Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1143 E. 2023/768 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1143 Esas 2023/768 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1143
KARAR NO : 2023/768

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2021
NUMARASI : 2019/459 Esas 2021/263 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2019
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde diğer davalının müteselsil kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takiplerine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takiplerine itirazlarının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılara usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen davalılar davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, taraflar arasında davalı şirketin asıl borçlu, davalı …’ın kefil olarak bulunduğu genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, sözleşmeler kapsamındaki borçların ödenmemesi nedeniyle 14/01/2019 tarihinde hesabın kat edildiği, banka tarafından hesap kat ihtarı ile davalılara tebliğden itibaren 1 gün ödeme süresinin tanınması suretiyle davalılara süre verildiği, bu suretle sözleşme konusu ödenmeyen borçlar yönünden muaccel hale gelme süresinin verilen sürenin sona ermesine kadar ertelendiği, hesap kat ihtarının davalı borçlulara tebliği yönünden çıkarılan tebligatların 18/01/2019 ve sonrası tarihlerde bila tebliğ iade olunduğu, davalı borçlu şirket yönünden tebligatın bila tebliğ iade edildiği tarih itibari ile tebliğ edilmiş sayılmasının gerektiği, davalılar hakkında davaya konu edilen takiplerin 17/01/2019 tarihinde hesap kat ihtarı ile tanınan 1 günlük süre dolmadan önce başlatıldığı, hesabın kat edilmesinin muaccel hale gelen borç yönünden temerrüt şartlarının oluşturulması yanında borcun ödenmesi için süre tanınmak suretiyle borcun ödenmesinin ertelenmesi niteliğinin de bulunduğu, hesap kat ihtarı ile tanınan süre dolmadan icra takibine başlanılmasının TMK’nun 2. maddesi hükmüne aykırı olduğu, hesap kat ihtarı ile süre verilmesinin sonuca etkili olmayacağının düşünülmesi halinde ise hesabın kat edilmesine gerek kalmaksızın icra takibine başlanılmak suretiyle temerrüt şartlarının oluşmasının sağlanabileceği, bu hali ile hesap kat ihtarı ile tanınan süre dolmadan takibe başlanılması nedeniyle davaya dayanak takip tarihleri itibari ile muaccel hale gelmiş istenilebilir bir borç bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece müvekkilinin alacaklarının ödenmemesi üzerine hesapların kat edilmesi ile birlikte alacakların muaccel hale geldiği, kat ihtarnamesinin temerrüt faizi açısından önem arz ettiği göz ardı edilerek, haksız ve dayanaksız olarak hesap kat ihtarı ile tanınan süre dolmadan icra takibine başlanılmasının TMK’nun 2. maddesi hükmüne aykırı olduğu kanaatine varıldığını, TBK’nun 90. maddesinin ifa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça her borcun doğumu anında muaccel olacağını, 117. maddesinin ise, muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceği, borcun ifa edileceği günün birlikte belirlenmişse bu tarihte borçlunun temerrüte düşmüş olacağının düzenlediğini, muacceliyet ve temerrüt oluşumunun yasada tanımlandığını, müvekkili ile davalılar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde taksitlerden birinin vadesinde ödenmemesiyle birlikte bakiye kredi alacağının tümüyle muaccel ve mütemerrit olunacağının yazılı bulunduğunu, bankanın kredi kullandırdığı müşterisini yakından takip etmesi ve kullanılan kredilerin riske edilmemesini sağlayıcı her tür önlem ve tedbirin alınmasını basiretli bir tacir olan bankanın göstermesi gereken en basiretli davranış olduğunun Yargıtay’ın kararlarında ileri sürülerek, kredi açma sözleşmelerine muacceliyet şartı konulmasını mümkün ve gerekli kıldığının görüldüğünü, genel kredi sözleşmesinin temerrüt halleri başlıklı 7. maddesinde bankaca düzenlenen geri ödeme planında belirtilen veya ödenmesi gereken anapara, faiz, fon ve gider vergisinden oluşan taksitlerden herhangi birinin ödenmemesi halinde müşterinin kredi borcunun tamamının kendiliğinden muaccel olacağını kabul ettiğinin düzenlenerek muacceliyet şartı oluşturulduğunu, bankacılık işlemleri sözleşmesinin 12. maddesinde müşterinin bu sözleşmeden doğan borçlarını vadesinde ve tamamen ödemediği veya bu sözleşme hükümlerinden herhangi birini ihlal ettiği takdirde ya da üçüncü şahıslar tarafından hakkında icra takibi başlanması, haciz kararı konması, karşılıksız çek vermesi, ve/veya benzeri hallerde bakiye borcun tamamının herhangi bir ihbar ve ihtara gerek olmaksızın muaccel hale geleceği, sözleşmenin kendiliğinden feshedilmiş ve borçlu muacceliyet anında kendiliğinden temerrüde düşmüş sayılacağının hükme bağlandığını, ifa günü gelmiş olan borcun muaccel olmuş borç anlamına geldiğini, davalılar tarafından borçların ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından hesapların kat edilerek müvekkilinin alacaklarının muaccel hale geldiğini, kredilerin cari hesap şeklinde çalışan ve ihtarname gönderilerek hesap katı yapılması gereken kredi türlerinden olmadığını, bu nedenle de geri ödemesi plana bağlı taksitli kredilerde ayrıca bir hesap katının söz konusu olmadığını, dava konusu kredilerde her taksitin ne zaman ödeneceğine ilişkin, ödeme planı hazırlandığını, taksitlerin vade tarihlerinin kesin olarak belirlenerek taraflar arasında imza altına alındığını, müvekkili ile davalı arasında akdedilen sözleşme maddeleri uyarınca vade tarihinde borçların ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından davalıların hesabının kat edildiğini, müvekkilinin alacağının muaccel hale geldiğini, davacı bankanın icra takibine geçebilmesi için hesabın kat edilmesinin yeterli görüldüğünü, ihtarnamenin tebliğinin temerrüt faizi açısından dikkate alınması gerektiğinin belirtildiğini, davalıların kredi hesaplarının kat edilmesi ile müvekkilinin alacaklarının muaccel hale geldiğini, hem davalı şirket hem de müteselsil kefil açısından icra takip şatlarının oluştuğunu, ihtarname ile verilen süre beklenmeksizin başlatılan icra takibinin iyi niyet ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediğini, bilirkişi tarafından muacceliyet ve temerrüt koşullarının yanlış değerlendirildiğini, bu hususlarda yeterli açıklama yapılmadan hatalı hesaplama yapıldığını, müvekkili banka tarafından davalı şirkete ve davalı kefile ihtarname ulaşmadan icra takibinin 17/01/2019 tarihinde başlatılmasına rağmen bilirkişi tarafından temerrüt tarihinin ihtarnamenin borçlulara ulaşmış olduğu tarih olan 18/01/2019 tarihi esas alınarak hesaplama yapıldığını, ihtarnamenin tebliğinin temerrüt faizi açısından önem arz ettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takiplerine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/632 ve 2019/631 sayılı icra takip dosyaları, takip dayanağı genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarnameleri, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 04/12/2020 tarihli kök, 09/02/2021 tarihli ek raporu, hesap ekstresi, kredi ödeme planı, bankacılık işlemleri sözleşmesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/632 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine davalı … yönünden toplam 19.991,32 TL, davalı şirket yönünden toplam 51.566,84 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara 15/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu …’ın 22/02/2019, davalı borçlu şirketin 21/02/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 18/09/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Dava konusu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/631 sayılı icra takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 121.967,69 TL alacağın tahsili talebi ile icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu …’a 19/02/2019, davalı borçlu şirkete 15/02/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu …’ın 22/02/2019, davalı borçlu şirketin 21/02/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazın 7 günlük yasal süre içerisinde yapıldığı, itirazın davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre olan 18/09/2019 tarihinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Anılan icra takiplerine dayanak genel kredi sözleşmelerinin davacı banka ile davalı şirket arasında 20/03/2017 tarihinde 350.000,00 TL limit ile, 15/01/2014 tarihinde 65.000,00 TL limit ile, 25/09/2013 tarihinde 50.000,00 TL limit ile akdedildiği, davalı …’ın anılan sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, kefaletin sözleşme tarihleri itibarıyla yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde düzenlenen şekil koşullarına uygun olduğu, davalıların sözleşmede yer alan imzalarını inkar etmediği anlaşılmıştır.
Davacı yan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan kredi alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takiplerine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile davalı şirket arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı …’ın anılan sözleşmelerde müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği muaccel bir alacak bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, davacının davalılar hakkında icra takibi başlatmasının TMK’nun 2. maddesine aykırı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davacı tarafından davalılara gönderilen 14/01/2019 tarihli noter ihtarnamesinde 25.268,06 TL kredi borcunun ihtarın tebliğinden itibaren 1 gün içinde ödenmesi istenmiştir. Anılan noter ihtarnamesi davalı şirketin sözleşmedeki adresine 19/01/2019 tarihinde bila tebliğ, diğer davalı …’ın adresine ise 18/01/2019 tarihinde bila tebliğ edilmiş, ihtarnamenin bila tebliğ tarihinden de önce, 17/01/2019 tarihinde dava konusu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/632 sayılı ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Davacı tarafından davalılara gönderilen 14/01/2019 tarihli diğer noter ihtarnamesinde 121.721,95 TL kredi borcunun ihtarın tebliğinden itibaren 1 gün içinde ödenmesi istenmiştir. Anılan noter ihtarnamesi davalı şirketin sözleşmedeki adresine 18/01/2019 tarihinde bila tebliğ, diğer davalı …’ın adresine de 18/01/2019 tarihinde bila tebliğ edilmiş, ihtarnamenin bila tebliğ tarihinden de önce, 17/01/2019 tarihinde dava konusu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/631 sayılı ilamsız icra takibi başlatılmıştır.
Davacı banka tarafından kredi hesabının kat edilmesiyle birlikte davalılara bir ihtar yapılmasa bile borç muaccel hale gelir ise de; davacı banka gönderdiği ihtarnameyle borçlulara ihtarnamenin tebliğine kadar ve tebliğinden sonraki 1 gün için atıfet tanıyarak alacağını imhal etmiştir. Bir başka anlatımla davacı banka tarafından muacceliyet atıfet süresinin sonuna kadar ertelenmiştir (Emsal Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 03/04/2019 tarih ve 2017/4707 Esas 2019/2247 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/11/2021 tarih ve 2020/4453 Esas 2021/6292 Karar sayılı ilamı). Bu durumda verilen atıfet süresi sona ermeden ve ertelenen muacceliyet süresi bitmeden icra takibine geçilmesi TMK’nun 2. maddesine aykırıdır.
Öte yandan, TBK’nun 586/1. maddesi “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmünü içermektedir.
Davacı banka tarafından kredi hesaplarının kat’ına ilişkin hesap kat ihtarnameleri asıl borçlu davalı şirket ile davalı kefile, dava konusu icra takip tarihlerinden sonra bila tebliğ edilmiş olup, TBK’nun 586/1 maddesi uyarınca davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı … hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada geciktiği ve ihtarın sonuçsuz kaldığına ilişkin yasal koşul oluşmamıştır.
Hal böyle olunca, davalı kefil … yönünden TBK’nun 586/1 maddesindeki yasal koşulun takip tarihi itibarıyla oluşmadığı, takip tarihi itibariyle davacının davalı şirketten muaccel bir alacağı bulunmadığı, takibin TMK’nun 2. maddesine aykırı olduğu gözetilerek mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy çokluğu ile karar verildi. 24/05/2023
Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi –
(Karşı Oy)

KARŞI OY

Davacı yan genel kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takiplerine davalıların haksız itiraz ettiğini iddia etmiş, mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinin 7. maddesinde müşterinin bankaca düzenlenen geri ödeme planlarında belirtilen veya ödemesi gereken ana para, faiz, fon ve gider vergisinden oluşan taksitlerden herhangi birini vadesinde ödememesi veya taksitler ve sair ödemelerin müşteri tarafından ihlal edilmeden ödeniyor olsa dahi bu sözleşmede varsa eklerinde ilgili teminat dökümanlarında ve/veya kredi belgelerinde yer alan yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmemesi, bu sözleşmedeki beyan ya da tekeffüllerinden herhangi birine ilişkin bir aykırılık ortaya çıkması, ticari faaliyetine son vermesi, varsa banka nezdindeki diğer kredilerinden herhangi birinin kat edilmesi, diğer kişi ve kurumlar nezdindeki herhangi bir borcunu ödemede gecikmesi veya temerrüte düşmesi, hakkında icra takibi yapılması veya iflas prosedürü başlatılmış olması, krediye ilişkin de krediye etki edebilecek izin, onay veya yetkilerin herhangi bir zamanda geri alınması, iptal edilmesi, veya önemli bir tarzda değiştirilmesi, aktiflerinin önemli bir kısmı üzerinde tasarrufta bulunması yahut bulunacak olması, yahut bunların zapt ve müsadere edilmesi, bu maddenin alt bentlerinde sayılan herhangi bir halin müşterinin hakim şirketi açısından gerçekleşmesi veya sayılan bu hususlardan herhangi birinin vuku bulacağına ilişkin emaralerin mevcut olması halinde müşterinin kredi borcunun tamamını kendiliğinden muaccel olacağını, yasal hükümler çerçevesinde temerrüte düşmüş sayılacağını, bu nedenle bakiye borcununu tamamının derhal ve nakden ödemekle yükümlü olduğunu kabul edeceği düzenlenmiştir. Somut olayda davalı asıl borçlu şirketin bir kısım kredi borcunu ödememesi üzerine davacı banka tarafından sözleşmede yer alan yetki çerçevesinde kredi hesabı kat edilmiştir. Hesap kat ihtarnamesi ile davalı borçlulara ihtarnamede yer alan kredi alacağının ödenmesi için 1 gün atıfet süresi tanınmıştır. Davacı banka tarafından davalı şirket hakkında verilen atıfet süresi dolmadan işbu davaya konu icra takibi başlatılmıştır.
Davacı banka tarafından kredi hesaplarının kat’ına ilişkin hesap kat ihtarnameleri asıl borçlu davalı şirket ile davalı kefile, dava konusu icra takip tarihlerinden sonra bila tebliğ edilmiş olup, TBK’nun 586/1 maddesi uyarınca davacı alacaklının asıl borçluyu takip etmeden müteselsil kefil olan davalı … hakkında takip yapabilmesine ilişkin asıl borçlunun ifada geciktiği ve ihtarın sonuçsuz kaldığına ilişkin yasal koşul oluşmadığından mahkemece davalı … hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
Davalı asıl borçlu şirket yönünden ise; davacı alacaklı banka tarafından icra takibine geçilebilmesi için muaccel bir alacağın varlığı gerekir. Muaccel bir alacağın varlığı ise banka tarafından kredi hesabının kat edilmesi ile oluşur. Hesap kat ihtarnamesinde ödeme için verilen sürenin sona ermesi temerrüt tarihinin tespiti yönünden önem arz eder. İhtarnamede ödeme için verilen süre dolmadan icra takibine başlanması halinde bu durum sadece faiz hesabında dikkate alınması gerekmektedir (Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24/05/2017 tarih, 2017/19-815 Esas 2017/1007 Karar).
Öte yandan davalı asıl borçlu şirket icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinde yer alan imzasını inkar etmemiştir. Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacı bankanın davalı asıl borçlu şirketten icra takip tarihi itibarıyla talep edebileceği alacak miktarı tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, davacı banka tarafından davalı asıl borçlu şirket hakkında kat ihtarnamesinde verilen atıfet süresi dolmadan icra takibi başlatılmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından mahkemece davalı şirketin bilirkişi tarafından tespit edilen alacağa yönelik icra takibine itirazının haksız olduğu gözetilerek davalı şirket hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davalı şirket hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılamamaktayım. 24/05/2023
Üye
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.