Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/878 E. 2022/730 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/878 Esas 2022/730 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/878
KARAR NO : 2022/730

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ… 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
NUMARASI : 2014/730 Esas 2019/981 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Şirketin Fesih Ve Tasfiyesi İle Ortaklıktan Çıkma
DAVA TARİHİ : 06/06/2014
KARAR TARİHİ : 01/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/06/2022

Taraflar arasındaki şirketin fesih ve tasfiyesi ile ortaklıktan çıkma istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %14 payının bulunduğunu, şirket faaliyetlerine yönelik bilgi ve belge istenmesine rağmen taraflarına hiçbir belge ve bilgi verilmeyerek şirket faaliyetlerinin müvekkilinden gizlendiğini, davalı şirket yönetimi tarafından TTK’nun 411. madde ve muhtelif hükümlerinde düzenlenen azınlığın haklarının yok sayıldığını, şirket faaliyetlerini denetleme olanağı sağlayacak bilgi ve belgelerin tarafların verilmeyerek hak kaybına uğramalarına neden olunduğunu, davalı şirketin 29.05.2014 tarihinde yapılan Genel Kurul Toplantısında da müvekkilinin taleplerinin gündeme alınması için teklifte bulunmasına rağmen hukuk ve yasaya aykırı bir şekilde taleplerinin kabul görmediğini, yapılan toplantı neticesinde davalı şirketin 2013 yılına ait bilanço, kar ve zarar hesapları ile şirket yönetim kurulu ve faaliyet raporunun ibra edilmediğini, müvekkilinin ortağı olduğu davalı şirketten bugüne kadar hiçbir şekilde kar payı almadığını, müvekkili açısından şirket ortaklığından beklenen gayenin elde edilemediğini, davalı şirket yönetiminin uzun zamandır şirketi kötü yönettiğini, elindeki yetkileri kötüye kullanarak bir takım şahıslara haksız menfaat sağladığını, şirketin içini boşaltmaya yönelik eylem ve işlemler yaptığını, Afganistan’da bulunan iş makinelerinin akıbetinin bilinmediğini, şirkete ait bir takım araçların yönetim kurulu başkanmın oğlunun kullanımına tahsis edildiğini, özellikle muhasebe kayıtları üzerinde şirketin sürekli olarak büyük meblağlarla yönetim kurulu başkanına borçlandırılarak haksız para akışının oluştuğunu, davalı şirketin 2012 ve 2013 yıllarında bilançoda zarar ettiğini, mali tablolar ve finansal veriler üzerinde tahrifatlar yapılarak teklif verilen işlerle ilgili olarak gerçeği yansıtmayan bilgi ve belgelerin kullanıldığını, şirket demirbaşında bulunan makinelerin piyasa rayiçlerinin çok altındaki düşük fiyatlarla satılarak oluşan farkın hakim ortağa yansıtıldığını, davalı şirketin, sektöründe önemli bir isme sahip, iş alabilme kapasitesi yüksek, makine parkı yeni ve envanterinde bulunan öz varlıklarıyla takriben 20.000.000 TL’lik bir değere sahip iken, son iki yıl bilançolarında zarar gösterilmesinin müvekkilinin haklarını yok etmeye yönelik ve gittikçe şirketin içini boşaltmaya yönelik eylem ve işlemlerin açık göstergesi olduğunu, azınlığın haklarını yok saydığını, bu nedenlerle müvekkilinin ortağı olduğu şirketin fesih ve tasfiyesine, uygun görülmediği takdirde müvekkilinin şirket ortaklığından çıkarılması ile çıkma bedelinin bilirkişi marifeti ile tespiti ile ortaklık değeri olarak fazlaya ait dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 14.000,00 TL’ye işleyecek en yüksek ticari reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 23/10/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 14.000,00 TL açtıkları çıkma payı alacak taleplerini 518.790,17 TL artırarak 518.790,17 TL’lik fark alacaklarına ilk dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari reeeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı tarafın müvekkili şirketin %14 hissesine sahip ortağı olduğunu, davacının müvekkili şirketin yönetim kurulu başkan yardımcılığını yapmakta iken şirket işleri için kullanmak üzere kendisine şirkete ait … plakalı aracın teslim edildiğini, davacının müvekkili şirkete ait olan bu aracın kendisine devredilmesini talep ettiğini, olumsuz yanıt alması üzerine akabinde denetçilik görevinden istifa ettiğini ve şirkete gelmemeye, üstlendiği görevleri yerine getirmemeye başladığını, davacının gönderdiği ihtarnameye cevap verilerek belirtilen evrakların çok kapsamlı olması, posta yoluyla gönderilmesinin fiilen mümkün olmadığı, ancak her zaman şirket merkezinde incelenebileceğinin kendisine bildirildiğini, ancak davacının inceleme yapmaya hiç gelmediğini, davacının müvekkili firmanın tüm kayıtlarını istifa ettiği tarihe kadar kendisinin tuttuğunu, istifa tarihi olan 20.01.2014 tarihinden bu yana çok kısa bir süre geçtiğini ve bu sürede hiçbir bilgi ve belgenin davacıdan gizlenmediğini, kendisine Ankara 33. Noterliği’nin 30.04.2014 tarih ve … yevmiye no’lu ihtarnamesiyle bilanço ve gelir tablolarının tebliğ edildiğini, incelemesi için kendisine süre verildiğini, şirket bilgi ve belgelerini şirket merkezinde inceleyebilmesi için davet edildiğini, davacının bu davete icabet etmediğini, önceki yıllara ait genel kurul toplantı tutanakları incelendiğinde davacının bizzat imzasını taşıyan ve hiçbir itiraz da içermeyen tutanaklarda şirketin önceki yıllar ve yapıldığı yılda da kar dağıtılmayarak şirket bünyesinde bırakılmasına karar verildiğinin açıkça ortada olduğunu, davacının şirket yönetiminin uzun zamandır şirketi kötü yönettiğini ileri sürdüğünü, davacının istifa tarihi ve istifadan önceki şirketteki aktif görevi dikkate alındığında yönetimde bizzat davacının da bulunduğunun, tüm kararlarda imzasının olduğunu, imzası olmayan kararlara da hiçbir itirazının olmadığının sabit olduğunu, şirketin iş yaptığı Afganistan işi ile ilgili olarak iş yapılan yerin savaş halinde olması, müvekkilinin bu işte taşeron sıfatıyla çalışıyor olması ve asıl işverenin sözleşmesinin ihale makamı olan Amerikan … tarafından iptal edilmesi sebebiyle buradan beklenen karın elde edilemeyeceğini, müvekkili firmanın uğradığı hak kaybı için taraflarınca asıl işveren aleyhine açılan davanın derdest olduğunu, şirkete ait bazı araçların yönetim kurulu başkanın oğlunun kullanımına tahsis edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, şirket adına kayıtlı araçların şirket işlerinde kullanılmak üzere şirket çalışanlarına tahsis edildiğini, şirkete ait satılan asfalt plenti makinesinin rayiç bedel üzerinden şirketin devamı ve yeni işlere girilebilmesi için satıldığını, yapılan tüm işlemlerin resmi kayıtlarla sabit olduğunu, davacının iddia ettiği gibi şirkete diğer ortaklara fazladan getiriler sağlanmadığını, tam tersine özellikle yönetim kurulu başkanından şirketin son dönemlerinde Etiyopya ve Afganistan işleri nedeniyle borç aldığını, müvekkili şirketin halen Türkiye ve yurtdışında işler yapan aktif çalışan bir firma olduğunu, daha önceden yaptığı ve yapmakta olduğu işler dikkate alındığında şirketin tasfiyesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; şirketin kaydi bilançolarında, 31.12.2013 tarihi itibariyle 2.462.326,26 TL olan öz varlıklarının 30.06.2015 tarihi itibariyle %30,88 oranında azalarak l.701.916,08 TL’ye gerilediği, maddi duran varlıkları 31.12.2013 tarihi itibariyle 2.065.933,77 TL iken bu tutar 30.06.2015 tarihinde 1.196.031,59 TL’ye gerilediği, 2013 yılında 58.933,48 TL satışının ve dönem sonunda 470.142,66 TL’lik zararının bulunduğu, 2014 yılında satışının bulunmadığı ve dönem sonunda 545.879,96 TL’lik zarannın bulunduğu, 2015 yılının ilk 6 aylık döneminde 21.881,38 TL satışının ve 30.06.2015 tarihi itibariyle 214.530,12 TL’ik zararının bulunduğu, davalı şirkette % 14 paya sahip davacının TTK 531 maddesi uyarınca şirketin feshini isteyebileceği, TTK 531 maddesi uyarınca haklı sebeplerle şirketin feshi koşullarının oluştuğu anlaşılmış ise de; davalı şirketin bilirkişi raporlarıyla değerlendirilen ekonomik yapısı ve mali varlığı gözetildiğinde; davalı şirketin halen bir kısım mülklerinin, makinelerinin, cihazlarının ve taşıtlarının mevcut olduğu, şirketin amacım gerçekleştirmesinin halen mümkün olabileceği kanaatine varılarak davacının ortaklıktan çıkarılmasının daha yerinde olacağı,
TTK’nun 531. maddesi hükmüne göre; ortaklıktan çıkarılmasına karar verilen ortağın payının, karar tarihine en yakın tarihteki şirket aktifi rayiç değerinin belirlenerek hesaplanması gerekeceği, bu kapsamda, bilirkişi kurulunca denetime ve hüküm kurmaya elverişli 2. Ek raporda belirtilen karar tarihine en yakın reel değerler üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacının çıkma payının 129.566,94-TL olduğu sonucuna varıldığından davacının davalı şirketin fesih ve tasfiyesine ilişkin talebinin reddine, davacının çıkma talebinin kabulüne, davacının Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı davalı … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin ortaklığından çıkartılmasına, çıkartılma kararının ticaret sicil müdürlüğünde tescil ve ilanına, ıslah dilekçesi de dikkate alınarak davacının çıkma payı alacağı talebinin kısmen kabulüne, 129.566,94-TL ortaklıktan ayrılma payının kararın kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalı şirketten alınarak davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişi incelemeleri neticesinde davalı şirketin dava başvuru tarihinden evvel olmak üzere son yıllarda iş almadığı, devam eden işleri bitirmediği, kötü yönetim nedeniyle sürekli olarak mali açıdan gerilediği ve bilançosunun giderek erimek suretiyle öz varlıklarını yitirdiği hususları sabit olmasına karşın mahkemenin tasfiye kararı vermemesi dosya kapsamına ve olayın mutad akışına aykırı bulunduğunu,
Davalı şirket yönetiminin azınlığın haklarını yok saymak suretiyle ortaklarından bilgi ve belge gizlediği, kuruluşundan itibaren hiç kar dağıtmadığı,birtakım şahıslara haksız menfaat sağladığı,şirketin içini boşaltmaya yönelik eylemler yaptığı hususları sabit görülmesine ve alınan bilirkişi raporları arasındaki sürede bu hususlar tesbit olunmasına rağmen hakim ortağı koruyucu ve son bilanço değerleri üzerinden çıkma payına hükmolunması da hatalı olduğunu,
Gerek maddi duran varlıklar ve gerekse de şirkete ait diğer varlıkların düşük bedellerle satışıyla ilgili bir değerlendirme yapılmadığı gibi davalı şirketin özellikle yurt dışında bulunan makina ve demirbaşlarının nazara alınmadan değer tesbiti yapılması da usulsüz olup, bu yönde taraflarınca sunulan ve şirket varlıklarını gösterir 2 adet kataloğun incelenmediğini,
… Model … marka asfalt plentinin oldukça düşük bir bedelle satışına yönelik itirazları dahi hiçbir şekilde incelenmediğini,
Özellikle davalı şirketin Afganistan’ da kayıtlı değeri 685.703 ABD doları olan yüklü miktarda araç ve gerecinin bulunduğu bilirkişi kurulu tarafından belirlenmesine rağmen bu araçların değerlerinin dikkate alınmadan ve demirbaş hesabında gösterilmeden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu,
Hükme esas alınan bilirkişi raporundan davalı şirketin Afganistan’da ABD … firmasına iş yaptığını, Etiyopya’da devam eden 30.000.000.$ tutarında işlerinin bulunduğu belirtilmiş olup bu işlerden elde edilebilecek gelirat ile buna isabet edecek çıkma payları hiçbir hesaplamaya tabi tutulmadan karar verildiğini,
Davalı şirketin ödenmemiş sermayesinin 2.400.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin hissesi olan %14’e isabet eden 336.000,00 TL’nin müvekkili tarafından ödendiği sabit iken şirketin içinin boşaltılması neticesi müvekkilinin sermaye payının dahi altında bir çıkma payı ile ortaklıktan çıkarılması olayın mutad akışına ve hukuka da açıkça aykırı olduğunu,
Davalı şirketin devam eden yıllara yaygın inşaat işleri olmasına rağmen bilançolarında hiç hakediş yapmaması ve hiçbir geliri göstermemesi de izah edilmediğini,
Bu husus dahi davalı şirketteki hakim ortaklık yapısının bilgi ve belge gizlediğini, muvazaalı işlemler yapmak suretiyle mevcudu azalttığını ve azınlığın aleyhine durum yaratmak suretiyle bilançolarla oynadığını gösterdiğini,
Bilirkişi kurulu tarafından yapılan incelemeler neticesi şirket mevcudunun azalmasına karşın borçlarının arttığı tesbit edilmiş olup bu durumda şirket yönetiminin mal kaçırdığını, satışları reel değerlerden göstermediğini, özellikle taşınmazları asgari satış değerinden göstermek suretiyle alınan meblağları gizlediği açık olduğunu,
Ayrıca davalı şirketin bu yönde herhangi bir genel kurul kararı olmamasına rağmen usulsüz ve sürekli olarak hakim ortağa borçlandırılmak suretiyle hakim ortağa haksız menfaat sağlandığı hakim ortağın şirkete nakti ödeme yaptığına dair bir kayıt, belge, dekont olmamasına karşın sebepsiz zenginleştiği de aşikar olup, rapora göre borçlanılan tutarın 2.918.940,27 TL olduğu gözetildiğinde bu hususun izaha muktaç olduğu açık olduğunu,
Bilirkişi tarafından şirket değerinin hesaplanmasında Yurtdışında bulunan makina ve araç gereç, şirketin marka, iş bitirme gibi sınai değerleri, taşınmazların reel değerleri hesaplanmadığı gibi özellikle devam eden işlerden beklenen muhtemel kazanç hiçbir şekilde naza alınmadığından hükmolunan çıkma bedelinin oldukça düşük kaldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı tarafından, davacının iddialarına karşı taraflarınca cevap verilmiş olup defaatle müvekkili şirketin tasfiyesini gerektirecek herhangi bir neden olmadığını ve iddialarının gerçeği yansıtmadığının delillerle ortaya koyulduğunu, yargılama sürecinde dosya birçok kez bilirkişilerce değerlendirmeye tabi tutulduğunu ve daha ilk gelen raporda açıkça şirketin faal olduğu ve tasfiyesini gerektirir bir durum olmadığı belirtildiğini, haliyle yargılamanın başından itibaren şirketin tasfiyesini gerektirir bir husus olmadığını, ilk derece mahkemesinin de bu durumu göz önüne alarak davacının tasfiye talebinin reddine karar verdiğini,
Uyuşmazlığa ilişkin yapılan yargılama neticesinde müvekkili şirketin öz sermayesine ilişkin dosya kapsamında alınan en son 19.09.2019 tarihli Bilirkişi Kurulu 2. Ek Rapor gerçeğe ve hukuka aykırı hesaplamalar sonucu şirketin öz sermayesini olduğundan yüksek gösterdiğini, ve ilk derece mahkemesince de bu rapora dayanarak davacı lehine gerçeğe ve hukuka aykırı çıkma payı alacağına hükmettiğinden kararın bu yönüyle kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacının hissedarı olduğu davalı anonim şirketin fesih ve tasfiyesi, bu taleplerin kabul edilmemesi halinde davacıya ait payın gerçek değerinin ödenerek şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Bilirkişi kurulundan alınan raporda özetle, davalı şirketin 03.06.2002 tarihinde tescil edilerek faaliyetine başladığı, şirketin son kayıtlı sermayesinin 2.400.000 TL olduğu ve tamamının ödendiği, davalı şirketin 2014 yılı yevmiye defterinin açılışının ve kapanışının süresinde yapıldığı ve muhasebe usul ve ilkelerine uygun şekilde tutulduğunu, şirketin kaydi bilançolarında, 31.12.2013 tarihi itibariyle 2.462.326,26 TL olan öz varlıklarının 30.06.2015 tarihi itibariyle %30,88 oranında azalarak l.701.916,08 TL’ye gerilediği, maddi duran varlıkları 31.12.2013 tarihi itibariyle 2.065.933,77 TL iken bu tutar 30.06.2015 tarihinde 1.196.031,59 TL’ye gerilediği, bu azalmanın nedeninin 31.12.2013 tarihinde 1.893.640,56 TL olan tesis, makine ve cihazların 30.06.2015 tarihinde 1.178.880,08 TL’ye gerilemesi ve 31.12.2013 tarihi itibariyle 1.339.846,53 TL olan taşıtların 30.06.2015 tarihinde 423.391,79 TL’ye gerilemesinden kaynaklandığı, 2013 yılında 58.933,48 TL satışının ve dönem sonunda 470.142,66 TL’lik zararının bulunduğu, 2014 yılında satışının bulunmadığı ve dönem sonunda 545.879,96 TL’lik zarannın bulunduğu, 2015 yılının ilk 6 aylık döneminde 21.881,38 TL satışının ve 30.06.2015 tarihi itibariyle 214.530,12TL’ik zararının bulunduğunun tespit edildiği, davacının davalı şirketin %14 hissesine sahip ortağı olduğu, davacının 2014 yılı başı itibariyle şirketin faaliyetlerinden rahatsız olduğu ve diğer üyelerle kopukluk yaşadığı, davalı şirketin halen bir kısım mülklerinin, makinelerinin, cihazlarının ve taşıtlarının mevcut olduğu, şirketin amacını gerçekleştirmesinin halen mümkün olabileceği, davacının ortaklıktan çıkarılmasının daha yerinde olacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi heyetine inşaat mühendisi bilirkişinin eklenmesi ile 30/01/2018 tarihli bilirkişi heyetinden alınan ek raporda ise özetle; davalı şirketin halen bir kısım mülklerinin, makinelerinin, cihazlarının ve taşıtlarının mevcut olduğu, şirketin amacını gerçekleştirmesinin halen mümkün olabileceği, sunulan belgeler kapsamında şirketin öz varlığının 4.283.894,02 TL olarak hesaplandığı, bu hesaplama dâhilinde şirketin %14 ortağı olan davacının hisse değerinin (4.283.894,02 x %14) 599.745,16 TL olduğu tespit edilmiş itiraz üzerine bilirkişi kurulundan alınan 02/10/2018 tarihli ek raporda; sunulan belgeler kapsamında şirketin öz varlığının 3.805.644,02TL olarak hesaplandığı, bu hesaplama dahilinde şirketin %14 ortağı olan davacının hisse değerinin (3.805.644,02 x %14) 532.790,17 TL olduğu tespit edilmiş, bu rapora da itiraz üzerine bilirkişi kurulundan alınan 18/09/2019 tarihli 2.ek raporda ise özetle; 31/12/2014 tarihi itibariyle 532.790,17 TL olarak görünen davacının şirketteki hissesinin özellikle maddi duran varlıklarda görünen arsa ve araziler ile bir kısım taşınmazların satılması sonucunda varlıkların azalması, bununla birlikte şirketin borçları arasında görünen ortaklara olan borçların %47,92 oranında artması nedeniyle 31/12/2018 tarihi itibariyle 129.566,94 TL olduğu belirtilmiştir.
Anonim Şirkete ilişkin TTK 531. Maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldiği ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması,” “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması,” “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi,” “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması,” “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması, şirketin feshi açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
…’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteği ve ortaya çıkardığı soncular gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Somut olaya gelince; davacı yanca, ortağı olduğu davalı şirketin haklı nedenle feshi olmadığı takdirde şirket ortaklığından çıkma istemli olarak işbu dava açılmıştır.
Dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporunda belirtildiği ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, davacının davalı şirkette %14 payının bulunduğu, şirketin kurulduğu ilk yıllarda kar elde etmesi ve ortaklar arasında herhangi bir sorun olmamasına rağmen şirketin öz varlığının giderek gerilediği, zarar ettiği, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, birbiri ile uyumlu olduğu, maddi duran varlıkların zaman içerisinde azaldığı, satışların düştüğü ve zarar ettiği anlaşılmakla davalı şirketin haklı nedenle fesih koşullarının oluştuğu, ancak şirketin devamında ekonomik anlamda fayda olması nedeniyle karar tarihine en yakın bilançosuna göre davalının davalı şirketten çıkarılmasına karar verilmesi halinde %14 payına isabet eden çıkma payı bedelinin 129.566,94 TL olduğu, davalı yanın istinaf başvuru sebepleri de gözetildiğinde açılan davanın kabulü ile davalı şirketin feshi yerine alternatif çözüm yolu olarak davacının davalı şirketin ortaklığından çıkartılmasına ve çıkma bedeli olan 129.566,94 TL’nin davacıya ödenmesine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olmakla davacı ve davalı yanın bu kısma yönelik istinaf başvurularına itibar edilmemiştir.
Öte yandan, davacı yanca, davalı şirkete ait iki adet tanıtım kataloğu sunulduğu ve davalı şirketin Afganistan’da kayıtlı değeri yüklü miktarda araç ve gerecinin bulunduğu ve bu araç ve gerecin bilirkişi kurulu tarafından dikkate alınmadan ve demirbaş hesabında gösterilmeden rapor hazırlandığı iddia edilmiş ise de, davacı yanın iddia etmiş olduğu araç ve gerecin davalı şirkete ait olduğuna ilişkin dosyaya somut bilgi belge sunulmadığından davacı yanın bu yöndeki istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir.
Diğer yandan, davalı şirketin Afganistan ve Etiyopya’da devam eden işlerinin bulunduğu belirtilerek bu işlerinde çıkma payında değerlendirilmesi gerektiği iddia edilmiş ise de bu işlere yönelik de davacı yanca dosyaya somut bilgi belge sunulmadığından dosya kapsamına göre de davacı yanca aksinin ispatlanamamış olması nedeniyle davacı yanın buna yönelik istinaf itirazına da itibar edilmemiştir.
Ayrıca, davacı yanca … model … marka Asfalt Paletinin bilirkişi heyeti tarafından düşük değerle satışına ilişkin değerlendirme yapılmadığı iddia edilmiş ise de, söz konusu aracın dava tarihinden önce satıldığı, 31/12/2014 tarihli davalı şirketin envanterinde yer almadığından bu yönde bilirkişi tarafından değerlendirme yapılmış olmakla, buna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabul kısmen reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 8.850,72 TL harçtan peşin alınan 2.212,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.638,04‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.01/06/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.