Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/107 E. 2022/1701 K. 21.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/107 Esas 2022/1701 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/107
KARAR NO : 2022/1701

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/09/2020
NUMARASI : 2019/130 Esas 2020/419 Karar
DAVACILAR :
VEKİLLERİ :
DAVALI
VEKİLLERİ :
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/03/2019
KARAR TARİHİ : 21/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/12/2022

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri … 1600 pay, … 1600 pay, …’ün 1600 pay ve …’ın 4800 pay olmak üzere davalı şirkette toplam 240.000/2.400.000 (%10) pay sahibi olduklarını, davalı şirketin 28.12.2018 tarihinde yapılan olağanüstü ortaklar kurulu toplantısında davaya konu kararların alındığını, sermaye arttırımına ilişkin ticaret sicil müdürlüğüne tescil ve ilan edilmediğini, Türkiye ticaret sicilinin 09.01.2019 tarih ve… sayılı gazeteden sadece pay devrinin ve adres değişikliğinin yer aldığını, ancak sermaye arttırımına ilişkin kararın tescil edilmediğini, 6102 sayılı TTK’nun 590 ve 587.maddeleri uyarınca sermaye arttırımına ilişkin genel kurul kararının 30 gün içerisinde ticaret sicil müdürlüğüne tescil ve ilan edilmesi gerektiğini, genel kurulun sermayenin artırılmasına ilişkin kısmı ticaret sicil müdürlüğünde tescil edilmediği gibi geçersiz hale geldiğini ve bu nedenle geçersiz olduğunun tespit edilmesinin gerektiğini, genel kurul toplantısında alınan 6 nolu kararın kanunun emredici hükümlerine aykırı alınmış olduğunu ve bu nedenle butlan hükümlerinin uygulanması gerektiğini, sermayenin arttırılmasına ilişkin şirket sözleşmesindeki değişikliğe ilişkin yeni metnin müdür tarafından hazırlanarak esas sözleşmenin sermaye ve paylar maddesinin eski ve yeni şekillerinin belirtilmesi gerektiğini, kimlerinin ne kadar esas sermaye payı taahhüt ettiklerinin metinde açıkça gösterilmesi gerektiğini ancak dava konusu ortaklar kurulu toplantısında sözleşme değişikliğine ilişkin metnin hazırlanmadığını, TTK 585-590 maddelerinin arasındaki düzenlemelerin mutlak emredici hüküm niteliğinde olduğunu ve bu hükümlere aykırı olarak alınan genel kurul kararlarının iptali değil mutlak butlanla geçersiz olduğunu, mahkememizin bu açıklamalara ilişkin aksi kanaat oluşur ise sermaye arttırımına ilişkin 6.maddesinin iptalinin gerektiğini, 2017 ve 2018 mali verilerinde ve faaliyet raporlarında sermaye arttırımına ilişkin herhangi bir geçerli ve düzgün bir açıklama olmadığını, kararın sermaye ihtiyacından değil azınlıkta kalan şirket ortaklarının hisselerinin ve ortaklıktaki mevcut kar ve tasfiye paylarının azaltmak suretiyle zarara uğratmak amacıyla alınan bir karar olduğunu, halihazırda 2.400.000,00.-TL olan sermayenin %150 artırılarak 6.750.000,00.-TL’ye çıkarılmasında öne sürülen yeni yatırım gerekçesi bir an için kabul edilse bile geçmiş yılların dağıtılmayan kar paylarının toplamının 2.094.204,34.-TL iken bir anda 2.255.795,66.-TL kadar sermaye artırımına gidilmesine karar verilmesinin hem mantık dışı hem de gerçekçi bir yatırım planlaması yapılmadığını ortaya koyduğunu, ayrıca davalı şirketin şirket müdüründen çok fazla miktarda alacaklı olduğunu ve yatırımlarını kaynakları ile alacakları ile sağlamasının mümkün olduğunu, şirketin uzun yıllar kar payının çoğunu dağıtmayıp şirket bünyesinde tutmasının vekil edenlerin müktesep hakkını ihlal ettiğini, gündemin 7.maddesinde 2018 yılına dair ücret ödenmesine karar alındığını, geriye dönük olarak alınan bu kararın şirket müdürü hakkında Eskişehir C.Başsavcılığına hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçundan dolayı yapmış oldukları şikayet üzerine şirket müdürü tarafından geçmişe dönük olarak ve izinsiz olarak alınan paralar için gerekçe oluşturmak olduğunu, ayrıca genel kurulun geriye dönük değil ileriye dönük olarak ücret ödenmesine karar verebileceğini, bu kapsamda alınan kararın kanuna aykırı olduğu ve iptalinin gerektiğini, öte taraftan 2019 yılı için şirket müdürüne ödenmesine karar verilen ücret miktarının fahiş bir tutar olduğunu ve şirketi zor duruma sokacağı için iptalinin gerektiğini, genel kurul toplantısında şirket paylarını devreden ortakların, söz konusu genel kurul toplantısında oylamaya katılmadığını ve oy kullandırılmadığını, söz konusu işlemin tamamen hatalı olduğunu ve kararın iptalini gerektirdiğini, söz konusu olağanüstü genel kurulun davaya konu olan kararlarının icraya başlamasının müvekkilleri adına mağduriyet oluşturacağını iddia ederek davalı şirketin 28.12.2018 tarihinde yapmış olduğu olağanüstü ortaklar kurulu toplantısında alınan 6. Ve 7. maddelerinin öncelikle yok hükmünde olduğunun tespitine, mahkeme aksi kanaatte ise iptallerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; limited şirketler için tescil süresinin özel olarak düzenlenmediğinden bu hususta TTK 456/3 maddesindeki anonim şirketlere ait düzenlemelerin uygulanacağını, karar tarihinden itibaren 3 ay içerisinde ticaret sicil müdürlüğüne tescil edilmemesi halinde kararın geçersiz olacağını, müvekkilinin karar alındıktan sonra 02.01.2019 tarihinde ticaret sicil yönetmeliğinin 93. Maddesinde belirtilen 30 günlük yasal süre içerisinde kararın tescil ve ilanı için Eskişehir Ticaret Sicil Memurluğuna başvuru yaptığını, ilgili kurumun 03.01.2019 tarih ve 146 sayılı yazısı ile 6102 sayılı TTK’nın 461/3 maddesi gereği ortaklara rüçhan hakları tescil ve ilanının yapılması gerektiği, rüçhan hakları süreci sonrasında sermaye arttırım kararının tescil ve ilan işlemlerinin gerçekleşeceğinin müvekkili şirkete bildirildiğini, müvekkili şirket tarafından 16.01.2019 tarihli ticaret sicil gazetesinde rüçhan haklarına ilişkin ilan yapıldığını, davacıların rüçhan haklarının kullanımı için gerekli olan ödeme rakamının ve banka bilgilerinin taraflarına gönderilmesini içeren 28.01.2019 tarih ve 1813 yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiklerini, söz konusu bilgilerin şirket müdürü tarafından davacılara bildirildiğini, tüm bu işlemler tamamlandıktan sonra sermaye arttırım kararının Eskişehir Ticaret Sicil Memurluğunca 26.03.2019 tarihinden tescil edildiğini ve 01.04.2019 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, dolayısıyla davacıların iddiasının yersiz olduğunu ve tescil ve ilan edilen sermaye arttırım kararının geçerli olduğunu, müvekkili şirketin tüm mali tabloları ve faaliyet raporlarının yasal mevzuata uygun olarak düzenlendiğini ve anlaşılır nitelikte olduğunu, sermaye arttırım kararının alınmasındaki gerekçelerinin fizibilite raporlarında açıklandığını ve bu raporların tüm ortaklara sunulduğunu, bu sebeple davacıların alınan sermaye arttırım kararının objektif ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğu iddiasını kabul etmediklerini, müvekkili şirketin bir aile şirketi olduğunu, davacıların şirkete dedeleri …’nın vefatı ile mirasçı sıfatı ile ortak olduklarını ve şirketin bulunduğu finansal durum ve yatırım planlarını farkında olmalarına rağmen sermaye arttırımı ihtiyacının gerekliliği ile ilgilenmediklerini, ayrıca müvekkili şirketin TTK 596/2 maddesine göre davacıların ortak olmalarının önüne geçebilecekken böyle bir işlem yapmadığını, sermaye arttırım kararının şirketin alacak ve çıkarları doğrultusunda finansal durum göstergeleri ve yatırım planlamaları dikkate alınarak usulüne uygun bir şekilde alındığını ve sermaye arttırımının halka açık olmayan anonim ortaklıklarda iç kaynaklar yolu ile temin edilen sermaye arttırımı niteliğinde olduğunu, sermaye arttırımını iç kaynaklardan yani önceki yıllara ait dağıtılmamış karlardan sağlanması kararı alındığını, önceki yıllara ilişkin karın varlığı ve gerçekliğinin bilanço ve mali müşavir raporu ile doğrulandığını ve süresi içerisinde başvurularak tescil edildiğini, alınan sermaye arttırım kararının ortaklığın amacı ve çıkarları için alındığının yatırım planları, faaliyet raporları, sunulan mali müşavir raporları ve bilançodan anlaşıldığını, azlık pay sahibi ortakların maddi zorluk içerisinde bırakılması niyetinin bulunduğundan söz edilemeyeceğini, şirketin mali verileri incelendiğinde aktiflerinin son 2 yılda %95 arttığını, söz konusu artışın kısa vadeli dış kaynaklarla finanse edildiğini, yatırım planlarının dış kaynakla finanse edilmesinin güçleştiğini, ihracata bağlı satışları için döviz kurları dikkate alındığında şirketin aktiflerini koruması, karlılık oranı artırması ve şirketin büyümesini sürdürmesi için sermayenin güçlendirilmesinin gerektiğini, artan satış hacminin uzantısı olarak artan işletme sermayesi gereksiniminin özkaynaklarla finanse edilmesinin zorunlu olduğunu, ortakların maliyetleri karşılayacak yeterli kaynağı yokken ve yeni yatırımlar söz konusu iken ortaklığın iç kaynaklarının sermayeye ilave edilerek tüketilmesi şeklinde alınan sermaye arttırımı kararının dürüstlük ilkesine aykırı olmadığını, genel kurul toplantısından önce ve toplantı sırasında yönetim kurulunun davacı azlık paya sahip ve diğer tüm ortaklara karşı şeffaf olduğunu, pay sahiplerinin bilgi alma ve denetleme haklarının ihlal edilmediğini, davacıların kar payı alma haklarının engellendiğini iddia etmişlerse de şirketin kar payı dağıtmama nedeninin mali yapısı ve ihtiyaçları nedeniyle sermaye arttırım kararı alınmasının zorunlu olması ve bu kararın ortaklara mali külfet getirmemesi olduğunu, davacıların şirket müdürünün aldığı huzur hakkı ödemesinin iptalini talep ettiklerini, ancak TTK 616/1f maddesi genel kurulun şirket müdürü için ücret belirleyebileceğini, …’nın 2018 ve 2019 yıllarına ait aylık ücretinin 28.12.2018 tarihli genel kurul toplantısının 7.maddesinde belirlendiğini ve şirketin mali yapısı ile büyüklüğü değerlendirildiğinde söz konusu tutarın yüksek olmadığını, şirket ortaklığından ayrılan hissedarlarına oy kullandırılmaması nedeniyle kararların iptalinin istendiğini, ancak TTK 595/1 ve 595/2 maddelerine göre hisse devrinin genel kurul onayı ile gerçekleştiğini, işlemin pay defterine kaydedilmesinin, kurucu bir niteliği olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirketin tüm ortaklarının dava konusu toplantıya katıldıkları, davacıların şirkette %10 pay sahibi oldukları gözetildiğinde söz konusu kararların yasada öngörülen çoğunlukla kabul edildiği, davacılar vekilinin kararlara karşı red oyu kullandığı ve muhalefetini de tutanağa geçirdiği görüldüğünden davacıların dava açma haklarının mevcut olduğu şirket aktif büyüklüğünün %48’inin dönen varlıklardan , %51’inin ise duran varlıklardan oluştuğu, şirket varlıklarının %93’e yakınının borçlanma ile finanse edildiği, davalı şirketin öz kaynaklarının toplam kaynaklara oranla %7’sine tekabül etmesi nedeniyle şirketin yeni sermayeye ihtiyacı bulunduğu, bunun da ortaklarca sermaye artışı yoluyla karşılanması gerektiği, bu artışın da şirket iç kaynaklarından karşılandığı, söz konusu sermaye artışının şirketin ekonomik faaliyetlerini sürdürmesi için zorunlu olduğundan 6 nolu kararın iptali koşullarının oluşmadığı; davacının dayandığı TTK’nın 587/1 maddesinin limited şirket kuruluş tescil ve ilanına ilişkin olduğu, ticaret sicil yönetmeliğinin 93.maddesinde ise genel kurulun esas sermayenin arttırılması halinde karar tarihinden itibaren 30 gün içinde müdürlüğe başvurulmasının öngörüldüğü, davaya konu 28.12.2018 tarihli genel kurul kararı için 02.01.2019 tarihinde davalı tarafça ticaret siciline başvurulduğu, ticaret sicil memurluğunca 03.01.2019 tarihli yazı ile TTK 461/3 maddesi gereğince ortaklara ait rüçhan haklarının tescil ve ilanının yapılması gerektiği rüçhan hakları süreci sonrasında tescil ve ilanının yapılacağının davalı şirkete bildirildiği, rüçhan haklarına ilişkin ilanın 16.01.2019 tarihinde sicil gazetesinde yayınlandığı, davacıların da 28.01.2019 tarihli ihtarname ile rüçhan haklarını kullanacakları davalılara bildirildiği, tüm bu işlemler tamamlandığında sermaye arttırım kararının 26.03.2019 tarihinde tescil edildiği, limited şirket sermaye arttırımlarında tescil ve ilan sürelerinin TTK’da açık bir şekilde düzenlenmediği, TTK’da bu konuda anonim şirketlerde olduğu gibi geçersizliğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, söz konusu sermaye arttırım kararının tescil ve ilanında herhangi bir mevzuata aykırılık bulunmadığı; 2016 yılında davalı şirket müdürüne 128.466,00.-TL brüt ücret ödemesi yapıldığı, diğer ortaklardan …’ya 42.000,00.-TL, …’ya ise 21.600,00.-TL huzur hakkı ödemesi , 2017 yılında ise adı geçen kişilere sırasıyla 159.976,80.-TL, 50.099,72.-TL ve 7.533,33.-TL huzur hakkı ödendiği, 2018 yılında ise adı geçen kişilere sırasıyla 153.504,00.-TL, 6.500,00.-TL ödeme yapıldığı, …’ya ödeme yapılmadığı , davalı şirket müdürünün 2016 yılından itibaren yönetici olarak şirkette çalıştığı, aylık prime esas kazancının 2019 yılında 19.188,00.-TL , 2018 yılında 15.221,00.-Tl, 2017 yılında 13.331,00.-TL, 2016 yılında ise 10.705,00.-TL yine şirkette genel müdür yardımcısı olarak çalışan kişinin 2019 yılı aylık ücretinin 17.500,00.-TL olduğu, tüm bu tespit edilen rakamlar ile davalı şirketin ekonomik faaliyetinin boyutları ile ticari hayatın gerekleri gözetildiğinde davalı şirket müdürünün yardımcısından az ücret almaması gerektiği, ortaklar kurulunda belirlenen 20.000,00.-TL’lik ücretin makul miktarda bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;mahkemece gerekçe yapılan 07112019 tarihli kök ve 21.02.2020 tarihli ek bilirkişi raporlarında yalnızca 30.11.2018 tarihli ara bilançoya göre değerlendirme yapılmıştır. Önceki dönemlere ait herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın salt 31.10.2018 tarihli ara bilonça göz önüne alınarak tanzim edilen rapor ve bu rapor dayanak yapılarak verilen kararın hatalı olduğunu, yerel mahkeme kararına gerekçe yapılan 07.11.2019 tarihli kök ve 21.02.2020 tarihli ek raporda ticaret sicile ilişkin kayıtlar incelenmeden ve değerlendirilmeden sadece 30.11.2018 tarihli ara bilançoya göre görüş beyan edildiğini,önceki dönemlere ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapılmış olsa idi iş bu davada haklılığın kanıtlanmış olacağını, 11/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda, şirket borçları bakımından yapıları değerlendirmede alınan teşvik belgesine göre yeni fabrika yatırımı ile ilgili olarak bina inşaat maliyeti 7.861.803,00-TL makine teçhizat maliyeti 1.207.600,00-TL ve diğer harcamalar 430.597,00-TL olmak üzere toplamda 9.500.000,00-TL olduğu, yapılmakla olan yatırımlar hesabında ise 31.12.2018 tarihi itibariyle 13.068.679,00-TL’ye ulaştığı ayrıca yatırımın döviz cinsinden çekilen banka kredileriyle gerçekleştiği bu nedenle şirketin 17.386.030,9-TL borcu olduğu belirtildiğini, yani bilirkişi raporunda şirketin toplam 30.996.757,11-TL’lik borcunun 17.386.030,79-TL”’si davalı şirketin müdürü tarafından yapılan yeni yatırımlardan kaynaklandığının ortaya çıktığını söz konusu rapor yerel mahkemeye sunulmuş ise de ısrarla bu konuda bir değerlendirme yapılmadığını, önceki dönemlere ilişkin bu inceleme yapılmış olsa idi; şirket müdürünün özvarlığın üstünde ve rentabl olmayan gereksiz yatırımlar yaptığı ve şirketi borç yükü altına soktuğu ve bu şekilde kötüniyetli olarak, şirketi sermaye artırımı oluşması için uğraştığı ve bu şekilde küçük hissedarları zarara uğratarak kendisine haksız menfaat sağlama yolunu seçtiğinin ortaya çıkacağını, nitekim sermaye artışının şirket ortaklarının davalı- davacı olarak husumetli olduğu bir döneme rasgeldiğini, yine bir diğer konu ise, davalı şirket alacakları bakımından yine Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/830 E sayılı dosyasına sunulan 11/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılı bir şekilde şirketin toplam alacağının 31.12.2017 tarihi itibariyle 9.609.617,53-TL olduğu bunun büyük bir kısmının ise (2.434.856,99-TL …, 935.278,81-TL’lik kısmı … ve 1.267.003,00-TI.’lik kısmı … firması) olmak üzere davalı şirket müdürünün şahsı adına kayıtlı şirketlere yüksek miktarda alacaklı olması davalı şirketi nakit sıkıntısına soktuğunu gösterdiğini, eğer davalı şirket müdürünün, yine müdürü olduğu şirketlerle bu kadar açık hesap çalışmasaydı şirketin finans gücünün olacağını Yerel Mahkeme kararına dayanak yapıları bilirkişi kök ve ek raporlarında bu hususta da bir değerlendirme yapılmadığını, zira önceki dönemler inceleme konusu yapılmadığını, şirket müdürünün sorumluluğunda olan davalı şirketin faaliyet raporlarının süresi içerisinde hazırlanmamış olduğun tespit edildiğini, ilgili yıllara ait Faaliyet Raporlarının süresi içerisinde tanzim edilip orlakların istifadesine sunulduğuna dair bir belgeye rastlanılmadığını, Keza Eskişehir Ticaret Sicit Müdürlüğü dosyasında bulunan 2013-2014-2015-2016 takvim yılı Faaliyet raporlarında şirketin yönetim Kurulu üyeleri tarafından 05706/2018 tarihinde imzalanarak onaylanmıştır.” İbaresinden de anlaşılacağı üzere faaliyet raporlurının süresi içerisinde hazırlanmamış olduğunun tespit edildiğini, davalı şirket müdürünün davalı şirketi sürekli olarak borç altına soktuğunu, davalı şirketin alacaklı olduğu şirketlerden tahsilat yapmaya çabalamadığı, bu kapsamda kölüniyetli olarak, şirketi sermaye artırımı oluşması için uğraştığı ve bu şekilde küçük hissedarları zarara uğratarak kendisine haksız menfast sağlama yolunu seçtiğine dair emarelerin açıkça görüleceğini, Yerel Mahkeme Kararına dayanak yapılan bilirkişi raporlarında bilirkişiler tarafından davalı şirketin aktif varlığın değerlendirilmesi yapılırken, kayıtlı değerler üzerinden hareket edilmiş olup piyasa değerleri bakımından bir değerlendirme yapılmamasının hatalı olduğunu. Yerel Mahkeme kararının yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın tanzim edilen bilirkişi raporları esas alınarak verildiğini, kanunun hükmü açık olup 30 gün içerisinde tescil ve ilan edilmeyen sermaye artırım kararları
geçersiz olacağını, buna aykırı dayranmanın yaptırımı ise; alman sermaye artırım kararının geçersiz hale gelmesine neden olacağını, genel kurul toplantısında 7 numaralı karar ile ilgili olarak raporlar arasında çelişki olmasına ye yeniden rapor alınmasındaki yönündei taleplerinin değerlendirilmeye alınmayarak çelişkilere rağmen ek rapor dayanak yapılarak karar verildiğini, ek raporda sırf şirket müdür yardımcısından daha az maaş alamayacağından bahisle bu şekilde görüş değiştirmek oldukça sığ bir değerlendirme olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dava; davalı şirketin 28.12.2018 tarihli genel kurulunda alınan sermaye arttırımına ilişkin 6 nolu, huzur hakkına ilişkin 7 nolu ortaklar kurulu kararlarının iptali davasıdır.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Davacı yan davalı şirketin 28/12/2018 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin 6 nolu karar ile şirket müdürüne ücret ödenmesine ilişkin 7 nolu kararın kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, sermaye artırımına ilişkin geçerli ve düzgün bir açıklama bulunmadığını, geriye dönük ücret kararı alınamayacağı gibi kararlaştırılan ücretin faiş olduğunu iddia ederek dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 6 ve 7 nolu kararların yok hükmünde olduklarının tespiti, olmadığı takdirde iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır.
22/07/2020 tarih ve 7251 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 35. maddesi ile yapılan değişik HMK’nun 353/1.a-6 maddesi “Mahkemece uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” hükmünü içermektedir.
Mahkemece, alınan 07/11/2019 tarihli kök ve 21/01/2021 tarihli ek bilirkişi raporları doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş ise de; söz konusu bilirkişi raporlarında davalı şirket defter ve kayıtlar üzerinde herhangi bir inceleme yapılmaksızın dava dosyasına sunulan bilgi ve belgeler incelenmek suretiyle rapor düzenlendiği, sermaye artırımına ilişkin 6 nolu gündem maddesi yönünden yalnızca dosyada bulunan 30/11/2018 tarihli ara bilançoya göre değerlendirme yapılarak görüş beyan edildiği, kök bilirkişi raporunda şirket müdürüne ücret ödenmesine ilişkin 7 nolu karar yönünden yapılan değerlendirmede 7 nolu kararın iptali şartlarının oluştuğu belirtilmiş iken ek bilirkişi raporunda denetime elverişli bir açıklama yapılmaksızın ve dayanağı gösterilmeksizin şirket müdürüne ödenen ücretin makul olması nedeniyle 7 nolu kararın iptali şartlarının oluşmadığı belirtilerek kök rapor ile ek rapor arasında çelişkiye neden olunduğu, mahkemece de söz konusu çelişki giderilmeksizin ve hukuki dayanakları gösterilmeksizin ek bilirkişi raporundaki değerlendirmeye itibar edilerek karar verildiği gibi sermaye artırımı ve müdüre ödenen ücret yönünden yapılan artışın gerekli olup olmadığına ilişkin olarak şirket defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılmadan yalnızca 30/11/2018 tarihli ara bilançoya göre değerlendirme yapılan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken iş, davalı şirketin defter ve kayıtları yerinde incelenerek şirketin gerçek mali durumu, hedefleri ve yatırımları değerlendirilerek sermaye artırımı ve şirket müdürüne ödenen ücretin artırımının gerekli olup olmadığına ilişkin bilirkişi raporu alınıp tüm deliller değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesinden ibarettir.
Tüm bu nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, kararın kaldırma gerekçesi gözetilerek davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/09/2020 tarih ve 2019/130 Esas 2020/419 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, kararın kaldırma gerekçesi gözetilerek davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacı … tarafından yatırılan 54,40 TL maktu istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/12/2022 21/12/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.