Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1149 E. 2021/1581 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2017
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 24/03/2014
KARAR TARİHİ : 22/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/12/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; BDDK’nun 26.09.2002 tarih ve 826 no’lu kararına göre … ve … A.Ş, … A.Ş. bünyesinde devren birleştiğini, … A.Ş’nin ticari unvanının … Kurulu’nun 07.12.2005 tarih ve 515 sayılı kararı ile ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 109.maddesi çerçevesinde … … …. A.Ş olarak değiştirildiğini, değişikliğin 14.12.2005 tarihinde … tescil edildiğini ve …. ilan edildiğini,… fona devir öncesinde kredili müşterisi olup imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandığını, davalının … Sağlık…A.Ş’nin kullanacağı kredilerin teminatı olarak genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, borcun asıl ve fer’ilerinin tamamından aynı oranda sorumlu olduğunu, davalının genel kredi sözleşmesi gereğince kullanılmış olan teminat mektubu komisyon borçlarını ödemediğini, genel kredi sözleşmeleri gereğince üstlerine düşen edimleri yerine getirmediklerini, müvekkili tarafından davalılara Beşiktaş 17.Noterliği aracılığı ile hesap kat ihtarının gönderildiğini, toplam 47.877,68 TL olan borcun faizi ile birlikte ödenmesini, aksi taktirde yasal yollara müracaat edileceğinin ihtaren bildirildiğini, … tarafından asıl kredi borçlusu lehine teminat mektubu düzenlenerek ilgili kuruma verildiğini, takip başlatıldığı tarih itibari ile teminat mektubunun mer’i olduğunu, davalının mer’i teminat mektubu bedelinin güncel değerinin deposundan sorumlu olduğunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 141.maddesi açık hükmü gereği, … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde 20 yıllık zamanaşımı süresi işletildiğini, davalının ihtara rağmen borcunu ödemediğini, kendileri hakkında Ankara 23.İcra Müdürlüğünün 2012/2412 E.sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun takibi sürüncemede bırakmak amacı ile itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptali ile alacağın %40’ından az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; itirazın iptali davasının itirazdan sonra 1 yıl içinde açılması gerektiğini, yasal sürenin dolmasından sonra dava açılması sebebi ile öncelikle davanın süre aşımından dolayı reddine karar verilmesini talep ettiklerini, zaman aşımı itirazında bulunduklarını, esasa ilişkin olarak davaya konu edilen teminat mektubu komisyon bedeli alacağına dayanak teminat mektubu incelendiğinde, … … verilen teminat mektubunun … … şubesince düzenlendiğini ve verildiğini, oysa ki dava dilekçesi ekindeki kredi sözleşmesinin ise … …. verildiğini ve 5.000,00.-TL ile sınırlandırıldığını, teminat mektubu dayanak yapılan kredi sözleşmesine dayalı olarak verilmediğini, kefilin sorumluğunun kendi imzaladığı kredi sözleşmesi ile sınırlı olduğunu, kredi hesabından dava dışı asıl kredi borlusunun harcadığı ya da kullandığı para olmadığını, adi kefilin tekeffülü dışındaki bir işlemden doğan borç olduğunu, kefilin tekeffül etmediği işlem ve alacaklardan dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yine dava konusu teminat mektubu incelendiğinde, teminatın … Müdürlüğüne KDV için verildiğinin görüleceğini, teminat mektubu içeriğine göre banka teminat mektubunu müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak verdiğini, garantör sıfatı ile vermediğini, teminat mektubunun KDV alacağına ilişkin verildiğini, KDV alacaklarının süreye tabi olduğunu, KDV alacağının doğmasını takip eden ay içerisinde ödenmesi gerektiğini, dosya içinde, davacının verdiği teminat mektubunun paraya çevrildiğine ilişkin bir açıklama olmadığını, 31.05.2002 tarihinde yayınlanan … Yönetmeliğinden önce bankalarca verilen teminat mektuplarının BK 110/2’ye göre ve Yargıtay kararlarına göre bankaların sorumluluğunun teminat mektubunun düzenlenmesinden itibaren 10 yıllık zamanışımına tabi olduğunu, teminat mektubunun 24.02.1998 tarihinde düzenlendiğini, risk ve teminat mektubunun zamanaşımına uğradığını, icra takibine dayanak gösterilen ve dava dilekçesi ekinde gönderilen kredi sözleşmesindeki isim ve imzaların tam olarak okunamamakta olduğunu, Yargıtay kararlarında da sabit olduğu üzere kefilin sadece imzaladığı genel kredi sözleşmelerine istinaden geri ödemesi yapılmamış kredilerden sorumlu olduğunu, başkaca herhangi bir borçtan sorumlu tutulamayacağını, dayanak kredi sözleşmesi ile yapılan ticari kredi sözleşmesi dışındaki hesaplara da kefalet alındığını ve bankanın kredi limitini değiştirme hakkını olduğunun yazılı olduğunu, işbu kredi sözleşmelerinin geçerli olmadığını, yine yazı küçüklüğü itibarıyla Yargıtay kararlarına göre geçerli olmadığını, bir an için müvekkilinin davacıya karşı sorumlu olduğu kabul edilse dahi, müvekkilinin gayri nakdi alacaktan sorumlu olmadığını, kefilin sorumluluğunun kredi limiti ile sınırlı olduğunu, sözleşmeye göre limitin 5.000,00 TL olduğunu, müvekkiline keşide edilen ihtarnamede talep olunan 1272,,90.-TL açıklamasının mevcut olmadığını, mücerret bir iddia olduğunu, davada ise hesap dökümleri olduğunu, ancak bu dökümlerin kredi kullanılan bankaya ait olmadığını, müvekkili ile bağlantısı olmayan teminat mektubu komisyon bedelinin 659,00.-TL olduğunu, hesaplamanın nasıl yapıldığının belli olmadığını, kredi sözleşmesine göre doğmayan ve borç ile arasında illiyet rabıtası bulunmayan borcu kabul etmenin mümkün olmadığını, davacı tarafça uygulanan faiz oranlarının fahiş olduğunu ve yasal dayanaktan yoksun BSMV taleplerinin de yerinde olmadığını bildirerek davanın reddi ile %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dava dışı …. A.Ş. ile … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefalet limitinin 5.000,00 TL olduğu, akit tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca kefalet ilişkisinin geçerli olduğu, …’ın Bakanlar Kurulunun 22.12.1999 tarihli kararı ile fona devredildiği, 2001 yılında ise …’ın tüm aktif ve pasifleri ile … A.Ş. bünyesinde birleştirdiği, … A.Ş.’nin ise tüm aktif ve pasifleriyle fona ait … A.Ş. bünyesinde devren birleştirildiği, kurulun 07.12.2005 tarihli kararı ile … A.Ş. unvanının … … … A.Ş. olarak değiştirildiği, davacının alacağını Beşiktaş 17. Noterliğinin 01.11.2011 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kat ettiği, kat ihtarnamesinin davalıya 14.11.2011 tarihinde tebliğ edildiği, kat ihtarnamesindeki 2 günlük süresinin ilavesi ile temrrüt tarihinin 17.11.2011 olduğu, sözleşmenin 57. maddesi gereğince temerrüt faiz oranının %37.40, akdi faiz oranının ise %22 olarak kabul edilmesi gerektiği, taraflar arasındaki ilişkinin ticari iş mahiyetinde olması sebebiyle somut olayda TBK’nun 88. ve 100. maddelerinin uygulanamayacağı, asıl kredi borçlusu lehine verilen teminat mektubundan kaynaklanan komisyon alacağından ve ferilerinden davalı kefilin kefalet limiti oranında sorumlu olduğu, gayrinakdi alacağın depo edilmesinin kefilden istenebilmesi için kredi sözleşmesinde özel hüküm bulunması gerektiği, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi incelendiğinde davalı kefilden gayrinakdi alacağın depo edilmesi için özel sözleşme hükmü bulunmadığı, bu suretle gayrinakdi alacak yönünden açılan davanın reddi gerektiği, mahkemeye ibraz edilen 28.07.2017 tarihli bilirkişi ek raporuna göre, davacının nakdi alacak yönünden davalıdan kefalet limiti dahilinde kalan 1.272.90 TL anapara, 110,86 TL temerrüt faizi, 5,54 TL BSMV, 141,79 TL masraf anapara, 8,82 TL masraf anapara faizi, 0,44 TL BSMV üzerinden alacaklı olduğu saptanmıştır. Taarflar arasında akdedilen sözleşmenin 57. maddesine göre temerrüt faizinin son faizin %70’i olarak tespit eden bu bağlamda tanzim edilen 28.01.2017 tarihli bilirkişi ek raporu mahkemece hukuka uygun görülerek, kefilin kefalet limiti dahilinde kendi temerrüdünden sorumlu olduğu gerekçeleriyle davalının Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2012/2412 esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın nakdi alacak yönünden kısmen iptali ile takibin 1.272.90 TL anapara 110,86 TL temerrüt faizi, 5,54 TL BSMV, 141,79 TL masraf anapara, 8,82 TL masraf anapara faizi, 0,44 TL BSMV’si ve 1.272,90 TL’ye takip tarihinden tiibaren işleyecek %37.40, 141,79 TL’ye takip tarihinden itibaren işleyecek %22 temerrüt faizi ve bu faizlerin %5 BSMV’si ile takibin devamına, davalının likit olan alacağa haksız olarak itiraz ettiği gözetilerek ve icra takip tarihi nazara alınarak hükmolunan alacağın %40’ı olan 616,14 TL icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; takip tarihi itibariyle teminat mektubunun mer’i olup GKS’nin 7.ve 15.maddeleri gereğince davalının teminat mektubu bedelinin güncel değerinin deposundan sorumlu olduğunu, müvekkilinin teminat mektupları ile taahhüt edilen risklerin gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırma yükümlülüğünün bulunmadığını ve derhal tazmin ile yükümlü olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … mirasçıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; reddedilen gayrinakdi alacak miktarı üzerinden müvekkilleri lehine icra tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu yönde hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu, işbu itirazın iptali davasının 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, kredi sözleşmesinin geçerli olmadığını, mahkemece temerrüt işlemi aşamasında beyan edilen ana borçtan fazla talepli icra takibindeki alacağa hükmetmesinin hatalı olduğunu, hükümde belirtilen temerrüt faiz oranlarının da hatalı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarnamesi, dava konusu teminat mektubu, taraflar arasındaki yazışmalar, … yazıları vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2012/2412 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili amacıyla davalı kefil ile asıl borçlu …. A.Ş. aleyhine 1.272,90 TL anapara borcu, 157,56 TL temerrüt faizi, 141,79 TL masraf, 8,82 TL masraf için işleyen faiz, 8,32 TL faizin %5 BSMV’si olmak üzere toplamda 1.589,39 TL nakdi alacak, 47.877,68 TL gayrinakdi alacağın depo edilmesi talebi ile ilamsız icra takibine giriştiği, ödeme emrinin davalıya 15.02.2012 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde (17.02.2012) tarihinde takibe borcun esası yönünden itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı-alacaklıya tebliğ edilmediği bu suretle davacının süresi içerisinde işbu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından; dava dışı …. A.Ş. ile … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefalet limitinin 5.000,00 TL olduğu, akit tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu uyarınca kefalet ilişkisinin geçerli olduğu, ……. 22.12.1999 tarihli kararı ile fona devredildiği, 2001 yılında ise …’ın tüm aktif ve pasifleri ile … A.Ş. bünyesinde birleştirildiği, … A.Ş.’nin ise tüm aktif ve pasifleriyle fona ait … A.Ş. bünyesinde devren birleştirildiği, kurulun 07.12.2005 tarihli kararı ile … A.Ş. unvanının … … … A.Ş. olarak değiştirildiği, davacının alacağını Beşiktaş 17. Noterliğinin 01.11.2011 tarih ve 23909 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile kat ettiği, kat ihtarnamesinin davalıya 14.11.2011 tarihinde tebliğ edildiği, kat ihtarnamesindeki 2 günlük süresinin ilavesi ile temrrüt tarihinin 17.11.2011 olduğu, mahkemece bilirkişi incelemesi sonucunda nakit alacak yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, gayrinakit alacağın deposuna ilişkin talebin reddedildiği anlaşılmaktadır.
Takibe konu 24/02/1998 tarih ve 26664 numaralı ( dava konusu teminat mektubu … A.Ş. ile davacı bankanın birleşmesinden önce verilmiş olup … A.Ş.’nin davacı bankaya devrinden önceki numarasının … olduğu davacı vekilinin 09/02/2021 tarihli dilekçesi ile bildirilmiştir) 4.920,00 TL bedelli teminat mektubunun takip tarihi itibariyle mer’i olup takip tarihine kadar işleyen komisyon bedellerinin ödenmediği anlaşılmakla bilirkişi raporunda hesaplanan miktar ve belirlenen faiz oranları dosya kapsamına uygun olduğundan davalılar vekilinin bu yöndeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekilinin dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığına ilişkin istinaf itirazları incelenmesinde ise, dava konusu alacak … A.Ş.tarafından davacıya devredilen alacaklardan olup, 5411 sayılı Bankacılık Kanun 132/8.maddesi gereğince … alacağı niteliğinde olduğundan aynı yasanın 141.maddesinde tanzim edilen özel zamanaşımı himayesinden yararlanabilecektir. Bu itibarla … alacakları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklandığı için anılan Kanun’un 141. maddesi gereğince bu … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak uygulanacaktır. Aslında bu düzenleme ilk olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan önce yürürlükte bulunan 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 12.12.2003 tarihli ve 5020 sayılı Kanun’un 27. maddesiyle eklenen ek 3. maddeyle getirilmiştir. Bu düzenleme ile söz konusu Kanun’dan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’ndan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi, anılan Kanun’a eklenen ek 3. maddenin yürürlüğe girdiği 26.12.2003 tarihinden itibaren yirmi yıl olmuştur. 01.11.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesinde de mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun ek 3. maddesine benzer bir hükme yer verilerek 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan … alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiş bulunmaktadır. Öte yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesinde, “Bu Kanun ile … alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda … lehine getirilen hükümler makable şamildir.” hükmü getirilerek 141. maddede öngörülen yirmi yıllık zamanaşımı süresinin geçmişe etkili olması sağlanmıştır. Bu düzenleme ile yirmi yıllık zamanaşımının ilk defa öngörüldüğü 26.12.2003 tarihi itibariyle dolmuş olan zamanaşımı süreleri yeniden canlandırılmış olmaktadır. Buna karşılık … alacaklarında zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu kuralı, ilk kez 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na eklenen ve 26.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren ek 3. maddeyle getirildiği için söz konusu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte henüz zamanaşımı süresini doldurmamış tüm … alacaklarına ilişkin zamanaşımı süresi yirmi yıla uzamıştır. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesi ise 26.12.2003 tarihinden önce zamanaşımı süresini dolduran alacaklara ilişkin zamanaşımı süresini yeniden canlandırarak yirmi yıla uzatmaktadır. Bu nedenle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun geçici 16. maddesinde yer alan “…zamanaşımı ve…” ibaresi 12.09.2014 tarihli ve 29117 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 04.06.2014 tarihli ve 2014/85 E, 2014/103 K. sayılı kararı ile borçlunun zamanaşımına uğramış alacaklarının yeniden canlandırılması ve bu suretle yürürlükte bulunan hukuk kurallarına göre doğmuş ve tahakkuk etmiş olan zamanaşımı def’ini ileri sürme hakkının geçmişe yönelik olarak elinden alınmasının hukuka olan güven duygusunu zedelediği ve hukuk güvenliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Bu durumda 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan … alacakları için 26.12.2003 tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak ancak anılan tarih itibariyle zamanaşımı süresi dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Başka bir deyişle anılan Kanun’dan kaynaklanan … alacaklarına yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tespiti için öncelikle 26.12.2003 tarihi itibariyle alacağın tabi olduğu genel zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı belirlenmelidir. Eğer anılan tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise bu … alacağına yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak, buna karşılık öngörülen zamanaşımı süresi dolmamış ise her hâlde zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır. Hemen belirtilmesi gerekir ki; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 132/8. maddesi uyarınca devir tarihi itibariyle … alacağı hâline gelen alacaklarda yirmi yıllık zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanmayacağı devir tarihi itibariyle tespit edilmelidir. Banka alacağı devir tarihi itibariyle … alacağı hâline geldiği için bu tarih itibariyle alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi dolmuş ise artık yirmi yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayacak buna karşılık alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresi henüz dolmamış ise zamanaşımı süresi yirmi yıla uzayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/10/2019 tarih 2019/11-327 Esas 2019/1072 Karar sayılı ilamı). Somut olayda ise, dava konusu teminat mektubu … A.Ş. ile dava dışı … A.Ş. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi kapsamında düzenlenmiş olup, … A.Ş.’nin Bakanlar Kurulunun 22/12/1999 tarihli kararı ile fona devredildiği, 2001 yılında ise … A.Ş.’nin … A.Ş. bünyesinde birleştirildiği, … A.Ş’nin de … A.Ş. bünyesinde devren birleştirildiği, kurulun 07/12/2005tarihli kararı ile … A.Ş. ünvanının … … … A.Ş. olarak değiştirildiği, devir tarihi itibariyle alacağın tabi olduğu genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı süresinin 20 yıla uzadığı ve böylelikle takip tarihi itibariyle 20 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığı ve davacının icra takibi yapmakta kötüniyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığı ve borçlunun itiraz dilekçesinin davacı alacaklıya tebliğ edilmediğinden davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmakla davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Öte yandan, takip tarihi 17/02/2012 olup, 6098 sayılı TBK’nın yürürlük tarihi olan 01/07/2012 tarihinden önce olduğundan kefiller için TBK’da öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Davacı vekilince taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinin 7 ve 15.maddeleri gereğince davalı yanın teminat mektubunun depo edilmesinden de sorumlu olduğu iddia edilmekte ise de, sözleşmenin 7.maddesinde düzenlenen hüküm teminat mektuplarının depo edilmesine ilişkin olmayıp bankanın nakit depo edilmesi veya ek teminat verilmesini isteme yetkisi düzenlendiğinden de sözleşmede kefillerin depo talebinden sorumlu olduğuna dair açık bir hüküm de bulunmadığından yerleşik Yargıtay içtihatları da gözetildiğinde ilk derece mahkemesince davalı yanın teminat mektubu bedeli deposundan sorumlu tutulmamasında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden tarafların istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 436,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 109,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 327,00 TL harcın davalılardan müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacıdan alınması gerekli olan 59,30 TL istinaf karar harcı davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Taraflar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/12/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.