Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1113 E. 2023/1181 K. 21.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1113 Esas 2023/1181 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1113
KARAR NO : 2023/1181

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/03/2021
NUMARASI : 2020/9 Esas 2021/206 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/01/2020
KARAR TARİHİ : 21/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/10/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçeyle davalı şirket hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazının iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin temerrüte düşmediğini, asıl borçlu şirket hakkında açılan konkordato davasında geçici mühlet, sonrasında da kesin mühlet kararı verildiğini, davacının asıl borçluyla akdettiği kredi sözleşmesinin hukuka aykırı olarak sonlandırıp kefil olan müvekkiline karşı takip işlemlerine başladığını, davacının henüz oluşmuş bir kredi alacağı bulunmadığı, asıl borçlunun temerrüte düşmediğini, kefalet sözleşmelerinin şekil şartlarına aykırı olduğunu, kefaletin genel işlem şartlarına uygun bulunmadığını bildirerek davanın reddini, %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacıya ödemesi gereken muaccel bir borcu bulunmadığını, müvekkili şirket yetkilisinin şirket hisselerini iktisap ettiği tarihten sonra davacıyla herhangi bir kredi sözleşmesi akdetmediğini, kimseye kefil olmadığını bildirerek davanın reddini, %20 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının nakde dönüşen teminat mektuplarından kaynaklı alacağının takip tarihi itibarıyla 286.791,77 TL asıl alacak, 22.345,32 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 309.137,09 TL olarak hesaplandığı, davalı gerçek kişilerin kefalet sözleşme tarihinde asıl borçlu şirket ortağı olduğu, kefalet tarihi ve türünün el yazısı ile yazılıp imzalandığı, kefaletlerinin yasada belirtilen koşullara uygun olduğu, teminat mektuplarının nakde dönüşmesiyle alacağın muaccel hale geldiği, davalı şirketin alacağın dayanağı olarak gösterilen genel kredi sözleşmesi ve eki kefalet taahhütnamesinde imzasının bulunmadığı gerekçesiyle davalı şirket hakkında açılan davanın reddine, diğer davalılar …, … ve … hakkında açılna davanın kısmen kabulüne, anılan davalıların takibe itirazının 286.791,77 TL asıl alacak, 22.345,32 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 309.137,09 TL üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %19,68 kar payı uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, itirazın iptaline karar verilen 309.137,09 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılar …, … ve …’den tahsili ile davacıya ödenmesine, davalıların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacağına ilişkin ödeme yükümlülüğü olan davalı … Ltd. Şti. açısından davanın reddine ilişkin kararın kaldırılması gerektiğini, müvekkili ile dava dışı …. Şti, …. Şti. ile …. Şti. arasında 03/07/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığını, dava dışı …. Şti, …. Şti ve … …. A.Ş. arasında ise 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi ve …, … ve … arasında 27/10/2015 tarihli müteselsil kefalet ve hesap rehin sözleşmesi imzalandığını, takibe konu alacaktan davalıların tamamının sorumlu olduğunu, borçlu sıfatı ile genel kredi sözleşmesini imzalayan davalı şirket aleyhindeki davanın reddinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, icra takip dosyasında takibe konu edilen müvekkili alacağının teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden kaynaklandığını, kat tarihi itibariyle müvekkilinin bu alacağı talep etme hakkına sahip olduğunu, akdedilen genel kredi sözleşmelerinde bankanın müşterinin talebi üzerine limitin tamamını veya bir kısmını garanti (teminat mektubu, harici garanti veya kontrgaranti) şeklinde kredi kullandırabileceği, müşteri talebi üzerine banka tarafından verilen garanti taahhütlerinin tazmin edilmesi halinde, bankanın ödediği garanti taahhüdü tutarını ve her türlü fer’ilerini ve bunlarla birlikte komisyon, vergi, harç, resim ve masrafları, bankanın ilk talebinde herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın nakden ve defaten ödemeyi, bankaya karşı verdiği kontrgaranti taahhütnamesi hükmünde olduğunu, bankanın söz konusu alacakları hesaplarına resen borç kaydetmeye yetkili olduğunu kabul ettiğine ilişkin hükümler bulunduğunu, müvekkilinin genel kredi sözleşmeleri kapsamında borçlunun kullanmış olduğu teminat mektuplarının ilgili kurumlar tarafından nakde dönüştürülmüş olması sebebiyle davanın tüm davalılar yönünden kabulü gerektiğini, davalı borçluların imzası bulunan 03/07/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi ile kullanılan krediler nedeni ile verilen 03/07/2014 tarih ve 30.000.000,00 TL’lik kambiyo senedine dayanılarak müvekkili tarafından başka bir icra dosyasında takibe geçildiğini, bu takipte 03/07/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin sehven yazılmasının unutulmuş olmasına karşın bilirkişi heyetince müvekkili kayıtları ve davalı borçluların kullanılan kredilere karşı verilen kambiyo senedi ile 03/07/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı borçluların bulunduğu sehven gözden kaçırılmış olmasından dolayı mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, taraflarınca sehven icra takibine davalı borçluların imzalarının bulunduğu 03/07/2014 tarihli GKS’nin eklenmesi unutulmuş ise de aynı borç nedeni ile tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile yine borçlular hakkında başka bir icra takibi başlatıldığını, taraflar arasında kesinleşen icra takibine dayanak yapılan 03/07/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi ile kambiyo senedinden de davalı şirketin takibe konu borçtan sorumlu olduğunun açıkça ortada bulunduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalılar …, … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuna itiraz ve beyanlarında sundukları dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere bilirkişi raporlarında yer alan tespitlerin kabulünün mümkün olmadığını, davanın reddi gerektiğini, kredi sözleşmelerinde mevcut bir temerrüt halinin bulunmadığını, kredi sözleşmesinin asıl borçlusu olan şirket hakkında konkordato davası kapsamında geçici mühlet kararı verildiğini, geçici mühlet kararının aynı mahkemece 2 ay süre ile uzatıldığını, daha sonra ise mahkemece 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiğini, geçici mühlet verilmesine ilişkin kararın, davacıya tebliğ edilmesi neticesinde davacının asıl borçluyla akdettiği kredi sözleşmesini hukuka aykırı olarak sonlandırdığını, kefillere karşı takip işlemlerine başladığını, genel kredi sözleşmesinin davacı bankaca tek taraflı feshine gidilmesinin kanuna aykırı olduğunu, davacı tarafından konkordato projesine ilişkin oy yazısından da görüleceği üzere olumlu yönde oy kullanıldığını, İİK’nun 303. maddesi uyarınca kefillerin sorumluluğunun ortadan kalktığını, kefillere karşı bu davanın açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, bilirkişi tarafından bu husus göz önüne alınmadan hesaplamalar yapıldığını, dava dışı asıl borçlunun konkordatosunun İİK’nun 305. ve 306. maddeleri uyarınca tasdiki ile konkordato kapsamında kalan tüm borçların ayrı ayrı ödenmesine karar verildiğini, bunun üzerine de davacı ile olan diğer kredilere (komiser onayı olmadan takas-mahsup yaptıkları diğer borçlara) ilişkin borç miktarının taksit ödemelerinin karara istinaden aksatılmadan yapıldığını, bilirkişi tarafından ödemelerin göz önüne alınmadan hesaplamalar yapıldığını, kefillere işlem yapılması halinde davacının sebepsiz zenginleşeceğini, hukuk çerçevesinde geçerliliğini koruyan kredi sözleşmesi kapsamında davacının henüz oluşmuş bir kredi alacağının da mevcut olmadığını, kefillerden tahsil yoluna başvurulabilmesi için asıl borçlunun temerrüde düşmesi gerektiğini, ancak henüz böyle bir temerrüt durumunun oluşmadığını, davacının talebinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme dosyası kapsamında usul ve yasaya uygun olarak yapılan bilirkişi incelemesi ile müvekkilinin dava konusu teminat mektuplarının verilmesinin kaynağı olan 27/10/2015 tarihli sözleşmede imzası dahi bulunmadığını, bu nedenle müvekkilinin davacıya ödemesi gereken muaccel herhangi bir borcunun da bulunmadığının tespit edildiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının %20 kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 07/12/2020 tarihli ön rapor, 02/02/2021 tarihli ek rapor, Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/12415 sayılı takip dosyası, genel kredi sözleşmesi sureti, hesap kat ihtarı, kesin teminat mektubu suretleri, müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesi, … … Ltd. Şti., … …. Ltdi. Şti., … … A.Ş. hakkında Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/581 Esas sayılı dosyasında verilen kesin mühlet kararı ile anılan mahkemece anılan şirketler hakkında verilen 06/03/2020 tarihli 2020/224 Karar sayılı konkordato tasdik kararı dosya içerisinde yer almaktadır.
İstinaf dilekçesi ekinde davacı vekilince yargılama aşamasında sunulmayan 03/07/2014 tarihli 30.000.000,00 TL limitli davacı bankanın müşteri olarak davalı … Ltd. Şti., dava dışı … Ltd. Şti., … … Ltd. Şti. Arasında akdettiği genel kredi sözleşmesi sureti ibraz edilmiştir.
Dava konusu Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2019/12415 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı tarafından davalılar aleyhine toplam 310.867,82 TL nakit alacağın tahsili talebi ile 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi, hesap kat ihtarı, 2 adet kesin teminat mektubu dayanak gösterilerek icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlu şirkete 30/09/2019 tarihinde, diğer davalı borçlulara 27/09/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu şirket vekilinin 7 günlük itiraz süresi içerisinde 30/09/2019 tarihinde, diğer davalılar vekilinin 7 günlük itiraz süresi içerisinde 01/10/2019 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının İİK’nun 67. maddesi uyarınca, itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Anılan icra takip dayanağı genel kredi sözleşmesinin davacı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında 27/10/2015 tarihli 30.000.000,00 TL limitli akdedildiği görülmüştür.
Müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesi ise, 27/10/2015 tarihinde 30.000.000,00 TL limitli olarak müşteriler … … Ltd. Şti., … … Ltd. Şti., … …. A.Ş.’nin davacı bankadan kullandığı ve kullanacağı tüm nakdi ve gayri nakdi kredilerden kaynaklanan borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalılar …, … ve … tarafından 27/10/2015 tarihinde 30.000.000,00 TL kefalet limitli olarak imzalanmıştır. … ve …’in kefalete ilişkin eş rızalarının bulunduğu, …’in sözleşme tarihinde asıl borçlu … … Ltd. Şti.’nin ortağı sıfatı bulunduğu, kefaletin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi ön raporunda, eksik belgeler bildirilmiş, alınan ek raporda davalı şirketin takip dayanağı 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı, dava dışı asıl borçlu … … Ltd. Şti. Lehine verilen 26/08/2018 tarihli ve 08/02/2016 tarihli teminat mektuplarının tazmin edildiği, takip tarihi itibarıyla davacının tazmin edilen teminat mektupları nedeniyle 286.791,77 TL asıl alacak, 22.345,32 TL mahrum kalınan kar payı olmak üzere toplam 309.137,09 TL alacağı bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 06/07/2020 tarihli yazılı beyan dilekçesinde, dava konusu icra takibine konu alacağın iki adet teminat mektubunun nakde çevrilmesinden kaynaklandığını bildirmiştir.
Davalılar vekili 05/11/2020 tarihli dilekçelerinde dava ve itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla davadan feragat ettiklerini bildirmiş, davacı vekili ise 11/11/2020 tarihli celsede feragatlerinin şarta bağlı olduğunu, bu nedenle sulh teklifi olarak kabul edilmesini talep etmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı kefillerin haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle davalı şirket hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf aşamasında davalı gerçek kişiler vekili ibraz ettikleri 05/10/2021 tarihli yazılı beyan dilekçesi ile dava dışı … … Ltd. Şti.’nin konkordatosunun tasdikine ilişkin mahkeme kararına istinaden dilekçe tarihine kadar asıl borcun 113.569,49 TL’sinin ödendiğini, bankanın 173.222,28 TL alacağı kaldığını, bilirkişi tarafından asıl borçlunun yaptığı ödemeler göz önüne alınmadan hesaplama yapıldığını bildirmiş, 15/09/2023 tarihli yazılı beyan dilekçesi ile de davacı tarafından asıl borçlu şirketin konkordato sırasında kabul oyu kullandığını, asıl borçlu şirketin konkordato ödeme planına göre ödemelerini yaptığını bildirerek davacı tarafından asıl borçlu şirketin konkordato dosyasını ibraz ettiği olumlu oya ilişkin yazılı beyan suretlerini sunmuştur.
Sunulan belgelerden davacı banka vekili tarafından dava dışı asıl borçlu … … Ltd. Şti. ile diğer şirketler … … Ltd. Şti., … … A.Ş.’nin konkordato tasdikine ilişkin Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/581 Esas sayılı dosyasına 26/12/2019 tarihinde sunulan yazılı beyan dilekçesi ile konkordato projesine ilişkin muvafakat edildiği ve olumlu oy kullanıldığı bildirilmiştir.
Davacı vekilince dava dışı anılan şirketlerin konkordato komiser kuruluna 23/09/2019 tarihinde de haklarında Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/581 Esas sayılı konkordato talepli dosyada 09/01/2019 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verilen borçlu şirketlerden … … Ltd. Şti.’nin bankaya 310.867,00 TL borcu bulunduğu, alacak kaydının 310.870,00 TL olarak yapılması, borçlu şirketlerin toplam 832.481,00 TL gayri nakdi riskinin nakde dönüşmesi halinde bu tutara ilişkin banka lehine yeniden bildirimde bulunmak talepleri saklı tutularak yazılı bildirimde bulunulmuştur.
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 06/03/2020 tarih 2018/581 Esas 2020/224 Karar sayılı konkordato talepli dosyada, yapılan yargılama sonunda dava dışı … … Ltd. Şti., … … Ltd. Şti., … … A.Ş.’nin konkordatolarının tasdikine karar verilmiş, anılan karar Yargıtay denetiminden geçerek 13/12/2021 tarihinde kesinleşmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti., … … Ltd. Şti., … … A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalılar …, … ve …’in imzaladığı müteselsil kefalet ve hesap rehin sözleşmesi ile anılan genel kredi sözleşmesinde asıl borçlu olan dava dışı şirketlerin davacı bankaya olan doğmuş ve doğacak borçlarına ilişkin müteselsil kefil oldukları, kredi borcunun ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacının davalılardan talep edebileceği alacak bulunup bulunmadığı, var ise miktarı, davalı kefillere başvuru koşulunun oluşup oluşmadığı, davalı şirketin müteselsil kefil sıfatı bulunup bulunmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin davalı şirkete ilişkin kurulan hükme yönelik istinaf itirazları ile davalı şirket vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, dava konusu icra takibinde dayanak olarak 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi gösterilmiş, takip talebi ekinde 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi sunulmuş, davalı şirketin icra takibine itirazı üzerine açılan işbu itirazın iptali dava dilekçesinde de davacı vekilince bankayla dava dışı asıl borçlu şirket arasında 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı şirketin de bu sözleşmede müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu iddia edilmiştir.
Yargılama aşamasında davacı vekilince başka bir genel kredi sözleşmesinin varlığı ileri sürülerek başka bir genel kredi sözleşmesi dosyaya ibraz edilmemiş ise de,, istinaf aşamasında davacı vekilince istinaf dilekçesi ekinde davacı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti., … … Ltd. Şti. ile davalı … … Ltd. Şti. arasında akdedilen 03/07/2014 tarihli 30.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi ibraz edilmiştir. İbraz edilen yeni sözleşmede davalı şirketin müşteri sıfatıyla imzası bulunmaktadır.
İtirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı olup, davacı yan takip talebinde açıkça dayandığı 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi nedeniyle davalı şirketten alacaklı olduğunu ispatlamakla yükümlüdür.
Takip dayanağı 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi ile sunulan 27/10/2015 tarihli müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesinde davalı şirketin müteselsil kefil sıfatıyla isim ve imzası bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davalı şirketin takip talebinde açıkça dayanılan 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, davalı şirketin müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulamayacağı, yargılama aşamasında sunulmayan sözleşmeye istinaf aşamasında sunularak delil olarak dayanılamayacağı gibi, davacı banka tarafından takibe konu alacağın takip talebinde dayanak olarak gösterilmeyen bir başka genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının ileri sürülemeyeceği, itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı olduğu gözetilerek mahkemece davalı şirket hakkında açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, icra takip dayanağı olarak gösterilen 27/10/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde ve müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesinde davalı şirketin kefil sıfatıyla isim ve imzası bulunmamaktadır. Davacı bankanın takip dayanağı olarak açıkça gösterdiği sözleşmede isim ve imzası yer almayan davalı şirket hakkında icra takibi başlatması haksız olduğu gibi kötü niyetli olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece İİK’nun 67/2. maddesi uyarınca davacı bankanın davalı şirkete karşı icra takibine girişmekte haksız ve kötü niyetli olduğu gözetilerek davalı şirket yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde anılan davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Davalılar …, … ve … vekilinin istinaf itirazı ile davacı vekilinin anılan davalılara ilişkin kurulan hükme yönelik istinaf itirazlarına gelindiğinde; yukarıda açıklandığı üzere dava konusu icra takip dayanağı 27/10/2015 tarihli müteselsil kefalet ve hesap rehni sözleşmesinde davalı gerçek kişilerin yer alan müteselsil kefaletleri sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygundur.
Yargılama aşamasında davacı vekili yazılı beyanı ile takibe konu borcun iki adet teminat mektubunun nakde çevrilmesinden kaynaklandığını bildirmiştir. Dava konusu alacak nakit alacaktır. Alınan bilirkişi ek raporunda davacının takip tarihi itibarıyla dava dışı asıl borçlu şirketten nakde çevrilen teminat mektupları nedeniyle toplam 309.137,09 TL nakit alacağı bulunduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen alacak miktarı davalı gerçek kişilerin kefalet limitleri dahilinde olup, davacı banka takip tarihi itibarıyla davalı gerçek kişiler hakkında bilirkişi raporu ile tespit edilen alacak miktarının tahsili talebiyle icra takibi başlatmakta haklıdır.
Takip ve davalı gerçek kişilerin icra takibine itiraz tarihlerinden sonra, dava tarihinden önce, davacı banka 26/12/2019 tarihinde dava dışı asıl borçlu şirketin konkordato projesine muvafakat ettiğine ilişkin konkordato projesinin kabulü yönünde oy kullandığını ilgili mahkeme dosyasına yazılı olarak bildirmiştir. Dava dışı asıl borçlu hakkında Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/581 Esas 2020/224 Karar sayılı kararıyla konkordato tasdik kararı verilmiştir.
İİK’nun 303/1. maddesi “Konkordatoya muvafakat etmeyen alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarını muhafaza eder” hükmünü içermektedir. Alacaklı olan davacı banka vekilince ise, dava dışı asıl borçlu şirketin konkordatosuna muvafakat edilerek konkordato projesinin kabulü yönünde oy kullanılmıştır.
Bu durumda mahkemece takip tarihi itibarıyla bilirkişi raporu ile tespit edilen alacak miktarı yönünden davacı banka kefil olan davalı gerçek kişiler aleyhine icra takibi başlatmakta haklı ise de, dava tarihinden önce, takip ve icra takibine itiraz tarihinden sonra dava dışı asıl borçlunun konkordato projesinin kabulü yönünde oy kullanarak davalı kefillere karşı olan başvuru haklarını kaybettiği, kefil olan davalı gerçek kişilerin dava dışı asıl borçlunun ileri sürebileceği tüm itirazları ileri sürebileceği gözetilerek davalı kefiller hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Davacı tarafından davalı gerçek kişiler aleyhine icra takibi başlatılması haklı olduğu gibi davacının icra takibinde kötüniyetli de olmadığı anlaşıldığından davalı gerçek kişilerin kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı şirket hakkında açılan davanın reddi, diğer davalılar hakkında açılan davanın kısmen kabulü kararında kısmen isabet görülmediğinden davalı şirket vekili ve davalı gerçek kişiler vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, sair istinaf itirazlarının reddine, davacı vekilinin istinaf itirazının reddine, ilk derece mahkemesinin davalı şirket hakkındaki kararının kötüniyet tazminatı yönünden, davalı gerçek kişiler hakkındaki kararının ise esas yönünden kaldırılmasına, davanın reddine, davalı şirket lehine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, diğer davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, diğer davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/03/2021 tarih ve 2020/9 Esas 2021/206 Karar sayılı davalı şirket hakkındaki kararının kötüniyet tazminatı yönünden, davalı gerçek kişiler hakkındaki kararının ise esas yönünden KALDIRILMASINA, davalı gerçek kişiler vekilinin sair istinaf itirazlarının reddine,
3-Davanın REDDİNE,
4-Dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen 310.867,82 TL alacak miktarı üzerinden %20 oranında hesaplanan 62.173,56 TL kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine,
5-Davalı gerçek kişilerin koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
6-Alınması gereken 269,85 TL karar ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 3.740,99 TL harç ile icra dosyasında peşin alınan 1.554,34 TL’den mahsubu ile fazla alınan 5.025,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
7-Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davalı şirket kendini vekille temsil ettirdiğinden, davalı şirket hakkındaki kararın kötüniyet tazminatı talebi yönünden kaldırıldığı ve icra inkar tazminatı mikarının vekalet ücretinin matrahına dahil olmadığı gözetilerek, ilk derece mahkemesi karar tarihindeki AAÜT gereğince 30.155,32 TL takdir olunan vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile anılan davalıya verilmesine,
10-Davalı gerçek kişiler kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 48.630,17 TL takdir olunan vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile anılan davalılara verilmesine,
11-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde ve talepleri halinde ilgili taraflarına iadesine,
C)1-Davalı şirket tarafından tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının talep halinde anılan davalıya iadesine,
2-Davalı şirketin istinaf aşamasında yatırdığı 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile anılan davalıya iadesine,
3-Davalı şirketin istinaf aşamasında yaptığı yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı gerçek kişiler tarafından tarafından yatırılan 5.279,28 TL nispi istinaf karar harcının talep halinde anılan davalılara iadesine,
5-Davalı gerçek kişilerin istinaf aşamasında yatırdığı 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan tahsili ile anılan davalılara iadesine,
6-Davalı gerçek kişilerin istinaf aşamasında yaptığı yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/09/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.