Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/973 E. 2022/823 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/973 Esas 2022/823 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/973
KARAR NO : 2022/823

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/03/2020
NUMARASI : 2019/589 Esas 2020/201 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararının Geçersizliğinin Tespiti ile Kayyım Atanması
DAVA TARİHİ : 08/11/2019
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/06/2022

Taraflar arasındaki genel kurul kararının geçersizliğinin tespiti ile kayyım atanmasına ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin iki ortaklı eşit hisseli olarak kurularak 25/02/2016 tarihinde ticaret siciline tescil edildiğini, müvekkilinin şirketin ortağı olduğunu, 2017 ve 2018 yıllarına hiçbir genel kurul toplantısı yapılmadığını, diğer 01/04/2016, 01/08/2016 ve 04/09/2019 tarihli genel kurul toplantılarının içeriğinin yalnızca adres değişikliği ve hisse devrini ihtiva ettiğini, karar alınmadığını, şirket müdürünün işlerinin onaylanması ve ibrasının genel kurul yapılmadığından gerçekleşmediğini, müdürün çeşitli yıldırıcı korkutucu davranışlar ile müvekkiline bilgi verilmediğini, şirket kâr ettiği halde etmediğinin ileri sürüldüğünü, 04/09/2014 tarihinde müvekkilinin hissesinin bir kısmının adete psikolojik şiddet kullanılarak müdüre mecburen devredildiğini, farklı şirketlerden kiralanan araçlardan kendisine tahsis edilen içinde özel eşyaları varken yedek anahtar kullanılmak suretiyle park ettiği yerden davalı müdürün sahibi olduğu şirketin çalışanı … tarafından davalı müdürün talimatıyla kendisine haber verilmeden alındığını, bu nedenle karakola başvurduğunu, iki ortaklı bir şirkette ortaklardan biri olan müdürün diğer ortağa karşı bu şekilde davranmasının yerinde olmadığını, müdürün davalı şirketin menfaatlerini korumadığını, rekabet yasağına aykırı davrandığını, özenle bağlılık yükümlülüğüne aykırı davrandığını, müdürün kanuni zorunlu görevlerini yapmadığını, emredici hükümlere aykırı davrandığını, şirketin kuruluşundan bugüne kadarki tüm yönetim yıllık faaliyet raporlarını, denetim raporlarını ve finansal tablolarını istediği halde müvekkiline bildirilmediğini, davalı müdürün tek ortağı ve sahibi olduğu dava dışı … Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile ortağı olduğu davalı şirket arasında yapılan hukuki muamele ve işlerin finansal tablolara girmeyen bağlantıların şirketten birine kefil olması, taahhüt ve işlemlerin neler olduğunu ayrıntılı olarak açıklanmak suretiyle taraflarına bildirilmesini istedikleri halde bu taleplerinin de yerine getirilmediğini, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketin temel faaliyetlerini teşkil eden kitap, eser ve uygulamaların isim ve fikir sanat eserleri haklarının müvekkiline ait olduğunu, 24/02/2016 tarihindeki sözleşmede bu durumun açıkça yer aldığını, sözleşmeden kaynaklanan müvekkilinin haklarının ödenmediğini, sözleşmenin ihlal edildiğini, bu durumun yapılacak inceleme ile ortaya çıkacağını, bir kısım taleplerinin cevapsız bırakılmak suretiyle ve verilen cevaplar çarpıtılarak kendilerine cevap verildiğini, davalı müdürün avukatı kanalıyla kendilerine verilen cevapta “şirketin iki ortağı bulunmakta olup her üç genel kurul da TTK’nın 417. maddesi uyarınca çağrısız usulde yapıldığının” bildirildiğini, yukarıdaki açıklamalarda belirttikleri üzere 2017 ve 2018 yılında genel kurul yapılmayarak davalı şirketin organsız bırakıldığının anlaşıldığını, müvekkiline tahsis edilmiş aracın kiralanmasının ve kaçırılmasının aynı mekanda faaliyet gösteren şirket müdürünün sahip olduğu dava dışı … Yayın Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapıldığının iddia edildiğini, bu iddianın da vahim olduğunu, söz konusu aracın davalı şirket tarafından kiralanıp bedelinin ödendiğini, basiretli ve özenli şirket müdürünün böyle bir davranış içinde olmaması gerektiğini, yine cevapta davalı şirketin TTK’nın 608. maddesine göre şirketin kâr dağılımı yapılabileceği koşullarının oluşmadığının bildirildiğini, bu hususun da doğru olmadığını, yine cevapta “Tarafınızca müvekkil arasında imzalanan taahhütname ile müvekkile ticari faaliyetleri konusunda muvafakat verdiğimiz açıktır. Bu kapsamda şirket ana sözleşmesinde de özel bir hüküm ve yasak bulunmamaktadır.” denildiğini, bu cevapla da davalı müdürün rekabet yasağını ihlal ettiğini kabul ettiğini, müdürün rekabet yasağından muaf tutulmak sebebi olarak müvekkili tarafından imzalanıp / imzalanmadığı ve içeriği bilinmeyen bir taahhütnameden bahsedildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla böyle bir taahhütname olsa bile şeklen kanunun emredici hükümlerine ve iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, özellikle birden çok şirkette ortak olan ve bazılarında müdür olan bir kişinin şirketteki ortağının haklarını bertaraf etmek veya şirketin içini boşaltmak amacıyla bu hususu ileri sürmesinin kabul edilemez olduğunu, davalı müdürün herhangi bir faaliyet raporunu ticaret sicil dosyasına sunmadığını, görünüşte ücret, kâr payı ve avans almadan milyonlarca liralık işler yaparak şirketi yönetmesinin hayatın akışına ters olduğunu, 4 yıl geçmesine rağmen faaliyet raporu alınmadığını, davalının özenli, basiretli şekilde şirketi yönetmediğini, müdürün ortaklar arasındaki güveni ve dayanışmayı sarstığını, şirketi organsız bıraktığını, geçersiz kararlar aldığını, Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalı şirketin sicil dosyasının getirtilmesi gerektiğini, sicil dosyası geldiğinde müvekkili tarafından davalı şirketten talep ettiği bilgilerin bir kısmının cevapsız bırakıldığı ve şirketin organsız kaldığının ortaya çıkacağını, TTK’nın 435/(5). maddesi uyarınca bilginin genel kurul dışında verilmesi amacıyla ayrıca müdürün görevine devam etmesinin gecikmesinin telafisi imkansız zararlar doğma ihtimaline binaen davalı şirkete kayyım atanması lazım geldiğini, bu nedenlerle davalı şirkete gözetim ve denetim kayyımı atanmasına veya doğrudan yönetim kayyımı atanmasına, atanan kayyım tarafından ilk önce müvekkilinin istediği bilgiler ve re’sen istenecek belgelerin şirketin ilk ilk kuruluşundan bu yana sağlanarak bir mali müşavir bilirkişi marifetiyle rapor tanzim edilmesine, geçersiz genel kurul kararlarının geçersizliğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; şirket müdürü olan müvekkilinin süresinde genel kurulları yapmadığı ve yapılmasını engellediğini, TTK’nun 616.maddesinde belirtilen genel kurul yetkilerinin kullanılmasını engellediğini, pay devirlerinin müvekkilinin zorlaması ile yapıldığını, şirketin müvekkili tarafından iyi yönetilmediğini, rekabet yasağının ihlal edildiği gibi bir kısım haksız ve mesnetsiz suçlamalar yöneltilmiş ise de davacının bu iddialarının karşı ihtar ile çürütüldüğünü, davacının buna rağmen kayyım atanması ve genel kurul kararlarının geçersizliği istemi ile işbu davayı açtığını, TTK’nun 617/3.maddesi yollaması ile 410.maddesine göre süresi dolmuş olsa bile müdür tarafından genel kurulun toplantıya çağrılabileceğini, şartların oluşması halinde de aynı yasanın 417.maddesine göre mahkemeden çağrı izni almanın mümkün olduğunu, davacının gönderdiği ihtarnamede ne genel kurul çağrısında bulunulmasını istediğini ne de mahkemeden bu yönde talepte bulunduğunu, davacının haksız ve kötüniyetli şekilde müdürün görev süresinin dolduğu iddiasıyla şirketin organsız kaldığını ileri sürüp kayyım atanmasını istediğini, kayyım atanma şartlarının oluşmadığını, davacının üç yıl süre ile davalı şirketle aynı adreste mukim dava dışı … Yayım Dağıtım Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin işçisi olarak çalıştığını, bu şirketin tek ortağı ve müdürünün müvekkili olduğunu, davacının haksız olarak iş akdini feshettiğini, işvereni olan müvekkile yönelik husumeti nedeniyle iş bu davayı açtığını, yapılan genel kurullarda davacının kar dağıtılması yönünde bir talepte bulunmadığını, davacının her ne kadar özen ve bağlılık yükümü, rekabet yasağından bahsetmiş ise de davacı ile müvekkili arasında imzalanan taahhütname ile müvekkile ticari faaliyetler konusunda yazılı muvafakatler verdiğini, müvekkilinin davalı şirket ile rekabet, özensizlik ve sadakatsizlik teşkil eden eylemleri olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı açmış olduğu işbu dava ile şirketin genel kurul kararlarının tespiti ile şirkete gözetim ve denetim kayyımı atanmasını talep etmiş ise de; söz konusu genel kurul kararlarının çağrısız genel kurul toplantısı sonucunda alındığı ve usulüne uygun olduğu, şirketin davalı olan müdürünün süresinin dolmadığı, gözetim ve denetim kayyımı atanmasını gerektirecek sebeplerin de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde belirtilen delillerin toplanmadığını, davalıların muhasebe kayıtlarını mahkemeye sunmadığını, dava dışı … Şirketinin davalı şirketin gelirlerine el koyduğunu, bu husustaki iddialarının incelenmediğini, davalı …’ın şirkete zarar veren işlemlerinin yeterince araştırılmadığını, davalı müdürün bu davranışları sonucu müvekkilinin alması gereken kar payının azaltıldığını veya gizlendiğini, davalı şirketin müvekkilinin haklarını ödemediğini, davalı müdürün davalı şirkete gelen her ödemeyi kendi şirketi olan … Şirketine aktardığını, kar payı ödenmemesi ve müvekkiline tahsis edilmiş aracın geri alınmasının kötü yönetimin işareti olduğunu, davalı müdürün hesap döneminde müvekkiline psikolojik baskılar kurarak hesap yapılmasının engellendiğini, davalı müdürün kötü yönetimi nedeniyle davalı şirketin satışlarının düşük olup, markanın ve yayınevinin değerini kaybetmesine neden olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kurul kararlarının geçersizliğinin tespiti ile kayyım atanmasına ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ticaret sicil kayıtları, dava konusu genel kurul tutanakları, taraflar arasındaki yazışmalar, yönetim kurulu kararları, vergi beyannameleri vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin 01/03/2016 tarih ve 9022 sayı, 19/09/2019 tarih ve 9912 sayı ile 16/08/2018 tarih ve 9640 sayılı ilanlardan; davalı …’nde davalı ….’ın 2500/4000 hisse ve davacı …’nın ise 1500/4000 hisse sahibi olduğu, davalı …’ın 24/02/2016 tarihinden itibaren 15 yıl süreyle münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, adresinin “…” olduğu görülmüştür.
Davacı vekili, açmış olduğu işbu davada müdürlük görevlerinin yerine getirilmediğini, rekabet yasağına aykırı hareket edildiğini, basiretli bir şekilde şirketi yönetmediğini, müdürün ortaklar arasındaki güveni ve dayanışmayı sarstığını, şirketi organsız bıraktığını, geçersiz kararlar alındığını, müvekkili tarafından davalı şirketten talep edilen bilgilerin cevapsız bırakıldığını, müdürün görevine devam etmesinin telafisi imkansız zararlar doğma ihtimaline binaen davalı şirkete kayyım atanması lazım geldiğini, bu nedenle de davalı şirkete gözetim ve denetim kayyımı atanmasına veya doğrudan yönetim kayyımı atanmasına, atanan kayyım tarafından ilk önce müvekkilinin istediği bilgiler ve resen istenecek belgelerin şirketin ilk kuruluşundan bu yana sağlanarak bir mali müşavir marifetiyle rapor tanzim edilmesini ve geçersiz genel kurul kararlarının geçersizliğinin tespitini istemiştir.
6102 sayılı TTK’nın 410. maddesinde; “Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleriyle ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilir.
Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkan bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.” ,
”Çağrısız Genel Kurul” başlıklı 416. maddesinde, ”Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı varolduğu sürece karar alabilirler. Çağrısız toplanan genel kurulda, gündeme oybirliği ile madde eklenebilir; aksine esas sözleşme hükmü geçersizdir. ”,
TTK’nın 445.maddesinde; “(1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” ,
Aynı yasanın 446. maddesinde, ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir”,
Aynı yasanın 447.maddesi ise; ” (1) Genel kurulun, özellikle;
a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,kararları batıldır. ” hükümleri düzenlenmiştir.
Gelen ticaret sicil kayıtlarına göre davacı, davalı şirketin 2 ortağından biridir. Dava açma hak ve yetkisine sahiptir.
Bilindiği üzere, bir genel kurul toplantısından söz edebilmesi için ana sözleşme ve yasanın öngördüğü yeter sayılarla alınmış bir kararın varlığı gerekli olup, ortaklarca yasal bir genel kurul gerçekleştirilmemiş ise, bu toplantıda alınan kararlar yok hükmünde olacaktır. Ayrıca, toplantı veya karar yeter sayılarının sağlanamadığı, bakanlık temsilcisinin katılmadığı toplantılar da yine aynı şekilde yok hükmünde sayılması gerekecektir. Bir genel kurul usul ve şekil kurallarına uygun olarak yapılmış olsa da konusu imkansız ya da Yasa’nın veya ana sözleşmenin emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına, şirketin temel yapısına ve sermayenin korunmasına dair hükümlere aykırı olan kararlar da batıl sayılacaktır. Yokluğun veya batıllığın tespiti hususunda dürüstlük kurallarına aykırı düşmedikçe olumlu oy vermiş paydaşlar da dahil olmak üzere menfaat sahibi tüm ilgililer herhangi bir süreye tabi olmaksızın dava açabileceklerdir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra somut uyuşmazlığa dönüldüğünde, davalı şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin 01/03/2016 tarih ve 9022 sayı, 19/09/2019 tarih ve 9912 sayı ile 16/08/2018 tarih ve 9640 sayılı ilanlardan; davalı …’nde davalı …’ın 2500/4000 hisse ve davacı …’nın ise 1500/4000 hisse sahibi olduğu, davalı …’ın 24/02/2016 tarihinden itibaren 15 yıl süreyle münferiden şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındığı, dava konusu 01/04/2016, 01/08/2018 ve 04/09/2019 tarihli genel kurullarda davacı ile davalı müdürün hazır bulunduğu ve genel kurulların TTK’nın 416/1.maddesine göre çağrısız olarak yapıldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere TTK’nın 416.maddesi gereğince çağrısız genel kurul toplantısının geçerli olabilmesi için ortakların tümünün toplantıya katılıp, toplantının yapılmasına herhangi bir itirazlarının bulunmaması ve toplantı sonuna kadar da hazır bulunmaları gereklidir. Kanun koyucu çağrısız bir genel kurulun var sayılmasını, bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunmaları ve pay sahiplerinin bu toplantı şekline itiraz etmemiş bulunmaları şartlarının gerçekleşmesi durumunda kabul etmektedir. Tek bir payın sahibi veya temsilcisi hazır bulunmaz veya toplantıyı terk ederse ya da katılıp toplantı şekline itiraz ederse, bir genel kuruldan bahsedilemez. Doktrine göre de, toplantıya katılmayan veya itirazı olan pay sahibinin genel kurulun gidişini etkileyebilecek durumda olup olmaması da durumu değiştirmez (Prof Dr. Erdoğan Moroğlu, TTK.na göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul kararlarının Hükümsüzlüğü, Ankara 1993 Bası . S.76) O halde, TTK.nun 416. maddesinde öngörülen şartlar gerçekleşmeden yapılan genel kurul hukuken yoktur ve alınan kararlar da yoklukla malüldür. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.12.1998 tarih, 1998/7636 E, 1998/7820 K. sayılı, 15.02.1999 tarih, 1998/9105 E, 1999/801 K. sayılı ve 26.2.2001 tarih, 2000/10968 E, 2001/1616 K. sayılı, 31/10/2017 tarih 2016/3685 Esas 2017/5912 Karar sayılı, 17/05/2011 tarih, 2009/12744 Esas 2011/6060 Karar sayılı emsal ilamları). Somut olayda ise, davacı dava konusu genel kurulların tamamına katılmış olup imzasını da inkar etmediğine göre alınan kararların geçersizliğinden söz edilemeyecektir.
Öte yandan davacı, şirketin genel kurul kararlarının tespiti ile şirkete gözetim ve denetim kayyımı atanmasını talep etmiş ise de; söz konusu genel kurul kararlarının çağrısız genel kurul toplantısı sonucunda alındığı ve usulüne uygun olduğu, şirketin davalı olan müdürünün süresinin dolmadığı, gözetim ve denetim kayyımı atanmasını gerektirecek sebeplerin de bulunmadığı, davacı yanca bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğine davalı müdürün rekabet yasağına uygun davrandığına ve diğer iddialarının ispatına yönelik dosyada delil bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/06/2022

Başkan- … Üye – … Üye -… Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.