Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/996 E. 2022/581 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/996 Esas 2022/581 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/996
KARAR NO : 2022/581

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2020
NUMARASI : 2017/413 Esas 2020/179 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Limited Şirket Ortaklığından Çıkarılma
DAVA TARİHİ : 05/06/2017
KARAR TARİHİ : 11/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/05/2022

Taraflar arasındaki limited şirket ortaklığından çıkarılma istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin toplam sermayesinin 4.000.000,00 TL olup, 40.000 paydan oluştuğunu, 30.000 adet paya malik olan dava dışı …’ın sermayenin %75’ine, 5.000 adet paya malik olan davalı …’ın sermayenin %12,5’ine, 4.400 adet paya malik olan dava dışı …’ün sermayenin %11’ine ve 600 adet paya malik olan …’nın sermayenin %1,5’ine malik olduğunu, davacı şirket tarafından 31/03/2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında şirket sermayesinin %12,5’ine malik olan …’ın 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 640’ıncı maddesinin üçüncü fıkrası hükmü mucibince haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılması yönünde toplantıya iştirak eden ortakların oybirliğiyle karar alınmış olduğunu, davalı …’ın 20/06/2011 tarihli genel kurul kararıyla şirketi tek başına temsile yetkili kılındığını, davalının kendisine verilen bu yetkiye istinaden şirket adına muhtelif bankalarda yüksek meblağlı krediler kullanmış olduğunu, müvekkili şirket nezdinde payların çoğunluğuna sahip olan dava dışı …’ın davalı tarafından alınan bu krediler için kefil olduğunu, davalı tarafından şirket varlığının ve söz konusu kredilerin şirket yararına kullanıldığı hususunda ciddi birtakım kuşkuların hasıl olması üzerine davalının şirketi tek başına temsil yetkisinin 01/09/2015 tarihli genel kurul kararıyla kaldırıldığını, temsil yetkisinin kapsamına giren işler bakımından davalı yanında diğer müdürlerden en az birisinin imzasının gerekli kılındığını, bu kararın alınmasından kısa bir süre sonra davalının şirket bünyesinde usulsüz işlemlerinin ortaya çıkacağı kaygısıyla müdürlük görevinden istifa ettiğini, istifa ettikten sonra şirkete hesaplarında, ticari defter ve belgelerde yapılan incelemede farklı zamanlarda her biri suç teşkil edecek sayısız suiistimallerinin tespit edildiğini, şirket hesabından kendi hesabına defalarca yüklü miktarlarda havale gerçekleştirdiğini, özel harcamalarını şirket bünyesinden karşıladığını, şirkete herhangi bir fayda sağlamayacak taşınmazları gerçek değerinin üzerinden satın aldığını, müdürlükten istifa ettikten sonra şirketin ana sözleşmesine ve TTK’nun haksız rekabete ilişkin hükümlerine aykırı olarak, davacı şirket ile aynı faaliyet alanında … … Danışmanlık Tic. Ltd. Şti. isimli bir şirket kurmuş olduğunu, kötüniyetli olarak şirketi zarara uğrattığını, suç teşkil eden eylemleri nedeniyle hakkında şikayetlerde bulunulduğunu, söz konusu eylemlerle ilgili davalı hakkında devam eden soruşturma ve kovuşturma dosyalarının bulunduğunu, bunun yanı sıra şirketi uğratmış olduğu zararlara ilişkin olarak dava dışı … tarafından Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/171 esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine şirket müdürlerinin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasının açılmış olduğunu, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ortaklık ilişkisinin sürdürülemez hale geldiğini, taraflar arasındaki güven ilişkisinin telafi edilemez biçimde zarar gördüğünü belirterek tüm bu açıklamalar karşısında davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına, TTK’nın 612/2. maddesi uyarınca çıkartılan ortağın paylarının şirkete devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkilinin davacı şirket ortaklığından çıkarılmasının hukuki dayanaktan ve haklı sebepten yoksun olduğunu, TTK’nun 640. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen haklı sebeplerin mevcut olmadığını, müvekkilinin bankalardan aldığı yüksek meblağlı kredilerin kullanılmasında şaibe olduğuna dair davacı iddiasının somut dayanağının bulunmadığını, dava dışı …’ın müvekkili tarafından kullanılan kredilere kefil olup, bahse konu ortağın kefil olduğu kredileri denetleme ve kontrol etme yükümlülüğünün olduğunu, kullanılan kredilere ilişkin hukuki bir mesuliyet söz konusu olsa bile bu mesuliyetin kredilere kefil olan dava dışı …’a ait olacağını, müvekkilinin şirket hesaplarından kendi şahsi hesaplarına para aktardığına dair davacı iddiasının da somut verilere dayanmadığını, bunun aksinin Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/171 esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda ispat edildiğini, aynı iddialarla Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda müvekkili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, kendi ve akrabalarının özel harcamalarını şirket bünyesinden karşıladığı iddiasının maddi dayanaktan yoksun olduğunu, kıymetinin üzerinde meblağlar ödenerek taşınmaz satın alındığı iddiasıyla ilgili olarak bu hususun Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/171 esas sayılı dosyasında alacak davasına konu edildiğini, kesinleşmiş bir hüküm bulunmadığını, Polatlı 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/20 esas sayılı dosyasında yargılamanın sürdüğünü ve Ankara C.Başsavcılığının 2017/102142 soruşturma sayılı dosyasında da buna ilişkin soruşturmanın yürütüldüğünü, verilen bir ceza kararının ve alacak hükmünün bulunmadığını, davalının şirketi zarar uğrattığına dair hiçbir somut delilin mevcut olmadığını, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin şirketi zarar uğratma kastıyla hareket etmediğinin rapor edildiğini, şirketin diğer ortaklarının söz konusu alım-satım işlemlerinden haberdar olduğunu, dolayısıyla bu yöndeki iddialarının kötü niyetli gerçek dışı iddialar olduğunu, müvekkilinin aynı konuda ve bölgede faaliyet gösteren başka bir limited şirket kurmak suretiyle rekabet yasağına aykırı hareket ettiği iddiasının da yasal dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin bahse konu şirketi açtığı tarihte davacı şirket nezdinde müdür sıfatıyla görevinin bulunmadığını, müvekkilinin alış fiyatından düşük bedelli mal satmak suretiyle davacı şirketi zarara uğratmış olduğuna dair iddianın doğru olmadığını, Ankara 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 016/171 esas sayılı dava dosyasına sunulan bilirkişi raporu ile davalının Ticaret Hukuku rekabet ilkelerini ihlal ettiğine dair bir kanaat ileri sürülmediğini, aynı faaliyet içerisinde yer alması ve bu yönde yeni bir şirket kurmasının anayasal çalışma hakkı sınırlarında olduğunun kabulü gerektiğini, davalının … şirketini kurmasından sonra davacı şirketi zarara uğratır bir ticari faaliyeti olmadığı gibi haksız rekabet teşkil edecek bir eyleminden ve faaliyetinden de ne dava dilekçesinde ne de başka bir kurumca verilmiş karardan söz edildiğini, asılsız iddialar olduğunu, davalının şirket müdürlüğünden 12/01/2016 tarihinde istifa ettiğini, 20/01/2016 tarihinde kendi adına … Savunma … Ltd. Şti.’ni kurduğunu şirket müdürlüğünden istifa ettikten sonra, ortaklığı devam ederken aynı konuda faaliyet gösteren bir şirket kurmasına kanuni bir engelin bulunmadığını, … firması ile yapılan sözleşme ile şirketin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin olarak isnat edilen bu işlemde hukuka aykırılık ve şirket zararına davalının hiçbir dahlinin mevzu bahis olmadığının, davacının iddiasının aksine şirketi zarara uğratan bir satışın söz konusu olmadığını bilakis alacağın asıl borçlusundan alacağını tahsil yoluna gitmeyerek şirket adına kazanıma engel olan şirket yetkililerinin sorumluluğunun söz konusu olduğunun, müvekkili aleyhine verilmiş ve kesinleşmiş bir ceza hükmünün bulunmadığını, TTK 641 ve …’ın ortaklık sözleşmesi ile hisse karşılığı müvekkile ödemeyi taahhüt ettiği bedellerin ödenmemesi nedeniyle talep haklarını saklı tuttuklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı ortak tarafından şirket adına ve hesabına yüksek meblağlı kredilerin çekildiği ve söz konusu kredilerin şirketin amacına uygun olmadığı iddiasıyla kullanıldığı iddiası ile ilgili olarak bu iddiaları desteklemeye yeterli delil bulunmadığından ayrıca davalı ortağın şirket yöneticisi olduğu dönemde şirketin amacına katkı sağlamayacak taşınmazları rayiç bedellerinin çok üstünde bedel ödemek suretiyle satın aldığı iddiası yönünden ise sorumluluk davasının konusu olması nedeniyle itibar edilmediğini,
Davalı ortağın aynı konuda ve bölgede faaliyet gösteren bir başka şirket kurmak suretiyle rekabet yasağına aykırı hareket ettiğine dair iddia ile ilgili olarak mahkemece yapılan değerlendirmede limited şirketlerde rekabet yasağının TTK’nın 613 ve 626 maddelerinde düzenlendiği limited şirketler bakımından rekabet yasağının aksi şirket mukavelesinde kararlaştırılmadığı sürece yalnız şirket müdürlerine şamil olacağı, şirket müdürlerinin şirketin tüm ortaklarının yazılı olarak icazet vermedikleri sürece şirketle rekabet oluşturacak türden bir faaliyette bulunamayacakları, davacı tarafça davalı tarafından aynı konuda faaliyet gösteren … Savunma … Ltd. Şti. unvanlı bir şirket kurduğu ve aynı konuda ve bölgede faaliyet gösterdiği, rekabet yasağına aykırı hareket ettiği iddiasında bulunduğu, davalı tarafça şirketin kurulduğu tarihte davalı ortağın müdür sıfatına haiz olmadığı, rekabet yasağına aykırılık teşkil etmediği savunmasında bulunulduğu, davalı ortağın müdürlük görevinden istifasının üzerinden sekiz gün geçmişken davacı şirket ile aynı konuda ve bölgede faaliyet gösteren bir şirket kurduğu, bu haliyle dava dışı şirketin kurulmasına ilişkin çalışmalarına henüz müdürlük görevi sona ermeden önce başlamış olduğuna ilişkin kuvvetli şüpheleri beraberinde getirdiği, sekiz gün sonra kurulma durumu nazara alındığında kurulmaya ilişkin faaliyetlerinin müdürlük görevinin devam etmekte olduğu dönem içerisinde başladığı, bu haliyle rekabet yasağına aykırılık bulunduğu, haksız rekabet ile rekabet yasağının ayrı ayrı kurumlar olduğu, davalı ortağın işlemlerinin haksız rekabet olarak değerlendirilmediği, rekabet yasağına aykırılık çerçevesinde değerlendirildiği ve dosya kapsamı itibariyle rekabet yasağına aykırılık durumunun oluştuğu, ortaklıktan çıkarılma hususunda bu nedenle haklı sebebin oluştuğundan davanın kabulü ile davalının davacı şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun kabulünün mümkün olmadığını, raporda taşınmaz alımına ilişkin kök işlemlerin denetlenmediğini, bilirkişi raporunda zarar gözüken yıllarda alınan makine, teçhizat tutarından hiç bahsedilmediğini, müvekkili tarafından davacı şirkete borç verildiğini, bilirkişi raporunda bu yönde de inceleme yer almadığını, 2013 yılı Haziran ayında … Bankası hesabından çekilen 3.000.000 USD ve 1.574.000,00 TL tutardan 2013 yılı Eylül Ayında … Savunmaya avans hesabından, ortaklar kontejyanından çalışan … gibi personellere yapılan ödemelerden de raporda bahsedilmediğini, …’ya zararına yapıldığı iddia edilen satışla alakalı olarak nasıl tespit yapıldığının anlaşılamadığını, fatura ve transit ticari evrakları görülmeden bu satışın gerçekleştiğinin ispattan uzak olduğunu, ilgili firmadan talep edilmesi gerektiğini, transit ticaret 2 parti halinde gerçekleştirildiğinden kesilen faturaların ve transit ticaret evraklarının mahkemeye sunulması gerektiğini, firmaca bu belgelerin arz etmekten acizse ilgili yerlerden celbinin gerektiğini, 2013, 2014 ve 2015 yılı banka muavin defterleri incelendiğinde bahse konu arazilerin nasıl ve kimin için alındığının ortaya çıkacağını, bilirkişi tarafından bu hususta özel inceleme yapılması gerektiğini,
Şirketten kâr payının yanı sıra davalının vermiş olduğu borçlar nedeniyle 2.000.000,00 TL (yasal faizler hariç) alacaklı iken ortaklıktan çıkma payının ödenmemesi adalet ilkesine aykırılık teşkil ettiğini,
Ayrıca müvekkilinin farklı şirket kurmasının haksız rekabet olarak gösterilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, diğer dava açan ortağında aynı sebeplerle faaliyet gösteren şirketinin bulunduğunu, safahatta tüm beyanlarında çıkmayı kabul etmediklerini, çıkma kabul edilse de çıkma bedelinin hesap edilmesinin gerektiğini, bilirkişi raporlarına karşı itirazlarında genel olarak hep itirazlarında açık ve net iken gerekçeli kararın 6.sayfasının 3.paragrafında çıkma payı ile ilgili değerlendirme yapılmadığı gerekçesinin kesin olarak hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesikararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; limited şirket ortaklığından haklı sebeple çıkarılma istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
TTK’nun 640. maddesinde; şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararıyla şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebileceği, çıkarma kararına karşı ortağın, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren 3 ay içinde iptal davası açabileceği, şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebeplere dayanılarak şirketten çıkarılması halinin saklı kalacağı düzenlenmiştir.
Öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ek raporda özetle; davalı ortak tarafından şirket adına ve hesabına yüksek meblağlı kredilerin çekildiği ve söz konusu kredilerin şirketin amacına uygun olmayan şekilde kullanıldığına yönelik iddianın somut delillerle desteklenmediği, davalı ortağın şirket yöneticisi olduğu dönemde şirketin hesabından kendi hesabına yüksek miktarda para aktardığına dair somut bilgi belgeye tesadüf edilemediği, davalı ortağın şirket yöneticisi olduğu dönemde şirketin amacına katkı sağlamayacak taşınmazları rayiç bedellerin çok üstünde bedeller ödemek suretiyle aldığı ve şirket yöneticisi olduğu dönemde … Sistemleri Anonim Şirketi ile yaptığı işlem sonucu şirketi zarara uğrattığına dair davacı iddialarının değerlendirme kapsamı dışında kaldığını, davalı ortağın aynı konuda ve bölgede faaliyet gösteren bir başka şirket kurmak suretiyle rekabet yasağına aykırı hareket ettiğine dair davacı iddiasının yerinde olduğu, her ne kadar davalı ortağın aynı konuda ve bölgede faaliyet gösteren dava dışı … … Danışmanlık Ticaret Limited Şirketi kurulduğu esnada davacı şirket nezdinde yürüttüğü müdürlük vazifesi sona ermiş olduğundan, söz konusu şirket kurma eyleminin rekabet yasağına aykırı olmadığı düşünülse de limited şirket müdürlerinin müdürlük vazifelerinin devam ederken fiilen başlamış veyahut temelini atmış oldukları işlemin görev sürelerinin sona ermesini izleyen kısa bir müddet zarfında şirkete rekabet anlamına gelecek sonuçlar doğurması halinde müdürlerin görevleri sırasında rekabet yasağına aykırı hareket etmiş olduklarının kabulü gerektiğini, bu nedenle limited şirket ortağının şirketten çıkarılması için haklı sebep teşkil ettiğini, davalı ortağın şirketten çıkarılmasına karar verilmesi halinde şirketin 2016, 2017 ve 2018 kurumlar vergisi beyannameleri ve yevmiye defteri incelendiğinde kurumun zararda olduğunun görüldüğünü, ayrıca öz kaynak açısından da kurum değerlendirildiğinde şirketin borçlu olduğunun gözüktüğünü, bu nedenle ortağı ayrılma akçesi verilmeyeceği kanaatinde oldukları belirtilmiştir.
Mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarının incelendiğini, şirketin sermayesinin 4.000.000,00 TL olup tamamının ödendiğini, 2011 döneminde 910.528,53 TL olan öz varlığın 2012, 2013 ve 2014 yıllarında artarken 2015 yılında düşmeye başladığını, 2016 yılında -1.840.575,01 TL olup, sermayesinin tamamını kaybeden şirketin borca batık olduğunu, şirketin 2012 – 2013 döneminde kâr ederken diğer her dönem sonunda zarar ettiğini, şirketin arazi ve arsalarının kaydi değerinin toplam 8.708.000,00 TL’ye ulaştığını, 2 ayrı ekspertiz raporuna göre iktisat tarihinde en fazla yaklaşık 200.000,00 TL değerinde olan tarla vasfındaki 5 ayrı arsanın kaydi değerinin 8.708.000,00 TL olup aradaki farkın 8.500.000,00 TL olduğunu, şirketin 2016, 2017 ve 2018 dönemlerinde şirket zarar etmiş olduğundan çıkma payının ödenip ödenmeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiştir.
HMK’nın 26.maddesinde taleple bağlılık ilkesi düzenlenmiş olup 26.maddede hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği, ancak duruma göre talep sonucunun daha azına karar verilebileceği, HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/2.maddesinde ise, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği ve 6100 Sayılı HMK’nın “Duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353/(1)-a.6.maddesinde de (Değişik: 22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halinde duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
Davacı yan, davalının TTK’nın 640/3.maddesi gereğince şirket ortaklığından çıkartılmasını ve TTK’nın 612/2.fırkası gereğince çıkartılan ortağın paylarının şirkete devredilmesini talep etmiş, ilk derece mahkemesince de yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş ve gerekçesinde ise TTK’nın 641 ve …’ın ortaklık sözleşmesi ile hisse karşılığı müvekkiline ödemeyi kabul ettiği bedellerin ödenmemesi nedeniyle bu haklarını saklı tuttuğu ve yargılama aşamasında da bu yönde talepte bulunmadığından çıkma payı ile ilgili değerlendirme yapılmadığı belirtilmiş ise de, dosya kapsamına göre davacının saklı tuttuğu hakların çıkma payına yönelik bulunmadığı gibi bilirkişi heyetinin 25/06/2019 tarihli ek raporuna karşı verilen beyan dilekçesinde açıkça bilirkişi heyetinin çıkma bedeli verilemeyeceğine ilişkin değerlendirmesinin vahim ve hatalı olduğunun açık ve net bir şekilde dile getirildiği gibi istinaf başvuru dilekçesinde de çıkarılma sonucu çıkma payı bedelinin takdir edilmemesinin hatalı olduğunun belirtilmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatlarında da belirtildiği üzere davacı şirket ortağının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesi halinde TTK’nın 641.maddesi gereğince davalı yanın çıkarılmadan kaynaklı çıkma payının karar tarihine yakın değerinin tespiti ile tespit edilen bu değerin davalı yana ödenmesi gerekmektedir. Her ne kadar ilk derece mahkemesince bilirkişi heyetinden alınan raporda davacı şirketin borca batık olduğu tespiti yapılmış ise de, raporun mali müşavir ve öğretim görevlisinden oluşan heyetten alındığı, şirketin bilançosunda menkul ve gayrimenkul mallarının bulunduğu, menkul ve gayrimenkuller üzerinde keşif yapılmak suretiyle heyete alanında uzman bilirkişiler dahil edilmek suretiyle şirket envanterinde yer alan menkul ve gayrimenkullerin değerinin karar tarihine yakın değerlendirilmediği anlaşılmakla alınan raporun bu yönüyle denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır (Emsal mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 08/01/2018 tarih 2016/6258 Esas 2018/58 Karar Sayılı İçtihatı).
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince çıkma payının belirlenmesi yönünde karar tarihine yakın şirketin bilançosunda yer alan menkul ve gayrimenkullerin tespiti ile alanında uzman bilirkişi heyetinden karar tarihine yakın değer belirlemesi yapılarak davalının çıkma payı bedelinin tespiti gerekirken ilk derece mahkemesince bu yönde araştırma yapılmadan hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, davalı yanca şirketin diğer ortaklarının da davacı şirketle aynı faaliyet alanı içerisinde başka şirketler kurulmak suretiyle rekabet edildiği iddia edilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu yönde araştırma yapılmamış olması da yine yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli nitelikte davaya konu delillerin toplanmadığı ve değerlendirilmediği anlaşılmakla 6100 Sayılı HMK’nın 22/07/2020 tarih ve 7751 Sayılı Yasa’nın 35.maddesi ile değişik 353/(1)-a.6.maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE,
2-Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2020 tarih ve 2017/413 Esas 2020/179 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya tarafa iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/05/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.