Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1142 E. 2023/771 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1142 Esas 2023/771 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1142
KARAR NO : 2023/771

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2021
NUMARASI : 2020/473 Esas 2021/216 Karar
DAVACI
VEKİLİ
DAVALILAR
VEKİLİ
DAVA : İtirazın İptali (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/10/2020
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/06/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı şirket vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kasko sigorta poliçesi ile teminat altına aldığı aracın davalı şirketin işleteni, diğer davalının sürücüsü olduğu araç ile karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğradığını, sigortalı araçta oluşan hasar bedelinin ödendiğini, müvekkili tarafından ödenen hasar bedelinden davalıların sorumlu olduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazlarının iptaline ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığını, delillerin takdirinde hata yapıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkiline ait araç sürücüsünün olayda kusuru bulunmadığını, rücu koşullarının gerçekleşmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporuyla davalı şirkete ait olup diğer davalının kullandığı aracın yol çalışmasının yapıldığı alana girip durduktan sonra arkasını kontrol etmeden kendisinin arkasından gelen ve park halinde olan davacıya sigortalı araca çarparak kazaya neden olduğu, sigortalı araç sürücüsünün olayda trafik kuralı ihlali olmadığı, davalıların sürücüsü ve işleteni oldukları aracın geri manevra yapması sırasında alınması gerekli hiç bir önlemi almayarak olayda tam kusurlu olduğu, eksper raporundaki belirlemelerin sovtaj bedelinin piyasa fiyatları ile uyumlu bulunduğu, davacının davalıdan icra takip tarihi itibarıyla 54.136,29 TL asıl, 2765,40 TL işlemiş faiz alacağı bulunduğunun tespit edildiği, icra inkar tazminatı koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takibine yönelik itirazlarının 54.136,29 TL asıl alacak ve 2.765,40 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 56.901,69 TL üzerinden iptaline, takip tarihinden itibaren 54.136,29 TL asıl alacağa yıllık %13,75 oranından başlayan ve değişen oranlı avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, olayda müvekkili şirket ve sürücü olan davalının kusuru bulunmadığını, kusur oranları belirlenirken müvekkili araç sürücüsünün imzasının bulunmadığı kaza tespit tutanağının esas alınmasının hukuka aykırı bulunduğunu, rücuen tazminat koşullarının oluşmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Kasko sigorta poliçesi, ekspertiz raporu, Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2020/2158 sayılı takip dosyası, kaza tespit tutanağı, yargılama aşamasında makine mühendisi bilirkişiden alınan 19/02/2021 tarihli rapor, ödeme dekontları, hasar faturası, yansıtma faturası, kolluk tarafından düzenlenen tutanak, sigortalı araç ruhsatı, davacı tarafından davalılara yapılan başvuru ile davalı tarafından verilen cevap, davalı şirket kasko sigorta poliçesi zeyilnamesi dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2020/2158 sayılı icra takip dosyası ile, davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 57.675,92 TL alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara 10/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu …’ın 17/02/2022 tarihinde takibe konu borca ve yetkili yeri bildirmeden icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, davalı borçlu şirketin ise 12/02/2020 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, itirazların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde yapıldığı, davacı alacaklı vekiline itirazın tebliğ edilmediği, iş bu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 01/10/2020 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporunda, meydana gelen kazada davalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, davalıların 54.136,29 TL asıl alacak, 2.765,40 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 56.901,69 TL’den sorumlu olduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı vekili yargılama aşamasında ibraz ettiği 10/02/2021 tarihli yazılı beyan dilekçesinde, sigortalı araç nedeniyle toplam 132.636,29 TL ödendiğini, 5.000,00 TL sovtaj değeri ile … A.Ş.’den poliçeden dolayı 37.500,00 TL, … Sigorta A.Ş.’den de 36.000,00 TL tahsil edildiğini, bakiye 54.136,29 TL’nin işbu davanın konusu olduğunu belirtmiştir.
Davalı şirkete ait … plakalı aracın … A.Ş. (davacı) tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alındığı, poliçede ihtiyari mali mesuliyete ilişkin bedeni ve maddi ayrımı yapılmaksızın yıllık azami sigorta bedelinin 37.500,00 Euro olduğu görülmüştür.
İstinaf aşamasında davalı şirket vekili tarafından ibraz edilen 30/01/2023 tarihli yazılı beyan dilekçesinde ihtiyari mali mesuliyete ilişkin olarak sigorta poliçesinde 37.500,00 Euro yazılmasına rağmen 37.500,00 TL’nin esas alınması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığın tarafların durumun farkına varması ile çözüme kavuştuğunu, davacının icra takibinden vazgeçtiğini bildirdiği anlaşılmıştır.
Uyap üzerinden Dairemiz incelemesine açtırılan dava konusu Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2020/2158 sayılı icra takip dosyasında alacaklı davacı vekilinin 02/11/2021 tarihli yazılı beyan dilekçesi ile alacağın borçludan haricen tahsil edildiği belirtilerek dosyanın sistemden kapatılmasının talep edildiği, tahsil harcının yatırıldığı, bunun üzerine icra müdürlüğünce 03/11/2021 tarihinde dosya kapatma talebinin kabulüne karar verildiği görülmüştür.
Davacı yan kasko sigortalı aracın karıştığı trafik kazası sonucu hasara uğraması nedeniyle sigortalıya ödenen hasar bedelinden davalıların sorumlu olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yukarıda özetlendiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı şirket vekilinin mahkemenin görevine yönelik istinaf itirazı incelendiğinde, sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı işbu tazminat davasında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22/03/1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle halefiyet davası ticari dava sayılamaz. Bu dava aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
6102 sayılı TTK’nun 4. maddesinde, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda ve maddenin b,c,d,e,f bentlerinde öngörülen hususlarda doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiş, aynı yasanın 5. maddesinde ise, aksine hüküm bulunmadıkça dava olunan şeyine veya tutarına bakılmaksızın Asliye Ticaret Mahkemelerinin tüm ticari davalara bakmakla görevli olduğu düzenlenmiştir.
30/06/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6335 sayılı Yasa’nın 3. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/3. maddesi uyarınca Asliye Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisinden çıkartılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür.
Somut olaya gelindiğinde; davacının sigortalısı … … A.Ş. ile davalı arasındaki hukuki ilişki haksız fiilden doğmuştur. Sigortalı tacirdir. Davalı …’ın sürücüsü, diğer davalı şirketin maliki olduğu araç kamyondur. Bu durumda davalı şirket tacir olduğu gibi, anılan davalıya ait araç da ticari nitelikte araçtır. TTK’nun 4/1. maddesindeki nisbi ticari dava koşulları oluşmuştur. Bu durum karşısında, kasko sigortalı araçta oluşan hasar nedeniyle sigortalıya ödenen bedelden davalıların sorumlu olduğu iddiasıyla açılan işbu davada asliye ticaret mahkemeleri davaya bakmakla görevlidir.
Davalı şirket vekilinin diğer istinaf itirazları incelendiğinde, dava konusu Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2020/2158 sayılı icra dosyasında karar tarihinden sonra dosya borcunun haricen tahsil edildiğine ilişkin alacaklı davacı şirket vekilinin beyanı üzerine icra dosyasının kapatılmasına karar verilmiştir. Bu durumda icra dosyası kapatıldığından açılan itirazın iptali davası konusuz kalmıştır.
İstinaf aşamasında konusuz kalan davada, dava tarihindeki haklılık durumu tespit edilerek yargılama giderlerinden hangi tarafın sorumlu olduğu belirlenmelidir.
TBK’nun 135/1. maddesi “Alacaklı ve borçlu sıfatlarının aynı kişide birleşmesiyle borç sona erer.” hükmünü içermektedir.
Davacı … A.Ş.’nin rücuya dayanak yapılan … plakalı aracın kasko sigorta şirketi olduğu gibi, davacı şirket aynı zamanda davalı şirketin işleteni, diğer davalının sürücüsü olduğu … plakalı aracın ihtiyari mali mesuliyet sigortacısıdır.
Bu durumda, TBK’nun 135/1. maddesindeki alacaklılık ve borçluluk sıfatı davacı … A.Ş.’de birleşmiştir (Emsal YHGK’nun 15/04/2011 tarih ve 2011-17-13 Esas 2011/191 Karar sayılı ilamı, Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi’nin 15/02/2013 tarih ve 2011/9549 Esas 2013/1688 Karar, 26/02/2015 tarih ve 2014/24502 Esas 2015/3471 Karar, 15/02/2013 tarih ve 2012/5894 Esas 2013/1691 Karar sayılı ilamları).
Hal böyle olunca, konusuz kalan davada dava tarihi itibarıyla kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alınan aracın sigorta şirketi ile davalı aracının ihtiyari mali mesuliyet sigorta şirketinin aynı şirket olup, … A.Ş. olduğu, TBK’nun 135/1. maddesindeki alacaklılık ve borçluluk sıfatının davacıda birleştiği, dava tarihi itibarıyla davacının işbu davayı açmakta haksız olduğu gözetilerek yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davacı yanın icra inkar tazminatı talebi reddedilmiş olup, davacı vekilinin bu hususta herhangi bir istinaf başvurusu bulunmadığından icra inkar tazminatına ilişkin yeniden bir değerlendirme yapılması yoluna gidilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davanın istinaf aşamasında konusuz kaldığı gözetilerek davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/04/2021 gün 2020/473 Esas 2021/216 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-İcra inkar tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gereken 179,90 TL harcın peşin alınan 696,59 TL’den mahsubu ile fazla alınan 516,69‬ TL’nin talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davalı şirketin vekille temsil olunduğu anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT hükümleri gereğince hesaplanan 9.228,15 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Arabuluculuk Kanununun 18/A(13). maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk giderinin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
10-Bakiye gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davalı şirket tarafından yatırılan 971,75 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı şirket tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 45,50 TL posta masrafının davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı şirket yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 24/05/2023

Başkan – Üye – Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.