Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/931 E. 2021/1494 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2019
NUMARASI : …
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/11/2016
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın …. dava dışı asıl borçlu….Arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerini davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredilerin geri ödenmemesi üzerine kredi hesabının kat edilerek …. 3. Noterliği’nin 17.12.2015 tarihli ihtarnamesi davalılara keşide edildiği halde kredi borcunun ödenmediğini, bunun üzerine başlatılan ilamsız icra takibinde borca ve faiz oranına haksız itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar…..müvekkillerinin yerleşim yeri olan …. dava konusu ilamsız icra takibi yapılmadığından usulüne uygun olarak icra takibinin yapılmadığını, müvekkillerinin davacı tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını, savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Ye dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde anılan davalı şirket tarafından cevap dilekçesi sunulmamış, duruşmalara katılarak beyanda da bulunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi raporuna ve toplanan tüm delillere göre; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan işlemlerinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan davada, genel kredi sözleşmesinde Ankara mahkemelerinin yetkili kılındığı, bu durumda takibin yapıldığı Ankara icra dairelerinin yetkili olduğu, davacı banka ile dava dışı…..ile imzaladığı genel kredi sözleşmelerine davalıların müteselsil kefil sıfatıyla imza attığı, kefaletinin tüm şekil şartlannı taşıdığı ve geçerli olduğu, davacı banka tarafından asıl borçlu şirket, diğer kefil ve müteselsil borçlu davalıya kat ihtarnamesi çıkarttığı, süresinde yerine getirilmezse yasal yollara başvurulacağının bildirildiği tebligat örneklerinin dosyaya sunulduğu, bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda takip tarihi itibariyle davalıların sorumlu olduğu miktarın hesaplandığı, benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile icra takip dosyasına yapılan itirazın 269.397,98 TL asıl alacak yönünden iptali ile alacağa takip tarihinden itibaren % 35 temerrüt faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen %20 icra inkar tazminatı olan 53.879,59 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesine aykırı hazırlanan 06.09.2018 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, genel kredi sözleşmesinin 38.1. Maddesi gereği davalı kefil …’ün sözleşmede bildirilen adresine kat ihtarının tebliğe çıkarıldığı belirtildiği halde tebligat yok sayılarak takip tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün kabul edildiğini, davalı kefil şirketlere 21.12.2015 tarihinde kat ihtarı tebliğ olunduğu, asıl borçlu şirket yönünden ise 22.12.2015 tarihinde kat ihtarı tebliğ olunduğu halde, kefillerin durumunun daha da ağırlaştırılamayacağı gerekçesiyle işbu kefiller için de temerrüt tarihinin takip tarihi olarak esas alındığını, bu davalılar için temerrüt tarihinin en kötü ihtimalle 22.12.2015 tarihi olarak belirlenmesi gerektiğini, davalı vekilin vekillikten istifa etmiş olması karşısında reddolunan miktar sebebiyle müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı banka ile dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredi alacağının davalı müteselsil kefillerden tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. Maddesine göre iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu Ankara 22. İcra Dairesinin ……. Sayılı Dosyası getirtilmiş, incelenmesinde Dava dışı asıl borçlu ….. Davalılara gönderilen…….. reeskont faizi, tahsili gecikmiş faiz ve ferileri, 287.319,86 TL Toplam alacağın; anapara için takip tarihinden tahsiline kadar işleyecek %35 temerrüt faizi, %5 gider vergisi, icra masrafları ve vekalet ücreti ile birlikte tahsili talebidir, (tüm fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla)….. Samsun 3. Noterliğinin 17.12.2015 tarih ve … yevmiyeli ihtarnamesi, 21.05.2015 tarih ve 2.000.000,00 TL bedelli …, 14.08.2013 tarih ve 2.000.000,00 TL bedelli …, 31.07.2012 tarih ve 1.000.000,00 TL bedelli …., 24.08.2011 tarih ve 1.000.000,00 TL bedelli …, 29.09.2010 tarih ve 1.000.000,00 TL bedelli … … kayıtları gösterilmiştir. Davalıların itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişiden alınan raporda; dava dışı asıl borçlu ile davacı banka arasında akdedilen 14.08.2013 tarihli 2.000.000,00 TL limitli …’ye davalı kefillerin de her birinin ayrı ayrı 2.000.000,00 TL tutarında müteselsil kefil sıfatı ile imza koydukları, kefalet sözleşmesinin incelenmesinde, kefil olunan tutarın (2.000.000,00 TL) kefalet tarihinin (01.08.2013), kefalet türünün (müteselsil kefil) olduğunun el yazısı ile yazılmış olduğu, davacı Bankanın Noterden keşide edilen ihtarname ile 17.12.2015 tarihinde kredileri kat ettiğini dava dışı asıl borçlu şirkete ve davalı kefillere bildirdiği, dava dışı asıl borçluya kat ihtarının 22.12.2015 tarihinde, davalı kefiller …… .. 21.12.2015 tarihinde, davalı kefil …’e ise tebliğ edilemeyip iade edildiği, dava dışı asıl borçlunun kat ihtarı ile verilen 3 günlük atıfet süresinin dolduğu 26.12.2015, davalı kefil şirketlerin ise 25.12.2016 tarihinde temerrüde düştükleri, davalı kefil …’e kat ihtarnamesi tebliğ edilemediğinden takip tarihi 08.02.2016 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğü, dava dışı asıl borçlu şirkete 47 ay vadeli, 8 ay anapara ödemesiz olarak aylık %1,25 (yıllık:%15) faiz oranı ile 15.05.2015 tarihinde kullandırılan 268.398,00 TL tutarındaki Taksitli Ticari Kredi bedelinin dava dışı asıl borçlu şirketin …. Nolu mevduat hesabına aynı tarihte alacak kaydedilmiş olduğunun görüldüğü, yapılan hesaplamalar sonucunda, takip tarihi itibariyle dava dışı asıl borçlu şirketin borcunun 293.949,00 olarak hesaplandığı, fakat; davacı Bankanın talebinin hesaplamalarımızdan daha düşük olmak üzere 287.319,86 TL olduğu, dolayısıyla; taleple bağlılık kuralı gereğince davacı Bankanın dava dışı asıl borçlu şirketten takip tarihi ile olan alacağının 287.319,86 TL olarak kabulünün gerektiği, TBK 589. Madde hükmü gereğince, kefilin; kefalet sözleşmesinde belirtilen azamî miktara kadar, asıl borç ile borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından sorumlu olması, diğer yandan bir borcun ödenmesi için alacaklıya karşı kişisel olarak sorumluluk altına giren kefilin, kendi temerrüdünün sonuçlarından da ayrıca sorumlu olması dolayısıyla, huzurdaki davaya konu kredinin 14.08.2013 tarihli … kapsamında kullandırılmış olması karşısında; davalı kefillerin her birinin kefalet limitinin ayrı ayrı 2.000.000,00 TL olduğu tespit edilmekle, davalı kefillerin, temerrüde düştükleri tarih itibariyle asıl borçlunun borçları toplamının kefalet limitleri içerisinde kaldığı gözetildiğinde, davalı kefillerin, takip tarihi (08.02.2016) itibariyle; dava dışı asıl borçlu şirket yönünden tespit edilen, 287.319,86 TL borcun, 269.397,98 TL tutarındaki asıl alacak kısmına, takip tarihinden ödeneceği tarihe kadar %35,00 temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak temerrüt faizi ve hesaplanacak faizin %5 BSMV’si ile birlikte ödenmesinden müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları kanaatine varıldığını bildirmiştir.
Uyuşmazlık, dava dışı asıl borçlunun davacı bankadan kullanmış olduğu kredi sebebiyle takip tarihi itibarıyla kredi borcunun bulunup bulunmadığı, söz konusu kredi alacağının davalıların kefaletinin bulunduğu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, davalı-kefillerin takipten önce usulüne uygun temerrüde düşürülüp düşürülmedikleri ve kredi borcundan dolayı davalı-kefillerin sorumlu tutulup tutlamayacakları noktasında toplanmaktadır.
Dava ve takip konusu kredi alacağının kaynaklandığı genel kredi sözleşmesinin imzalandığı 14.08.2013 tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 589/1.md. gereği kefil, kefalet limiti ve kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumludur. Kefil asıl borçlunun, asıl borcu ile temerrüt faizi borcundan kefalet limiti kadar sorumludur. Ancak kendi temerrüdü oluştu ise bu aşamadan sonra limit ile sınırlı olmaksızın kendi sorumluluğu başlar. Kefil, takipten önce temerrüde düşürülmemişse hesap kat tarihinden takip tarihine kadar işleyen akdi faizden limiti dahilinde sorumlu olur.Temerrüt için hesap kat ihtarının kefile tebliği şarttır. Asıl borçlu yönünden sözleşmede, belirlenen adrese tebligat çıkartılması ve tebliğ edilememesi halinde de temerrüdün gerçekleşeceğine ilişkin hüküm konulmuş olması halinde İİK. 68/b maddesi uyarınca asıl borçlu yönünden temerrüt oluşur ise de bu hükmün kefil yönünden uygulanması mümkün değildir. Somut olayda davalı kefil …’ün anılan kredi sözleşmesinde bildirdiği adresine çıkarılan kat ihtarı tebliğ edilemeyip iade edilmiş olduğuna ve İİK’nın 68/b maddesinde belirtilen sözleşmede bildirilen adrese kat ihtarının tebliğ edilmiş sayılacağına ilişkin hükmün davalı kefil yönünden uygulanma yeri bulunmadığına ve TTK’nın 7/1. Maddesine göre davalı kefile kat ihtarı tebliğ edilmeden temerrüdünün söz konusu olamayacağına göre anılan davalı kefilin dava konusu icra takibinin başlatıldığı 08.02.2016 tarihi itibarıyla temerrüde düştüğünün ilk derece mahkemesince kabulü ile yazılı şekilde takipte talep olunan 269.397,98 TL asıl alacak miktarından sorumlu tutulmasına karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Nitekim Yargıtay 19. HD’nin emsal nitelikteki 07.12.2015 tarih ve 2015/3357 Esas-2015/16301 Karar sayılı kararı ile 08.03.2016 tarihli ve 2015/12924 Esas-2016/4207 Karar sayılı emsal nitelikteki kararları da bu yöndedir.
Ayrıca, davalı müteselsil kefiller …… Samsun 3. Noterliği’nin 17.12.2015 tarihli kat ihtarnamesi 21.12.2015 tarihinde, dava dışı asıl borçlu şirket olan …. ye kat ihtarının tebliğ edildiği 22.12.2015 tarihinden önce tebliğ edilmiştir. Eldeki olayda olduğu üzere davalı-müteselsil kefillere yapılan tebligatların borçlununkinden önceki bir tarihte olması halinde, TBK’nın 586/1 maddesindeki koşul gerçekleşmeden kefillere ihtarname tebliğ edilmiş olacağından ve şart gerçekleşmeden gönderilen ihtarname sonuç doğurmayacağından müteselsil kefillerin temerrüdünün böyle bir durumda takiple başlayacağının kabulü gerekir (Saraç, Şükrü; ……. Kredi Kartları Uyuşmazlıkları, Ankara 2013, s. 219-221, aynı doğrultuda Yargıtay 11. HD’nin 03.02.2014 tarihli ve 2014/422 Esas-2014/1788 Karar sayılı kararı da bu yöndedir. O halde ilk derece mahkemesince adı geçen davalı kefiller bakımından da icra takip tarihi 08.02.2016 itibarıyla temerrüde düştüklerinin kabulü ile takipte talep olunan 269.397,98 TL asıl alacak miktarında sorumlu tutulmaları yerindedir.
Diğer taraftan, davacı vekili davalı … ve …Ltd. Şti’nin vekili yargılama sırasında vekillikten çekildiği için davada reddolunan miktar üzerinden müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmedilmiş olmasını da istinaf etmiştir.
Yargılama giderleri, kural olarak, davada haksız çıkan, yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir.(HMK m.326/1) Davada haklı çıkan taraf, davayı bizzat değil de bir vekil vasıtasıyla takip etmiş ise, lehine diğer yargılama giderlerinden başka bir de vekalet ücreti hükmedilir. (HMK m. 323/1/ğ)
Ayrıca duruşmalara katılan ve fakat vekili her hangi bir nedenle görevden ayrılan taraf lehine vekalet ücreti verilmelidir. Yargılama giderleri kapsamındaki vekalet ücreti, vekil lehine değil, temsil ettiği taraf lehine hüküm altına alınır. Duruşmalara bir taraf adına vekaletname sunarak katılan vekilin yargılama sürecinde her hangi bir nedenle (vefat, yasaklanma, azil, istifa gibi ) vekillik görevinin sona ermesi ilgili tarafın yargılamada vekille temsil edildiği gerçeğini ve buna bağlı olarak hak etmesi halinde vekalet ücreti alacağını ortadan kaldırmaz. Başka bir deyişle, vekille temsil edilen taraf vekalet ücretinden mahrum kılınamaz. Bu durumda itirazın iptali istemiyle açılan davada davalılar … ve …Ltd. Şti.’yi temsil etmek üzere dosyaya vekaletname ibraz eden Av. …’in cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi sunduğu, kararın verildiği 11.07.2019 tarihinden önce UYAP ortamından elektronik imzalı 15.05.2019 tarihli dilekçe ile vekillikten çekilmek istediğini bildirdiği anlaşılmıştır. Şu halde yargılama sırasında vekili le temsil edilen davalılar … ile …Ltd. Şti lehine, davada reddolunan miktar üzerinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık söz konusu değildir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun ilgili Tarifesi hükümleri gereği istinafa başvurusunda haksız çıkan davacı taraftan alınması 59,30 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,9 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/12/2021

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.