Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1068 E. 2023/687 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1068 Esas 2023/687 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1068
KARAR NO : 2023/687

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/04/2021
NUMARASI : 2019/572 Esas -2021/281 Karar
ASIL DAVADA
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali
DAVA TARİHİ : 18/10/2019
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2023

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen genel kurul kararının iptali istemiyle açılan davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekilleri tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin %29 pay sahibi olduğu davalı aile şirketi niteliğindeki anonim şirketin 30.07.2019 tarihli genel kurulunda alınan 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin 30.07.2019 tarihli genel kurulda alınan 2.,5.ve 7. no’lu maddelerinin iptali gerektiğini, iptali talep edilen 2 nolu karar ile ilgili olarak, şirketin içten çökertildiğini ve şirket içinde şirket kurularak maliyetlerinin davalı şirket tarafından karşılandığını, sermayenin kabul oyu veren yönetim kurulu üyeleri tarafından kendi amaç ve çıkarlarına göre kullanıldığını, mali tabloların gerçek mali tablo niteliğinde olmadığını, gerçek olmayan bilanço üzerinden yapılan kabul oylaması ve ibranın hükümsüz olduğunu, azınlıktan gizlenen bilgilere ulaşılabilmesi için, Genel Kurulda özel denetçi talep ettiklerini, taleplerinin reddi üzerine Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/450 Esas sayılı özel denetçi tayini istemi ile dava açıldığını, iptali talep edilen 5 nolu karar ile ilgili olarak, …’un imalat ve pazarlama için her türlü masrafı davalı şirkete yükleyip pazarlama gelirini kendi firmasına aktardığı için kendisi huzur hakkını hak etmeyip aksine şirkete borçlu olması gerektiğini, bu nedenle huzur hakkı ödenmesine ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, iptali talep edilen 5 nolu karar ile ilgili olarak, sermayenin bir anda 250 kat artırılmasının en başta davacının çıkarlarını zedeleyeceğini, 27.12.2018 tarihli olağanüstü genel kurulda 10.000.000,00TL yükseltmeye karar almışken birkaç ay sonra 13.800.000,00TL’ye çıkarılması kararının alınmasının ekonomik gereklilikle izah edilemeyeceğini, müvekkilini saf dışı bırakmayı amaçlayan kötü niyetli bir karar olduğunun açık olduğunu, bir yandan kar payı dağıtılmayıp, diğer yandan örtülü kar transferi sayılacak oranda hakkı huzur almanın, ayrıca, kurduğu tek kişilik şirketlerle şirketin karının büyük kısmını kendisine aktardıktan sonra, ortakların ödeyemeyeceği oranda sermaye artışına gitmenin eşit işlem ilkesine aykırı olduğunu ileri sürerek davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2, 5 ve 7 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili sunduğu 10.12.2019 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Ankara 15. Noterliğinden 22/04/2019 tarihli ihtarname keşide edilerek …’un eşi … ve kendisi adına kurduğu şirketlerle … A.Ş. Arasındaki ticari ilişki hakkında ortaklara bilgi verilmesini ve bu nedenle gündeme bu konuda madde eklenmesini talep ettiklerini, davalının cevabının 4. bendinde “…müvekkil şirket (…) ile … ve … tarafından kurulan şirketler arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasının görüşülüp karara bağlanması hususları da alınacaktır” diyerek, gündeme alınacak maddeyi açıkça belirtmek suretiyle taleplerini kabul ettiklerini bildirdiklerini, oysa gönderilen Genel Kurul Çağrısında, kelime oyunu yapılarak, gündemin 10. Maddesinde “rapor alınmasına ihtiyaç olup olmadığının görüşülmesi” ve 11. maddesinde de “bilgi verilmesi” değil “bilgi verilip verilmemesinin görüşülmesi” ifadesini görünce, taleplerinin reddedildiğini öğrendiklerini, bu nedenle Genel Kurul tarihinden önce 17.06.2019 tarihinde Mahkemeye başvurarak, TTK md 412 uyarınca, “…’un kendisi ve eşi … tarafından kurulan şirketler ile davalı … … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasının görüşülüp karara bağlanmasının” gündeme eklenmesine, gerekirse kayyım atanmasına karar verilmesini istediklerini, Mahkemece verilen 18.06.2019 tarihli kararda, hem “inşai dava açılması” ve hem de “istenilen konuların gündeme alınmış olması” nedeni ile taleplerinin reddedildiğini, kararda red sebebi olarak istenilen konunun gündeme alınmış olması gösterilmişse de, davalının kelime oyunu yaptığını, istedikleri ve onların gündeme aldıkları maddelerin farklı olduğunun dikkatten kaçtığını, TTK md. 412 uyarınca, Genel Kurulun salt bu nedenle iptalinin gerektiğini beyan etmiştir.
CEVAP
Asıl davada davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; gündemin 2. maddesinde alınan kararın iptaline karşı, davacının tüm sorduğu sorular ve bilgi alma talepleri karşısında şirketin yeminli mali müşaviri tarafından hazırlanmış olan bilgi notu ve şirket yönetim kurulu tarafından hazırlanan 12.07.2019 tarihli cevapların sunulduğunu, ayrıca bu bilgi notu ve sorulan sorular hakkında şirkette kendilerine inceleme yapma imkanı da verildiğini, müvekkili şirketin Vergi Usul Kanunu ve bu kapsamda çıkarılmış Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerine göre uygun muhasebesini tutan ve finansal raporlamasını yapan bir şirket olup, bu uyum çerçevesinde TTK m. 515 hükmünde düzenlemesini bulan “dürüst resim ilkesine” aykırılıktan söz edilemeyeceğini, ayrıca, davacının özel denetçi aranmasına da özel bir anlam yükleyerek herşey özel denetçinin incelemesi ile ortaya çıkacak demek suretiyle adeta sadece belirli konulan incelemek üzere mahkemece atanabilecek özel denetçinin, bir şirketin her türlü kayıtlarını genel bir denetim mantığı ile inceleyebileceği yönünde bir anlayışı ima ederek özel denetçiye özel bir önem atfetmeye çalıştığını, gündemin 5. maddesinde alınan kararın iptali talebine karşı, esasen davacının, özellikle yönetim kurulu başkanının bütün mesaisini bu şirket için harcamakta olduğunu, tüm malvarlığını bu şirket için teminat göstermiş olduğunu görmezden geldiğini, davacının bu talebinin de reddinin gerektiğini, gündemin 7. maddesinde alınan kararın iptali talebine karşı, davacının yarısı nakit olan sermaye artırım kararında, bedelsiz pay alma hakkını kullanarak iç kaynakların sermayeye eklenmesiyle kendi payına düşen payları bedelsiz olarak edindiğini, ayrıca, davacının geçmiş yıl karlarına ilişkin bu Genel Kurul toplantısında alınmış bulunan karar gereğince payına düşen miktarı da nakit olarak almış bulunduğunu, dolayısıyla davacının nakit sermaye artırımına yeni pay alma hakkını kullanarak katılamayacağını, ödemede bulunamayacağı iddiasının doğru olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVA
Davacı vekili birleşen dava dosyasına ait dava dilekçesinde özetle; 2019 yılına ilişkin 03.07.2020 tarihli genel kurul kararlarından finansal tabloların müzakeresi ve tasdikine ilişkin 3., dönem karının kullanım şeklinin belirlenmesine ilişkin5., yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesine ilişkin 7. Ve sermayenin 13.800,00 TL’den 17.500,00 TL’ye yükseltilmesine ilişkin 8. Maddenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Birleşen davada davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin açılan bu dava sebebiyle bankalar nezdinde kredibilitesinin düşeceği gözetilerek davacı aleyhine teminata hükmedilmesi gerektiğini, davacıya davalı şirketin işleyişi ve mali yapısı ile ilgili gerekli bilgilerin ve belgelerin verildiğini, şirket yönetim kurulu başkanı …’un kurmuş olduğu … … AŞ’ye müvekkili şirketten iddia edildiği gibi örtülü kar transferinin yapılmadığı gibi aksine bu şirketin müvekkili lehine ciddi vergi avantajı sağladığını, dolayısıyla davacının finansal tabloların gerçeği yansıtmadığı iddiasının doğru olmadığını, genel kurul toplantısında da huzur hakkı olarak benzer meblağlar kararlaştırılmış olup bu toplantıda kararlaştırılan huzur hakkının hakkaniyete uygun olduğunu, fahiş olmadığını, davacı adına toplantıya katılan vekilinin de olumlu oy kullanması neticesinde toplantıda oy birliğiyle kar payı dağıtılmaması yönünde karar alındığını, bu karara karşı olumsuz oy kullanmayan ve muhalefet şerhi sunmayan davacı tarafın bu madde yönünden dava şartı yokluğu sebebiyle davasının reddi gerektiğini, davacının dava konusu genel kurul toplantısından önce şirkette 2.017.900,00 TL’lik nominal payı bulunmakta iken sermaye artırım kararından sonra şirketteki nominal pay oranının 2.559.000,00 TL’ye yükseldiğini, davacının bu kararın sermaye payının azaltılmasına yönelik iddiasının kötü niyetli olduğunu, nitekim bilirkişi raporunda sermaye artırım kararından önce şirketin 100.000,00 TL olan sermayesinin düşük olduğunun belirlendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada iddia, savunma, bilirkişi heyet raporuna ve toplanan tüm delillere göre; davalı şirketin 2017-2018 yılları genel kurulunda alınan 2, 5 ve 7 nolu kararların kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu nedeniyle iptali ve 30/07/2019 tarihli genel kurulda alınan kararların iptali istemiyle açılan davada, dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2 nolu karar ile ilgili olarak özel denetçi talebinin reddine ilişkin kararın ve finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın iptalinin talep edildiği, TTK’nın 439/1. Maddesi gereği genel kurulda özel denetçi atanması talebinin reddinden itibaren üç ay içinde mahkemeden özel denetçi tayin edilmesinin istenebileceği, nitekim davacı tarafından bu yöndeki talebinin reddi üzerine 2019/450 Esas sayılı davanın açıldığı, genel kurulda özel deneti talebinin reddine ilişkin kararın oy çokluğu ile alındığı, kararın alımında gerekli nisabın sağlanmış olduğu, bu durumda bu kararın iptali koşulunun oluşmadığı, finansal tabloların tasdikine ilişkin 2 no’lu kararın iptali istemiyle açılan davada, davalı şirketin 2018 yılı Faaliyet Raporunda; “Verilen ödenekler, yolculuk, konaklama ve temsil giderleri ile ayni ve nakdi imkânlar, sigortalar ve benzeri teminatların toplam tutarlarına ilişkin bilgiler: Yurt Dışı Satış ve pazarlama amaçlı yapılan seyahat ve konaklama sigortalar toplamı olarak 55.920,26TL harcama yapılmıştır.” bilgisinin yer almadığı, ancak, söz konusu harcamanın … … A.Ş. adına yapıldığına ilişkin bir bilginin söz konusu Faaliyet Raporunda yer almadığını, bu kapsamda, davalı şirketin incelenen 2017 ve 2018 yılları Kurumlar Vergisi Beyannameleri (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2017 ve 2018 yılları Ayrıntılı (Detay) Mizanı ve ticari defterlerine göre söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğunun anlaşıldığı, bununla birlikte, … … A.Ş. ile yapılan işlemlerin (düzenlenen faturalar ve dekontların) finansal tablolara yansıtıldığının görüldüğü, davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde gerçeğe ve dürüst resim ilkesine aykırı işlemlerin olduğu belirtilse de bu iddiaların genel nitelikte ve soyut olduğu, davalı şirketin 30.07.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında, 2017 ve 2018 yıllarına ait finansal tablolara ilişkin yapılan oylamada 300 red oyuna karşılık, 350 kabul oyu ile, oyçokluğu ile tasdik edilmiş olup genel kurulda alınan karara ilişkin gerekli nisabın sağlandığı, genel kurulda alınan şirketin yönetim kurulu üyelerine ödenen huzur hakkının artırılmasına e ilişkin 5 no’lu karara gelince; şirketin uzun yıllar boyu sürekli ve artarak karlılığını devam ettirmesinde, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren yönetim kurulu başkanına, davalı şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı da göz önünde bulundurulduğunda, genel kurulca kararlaştırılan 25.000,00TL huzur hakkı ödemesi yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu, diğer yönetim kurulu üyelerine ödenmesi kararlaştırılan aylık 15.000,00TL huzur hakkının da fahiş olmadığı, kararın oy çokluğu ile ve gerekli nisap sağlanarak alındığı, sermayenin artırılmasına ilişkin 7 no’lu kararın da gerekli oy nisabı ile alındığı, davalı şirketin fînansal yapısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı şirketin sermaye artırımdan önceki 100.000,00TL tutarındaki sermayenin düşük olduğu, ancak artırıma gidilirken artırım tutarının azınlığın haklarını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği, davacı …’un 2019 yılında geçmiş yılları karı olarak şirketten 20.08.2019 tarihli dekonta göre 516.795.83TL aldığı, ancak davacının sermaye artırımına katılabilmesi için 1.984.141,51TL’yi nakden ödemesi gerektiği, söz konusu tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu gerekçesiyle bu kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemine reddine; davalı … A.Ş.’nin 03.07.2020 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan 3. 5, 7 ve 8 nolu kararların iptali istemiyle açılan birleşen davada; 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan ve iptali istenen finansal tabloların tasdikine ilişkin 3 no’lu kararın gerekli oy nisabı ile alındığı … A.Ş.’nin. … … … A.Ş. ve … Firmaları ile cari dönemlerdeki alış verişleri nedeniyle davalı şirketin zarara uğratıldığına ilişkin bir mahkeme kararının bulunmadığı, ayrıca, davalı şirketin incelenen 2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2019 yılı Ayrıntılı (Detay) Mizanına göre söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğunun anlaşıldığı,dava konusu edilen ve iptali talep edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2019 yılı dönem kârının kullanım şeklinin belirlenmesine ilişkin gündemin 5 nolu kararı hakkındaki müzakereyi takiben yapılan oylama sonucunda yapılan Şirket Yönetim Kurulu kâr dağıtım teklifine uygun olarak 2019 yılı dönem kârının dağıtılmamasına oy birliği ile karar verildiği, davacı tarafından iptali istenen bu kararda olumlu oy kullanıldığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkının artırılmasına ilişkin 7 no’lu kararın iptali istemine gelince; davalı şirketin yönetim kurulu başkanı …’a aylık net 30.000 TL ve diğer üyelerin her birine ayrı ayrı 20.000 TL aylık net huzur hakkı verilmesine ilişkin karar ile yönetim kurulu üyesi …’a verilen ücret 25.000,00TL’den 30.000,00TL’ye çıkarılmakta olup yapılan artış oranının % 20, diğer yönetim kurulu üyelerine verilen ücretin ise 15.000.00TL’den 25.000,00TL’ye çıkarılmakta olup yapılan artış oranının % 33,33 olduğu, Genel Kurulun yapıldığı tarih olan Temmuz 2019 tarihi itibariyle TÜFE artış oranı yıllık % 16,65, ÜFE artış oranı ise % 21.66 olup Resmi Gazetede yayımlanarak açıklanan 2019 yılı yeniden değerleme oranı ise %22,58 olduğu, bu durumda genel kurulun yapıldığı tarihteki TÜFE, ÜFE ve 2019 yılı yeniden değerleme oranları göz önünde bulundurulduğunda, Yönetim Kurulu Başkanı …’un ücretine yapılmış olan %20 oranındaki artışın fahiş olmadığı, ancak diğer yönetim kurulu üyelerine yapılmış olan % 33,33 oranındaki zammın mevcut piyasa şartları da göz önünde bulundurulduğunda yüksek olduğu kanaatine varıldığı, davalı şirketin iptali istenen 8 no’lu sermaye artırım kararına gelince; yapılan sermaye artınını tutarının tamamının iç kaynaklardan (2019 yılı dönem karından 3.551.485,15 TL’nin ve Özel fondan 148.514,85 TL’nin sermayeye eklenmesi suretiyle) gerçekleştirilmesine karar verildiği, bu nedenle, söz konusu artırılan tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut paylan oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olmadığı bilirkişi tarafından değerlendirilmiş ise de, asıl davada, sermaye artırımına gidilirken artırım tutarının azınlığın haklarını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği, davacı …’un 2019 yılında geçmiş yılları karı olarak şirketten 20.08.2019 tarihli dekonta göre 516.795.83TL aldığı, ancak davacının sermaye artırımına katılabilmesi için 1.984.141,51TL’yi nakden ödemesi gerektiği, söz konusu tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılarak davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline karar verildiği, öte yandan iptaline karar verilen sermayenin davalı şirketin diğer ortakları tarafından ödenerek davacılarının şirketteki hisse oranlarının düştüğü, bu durumun ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle birleşen dava yönünden davacıların davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 03/07/2020 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının artırılmasına ilişkin ve 8. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket yönetiminin yıllar boyunca yaptığı kötü niyetli kar dağıtmama ve sermaye artış kararları iptal edilmesine karşın, bu davaların bozucu yenilik doğuran haklardan olmasından yararlanan …’un verilen bir iptal kararının kesinleşmesine kadar yok sayarak, yeniden sermaye artış kararları almak suretiyle, alınan kararların icra edilebilmelerine engel olduğunu, iptal kararları yokmuşçasına,babası müteveffa …’un tereke payını da azaltarak ve rüçhan hakkını kullanamayan müvekkillerin paylarını da üzerine geçirerek, kendi sermaye payını artırdığını ve bu şekliyle tescil ettirdiğini, 2005 yılından beri kar payı dağıtılmadığını, sadece bir kere, 2019 yılında, o da kesinleşen yargı kararlarını yerine getirmek için 2003-2018 yıllarındaki kar paylarına karşılık beşyüzbin lira civarında bir ödeme yaptıklarını, bununla beraber sermayeyi 13.800.000 TL’ye çıkardıkları için rüçhan hakkını kullanabilmeleri için gerekli tutarı (ödenen kar payının yaklaşık 3 katı) ödeyemeyen müvekkillerin şirketteki paylarını yarı yarıya düşürdüklerini, davalı … A.Ş. avukatlarından biri tarafından tam anlaşılıp açıkça “müvekkil şirket (…) ile … ve … tarafından kurulan şirketler arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arsındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasının görüşülüp karar bağlanması hususlarının ..” gündeme alınacağı bildirilmesine rağmen, gündeme “bilgi verilip verilmemesinin görüşülmesi..” şeklinde bir madde alınmasının kendi talepleriyle örtüşmediğini, bu iddialarına bilirkişi “bilgi notunu kastederek bilgi verilmiştir” denildiğini, oysa taleplerinin davalının kabul ettiği sadece bilgi verilmesi değil müzakere edilmesi oylama yapılması olduğu halde bunun yapılmadığını, kaldı ki bilgi verilmediğini, TTK’nın md. 412 uyarınca, Genel Kurulun yok hükmünde olduğunu, 2017-18 yılları Genel Kurulları yapılmamış sayılınca, sonraki 2019 yılı Genel Kurulu da yapılmamış sayılması gerektiğini, finansal tabloların tasdikine ilişkin asıl davada 2 no’lu kararın birleşen davada 3 no’lu kararın iptali istemine gelince; öncelikle, Genel Kurul onayı olmaksızın, şirket yönetim kurulu başkanının kendi kendisiyle ticaret yapması ve bu ticarete ilişkin detaylı bilgiye yer verilmemiş olması nedeniyle Finansal tabloların TTK’nın 395. Maddesi gereği reddi gerektiğini, 2005 yılından bu yana devam etmesine karşın bu ticaretin azınlıktan gizlendiğini, yasanın emredici hükmüne rağmen ne faaliyet raporlarında ne finansal tablolarda ne şirketin denetçisi olduğu yıllarda denetim raporlarında yer verilmediğini, bağımsız Denetim Raporunu hazırlayan …’ın, 2014 yılından bu yana şirkette YMM olarak görev yaptığı halde, ilişkili şirketle ticarete ilişkin denetim yapmadığını, örtülü kar ve sermaye transferine göz yummak suretiyle, davalı şirketin geliri dolayısıyla devletin vergi kaybına neden olduğunu, mahkemece adı geçen mali müşavir tarafından genel kurula verilen bilgi notunun içeriğinin incelenmediğini, bilirkişinin bilgi notunda emsal piyasa araştırması yapmadan kar transferi yapılmadığını bildirebildiğini, a)2019/450 E. sayılı dosyada, Özel Denetçi ilişkili kişi konumundaki … … … AŞ.’nin personel çalıştırmadığını, herhangi bir araç, gereç ve demirbaşının bulunmadığı, ticari faaliyetini davalı şirketin personelini, araç gereç ve demirbaşlarını kullanmak suretiyle yürüttüğünü, diğer bir anlatımla tam anlamıyla bir “tabela şirketi”, paravan şirket olduğunu belirttiğini, bu durumun üretici şirketin yönetici ortağı tarafından münhasıran kendisi tarafından oluşturulan bir şirketin tüm giderlerini karşıladığını, kurulan bu tabela şirketin hiçbir gideri olmaksızın kazanç sağladığını, dolayısıyla transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımının fiilen yapıldığını gösterdiğini, aynı Raporda, kod farkı nedeniyle (davalı şirketin bilirkişinin anlayamaması için ürettiği transformatörlere küçük farklılıklarla değişik kod numaraları verdiğini düşündükleri) emsal fiyat araştırması yapamadığını; ama bir malın, üçüncü şahıslara yapılan satışa nazaran … … A.Ş ne %100 daha ucuza satıldığını tespit edebildiğini; … … A.Ş.nin 2017 yılında 1.9 milyon 2018 yılında 2.6 milyon TL faaliyet giderinin … …. A.Ş. tarafından ödendiğini; mahkemece görev verilmediği için “rekabet yasağına aykırılık” konusunu incelemediğini belirttiğini, raporda ayrıca, … … A.Ş.nin yılda %3,5-4 kar ettiği de belirtildiğini, bu karın … …. A.Ş.ne ait olması TTK 396 gereği olmasına, tüm uyarılarına, ihtarlarına rağmen konunun genel kurulda görüşülmesi taleplerinin davalı şirketin hakim oylarıyla reddedildiğini, aynı şekilde, davalı şirketin kendi verdiği belgelere göre hazırlattığı, … hazırladığı Yıllık Analiz raporunda “grup şirketlerin kredi masraflarının … …. A.Ş. tarafından yapıldığı, grubun 2017 ve 2018 yılları karlarının %22 olduğu” belirtildiği halde davalı şirket bilançosunda kar %2,5 civarında gözüktüğünü, %20 civarında karın buharlaştırıldığını, örtülü kar transferinin kendi belgeleriyle kanıtlandığını, bilirkişinin bu delillere itibar etmediğini, şirketin zarara uğratıldığına ilişkin mahkeme kararı olmadığını belirttiğini, Özel Denetçi Raporunun ve Yıllık Analiz Raporunun yok sayıldığını, mali müşavirin emsal piyasa araştırması yağmadan rapor hazırladığını, davalı Şirket, Bağımsız denetime tabii olunca, YMM …’ın çalıştığı …. A.Ş.ni bağımsız denetçi olarak atadığını, bu atamaya karşı açılan davada, (Ank. Batı ATM 20/526 E.) Mahkemede kendisinin “emsal incelemesi yapmadığını …”kabul ettiğini, kendisinin çalıştığı …. A.Ş. Bağımsız Denetçi seçilmiş olup “kendisinin tarafsız olmadığı” gerekçesiyle bu seçime itiraz edilerek 19/61 E. sayılı davayı açtıklarını, dava halen derdestken, 2021 için gene aynı firmanın seçilmesi nedeniyle yeniden dava açtıklarını, (21/399 E.) “17.11.2020 tarihli delil dilekçesinin 1. Sayfasında, “Davalının 2019 yılında bağımsız denetime tabi olması gerekirdi” kenar başlığıyla, “… 2019 yılında 4.696.530 TL satış iadesi var. Bu kalem dikkat çekici. Bu satış iadesinin sırf bağımsız denetim yükümlülüğünden kurtulmak için yapıldığı açık. 4.696.530 TL. satış iadesi olmasaydı 2019 yılında bağımsız denetime tabi olacaklardı. Yapılan satış iadelerinin küçük bir kısmı başkaca kişi ve kurumlar tarafından yapılmış olsa da çok büyük bölümünün … … A.Ş tarafından yapılmış olması, iadelerin gerçek sebebinin bağımsız denetime tabi olmamak amacını taşıdığını göstermektedir. Bu nedenle, satış iadesine ilişkin kayıtların incelenmesi gerekir.” İadelere ilişkin davalı şirket tarafından mahkemeye hiçbir bilgi belge sunulmadığını, bu belgeler yoksa, gerçek anlamda iadenin olmadığını, o zaman bağımsız denetime tabi olması gereken şirketin, sırf bağımsız denetimden kurtulmak için gerçek dışı iade faturası düzenlediğini, davalının aksini kanıtlamadığını, bağımsız denetime tabi olduğu halde, denetim yaptırmamış olduğundan, finansal tablolar ve yıllık faaliyet raporu düzenlenmemiş olup, buna bağlı olarak Genel Kurulun yok hükmünde olduğunu, mahkemece resen dikkate alması gereken bu iddiaları hakkında kararda değerlendirmenin yer almadığını, yönetim kurulu başkanı ile yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının artırılmasına ilişkin asıl davada 5. Ve birleşen davada 7 no’lu kararın iptali istemine gelince; yönetim kurulu üyelerinin dosyada kaç toplantıya katıldıklarına dair belge sunulmadığı halde asıl davada bu yönde alınan kararın iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verildiğini, Yönetim Kurulu Başkanının şirketi tek imzayla temsil ettiğini, diğer yönetim kurulu üyeleri, müteveffa anne … ile kayınbirader … olduğunu, …’un işlerle hiç ilgilenmediğini, önüne getirilen belgeyi imzaladığını, son yıllarda sağlığının da elverişli olmadığını, Kayınbiraderi … ise öğrenci olup, bu işlere yabancı olduğunu, birleşen 20/399 E. sayılı davada, Mahkemece huzur hakkında indirim yapıldığını, oysa mahkemenin kendisini genel kurul yerine koyarak, huzur hakkının miktarını belirleyemeyeceğini, kabul veya reddetmesi gerektiğini, kar payı dağıtılmamasına ilişkin 5 nolu karara gelince; toplantı sırasında, gündem sırasının değiştirilerek, önce sermaye artışının görüşülmesi önerilerinin kabul edilmediğini, amaçlarının sermaye artışının önce görüşülmesi, karın dağıtılıp dağıtılmaması konusunda kararın ona göre belirlenmek istendiğini, önerileri reddedilince, bir önceki yıl müvekkillerin şirketteki payları % 30’dan %15’e düşürüldüğü için, %10’un altına inmemek için kar payı almamayı istemeyerek de olsa tercih ettiklerini, ancak, konu görüşülürken, “sermaye artışının iptal edilmesi halinde kar payı alma haklarının saklı tuttuklarını” beyan ettiklerini, mahkeme, sermaye artışını iptal ettiğine göre, buna bağlı olarak kar payının da ödenmesine karar vermesi gerektiğini, kaldı ki, bilançonun üzerinden 6 aydan fazla zaman geçtiğinden, sermaye artışının, öncelikle TTK 462/2 maddesi uyarınca iptal edilmesi gerektiğini, Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriklerinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik 12/1-d hükmü uyarınca “kar payı dağıtımı politikasına ilişkin bilgiler ve kar dağıtımı yapılmayacaksa gerekçesi ile dağıtılmayan karın nasıl kullanılacağına ilişkin öneri” yıllık faaliyet raporunda yer alması gerektiğini, oysa Faaliyet Raporunda bu konuda herhangi bir bilgi bulunmadığını, sermayenin artışı kararının iptali istemine gelince ilk derece mahkemesi kararında ayrıca bu konuda sermaye artış kararının gerekçesi olarak TTK 462/2 md’ye aykırılığın da belirtilmesi gerektiğini, murisleri …’un vasiyet iptal davasının derdest olduğunu, TMK’nın 640. maddesi uyarınca müteveffanın şirket payları üzerinde elbirliği mülkiyeti hükümlerinin geçerli olduğunu, hem de “vasiyeti tenfiz memuru” atanan …’un tereke mallarını sermaye artışı yöntemiyle kendi üzerine almasının yasaya aykırı olduğunu, her iki genel kurulda da sermaye artışına dayanak bilanço ile sermaye artışı kararı arasında 6 aydan fazla süre bulunduğundan emredici nitelikteki ve mahkemece re’sen gözetilmesi gereken TTK’nın 462/2. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere iç kaynaklardan karşılanan tutarın şirket bünyesinde varolduğu yönünde Yönetim Kurulu’nun açık ve yazılı beyanının da bulunmadığını, sermaye artışı bu nedenle iptal edildiğinde de “kar dağıtmama kararı” da geçersiz olacağından, karın hem de sermaye artışından önceki %30 pay karşılığının dağıtılmasına kararı verilmesi gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince asıl ve birleşen davada verilen kararın kaldırılarak asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl davada şirketin sermaye artırımına ilişkin genel kurulda alınan 7 no’lu kararın iptali istemiyle açılan davada; şirket’in almış olduğu sermaye artırım kararının Şirket yönünden finansal gerekliliği olup olmadığı ve bu doğrultuda davacının pay sahipliği oranını düşürmek gibi bir amaç bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın, sermaye artırım kararının alınabilmesini kâr payı dağıtmaya bağlı kılan, kendi içinde çelişen ve davacının “ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahibi” olmasına ilişkin genel ve soyut değerlendirme içeren bilirkişi raporunu hükme esas alan Yerel Mahkeme kararının, hatalı ve eksik incelemeye dayalı olduğunu, davacının yıllar boyu açmış olduğu davalarla şirketin sermayesinin 100.000,00 TL’de kaldığını, müvekkil şirketin, bu zor şartlar altında ticari faaliyetlerine devam ettiğini, lakin en başta Şirketin sermaye artırımına giderek öz kaynaklarını yükseltememesi nedeniyle sürekli nakit gereksinimini karşılamak üzere bankalardan kredi kullanmasının, yıllar içinde büyük bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını, bu nedenle müvekkili şirketin huzurdaki dava tarihine kadar kullanmış bulunduğu kredi hacmi 235.000.000,00-TL’yi aştığını, buna rağmen Şirketin sermayesi 100.000,00-TL’de kaldığını, ilk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan YMM Prof. Dr. …’ün aşağıda değinilen raporunda ifade edilmiş olduğu üzere; cari ve likidite oranının referans oranların altında olması temelde Şirketin önceki sermaye yapısında kısa vadeli borçlarını ödeme sorunuyla karşılaşacağını, işletme sermayesinin yeterli olmadığını açıkça gösterdiğini, kaldı ki önceki sermaye yapısında öz kaynakların aktif toplamına oranı ve finansman oranının da istenilen oranların altında olması Şirketin uzun vadeli borçları ile bunların faizlerini ödemekte güçlükle karşılaşacağı ve en nihayetinde Şirketin borçlarını ödeyememe riskiyle karşılaşacağını gösterdiğini, dosyadaki 18.03.2021 tarihli dilekçeleri ile Bilirkişiden; (i) Şirketin finansal verilerine dayalı olarak Şirket sermayesinin 2018 yılında ne tutarda olması gerektiği ve (ii) davacının mesnetsiz iddiaları da dikkate alınarak dava konusu sermaye artırımı kararı bakımından artırılan 13.700.000-TL’nin ne kadarlık bir kısmının Şirket iç kaynakları kullanılmak suretiyle yapılabileceğine dair ek rapor alınması talep edildiği halde, taleplerinin Yerel Mahkemece reddedilerek hüküm kurulması açıkça hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporlarında ve dolayısıyla Yerel Mahkeme kararında bir yandan Şirket’in sermayesinin 100.000,00-TL’de kalmasının oldukça düşük ve tehlikeli olduğunun belirtilmesine karşın, diğer taraftan sermaye artırımının davacının mevcut payları oranında yeni pay alma hakkını ihlal edebilecek nitelikte olduğu gerekçesiyle iptal edilmesinin açık bir çelişki olduğunu, müvekkili şirketin yönetim kurulunun almış olduğu 08.02.2021 tarihli kararı ile YMM Prof Dr. … tarafından düzenlenen değerlendirme raporuna göre müvekkili şirketin 2018 yılında sermayesinin en az 25.000.000,00 TL olması gerektiğinin belirlendiğini, oysa müvekkili şirket sermayesini yalnızca 13.800.000,00-TL’ye artırmış olup, artırılan tutarın yarısı iç kaynaklardan, yarısı dış kaynaklı nakit artırım olarak gerçekleştirildiğini, TTK’nın m. 445 hükmü uyarınca, genel kurul kararlarının iptalinin yalnızca Kanuna, Esas Sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık halinde söz konusu olabileceğini, oysa Yerel Mahkemenin ve bilirkişilerin, hukuka uygun olarak gerçekleştirilen sermaye artırımına davacının mevcut payları oranında iştirak etmemesi gibi genel ve soyut nitelikte bir tespiti iptal sebebi olarak değerlendirmesi oldukça hatalı olduğunu, sermaye artırımının Şirketin finansal gereksinimi doğrultusunda esasen tüm Şirket pay sahiplerinin lehine olacak şekilde gerçekleştirilmiş olup, Şirket davacıya karşı pay oranını düşürmek gibi dürüstlük kuralına aykırı bir saik ile hareket etmediğini, Yerel Mahkemenin vermiş olduğu kararın gerekçesinde de böyle bir hususa değinmediğini, nitekim Şirketin böyle bir amacı bulunsa idi, finansal gerekçelere dayanarak sermayeyi daha yüksek tutarlı ve sadece dış kaynaklı olarak artırabileceği hususunda şüphe bulunmadığını, söz konusu sermaye artırım kararının iç kaynaklı artırılan kısmı sayesinde, davacının nominal pay miktarı 29.000,-TL’den 2.017.900,00-TL’ye, 03.07.2020 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan tamamen iç kaynaklı sermaye artırımı kararı ile de bedelsiz olarak 2.559.000,00-TL’ye artırdığını, hatta, Şirket’in 18.05.2021 tarihinde 2020 yılına ait Olağan Genel Kurul Toplantısında, Yerel Mahkemenin vermiş olduğu huzurdaki karar dikkate alınarak, esasen ihtiyaç olması halinde, tüm pay sahiplerinin menfaati dikkate alınarak sermaye artırımı yapılmamasına oybirliği ile de karar verildiğini, Yerel Mahkemenin sermaye artırım kararının iptaline yönelik gerekçesindeki bir diğer oldukça tartışmalı hususun ise, davacıya ödenen kâr payı ve sermaye artırımına mevcut payı oranında iştirak etmek için ödemesi gereken tutar arasında bağlantı kurulması ve kâr payı ödemesinin daha düşük olduğu için yeni pay alma hakkının engellenebileceği olduğunu, müvekkil Şirketin pay sahiplerinden …’un ne kadar kâr payı aldığı ve ne kadarlık sermaye artırımına katıldığı hususunu hiç dikkate alınmadığını, …’a 534.616,37-TL net (628.960,44-TL brüt) kâr payı ödendiğini, kendi payına düşen 2.052.560,18-TL tutarında sermaye taahhüdünde bulunduğunu ve ödeme yaptığını, öte yandan, diğer pay sahibi birleşen davanın davacılardan …, çok daha küçük pay oranına sahip olmasına ve kendisine net 17.820,55-TL (20.965,35-TL brüt) kâr payı ödenmesine rağmen kendi payına düşen 69.600,00-TL tutarındaki 696 adet pay için de anılan paya isabet eden rüçhan hakkını kullanmadığını, 30.07.2019 tarihli Şirket Genel Kurul Toplantısında sermaye artırımı kararı müzakere edildiği esnada, davacı tarafın anılan kararın alınmasına karşı sadece TTK m. 421 hükmü bakımından, gerekli nisapların oluşmadığına dair itiraz ettiğini, dava dilekçesinde ileri sürmüş olduğu, sermaye artırımının sadece iç kaynaklardan yapılabileceği ve artırımın kendi payını düşürmek amacıyla yapılmış olduğuna ilişkin herhangi bir itirazda bulunmadığını, şirketin sermaye ihtiyacı ve bu doğrultuda yapılan sermaye artırımının davacının dürüstlük kuralı çerçevesinde haklarını ihlal edip etmediği araştırılmaksızın, bu yönde bir gerekçe kurulmaksızın, sermaye artırımının iptaline karar verilmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, dava konusu sermaye artırımının iptaline ilişkin kurulan gerekçede, davacının “ekonomik bakımdan zayıf pay sahibi” olarak nitelendirilmesinin hukuki bir yanının da bulunmadığı gibi davacının sosyo-ekonomik durumu hakkında da herhangi bir araştırma yapılmadığını, birleşen davada iptali istenen 7 ve 8 nolu kararlar yönünden ise; yönetim kurulu üyelerinin huzur hakkı ücretlerinin fahiş olduğunun kabulüne yönelik tespite itirazları hususunda mahkemece ek rapor alınmadan karar verildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal kararında da açıklandığı üzere ilgili şirketin mali/finansal yapısı, şirketin bu yöndeki geçmiş uygulamaları, üyelerin harcadıkları emek ile mesai, şirketle aynı/benzer durumdaki şirketlerin yöneticilerinin aldıkları emsal ücret ve tanınan huzur hakkının şirketteki diğer pay sahipleri açısından bir hukuka aykırılık teşkil edip etmediğinin gözetilmesi gerektiğini, oysa işbu dava kapsamında hükme esas alınan Bilirkişi Kurulu Raporunda, Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri için kararlaştırılan huzur haklarının yalnızca, bir önceki döneme göre artış oranlarının ilgili döneme ait TÜFE, ÜFE ve yeniden değerleme oranlarına kıyaslanmak suretiyle fahiş olduğuna kanaat getirildiğini, davacının Müvekkil Şirketten alacağı kâr payı ile geçinebilen bir kişi olmadığını, nitekim 03.07.2020 tarihli Genel Kurul Toplantısında, (5) numaralı gündem maddesi altında müzakere edilen dönem kârının kullanım şeklinin belirlenmesi hususunda, oybirliği ile kârın dağıtılmamasına karar verildiğini, zira Yerel Mahkeme gerekçeli kararın 5. sayfasında; “Davalı şirketin anılan yıllar itibariyle elde etmiş olduğu kârın sağlanmasında Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerinin verdikleri yönetim hizmetinin önemli payı olduğu açıktır” ifadesine yer vererek, esasen huzur hakkı yönünden vermiş olduğu iptal kararı ile de açıkça çeliştiğini, kesinleşmeden icrası kabil olmayan Müvekkil Şirket’in 30.07.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye artırımı kararı yönünden verilen sermaye artırımı kararının iptal edilmesi dayanak alınarak, söz konusu tamamen iç kaynaklardan karşılanmak suretiyle gerçekleştirilen sermaye artırımının iptal edilmesinin hukuken doğru olmadığını, Yerel Mahkemenin 30.07.2019 tarihli Genel Kurul Toplantısında alınan ilk sermaye artırım kararının kesinleşmesini beklemesi gerekirken, dosyaları birleştirerek, ilk Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye artırım kararına yönelik vermiş olduğu iptal kararını dayanak aldığını ve ikinci işbu sermaye artırımı kararının da iptaline karar verdiğini, icrası kesinleşmeye bağlı olan genel kurul kararlarının iptali davaları bakımından Yerel Mahkemenin bu yaklaşımı oldukça hukuksuz olup, bu anlayış içinde, Şirket’in işbu istinaf ve sonrasında olası bir Yargıtay sürecinde finansal gereksinim sebebiyle alabileceği tüm sermaye artırımı kararlarının, aynı gerekçeye dayanarak hukuksuzca iptal edilebilmesi mümkün olabileceğini, Yerel Mahkemenin ikinci sermaye artırım kararını da iptal ederek, davacıların elde ettikleri nominal yaklaşık 2.600.000,00-TL’lik sahip oldukları payın davacılar aleyhine mülkiyet hakkını da ortadan kaldırarak paylarının nominal değerinin yaklaşık 30.000,00-TL’ye düşmesine de yol açtığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl dava, 30.07.2019 tarihli genel kurulda alınan 2. 5. Ve 7 no’lu kararların iptaline birleşen dava ise 03.07.2020 tarihli genel kurul kararlarından finansal tabloların müzakeresi ve tasdikine ilişkin 3., dönem karının kullanım şeklinin belirlenmesine ilişkin 5., yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödenmesine ilişkin 7. Ve sermayenin 13.800,00 TL’den 17.500,00 TL’ye yükseltilmesine ilişkin 8. Maddenin iptaline karar verilmesi istemlerine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
03.07.2020 tarihli olağan genel kurul toplantısına davacıların murisi …’un 2.435.300,00 adet hisse temsil edilmemiş, şirketin 13.800.000,00 sermayesi karşılığı 138.000 adet hisseden …’a ait 9.277.200,00 TL sermaye karşılığı vekaleten, davacı … 2.017.900,00 TL vekaleten Av. …, ve … 69.600,00 adet hisse karşılığı asaleten temsil edilmiş, toplantıda 11.364,700,00 adet hisse temsil edilmiştir.
Davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısının incelenmesinde;
Şirketin sermayesi ve paylarının toplam itibari değerinin 100.000,00 TL olduğu ve toplantıya … dışında … vekaleten, … vekaleten, … asaleten katıldığı,
Gündemin 2.maddesinde; 2017 ve 2018 yıllarına ait finansal tabloların müzakeresi ve tasdikinin görüşüldüğü, görüşme esnasında … ve …’u temsilen Av. …’ün söz aldığı, önergeyle özel denetçi atanmasını talep ettiği, özel denetçi atanmasına ilişkin talebin 350 ret oyuna karşılık 300 kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği, 2017 ve 2018 yıllarına ait finansal tabloların görüşülmesi sonucunda da 350 kabul oyuna karşılık 300 ret oyuyla oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği,
Gündemin 5.maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi hakların belirlenmesinin görüşüldüğü, yapılan oylama neticesinde yönetim kurulu üyelerinin …’a aylık 25.000,00 TL, diğer üyelerin her birine aylık net 15.000,00 TL huzur hakkı ödenmesine ilişkin gündem maddesinin 300 ret oyuna karşılık, 350 kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği,
Gündemin 7.maddesinde; şirket sermayesinin 13.100.000,00 TL artırılarak 13.800.000,00 TL’ye yükseltilmesine ilişkin esas sözleşmenin 6.maddesinin değiştirilmesine ilişkin tadil tasarının görüşüldüğü, yapılan oylama sonucu esas sözleşmenin 6.maddesinin 300 ret oyuna karşılık, 350 kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği,
Davalı şirketin 03/07/2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısının incelenmesinde;
Şirketin sermayesi ve paylarının toplam itibari değerinin 13.800.000,00 TL, toplam pay adedinin 138 adet olduğu ve toplantıya … (payların toplam itibari değeri 2.435.300) dışında … (payların toplam itibari değeri 9.277.200) vekaleten, … (payların toplam itibari değeri 2.017.900) vekaleten, … (payların toplam itibari değeri 69.600) asaleten katıldığı,
Gündemin 3.maddesinde; 2019 yılı finansal tabloların müzakeresi ve tasdikinin görüşüldüğü, yapılan oylama sonucunda 20.875 ret oyuna karşılık 92.772 kabul oyu ile oy çokluğu ile tasdik edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği,
Gündemin 5.maddesinde; 2019 yılı dönem kararının kullanım şeklinin belirlenmesinin görüşüldüğü, yapılan oylamada 2019 yılı dönem karının dağıtılmamasının oy birliği ile kabul edildiği,
Gündemin 7.maddesinde; yönetim kurulu üyelerinin ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi hakların belirlenmesinin görüşüldüğü, yapılan oylama neticesinde yönetim kurulu üyelerinin …’a aylık 30.000,00 TL, diğer üyelerin her birine aylık net 20.000,00 TL huzur hakkı ödenmesine ilişkin gündem maddesinin 20.875 ret oyuna karşılık, 92.772 kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği,
Gündemin 8.maddesinde; şirket sermayesinin 3.700.000,00 TL artırılarak 17.500.000,00 TL’ye yükseltilmesine ilişkin esas sözleşmenin 6.maddesinin değiştirilmesine ilişkin tadil tasarının görüşüldüğü, yapılan oylama sonucu esas sözleşmenin 6.maddesinin 20.875 ret oyuna karşılık, 92.772 kabul oyuyla oy çokluğuyla kabul edildiği, … ve …’un olumsuz oy kullandığı, muhalefet şerhini tutanağa geçirttiği görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 446.maddesinde iptal davası açabilecek kişiler belirtilmiş olup, bu kişiler; toplantı da hazır bulunup da, karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten veya toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir.
Düzenleme ile birlikte somut olaya gelince; davacı yanca davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 2 no’lu kararı özel denetçi talebinin reddine ilişkin kararın ve finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın iptali talep edilmiştir.
Somut olayda, her iki davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurul toplantılarında gündemin 2. maddesinin görüşülmesi sırasında şirketin özel denetime tabi tutulması talebinin reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 438. maddesi uyarınca azlığın özel denetim talebi genel kurulca reddedilirse 3 ay içerisinde ilgililerce şirket merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesine başvurmak suretiyle özel denetçi atanmasını istemesi mümkündür. Dosya kapsamına göre de davacı yanca özel denetçi atanmasına yönelik olarak Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/450 Esas sayılı dosyasından dava açıldığı sabittir. Bu itibarla davacı yanın özel denetime ilişkin talebin reddine yönelik genel kurulun 2 no’lu gündem maddesindeki kararına karşı azlığın iptal davası açmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince özel denetime ilişkin talebin reddine dair genel kurul kararın iptali isteminde davacı yanın dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın bu talep yönünden usulden reddi yerine davanın esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de, istinafa gelen tarafın sıfatı gözetilerek bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29/06/2021 Tarih ve 2019/4620 Esas 2021/5396 Karar sayılı içtihatı).
Aynı gündem maddesinden 2017 ve 2018 yıllarına ait finansal tablolarının tasdiki görüşülmüştür. Dosya kapsamına uygun, gerekçeli denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda da izah edildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, davalı şirketin 2017 ve 2018 yılları Kurumlar Vergisi Beyannameleri (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2017 ve 2018 yılları Ayrıntılı (Detay) Mizanı ve ticari defterlerinin incelendiği, söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğu, dava dışı … … A.Ş. ile yapılan işlemlerin (düzenlenen faturalar ve dekontların) finansal tablolara yansıtıldığı, davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde gerçeğe ve dürüst resim ilkesine aykırı işlemlerin olduğu belirtilse de bu iddiaların genel nitelikte ve soyut olduğu ve alınan kararın da 300 ret oyuna karşılık, 350 kabul oyu ile oy çokluğuyla alınmak suretiyle gerekli nisabın sağlandığı,
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 5 no’lu kararında, Yönetim Kurulu üyelerine bağlanacak huzur hakkı görüşülmüştür.
6102 sayılı TTK’nun “Genel Kurulun Görev ve Yetkileri” başlıklı 408/2-b.maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesinin, ibraları hakkında karar verilmesi düzenlenmiştir.
Düzenleme ile birlikte somut olaya ilişkin gündem maddesi değerlendirildiğinde, dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve uygun bilirkişi raporunda izah edildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, davalı şirketin kar elde ettiği, edilen karda yönetim kurulu üyelerinin önemli katkılarının olduğu, bu nedenle yönetim kurulu üyelerine de vermiş oldukları hizmetlerden ötürü 6102 Sayılı TTK’nun 394.maddesi kapsamında bir ücret ödenmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin finansal tablolarının incelenmesinde, şirketin aktif büyüklüğünün 2017 yılında 75.822.579,99 TL, 2018 yılında 64.447.041,17 TL, 2019 yılında 76.308.455,24 TL olduğu, şirketin dönem net karının ise 2017 yılında 909.704,37 TL, 2018 yılında 3.003.093,55 TL, 2019 yılında 3.768.516,05 TL olduğu tespit edilmiş olup, davalı şirketin uzun yıllar boyunca sürekli ve artarak karlılığını devam ettirdiği, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren yönetim kurulu başkanına ve yönetim kurulu üyelerine davalı şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı da göz önünde bulundurulduğunda, genel kurulca yönetim kurulu başkanına kararlaştırılan 25.000,00 TL ve yönetim kurulu üyelerine kararlaştırılan 15.000,00 TL huzur hakkı ödemesi yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu gibi fahiş de olmadığı, alınan kararda nisabın da sağlandığı, yasaya, esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı bir durum bulunmadığından anlaşıldığından buna yönelik davacının iddiasına itibar edilmemiştir (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.2.2019 tarih ve 2017/2292 Esas 2019/1682 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2017 tarih ve 2016/451 Esas 2017/3128 Karar sayılı içtihatları).
Dava konusu edilen davalı şirketin 30.07.2019 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 7 no’lu kararında TTK’nun 421/1.maddesine göre yapılan oylama sonucunda davalı şirketin sermayenin 13.700.000,00 TL artırılarak, 13.800.000,00TL’na yükseltilmesine, arttırılan tutarın 6.858.132,72 TL tutarlık kısmının iç kaynaklardan (2018 yılı karı ile geçmiş yıl kârlarından, 6.426.788,99TL’nin sermayeye ilave edilecek diğer iç kaynak kalemleri olan sermaye düzeltme olumlu farkı 166.343,73TL’nin ve 265.000,00TL’lik özel fonların sermayeye eklenmesi suretiyle karşılamasına, 6.841.867,28 TL tutarlık kısmının da pay sahiplerince yeni pay alma hakkı kullanılmak suretiyle nakden karşılanmasına, nakdi sermayenin 1/4’ünün taahhütle birlikte peşin, kalanı 3/4’ün ise yeni pay alma hakkının kullanımına ilişkin yönetim kurulu kararının tescil tarihinden itibaren 3 ay içerisinde ödenmesine, esas sözleşmenin 6. maddesinin 300 red oyuna karşılık 350 kabul oyu ile oyçokluğu ile değiştirilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve uygun bilirkişi raporunda izah edildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, sermaye artırımı kararı niteliği gereği, ortaklık ana sözleşmesinde değişiklik anlamına geleceğinden, esas sermaye sisteminde sermaye artırımı bir sözleşme değişikliği olduğundan, ortaklık ana sözleşmesini değiştirmek için ortaklık sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile karar alınması gerekmekte olup, dava konusu olayda da iptali talep edilen kararın yapılan oylamasında 300 ret oyuna karşılık, 350 kabul oyu ile oy çokluğu ile alındığı ve gerekli nisabın sağlandığı dosya kapsamıyla sabittir.
İptal davalarında, sermaye artırımının şirketin sermaye ihtiyacından ziyade, pay sahiplerini zarara uğratmak ve onların ortaklıktaki kâr, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak amacıyla yapılıp yapılmadığı da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Ancak, esas sermaye artırımın geçerli olabilmesi için haklı bir gerekçenin gösterilmesi şart değildir. Sermaye artırımıyla pay sahiplerinin rüçhan hakları ihlal edilebilmekte, şirketin ihtiyacından çok pay sahiplerinin zarara uğratılması amaçlanarak sermaye artırımı yapılabilmekte veya imtiyazlı pay sahiplerinin hakları ihlal edilebilmektedir.
Davalı şirketin artırılan sermayesinin 6.858.132,72TL tutarlık kısmının iç kaynaklardan, 6.841.867,28TL tutarlık kısmının ise pay sahiplerince yeni pay alma hakkı kullanılmak suretiyle nakden karşılanmasına karar verildiğinden, artırılan sermaye tutarına şirketin gerçekten ihtiyacının olup olmadığı ve alınan kararın dürüstlük ilkesine aykırı olup olmadığının ve çoğunluk pay sahiplerinin, ortaklığın sermayesini ihtiyacının çok üstünde artırmak suretiyle azınlığın veya ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut paylan oranında almalarını engellemeye yönelik olup olmadığı ile azınlığın rüçhan hakkını kullanamamasına yol açıp açmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
Somut olayda ise, davalı şirketin finansal tabloları incelendiğinde, 2018 yılında sermayesinin 100.000,00 TL, öz kaynaklar toplamının ise 9.734.254,22TL olduğu, 2019 yılında ise sermaye artırımından sonra şirketin sermayesinin 13.800.000,00TL, özkaynaklar toplamının ise 18.396.618,60TL olduğu, davalı şirketin 2017 yılında 909.704,37 TL, 2018 yılında 3.003.093,55 TL, 2019 yılında 3,768.516,05 TL dönem net karı elde ettiği, davalı şirketin TTK’nun 376. maddesi kapsamında özvarlını kaybetmediği, borca batık olmadığı bilirkişi tarafından tespit edilmiştir.
Davalı şirketin sermaye artırım öncesi sermayesinin 100.000,00TL olup, sermayesi her ne kadar fînansal yapısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde düşük ise de, davalı şirketin sermaye artırımına ilişkin genel kurulun gündemin 7.maddesinde sermayenin bir anda 100.000,00 TL’den 13.700.000,00 TL artırılarak 137 kat artırılmak suretiyle artırıma gidilirken artırım tutarının azınlık haklarını ihlal etmeyecek şekilde yapılması gerekirken ve özellikle davacılara ödenen geçmiş yıl karları da gözetildiğinde davacılardan nakdi olarak talep edilen miktarda dikkate alındığında ekonomik bakımdan zayıf olan davacı pay sahiplerinin söz konusu bedeli yatıramamasından ötürü rüçhan haklarını kullanmasının önüne geçilmek suretiyle azınlığın paylarının düşülmesine yol açacağından alınan kararın yasaya, esas sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına uygun olmadığından iptaline yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davacı vekili tarafından Ankara 15. Noterliğinden keşide edilen 22.04.2019 tarihli ihtarname ile Yönetim Kurulu Üyesi … ve eşi …’un ayrı ayrı kurdukları şirketlerle … A.Ş. arasındaki ticari ilişkinin görüşülmesinin ve buna ilişkin transfer fiyatlandırması raporunun sunulmasının, gündeme alınması talep edilmiştir.
Davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 03.06.2019 tarihli nüshasında yayınlanan Genel Kurul Toplantısına Davet İlanında, Gündemin 10. maddesinde; “10. Pay sahibi …’un talebine istinaden, şirket ile pay sahibi … ve … tarafından kurulan şirketler arasındaki ticari ilişkinin müzakeresi ve söz konusu şirketler arasındaki transfer fiyatlandırmasına dair rapor sunulmasına ihtiyaç olup olmadığının görüşülmesi.” şeklindedir.
Davalı şirketin 24.06.2019 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında alınan 10 nolu kararında ise, konuyla ilgili olarak … tarafından bilgi verildiği, konuyla ilgili hazırlanmış olan 13 sayfadan ibaret ‘… A.Ş, Hakkında Hazırlanan Bilgi Notu’nun katılan pay sahiplerine ve vekillerine iletildiği, ayrıca, genel kurul tutanağında … A.Ş. Hakkında Hazırlanan Bilgi Notu’nun Sonuç bölümüne de yer verildiğinden davacı tarafından genel kurulda görüşülmesi istenilen konulan görüşülmüş olduğu gibi davalı şirketin genel kurulda görüşülecek gündem maddelerinin oluşturulması ve görüşülmesi hususu ayrıca istinaf tabi olmadığından buna yönelik davacı yanın istinaf başvurusunun usulden reddi gerekmiştir.
Dava konusu edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 3 nolu kararı ile finansal tabloların tasdikine ilişkin kararın iptalinin talep edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve uygun bilirkişi raporunda izah edildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, davacı vekili dava dilekçesinde; 331 Ortaklar Cari Hesabının ve karşılık hesabının muavin defterlerini vermekten, kaçındığı ortakların şirkete verdiği borcun kaynağı ve kullandığı yerleri davacı tarafa sunmadığı, hususlarını beyan etmiş ise de, davalı şirketin 331 nolu Ortaklara Borçlar Hesabına ait Muavin Defter Kayıtları incelenmesi sonucu davalı şirketin 331 no’lu hesabına ilişkin finansal tablolarında usulsüz bir kayda rastlanmadığı,
Davacı vekilinin dava ve istinaf dilekçesinde belirttiği davalı şirketin ömrü biten demirbaşları aktiften çıkarttıklarını söyledikleri bunun muhasebe terminolojisine uymadığı, bu hesabın listesinin incelenmesi gerektiği iddia edilmiş ise de, davalı şirketin 2019 yılı 255 no’lu Demirbaş hesabının incelendiği, incelemeye göre demirbaşlara ilişkin finansal tablolarda usulsüz yapılan bir kayda rastlanmadığı,
Yine davacı vekilinin dava ve istinaf dilekçesinde belirttiği, yönetim kurulu başkanı …’un TTK’nun 395 ve 396. maddelerinin emredici hükmüne rağmen genel kuruldan izin almadan eşi … adına kurduğu … ticaret işletmesi ve … … … AŞ ile ilgili ticaretin boyutu ile … … Şubesinin kuruluş ve kapanış nedenleri hakkında tatminkâr cevaplar alınamadığını iddia etmiş ise de, davalı … A.Ş. ile dava dışı … … … A.Ş. ve … Firmaları ile cari dönemlerdeki alış verişleri nedeniyle davalı şirketin zarara uğratıldığına ilişkin davacı iddiasının soyut olduğu gibi davacı yanın iddialarını ispatlayacak bir mahkeme kararı da bulunmadığı gibi davalı şirketin 2019 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesi (Bilanço ve Gelir Tabloları) ile 2019 yılı Ayrıntılı (Detay) Mizanı incelenmesinde söz konusu finansal tabloların birbiri ile uyumlu olduğu, söz konusu kararın oy çokluğuyla alındığı, alınan kararda, yasa, esas sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı bir durum bulunmadığı,
Dava konusu edilen ve iptali talep edilen davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 2019 yılı dönem kârının kullanım şeklinin belirlenmesine ilişkin gündemin 5 nolu maddesinde ki alınan karar ile Şirket Yönetim Kurulu kâr dağıtım teklifine uygun olarak 2019 yılı dönem kârının dağıtılmamasına oy birliği ile karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı yanca gündemin 5.maddesinde alınan kararın iptali talep edilmiş ise de, davacıların toplantıya katıldığı ve karara da olumlu oy verdiğinden 6102 Sayılı TTK’nun 445 ve 446.maddesi gereğince iptal davası açma şartları bulunmamakla bu maddenin iptali isteminin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 7 nolu kararı ile …’a aylık net 30.000,00 TL ve diğer üyelerin her birine ayrı ayrı 20.000,00 TL aylık net huzur hakkı verilmesine ilişkin kararın iptalinin talep edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun gerekçeli denetim ve uygun bilirkişi raporunda izah edildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, davalı şirketin kar elde ettiği, edilen karda yönetim kurulu üyelerinin önemli katkısının olduğu, bu nedenle yönetim kurulu üyelerine de vermiş oldukları hizmetlerden ötürü 6102 Sayılı TTK’nun 394.maddesi kapsamında bir ücret ödenmesi gerekmektedir.
Davalı şirketin finansal tablolarının incelenmesinde, şirketin aktif büyüklüğünün 2017 yılında 75.822.579,99 TL, 2018 yılında 64.447.041,17 TL, 2019 yılında 76.308.455,24 TL olduğu, şirketin dönem net karının ise 2017 yılında 909.704,37 TL, 2018 yılında 3.003.093,55 TL, 2019 yılında 3.768.516,05 TL olduğu tespit edilmiş olup, davalı şirketin uzun yıllar boyunca sürekli ve artarak karlılığını devam ettirdiği, davalı şirkette fiilen çalışmak ve yönetmek suretiyle hizmet veren yönetim kurulu başkanına davalı şirketin aktif büyüklüğü ve karlılığı da göz önünde bulundurulduğunda (özellikle 2019 yılında karlılığın artması da gözetildiğinde) genel kurulca yönetim kurulu başkanına verilen huzur hakkının 25.000,00 TL’den 30.000,00 TL ve yönetim kurulu üyelerin verilen ücretin ise 15.000.00TL’den 25.000,00TL’ye yükseltilmesi sonucu başkan ve yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödemesi yapılmasının hakkaniyete uygun olduğu gibi fahiş de olmadığı, alınan kararda nisabın da sağlandığı, yasaya, esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına aykırı bir durum bulunmadığından bu gündem maddesine yönelik davacı yanın iptal talebinin tümden reddi yerine yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkı ücretinin yüksek olduğundan bahisle kısmen iptal kararı usul ve yasaya aykırı olduğundan davalı yanın istinaf başvurusunun bu yönüyle kabulü gerekmiştir (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 28.2.2019 tarih ve 2017/2292 Esas 2019/1682 Karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 29.05.2017 tarih ve 2016/451 Esas 2017/3128 Karar sayılı içtihatları).
Davalı şirketin 03.07.2020 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 8 nolu kararı ile 13.800.000,00TL olan mevcut şirket sermayesinin 3.700.000,00 TL arttırılarak 17.500.000,00TL’ye yükseltilmesine ilişkin kararın iptali talep edilmiştir.
Davalı şirketin Sermaye artırımı tutarının tamamının iç kaynaklardan (2019 yılı dönem karından 3.551.485,15 TL’nin ve Özel Fondan 148.514,85 TL’nin sermayeye eklenmesi suretiyle) gerçekleştirilmesine karar verildiği, bu nedenle, söz konusu artırılan tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olmadığı bilirkişi tarafından değerlendirilmiş ise de, asıl davada izah edildiği üzere sermaye artırımına gidilirken artırım tutarının azınlığın haklarını ihlal etmeyecek şekilde gerçekleştirilmesinin gerektiği, davacı …’un 2019 yılında geçmiş yılları karı olarak şirketten 20.08.2019 tarihli dekonta göre 516.795.83 TL aldığı, ancak davacının sermaye artırımına katılabilmesi için 1.984.141,51 TL’yi nakden ödemesi gerektiği, söz konusu tutarın ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılarak davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunun 7. maddesi ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline karar verildiği, öte yandan iptaline karar verilen sermayenin davalı şirketin diğer ortakları tarafından ödenerek davacılarının şirketteki hisse oranlarının düştüğü, bu durumun ekonomik bakımdan zayıf olan pay sahiplerinin yeni paylardan mevcut payları oranında almalarını engelleyebilecek nitelikte olduğu anlaşıldığından sermaye artırımına ilişkin gündem maddesinin iptaline yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince asıl davada, davacının davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda gündemin 7. maddesi alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, birleşen dava yönünden ise davacıların davasının kısmen kabulü ile davalı şirketin 03/07/2020 tarihli genel kurulunda gündemin 8. maddesi ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olduğundan asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Asıl ve birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada davacı vekilinin, davalı şirketin 24.06.2019 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında alınan 10 no’lu gündem maddesinin talepleri gibi gündeme alınmadığına ilişkin talebinin davalı şirketin genel kurulda görüşülecek gündem maddelerinin oluşturulması ve görüşülmesi hususu istinaf tabi olmadığından buna yönelik davacı yanın istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
3-Asıl ve birleşen davada davacıdan alınması gerekli olan 359,80 TL harçtan peşin alınan 118,60 TL harcın mahsubu ile bakiye 241,20 TL harcın asıl ve birleşen davada davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Asıl ve birleşen davada davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Asıl davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada davalıdan alınması gerekli olan 179,90 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL harcın asıl davada davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Asıl davada davalı yanca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
C)1-Birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/04/2021 tarih ve 2019/572 Esas 2021/281 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca birleşen dava yönünden KALDIRILMASINA,
D)1-Asıl davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; Davalı şirketin 30/07/2019 tarihli genel kurulunda 7. Madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 135,50 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40TL peşin harç, 44,40TL başvuru harcı, 6,40TL vekalet harcı olmak üzere toplam 95,20TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
E)-Birleşen davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE,
Davalı şirketin 03/07/2020 tarihli genel kurulunda 8. madde ile alınan sermaye artışına ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye125,50 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacılar tarafından yatırılan 54,40TL peşin harç, 54,40TL başvuru harcı, 7,80TL vekalet harcı olmak üzere toplam 116,60TL harcın davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
4-Davacıların kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın kabul oranına göre hesap ve takdir edilen 9.200,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın red oranına göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacılar tarafından sarf edilen 3.500,00TL bilirkişi ücreti, 183,85TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 3.683,85TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 1.841,92TL’nin davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, kalan miktarın davacılar üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflar tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve istekleri halinde yatırana iadesine,
F)1-Birleşen davada davalı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 118,60 TL harcın talep halinde birleşen davada davalıya iadesine,
2-Birleşen davada davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 324,20 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının birleşen davada davacı yandan alınarak birleşen davada davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/05/2023

Başkan- Üye Üye – Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.