Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1098 E. 2023/807 K. 31.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1098 Esas 2023/807 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1098
KARAR NO : 2023/807

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2020/121 Esas 2021/292 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI : … – …
VEKİLİ :
DAVA : İpoteğin Fekki
DAVA TARİHİ : 10/09/2015
KARAR TARİHİ : 31/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2023

Taraflar arasındaki ipoteğin fekki istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin taşınmazı üzerinde ipotekler bulunduğunu bilerek dava dışı …’tan 15.11.2012 tarihinde satın aldığını, taşınmaz üzerinde ipoteği bulunan dava dışı … Bankasına kredi müşterisi şirketin (… … Ltd.Şti.) olan borcunu (64.000,00 TL) müvekkilinin ödemesi üzerine bu bankanın ipoteği hemen kaldırdığını, davalı bankanın … şubesine giderek aynı şirketin (…. İnş…Ltd.Şti) kredi borcunun güncel kapama bakiyesinin 137.000,00 TL olduğunu öğrenen müvekkilinin bu miktarı bankaya yatırarak, ipotek ile teminat altına alınan kredi borcunun 132.000,00 TL’lik bölümünü 31.12.2012 tarihinde, 5.000,00 TL’ye de 02.01.2013 tarihi itibariyle bankaya ödediğini, ancak, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırıldığını düşünen müvekkilinin 2014 yılında davaya konu taşınmazı satma tasarrufunda bulunduğunda ipoteğin kaldırılmadığını öğrendiğini, davalı banka şubesine ipoteğin kaldırılması talebiyle 15.05.2014 tarihli dilekçesi ile müracaat eden davacının bu isteğinin bankaca kabul edilmediğini ve daha önce yatırmış olduğu paradan (137.000,00 TL) hiç bahsedilmeyerek, dava dışı kredi borçlusu şirketin 136.000,00 TL borcunun 09.06.2014 tarihine kadar ödenmesi durumunda ipoteğin kaldırılacağının bildirildiğini, daha sonrada yaptığı başvurudan da sonuç alamadığını, son olarak 15.08.2014 tarihli ihtarname ile kredi borçlusu şirketin hesabının kat edildiğinin ve takibe aktarılacağının kendisine bildirildiğini iddia etmiş ve ipoteğe karşılık yatırdığı (137.000,00 TL) ile ipoteğin bedelsiz kaldığından bahisle, dava dışı şirketin kredi borcunu ödediğinden dolayı satın aldığı… parsel zemin kat 28 nolu dükkan üzerindeki 600.000,00 TL ipoteğin kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, ipoteğin kaldırılması istenilen taşınmazın, bankanın … Şubesine borçlu …. Ltd. Şti’nin kullanmış olduğu kredilerin teminatı olarak 1.dereceden 600.000,00 TL ipotek konulduğunu, söz konusu taşınmazın ipotek şerhi ile birlikte davacıya devredildiğini, ipotek resmi senet akit tablosunun 1. maddesi içeriği gereğince ipoteğe konu taşınmaz lehine ipotek tesis edilen firmanın müvekkili banka nezdindeki tüm borçlarının tahsili halinde ipotek fekkinin mümkün olabileceğini, asıl borçlu firmanın edimlerini yerine getirmemesi üzerine Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2014/18687 esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiğini, 01.07.2014 hesap kat tarihi itibariyle, davaya konu ipotek kapsamında bankanın 141.583,85 TL alacağı olduğunu ve Borçlar Kanunu 127. ve Medeni Kanun 884. maddelerine göre ipotek yükü ile taşınmazı edinmiş malikin borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebileceğini, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafından ipotek borcuna karşılık olarak yatan paranın dava dışı borçlu şirketin borçlarına mahsup edilebilmesi bakımından borçlu şirketten talimatın beklenmesine gerek bulunmadığı, ödemeyi ipotekle teminat altına alınmış kredi risklerine mahsup etmeyip dava dışı borçlu şirketin serbestçe tasarrufuna sunmuş olan davalı Bankanın bankacılık uygulamaları ve teamüllerinin gerektirdiği işlem sürecine uygun hareket etmediği, ödeme tarihindeki güncel borcun davacı tarafından ödendiği , icra takibinin ödeme tarihinden sonra yapıldığı, icra masrafları ve faizden davacının sorumlu olmadığı, gayrinakit borç bulunmadığı, davacı aleyhine icra takibi yapılmadan önce borcun davacı tarafından ödenmiş olduğu anlaşıldığından ipoteğin fekki talebi ile açılan davanın kabulüne, … no’lu dükkan niteliğindeki bağımsız bölüm üzerinde davalı banka lehine tesis edilen 600.000,00TL bedelli ipoteğin fekkine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili banka şubesi ile dava dışı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmesine istinaden dava dışı şirkete kredi kullandırıldığını, dava konusu taşınmazın da kredinin teminatı olarak ipotek verildiğini, ipoteğin 1.dereceden ve fekki bankaca bildirilinceye kadar hüküm ifade edeceğini ve süresiz olduğunu, davanın önce Asliye hukuk mahkemesinde açıldığını, mahkemece açılan davanın kredi borçlu firmanın ticari mevduat hesabına davacının para yatırmasının alım satım işlerinin olağan akışına aykırı olduğu ve davacıyla müvekkili banka arasında ipotek fekki hususunda bir mutabakat bulunmadığından davanın reddine karar verildiğini,
Müvekkili banka ile davacı arasında ipoteğin fekki konusunda bir mutabakat veya kredinin erken ödenmesine ilişkin bir anlaşma bulunmadığını, kredi kullanan firmanın erken ödeme talebinde bulunması halinde bankanın bunu kabul etmesi gerektiğini, bankada böyle bir talebin bulunmadığını, bankanın da kabulünün de olmadığını, ipoteğin kaldırılması konusunda mutabakat sağlanmadan kredi borçlusu firmanın ticari mevduat hesabına davacının 137.000,00 TL para yatırmasının alım satım işlerinin olağan akışına aykırı olduğunu, ipoteğin fekkinin zimmi mutabakat ile ipoteğin fek edilemeyeceğini, paranın firmanın mevduat hesabına değil kredi hesabına yatırılması gerektiğini, ayrıca kredi müşterisinin kullanmış kredide herhangi bir aksama da söz konusu olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; ipoteğin fekki istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı banka ile dava dışı …. … Ltd. Şti. arasında 12/01/2012 tarihli, 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, anılan sözleşmede davacının herhangi bir sıfatının bulunmadığı, davacının taşınmazı satın aldığı dava dışı …’ın taşınmazı üzerinde 04/04/2012 tarihinde davalı banka lehine, dava dışı …. … Ltd. Şti.’nin genel kredi sözleşmesinden, kambiyo senetlerinden …vs doğmuş ve doğacak borçlarının teminatı olmak üzere … no’lu dükkan niteliğindeki bağımsız bölümün 600.000,00 TL limitle taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği,
Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2014/18687 sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … …, borçlusunun … olup, genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve ipotek belgesine dayalı olarak 152.610,18 TL alacağın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Bankacı …’ten asliye hukuk mahkemesince alınan bilirkişi rapor ve ek raporda özetle; davalı banka ile dava dışı …. …Ltd. Şti. arasında 12/01/2012 tarihli, 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, dava konusu taşınmazın da 600.000,00 TL bedelle dava dışı şirketin kullanacağı kredinin teminatı olarak davalı bankaya ipotek verildiğini, davacı tarafından davacı hesabına “… ipotek için ödenen meblağa mahsuben ve ipoteğin kaldırılması için” ibareleri ile 137.000,00 TL para yatırıldığını, banka ile ipoteğin kaldırılması konusunda şifai de olsa bir sözleşmenin / mutabakatın bulunduğunun anlaşıldığını, güven kurumu olan bankanın basiretli tacir gibi davranarak dava dışı şirketin mevduat hesabına yatan paralarla ilgili dekont açıklamaları uyarınca yaptığı tahsilatı kredi alacağına mahsup etmesi (yada doğrudan kredi hesabına alacak kaydederek bu alacağın tasfiyesini sağlanması) gerektiğini, oysa bu mahsup işlemini yapmadığının hesap ekstrelerinden göründüğünü, kredi müşterisinin mevduat hesabına ipoteğin kaldırılması amacıyla para yatırıldığı tarih itibariyle davacının ödediği tutarın borcu karşıladığını, davalı bankanın başka bir alacağı olduğunu ispatlayamadığını, hukuki durumun tayin ve takdirinin mahkemeye ait olduğunu,
Bankacı …’den alınan 23/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda bankacılık uygulamaları yönünden davalı bankanın savunmasında bildirdiği müşterinin mevduat hesabına yatan bedelin üzerinde ipotek bedeli olduğu yazan havaleye rağmen banka tarafından müşteriye kullandırılmasını ve ipotek bedeline mahsup edilmemesinin yerinde olup olmadığı hususu yönünden; ipotek borcuna karşılık olarak dava dışı borçlu şirketin mevduat hesabına yatan parayı eş zamanlı olarak kredi borçlarına virman yapmak suretiyle riski sıfırlaması ve bu suretle ipotek borçlusu davacının ipotek borcunu tahsil ve tasfiye etmesi gerekirken, davalı bankanın, işlem dekontlarında yer alan “ipotek için ödenen meblağa mahsuben” ve “ipoteğin kaldırılması için kalan meblağ” şeklindeki şartlara uygun olarak yatan parayı dava dışı borçlu şirketin borçlarının tasfiyesi için kullanmadığı, bu suretle, yatan para dava dışı borçlu şirket tarafından serbestçe tasarruf edilirken kredi riskinin, dolayısıyla ipotek üzerindeki borç miktarının aynı kalmasına sebebiyet verildiğini, ipotek borcuna karşılık olarak yatan parayı ipotekle teminat altına alınmış kredi risklerine mahsup etmeyip dava dışı borçlu şirketin serbestçe tasarrufuna sunmuş olmakla davalı Bankanın konuya ilişkin bankacılık uygulamaları ve teamüllerinin gerektirdiği işlem sürecine uygun hareket etmediğinin kabulü gerektiği, müşteriden bir onay beklenip beklenmediği, teamül ve bankacılık uygulamalarına görev davacının şartlı havalesi doğrultusunda işlem yapılması gerekip gerekmediği hususuna ilişkin olarak; parayı yatıran davacı tarafın, davalı Banka ile dava dışı … …. arasındaki kredi ilişkisinde, ipotek yükü ile birlikte gayrimenkulü satın aldığı andan itibaren ipotek borçlusu sıfatını kazandığı için, ipotekle teminat altına alınan kredi riskini ödeyerek bu borçtan kurtulmak istemesinin doğal olduğunu, işlem dekontlarında ver alan ve davalı Banka yetkililerince yapıldığı anlaşılan açıklamalardan davacının bu amaçla davalı Bankaya müracaat ettiği, davalı Bankanın … Şubesi yetkilileri ile görüşme gerçekleştirdiğini, bu görüşme neticesinde önce 132.000,00 TL ve akabinde noksan kalan 5.000,00 TL’yi bu amaçla şubeye tevdii ettiğinin anlaşıldığını, ipotek borçlusu davacının ipotek borcundan kurtulabilmesi için ipotekle teminat altına alınan dava dışı borçlu şirketin kredi borçlarının sıfırlanması gerektiği ve yatırılan paranın da “ipotek borcuna” karşılık olarak davalı Banka yetkililerince kabul edildiği dikkate alındığında, esasen yatan paranın dava dışı borçlu şirketin kredi borçlarına aktarılmasının zorunluluk arz ettiğini, bu zorunluluk kapsamında ipotek borcuna karşılık olarak yatırılan ve davalı Banka yetkililerince de bu amaçla yatırıldığı bilinerek kabul edilen paranın dava dışı borçlu şirketin borçlarına mahsup edilebilmesi bakımından borçlu şirketten talimatın beklenmesine gerek bulunmadığını, ipotek borcuna karşılık olarak dava dışı borçlu şirketin dava dışı … Bankası nezdindeki ticari vadesiz mevduat hesabına davacı tarafından yatırılan 64.000,00 TL’nin, dava dışı borçlu şirketin talimatı beklenmeksizin, adı geçen Banka tarafından dava dışı borçlu şirketin kredi hesaplarına virman yapılmak suretiyle kredi riskinin, dolayısıyla ipotek borcunun tasfiye edildiği, bu suretle davacı tarafın adı geçen Banka nezdindeki ipotek borçlusu sıfatının son bulduğunu,
Ödemelerin yapıldığı tarih itibari ile müşterinin ipoteğin çözülmesini engelleyecek başka riski ve borcu bulunup bulunmadığı hususuna ilişkin olarak; davaya konu 132.000,00 TL tutarın dava dışı … ….nin hesabına yatırıldığı 31.12.2012 tarihi itibariyle adı geçen firmanın davalı Bankaya olan kredi borçları toplam133.096,42 TL olarak tespit edilmiş olup, nakdi krediler dışında dava dışı asıl borçlu şirkete verilmiş teminat mektubundan kaynaklı gayrinakdi risk bulunduğu belirlenmiş olmakla birlikte, bu teminat mektubuna ilişkin dosya kapsamında bir belge bulunmadığı için 31.12.2012 itibariyle gayrinakdi risk tutarının ne kadar olduğu hususunun belirlenemediği, 31.12.2012 itibariyle yatan para dava dışı borçlu şirketin nakit kredi borçlarını karşılayacak düzeyde olup gayrinakit risk tutarı ile birlikte toplam borç 137.000,00 TL’yi aşmıyor ise, davalı Bankanın, yatan paranın tamamını şirketin borçlarına mahsup etmek suretiyle davacının ipotek borcunu tahsil ve tasfiye etmesi; gayri nakit risk tutarı ile birlikte toplam borç miktarı 137.000,00 TL’yi aşıyor ise, bu takdirde, yatan 137.000,00 TL üzerine bloke konularak bu tutar üzerinde dava dışı şirketin tasarrufta bulunmasının önlenmesi ve toplam borca göre noksan kalan kısmı tamamlaması için davacının ihbar edilmesini, bu ihbara rağmen noksanlık tamamlanmaz ise yatan paranın davacıya iade edilmesi gerekirken davalı bankanın bu yönde hareket etmediği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; davalı banka ile dava dışı …. … Ltd. Şti. arasında 12/01/2012 tarihli, 500.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, dava dışı şirketin kullanacağı kredilerin teminatı olarak 600.000,00 TL limitle dava konusu taşınmazın davalı banka lehine 1.dereceden ipotek verildiği, taşınmaz üzerinde davalı banka ile birlikte dava dışı … Bankası’nın da ipoteğinin bulunduğu, davacının taşınmazı ipotek yüklü olarak satın aldığı, davacı tarafından 31/12/2012 tarihinde “… ödenen meblağa mahsuben” açıklamasıyla 132.000,00 TL ve 02/01/2013 tarihinde de “… ipoteğin kaldırılması için kalan meblağ” açıklamasıyla 5.000,00 TL’nin davalı bankanın şubesinde yatırıldığı, dava dışı şirketin 31/12/2012 tarihi itibariyle davalı bankaya toplam 133.096,42 TL borcunun bulunduğu, 28/12/2020 tarihli davalı banka vekilinin yazılı beyanına göre 31/12/2012 tarihi itibariyle dava dışı şirketin teminat mektubundan kaynaklanan herhangi bir gayri nakdi riski bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere davalı bankaca, davacı yanca ipotek borcuna karşılık olarak yatırılan paranın dava dışı şirketin borçlarına mahsup edilebilmesi bakımından borçlu şirketin talimatı beklenmeksizin ödemeyi dekontlarındaki açıklamalar da gözetildiğinde ipotekle teminat altına alınmış kredi risklerine mahsup etmesi gerekirken dava dışı şirketin tasarrufuna sunmuş olmasından ötürü davalı bankanın bankacılık uygulamalarına ve teamüllerine aykırı davrandığı, davacının yapmış olduğu ödemenin dava dışı şirketin borcunu karşıladığı anlaşılmakla davacının satın almış olduğu taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.31/05/2023

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.