Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/895 E. 2021/953 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ : 12/02/2020
NUMARASI :…
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 25/07/2017
KARAR TARİHİ :08/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/07/2021

Taraflar arasındaki limited şirket müdürünün azli istemine ilişkin davanın yapılan yargılaması sonunda davanın kabulüne yönelik verilen ilama karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; eşit hisseli iki ortaklı davalı …’ye müdür olarak seçilen şirketin diğer ortağı olan davalı … ile müvekkili ortak arasında ciddi anlaşmazlık, huzursuzluk ve devamlı geçimsizlik bulunduğunu, şirketin tek faaliyeti olan … ilinde tıbbi atıkların toplanması, taşınması, sterilize edilmesi ve bertarafı için tıbbi atık ve sterilizasyon tesisi kurularak işletildiğini, davalı şirket müdürünün şirketin uzun zamandır sürdürdüğü bu faaliyet dönemi içerisinde, gelirler, faturalar, ödemeler, giderler, banka hesap hareketleri, faaliyet raporları, personel alımları ve işten çıkarmalar, personel maaşları, belediye ilişkiler vs. Konularda şirketin %50 ortağı olan müvekkiline TTK’nın 614. Maddesi gereği keşide olunan Ankara 20. Noterliği’nin 08/05/2017 tarihli ihtarnamesine rağmen herhangi bir bilgi vermediğini, bu sebeple ilişkilerin gerilerek tarafların görüşmez hale geldiklerini, müvekkilinin temsilci vasıtasıyla katıldığı genel kurul toplantısında şirket müdürünün ibra edilmeyerek genel kurul toplantısının sona erdirildiğini, şirketin merkez adresinin bulunduğu adreste faaliyet gösteren … …. isimli şirketin sahibi ve …’in annesi olan … ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde davranarak şirket için yüksek miktarda kira bedeli faturası düzenlediklerini, davalı şirket müdürü tarafından şirket çalışanlarına fahiş düzeyde karşılıksız olarak para transferlerinin yapıldığını, davalı müdürün annesinden almış olduğu 120.000,00 TL avans, annesinin sahibi olduğu şirkete iade edildiği halde hala şirketin borçları arasında gösterildiğini, bununla birlikte avansın iade edildiği gün şirket hesabından … isimli kişi tarafından 65.000,00 TL para çekildiğini, 24.12.2016 tarihinde … İnşaat firmasına yapılan 10.150 TL ödeme bizzat müvekkili tarafından yapılıp karşı tarafa çek verildiği halde … tarafından bu bedelin ödendiğine dair şirket defterlerinde herhangi bir kayıt yer almadığını, müvekkilinin tesise giderek çalışmanın ne şekilde seyrettiğini öğrenmek istediği için gittiği şirketin …’daki tıbbi atık tesisinde adeta çalışma yapılmadığını, tesisin çöp içinde olduğunu, şirketin ana faaliyet konusu olan atık kırım işleminin dahi yapılmadığını, tesisin son derece bakımsız kaldığını ve görerek bu hususta fotoğraflar çektiğini, şirketin aldığı ihaleyi kaybetme riski ile karşı karşıya bulunduğunu, bu şekilde şirketin idaresinin davalı tarafından sürdürülmesinin kabul edilemeyeceğini, şirket kayıtlarının tetkikinde şirketin ciddi şekilde … ve vergi borcu bulunduğunu ileri sürerek davalı …’a tevdii edilmiş yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına/azline, temsil yetkisinin ihtiyati tedbir olarak kaldırılıp bu yetkinin bir kayyıma verilmesine, şirketin idare hak ve görevinin bir kayyıma tevdiine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davalı şirketin %50 ortağı olduğunu, ortaklığın başlangıcından beri şirkete zarar verici davranışlarda bulunduğunu, dava dilekçesinde kurguladığı mesnetsiz iddialarının hiçbirinin kabul edilemeyeceğini, davacının bilgi edinme hakkının engellendiği iddiasının aksine davacının şirket faaliyetleri ile ilgili mali müşavir tarafından e-posta yoluyla defalarca bilgi verildiğini, davacıya 17/02/2017 tarihinde Ankara 15. Noterliğinden ihbarname gönderildiğini, anılan ihbarnamede davacının talep ettiği bilgilerin verildiğini ve ekine 2016 yılına onaylı mizan, ayrıntı gelir tablosu ve bilanço eklendiğini ve 22/02/2017 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini, davacının söz konusu ihtarnameyi yok sayarak vekili aracılığıyla Ankara 20. Noterliği vasıtasıyla 08/05/2017 tarihinde bugüne kadar kendisine bilgi verilmediğinin ileri sürdüğünü, limited şirket ortağının bilgi edinme hakkının hiçbir surette ortağa şirketin tüm belgelerinin kendisine verilmesini isteyebileceği sonucunu doğurmadığını, bu hakkının şirket faaliyetlerine aksatmayacak şekilde şirket merkezine gelip belgeleri incelemesi suretiyle kullanılabileceğinin izahtan vareste olduğunu ve bugüne kadar da davacının böylesi bir inceleme talebinin olmadığını, davacıya 16/05/2017 tarihinde gönderilen cevabi ihtarnamede davacının talep ettiği bilgi ve belgelerin 12 klasör dolusu evraktan oluşması sebebiyle bunların cevabi ihtarname ekinde noter vasıtasıyla gönderilmesinin tahakkuk edecek noter harçları sebebiyle aşırı miktarda mali külfet yaratacağının belirtildiğini, davacının genel kurul toplantısında talep ettikleri bazı bilgi ve belgelerin kendilerine verilmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, şirket merkezinde başka kiracıların bulunduğunun ve kira bedellinin yüksek olduğunun gerçeği yansıtmadığını, davacının aynı adreste üç işyerinin faaliyette olmasının hukuki açıdan hiçbir sakıncası bulunmadığını, tesisisin binası ve içindeki cihazlarla birlikte finansal kiralama yöntemiyle mal edildiği ve … A.Ş. İle imzalanan bu finansal kiralama sözleşmesinde, faturalarda ve bonolarda bizzat davacının ıslak imzası ve şahsi müteselsil kefaletinin bulunduğunu, davacının bugüne kadar hiçbir surette sermaye artışını kabul etmemesi nedeniyle yeterli kaynak sağlanamadığını, şirketin yeni kurulmuş olmasından ötürü bankalar nezdinde kredibilitesinin olmaması ve kendi adına kredi kullanmaması sebebi ile …’ın, … ve … Ltd.’den kaynak sağlamak zorunda olduğunu, bu kişilerce sağlanan finansmanların şirketi faaliyete geçirmek ve şirketin üçüncü kişilere olan borçlarını ödemek ve en önemlisi üstlendiği ihaleden doğan edimlerini ifa edebilmesi amacıyla kullanıldığını, kişilerin şirkete sağladıkları kaynaklar karşılığında hiçbir şekilde faiz, gelir yahut başkaca bir menfaat elde etmediklerini ve bu durumun davacı tarafında açıkça bilindiğini, …’da yer alan tesiste ayrı bir kasa bulunmaması sebebiyle ani harcamalarda kullanılabilmek amacıyla gider avansı olarak çalışanlara gönderildiğini, çalışanların şirket hesabından para çekme yetkisi olmadığını, paraların zilyetliğinin çalışanlarda mülkiyetinin ise şirkette olduğunu, dava tarihinden yalnızca 5 gün önce tesisin faal olduğu, tesis içinde atıkların sterilizasyon işleminin yapıldığını, atık toplama aracının toplama ve boşaltma işlemi yaptığı ve bu işlemlere dair … düzenlendiği … 3.Noterliği tarafından yerinde yapılan keşif çevresinde tutanak altına alındığı ve fotoğraflandığını, … memurlarının dava açıldıktan sonra 16/08/2017 tarihinde tesise denetime geldiğini, tesiste faaliyetlerin mevzuata uygun biçimde yürütüldüğünü ve alınması gereken bütün belgelerin eksiksiz olduğunun tespit edilerek denetim tutanağı düzenlendiğini, şirketin geçmişten birikmiş … ve vergi borçlarının yapılandırıldığını ve süresi gelen ödemelerin yapıldığını, davacının şirketin faaliyetine geçtiğinde beri aylık cirodan kendi keyfiyetine göre belirlediği birkaç gider kalemi düşüldükten sonra kalan tutarın yarısını kâr payı olarak kendisine aktarılmasını istediğini, fiilen ve hukuken mümkün olmayan bu isteği karşılanmayınca da tesisin faaliyetlerini suç işlemek suretiyle durduğunu, davacının bu fiilleri işlemekten vazgeçmesi yönünde şirket tarafından iki sefer noter vasıtasıyla ihtar edildiğini belirterek davacının gerçek dışı iddialara dayanarak kötü niyetli olarak açtığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ:
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyet raporu ve toplanan tüm delillere göre; davanın, davacının ortak olduğu şirketin yönetici olan davalı tarafından iyi yönetilmediği, şirket hakkında bilgi ve belgelerin verilmediği ve şirketin yönetiminde usulsüzlükler yapıldığı iddiasıyla davalının şirketteki yönetim ve temsil yetkilerinin kaldırılmasına, şirkete kayyım atanması talebine ilişkin olduğu, davacı ile davalı …’in davalı şirkete %50’şer oranında ortak oldukları, davalı …’in şirketi temsil ve ilzama yetkili olduğu, şirketi kötü yönettiği, borca soktuğu, vergileri ödemediği, özen ve sadakat yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiasıyla temsil yetkisinin kaldırılmasına ve yerine kayyım atanması talebiyle derdest davanın açıldığı, somut olayda davalı şirket yöneticisinin, bilirkişi raporunda belirtilen davacının iddiasına konu teşkil eden Ağustos-Ekim 2016 döneminde gerçekleşen bazı harcamaların defter ve kayıtlarla izahını sağlayamadığı, usulsüz işlemler neticesinde vergi dairesince idari para cezası kesilmesine sebebiyet verdiği, her ne kadar davadan sonra tutanakla tespit edilmiş ise de tıbbi atık yerine araçlara çamur ve toprak yükleyip tıbbi atık topladığı ve imha ettiği şeklinde usulsüz işlemler dolayısıyla soruşturma açılmasına sebebiyet verdiği, tüm bu fiiller birlikte değerlendirildiğinde davalı yöneticinin özen ve bağlılık yükümlülüğünü yerine getirmediği ve ağır bir şekilde ihlal ettiği bu durumda davacı ortağın davalı yöneticinin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması talebi için haklı sebeplerin bulunduğu gerekçesiyle davacının davalı şirket temsilcisi aleyhine açtığı davanın kabulü ile davalı şirketin müdürü olan davalı …’in müdürlük görevinden azline, şirket tarafından yeni bir müdür seçilinceye kadar kayyım atanmasına, dava şirket müdürünün azli talebinden ibaret olup azli istenen müdüre yöneltilmesi gerekli ve yeterli olduğundan ayrıca limited şirketin dava edilmesinin zorunlu olmadığı bu nedenle davalı şirket hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. (Yargıtay 11.H.D … Karar sayılı ilamı bu doğrultudadır.)
İSTİNAF BAŞVURU SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının tüm iddialarının haksız olduğu bilirkişi kök ve ek heyet raporlarıyla belirlendiği halde bu raporların hükme esas alınmadığını, öncelikle gerekçeye esas alınan … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmaya ve uygulanan idari para cezasına ilişkin davacının iddialarının dava dilekçesinde yer almadığını, sonradan ileri sürülen bu iddianın iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kaldığını ve hükme esas alınamayacağını, kaldı ki ne … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın ne de uygulanan idari para cezasına karşı açılan iptal davasının kesinleştiğini, bu durumda hükme esas alınamayacağını, bilirkişi ek raporunda da tespit edildiği üzere söz konusu soruşturma kapsamında davacının da şüpheli sıfatını haiz olduğunu, soruşturma kapsamında müvekkilinin ifadesinin alınmadığı gibi iddianamenin dahi düzenlenmediğini, soruşturma henüz sonuçlanmadan hükme esas alınmasının doğru olmadığını, davadan sonra meydana gelen olayın hükme esas alınması hatalı olduğu gibi en azından soruşturma sonucunun bekletici mesele sayılması gerektiğini, müvekkilinin eylemi ile düzenlenen idari para cezası arasında illiyet bağının bulunmadığını, idari para cezasının iptali için Erzurum 2. İdare Mahkemesi nezdinde açılan … Esas sayılı davanın derdest olduğunu, dava konusu taşımayı yapan 3. Kişiye ait araca tıbbi atık yerine çamur yüklemesi fiilinin şirketin bilgisi ve talimatı olmadan gerçekleştiğini, gerek kök gerekse ek bilirkişi raporlarında müvekkili şirket müdürünün kusurlu eylemi neticesinde idari yaptırım uygulandığına dair bir tespitin bulunmadığını, şirker çalışanlarına hiçbir zaman fazla ödeme yapılmadığını, karşılığında fatura/makbuz olmayan havalelerin tamamının şirketin kasa hesabında kayıtlı olduğunu, dolayısıyla şirketin zarara uğratılmadığını, mahkemenin davanın kabulüne ilişkin 2. gerekçesinin ise çalışan …’e yapılan 11.500,00 TL ve …’a yapılan 3.300,00 TL lik ödemenin doğrudan fatura/makbuzla izah edilememesi olduğunu, yerel mahkemenin, söz konusu paraların şirket merkezinin Ankara’da, faaliyet merkezinin ise …’da olmasından ötürü, …’da önceden öngörülemeyecek harcamalar yapılmasının gerekmesi ihtimaline karşı gönderilmiş olduğunu ve kullanılmayınca şirketin kasasına alındığını gözardı ettiğini, nitekim söz konusu ödemelere dair dosyada bulunan noter onaylı yevmiye defteri fişleri incelendiğinde anılan ödemelerin hala şirketin kasa hesabında kayıtlı yani malvarlığına dahil olduğunu, dolayısıyla herhangi bir zarara uğramadığının görüleceğini, bu durumda bilirkişi ek raporunda yer alan toplam 14.800,00 TL lik ödemelerin izah edilemediği ve şirket müdürünün tazminat sorumluluğunu gerektirebileceği yönündeki eksik incelemeye dayalı tespite yönelik itirazlarının değerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması hususundaki taleplerinin mahkeme tarafından reddedildiğini, nitekim bilirkişi raporunda da izah edilemeyen 14.800 TL ödemenin şirket müdürünün sorumluluğunu gerektireceğinin belirtildiğini, kayyım atanmasının gerektiğinin belirlenmediğini, davacının bu doğrultuda Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde …. Esas sayıda açtığı davada …’e ve …’a gönderilen paraların müvekkilinden alınarak şirkete ödenmesini talep ettiğini, kaldı ki şirketten 63.000 TL den fazla alacağı bulunan müvekkilinin şirketi 14.800,00 TL kadar cüzi bir zarara uğrattığının tespiti halinde dahi bu zarar basit bir mahsuplaşma ile giderilebilecekken, sadece olağan üstü durumlarda “son çare” olarak uygulanabilecek kayyım atanması yoluna gidilmesinin orantısız ve hakkaniyete aykırı olduğunu, şirketin, faaliyetlerini mevzuata uygun biçimde sürdürdüğünü ve kar elde ettiğini, dava dosyasında yer alan kesinleşmemiş vakıalar haricinde şirket yahut müdürüne başkaca hiçbir adli işlem uygulanmadığını, şirketin yönetim organında herhangi bir eksiklik bulunmadığını, bu haliyle şirkete kayyım tayininin gereksiz olduğunu, şirketin tek faaliyet konusu olan … belediyesi ihalesinin iptal edilmediğini, gerek bilirkişi kök gerekse ek raporlarında şirketin tek faaliyet konusunun sorunsuz biçimde icra edildiğinin ve 2018 yılında 102.221,91 TL kar ile kapattığının tespit edildiğini, yine 2019 yılı cari dönemini 179.768,79 TL kar ile kapattığını, dava dosyasında bulunanlar haricinde de şirket ya da müvekkili hakkında adli ya da idari soruşturma bulunmadığını, dolayısıyla şirket yönetiminde eksiklik söz konusu olmadığı halde şirkete kayyım tayininin de doğru olmadığını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, limited şirket müdürü olan davalının şirket müdürlüğü görevinden azli istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile davalının şirket müdürlüğü görevinden azline, şirkete kayyım atanmasına karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan mali müşavir Dr. … ile hukukçu bilirkişi … tarafından düzenlenen 21/05/2019 tarihli bilirkişi kök heyet raporunda; davacının haklı sebeple yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasını talep ettiği hususların 12 ana başlıkta toplanmasının mümkün olduğunu, bunların yapılan incelenmesinde; mali kayıtların davacı ortakla paylaşılmadığı iddiasının davalı ortağın müdürlükten azli için haklı sebep oluşturmadığını, şirket merkezinin üç farklı kiracı tarafından kullanılması, ödünç para alınması, işletmeden haberdar edilmediği iddiası, iade edilen paranın borç olarak yer alması, … tarafından şirket hesabından çekildiği iddiası ve bu şahsın davalı şirkette alındığı iddiası, davacının dava dışı şirkete verdiği çeki şirket kayıtlarına alınmadığı iddiası, yemek, seyahat ve yakıt gibi kişisel giderlerin davalı şirketten karşılandığı iddiası, … vergi borçlarının arttığı iddiası, çalışanlardan …’a ve …’e fazla ödeme yapıldığı iddiası gibi iddiaların haklı sebep oluşturmadığını, izahatı doğrudan fatura/makbuzla vb. ile sağlanamayan Ağustos-Ekim 2016’da geçerleşen toplam 15.450,00 TL’lik ödemeden dolayı davalı müdürün sorumluluğunun söz konusu olup işbu durumun davalı müdürün azli ve şirkete kayyım atanmasını gerektirir nitelikte olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirine bırakıldığını, aynı şekilde Ağustos-Ekim 2016’da geçerleşen toplam 3.300,00 TL’lik ödemeden dolayı davalı müdürün sorumluluğunun söz konusu olup işbu durumun davalı müdürün azli ve şirkete kayyım atanmasını gerektirir nitelikte olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirine bırakıldığını, şirketin tek faaliyetinin … Belediyesi ile yapılan tıbbi atık sözleşmesi olup 2018 yılında 102.221,91 TL kâr ile kapatıldığının beyan edildiğini, bununla birlikte dosyaya sunulan bir takım soruşturma evrakı üzerinde yapılan incelemede; görevlilere rüşvet verilerek tıbbi atık yerine araca çamur vb.madde yüklenerek tıbbi atık bertaraf edilmiş gibi gösterildiği şeklinde ihbar üzerine şirket adına atık transferi yapan aracın kolluk kuvvetleri eşliğinde boşaltılması neticesinde araç içerisinde tıbbi atık malzemesi olmadığı, toprak ve çamurdan ibaret olduğunun tespit edilerek adli makamlarca “kamu kurum ve kuruluşları vb.tüzel kişilerin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırılıcılık” suç isnadı ile hem davalı müdür/ortak hem de davacı ortak hakkında fezleke düzenlendiğini, bu tutanakların derdest davadan sonra tutulduğunu, ayrıca vergi dairesince 5/2018 yılına ait 150.073,05 TL idari para cezası kesildiğini, yaşanan bu durumun davalı ortağın müdürlükten azli hususunda büyük önem arzettiğini bildirmişlerdir.
Ayrıca dosya kapsamında; … tarafından tanzim edilen 26/12/2017 tarihli yazıda, davalı şirketin Bitlis katı atık düzenli depolama tesisine sterilize edilmiş tıbbi atık gönderilmesi gerekirken çamur- toprak karışımı atık gönderdiğinin tespit edildiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
… İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben düzenlenen fezlekede davacı ile davalı …’in de şüpheli sıfatıyla yer aldığı, davalı şirketin … ilinde toplamış olduğu tıbbi atıkları normalde … il merkezinde bulunan tıbbi atık tesisine teslim ederek bertaraf edilmesi gerekirken buradaki görevlilere rüşvet vererek tıbbi atığı … merkezinde bulunan çöp sahalarına döktükleri, olmayan tıbbi atığı da bertaraf edilmiş gibi göstererek araçlara çamur yüklenerek Bitlis ilinde bulunan düzenli çöp alanına götürerek buradaki görevlilere de rüşvet vererek araçta bulunan çamurun tıbbi atık olarak gösterdikleri ve bu oranda devletten tıbbi atık parası aldıkları, bu işlemi 2 ayda bir yaptıkları iddiası ile fezlekenin tanzim edildiği, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07.05.2018 tarihli kararıyla … Cumhuriyet Başsavcılığı’na yetkisizlik kararı veren … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 15.03.2018 tarihli yetkisizlik kararı kaldırılmıştır.
Yargılama sırasında ortaya çıkan soruşturma dosyasına esas olayı ve tarafların itirazlarını değerlendirmek üzere alınan 10.01.2020 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda özetle; davacının azil sebebi olarak belirttiği diğer hususların haklı sebep oluşturmadığını, ancak izahatı doğrudan fatura/makbuzla vb. ile sağlanamayan Ağustos-Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleşen toplam 11.590,00 TL’lik ödemeden dolayı davalı müdürün sorumluluğunun söz konusu olacağı işbu durumun davalı müdürün azli ve şirkete kayyım atanması gerektirir nitelikte olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, izahatı doğrudan fatura/makbuzla vb. ile sağlanamayan aynı şekilde Ağustos-Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleşen toplam 3.300,00 TL’lik ödemeden dolayı davalı müdürün sorumluluğunun söz konusu olacağı işbu durumun davalı müdürün azli ve şirkete kayyım atanması gerektirir nitelikte olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, dosyaya sunulan bir takım soruşturma evraklarına göre görevlilere rüşvet verilerek tıbbi atık yerine araçlara çamur vb.madde yüklenerek tıbbi atık bertaraf edilmiş gibi gösterildiği iddiasıyla davacı ve davalı hakkında fezleke hazırlandığını, bu tespitlerin dava açıldıktan sonra gerçekleştiğini, ayrıca Bitlis Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce emniyet birimleri tutanakları ile tespit edilen çamur toprak karışımı gönderilmesi filinden dolayı 152.925,00 TL 11.06.2018 tarihinde idari para cezası kesildiğini, yaşanan bu durumun ve akabinde kesilen idari para cezasının davalı ortağı müdürlükten azli hususunda büyük önem arzettiğini belirtmişlerdir.
Bilindiği ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 630/(2) ve (3). Maddelerinde açıklandığı üzere; her ortağın, haklı sebeplerin varlığında, yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunacağı belirtilmiştir.
Davacı ile davalı dava konusu ….. oranında eşit hisseli ortaklar olup davalı … şirket ana sözleşmesiyle 99 yıllığına müdür olarak atanmıştır.
Davacı dava dilekçesinde özetle; şirkete ait mali kayıtların davalı ortakla paylaşılmadığını, şirket merkezinin üç farklı kiracı tarafından kullanıldığını ve kira bedelinin yüksek olduğunu, şirketin tarafı olduğu Ticari Tüketim Ödünç sözleşmeleri nedeniyle zarara uğratıldığını, … ilindeki şirket maliyetinden haberdar olunmadığını, şirket çalışanlarına maaş ve ücretleri dışında fazla ödemeler yapıldığını, iade edilmesine rağmen mali kayıtlarda … Ltd. Şti. ‘ne 120.000,00 TL borç yer aldığını, … tarafından şirket hesabından 65.000,00 TL çekildiğini, dava dışı …Ltd. Şti. ‘nin çalışanı …’ın davalı şirkette işe alındığını, davacı tarafından … İnşaat firmasına 24/02/2016 tarihinde yapılan 10.150,00 TL ödeme için verilen çek verilmesi olayının davalı şirket kayıtlarında yer almadığını, Müdürün yemek/seyahat/mazot gibi kişisel giderlerin şirketten karşılandığını, şirketin ana faaliyet konusu olan … Belediyesi ile 06/05/2015 tarihinde imzalanan Atık Kurum Uygulama Sözleşmesinin sıhhatini, … ve vergi borçlarının fazla olduğunu, ileri sürmüştür.
Davacı şirket ortağı, şirketin mali kayıtları hakkında bilgi verilmediğini iddia etmiş ise de davacıya belirli dönemlerde şirketle ilgili bilgi ve belgeler temin edildiği gibi esasen bu husus TTK’nın 614. Maddesi kapsamında bilgi edinemediğini iddia eden şirket ortağına dava açma hakkını verdiğinden, davacı ortağa bilgi verilmemiş olması şirket müdürünün azli için haklı sebep oluşturmaz. Diğer taraftan davacının davalının şirket müdürlüğünden azli için haklı sebep teşkil ettiğini ileri sürdüğü diğer iddialarını ise; bu bağlamda şirket merkezinin üç farklı kiracı tarafından kullanıldığı ve kira bedelinin yüksek olduğu, şirketin tarafı olduğu …. sözleşmeleri nedeniyle zarara uğratıldığı, … ilindeki şirket maliyetinden haberdar olunmadığını, iade edilmesine rağmen mali kayıtlarda … Ltd. Şti. ‘ne 120.000,00 TL borç yer aldığı, … tarafından şirket hesabından 65.000,00 TL çekildiği, dava dışı …Ltd. Şti.’nin çalışanı …’ın davalı şirkette işe alındığını, davacı tarafından … İnşaat firmasına 24/02/2016 tarihinde yapılan 10.150,00 TL ödeme için verilen çek verilmesi olayının davalı şirket kayıtlarında yer almadığı, Müdürün yemek/seyahat/mazot gibi kişisel giderlerin şirketten karşılandığını, şirketin ana faaliyet konusu olan … Belediyesi ile 06/05/2015 tarihinde imzalanan Atık Kurum Uygulama Sözleşmesinin sıhhatini, … ve vergi borçlarının fazla olduğuna yönelik iddiaları yerinde inceleme yetkisi tanınan mali müşavir tarafından … Ltd. Şti.’nin ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu muhasebecisinin ofisinde yapılan incelemede düzenlenen bilirkişi kök ve ek heyet raporlarıyla ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
Somut olayda, dosya kapsamında usul ve yöntemine uygun olarak alınan, objektif, Dairemizce denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi heyet kök ve ek raporlarında davalı limited şirket müdürü tarafından Ağustos-Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen 11.590,00 TL ve 3.300,00 TL olmak üzere toplam 14.890,00 TL ödemenin fatura veya makbuz gibi belge ile açıklanamadığı tespit edilmiş olmakla, şirketin yönetiminden, mali işleyişinden, ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak şeffaf bir şekilde tutulmasından sorumlu bulunan davalı şirket müdürünün müdürlük görevini gereği gibi yerine getirmediği, davacı ile davalıdan ibaret iki ortaklı limited şirkette davalı müdürün bu eyleminin davacı şirket ortağı nezdinde güven kırıcı bir eylem olarak kabulü gerektiği, dolayısıyla TTK’nın 626. Maddesinde düzenlenen sadakat ve bağlılık yükümlülüğünü ihlal eden davalının bu eyleminin ilk derece mahkemesince şirket müdürlüğünden azli için TTK’nın 630/3. Maddesi anlamında haklı sebep oluşturduğunun kabulü ile şirket müdürlüğünden azli ile şirkete kayyım atanmasına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan, “her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir” genel hukuk kuralının aksine, ilk derece mahkemesince her ne kadar davanın açıldığı tarihten sonra yargılama sırasında gerçekleşen dava dışı limited şirketin … ilindeki işletmesinin katı atık yerine çamur taşıması sebebiyle idare tarafından şirket hakkında tanzim edilen idari para cezası ve bu eylem sebebiyle davacı ve davalı hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan hazırlık soruşturması da davalının şirket müdürlüğünden azli için haklı sebep olarak kabul edilmiş ise de, esasen yukarıda açıklanan davalı şirket müdürü tarafından şirket defterlerine yansıtılan ancak fatura ve makbuz ile desteklenmeyen ödemeler başlı başına davalı şirket müdürünün TTK’nın 626. Maddesindeki sadakat ve bağlılık yükümlülüğünün ihlali kapsamında değerlendirilmiş, dolayısıyla davalının şirket müdürlüğünden azli için haklı sebep olarak kabul edilmiş olmakla, davadan sonra gerçekleşen bu olay, tüm dosya kapsamı itibarıyla zaten hakkında şirket müdürlüğünden azlini gerektirir haklı sebep bulunan davalıya karşı açılan işbu şirket müdürlüğünden azil davasının reddi bakımından yeterli ve sonuca etkili görülmemiştir.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdiği itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinafa başvuran davalı taraftan alınması gereken 54,40 TL istinaf maktu karar harcı başlangıçta peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/07/2021

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi-…
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.