Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/962 E. 2022/702 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2020
NUMARASI :…
DAVA : İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/10/2017
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ve davalı … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı ile ticari kredi sözleşmesi imzalamadığını, hesap kat ihtarnamesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen anılan davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacı ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, davalı …’un 19/11/2012 tarihli genel kredi sözleşmesini, davalı …’ın ise 17/08/2015 tarihli sözleşmeyi müteselsil kefil olarak imzaladığı, davaya konu taksitli ticari kredinin 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığı, ticari kredili mevduat hesabı ve ticari kredi kartına ilişkin kredinin ise 19/11/2012 tarihinde imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, raporda her ne kadar kredi kartı borcunun 27/08/2015 tarihinden sonra, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklı kredi kullandırımının ise 2016 yılında gerçekleşmesi sebebiyle 17/08/2015 tarihli sözleşmenin akdinden sonraki kredi kullandırımlarından 19/11/2012 tarihli GKS’yi imzalayan davalı …’un sorumlu olmayacağı değerlendirmesinde bulunulmuş ise de, somut uyuşmazlıkta sorumluluk yönünden önemli olan hususun kredilerin hangi sözleşmeye istinaden kullandırıldığı olduğu, salt 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden sonra kredinin kullandırılması sebebiyle, dayanağı olan kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzalayanların sorumlu tutulamayacağı, sadece 17/08/2015 tarihli sözleşmeyi imzalayan kefilin sorumlu olacağı değerlendirmesinin kabulünün mümkün olmadığı, kefalet sorumluluk süresi içerisinde olmak kaydıyla kredinin ne zaman kullandırıldığının bir önemi bulunmadığı, somut uyuşmazlıkta ticari kredili mevduat hesabı ve ticari kredi kartı …’un kefaletinin olduğu 19/11/2012 tarihli sözleşme çerçevesinde kullandırıldığına göre, söz konusu borçtan her iki kefilin de sorumlu olacağı kanaatine varıldığı, taksitli ticari kredinin ise 17/08/2015 tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığından bu krediye ilişkin borçtan sadece 17/08/2015 tarihli sözleşmeyi kefil olarak imzalayan …’ın sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takip dosyasına vaki itirazlarının kısmen iptali ile takibin 25.553,94 TL asıl alacak, 2.388,67 TL işlemiş akdi faiz, 88,63 TL işlemiş temerrüt faizi, 128,86 TL BSMV ve 240,38 TL masraf olmak üzere toplam 28.400,48 TL alacak üzerinden (Davalı … yönünden 20.816,48 TL asıl alacak, 2.134,35 TL işlemiş akdi faiz, 76,60 TL işlemiş temerrüt faizi, 110,51 TL BSMV ve 240,38 TL masraf olmak üzere 23.378,32 TL alacakla sınırlı olmak kaydıyla) devamına, asıl alacağın taksitli ticari kredi borcu olan 4.737,46 TL’sine takip tarihinden itibaren yıllık %30,24 oranında, ticari kredi kartı ve ticari kredili mevduat hesabından kaynaklanan 20.816,48 TL’lik kısmına yıllık %28,08 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’i nispetinde BSMV işletilmesine, itirazın iptaline karar verilen toplam alacağın %20’si oranında hesaplanan 5.680,10 TL (davalı … yönünden 4.675,66 TL ile sınırlı olmak üzere) icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; borçlardan biri için talepleri doğrultusunda karar verilmesine rağmen diğerinin sorumluluğuna ilişkin farklı bir miktar belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu, hiçbir gerekçeye dayandırmadan davalı …’un toplam 23.378,32 TL’den sorumlu olduğuna karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, farklı rakam belirlenmesi ile icra takibi üzerinden iki farklı borç rakamın takip edilmesinin mümkün olmadığını, takibe konu kredilerin 01/01/2012 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığını, davalı …’un bu sözleşmede kefil olarak imzası bulunduğunu belirterek davalı … hakkında verilen ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın davalı … yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının bilirkişi kök ve ek raporunda müvekkilinin sorumlu olmadığına ilişkin tespite itiraz etmediğini, mahkemece lehlerine olan tüm bilirkişi raporları dikkate alınmadan davanın kabulüne karar verildiğini, alınan raporlar ile kullandırılan ticari kredi, ticari kredi kartı ve ticari kredili mevduat hesabının müvekkilinin kefaletinin bulunduğu varsayılan 19/12/2012 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırılmadığı, 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırıldığının tespit edildiğini, tüm borçlardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin dava dışı şirketi devrettiğini, devir sonrasında açılan tüm kredi hesaplarının ve kredi kartlarının kapatıldığını, davacının şirketi devralanlarla 17/08/2015 tarihinde yeni bir genel kredi sözleşmesi imzalayarak yeni kredi kartı çıkardığını, müvekkilinin şirketi devrinden sonra imzalanan genel kredi sözleşmelerinde kefaleti bulunmadığını, davacı bankanın borcun 2012 tarihli sözleşmeden kaynaklandığını ispatlayamadığını, iki ayrı genel kredi sözleşmesi ve ayrı kefiller söz konusu iken her ikisinin de sorumlu tutulmuş olmasının hukukla bağdaşmadığını, asıl borçlu ile davacının anlaşmaya vararak borcun ödenmeye başlandığına ilişkin banka vekilinin beyanının dikkate alınmadığını, hesap kat ihtarnamesinin müvekkiline gönderilmediğini, reddedilen tutar yönünden davalının kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, müvekkili hakkındaki davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 17. İcra Müdürlüğünün 2017/17031 sayılı icra takip dosyası, genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarı, yargılama aşamasında bankacı bilirkişiden alınan 16/05/2019 tarihli kök, 30/10/2019 tarihli ek rapor, ticari hizmetler sözleşmesi, üye iş yeri sözleşmesi, kredi kartı hesap ekstreleri, dava dışı asıl borçlu şirket banka hesap hareketleri, ödeme planı dosya içerisinde yer almaktadır.
Dava, Ankara 11. Tüketici Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemenin 2017/422 Esas 2017/834 Karar sayılı görevsizlik kararının kesinleşmesi ve davacı vekilinin süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi üzerine Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
Dava konusu Ankara 17. İcra Müdürlüğünün 2017/17031 sayılı icra takip dosyası ile davacı alacaklı tarafından davalı borçlular aleyhine toplam 29.077,41 TL nakit alacağın tahsili istemi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçlulara 12/09/2017 tarihinde tebliğ edildiği, 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde davalı …’un 13/09/2017, diğer davalının 18/09/2017 tarihinde takibe konu borca itiraz ettiği, işbu itirazın iptali davasının, itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde, 27/10/2017 tarihinde açıldığı dosya içeriği ile sabittir.
Davacı banka ile dava dışı … … … Ltd. Şti. arasında 19/11/2012 tarihli, 100.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede davalı …’un müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, 17/08/2015 tarihli 200.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinde davalı …’ın müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, 18/10/2016 tarihli 200.000,00 TL limitli, 29/06/2017 tarihli 80.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmelerinde ise davalıların kefaletinin bulunmadığı dosya içeriğiyle sabittir. Anılan sözleşmelerdeki davalıların kefaleti 19/11/2012 ve 17/08/2015 sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nun 583 vd. maddelerindeki şekil koşullarına uygun olduğu görülmüştür.
Yargılama aşamasında banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle alınan bilirkişi kök ve ek raporunda, takibe konu alacağın taksitli ticari kredi, ticari kredi kartı, ticari kredili mevduat hesabından kaynaklandığı, 17/08/2015 tarihinde, aynı tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden ticari kredi kullanıldığı, davalı kefillerin takiple, asıl borçlunun ise 26/07/2017 tarihinde temerrüte düştüğü, takibe konu borcun davalı …’un kefaletinin bulunduğu 19/11/2012 tarihli sözleşmeden kaynaklanmadığı, diğer davalının kefaletinin bulunduğu 17/08/2015 tarihli sözleşmeden kaynaklandığı, takip tarihi itibarıyla davacının davalı …’dan 25.553,94 TL asıl alacak olmak üzere toplam 28.400,48 TL alacağı bulunduğu, kredi kartı harcamalarının 27/08/2015 tarihinden sonraki harcamalar olduğu, KMH kredisinin 17/08/2015 tarihinden sonra kullanıldığı tespit edilmiştir.
Davacı yan genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağı bulunduğunu, davalıların icra takibine itirazının haksız olduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen kararda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcunun ödenmediği iddiası ile davacı banka tarafından davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığı, davalıların yasal süre içerisinde icra takibine konu borca itiraz ettiği hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, takip tarihi itibarıyla davacı bankanın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının bulunup bulunmadığı, alacak var ise miktarı, alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, alacağın davalılardan talep edilip edilemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde, davacı vekilinin istinaf itirazı davalı … hakkında reddedilen ticari krediden kaynaklanan alacağa yöneliktir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen 19/11/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı … müteselsil kefil iken 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde anılan davalının kefaleti bulunmamaktadır.
Yargılama aşamasında banka kayıtları üzerinde yapılan inceleme sonunda düzenlenen bilirkişi kök ve ek raporu ile davacının takip tarihi itibarıyla alacaklı olduğu ticari kredi alacağı davalı …’un kefalet imzasının yer almadığı 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Bir başka anlatımla, somut olayda davalı …’un kefaletinin bulunduğu 19/11/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir ticari kredi alacağı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının takip tarihi itibarıyla davalı …’un kefaletinin bulunduğu 19/11/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ticari kredi alacağı bulunmadığı, ticari kredi borcunun kaynağı olan 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde anılan davalının kefaletinin bulunmadığı, davalı …’un kefaletinin bulunmadığı sözleşmeden kaynaklanan borçtan sorumlu tutulamayacağı gözetilerek ticari kredi alacağı yönünden yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı … vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde; mahkemece yapılan yargılama sonunda davalı … davacı bankanın takip tarihi itibarıyla kredi kartı, KMH ve ticari krediden kaynaklanan toplam alacağından sorumlu tutulmuştur. Davacı vekili tarafından diğer davalı … hakkında kurulan hüküm ve gerekçesine yönelik herhangi bir istinaf itirazı ileri sürülmediği gibi, anılan davalı tarafından da istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Bu durumda kredi kartı, KMH ve ticari kredi borcunun davalı …’ın kefalet imzası bulunup, davalı …’un kefaletinin bulunmadığı 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığına ilişkin anılan davalı yönünden yazılan gerekçenin kesinleştiğinin ve davacı bankayı bağladığının kabulü gerekir. Kesinleşen husus gözetildiğinde ise, bu kez takibe konu KMH ve kredi kartından kaynaklanan alacağın davalı …’ın kefaletinin bulunmadığı, davalı …’un kefaletinin bulunduğu 19/11/2012 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ileri sürülemeyecektir. Aksi durumun kabulü davalıların kefaletlerinin bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçtan da sorumlu olmaları sonucunu doğuracaktır.
Bu durumda, kararın davalı … yönünden kesinleştiği, kesinleşen kısım ile birlikte dava konusu icra takibi ile tahsili talep edilen ticari kredi borcunun yanı sıra, KMH ve kredi kartından kaynaklanan alacağın da davalı …’un kefaletinin bulunmadığı 17/08/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının kabulü gerektiği, anılan sözleşmede davalı …’un kefaleti bulunmadığından bu sözleşme kapsamında doğan borçtan anılan davalının sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından mahkemece davalı … hakkında davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Davacı, davalı … aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir iddia ileri sürülmediği gibi, kötü niyetli olduğuna ilişkin dosyaya herhangi bir bilgi ve belgede ibraz edilmemiştir. Bu durumda mahkemece davalı …’un kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken anılan talep yönünden olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalı … yönünden davanın kısmen reddi yönündeki kararında isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı … yönünden davanın kısmen kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının davalı … yönünden kaldırılmasına, davalı … hakkındaki davanın reddine, davalı …’un kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/02/2020 gün 2017/776 Esas 2020/145 Karar sayılı kararının davalı … yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davalı … hakkındaki karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı … hakkındaki davanın REDDİNE,
5-Alınması gerekli olan 80,70 TL karar ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Davacı tarafından davalı … hakkında yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı … kendini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
8-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-Davalı … tarafından yatırılan 485,01 TL istinaf karar harcının talep halinde anılan davalıya iadesine,
2-Davalı … tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 51,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 200,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak anılan davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı … yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 26/05/2022

….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.