Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/960 E. 2022/650 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/960 Esas 2022/650 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/960
KARAR NO : 2022/650

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2020
NUMARASI : 2017/536 Esas 2020/144 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/01/2017
KARAR TARİHİ : 18/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın … şubesi ile tanzim ve imza olunan genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı borçlu … adına kredi hesabı açıldığını ve kredi kullandırıldığını, davalıların ise sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kefillerin kefaletname çerçevesinde borçlunun temerrüdünden sorumlu olduklarını, davalıların kredi taksitlerini ödememesi sebebiyle ihtarname keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2016/9842 Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalıların borca itirazları üzerine takibin durduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılara usulüne uygun şekilde davetiye tebliğine rağmen davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı ile dava dışı asıl borçlu arasında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalıların ise sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davalıların, kefaletlerinin bulunduğu sözleşme çerçevesinde kullandırılan krediler nedeniyle borçtan sorumlu oldukları, sözleşme kapsamında asıl borçluya kredi kullandırılmasına rağmen borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, dava dışı asıl borçlu ile banka arasında 15/10/2009 tarihli ve 06/02/2015 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalı kefillerin 15/10/2009 tarihli sözleşmede kefaletlerinin bulunduğu, takibe konu kredinin ise davalıların kefaletlerinin bulunmadığı 06/02/2015 tarihli sözleşmeye istinaden kullandırıldığı, buna göre davalıların takibe konu edilen kredi alacağından sorumlu tutulamayacakları, davacı vekili her ne kadar 15/10/2009 tarihli sözleşmede tarafların, bilahare akdedecekleri yeni kredi sözleşmelerinde de ilgili sözleşme hükümlerinin uygulanacağını kabul ve beyan ettiklerini iddia etse de sonradan yapılan sözleşmenin, ilk sözleşmenin eki niteliğinde olmadığı, ayrıca sözleşmenin taraflarının davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … olduğu, sonra yapılan sözleşmede davalıların imzalarının bulunmadığı, bu nedenle davalı kefillerin söz konusu borçtan sorumlu olmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosyaya ibraz edilen 15/10/2009 tarihli sözleşmede, davalıların müteselsil kefil sıfatı ile imzalarının bulunduğunu, söz konusu sözleşme hükümleri gereğince davalıların kefaletinin süresiz ve yeni kredi sözleşmelerini kapsayacak şekilde olduğundan davalıların sonraki tarihte imzalanan sözleşmeler ile bunlardan kaynaklı borçlardan da sorumlu olduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
15/10/2009 tarihli ve 06/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmeleri, kullandırılan kredilere ilişkin dökümler, hesap kat ihtarı, Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2016/9842 Esas sayılı dosyası vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2016/9842 Esas Sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklısının … A.Ş. (davacı), borçlusunun …, …, … (davalılar) ve dava dışı … olduğu, alacaklı vekili tarafından genel kredi sözleşmesine ilişkin, 27.404,27 TL asıl alacak, 6.196,90 TL kat öncesi işlemiş gecikme faizi, 309,85 TL kat öncesi işlemiş faizin %5 gider vergisi, 182,19TL işlemiş temerrüt faizi, 9,11 TL temerrüt faizinin %5 gider vergisi ve 354,23 TL masraf olmak üzere toplam 34.456,54 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalılar … ve …’e 23/05/2016 tarihinde, davalı …’a 24/05/2016 tarihinde tebliği üzerine borçlular tarafından 30/05/2016 tarihinde borca itiraz edildiği, itirazın süresinde olup eldeki davanın da İİK’nun 67.maddesinde ön görülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
09/12/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; 15/10/2009 tarihinde davacı banka ile ihbar olunan … arasında 100.000 TL tutarında genel kredi sözleşmesi akdedildiği, ilgili sözleşmede dava dışı … ve davalı … ve … ile …’un kefaletlerinin mevcut olduğu, sözleşmenin TBK’nun yürürlüğe girmesinden önce akdedilmesi sebebiyle kefalet sözleşmesinde yalnızca kefillerin isim ve imzalarının bulunduğu, dava dışı … ile davacı bankanın … şubesi arasında 06/02/2015 tarihinde ikinci bir sözleşme daha akdedildiği, bu sözleşmeye ek olarak düzenlenen borçlu cari hesap kredi sözleşmesinin sözleşme limitinin 150.000TL olarak belirlendiği, 06/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalılar …, … ve …’un kefaletlerinin bulunmadığı, icra takibine konu alacağın 06/02/2015 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredilerden kaynaklandığı, bu nedenle davalıların davaya dayanak alacak sebebiyle sorumluluklarının olmadığı, ancak mahkemece aksi kanaatte olunması halinde davalılardan talep edilebilecek tutarın asıl alacak, işlemiş faizler, BSMV ve masraf toplamı 33.558,31 TL olduğu bildirilmiştir.
Dosya kapsamından, davacı ile dava dışı asıl borçlu arasında 15/10/2009 tarihli 100.000,00 TL limitli ve 06/02/2015 tarihli 150.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri akdedildiği, davalıların 15/10/2009 tarihli sözleşmeyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, 06/02/2015 tarihli sözleşmede ise kefalet imzalarının yer almadığı, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile takip konusu borcun davalıların kefaletlerinin bulunmadığı 06/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, davacı yanca borcun 15/10/2009 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan krediden kaynaklandığına ilişkin iddia ve delil ileri sürülmediği, davacı vekilince her ne kadar 15/10/2009 tarihli sözleşmede tarafların, bilahare akdedecekleri yeni kredi sözleşmelerinde de ilgili sözleşme hükümlerinin uygulanacağını kabul ve beyan etmeleri nedeniyle daha sonraki tarihte imzalanan 06/02/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçlardan da sorumlu olduğunu iddia edilmiş ise de, borcun bir noktada ödenmiş olması davacı kefilin, kefalet sorumluluğunu; daha sonra aynı sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan krediler yönünden sona erdirmeyecek olmakla birlikte, banka tarafından yeni bir sözleşme düzenlenerek kredi kullandırılması halinde, şayet yeni sözleşmede ilk sözlemeye kefalet eden kefilin imzası bulunmaz ve ilk sözleşmede yeni incelenen sözleşmeye atıfta bulunulmaması halinde, bu yeni kullandırılan krediden dolayı borcu ödenerek kapatılan ilk sözleşmeye kefalet eden davalıların davacının sorumluluğundan söz edilemeyeceğinden (Yargıtay 19. HD’nin 28/04/2016 tarihli ve E:2016/3089 K:2016/7762 sayılı kararı) ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 18/05/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.