Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1103 E. 2023/762 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1103 Esas 2023/762 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1103
KARAR NO : 2023/762

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/11/2020 (Karar) – 02/06/2021 (Ek Karar)
NUMARASI : 2016/974 Esas 2020/529 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALILAR
VEKİLLERİ
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2016
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/06/2023

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı … yönünden davanın reddine, davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ve davalı şirket vekilince vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazlarının iptaline, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; genel kredi sözleşmelerinde müvekkili …’in sorumlu olduğu azami miktar, kefalet tarihinin müvekkilinin kendi el yazısı ile belirtilmediğini, açıkça müteselsil kefil olunduğuna ilişkin ibareye yer verilmediğini, kefaletin şekil koşullarına aykırı olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında akdedilmiş genel kredi sözleşmeleri uyarınca muaccel hale gelen bir alacak bulunmadığını bildirerek davanın reddini, %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı şirketin kullandığı krediden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla borçlu şirket ile kefil davalı hakkında ilamsız takip başlatıldığı, davalı şirketin tüm borca, davalı kefilin ise hem borca hem kefaletin geçersizliğine yönelik itirazda bulunduğu, sözleşmedeki kefil beyanının davalıya ait olmaması nedeniyle kefaletin geçerli olmadığı, bu davalı hakkında başlatılan takibin yerinde olmadığı, diğer borçlu davalının ise yaptığı itirazın yerinde olmadığı, sorumlu olduğu borç miktarının bilirkişi raporu ile belirlendiği, kefil hakkında başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesiyle davalı … hakkında açılan davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatı olarak hesaplanan 436.143,94 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya ödenmesine, davalı şirket hakkında açılan davanın kısmen kabulüne, davalının 2.177.828,57 TL asıl alacak, 10.573,87 TL işlemiş faiz, 528,69 TL BSMV, 304,36 TL masraf olmak üzere toplam 2.189.235,49 TL’ye yapmış olduğu itirazın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, %20 inkar tazminatı olarak hesaplanan 435.565,71 TL’nin davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece, 02/06/2021 tarihli ek karar ile davalı vekilinin istinaf peşin ve istinaf kanun yoluna başvuru harcını yatırmadığı, harç eksikliğinin giderilmesi için davalı vekiline çıkarılan muhtıranın tebliğ edildiği, verilen kesin süre içerisinde eksik harcın yatırılmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı …’in müvekkili ile davalı şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunduğunu, kefalet meblağı tutarında borçtan hukuken sorumlu olduğunu, mukayese esnasında kefilin resmi makamlardaki imza örneklerinin temin edilerek karşılaştırma yapılması gerektiğini, imza mukayesesi yapılmadan yalnızca el yazısıyla imza karşılaştırılması yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece el yazısı incelemesi yapılırken de davalı …’e ait imza ve el yazısı örneklerinin resmi makamlardan istenerek bu evraklar ile karşılaştırma yapılarak rapor alınması gerektiğini, eksik inceleme ile alınan bilirkişi raporunun hükme dayanak olamayacağını, davalı …’in genel kredi sözleşmelerini kefil sıfatıyla ve gerekli tüm şekil şartlarına uyarak sözleşmede yer alan ilgili yerleri kendi serbest iradesi ve kendi el yazısı ile doldurup imzaladığını, genel kredi sözleşmelerinin müvekkili banka şube yetkililerinin huzurunda akdedildiğini, kefalete ilişkin kısımların müteselsil kefil …’in el yazısı ile doldurulduğunu, sözleşmelerde kanunen öngörülen şekil şartlarına herhangi bir aykırılığın söz konusu olmadığını, davalının imzaya yönelik herhangi bir itirazının da bulunmadığını, bu hususun kefilin borcu kabul etmiş olduğunu ve borçtan sorumlu olma iradesinin bulunduğunu gösterdiğini, kefil …’in genel kredi sözleşmelerinde kefil beyanı kısmında el yazısının bulunmamış olmasının usuli bir eksiklik olduğunu, kefilin okuyup anlayarak borçtan sorumlu olduğuna ilişkin genel kredi sözleşmelerine imza atmış olmasının borcun hukuken talep edilmesi hakkını sakatlayacağı kabul edilse dahi, kefilin borçlu olma iradesi taşıdığı ve bu itibarla takip yapan bankanın kötüniyetli olmayacağı ve aleyhine kötüniyet tazminatı hükmedilemeyeceğinin kabulü gerektiğini, aksi halde borçlunun kötü niyetinin korunmuş olacağını, hesap kat ihtarnamesine kefil …’in itiraz etmediğini, bu hususun dahi borcu kabul ettiğini gösterdiğini, yalnızca imza altındaki yazılı kefalet ibaresinin kefilin el yazısıyla yazılmamış olduğundan bahisle müvekkili aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı bulunduğunu, genel kredi sözleşmelerinde yer alan imzaların davalıya ait olduğunu, aleyhe kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini, kötü niyet tazminatının takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım olduğunu, takip konusu her iki genel kredi sözleşmesinde de kefil …’e ait imzalar bulunduğunu, davalı tarafından kötüniyetli olarak takip başlatıldığına ilişkin dosyaya delil sunulmadığını, müteselsil kefil hakkında takip başlatılmasında kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığını, ilk derece mahkemesi kararının “davanın reddi ve kısmen reddine” yönelik kısmının kaldırılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın gerekçesiz olduğunu, ticari defterler incelenmeksizin rapor hazırlandığını, bu durumun savunma haklarını ihlal ettiğini, hesap kat ihtarına itiraz edildiğini, taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmelerinin TBK’nun 20 vd. Maddeleri gereğince genel işlem koşullarına aykırı bulunduğunu, müvekkili aleyhine olan sözleşme hükümlerinin uygulanamayacağını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Ankara 32. İcra Müdürlüğünün 2016/22944 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 08/09/2017 tarihli rapor, grafolog bilirkişiden alınan 01/04/2020 tarihli rapor dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava konusu Ankara 32. İcra Müdürlüğünün 2016/22944 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 2.199.108,58 TL nakit alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara 08/12/2016 tarihinde tebliğ olduğu, davalıların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 08/12/2016 tarihinde borca itiraz ettikleri, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 21/12/2016 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı banka ile davalı şirket arasında 23/05/2013 tarihli 3.125.000,00 TL limitli, 17/07/2013 tarihli 6.250.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalı …’in anılan sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan bankacı bilirkişi raporu ile takip tarihi itibarıyla davacının davalı asıl borçlu şirketten 2.177.828,57 TL asıl alacak, 10.573,87 TL işlemiş faiz, 528,69 TL BSMV, 304,36 TL masraf olmak üzere toplam 2.189.235,49 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Alınan grafolog bilirkişi raporunda, tetkike konu 23/05/2013 ve 17/07/2013 tarihli genel kredi sözleşmelerinin 22. ve 23. sayfalarındaki kefil beyanı bölümlerindeki el yazılarının mevcut mukayese yazılarına istinaden … elinden çıkmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalıların icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davacı bankaya borcun bulunmadığını, kefaletin şekil koşullarına aykırı olduğunu, kefalete ilişkin yazıların …’e ait olmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda bankacı bilirkişiden ve grafolog bilirkişiden alınan rapor hükme esas alınarak yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davalı … yönünden davanın reddine, davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili ve davalı şirket vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuş ise de, davalı şirket vekilinin eksik istinaf harçlarını mahkemece çıkarılan muhtırada verilen kesin süre içerisinde yatırmaması üzerine ilk derece mahkemesince HMK’nun 344. maddesi uyarınca davalı şirketin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin ek karar verilmiştir. Anılan ek karara karşı davalı şirketin vekilinin herhangi bir istinaf başvurusu bulunmamaktadır. Dairemizce yapılacak istinaf incelemesi davacı vekilinin istinaf başvurusuna ilişkindir.
Taraflar arasında iki adet genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’in sözleşmelerde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı bankanın kredi hesabını kat ederek alacağın tahsili için icra takibi başlattığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerinde yer alan davalı …’in kefaletinin, kefalet tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olup olmadığı, kefilin kefalet imzasını inkar etmemesinin kefaletini geçerli hale getirip getirmeyeceği, kefalet şekil koşullarına uygun değil ise, davacı bankanın kefil hakkında icra takibi başlatmasının kötü niyetli olarak kabul edilip edilemeyeceği, kötü niyet tazminatı koşullarının oluşup oluşmadığı, takip tarihi itibarıyla davacının asıl borçlu davalı şirketten alacağı bulunup bulunmadığı, var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davalı …’in müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı takip dayanağı genel kredi sözleşmeleri 17/07/2013 ve 23/05/2013 tarihlidir. Anılan tarihlerde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 maddesinde kefilin sorumlu olacağı azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olunması halinde bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefilin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi kefaletin geçerlilik koşulu olarak düzenlenmiştir.
Davalı kefil … aşamalarda kefalet imzasını inkar etmemiş ise de, kefalete ilişkin el yazısıyla yazılı ibarelerin kendi eli ürünü olmadığını savunmuştur. Anılan savunma kapsamında yargılama aşamasında alınan grafolog raporu ile icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerindeki kefil beyanı bölümündeki el yazılarının davalı …’in eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir. Anılan tespit takip dayanağı genel kredi sözleşmeleri aslı, anılan davalının dosya içerisinde yer alan istiktap yazıları karşılaştırılmak suretiyle yapılmıştır. İstiktap yazı örneklerinin yanı sıra, mukayese belgeler arasında başka banka ile akdedilen sözleşme aslı da bulunmaktadır. Yapılan inceleme usul ve yasaya uygundur.
Kefilin şekle aykırı kefalet sözleşmesini yaptığı sırada üstlendiği rizikonun bilincinde olması ve samimi olarak kefil olma iradesini taşıması, şekle aykırılığın re’sen gözetilmesine engel değildir. Basiretli tacir olan banka, kefalet akdinin şekil şartlarını bilerek akdin bu şartlara göre düzenlenmesini sağlayacak konumdadır. Öte yandan davacı bankaca, anılan kefilin şekle aykırılığı sonradan kendi yararlarına kullanmak amacıyla kasten yaratıldığını ve kredinin anılan kefile güvenilerek verildiği ispatlanamamıştır.
Kefalet sözleşmesinin şekle aykırılık nedeniyle hükümsüzlüğünü hakimin resen göz önünde tutması gerekir (Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, C. II, B.4, sh. 741). Alacaklı kesin hükümsüz bir kefalet sözleşmesine dayanarak kefilden ifa talebinde bulunamayacağı gibi, kefilin yapacağı ifanın hükümsüzlüğü düzeltici etkisi de olmaz. Alacaklı ifa talebini dava yolu ile ileri sürerse, hakim kefil tarafından ileri sürülmese bile şekle aykırılığı görevi gereği göz önünde tutar. Hatta kefil, kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığına dayanmak istemediğini açıkça söylese ve savunmasını esas borcun geçerli olmadığı olgusu üzerine kursa bile, hakim kefalet sözleşmesinin şekle aykırılığını yine de dikkate alabilecektir. Öyle ki, şekle aykırılığı tespit ettikten sonra esas borcun geçerli olup olmadığını ayrıca araştırması gerekmez. Aksi halin kabulü, şekil zorunluluğu getiren kuralın tarafların anlaşması ile devre dışı bırakılabileceğini kabul etmek anlamına gelir. Böyle bir sonuç, şekil zorunluluğu getiren kuralın emredici niteliği ile bağdaşmaz. Diğer taraftan, hakim, tarafların anlaşması ile görevi gereği yapması gereken bir denetimi yapmaktan alıkonamaz (Doç.Dr. Burak Özen, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Çerçevesinde Kefalet Sözleşmesi, İstanbul 2012, sh. 229).
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 12/04/1944 gün ve 14 Esas 13 Karar sayılı ilamında da “.. Mahkemelerden ancak mevcut ve bir kanun hükmü ile himaye edilen haklar için karar istenebileceği cihetle davanın esaslı şartlarından olan hak vücut bulmamış ve kanun tarafından himaye edilmemiş ise, diğer tarafın talebi beklenmeksizin hâkimin bu davayı dinlememesi ve red etmesi icap eder. Aksi takdirde hâkimin dava edileni borçlu olmadığı ve davacının talebe hakkı bulunmadığı bir şeyle mahkûm etmesi gibi batıl bir netice husule gelir ” gerekçesiyle kefaletin geçerlilik şartının mahkemece re’sen dikkat alınması gerektiği vurgulanmıştır. Prof. Dr. Ersnt E. Hirş de Pratik Hukukta Metot isimli kitabında aynı görüşü savunmuştur.
Bu durumda, mahkemece genel kredi sözleşmelerinde yer alan kefalet yazılarının davalı …’in eli ürünü olmadığı, kefalet sözleşmelerinin geçersiz olduğu, TBK’nun 583. maddesinde yer alan şekil koşulları kefaletin geçerlilik koşulları olup, kefilin imzasını inkar etmemesinin şekil koşullarına aykırı olan kefaleti geçerli hale getirmeyeceği gözetilerek anılan davalı hakkında yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.

Burada tartışılması gereken diğer husus, davalı … hakkında dava konusu icra takibinin davacı tarafından kötüniyetli olarak başlatılıp başlatılmadığı hususudur. Alınan grafolog bilirkişi raporu karşısında dava konusu takibin davacı tarafından davalı … aleyhine haksız olarak başlatıldığı anlaşılmıştır. Anılan davalı vekili cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı tarafından icra takibine konu edilen genel kredi sözleşmelerindeki kefalet yazılarının davalı …’e ait olmadığı sabittir. Genel kredi sözleşmelerinde yer alan kefalet yazıları davacı banka huzurunda karşılıklı olarak yazılmış olmalıdır. Bir başka anlatımla, davacı banka genel kredi sözleşmelerindeki kefalet yazılarının anılan davalıya ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davalı …’in kötüniyet tazminatı talebi bulunduğu, davacının dava konusu icra takip dayanağı genel kredi sözleşmelerindeki kefalet yazılarının anılan davalıya ait olmadığı halde hakkında icra takibine geçmesinin kötüniyetli olduğu, takibin haksız bulunduğu gözetilerek davalı … lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yargılama aşamasında alınan bankacı bilirkişi raporu ile davacının takip tarihi itibarıyla davalı asıl borçlu şirketten alacaklı olduğu miktar tespit edilmiştir. Mahkemece de, bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilince istinaf dilekçesinde ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, davalı şirket hakkında kurulan hükme yönelik istinaf itirazları açıkça belirtilmemiştir.
Bu durumda davacı vekilinin davalı şirket hakkında kurulan hükme yönelik açık istinaf itirazı ileri sürmediği, davalı şirket hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık teşkil eden bir husus bulunmadığı anlaşıldığından davalı şirket hakkında kurulan hükme yönelik davacı vekilinin istinaf itirazı yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı … hakkındaki davanın reddine, anılan davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi, davalı şirket hakkındaki davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/05/2023

Başkan – Üye – Üye Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.