Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1147 E. 2023/756 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1147 Esas 2023/756 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1147
KARAR NO : 2023/756

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI :….
DAVA TARİHİ : 07/07/2020
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldığını, şirket ortaklığından ayrılan davalının ayrıldığı tarih itibariyle şirket borçlarından sorumlu olmayacağını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan alacaklı olduğu miktarın tespit edildiği, davalının asıl borçlu şirketteki hisselerini devretmesinin kefaletten kaynaklanan borcunu sona erdirmeyeceği, … garantili kredi için davacı bankaya yapılan ödemenin … garantili kredi takip sorumluluğunun davacıda olması nedeniyle borçtan mahsup edilemeyeceği, nakdi alacak tutarının davalının kefalet limiti dahilinde kaldığı, alacağın likit olduğu, reddedilen kısım yönünden davacının icra takibinde kötüniyetli olduğunun sabit olmadığı, davalı kefilin gayri nakdi alacaktan sorumlu tutulabilmesi için kefalet sözleşmesinde açıkça buna ilişkin düzenleme bulunması gerektiği, sözleşmede davalının gayri nakdi alacaktan sorumlu olduğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, nakdi alacak yönünden tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere, davalının takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, ticari krediler ve diğer kredilerden kaynaklanan alacak için 253.231,21 TL asıl alacak, 7.052,05 TL temerrüt faizi, 352,60 TL BSMV, 1.663,30 TL ihtar masrafı, business card ve esnek ticari hesaptan kaynaklanan alacak için 241.126,76 TL asıl alacak, 5.235,01 TL temerrüt faizi, 261,75 TL BSMV ve asıl alacağın 253.231,21 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %35,10 oranında temerrüt faizi ve bu faizin gider vergisi, yine asıl alacağın 241.126,76 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %33 oranında temerrüt faizi ve bu faizin gider vergisi ile takibin devamına, hükmolunan alacağın %20’si olan 101.784,53 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin isteminin reddine, reddedilen kısım yönünden davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine yer olmadığına, gayrinakdi alacak yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından hatalı ve eksik tespitler içeren bilirkişi raporu esas alınarak nakdi krediler yönünden davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, raporda anapara tutarları, işlemiş faiz tutarları, temerrüt faiz oranları ve sair kalemlerin eksik hesaplandığını, icra takip talebinde belirtilen tutarların doğru olduğunu, bilirkişi raporuna itirazları uyarınca ilk derece mahkemesince bilirkişiden ek rapor alınmasına dair hüküm kurulmadığını, raporda nakdi kredilere uygulanması gereken temerrüt faizi oranının hatalı tespit edildiğini, bilirkişi temerrüt faizini hesaplarken, akdi faiz olarak %27 oranını dikkate aldığını, bu orana ne şekilde ulaşmış olduğunun anlaşılamadığını, takip talebinde talep edilen temerrüt faizinin %46,80 olup, işbu temerrüt faizi oranına sözleşme hükümleri gereği ulaşıldığını, bilirkişi eksik faiz tutarı, oranları tespit ettiğini, faiz oranları düşük tespit edildiğinden hesaplama sonucu da eksik alacak hesaplandığını, bunun yanı sıra, kredi kartından ve kredili ticari mevduat hesabından (esnek ticari hesap) kaynaklı krediye uygulanması gereken temerrüt faizi olarak %33 oranı doğru olarak tespit edilmesine karşın, hesaplamanın hatalı yapıldığını, alacak tutarının eksik tespit edildiğini, gayrinakdi alacak yönünden ise ilk derece mahkemesinin davanın reddine dair hüküm kurmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda gayrinakdi alacağın davalıdan talep edebileceği belirtilmesine rağmen mahkemece bilirkişi raporuna ve sözleşmeye aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, akdedilen sözleşmenin 10.13. maddesinde davalı kefilin gayrinakdi alacaktan sorumlu olduğuna dair açık bir düzenleme olarak kabul edilemeyeceğinden bahsedildiğini, anılan hükümde mevzuattan kaynaklanan çek garanti tutarlarından (çek kanunu uyarınca bankanın ödemekle yükümlü olduğu yasal ödeme tutarlarından) sorumlu olduğunun hükme bağlandığını, bununla birlikte müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, nakit ve gayrinakdi alacak yönünden aleyhe hükmedilen vekalet ücretleri yönünden, hatalı hesaplandığını, nakit alacak yönünden reddedilen kısım toplam 6.861,62 TL olduğuna göre, dava konusunun itirazın iptali olması sebebiyle hesaplanacak %15 tutarındaki nispi vekalet ücreti 1.029,24 TL olarak bulunduğunu, mahkemece reddedilen tutarın %15 oranı üzerinden değil, maktu vekalet ücreti tutarı olan 4.080,00 TL’ye hükmedildiğini, gayrinakdi alacak talebi sözleşmeye uygun olmakla bu yönden davanın kabulüne karar verilmesi gerekmekle birlikte, tüm yasal haklar saklı kalmak kaydıyla, gayrinakdi alacak yönünden dava reddedilse dahi, reddedilen tutar 12.180,00 TL olduğuna göre, dava konusunun itirazın iptali olması sebebiyle hesaplanacak %15 tutarındaki nispi vekalet ücreti 1.827,00 TL olarak bulunacağını, mahkemece reddedilen tutarın %15 oranı üzerinden değil, maktu vekalet ücreti tutarı olan 4.080,00 TL’ye hükmedildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin borçlu şirket nezdinde bulunan hisselerini usule uygun şekilde devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, şirket ortaklığından ayrılan müvekkilinin, şirket ortaklığından ayrıldığı tarih itibariyle borçlu olduğu iddia edilen şirketin borçlarından sorumlu olmadığını, TTK kapsamında ticari işletme devri konu edilmiş olup, ticari işletmeye ait hisse devrinden söz edilmediğini, dolayısıyla hisse devir işlemlerinde de ticari işletme devri gibi devredenin sorumluluğunun belli bir süre devam etmesi gibi bir hususun mümkün olmadığını, anılan borcun salt müvekkilinden talep edilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, anılan borçtan sorumluluğun müşterek ve müteselsil sorumluluk olup, davanın salt müvekkiline yöneltilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2019/4271 sayılı icra takip dosyası, takip dayanağı genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarnamesi, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 08/01/2021 tarihli bilirkişi raporu, … ile kredi veren arasında düzenlenen hazine destekli kefalet işlemleri protokolü, davalı şirket ortaklarını gösterir TTSG sureti dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2019/4271 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 515.784,30 TL nakit alacağın tahsili, 12.180,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 02/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 7 günlük yasal süre içerisinde 09/04/2019 tarihinde borca itiraz ettiği, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 07/07/2020 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
İcra takip dayanağı genel kredi sözleşmesi davacı ile dava dışı … ….. arasında 17/03/2017 tarihli, 1.000.000,00 TL limitli olarak akdedildiği, davalının aynı tarihte aynı limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Davalı kefalet tarihinde, dava dışı asıl borçlu şirketin ortağıdır.
Yargılama aşamasında banka kayıtları üzerinde yerinde yapılan inceleme ile alınan bilirkişi raporunda, davalının 07/03/2019 tarihinde temerrüte düştüğü, taraflar arasındaki kredi ilişkisinde bankanın uyguladığı en yüksek akdi faiz oranının %27 olduğu, temerrüt faiz oranının anılan oranın %30 ilavesi ile %35,10 olacağı, kredi kartı ve esnek ticari hesapta ise yıllık akdi faizin %27, gecikme faizinin %33 olacağı, icra takibindeki %33 faiz oranının kredi kartı ve esnek ticari kredi yönünden TCMB ile belirlenen azami faiz oranları ile uyumlu bulunduğu, davacının takip tarihi itibarıyla ticari kredilerden kaynaklanan 253.231,21 TL asıl alacak, 7.052,05 TL işlemiş temerrüt faizi, 352,60 TL BSMV, 1.663,30 TL ihtar masrafı, kredi kartı ve esnek ticari hesap nedeniyle 241.126,76 TL asıl alacak, 5.235,01 TL temerrüt faizi, 261,75 TL BSMV olmak üzere toplam 508.922,68 TL nakit alacağı ile, 12.180,00 TL gayri nakit alacağı bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise dava dışı asıl borçlu şirket ortaklığından ayrıldığını, borçtan sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda icra takibine konu nakit alacak yönünden bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, gayri nakit alacak yönünden ise davalı kefilin gayri nakit alacağın depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin sözleşmede açık hüküm bulunmadığı gerekçesiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, kredinin ödenmediği iddiasıyla davacının kredi hesabını kat ettiği, alacağın tahsili için icra takibi başlattığı, davalının icra takibine itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacak var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; dava konusu icra takibinde davacının temerrüt faizi talebi ticari kredi yönünden %46,80, kredi kartı ve esnek ticari kredi hesap yönünden %33’tür. Mahkemece de, kredi kartı ve esnek ticari kredi hesabı yönünden temerrüt faiz oranı %33 olarak hüküm altına alınmış ise de, ticari kredi yönünden %35,10 temerrüt faiz oranı hüküm altına alınmıştır.
Ticari kredi yönünden hüküm altına alınan %35,10 temerrüt faiz oranı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, bankanın taraflar arasındaki kredi ilişkisinde uyguladığı en yüksek akdi faiz oranı olan %27 oran esas alınmak suretiyle, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin 11/b maddesi uyarınca anılan oranın %30 ilavesi ile %35,10 olarak tespit edilmiştir.
Davacı banka tarafından %27 oranından daha yüksek oranda fiilen uyguladığı akdi faiz oranı bulunduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belgede dosyaya ibraz edilmediği gibi, bilirkişi raporunda da bu yönde bir tespite yer verilmemiştir.
Bu durumda mahkemece, ticari krediye uygulanacak temerrüt faiz oranının davacı bankanın dava konusu kredi ilişkisinde uyguladığı en yüksek akdi faiz oranının %30 ilave edilmek suretiyle tespit edilen %35,10 oranının ticari kredi yönünden temerrüt faizi olarak esas alınması gerektiği gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, davacı yan dava konusu icra takibinde nakdi alacağın tahsilinin yanı sıra çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesini talep etmiştir.
Çekten ve/veya teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesi kefiller yönünden nakit alacağın dışında bir sorumluluk doğurduğundan bu hususta genel kredi sözleşmesinde açık hüküm bulunması gerekir. Bir başka anlatımla, genel kredi sözleşmesinde müşterinin çekten ve/veya teminat mektubundan kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin hüküm, müşteri hakkında yer alan hükümlerin kefiller hakkında da uygulanacağına yönelik bir atıf hükmü ile kefillerin de gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olması sonucunu doğurmayacaktır.
Taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde ise, davalı kefilin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Sözleşmenin 10.13. maddesi “müteselsil kefiller, bankanın merkez ve tüm şubelerinde müşteri lehine, gerek işbu sözleşmenin imzalandığı tarihten önce açılmış, gerek işbu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra açılacak olan her türlü krediler ile bu kredilere ilişkin doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerinden, mevzuattan kaynaklanan çek garanti tutarlarından (Çek Kanunu uyarınca bankanın ödemekle yükümlü olduğu yasal ödeme tutarlarından) ve gerek yalnız olarak, gerekse diğer kişilerle birlikte asaleten veya müteselsil kefil sıfatıyla, krediler sebebiyle doğmuş ve doğacak bütün borçlarından bankaya karşı, aşağıda her bir müteselsil kefilin el yazısı ile belirtmiş oldukları kefalet limitlerine kadar, müteselsil kefil sıfatıyla imza tarihinden itibaren 10 yıl süreli olarak sorumlu olduklarını, sorumlu oldukları azami miktarı ve kefalet tarihlerini kendi el yazılarıyla belirtmek suretiyle ve imzalarıyla TBK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak aşağıda kabul etmişlerdir…” hükmünü içermektedir.
Anılan hüküm bankanın müşteriye kullandırdığı her türlü krediden, doğmuş ve doğacak tüm borç ve taahhütlerden, mevzuattan kaynaklanan çek garanti tutarlarından kefilin sorumlu olduğuna ilişkin olup, hüküm bankanın çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağının depo edilmesinden kefilin sorumlu olduğuna ilişkin bir içerik taşımamaktadır. Bilirkişi raporunda takip tarihi itibarıyla davacı bankanın çekten kaynaklanan gayri nakit alacağın bulunduğunun tespit edilmesi kefilin anılan borç kaleminden sorumlu olması sonucunu doğurmayacaktır.
Hal böyle olunca, mahkemece taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalı kefilin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olduğuna ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı, kefilin çekten kaynaklanan gayri nakdi alacağın depo edilmesinden sorumlu olmadığı gözetilerek gayri nakdi alacak yönünden yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf itirazına gelindiğinde, mahkemece reddedilen nakdi alacak yönünden davalı lehine 4.080,00 TL, reddedilen gayri nakdi alacak yönünden davalı lehine 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Reddedilen nakit alacak miktarı 6.861,62 TL, reddedilen gayri nakdi alacak miktarı 12.800,00 TL’dir.
Konusu para veya para ile değerlendirilebilen hukuki yardımlarda avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’de belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak üzere (7. maddenin ikinci fıkrası, 10. maddenin üçüncü fıkrası ile 12. maddenin birinci fıkrası, 16. maddenin ikinci fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) tarifenin üçüncü kısmına göre, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçmemek üzere, nispi olarak belirlenecektir.
Reddedilen nakit alacak miktarı üzerinden nispi olarak belirlenecek miktar mahkeme karar tarihindeki maktu vekalet ücretinin altında kalamayacaktır.
Reddedilen gayri nakit alacak miktarı yönünden ise, davalı lehine mahkeme karar tarihindeki maktu vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerekir.
Bu durumda mahkemece, reddedilen nakit alacak miktarı yönünden hesaplanan nispi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretinin altında kalamayacağı, reddedilen gayri nakit alacak yönünden de davalı lehine karar tarihindeki maktu vekalet ücretinin hüküm altına alınması gerektiği gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetlidir.
Davalı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde; davalı vekilinin istinaf itirazı dava dışı asıl borçlu şirket ortağı olan davalının şirket ortaklığından ayrılmış olması nedeniyle borçtan sorumluluğunun bulunmadığı, müşterek müteselsil kefalet nedeniyle talebin yalnızca davalıya yöneltilemeyeceğine ilişkin olup, davalı vekilinin hüküm altına alınan alacak miktarına, faiz oranına yönelik açık bir istinaf itirazı bulunmamaktadır. Bu nedenle istinaf aşamasında davacı bankanın fiilen uyguladığı faiz oranı üzerinden hesaplanacak temerrüt faiz oranının hüküm altına alınan temerrüt faiz oranından daha düşük bir oran olup olmadığı hususunda araştırma yapılması yoluna gidilmemiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında akdedilen 17/03/2017 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı …’nun müteselsil kefil sıfatıyla imzası yer almaktadır. Davalı kefilin kefalet imzasına veya yazısına yönelik bir inkarı bulunmamaktadır. Davalı kefilin kefaleti sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583. vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygundur.
Davalı kefilin asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmış olması kefaletin sona erme sebeplerinden değildir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile de, davacının takip tarihi itibarıyla davalıdan talep edebileceği nakit alacak miktarı tespit edilmiştir.
Öte yandan, TBK’nun 586/1. maddesi “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içermektedir.
Davacı banka tarafından kredi hesaplarının kat’ına ilişkin hesap kat ihtarnamesi asıl borçlu şirketin sözleşmedeki adresine 05/03/2019 tarihinde bila tebliğ olduğu, davalı kefile ise 05/03/2019 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarnamede yer alan 24 saatlik atıfet süresi sona erdikten sonra 28/03/2019 tarihinde dava konusu icra takibine başlanıldığı görülmüştür. TBK’nun 586/1. maddesi uyarınca davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada geciktiği ve ihtarın sonuçsuz kaldığına ilişkin yasal koşul da oluştuğu gibi, işbu dava konusu icra takibi davalının yanı sıra dava dışı asıl borçlu ve diğer kefile de yöneltilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece davalının kefalet sözleşmesindeki kefaletinin geçerli olduğu, şirket ortaklığından ayrılmış olmasının kefaleti sona erdirmeyeceği, takip tarihi itibarıyla davalı kefile başvuru koşulunun oluştuğu, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacaklı olduğu nakit alacak miktarının tespit edildiği gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 120,60 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 34.764,51 TL istinaf karar harcından peşin alınan 8.632,00 TL nispi istinaf karar harcı ile 59,30 TL maktu istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26.073,21 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/05/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – .

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.