Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/893 E. 2022/756 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/893 Esas 2022/756 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/893
KARAR NO : 2022/756

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI : 2019/368 Esas 2020/82 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirket Ortağı Olunmadığının Tespiti ve Alacak
DAVA TARİHİ : 24/04/2015
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/06/2022

Taraflar arasındaki şirket ortağı olunmadığının tespiti ve alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketlerin de içinde bulunduğu … Grubu tarafından Almanya başta olmak üzere birçok ülkede “yatırılan paraların istendiği her an geri çekilebileceği ve karşılığında yüksek oranlarda faiz verileceği” garantisi ile para toplanıldığını, toplanılan paralara ilişkin başlangıçta makbuz verildiğini, ancak daha sonra bu makbuzların alınarak yerine ortaklık durum belgesi, ortaklık ve hisse senedi takip formu ibareli belgelerin verildiğini, davalı tarafın bu eylemleri nedeniyle nitelikli dolandırıcılık, izinsiz halka arz, kanuna aykırı aracılık faaliyeti gibi suçlamalarla ceza davaları açıldığını, müvekkili tarafından yatırılan paranın iadesinin istenmesine rağmen müvekkili tarafından davalı tarafa yatırılan paranın iade edilmediğini, davalı tarafça yapılan para toplama işleminin hukuka aykırı olduğunu, davalının basiretli iş adamı gibi davranmadığını, davalıların eyleminin SPK mevzuatına aykırı olduğunu, müvekkilinin davalı şirketlerin ortağı olmadığını, taraflar arasında kanuna uygun surette kurulmuş bir ortaklık ilişkisi bulunmadığını belirterek müvekkilinin davalı şirketlerde hukuka uygun surette kurulmuş bir ortaklığının bulunmadığının tespiti ile müvekkilinden tahsil edilen 8.282,93 Euro (16.200,00 DM)’nun ödeme tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıllık mevduata uygulanan faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı … Holding A.Ş. arasında herhangi bir hukuki ilişkinin mevcut olmadığını, davacının hile, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmeye dayalı taleplerinin zamanaşımına uğradığını, keza şirket ile ortaklar arasındaki davaların beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu sürenin de geçtiğini, davacının dayandığı ortaklık durum belgesi altındaki imzaların müvekkillerine ait olmadığından müvekkillerini bağlamayacağını, davacının müvekkili şirketlere ödediği bir bedel bulunmadığını, davacının müvekkili şirketin hisse senetlerini edinmek suretiyle müvekkili şirkette pay sahibi olduğunu,davacının Landgericht Wupprtal 4 O 185/09 -OLG (Eyalet Temyiz Mahkemesi) Düseldof 16 U 67/11 numaralı kararlarındaki benzer iddialar ile Almanya’da açtığı davanın reddedildiğini, bu mahkemelerin kararlarının göz önünde tutulması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, Resmi Gazete’nin 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı nüshasında yayınlanan 7194 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile 25/03/1987 tarihli ve 3332 Sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen Geçici 4/2.maddesi gereğince davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme tarafından Anayasa Mahkemesine başvurulmamasının hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu, karara dayanak kanun maddesinin Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uluslararası hukuka aykırı bulunduğunu, yerel mahkemenin kanunu Anayasaya aykırı bulmadığı gibi Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun sonucunu beklemediğini, oysa kanunun açıkça Anayasaya aykırı olduğunu, davalı şirket yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Anayasaya açıkça aykırı olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri gibi karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın kesin hüküm dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, ilk derece mahkemesinin zamanaşımı ve hak düşürücü süreye ilişkin kararının HMK’ya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/746 Esas sayılı dava dosyasının UYAP üzerinden yapılan incelemede; … Holding A.Ş. tarafndan … aleyhine Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Düsseldorf Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin I-17 U 118/11 sayılı, 24/05/2013 ve 07/03/2014 tarihli kararlarının tanınması için 20/10/2015 tarihinde dava açtığı, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği, … vekilinin istinafı üzerine Dairemizin 03/05/2018 tarih ve 2018/812 Esas 2018/441 Karar sayılı kararı ile yabancı temyiz mahkemesi kararının niteliği itibarıyla yeni bir karar olmadığı, bu durumda yüksek mahkeme kararının tek başına tanınmasının istenemeyeceği gerekçesiyle … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verildiği, Dairemiz kararının temyizi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin kararı ilen onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/790 Esas sayılı dosyasının UYAP kayıtlarının incelenmesinde; davacısının … Holding A.Ş, davalısının … olup, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin Duisburg Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 4 O 23/10 numaralı dosyasında verilen 05/07/2011 tarihli kararının tanınmasının talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, davalı yanca kararın istinaf edilmesi üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesi’nin 6. Hukuk Dairesi’nin 23/09/2021 tarih ve 2019/1358 Esas 2020/1854 Karar sayılı ilamı ile davalının istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yasal düzenleme gereğince açılan davada karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesince açılan davada yapılan yargılama sonunda 6/12/2017 tarih ve 2015/495 Esas 2017/198 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, 8.283,00 Euro’nun 24/04/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının Euro cinsinden bir yıllık mevduata uygulanan faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 05/07/2019 tarih ve 2018/854 Esas 2019/896 Karar sayılı kararı ile davalının istinaf dilekçesindeki kesin hükme yönelik iddiası nedeniyle HMK’nın 114/(1).ı-i ve 115. maddeleri göz önünde tutularak Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/746 Esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılması, bu dava dosya kararı kesinleştikten sonra derdestlik, kesin hüküm ve zamanaşımı hususları değerlendirilmek suretiyle sonuca uygun bir karar vermesi gerekirken ilgili dosyanın sonucu beklenmeden esasa girilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması kamu düzenine aykırı olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle kabulü ile HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararı esastan incelenmeksizin kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dairemizin kaldırma kararı üzerine ilk derece mahkemesince: davacı tarafından açılan dava hakkında Resmi Gazete’nin 07/12/2019 tarih ve 30971 sayılı nüshasında yayınlanan 7194 Sayılı Kanunun 41. maddesi ile 25/03/1987 tarihli ve 3332 Sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması Ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen Geçici 4/2.maddesi gereğince davacının davası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Halka Açık Ortaklık Statüsünün Kazanılması” başlıklı 16/1.maddesinde (Değişik birinci cümle: 28/11/2017-7061/109 md.) Payları borsada işlem gören ortaklıklar ile kitle fonlaması suretiyle halktan para toplayan ortaklıklar hariç olmak üzere pay sahibi sayısı beş yüzü aşan anonim ortaklıkların payları halka arz olunmuş sayılacağı, bu ortaklıkların halka açık ortaklık hükümlerine de tabi olacağı,
2.fıkrasında ise; payları borsada işlem görmeyen anonim ortaklıkların, halka açık ortaklık statüsünü kazandıktan sonra en geç iki yıl içinde paylarının işlem görmesi için borsaya başvurmak zorunda olacağı, aksi durumda, Kurulun, bu payların borsada işlem görmesi veya ortaklığın halka açık ortaklık statüsünden çıkarılması için, ortaklığın talebini aramaksızın gerekli kararları alacağı düzenlemesi yer almaktadır.
07.12.2019 tarih, 30971 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 41. maddesinde, 25.03.1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna geçici madde eklenmiş olup, geçici 4. maddesinde ise; 31.12.2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü aracın, 06.12.2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29.06.1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13.01.2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunacağı, bu ortaklıklara yapılan ödemelerin pay karşılığı yapılmış kabul edileceği ve ortaklık ilişkisinin kurulmuş sayılacağı, bu payların kaydileştirilmemiş olmasının ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığının da iddia edilemeyeceği, birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılacağı hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, 7194 sayılı yasanın 41. maddesinin Anayasanın birçok maddesine aykırı olduğunu iddia edilerek somut norm denetimi yolu ile Anayasaya aykırı yasa maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep etmiş ise de, Dairemizce Anayasaya aykırılık iddiası uygun görülmemiştir.
07/12/2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Yasa kapsamında Dairemizce Sermaye Piyasası Kurulu’na yazılan yazıya verilen cevaba göre; davalı şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 21/11/1996 tarih ve 50/1475 sayılı kararı ile şirket payları sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayıldığı, 23/11/2012 tarihinde ise şirketin paylarının borsada işlem görmeye başladığı şirketin 31/12/2014 tarihine kadar pay sahibi sayısı nedeniyle halka arz edilmiş sayılan ancak borsada işlem gören şirketler kapsamına girdiği belirtilmiştir. Bu hale göre davalı şirketin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 16. maddesi ve anılan yasal düzenleme kapsamında kaldığı ve davacının da artık davalı şirketin ortağı olarak kabul edildiğinden açılan davada 3332 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 4. maddesi gereğince karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekili ve davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
6-İstanbul 19.İcra Müdürlüğü’nün 2018/4204 Esas sayılı takip dosyasına davalı şirket tarafından sunulan teminatın İİK’nun 36. maddesi uyarınca davalı şirkete iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/06/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.