Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1047 E. 2022/510 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2021/1047 Esas 2022/510 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1047
KARAR NO : 2022/510

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/02/2021
NUMARASI : 2020/585 Esas 2021/107
Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
DAVA : Yargılamanın İadesi (Limited Şirket Hisse Devrinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/10/2015
KARAR TARİHİ : 20/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/04/2022

Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi istemine dair davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı … vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; işbu dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda dava konusu iptal ve müvekkili davacılar adına tescil istemine konu 5 adet hisse devir sözleşmesi yönünden yargılama sürecinde 07/03/2016 tarihli celsede verilen ara kararı gereğince dava dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, işlemden kaldırılan bölümün dava konusu olmaktan çıkmasına rağmen sözkonusu hisse devirleri dahil edilerek Mahkeme tarafından verilen kararda 28/01/2015 tarihli dava dilekçesinde yazılı tüm taleplerin reddine karar verildiğini, sözkonusu kararda işlemden kaldırmaya konu taleplerin varlığı gözden kaçırılarak dava konusu tüm taleplerin reddine karar verilmesinin maddi hatadan kaynaklandığını, müvekkili davacılar ile davalı … …’ın arasında baba-oğul ilişkisi mevcut olduğunu, böylesine yakın bir irs ilişkisi içerisinde olanlar arasında yaşanan olaylardan pişmanlık duyulmasının ve Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesine ve dosyamıza hitaben yazılan şikayetten vazgeçme dilekçesinin normal bir durum olduğunu, esasen vazgeçme dilekçesinin davalının kendi istek ve iradesi sonucunda gerçekleştiğini, nitekim davalının da şikayete konu tebligat olayında sahteliğin bulunmadığını ve tebligattan süresinde haberdar olduğunu sözkonusu dilekçe ile ikrar ettiğini, davalının fiil ehliyetine sahip olduğunu ve kendisinin akli dengesinin yerinde olduğunu, davalının akıl hastalığı veya akıl zayıflığı gibi sebeplerle fiil ehliyeti sorununun bulunmadığının resmi kurumlara verilen belgeler ile sabit olduğunu, Mahkemeye sunulan ikrar ve şikayetten vazgeçme dilekçesinin havale tarihinden hemen sonra Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünden temin edilen 26/06/2019 tarih ve 31012 sayılı yazıda belirtilen Ankara 37.noterliğine ait 24/06/2019 tarih ve … yevmiye numaralı belgeye göre davalının … Dış Tic. Ltd. Şirketinin yönetiminden ayrılmak için şikayetten vazgeçme dilekçesinden 2 gün önce istifaname vermesi de akıl hastası olmadığının ve davalının müvekkili davacıları Şirketten dışlamak için hileli yollara tevessül edildiğinin açık kanıtı olduğunu, Ankara 9.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/321E. Sayılı dosyasına davalının sunduğu şikayetten vazgeçme dilekçesi içeriğindeki ifadeler dikkate alındığında davalının vekaletten azledildiğinden başlangıçtan beri haberdar olduğunun anlaşıldığını, davalının sağlık sorunları nedeni ile şikayetten vazgeçme dilekçesini kendisi adına davacı oğullarından …’ın Mahkemeye vermesine muvafakat ettiğini, davalının vekaletten azline ilişkin azilnamenin şirket adresinde 3.kişiler tarafından duyulmaması için davalının baskı ve talebi doğrultusunda davacı oğlu …’ın kendi ev adresini tebligat adresi olarak vermek zorunda kaldığını, davalının Altındağ 5.Noterliğine ait 29/12/2014 tarih ve … yevmiye numaralı azilname ile vekaletten azledildiğini, davalının ikrarlı beyanını içeren şikayetten vazgeçme dilekçesi ile azilden haberdar olduğunun sabit olduğunu, davalının hastalığı ile ilgili olarak alınan raporların hatıra binaen olduğu, davalının sanık olarak yargılandığı Ankara 35.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/64E., 2019/182K. sayılı dosyasında cezada ehliyetsizlik indirimi yapılmaksızın cezalandırılmasına karar verildiğini, her ne kadar davalının kısıtlanması talep edilmiş ise de; Ankara 3.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/1007Esasında davalıya vasi atanmasının gerektiren bir durumun ve kararın bulunmadığını, müvekkili davacıların ortaklıktan çıkmayı veya çıkarılmayı gerektiren bir durumları olmadığından,hakları ellerinden alınmak sureti ile yaratılan mağduriyet ile iradeleri dışında sanki kendi istekleri ile pay devirleri yapılıyormuş gibi bir sonuç yaratılarak diğerlerinin sebepsiz zenginleşmeye çaba göstermelerinin ve müvekkillerinin azınlık haklarının engellenmesinin yapılan faaliyetlerin şirkete olan güven duygusunu sarstığını beyanla işbu dosyamızda verilen ve kesinleşen kararın yargılamanın yenilenmesi yoluyla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacılar tarafından verilen vekaletnameye istinaden müvekkili … tarafından yetkinin kullanıldığını, davacıların dışlandığı iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin azil iradesinden haberdar olmadığını, olabilecek durumda da bulunmadığını, bun edenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; yargılamanın yenilenmesi talebinin hak düşürücü süre geçirilerek ileri sürüldüğü ve aksi yönde kabulde dahi esasen talebe dayanak davalı vekil …’tan kaynaklanan ve karara tesir eden bir hilenin varlığının ve bu bağlamda yasada yazılı sınırlı yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin varlığının davacılar tarafından usulen kanıtlanamadığı kanaatine varılmakla, davacıların 6100 Sayılı HMK’nın 379. maddesi gereğince yasal şartları oluşmayan yargılamanın yenilenmesi taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkillerinin babası …’ın azil iradesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 15/02/2016 tarihli dilekçesinde 22/10/2015 tarihli ihtarnamenin şirkete tebliği ile öğrendiğini beyan ettiğini, bu nedenle vekalet ilişkisinin 22/10/2015 tarihi itibariyle sona erdiğini, somut olayda ise hisse devirlerinin 22/10/2015 tarihinden önce gerçekleştiğinden devir sırasında vekalet ilişkisinin devam ettiği kabul edilerek davanın reddine karar verildiğini, olayda hileli davranıldığının açık olduğunu, …’ın Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/727 Esas ve Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/321 Esas sayılı dosyalarına hitaben yazdığı dilekçede azillerden baştan beri haberi olduğunu, diğer aile fertlerinin baskılarından dolayı söyleyemediğini, çok pişman olduğunu %94 kanser hastası olduğunu ve oğluna bunları yaptığına pişman olduğunu, davayı asaleten kabul ettiğini, sağlık sorunları nedeniyle mahkemelere oğlu davacı …’ın vermesine muvafakat ettiğini beyan ettiğini, bu nedenle yargılamanın iadesi istenen davada savunmalarının teyidinin kabul edildiğini,
Müvekkillerinin babası …’ın 03/12/2019 tarihinde Ankara 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/321 Esas sayılı dosyasına hitaben vermiş olduğu şikayetten vazgeçme dilekçesinde özetle; “Şikayetçi olduğum oğlum … hakkında açılan kamu davasında ek beyanda bulunmuş, beyanında da, oğlum …’ın 29/12/2014 gün … yevmiye no’lu Altındağ 5.Noterliğinden ve dava dışı oğlum …’ın da 18/02/2015 gün … yevmiye no’lu Altındağ 5.Noterliğinden tarafına yaptıkları azillerin yapıldığı gün tarafınca tebliğ edildiğini, kimseye rezil olmamak için kendisinin talimatıyla evlerine gönderdiğini, vicdan azabı çektiğini” belirterek, bu yazıyı ikiz oğlu …’a sunmak üzere verdiğini, Tebligat Kanununun 32.maddesi uyarınca tebliğ usulüne uygun yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağını, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi sayılacağının düzenlendiğini, bu nedenle her iki müvekkilinin keşide ettiği azilnamelerden …’ın 19/02/2015 ve 29/12/2014 tarihinde öğrendiğini, 22/10/2015 tarihi olarak azil tarihinin öğrenildiği yönündeki beyanın kabulünün mümkün olmadığını, bu beyanın mahkemeyi yanıltmaya yönelik olduğunu,
Mahkemeye hitaben verilen belgeler incelendiğinde, …’ın azillerinin yapıldığı tarihte azillerden haberdar olduğunu ikrar ettiğini, HMK’nın 187 ve devamı maddeleri gereğince …’ın ikrarının mahkemece ikrar niteliğinde olduğunu ve davada davalı aleyhine kesin delil teşkil edeceğini, ilk derece mahkemesinin ise 29/12/2014 tarihli ikrardan hiç bahsetmediğini,
İlk derece mahkemesinin 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki gerekçesinin hatalı olduğunu, istinaf incelemesi sonucu verilen kararın temyiz yolu açık olmak üzere verildiğini, kararın temyiz edildiğini ve temyiz itirazlarının reddi sonucunda yasal süre içerisinde yargılamanın iadesi davası açıldığını, söz konusu olayda müvekkillerinin kusursuz olduğunu ve hak arama hürriyetlerini kullandıklarını, ayrıca imzalı belgenin başlı başına yargılamanın yenilenmesini gerektirir bir ikrar olduğunu, vekilin de söz konusu belgeyi imzalama şartı bulunmadığını,
Yargılamanın iadesi davasının yeni bir dava olduğunu, davanın kabulü ile dava hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olsa bile davalının davayı kabul etmesi halinde mahkemece hak düşürücü süre kendiliğinden gözetilerek davanın bu nedenle reddine karar verilemeyeceğini,
TMK’nın 2.maddesine göre de müvekkilinin yasal hakkının hukuka aykırı olarak devredildiğini ve dürüstlük kuralına da uyulmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu 27/04/2021 UYAP tarihli cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; yargılamanın yenilenmesi talebine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/727 Esas sayılı dosyaya hitaben yazılan dilekçenin incelenmesinde; konusunun … ve … Şikayetten Vazgeçme olduğu, konu ve açıklama başlığında “Azillerden baştan beri haberdarım. Ancak diğer aile fertlerinin baskılarından dolayı söyleyemedim. Bir baba olarak kanser ve %94 engelle oğluma ve başında refakatçilik yapan diğer oğluma bunları yaptığıma pişmanım, hisse devir iptal davasını asaleten kabul ediyorum. Tanık …, … imza, olduğu, not: Sağlık sorunlarım nedeniyle bu dilekçeyi …’ın mahkemenize vermesine muvafakat ediyorum” dendiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın “Yargılamanın iadesi” başlıklı 374.maddesinde, yargılamanın iadesi kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı istenilebileeği,
Dolayısıyla, bir karar henüz kesinleşmemiş ise 6100 sayılı HMK’nın 375. maddesinde sayılan sebeplerden biri mevcut olsa bile, hüküm kesinleşmeden önce yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyeceği,
6100 sayılı HMK’nın “yargılamanın iadesi sebepleri” başlıklı 375. Maddesinde ise; yargılamanın iadesi sebepleri;
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş veya karara katılmış bulunması.
c) Vekil veya temsilci olmayan kimselerin huzuruyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması.
ç) Yargılama sırasında, aleyhine hüküm verilen tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin, kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması.
d) Karara esas alınan senedin sahteliğine karar verilmiş veya senedin sahte olduğunun mahkeme veya resmî makam önünde ikrar edilmiş olması.
e) İfadesi karara esas alınan tanığın, karardan sonra yalan tanıklık yaptığının sabit olması.
f) Bilirkişi veya tercümanın, hükme esas alınan husus hakkında kasten gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunun sabit olması.
g) Lehine karar verilen tarafın, karara esas alınan yemini yalan yere ettiğinin, ikrar veya yazılı delille sabit olması.
ğ) Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.
h) Lehine karar verilen tarafın, karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması.
ı) Bir dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ikinci davada, öncekine aykırı bir hüküm verilmiş ve bu hükmün de kesinleşmiş olması.
i) Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması, olarak belirtilmiş,
6100 Sayılı HMK’nın 376. maddede ise, taraflar dışında üçüncü kişilerin yargılamanın iadesini istemesi durumu düzenlenmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt V, s. 5165).
Belirtmek gerekir ki, karar kesinleşmiş olsa dahi bazı yargısal hatalar çok ağır olabilir, toplum vicdanını derin bir şekilde zedeleyebilir ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırabilir. Bu ağır ve kabulü zor hataların karar kesinleştikten sonra anlaşılması hâlinde dahi, kararı ayakta tutmaya çalışmak, kesinleşmenin amaçladığı hukuki güvenliği zedeleyecek, hukuk barışını bozacak, adalet hissine dokunacaktır. Yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise bu tür kararlara karşı olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi (veya yargılamanın yenilenmesi ya da iade-i muhakeme) yolu kabul edilmiştir (Özekes, M.: Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2323, 2324).
Yargılamanın iadesi sebepleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 375. maddesinde (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun m. 445) sınırlı olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı, yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Bir başka deyişle, maddede sayılan yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez (Kuru, s. 5171).
Somut olaya gelince, bilindiği üzere kesin hükme bağlanmış olan bir davaya bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur. Davacı yanca, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21/09/2017 tarih ve 2015/728 Esas 2017/618 Karar sayılı kararı ile davalılardan …’ın vekaletten azledilmesine rağmen kendilerine ait hisseleri diğer davalılara usulsüz bir şekilde devredildiğinden bahisle limited şirket hisse devirlerinin iptali ile adlarına tesciline yönelik açılan davanın mahkemece reddedildiğini, süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulduğunu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğini, verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğini, ancak yargılamadan sonra davalı …’ın vekaletten azli başından beri bildiğine ilişkin sunmuş olduğu dilekçe kapsamında davayı kabul ettiğinden kabul beyanı gözetilerek yargılamanın iadesi talep edilmiştir.
İlk derece mahkemesince her ne kadar davacı yanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde yargılamanın iadesi yoluna başvurulmadığı yönünde değerlendirmesi yapılmış ise de, mahkemece temyize tabi olmayan karar yönünden taraflara temyiz hakkının tanınmış olması Anayasa Mahkemesi’nin emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere hak kaybına yol açması söz konusu olamayacağından ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacıların vekili olan …’ın gerçekte davacılar tarafından vekaletten azledildiğini daha önce öğrendiği ve bu nedenle de yukarıda değinilen imzasız belge ile bu hususu mahkemeye sunduğunu bildirdiğine ilişkin davacı yanın iddiasının, başlıbaşına yargılamanın yenilenmesini gerektirir bir olgu olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir. Zira, söz konusu belge ne HMK’nın 375/1-c.maddesinde belirtilen belgedir, ne de HMK’nın 375/1-h.maddesinde düzenlenen hilenin varlığına delil olabilecek bir belge vasfındadır. Davalı … tarafından imzalanan bu belge davayı gören mahkemenin kendisi lehine karar verilmesine etkisi olan hileli bir davranışta bulunduğunu da göstermemektedir. Tüm dosya kapsamından da davalı …’ın hileli ve hukuka aykırı bir davranışı olduğu görülmemektedir. Sunulan belge içeriği dikkate alındığında söz konusu ifadelerin mahkemenin kararına etki eden bir hile veya yargılamanın iadesi sebebi olarak nitelendirilmesi de söz konusu olamayacaktır. Davacıların iddiasının aksine ilk derece mahkemesince ve Dairemizce istinaf aşamasında davacı yanın iddiaları değerlendirilmiş olup, davalının tarihsiz dilekçesi içeriği de hukuken ikrar olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir. Yine davacı yanca davalının davayı kabul ettiği gerekçesiyle yargılamanın iadesi talep edilmiş ise de, HMK’nın 310.maddesinde kabulün ancak hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği düzenlemesi karşısında kabulün ancak asıl davanın görülmesi esnasında değerlendirilmesi gerekmekte olup, kesin hüküm niteliği kazanmış dava konusu olayda da davanın kabulü de söz konusu olamayacağı gibi yargılamanın iadesi halleri yasada sınırlı olarak sayılmış olup, söz konusu davacı yanın iddiası da bu kapsamda yer almadığından bu hususun da yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak kabul edilemeyeceği tartışmasız olduğundan açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, davalılardan … Eğitim ve Öğretim A.Ş. Yönetim Kurulu’nun yukarıda değinilen işbu davaya yönelik kabul beyanını içeren 24/01/2021 tarihli ve 2021/1 sayılı Yönetim Kurulu kararına ise; sözkonusu kararın 24/01/2021 tarihli ve 2021/2 sayılı Yönetim Kurulu kararı ile iptal edildiği ayrıca söz konusu karar da diğer davalıların imzasının da yer almadığı gözetildiğinde söz konusu belgelere de itibar edilmesi mümkün değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin yargılamanın yenilenmesi talebinin reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı …’dan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacı …’tan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 20/04/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.