Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1069 E. 2022/412 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1069 Esas 2022/412 Karar
T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1069
KARAR NO : 2022/412

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : … 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2018
NUMARASI : 2017/726 Esas 2018/243 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
FERİ MÜDAHİL :
DAVA : Muarazanın Men’i ve Tespit
DAVA TARİHİ : 30/10/2017
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/05/2022

Taraflar arasındaki muarazanın men’i ve tespitine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkillerinin murisi …in davalı … A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı ve sermayesinin %99,04’üne tekabül eden 6180 payına sahip iken 27/05/2015 tarihinde vefat ettiğini, geriye kanuni mirasçı olarak davacıların ve dava dışı …’ın kaldığını, davacılardan …’in Ankara 35. Noterliği’nin 25/01/2016 tarihli düzenleme şeklinde miras payı devir sözleşmesine istinaden miras payını tümüyle mirasın açıldığı tarihten itibaren geçerli olacak şekilde diğer davacı …’e devrettiğini, dolayısıyla davacı …’in kanuni miras payına düşen 2317,5 adet hisseye ilave olarak diğer davacı annesi …’den devir aldığı kanuni miras payına isabet eden 1545 adet hisseyle birlikte davalı … A.Ş.’nin sermayesinin %61,8’ine tekabül eden 3862,5 adet hisseye ulaştığını, buna rağmen davalı şirketin başkanı …’ın hukuk dışı engeller çıkartarak murisin ölümünden bu yana 2 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen davacı …’e babasından miras yoluyla intikal eden şirket hisselerinin sağladığı haklardan istifade ettirmemekte direnç gösterdiğini, davacı …’in dava konusu ettiği payların kendi adına tescilinin bir ihtarnameyle davalı şirketten talep edildiğini, olumlu karşılık verilmediğini hatta bu amaçla 14/06/2017 tarihinde yapılan 2014 ve 2015 yılları ertelenen olağan genel kurul toplantısında tüm mirasçı ve diğer ortaklar hazır bulunmasına rağmen şirkette daha önceden alınmış ve altında kendi imzası bulunan yönetim kurulu kararlarına da düpedüz aykırı olacak şekilde usulsuz hazirun cetveli tanzim edilerek muristen kalan hisseler sanki hiç görüşülmemiş gibi gösterilerek tereke temsilcisi atanmadığından genel kurul toplantısının tatil edildiğini, davalı … A.Ş. yönetim kurulunun 06/01/2017 tarih, 2017/2 sayılı kararının “Paydaşların ve pay durumlarının görüşülmesi” başlıklı bölümüne bakmanın yeterli olacağını, muris …’den kalan payların bölüşülerek mirasçılar adına pay defterine işlenmesine karar verildiğinin açıkça yazıldığını, dahası söz konusu yönetim kurulu kararının iptali istemiyle Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/58 esas dosyasında görülen ve tarafı olmadıkları dava kapsamında davalı şirket vekillerinin bölüşüm kararının hukuka uygun olduğu yönünde savunmalar yaptığını, 25/01/2016 tarihli miras payı devir sözleşmesinin geçerli bir sözleşme olduğunu, davacıların bu sözleşmenin tarafı olup sözleşmede başkaca taraf bulunmadığını, sözleşmenin kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadığını iddia ederek miras payı devir sözleşmesi gereğince davacı şirket sermayesinin %61,8’ine tekabül eden 3862,5 adet hissenin davacı …’e ait olduğunun tespiti ile şirket pay defterine tescil edilmesine karar verilmesini ve öncelikle davalı şirketin bankalarda bulunan mevduat hesaplarının dondurulması ve şirketin mevcut imza yetkilisi …’ın hesaplar üzerindeki her türlü tasarruf ve imza yetkisinin kaldırılması, ayrıca şirketin her türlü taşınmazlarının tapu kayıtları üzerine satış ve kısıtlayıcı ayni hak tesisine engel olacak şekilde ihtiyati tedbir şerhi konulması doğrultusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’in terekeye el konulması ve idare memuru veya temsilci atanmasına yönelik olarak açılan Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/65 tereke sayısına kayıtlanan davanın İstinaf’tan geçerek reddedildiğini, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/65 tereke 2017/27 karar sayılı bu karara karşı davacılar tarafından istinaf başvurusu yapıldığını, davacı 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararını henüz tebellüğ etmeden anılan dava henüz derdest iken bu defa mahkemenin 2017/38 tereke sayısına kayıtlanan 14/08/2017 tarihli dava dilekçesiyle yine şirketin tüm banka kayıtları ve taşınmazları üzerine tedbir konulmasının istendiğini, mahkemenin 18/08/2017 tarihli tensip kararıyla uygun görülerek terekedeki mallara ve dolayısıyla şirketin banka mevduat hesaplarına ve taşınmazlara tedbir konulduğunu, itirazları üzerine 05/10/2017 tarih, 2017/38 tereke, 2017/50 karar sayılı kararla davanın reddedildiğini, tereke tedbir şerhlerinin kaldırıldığını, tereke tedbiri istemli bu 2 dava yetmiyormuş gibi davacı …’in Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/46 tereke sayısına kayıtlanan tereke taksim ve TMK 640 maddesi gereğince gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini ihtiva eden bir dava daha açıldığını, davacıların derdest davaları mevcut iken tereke tedbir istemli davalarını arka arkaya açmalarının hiçbir haklı nedeninin bulunmadığını, aynı konuyu kapsayan karar verilmekle beraber henüz kesinleşmemiş bulunan 2 dava mevcut iken ve ayrıca bu davadan önce bir bölümü itibariyle aynı konuda açtıkları Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/46 tereke sayısına kayıtlı bir dava daha var iken açılan bu davanın derdestlik kuralına aykırı olduğunu, ihtilafın muris …’den intikal eden terekenin paylaşımından doğduğunu, mirasçılık belgelerine göre terekenin 2 evlada ve eşe ait olduğunu, miras paylarının devriyle ilgili olarak doğacak ihtilafların halli merci asliye ticaret mahkemeleri değil asliye hukuk mahkemelerinin görevleri dahilinde olduğunu, tereke tedbirinin talep edileceği görevli mahkemelerin ise ahkamı şahsiyeye bakan sulh hukuk mahkemeleri olduğunu, bu itibarla davanın iş bölümü ve görev yönünden de reddi gerektiğini, davacılar ve muris …’in diğer mirasçısı … arasında el birliği mülkiyeti mevcut olup mirasçı …’nin dava dışı bırakılarak iş bu davanın açılmasının el birliği mülkiyetinin amir hüküm, şart ve kurallarına aykırı olduğunu, mecburi dava arkadaşlığı nedeniyle dava şartının oluşmadığını, 25/01/2016 tarihli düzenleme şeklinde miras payı devir sözleşmesinin zarar görenin aşırı yararlanmayla sakat bir sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirme hakkı, niteliği itibariyle bozucu yenilik doğuran bir hak olduğunu, tek taraflı bir irade beyanıyla yapılan bu bildirimin yararlananın hakimiyet alanına ulaştığı anda onun tarafından kabul veya reddedilmesine gerek olmaksızın kendiliğinden sözleşmeyi hükümsüz kıldığını, …’in sözleşmeyle bağlı olmamama iradesini içeren bildirimi …’e tebliğ edildiği 18/10/2016 tarihinde onun hakimiyet alanına ulaştığı için aşırı yararlanmayla sakat miras payını devir sözleşmesinin bu tarih itibariyle iptal edildiğini, dolayısıyla hükümsüz olduğunu, ayrıca Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/556 esas sayısına kayıtlanan dava ile anılan devir sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti ve iptalinin hükme bağlanması için davacı … aleyhine bir tespit davası da açıldığını ancak sonradan aynı sözleşme için …’e ulaşan sözleşmeyle bağlı olmadığı yolundaki iradesine rağmen bu irade beyanından vazgeçerek bu defa miras payı devir sözleşmesinin geçerli bulunduğunun tekrar ileri sürüldüğünü, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın müracaata bırakıldığını, sömürülen sözleşmeyle bağlı olmadığını sömürene ilettikten sonra bu beyanından rücu ederek sözleşmenin geçerli olduğu beyan ve iddiasında bulunamayacağını, böyle bir beyan ve iddianın hukuken geçerli olamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; muristen kalan hisselerin pay defterine her bir mirasçı için ayrı ayrı yazıldığı, şirket tarafından sunulan belgelerden ortaklara kar payı avansı olarak dağıtılan kâr payının her bir ortağın banka hesaplarına adına kayıtlı şirket hisseleri oranında yapıldığı, mali haklar bakımından elbirliği esasına göre hareket edilmediği, payların sağladığı idari haklar yönünden 06/01/2017 tarihli 2017/2 sayılı yönetim kurulu kararının ve bu karara dayalı her bir mirasçıya pay defterinde münferiden ortaklık giriş kaydı oluşturulmasının akabinde 08/02/2017 tarihli genel kurulda her bir kanuni mirasçı bakımından münferiden temsil edildiği, davacı … vekilinin TTK’nın 420. maddesi çerçevesinde toplantının ertelenmesi talebinin şirket paylarının onda birine tekabül eden paydaşlarca talep edildiği takdirde toplantı genel kurulundan bir karara gerek kalmaksızın başkanın kararı ile bir ay sonraya bırakılır hükmü çerçevesinde toplantının ertelenmesine karar verildiği, davacının ortaklık haklarına dayanarak münferit talebinin karşılandığı, kabul edildiği, tüm ortak vekillerinin bu karara itirazlarının olmadığı, pay sahipliği haklarının pay defterine kayıtlı bulunan pay sahiplerince ancak kullanılabileceği, davalı şirket hisselerinin 06/01/2017 tarih 2017/2 sayılı yönetim kurulu kararı sonrası 08/02/2017 tarihli genel kurulunda mirasçıların ortaklıktan kaynaklı hakları münferit kullanması, kâr dağıtımının pay defterine kaydedilen ortaklık payları oranında her bir ortağın hesabına yapılmak suretiyle gerek ortaklıktan kaynaklı idari ve gerekse mali hakların münferiden kullanılması, 08/02/2017 tarihli genel kurula tüm mirasçıların temsilcilerinin iştirakiyle gerçekleşip bu hususa itiraz olunmaması, elden taksim sözleşmesinin tıpkı yazılı taksim sözleşmesinde olduğu gibi terekenin tamamı yahut sadece bir kısmı için yapılabileceğinden mirasen intikal eden davalı şirket hisselerinin elden/aynen taksiminin gerçekleştiği, her bir mirasçı pay defterinde ortağın beher hissesinin adedi ve tutarının ayrı sayfalara kaydedildiği, bu kaydın karşısında ihbar olunan, davacılar dışındaki tek ortağın imzasınında bulunduğu, her ne kadar pay defterinde müteveffa … mirasçıları, veraset ilamında gösterilen paylarına göre pay defterine kaydedilmiş olup paylar elbirliği mülkiyetine tabidir ibaresi mevcut ise de bu kaydın mirasçı ortakların hisse adedi ve değerinin her bir ortak yönünden ayrı ayrı iştirak tablosuna kaydından sonra yazılı olduğu, feri müdahil davacılar dışı mirasçı …’ın imzasının da bu şerhin altında olmayıp üstünde yer aldığı, mirasçıların idari ve mali yönden ortaklıktan kaynaklı haklarını kullanması değerlendirildiğinde bu şerhin de bir anlamı olmadığı, davacı …’in diğer davacıya mirasen intikal eden paylarını miras hissesi devir sözleşmesiyle devrettiği, mirasçılar arasındaki miras hissesi devir sözleşmesinin yazılı olmasının geçerliliği için yeterli olduğu, her ne kadar bu sözleşmenin hükümsüzlüğünün tespiti yönünde dava açılmışsa da takipsiz bırakıldığından dosyanın işlemden kaldırılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, hakeza işbu davada sözleşmenin tarafı olan mirasçıların davacı sıfatıyla davada yer aldığından ve miras hissesi devir sözleşmesinin iptali yönünde mahkeme kararı da olmadığından davacılar arasında akdedilen miras hissesi devir sözleşmeside gözetilerek davalı şirketin sermayesinin % 61,8’ine tekabül eden hissenin davacı …’e aidiyetinin tespitine karar verilmesi gerektiği, muris …’in vefat tarihi, taraflar arasında mevcut dava ve uyuşmazlıklar ile mahkemece verilen karar gözetilerek davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetimin tüm iş ve işlemlerinin mahkemece re’sen tayin edilecek kayyım heyeti onayıyla gerçekleştirilmesine karar verilmesi gerektiği, fazlaya ilişkin ihtiyati tedbir talebinin yerinde görülmediği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile davalı … A.Ş’nin %61,8’ne tekabül eden 3862,5 adet hissenin davacı …’e aidiyetinin tespiti ile adına şirket pay defterine tescil edilmesine, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetimin tüm iş ve işlemlerinin mahkemece re’sen tayin edilecek kayyım heyeti onayı ile gerçekleştirilmesine, kayyım heyetinin Prof. Dr. … ve Mali Müşavir …’den teşekkül ettirilmesine, her bir kayyıma aylık 3.000,00’er TL ücret taktirine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece 31/05/2018 tarihli ek karar ile, 11/04/2018 tarihli, davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetimin tüm iş ve işlemlerinin mahkemece re’sen tayin edilecek kayyım heyeti onayı ile gerçekleştirilmesine, kayyım heyetinin Prof. Dr. … ve Mali Müşavir …’den teşekkül ettirilmesine ilişkin verilen kararın ihtiyati tedbir mahiyetinde verilmiş bir karar olup, mahkeme kararı kesinleşmeden karar tarihi itibarıyla infazı gerekeceğinden davalı şirketi kayyım atandığına ve atanan kayyımların kimliklerinin sicil gazetesinde ilanına ilişkin müzekkere gereğinin ifası yönünde yeniden Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, yazılacak müzekkereye ” davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetimin tüm iş işlemlerinin mahkemece re’sen tayin edilecek kayyım onayı ile gerçekleştirilmesine, kayyım heyetinin Prof. Dr. … ve Mali Müşavir …’den teşekkül ettirilmesine” ilişkin kısa kararın tescil ve ilanın istenmesine, ihtiyati tedbir kararının infazı için kararın kesinleşmesinin gerekmediğinin yazılacak müzekkereye dercine, davalı şirket ortakları ve temsilcilerinin kimlik bilgileri de istenmiş ise de sicil dosyasında mevcut olduğundan sadece atanan kayyımların kimlik bilgilerinin yazıya ilave olunmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece 04/07/2018 tarihli ek karar ile; davalı vekilinin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 9596 sayılı nüshasının 576.sayfasında 27255 ilan sıra no’lu yapılan ilanın düzeltilmesine ilişkin talebin reddine, Türkiye Ticaret Sicil Müdürlüğüne 11/04/2018 tarihli kararın 3 no’lu ihtiyati tedbir niteliğinde verilen “davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yönetimin tüm iş işlemlerinin mahkemece re’sen tayin edilecek kayyım onayı ile gerkçeleştirilmesine,” ilişkin ve 31/05/2018 tarihli ek karar doğrultusunda gerekli ilanların yapılması için yeniden müzekkere yazılması yönündeki talebin kabulü ile Türkiye Ticaret Sicil Müdürlüğüne bu yönde yeniden müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı şirket vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece 14/03/2018 tarihli ara karar ile davacı tarafın, müvekkili şirketin taşınır ve taşınmaz malları üzerine ihtiyati tedbir konulması yönündeki talebinin reddedilmesine rağmen gerekçeli kararda, anılan ara karardaki gerekçelere tümüyle çelişkili şekilde davacı tarafça talep edilmediği halde re’sen kayyım heyeti tayinine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; mahkemece mirasçılar arasındaki elbirliği mülkiyeti ve davalı şirketin mirasçılar dışındaki diğer ortaklarının mevcudiyeti karşısında dava arkadaşlığı kuralları nazara alınmadan dava şartı noksanlığından dolayı davanın reddine karar verilmesi yolundaki taleplerinin reddinin hatalı olduğunu; şirketin iş ve işlemlerinin bir kayyım heyetinin onayı ile gerçekleştirilebilmesi zorunluluğunun sadece şirket yetkililerinin değil aynı zamanda diğer şirket ortaklarının beyan ve görüşleri alınmadan üstelik herhangi bir talep de olmadan getirilmesinin dava şartı sebebi ile usul ve kanuna açıkça aykırı olduğunu; ilk derece mahkemesinin kayyım tayini kararının TMK’nın 426 ve 427.maddelerinde belirlenen sınırlandırılmış hallerden hiç birine uymadığını, şirketin yetkili bir yönetim kurulu bulunduğunu; ayrıca kayyım tayini kararının talep olmaksızın verildiğini ve taleple bağlılık ilkesine aykırı hareket edildiğini; kayyımın görev süresinin belirtilmemiş olmasının da ayrıca bir usul eksikliği olduğunu; kayyım tayinini gerektirir sebeplerinin gerekçe de açıklanmadığını; davanın davacı …’in miras paylarının diğer mirasçı …’e devredilmiş bulunmasının tespit ve tescili için açılmış olduğu ve davacılardan böyle bir talep gelmediği halde mahkemenin mirasçılar arasındaki elbirliği mülkiyetinin ortadan kalkmış bulunduğu yolunda karar vermesinin taleple bağlılık ilkesine aykırı bulunduğunu ve mahkemenin görevini aştığını; ilk derece mahkemesinin mirasçılar arasında payların aynen taksim kuralları içinde paylaştırıldığına dair gerekçelerinde yasal dayanaktan yoksun olduğunu; mirasçılar arasında terekenin paylaştırılmasına ait sözlü de olsa bir irade bildirimi, bir anlaşma mevcut olmadığını; mirasçıların elbirliği mülkiyetini ortadan kaldırmak için ayrı ayrı iki miras paylaşım davası açtıklarını, dava dosyalarının celp edilmesine rağmen ilk derece mahkemesince nazara alınmadığını, açılan davaların elbirliği mülkiyetinin devam ettiğinin mirasçılarca kabul edildiğini gösterdiğini; yazılı olarak miras paylaşım sözleşmesi veya hükmen paylaştırmanın dava konusu olayda mevcut olmadığını; mahkemenin 08/02/2017 tarihli şirket genel kurul toplantısında davacı mirasçıların münferiden oy kullanmış olmaları ile şirket pay defterine miras hisselerine göre ayrı ayrı yazılmış bulunmalarının ve TTK’nın 425 ve 426.maddelerinin miras hisselerinin paylaştırılmış olduğuna gerekçe olarak gösterilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu; hüküm fıkrasında ” davanın kısmen kabulü” ne karar verilmiş olmasına rağmen reddedilen kısmın neye ilişkin olduğu anlaşılamadığı gibi reddedilen kısım için harç ve masraflar ile vekalet ücretine hükmedilmediğini; ilk derece mahkemesince miras payının devri sözleşmesinin geçersiz olduğu yönündeki savunmalarının dikkate alınmadığını ve kararda hiç tartışılmadığını; davacı …’in devir sözleşmesinden yaklaşık 9 ay sonra diğer davacı …’e davalı şirkete sözleşme ile bağlı olmadığını, noter ihtarı ile bildirdiğinden sözleşmenin geçersiz hale geldiğini ve ayrıca Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/556 Esas sayılı dosyasında açılan devir sözleşmesinin geçersizliği ve iptaline ilişkin dava ile de sözleşmenin geçersiz olduğunu, daha sonra davacı …’ın bu beyanlarından dönerek sözleşmenin geçerli olduğuna ilişkin beyan ve iddialarına ilişkin hukuken geçerli olmadığını, yenilik doğran hakların bir defa kullanılınca ortadan kalkacağını, tüm sebeplerle davalı şirketin mirasçıları arasındaki ihtilaf sona erinceye kadar miras payı devir işlemini pay defterine kaydetmemesinin doğru olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Feri Müdahil vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasçılar arasında elbirliği mülkiyetin devam etmesi nedeniyle tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerektiğini, bu nedenle dava şartının oluşmadığını; ilk derece mahkemesinin 31/05/2018 tarihli kararının da hatalı olduğunu, mirasçılar arasında elden paylaşımın söz konusu olmadığını, uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemelerinin görev alanına girdiğini, huzurdaki davanın görülebilmesi için öncelikle miras paylaşımın gerçekleşmesinin gerektiğini, mahkemece verilen ihtiyati tedbir reddine ilişkin kararının kayyım atanmasına ilişkin kararı ile çeliştiğini, ilk derece mahkemesince mirasın paylaştırıldığına ilişkin kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin şirketten bölüşüme yönelik hiçbir talebinin olmadığını, mahkemenin görevini aştığını, herhangi bir gerekçe ve talep olmadan davalı şirkete kayyım tayinin usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; muarazanın menni ve davalı … A.Ş.’nin sermayesinin %61,8’ine tekabül eden 3862,5 adet hissesinin davacılardan …’e aidiyetinin tespitiyle adına hükmen tesciline karar verilmesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/247 esas sayılı kararı, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/651 Esas sayılı dosyası, ticaret sicil kayıtları, 25/01/2016 tarihli Miras Payı Devir Sözleşmesi, mirasçılık belgesi, davalı şirketin 06/01/2017 tarihli yönetim kurul kararı, pay defterleri, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/58 esas sayılı dosyası, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/556 esas sayılı dosyası, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/65 esas sayılı tereke dosyası, Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/978 esas sayılı dosyası, Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/46 esas sayılı tereke dosyası, davalı şirketin 08/02/2017 tarihli genel kurul toplantı tutanağı, ticaret sicil gazetesi suretleri ve sair deliller dosya arasında mevcuttur.
Dosya kapsamından, davalı … İnş. San. Turz. Tic. A.Ş.’nin Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne … sicil numarasıyla kayıtlı olduğu, şirket ortağı …’in 61.800.000,00 TL sermayeli şirkette 6180 adet hisseye sahip olduğu, …’in 27/05/2015 tarihinde vefatıyla 8 pay mirasının 2 payın eşi davacı …’e, 3 payın oğlu davacı …’e ve 3 payın kızı fer’i müdahil …’a intikal ettiği, 25/01/2016 tarihli Miras Payı Devir Sözleşmesi ile davacı …’in eşinden kaynaklanan mirasçı sıfatıyla sahip bulunduğu miras ortaklığındaki tüm pay, haklar, yetkiler ve yükümlülükleri davacı …’e devrettiği, bu devir ile davacı …’in davalı şirkette toplam 3.862,5 adet hisse sahibi olduğu, davacılarca hisse devrinin pay defterine kaydı hususunun davalı şirkete bildirilmesi üzerine davalı şirketin 06/01/2017 tarihli … ve …’nın (…) hazır bulunduğu 2017/2 karar no’lu yönetim kurulu kararıyla …’in ölümüyle 6.180 payın 2.317,5 payının …’e, 2.317,5 payının …’a ve 1.545 payın …’e kaldığı açıklanarak bu hususun pay defterine işlenmesine, pay defteri ihtilafının hallinden sonra gerektiğinde konunun yeniden değerlendirilmesine oy birliğiyle karar verildiği, böylelikle muris … mirasçılarının veraset ilamında gösterilen paylarına göre pay defterine payların kaydedildiği, payların el birliği mülkiyetine tabi olduğunun belirtildiği, ancak 25/01/2016 tarihli sözleşme gereğince davacı …’in davalı şirkette miras yoluyla sahip olduğu hisselerinin davacı …’e devri ve davalı şirketin toplam 3.862,5 adet hissesinin davacı …’e aidiyeti hususunun pay defterine kaydedilmemesi üzerine davalı şirketin sermayesinin %61,8’ine tekabül eden 3.862,5 adet hissenin davacı …’e aidiyetinin tespiti ile adına hükmen tesciline karar verilmesi istemiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İstinaf aşamasında davalı şirketin 08/03/2019 tarihli genel kurulunda dosyamız davacısı …’in davalı şirketin yönetim kurulu başkanı olarak seçilmesi nedeniyle davalı şirket ile davacı … arasında oluşan menfaat çatışması nedeniyle Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/651 esas 2020/191 karar sayılı kararıyla davalı şirketi işbu davada temsil etmek üzere Avukat … TMK’nın 426.maddesi gereğince temsil kayyımı olarak atanmış, yargılamaya devam olunmuştur.
Yine, davalı şirket yönetim kurulunun istinaf aşamasında aldığı 03/09/2019 tarih ve 3 no’lu kararıyla davacı … adına kayıtlı dava konusu 1.545 adet hissenin davacı … adına devir ve tescili hususunun pay defterine kaydedildiği, böylelikle eldeki davanın konusunu oluşturan 3.862,5 adet hissenin davacı … adına davalı şirketin pay defterine kaydedildiği, böylelikle davanın konusuz kaldığı anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nun 331. maddesinde, konusuz kalan davada yargılama giderlerinin ne şekilde tayin edileceği açıkça düzenlenmiştir. Kanunda yapılan düzenleme uyarınca, dava açıldıktan sonra davanın konusuz kalması durumunda yargılama giderleri ve vekalet ücreti davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre tayin edileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda, işbu davanın açıldığı tarihte Ankara 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/43 esas sayılı tereke dosyasında görülen ve dava konusu hisselerin de konusunu oluşturduğu ortaklığın giderilmesi davasının derdest olması ve ortaklığın giderilmesi davasının henüz sonuçlanmamış olması nedeniyle mirasçıların hisselerinin belirli olmaması gözetildiğinde davalı taraf davanın açıldığı tarih itibariyle haklı olduğundan HMK’nın 331.maddesi gereğince vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinden davacı yan sorumludur.
6100 sayılı HMK’nın 26/1.maddesinde; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğundan talebi aşar şekilde hüküm kurulması yasaya aykırılık teşkil edecektir.
Anonim şirketlere kayyım atanmasına ilişkin düzenleme TTK’nda mevcut olmayıp, TMK’nın “Temsil” başlıklı 426. maddesinin 3. bendinde “Yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa” ve TMK’nın “Yönetim” başlıklı 427. maddesinin 4. bendine göre ise; “Bir tüzel kişi gerekli organlardan yoksun kalmış ve yönetimi başka yoldan sağlanamamışsa” kayyım atanabilir.
Somut olayda ise, dava dilekçesinde davalı şirkete kayyım atanması yönünde bir talep yer almamasına karşın ilk derece mahkemesince 11/04/2018 tarihli gerekçeli kararda davalı şirkete kayyım atanmasına karar verilmiş, 31/05/2018 tarihli ek karar ile söz konusu kararın ihtiyati tedbir mahiyetinde verildiği açıklanmış ve 04/07/2018 tarihli ek karar ile de 31/05/2018 tarihli ek karar doğrultusunda gerekli ilamların yapılması için Türkiye Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmasına karar verilmiş ise de, talep olmaksızın davalı şirkete kayyım atanması HMK’nun 26.maddesine aykırı olduğu gibi davalı şirketin yönetim organları da mevcut olduğundan kayyım atama kararı bu yönüyle de hukuka aykırı olmakla kamu düzeni gözetilerek hükmün bu yönden de kaldırılmasına karar vermek gerekmiş, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış olmakla davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararının da kendiliğinden kalkacağı gözetilerek ihtiyati tedbirin kaldırılması yönünde ayrıca bir karar verilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.2 maddesi gereğince KABULÜ ile,
Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/04/2018 tarih ve 2017/726 Esas 2018/243 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 65,97 peşin harç ile tamamlama harcı olarak yatırılan 263.847,37‬ TL harcın mahsubu ile fazla alınan 263.832,64‬ TL harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-İlk derece mahkemesince atanan kayyımların görevlerine son verilmesi ve sicile tescil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesi için ilk derece mahkemesince müzekkere yazılmasına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödemesine,
5-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-Davalı tarafından yatırılan 263.850,00 TL nispi istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcı ile istinaf aşamasında yapılan 318,93 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 417,03 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 06/04/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.