alacaklının bu yükümlülüğüne aykırı hareketinin sonucu TBK m. 594/3 ile düzenlendiğini, bu hükme göre alacaklının öngörülen yükümlülüklerinden birini yerine getirmemesi durumunda bundan dolayı kefilin uğradığı zarar miktarınca ona karşı olan haklarını kaybedeceğini, kökleşmiş yargı içtihatlarına göre asıl borcun kefalet anında belirlenebilir olması zorunludur ancak somut olayımızda ileride doğacak tüm borçlardan müvekkil sorumlu tutulması hatalı olduğunu, asla kabul etmemekle birlikte borç miktarının yanlış hesaplandığını, dosyada mübrez 17/03/2020 tarihli bilirkişi raporundan davalı müvekkilinin asıl kefalet borcunun 52.806,98 TL, işlemiş faizinin 1.198,35 TL, BSMV 59,92 TL olmak üzere toplam 54.065,25 TL borçlu olduğunu tespit ettiğini ancak; dosyada mübrez 10/11/2020 tarihli bilirkişi raporundan davalı müvekkilinin asıl kefalet borcunun 40.000,00 TL, işlemiş faizinin 873,60 TL, BSMV 43,68 TL olmak üzere toplam 40.917,28 TL borçlu olduğunu tespit ettiğini, asla kabul etmemekle birlikte müvekkilinin borcu olmamasına karşın sayın daireniz aksi kanaatte ise borç miktarı arasında çelişki olup fahiş miktarlı borç tutarını kabul etmenin mümkün olmadığını, zira borcun kaynağı GKS sözleşmesi olmayıp … kredi kartı sözleşmesi olduğunu, şirket yapısı ve ortağı değişmesine rağmen davacı banka yeni gks’lere onay verdiğinden müvekkilden ihtar çekip “ben ayrıldım” demesini beklenmesi açıkca hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davalı bankanın bu sözleşmeleri bilme ihtimali dahi bulunmayan ve peşinen onayı da olmayan müvekkilinin kefil olarak sorumlu tutulması beklenemediğini, bankanın bunu bilebilecek durumda olduğunu ve bilmek zorunda olduğunu, şirket yapısı, ortağı değişmesine rağmın yeni GKS’lere onay verdiğini, müvekkilinin ihtar çekip ben ayrıldım demesinin beklenmesi açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, dilekçelerinde belirttikleri zamanaşımı ve husumet itirazlarının değerlendirilmediğini, bu nedenlerle, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesine dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali davasıdır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarnamesi, hesap ekstreleri, Eskişehir 7.İcra Müdürlüğü’nün 2018/7639 takip sayılı dosyası vs deliller dosya arasında mevcuttur.
Eskişehir 7.İcra Müdürlüğü’nün 2018/7639 takip sayılı dosyasının incelenmesinde;alacaklı vekili tarafından asıl borçlu …. Ltd.Şti,,…,…,… aleyhine 180.758,38 TL asıl alacak, 4.229,75 TL temerrüt faizi, 211,48 TL faizinin %5 gider vergisi olmak üzere toplam 133.748,40 TL nakit toplamı, 7.050,00 TL gayri nakit toplamı olmak üzere toplam 185.199,61 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde borca itirazı üzerine durduğu, eldeki itirazın iptali davasının İİK.nun 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında bankacı bilirkişi …’dan alınan 19.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle,… A.Ş. ile dava dışı asıl borçlu ….Tic.Ltd. Şti arasında 09.07.2012 ve 23.10.2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalanmış davalı … sözleşmeleri 200.000,00-TL ye kadar müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı,yine … AŞ ve dava dışı asıl borçlu … ….Ltd. Şti arasında ayrıca 02.12.2012 tarihinde … başvuru formu imzalanmış; davalı … bu sözleşmeyi de müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, Genel Kredi sözleşmesi ve kredi kartı sözleşmesi kapsamında dava dışı asıl borçlu firmaya 4553 **** **** 5953 Nolu … Kredi kartı tahsis etmiş ve kullandırıldığı,davacı … AŞ ve dava dışı Asıl borçlu ….Tic.LTD.ŞTİ arasında 24.04.2015 tarihinde 310.000,00-TL ve 12.10.2016 tarihinde 500.000,00-TL limitli yeni Genel Kredi sözleşmeleri imzalanmış olup; davalı … un bu sözleşmelerde kefaleten imzasının bulunmadığı,davalı … Dava dışı … ….Ltd. Şti firmasındaki ortaklığından 09.06.2014 tarihinde ayrıldığı, ortaklıktan ayrıldığı 09.06.2014 tarihi itibariyle davacı bankaya “Şirkete ait herhangi bir borcun bulunmadığı ileriye yönelik herhangi bir borç için kefilliğin devam ettirilmemesini bundan sorumlu olmayacağını” ihtar etmediği; Kefalet Sözleşmesini” bitirdiğine dair noter kanalıyla yada elden herhangi bir tebligatta bulunmadığı,bu sebeple taaflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi maddelerince kredi kartı sözleşmesinde imzasının olması dolayısı ile doğmuş,doğacak tüm borçlardan kefalet limitine kadar sorumluluğunun devam ettiği,,davacı bankanın 10.07.2018 tarihinde dava dışı asıl borçlu ….Tic.Ltd. Şti. dava dışı müteselsil kefiller … ;… ve davalı müteselsil kefil …’a ihtarname keşide ederek 10.07.2018 tarihi itibariyle kredi hesaplarının kat edildiğini ihtaren bildirdiği ve borcun ödenmesi için 24 saat süre verdiği,davacı banka tarafından davalı müteselsil kefil … in sözleşmede belirttikleri adreslerine gönderilen ihtarnamenin 13.07.2018 tarihinde “İade adresten ayrılmış” açıklaması le tebliğ edilmeden iade edildiği,taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi madde 13.2 hükmünce İhtarnamede borcun ödenmesi için 24 saat süre verildiğinden davalıların temerrüt başlangıç tarihinin 15.07.2018 olduğu,davalı kefil …’un kefalet imzasının bulunduğu, icra takibine dayanak olarak gösterilen ve icra dosyasına sunulan 23.10.2013 tarihli Kredi Genel Sözleşmesinde imzasının olması sebebi ile (Genel Kredi Sözleşmesi madde 10.9 hükmünce 10 yıl süreyle) ve taraflar arasında imzalanan Kredi kartı sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunması nedeniyle, kefalet sözleşmesini sonlandırdığını, kefilliğinin devam ettirilmemesini ve doğacak borçları kabul etmediğine dair davacı bankaya noter kanalıyla yada elden herhangi bir ihtarda bulunmaması sebebi ile 4553 **** **** 5359 numaralı kredi kartı kredilerinden ve Genel Kredi sözleşmesi madde 10-9 hükmünce kefalet limitlerine kadar olan meblağ’dan ve kendi temerrütleri oranında sorumlu olduğu, davalı müteselsil kefil …’un dava dışı ….Tic.LTD.ŞTİ kullandırılan kredi kartı kredilerinden kaynaklı 52.806,98-TL Asıl Alacak;1.286,73TL İşlemiş Faiz ; 64,34-TL BSMV ile 54.158,05-TL borçlu olduğu ancak davacı bankanın takip talebinde 1.198,35-TL İşlemiş Faiz ;59,92-TL BSMV talep etmesi sebebi ile borçlunun (92,80-TL) menfaati doğrultusunda talebe bağlılık kuralına istinaden davalı müteselsil kefil … ‘un 4553 **** **** 5359 numaralı kredi kartından kaynaklı davacı … AŞ ye 52.806,98-TL asıl alacak;1.198,35-TL İşlemiş Faiz;59,92-TL BSMV ile Toplam 54.065,25-TL borçlu olduğu belirtilmiştir.
Bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 10.11.2020 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı bankanın … şubesi tarafından 22.10.2013 tarihli 200.000 TLlık 24.04.2015 tarihli 310.000 TL lık ve 12.10.2016 tarihli Limited Şirketi lehine kredi açıldığını, davalının da müşterek borçlu müteselsil kefil olarak sadece 200.000 TLlık genel kredi sözleşmesini imzaladığını, bankaya olan kredi borçlarının ödenmemesi üzerine davacı bankanın kredi hesaplarını ihtarname ile kat ettiğini, ihtarnameye rağmen dava dışı kredi borçlunun ve müşterek borçlu müteselsil kefil davalının bankaya olan borçlarını ödememeleri üzerine Eskişehir 7.İcra Müdürlüğünün 2018/7639 Esas sayılı dosyası ile dava dışı kredi borçlusu ve müşterek borçlu müteselsil kefil davalı aleyhine icra takibine geçtiğini, icra takibinde davalıdan 54.236,04 TLsı toplam alacak talebinde bulunduğunu, dava dilekçesinde alacağının teminatı olarak da davalının 22.10.2013 tarihinde imzaladığı 200.000 TLlık genel kredi sözleşmesini gösterdiğini, davacı bankanın 22.10.2013 tarihinde imzalattığı 200.000 TLlık 24.4.2015 tarihinde imzalattığı 310.000 TLlık ve 12.10.2015 tarihinde imzalattığı 500.000 TLlık genel kredi sözleşmelerinden sadece 22.10.2013 tarihli 200.000 TLlık sözleşmede davalının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzasının mevcut olduğunu, sözleşmeler arasında zeyil ilişkisinin olmadığını, sözleşmelerin tamamen birbirinden bağımsız olarak düzenlendiğini, bankanın bu durumda alacağının hangi kredi sözleşmesinden ileri geldiğini ispatlamak zorunda olduğunu, sözleşmeler arasında zeyil ilişkisi olmadığından, bankanın da alacağını hangi kredi sözleşmesine göre kullandırdığını ispatlayamadığından 200.000 TLlık kredi sözleşmesi nedeniyle davalının kefaletinin geçersiz olduğunu, bankanın bu sözleşmeye göre davalıdan bir alacak talep etme hakkının olmadığını, dava dosyasındaki belgelerin tetkikinden davacı bankanın alacağının … Kredi Kartı kredisinden ileri geldiğinin belirlendiğini, davalının 40.000 TLlık … Kredi Kartı Kredi Sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, kefalet limitinin 40.000 TLsı olduğunu, imzaladığı kredi sözleşmelerinin birer örneğinin kendisince bankadan temin edilip dava dosyasına sunulduğunu, müşterek borçlu müteselsil kefil, kendi kefalet limitinden hesap kat ihtarnamesini tebliğ ettikten, ihtarnamede ödeme için bir süre verilmişse de bu sürenin de ilave edilmesinden sonraki temerrüt faizinden sorumlu olduğunu, ihtarname müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla 13.7.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarnamede ödeme içinde bir günlük süre verildiğini, davalının 15.7.2018 tarihinde temerrüde düştüğünü, … Kredi kartı kredisinden dolayı icra takip tarihi itibariyle davacı bankanın alacak toplamının 40.917,28 TLsı olarak belirlendiğini, bu meblağın 40.000 TL asıl alacak, 873,60 TL faiz, 43,68 TL’nin banka ve sigorta muamele vergisi alacağından oluştuğunu, bankanın alacağını 40.000 TLlık … Kredi kartı sözleşmelerine göre talep etmesi gerekirken, davacı banka vekili alacaklarını 200.000 TL genel kredi sözleşmesine göre talep ettiğini, bu sözleşmede kefalet limiti geçersiz olarak belirlendiğinden, dava dilekçesine göre bankanın 40.917,28 TLlık kredi kartı kredisinin ödenmemesinden ileri gelen toplam alacağını talep edip edemeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalının icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı banka ile dava dışı … ….LTD.ŞTİ arasında genel kredi sözleşmesi ile … sözleşmesi akdedildiği, davacı bankanın kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili talebiyle dava konusu icra takibini başlattığı, davalının icra takibinde borca itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davalının dava konusu icra takip dayanağı kredi kartı sözleşmesinde yer alan kefaletinin geçerli olup olmadığı, kefalet geçerli ise dava tarihi itibarıyle davacı bankanın alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı ve bu alacağın davalıdan talep edilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
6098 sayılı TBK m.581 vd. maddelerinde (818 sayılı BK m.483 vd.) kefalet sözleşmesi düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir (6098 sayılı TBK m.581; 818 sayılı BK m.483). Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır (m.583/1). 6098 sayılı TBK’ndan evvel yürürlükte olan 818 sayılı BK’nda ise kefalet sözleşmesinin geçerliliği, sözleşmenin yazılı olması ve kefilin sorumlu olacağı kefalet limitinin belirli olmasına bağlıydı. 6098 sayılı TBK 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla 01/07/2012 tarihinden önce kurulan kefalet sözleşmelerinin geçerlilikleri 818 sayılı BK, 01/07/2012 tarihinden sonra kurulan kefalet sözleşmelerinin geçerlilikleri 6098 sayılı TBK hükümleri uyarınca tespit edilecektir.
Davacı banka ile dava dışı ….Tic.LTD.ŞTİ arasında düzenlenen ve bir örneği dosya içinde bulunan … başvuru formu incelendiğinde dava dışı şirketin … limitinin 10.000,00 TL olduğu,davalı … ile dava dışı …’nin müteselsil kefil oldukları kefalet tarihinin 02.03.2012 olduğu, kefilin sorumlu olacağı azamî miktarın belirtilmediği görülmüştür.
Dava konusu ilamsız icra takibinde talep olunan kredi kartından doğan alacağın dayanağı olan ve davalının müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu kredi kartı sözleşmesinin imzalandığı 02.03.2012 tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 483. Maddesi gereğince kefalet sözleşmesi yazılı olarak düzenlenmiş olup kefilin sorumlu olacağı azamî miktar belirli olmadığından davalının kefaleti geçersizdir.
Hal böyle olunca,ilk derece mahkemesince, takip konusu alacağın davacı banka ile dava dışı şirket arasında yapılan genel kredi sözleşmeleri dışında, 02.03.2012 tarihli kredi kartı sözleşmesine kefillikten kaynaklandığı,davalının kefil olarak imzaladığı kredi kartı sözleşmesinde kefilin sorumlu olacağı azamî miktar belirli olmadığından , sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle kefaletin geçerliliği için öngörülen koşulların bulunmadığı davacı bankanın kredi kartının verilmesi için ayrı bir sözleşme düzenleyip teminat olarak da kefalet müessesine başvurduğu gözetildiğinde artık GKS hükümlerinin değil alacağın kaynağını oluşturan kredi kartı sözleşmesine göre hukuki durumun takdiri gerektiğinden davalının takip konusu borçtan sorumlu olmayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacı banka davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de kötü niyetli olduğuna dair bir iddia bulunmadığı gibi bu yönde bir delil de ibraz edilmediğinden davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A) 1-Davalı vekilinin istinaf sebeplerinin KABULÜNE,
2- Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/01/2021 tarihli ve 2019/253 Esas 2021/101 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B) 1- Davanın REDDİNE,
2-Davalının şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 269,85 TL peşin alınan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 225,45 TL harcın davacıdan alınıp, Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafça yargılama aşamasında yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama aşamasında yapılan 500,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince takdir olunan 17.900,00 -TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Suçüstü ödeneğinden tahsil edilen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
8-Gider avansından bakiye kısmın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 924,00 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
2-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL istinaf başvuru harcı ile 60,50 TL istinafa dosya gönderim gideri olmak üzere toplam 222,60 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.04/10/2023
Başkan Üye – Üye – Zabıt Katibi –
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.