Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/982 E. 2022/787 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/982 Esas 2022/787 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/982
KARAR NO : 2022/787

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2020
NUMARASI : 2015/455 Esas 2020/296 Karar
TEMLİK EDEN DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ :13/07/2015
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı temlik alan davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalıların icra takibine itirazının iptaline, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, icra takibinde talep edilen tutarın murisin kefalet limitini aştığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalıların murisi …’ün genel kredi sözleşmelerinde müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, kefaletin, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine uygun olduğu, davalıların murisinin 20/04/2011 tarihinde vefat ettiği, davalı mirasçıların muris kefilin kefil olarak imzasının bulunduğu sözleşmeler kapsamında ölüm tarihinden önce kullandırılan kredilerin ölüm tarihine kadar doğmuş faiz ve ferilerinden sorumlu oldukları, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davaya konu icra takibinde talep edilen alacakların ve deposu talep edilen gayri nakdi alacakların davalıların murisinin kefaletinin bulunmadığı sözleşmelerden kaynaklandığı, vefat tarihi itibariyle asıl borçlu şirketin borç kaydının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Temlik alan davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hesap kat ihtarnamesine rağmen borç ödenmediğinden icra takibi başlatıldığını, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, hesap kat ihtarnamesinin taraflar arasındaki sözleşmeye göre vadesinde ödemelerin yapılmaması veya tahsilatın güçleşmesi durumunda kredinin durdurulduğunu, alacağın tamamının yasal yollardan tahsil edilmeye başlanacağını, tüm kredinin muaccel kılınacağını kredi kullanıcısına bildirilen ihtarname olduğunu, hesap kat ihtarnamesinin murisin vefatının üzerinden 4 yıl geçtikten sonra keşide edilmesinin borcun da murisin vefatından sonra doğduğu anlamına gelmeyeceğini, murisin vefatından önce doğmuş borç için murisin vefatından sonra hesap kat ihtarnamesi keşide edilmesinin borcun ilk doğduğu tarihi değiştirmeyeceğini, borcun doğum tarihinin de, hesap kat ihtarnamesinin keşide edildiği tarih olmayacağını, bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını temlik eden banka tarafından dosyaya ibraz edilen yazıda murisin vefatı tarihinde şirketin gayri nakdi çek riskinin bulunduğunun bildirildiğini, murisin borçlarından dolayı davacı mirasçıların sorumlu olduğunu, murisin kefaletinin asıl borçlunun bankaya olan borçları sona erinceye kadar devam ettiğini, süresi içerisinde itiraz edilmeyen hesap kat ihtarnamenin İİK’nun 68. maddesinde sayılan belgelerden olduğunu, bilirkişi raporlarının çeliştiğini, itirazlarına rağmen ek rapor talepleri hakkında bir karar verilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın kısmen iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarları, Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/11729 sayılı takip dosyası, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 13/06/2017 tarihli rapor, bankacı bilirkişiden alınan 11/02/2019 tarihli kök, 09/12/2019tarihli ek bilirkişi raporu, temlik eden banka müzekkere cevabı, alacak temlik sözleşmesi, Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2015/11725 sayılı takip dosyası, davalılar murisinin nüfus kaydı dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/11729 sayılı takip dosya incelendiğinde; davacı alacaklı banka tarafından davalı borçlular ve dava dışı borçlular aleyhine toplam 219.342,19 TL nakit alacağın tahsili, 4.200,00 TL gayri nakit alacağın depo edilmesi talebi ile, davalı borçluların kefalet limiti olan 156.000,00 TL’den sorumlu olmaları kaydıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara 13/06/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçluların 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 22/06/2015 tarihinde icra takibinde yer alan borca ve ferilerine itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı/vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 13/07/2015 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Davacı banka ile dava dışı … … Ltd. Şti. arasında 13/11/2009 tarihli 16.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme limitinin 156.000,00 TL’ye çıkarıldığı, davalılar murisi …’ün sözleşmede 156.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, 26/09/2003 tarih 40.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme limitinin 70.000,00 TL’ye çıkarıldığı, davalılar murisi …’ün sözleşmede 70.000,00 TL limit ile müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, 22/01/2013 tarihli 150.000,00 TL limitli, 31/10/2013 tarihli 200.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmelerinde ise davalılar murisinin kefaletinin bulunmadığı, davalılar murisinin 13/11/2009 ve 26/09/2003 tarihli sözleşmelerdeki kefaletinin sözleşme tarihlerinde yürürlükte bulunan mülga BK’nun 484 vd. maddelerinde yer alan şekil koşullarına uygun olduğu dosya içeriğiyle sabittir.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, davacı bankanın dava tarihi itibarıyla 156.000,00 TL kefalet limiti esas alındığında 169.172,94 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
Alınan ikinci bilirkişi kök raporunda, davalı mirasçıların ancak murisin ölümü anındaki borçlardan ve bu borca ilişkin kendi temerrütlerinin sonuçlarından sorumlu oldukları, kefaletin ölümle sona ereceği, ölüm tarihinden sonraki borçların ölen kefilin sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı, murisin hesap kattan önce vefat ettiği belirtilmiş, ek raporda ise kefilin vefat ettiği tarihte borç kaydı tespit edilemediği bildirildiğinden davalıların borçtan sorumlu olmadığı, murisin vefat tarihinde asıl borçlu şirketin borç kaydının bulunmadığı, takibe konu borcun davalıların murisi kefilin kefaletinin bulunmadığı sözleşme kapsamında kullandırılan kredi borçlarından kaynaklandığı için davalıların borçtan sorumlu tutulamayacakları yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, bir kısım sözleşmede davalılar murisinin müteselsil kefil sıfatıyla imzasının yer aldığı, kefilin hesap kat tarihinden önce, 20/04/2011 tarihinde vefat ettiği, kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı tarafından kredi hesabının kat edildiği, alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, davalıların icra takibindeki borcun tamamına itiraz etmeleri üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
İstinaf itirazları kapsamında uyuşmazlık, davalılar murisinin ölüm tarihi olan 20/04/2011 tarihinde davacının dava dışı asıl borçlu şirketten, murisin kefalet imzasının yer aldığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacağı bulunup bulunmadığı, alacak var ise, takip tarihi itibarıyla miktarı, davalıların icra takibine itirazlarının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Temlik alan davacı vekilinin istinaf itirazı incelendiğinde, kefalet ölüm ile son bulur. Bir başka anlatımla kefilin ölüm tarihinden sonra kullandırılan kredilerden kefilin sorumlu olduğu ileri sürülemeyecektir.
Somut olayda, yargılama aşamasında alınan ikinci bilirkişi raporu ekinde yer alan BCH kredi ekstresinden davalılar murisinin vefat ettiği 20/04/2011 tarihinde davacı banka alacağının sıfır olduğu görülmüştür. Alınan ikinci bilirkişi kök ve ek raporunda da murisin vefat ettiği tarihte asıl borçlu şirketin herhangi bir borç kaydı bulunmadığı tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yargılama aşamasında alınan ikinci bilirkişi kök ve ek raporu ile davalılar murisi olan kefilin vefat ettiği tarihte davacı bankanın dava dışı asıl borçludan herhangi bir alacağı bulunmadığı, kefil olan murisin vefat tarihinden sonra doğacak borçlardan herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, davalıların icra takibine itirazlarının haklı olduğu gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden temlik alan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Temlik alan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcı ile 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 301,40 TL’nin temlik alan davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Temlik alan davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/06/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.