Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1273 E. 2022/679 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1273 Esas 2022/679 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1273
KARAR NO : 2022/679

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2021
NUMARASI : 2020/669 Esas 2021/187 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 22/12/2020
KARAR TARİHİ : 25/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 25/05/2022

Taraflar arasındaki şirketin ihyasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kurumun sosyal güvenlik denetmenlerince düzenlenen 26.06.2011 tarih 115 sayılı rapor gereği iş yerlerinin tescillerinin ve bu iş yerlerince yapılan tüm bildirimlerin iptalinin gerektiğini, bu nedenle ilgililerin kasıtlı ve kusurlu hareketlerinden doğan 01.12.2007-01.07.2011 arası yapılan tedavi giderlerinin ilgilerden tahsil edilmesi gerektiğini, bahsi geçen durum gereği ilgililerden dava dışı … ve … Alüm.Doğ.Pro. İnş.Malz.Pza.İth.İhr.San.Ltd.Şti. aleyhine Ankara 23.İcra Müdürlüğünün 2018/8708 esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlu şirkete gönderilen tebligatın bila iade döndüğünü, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 09.03.2020 tarih 11455 sayılı yazısı ile bahsi geçen şirketin 23.01.2014 tarihinde kaydının resen silindiğinin anlaşıldığını iddia ederek … Alüminyum Doğrama Profil İnşaat Malzemeleri Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü temsilcisi cevap dilekçesinde özetle; ihyası talep edilen 242977 sicil numaralı şirketin 24/09/2007 tarihinde kurulduğunu, dava konusu şirketin 6102 sayılı Türk Ticaret Kaunu’nun Geçici 7. maddesi kapsamında 23/01/2014 tarihinde resen terkin edildiğini, davanın açılış tarihinin ise 22/12/2020 olduğunu, zaman aşımı sebebiyle davanın reddinin gerektiğini, mahkemece re’sen terkinin geçici 7. maddedeki düzenlemeye göre terkin edilmemesi gerektiğine kanaat getirirse şirketin ihyasına karar verebileceğini, bu durumda ek tasfiyeye karar verilmeyip şirketin ihyasının gerektiğini, resen terkinin hukuka uygun olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 547.maddesi uyarınca ek tasfiyeye karar verilmesi ve TTK.’nın 547/2. Maddesi uyarınca tasfiye memuru atanması gerektiğini, ticaret sicili müdürlüğü tescile dair verilen kararlara karşı açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım durumunda olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi uyarınca ticaret sicilinden resen terkin edilen şirketin ihyası için yasal koşulların oluştuğu, davacı tarafın ihya talep etmekte hukuken korunmaya değer haklı menfaatinin bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı … sicil nolu kayıtlı … Alimünyum Doğrama Profil İnşaat Malzemeleri Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited şirketinin Ankara 23.İcra Müdürlüğünün 2018/8708 esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere ihyasına, karar kesinleştiğinde karar örneğinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince ihya kararını ek tasfiye işlemleriyle sınırlı verdiği halde tasfiye memuru atanmasına hükmetmemesinin hukuka aykırı olduğunu, yargıtay içtihatlarında da mahkemece ek tasfiyeye hükmedilmesi halinde tasfiye memuru ataması yapılması gerektiğinin vurgulandığını, ticaret sicil müdürlüğünün tescile dair verilen kararlara karşı açılan davalarda yasadan doğan zorunlu hasım durumunda olduğunu, bu nedenle yapılacak yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olmaması gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, TTK’nun Geçici 7. maddesi uyarınca resen terkin olunan şirketin ihyası istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Dosyada mevcut ticaret sicil kayıtlarından, … sicil nolu ihyası istenen … İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 24/09/2007 tarihinde kurulduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi uyarınca 5174 sayılı kanuna göre odaca kaydı silinenlerden olduğu gerekçesiyle Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından kendisine yapılan ihtar ve 07/10/2013 tarihli ve 8420 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmayan şirketin 23/01/2014 tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği ve 28/01/2014 tarih ve 8495 sayısında ilan edildiği anlaşılmıştır. Terkin evraklarının ekinde gönderilen ve şirkete çıkarılan 03/10/2013 tarihli tebligatın 23/11/2013 tarihinde taşındığı belirtilerek bila tebliğ iade edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Ankara 23.İcra Dairesinin 2018/8708 esas sayılı dosyasında, alacaklı … Başkanlığı tarafından borçlular … ile … . Ltd.Şti. aleyhine icra takibi yapıldığı, takibin derdest olduğu görülmüştür.
Bilindiği üzere 6102 Sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde anonim ve limited şirketlerin hangi şartlarda sicilden resen terkin edileceği düzenlenmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrası uyarınca 1.7.2015 tarihine kadar sayılan halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır. Madde hükmüne göre anonim şirketler, 559 Sayılı Türk Ticaret Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Hükmünde Kararname gereğince sermayelerini öngörülen tutara çıkarmamış bulunmaları, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlük tarihinden önce veya 1.7.2015 tarihine kadar münfesih olmaları, aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılamaması, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce tasfiye işlemlerine başlanılmış olmakla birlikte genel kurulun toplanamaması sebebiyle ara bilançoların ve kati bilançonun genel kurula tevdi edilemediği için ticaret sicilinden terkin edilememeleri sebepleriyle resen terkin edilebilirler. Anılan maddenin 4. fıkrasına göre; Ticaret sicil müdürlüklerince kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanır. Yapılacak ihtar, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderilir. İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer. Bu şirketler tasfiye memuru bildirdikleri takdirde maddede gösterilecek usulde tasfiye edilecek olup, ihtara rağmen tasfiye memuru bildirmeyen şirketlerin unvanı ise ticaret sicilinden re’sen silinir. Ancak, devam eden davası bulunan şirketler için bu madde hükmü uygulanmayacağı gibi sicilden kaydı silinen şirket alacaklıları ile hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak, şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilirler.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silinmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin unvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir.
Öte yandan 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar Ve Borsalar Kanunun 10/3. maddesinde; “Oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl içinde, ilgilinin üyesi bulunduğu odaya müracaatla adres ve durumunu bildirmemesi halinde, oda yönetim kurulunun teklifi ve meclis kararıyla ticaret sicil kaydının re’sen silinmesi için ticaret sicil memurluğuna ihbarda bulunulur. İhbarı takip eden ayın ilk günü itibarıyla oda kaydı silinmiş sayılır. Bu süre içerisinde durumunu bildiren üyelerin aidat tahakkukları başlatılır. Ancak bu durumda olanlar tüm aidat borçlarını ödemedikçe seçmen listelerine tekrar kaydedilemeyeceği, hükmünü içermektedir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan ” Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali Tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu maddede belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek Tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316)
Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğünce ihyası istenen şirketin oda kaydından re’sen terkin edilmesi sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır (Emsal: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/03/2019 tarih ve 2019/540 Esas 2019/1798 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/09/2018 tarih ve 2018/2834 Esas 2018/5605 Karar).
Somut olayda, davacının ihyası istenen şirket aleyhine Ankara 23.İcra Müdürlüğünün 2018/8708 esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığı, dosyanın derdest olduğu, bu nedenle davacı tarafın şirketin ihyasını talep etmekte hukuki menfaati bulunduğu anlaşılmıştır.
Davalının istinafı ihyasına karar verilen şirkete tasfiye memuru atanmamasının hatalı olduğuna, 5 yıllık sürenin dolması nedeniyle ihya kararı verilemeyeceğine ilişkindir.
Geçici 7. maddenin 15. fıkrasının son cümlesi; “Ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebilir.” hükmünü içermektedir. Buna göre şirketin, geçici 7. madde kapsamında ilgili ticaret sicil müdürlüğünce gerçekleştirilen terkin işleminin hukuka aykırı olduğu ve terkin işleminin anılan maddede işaret edilen usul ve esaslara aykırı şekilde gerçekleştirildiği, şirket alacaklıları yahut hukukî menfaati bulunanlarca terkin tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde dava yoluyla ileri sürülebilir. Terkin işlemindeki hukuka aykırılıklara ilişkin olarak geçici 7. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, şirketin taraf olarak yer aldığı derdest bir davanın varlığı yahut aynı maddedeki ihtar ve ilan usullerine aykırılıklara örnek olarak gösterilebileceği gibi münfesih sayılmasını gerektiren nedenlerden hiçbirisi mevcut olmayan şirketin hatalı şekilde re’sen terkin kapsamına alınması da başka bir örnek olarak belirtilebilir.
Somut olayda her ne kadar davalı şirketin TTK. Geçici 7.maddesi uyarınca resen terkin işleminden itibaren 5 yıl geçmiş ise de, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin içtihatlarında belirtildiği üzere yasada belirtilen usulü uygun gerekli tebliğ ve ilan işlemleri yapıldıktan sonra şirket yetkilileri tarafından tebliğ ve ilanda belirtilen işlemler yapılmadığı takdirde şirketin resen terkin edilerek tescil ve ilan edilmesi gerekir. Şayet şirket hakkında herhangi bir dava veya icra takibi var ise ya da tebliğ ve ilan işlemleri usulüne uygun yapılmamış ise şirketin ticaret sicil kaydının silinmesinin TTK.Geçici 7.maddesine aykırı olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır. Olayımızda ticaret sicil müdürlüğünce TTK.7. Maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması için yapılan tebligata rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle dava konusu şirketin resen terkin edildiği ancak yasada belirtilen tebligatların şirket yetkililerine usulüne uygun yapılmadığı gibi re’sen terkin sebebinin yasada sayılan hallerden olmadığı anlaşılmakla 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmasının söz konusu olmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/5321 esas 2020/4339 karar).
Davacının Geçici 7. maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, şirketin taraf olarak yer aldığı derdest bir icra takibinin varlığı sebebine dayanarak eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28/09/2021 tarih 2017/11-3184 Esas 2021/1107 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, bu tür sebeplere dayalı olarak açılan davada şirketin ihyasını talep eden davacı, ticaret sicil müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Buradan hareketle hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Zira hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulmasıdır. Böyle bir karar sonrasında ihyasına karar verilen şirket, herhangi bir şekilde tasfiye aşamasına girmeksizin hukuken varlık kazanır.
Öte yandan şirketin geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun olarak terkin edilmesi durumunda, sonlandırılması gereken hukukî ihtilaflar nedeniyle aynı maddenin 15. fıkrasında belirtilen imkândan yararlanılarak terkin edilen şirketin taraf sıfatını yeniden kazanmasına yönelik ihyası da mümkündür. Ancak böyle bir durumda verilecek olan ihya kararı, hukuka aykırı terkin işleminden farklı olarak TTK’nın 547. maddesi anlamında bir ek tasfiye niteliğinde olacaktır. Zira böyle bir durumda, şirketin sona erme nedeni ortadan kalkmamakta, ortaya çıkan hukukî ihtilafın neticelendirilmesi amacıyla şirketin ihyası talep edilmektedir. Bu durumda verilecek olan ihya kararı da bu tür ihtilafın sonlandırılması çerçevesinde ifa edilecek ek tasfiye işlemleri ile sınırlı olacak, ek tasfiye sürecine ilişkin olarak TTK’nın 547. maddesi uygulama alanı bulacaktır.
Bu aşamada ek tasfiyeye ilişkin olarak değinilmesi gereken TTK’nın 547. maddesi; “(1)Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler.
(2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmünü içermektedir. Buna göre ek tasfiye, şirketin tasfiyesinin tamamlanıp kapanarak şirketin ticaret sicilinden terkini sonrası başkaca tasfiye tedbirlerinin alınmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde başvurulabilecek bir tedbirdir (Pulaşlı Hasan; Şirketler Hukuku Şerhi, Cilt II, Ankara 2011, s. 1814). Şirket ticaret sicilinden terkin edildikten sonra tasfiye işlemlerinin eksik yahut kanuna aykırı yapıldığının anlaşılması, şirkete ait tasfiye aşamasında değerlendirilmemiş mal varlığı değerlerinin bulunması, organlara karşı sorumluluk davası açılması, şirkete karşı açılmış dava veya icra takibinin bulunması gibi şirketin hukuken temsilinin gerektiği durumlarda ek tasfiyeye gidilebilmesi mümkündür. Ek tasfiye nedenleri Kanun’da da sınırlı sayıda belirlenmediğinden yukarıda belirtilenler yanında somut hakka dayanan tüm talepler, şirketin ek tasfiye sürecine girmesi bakımından geçerlidir (Erdoğan, Rumeysa; Anonim Şirketlerde Ek Tasfiye, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Sayı 43, 2020, s. 115-144, s. 115, 122).
Ek tasfiyede amaç; yapılması gereken bazı tasfiye işlemleri yapılmaksızın tasfiyesi kapatılan ve ticaret sicilinden terkin olunan şirketin, anılan eksik ve yapılması zorunlu tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için tekrar tasfiye aşamasına döndürülmesidir. Niteliği itibariyle geçici bir önlem olan ek tasfiye, yapılması ihmal edilen tasfiye işlemlerinin tamamlanmasına kadar devam edecek olup bu durum TTK’nın 547.maddesinde de açıkça ifade edilmiştir (Tekinalp, Ünal: Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 4. Bası, İstanbul 2015, s. 207, 208). Bu anlamda ek tasfiye, tasfiyenin gerçek anlamda tamamlanmasına hizmet etmekle şirketin önceki tasfiye işlemlerinin devamıdır. Her ne kadar anonim şirketlere ilişkin düzenlemeler arasında yer alsa da bu kural, tüm sermaye şirketleri ve kooperatiflerde de uygulama alanı bulur. Ayrıca anonim şirketlere ilişkin tasfiye usulü ve tasfiyede şirket organlarının yetkisine ilişkin hükümlerin limited şirketlere de uygulanacağına dair TTK’nın 643. maddesi uyarınca 547. madde düzenlemesi limited şirketlerde de uygulama alanı bulacaktır.
Bu aşamada uyuşmazlıkla ilgili olarak terkin edilmiş olan bir şirketin bir davada taraf olarak yer alabilmesi bağlamında ek tasfiyenin rolü üzerinde de durulması ayrıca önem arz eden bir diğer husus olarak karşımızca çıkmaktadır. Yukarıda bahsi geçen kurallar gereğince herhangi bir ticaret şirketinin davada taraf olabilmesi, taraf ve dava ehliyetinin varlığına bağlıdır. Bahsedilen ehliyetler ise hukuken var olan bir tüzel kişiliği gerektirmektedir. Oysaki ticaret sicilinden terkin edilen bir şirketin tüzel kişiliği, terkin işlemiyle birlikte sona erecektir (TTK m. 545). Buradan hareketle tasfiyesi tamamlanmış veya tamamlanmamış, bir şekilde sicilden terkin edilmiş bir şirket ile ilgili veya onun aleyhinde bu gibi ihtiyacın doğması hâlinde şirket hakkında TTK’nın 547. maddesi çerçevesinde ek tasfiye prosedürünün tamamlanması gerekir. Bu tür bir ihtiyaçla ek tasfiye aşamasına döndürülerek ihya edilen şirketin ek tasfiyesi, açılan dava ile ortaya çıkan hukukî ihtilafın giderilmesi amacıyla sınırlı olacaktır.
Ek tasfiye için TTK’nın 547. maddesine dayalı olarak açılan ve uygulamada “ihya” davası olarak adlandırılan davada mahkemece, talep kabul edilerek dava konusu şirketin ek tasfiye işlemleri için ihyasına karar verilmesi durumunda aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, taraflarca talep edilmese dahi, tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verilmelidir. Dolayısıyla geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun olarak terkin edilen şirketin ihyasına ilişkin talebin kabul edilmesi hâlinde verilecek olan karar, sonradan ortaya çıkan hukukî ihtilafın çözümü amacıyla sınırlı olarak şirketin TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye kapsamına alınması niteliğinde olduğundan mahkemece, ek tasfiye için tasfiye memuru tayin edilmelidir. Zira bu şirket geçici 7. madde kapsamında herhalde ticaret sicilinden terkin edilmesi gereken bir şirket olduğundan tayin edilecek tasfiye memuru tarafından neticede şirketin ticaret sicilinden terkini işlemi de yapılacaktır.
Sonuç olarak yukarıda değinilen tüm bu düzenlemeler ışığında; geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen bir şirketin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işleminin hukuka aykırılığının tespiti hâlinde verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması gerekmez. Ancak geçici 7. madde kapsamında hukuka uygun şekilde gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi sonrasında ortaya çıkan hukukî ihtilafların çözümü ve sonlandırılması amacıyla şirketin ihyasının gerektiği bir durumda geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan ihya davasında, terkin edilen şirketle ilgili oluşan ihtilafın çözümüyle sınırlı olarak verilecek olan ihya kararı, niteliği itibariyle ek tasfiye kapsamında verilen bir karar olduğundan TTK’nın 547/2. maddesi uyarınca ihya kararıyla birlikte ek tasfiye işlemlerini yürütmesi için tasfiye memuru atanması zorunludur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirmesine gelince, ihyası istenen …İnşaat Malzemeleri Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin ticaret sicil müdürlüğünce TTK.7. maddesi kapsamında gerekli işlemlerin yapılması için yapılan tebligata rağmen cevap verilmediği gerekçesiyle resen terkin edildiği ancak yasada belirtilen tebligatların şirket yetkililerine usulüne uygun yapılmadığı gibi re’sen terkin sebebi olan oda kaydının silinmesi yasada sayılan hallerden olmadığı anlaşılmakla hukuka aykırı terkin işlemi nedeniyle Geçici 7. maddenin 15. fıkrasına dayalı olarak açılan dava sonrasında verilecek ihya kararı, TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye olarak nitelendirilemez. Bu durumda Geçici 7. madde kapsamında ticaret sicil müdürlüğünce münfesih sayılarak re’sen terkin edilen … İnşaat Malzemeleri Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin aynı maddenin 15. fıkrası kapsamında ihyasına yönelik olarak açılan eldeki davada, gerçekleştirilen re’sen terkin işlemi hukuka aykırı olduğundan verilecek ihya kararı, niteliği gereği terkin işleminin iptaline ilişkin olması nedeniyle TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiye kapsamına girmeyeceğinden, ihya kararı yanında şirkete tasfiye memuru atanması gerekmeyeceğinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Bununla birlikte, ticaret sicil müdürlüğünce münfesih kabul edilerek terkin edilen şirketin varlığını devam ettirdiğini veya re’sen terkin sürecinin hukuka aykırı olarak işletildiğini ileri sürerek bir nevi gerçekleştirilen terkin işleminin iptalini istemekte olup davanın kabulü hâlinde verilecek olan ihya kararı da şirketin terkin işleminin iptali niteliğinde olacaktır. Hukuka aykırı şekilde geçici 7. madde kapsamında terkin edilen şirketin ihyasında amaç, eksik kalmış tasfiye işlemlerinin tamamlanarak şirketin tekrar ticaret sicilinden silinmesinden ziyade hukuka aykırı terkin işleminin iptaliyle şirketin usulsüz terkin öncesindeki hukukî statüsüne kavuşturulması olduğundan ilk derece mahkemesince Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/8708 Esas sayılı dosyasıyla sınırlı olmak üzere şirketin ihyasına karar verilmesi de hukuka aykırı olduğundan bu yöne ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün istinaf sebeplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle
A)1-Davalı Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereği KABULÜNE,
2-Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/03/2021 tarih ve 2020/669 Esas-2021/187 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
3- Davanın KABULÜNE,
Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün … sicil numarasıyla kayıtlı … İnşaat Malzemeleri Pazarlama İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin İHYASINA, bu hususun Ankara Ticaret Sicili’ne tescili ile Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilanına,
4-Alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davalı sicil davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden aleyhine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-HMK’nın 333. maddesi gereğince mahkemece yatırılan avansın kullanılmayan kısmının kararın kesinleşmesine müteakip iadesine, iadesi yönünde başvurunun olmaması halinde arta kalan giderin iade edileceğinin davacıya meşruhatlı davetiye ile bildirilmesine,
B)1-İstinafa başvuran davalıdan istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
2-İstinafa başvuran davalı tarafça yapılan istinaf giderleri 162,10 TL istinaf başvuru harcı ve 34,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 196,60 TL’nin davacı kurumdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.25/05/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.