Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/872 E. 2022/1547 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/872 Esas 2022/1547 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/872
KARAR NO : 2022/1547

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/03/2020
NUMARASI : 2016/467 Esas 2020/160 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 18/05/2016
KARAR TARİHİ : 08/12/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/01/2023

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin asıl ve birleşen davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı asıl ve birleşen dosya davalısı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette %10 hisse sahibi olduğunu, davalı şirketin 20/02/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların hukuka aykırı bulunduğunu, şirketin çoğunluk hissesini ele geçirmiş olan yönetim kurulu üyeleri ve büyük pay sahiplerinin azınlık haklarını hiçe sayar şekilde kararlar aldıklarını, sunmuş oldukları faliyet raporlarının da açıkça gerçeği yansıtmadığını, şirket için önemli olan birçok konuya yer verilmediğini, alınan kararlara muhalefet edildiğini belirterek davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 7., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili birleşen dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirkette toplam %10 hisse sahibi olduğunu, davalı şirketin 20/02/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı bulunduğunu, müvekkili …’in yönetimden ayrılmasıyla davalı şirketin o tarihten bu yana tamamen … ailesi üyeleri tarafından yönetildiğini, genel kurulda oy hakkının kötüye kullanıldığını, şirketin objektif denetimden uzak tutulmaya çalışıldığını, sivil polisler eşliğinde davaya konu genel kurula katılım sağlanabildiğini, müvekkili ortaklardan bilgi saklandığını, müvekkillerinin bilgi alma haklarının engellendiğini, gündeme madde ilave ve bilgi alma haklarının geçiştirildiğini, şirket kaynaklarının haksız kullanıldığını, şirketin işleriyle ilgili usulsüzlükler yapıldığını, ibra kararının usulsüz olduğunu, oy kullanma yasağının çiğnendiğini, yönetim kurulu ücretlerinin fahiş olarak kararlaştırıldığını, davalı şirketin daha önce alınan huzur hakkı kararlarının mahkemelerce iptal edildiğini, alınan kararlar ile yöneticilere huzur hakkı dışında yan ödeme kalemlerinin yaratıldığını belirterek davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların hukuk yollarını kötü niyetli ve şirketin çalışmasını engelleyici şekilde kullandığını, davacıların şirket yönetiminden azledildikleri andan itibaren sahip oldukları %10 hisseyi fahiş fiyatla çoğunluk hisseye sahip … ailesine satma gayreti içinde olduğunu, bu hisseleri satın alacak başka bir alıcı bulunamadığını, bu amaçlarına ulaşmak için özel denetçi talebinde bulunduklarını, özel denetçi raporları ile … ailesine bir sorumluluk yükleyecek hususa rastlanmadığının tespit edildiğini, anılan aile fertlerinin izlenmeye başladığını, her yıl sorumluluk davaları ve her genel kurul kararının iptali için dava açıldığını, davacıların müvekkil şirket yönetimine husumet beslediğini, yönetici oldukları dönemde şirketten çok yüksek gelir elde ettiklerini, görevlerinin son bulmasıyla şirket yönetimine saldırmaya başladıklarını, şirketin aktifinin değerinde davacı …’in bir katkısının bulunmadığını, …’in yönetiminde yapılan gereksiz ve usulsüz harcamalara son verilerek şirketin karlı hale getirildiğini, davacıların fesih davasında amaçlarına ulaşabilmek için genel kurullara güvenlik güçlerini davet etmeyi gelenek haline getirdiklerini, usulsüz şekilde tahsil edilen bir araç bulunmadığını, yönetim kurulunun davacıların tüm iddialarından aklandığını, … ailesinin fahiş olduklarını ileri sürdükleri ücretleri geçmişte itirazsız olarak aldıklarını, daha önce yapılan yargılama sonunda açılan davada alınan bilirkişi raporuyla davacıların afaki iyi niyet kurallarına aykırı hareket ettiklerinin ortaya konulduğunu, genel kurulda belirlenen ücretin makul ve kabul edilebilir ücret olduğunu, azınlık ortakların şirket faaliyetlerini açık bir şekilde görmesine engel bir hüküm bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davalı şirketin 20/02/2016 tarihli olağan genel kurulunda alınan 2., 3., 4., 7. ve 9. numaralı kararlarının Kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olmadığı, genel kurulda alınan kararın iptali için kararın Kanun, ana sözleşme ve iyi niyet kurallarına aykırı olması gerektiği, söz konusu kararlara ilişkin asıl ve birleşen dosyadaki iptal taleplerinin reddi gerektiği, 2014 yılına ilişkin genel kurulda 2015 yılı için yönetim kurulu ücretlerinin 27.500,00 TL olarak belirlendiği, söz konusu kararın iptali için açılan davada yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesince mahkeme kararının kaldırılmasına, 27/03/2015 tarihli genel kurulda alınan yönetim kurulu üyelerinin aylık ücret belirlenmesine ilişkin kararın iptali karar verildiği, diğer taraftan davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında alınan 8 numaralı kararın iptaline karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince hükmün onanmasına karar verildiği ve kararın kesinleştiği, bilirkişi tarafından tespit edilen 2015 yılı şirketin dönem net karı miktarı dikkate alındığında 2016 yılı için yönetim kurulu üyelerine takdir edilen 27.500,00 TL’lik ücretin fahiş olduğu ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığı, bu nedenle iptali gerektiği gerekçesiyle asıl dosyada davacının davasının kısmen kabulüne, davalının 20/02/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 8 numaralı kararın iptaline, diğer kararların iptaline ilişkin talebin reddine, birleşen davada davanın kısmen kabulüne, davalının 20/02/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında alınan 8 numaralı kararın iptaline, diğer kararların iptaline ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Asıl ve birleşen dosya davalısı vekilince istinaf dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporlarının tamamında dava konusu maddelerin hiçbirinin iptali şartlarının oluşmadığı kanaatine varıldığını, hükmün hiçbir delile dayanılmaksızın tesis edildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal bozma ilamlarına uygun olarak alınan denetime elverişli rapor ve ek raporlar ile kararlaştırılan huzur hakkının makul sınırlar içinde olduğu, fahiş olmadığı sonucuna varıldığını, aksine bir bilirkişi raporu alınmadığı gibi başka bir delilde sunulmadığını, dosyaya delil olarak dahi sunulmayan başka bir dava konusu olan 2014 ve 2015 yılına ilişkin genel kurul kararının iptaline yönelik dava sonucuna göre hüküm tesis edildiğini, taraflarca getirilme ilkesine riayet edilmediğini, davacılar tarafından delil olarak sunulmayan mahkeme ve bölge adliye mahkemesi kararlarına dayanılarak hüküm kurulduğunu, verilen bu kararların delil niteliğinde olmadığını, delil olarak dosyaya sunulmadığını, dava konusu genel kurulda kararlaştırılan ücretin makul nitelikte olduğunu, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporlarıyla şirketin mali ve finansal tabloları, geçmiş uygulamaları, çalışan personel sayısı, iş hacmi, ortaklık yapısı, somut verilerle incelenerek ve karşılaştırılarak yapılan inceleme sonucunda ücretin makul olduğu sonucuna varıldığını, davacıların 2007 yılına kadar şirketin yönetiminde aktif rol aldığını, yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra şirket tarafından yapılan tüm işlemler ve alınan tüm kararlara karşı dava açtıklarını, şikayet yoluna başvurduklarını, karara ilişkin iptal taleplerinin yönetici ve denetçinin ücretlerinin fazla olduğu iddiasına dayandırıldığını, davacıların yönetim kurulu ücretlerine ilişkin bu iddiayı ileri sürerken davacı …’in 2007 yılında aylık net 15.000,00 TL maaş aldığını, mahkeme huzurunda da bu maaşın yerinde olduğu yönünde imzalı beyanda bulunduğunu, davacının bu maaşının 2005 yılı genel kurulunda tespit edildiğini, 11 yıl sonra yönetim kurulu başkan ve üyelerinin 27.500,00 TL maaş aldığını, 11 yıllık süreçteki enflasyon dikkate alındığında davacı dönemindeki maaşın herhangi bir şekilde artmadığı, aksine enflasyon karşısında azaldığının açıkça görüleceğini, davacıların kendi dönemlerindeki ücrete yalnızca enflasyon uygulanmak suretiyle belirlenen yeni dönem yönetici ücretine karşı ileri sürdüğü iddiaların samimiyetten ve gerçeklikten uzak olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine dair hesaplama yapılırken müvekkilinin yoğunlukla hizmet sektöründe faaliyet gösterdiği, maliyetlerinin büyük kısmının hizmet sektörüne dahil olduğu, bu sektörde de ücretlerin tüm diğer maliyetlerin üzerinde olduğunun dikkate alınmak zorunda bulunduğunu, müvekkili şirket yöneticilerinin kazançlarının Türkiye ve dünya emsallerine göre makul seviyede bulunduğunu, bilirkişi tarafından yalnızca şirket defterlerinin incelenmesinin yanında bu bilgiler ve Türkiye’deki ve dünyadaki şirket yönetici kazançları değerlendirilseydi ücretlerin makul olduğunun görüleceğini, müvekkilinin yönetim giderlerinin geçmişten beri yüksek olduğunu, dağıtılabilir net dönem karına oranının daima yüksek bir oranda bulunduğunu, bu durumun … ailesiyle ilgili bir durum olmadığını, aksine davacılar tarafından yıllarca devam edilen ve mutat hale gelen bu ücret seviyesi ve oranına itiraz etmenin davacılar yönünden dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil edeceğini, dava konusu genel kurulda yönetim kurulu üyelerine ödenen ücretin önceki sene ücretinden hiçbir artış yapılmadan aynı şekilde bırakıldığını, davacıların kendilerinin aldığı ve mahkeme huzurunda savunduğu, oy verdiği 2005 yılı için kararlaştırılan 15.000,00 TL ücretin huzurdaki uyuşmazlık nezdinde referans alınması gerektiğini, aksi durumun hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olacağını, güncellemede esas alınması gereken ücretin 15.000,00 TL olduğunu, bu şekilde güncelleme yapıldığında 27.500,00 TL’nin üzerinde güncellenmiş değer tespit edileceğini, şirketin kaynaklarının korunduğunu, bu kaynaklarla sağlanan karın yıllar içinde artış gösterdiğini, gerek iş çeşitliliği gerekse kapasite düşünüldüğünde çalışan sayısına göre yöneticilerin şirket işleriyle daha çok ilgilenmek zorunda olduklarını, toplam ücret ödemeleri içinde yönetim kurulu üye ücretlerinin %27’ye tekabül ettiğini, bu oranın makul olduğunu, halka açık şirketlerle karşılaştırma yapıldığında bu şirketlerin kurumsal yapıda olup, yönetim kurulu üyelerinin bu denli emek ve mesai harcamasını gerektirir bir hal bulunmadığını, bu şirketlerde yönetim kurulu üyelerine ödenen ücret dışında başka bir ücret ödemesi yapılıp yapılmadığının bilinmediğini, müvekkili şirkette ise yönetim kurulu üyelerine ödenen tüm ücretin bundan ibaret olduğunu, yönetim kurulu üye sayısının hali hazırdaki yönetim kurulunca 3’den 2’ye düşürülmesinin dikkate alınması gerektiğini, bu durumda yönetim kurulu üyeleri için belirlenen toplam ücretin her halükarda makul sınırlarda kaldığının anlaşılacağını, dava konusu ücretin şirketin geçmiş yıl uygulamalarına göre düşük bile kaldığını, davacılar tarafından açılan fesih davasında verilen hüküm gerekçesinin dikkate alınması gerektiğini, davacıların kanun yoluna götürmediği hüküm gerekçesinde davacıların yönetim kurulu üye ücretleri için belirlenen ücreti benimsedikleri, bu ücretlere yönelik açılan iptal davalarında samimi olmadıkları sonucuna varıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Asıl ve birleşen davada dava; davalı şirketin 20/02/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yargılama aşamasında mali müşavir ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan 19/02/2018 tarihli kök, 12/07/2019 tarihli birinci ek, bilirkişi heyetine ziraat mühendisinin de katılımı ile alınan 15/01/2020 tarihli ikinci ek bilirkişi heyet raporu, dava konusu 20/02/2016 tarihli davalı şirket genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetveli, davacılar tarafından davalıya gönderilen ihtarname sureti, davalı şirket ticaret sicil kaydı, aynı taraflar arasında değişik yıllara ilişkin genel kurul kararlarının iptali talebiyle açılan davalarda verilen kararlara ilişkin Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/311 Esas 2017/269 Karar ile bu karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce verilen 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı karar sureti, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 2014/16299 Esas 2015/11460 Karar sayılı karar sureti, Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/324 Esas 2014/366 Karar sureti, davalı şirketin 2015 yılı faaliyet raporu, 31/12/2015 dönemi ayrıntılı gelir tablosu dosya içerisinde yer almaktadır.
Bilirkişi heyetince davalı şirket defter ve kayıtları incelenerek hazırlanan kök raporunda, dava konusu genel kurulda gündemin 2. ve 4. maddesi ile alınan kararın iptali konusunda kesin kanaate varılamadığı, eksik belge bulunduğu, tarım ve hayvancılık işletmesi hakkında uzman bir bilirkişinin heyete dahil edilmesi gerektiği, gündemin 3. maddesiyle alınan kararın iptali şartlarının oluşmadığı, gündemin 7. maddesi ile yeni seçilen yönetici ceza dosyasında beraat etmişse iptal şartlarının oluşmadığı, aksi halde iptal şartlarının oluştuğu, 8. Maddenin iptal şartlarının oluşmadığı, 9. madde ile alınan kararın TTK ve davalı şirket esas sözleşmesi hükümlerine uygun olduğu, azınlık ortakların şirket faaliyetlerini açık şekilde incelemesine engel teşkil etmediği, davalı şirketin 2015 yılı dönem net karının 2.649.092,95 TL, 2014 yılına göre 210.956,33 TL kar kaybı oluştuğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Alınan birinci bilirkişi heyeti ek raporunda, kök rapor tekrar edilerek tarım ve hayvancılık işletmesi hakkında uzman bir bilirkişinin heyete dahil edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bilirkişi heyetinden, heyete ziraat mühendisi katılımıyla alınan ikinci ek raporda, şirkete ait arazinin zeytin yetiştiriciliğine elverişli bir bölge olması seçilen bitki deseninin isabetli olması, zeytin meyvesi ve zeytin yağının pazar probleminin bulunmaması, hayvancılık faaliyetine nispeten şirkete gelir getirici nitelikte bir tarımsal faaliyete temel atılmış olması hususları dikkate alındığında, davalı şirket aleyhine iddia edilen şirketin gelir kapısından mahrum bırakıldığı düşüncesiyle genel kurulun 2 no’lu gündem maddesinin iptal edilmesi kanaatinin oluşmadığı, diğer hususlar yönünden kök ve ek raporda yapılan tespit ve değerlendirmelerde değişikliğe sebebiyet verecek şekilde somut bir bilgi ve belge bulunmadığı tespit edilmiştir.
Dairemizin emsal nitelikteki 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı dosyasında yapılan inceleme sırasında, davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında diğer kararların yanı sıra yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenecek ücret miktarına (23.500,00 TL) ilişkin alınan kararların iptaline ilişkin birleşen dosyada davacı olan ortaklar tarafından davalı şirket aleyhine genel kurul kararının iptali talebiyle Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas sayılı davasının açıldığı, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilerek davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurul toplantısında yönetim ve denetim kurulu üyelerine ücret belirlenmesine ilişkin alınan kararın iptaline, diğer maddelere ilişkin iptal talebinin reddine dair 2015/794 Karar sayılı karar verildiği, bu karara karşı taraf vekillerinin temyiz kanun yoluna başvurması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/4873 Esas 2017/6710 Karar sayılı ilamıyla kararın onandığı, onama kararına karşı davalı vekilinin karar düzeltme yoluna başvurduğu, anılan Dairece karar düzeltme talebinin reddine karar verilmesiyle ilk derece mahkemesi kararının kesinleştiği görülmüştür.
Dairemizin 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı dosyasında da birleşen dosya davacısı olan ortaklar tarafından davalı şirket aleyhine 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında diğer kararların yanı sıra yönetim kurulu üyelerine ödenecek ücrete (27.500,00 TL) ilişkin alınan kararların iptali talebiyle Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/311 Esas sayılı davasının açıldığı, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizin anılan kararı ile dava konusu genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan 27.500,00 TL ücretin fahiş olduğu, genel kurul kararının azlık pay sahiplerinin meşru menfaatlerini zedeleyeceği, objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 7. Maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin aylık ücret belirlenmesine ilişkin kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği, karara karşı davalı vekilince temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2020/1576 Esas 2022/949 Karar sayılı kararıyla Dairemiz kararının onanmasına karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Asıl davada davacı yan davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 7., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan kararların iptali gerektiğini iddia etmiş, birleşen davada davacı yan davalı şirketin aynı tarihli genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların iptali gerektiğini iddia etmiş, davalı yan ise alınan kararların usulüne uygun olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçeyle asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, yönetim kurulu üyelerinin ücretlerine ilişkin alınan 8. No’lu kararın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, davalı şirketin 20/02/2016 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 7., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararların iptal koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Asıl ve birleşen dosya davacılarının davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 2., 3., 4., 7., 8. ve 9. maddeleriyle alınan kararlara muhalefet ettikleri, muhalefet şerhinin genel kurul toplantı tutanağına geçirildiği, işbu asıl ve birleşen davanın TTK’nun 445. maddesi hükmü uyarınca 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Davalı vekilinin istinaf itirazı asıl ve birleşen davada davanın kısmen kabulü ile dava konusu davalı şirketin 20/02/2016 tarihli genel kurul toplantısının 8. maddesi ile yönetim kurulu ücretlerinin aynen devamına ilişkin kararın iptali kararına yöneliktir.
Dava konusu genel kurul toplantısının 8. maddesi ile davalı şirket yönetim kurulu ücretlerinin aynen devamı kararlaştırılmıştır.
Davalı şirketin dava konusu genel kurul toplantısından önceki 27/03/2015 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine aylık net 27.500,00 TL ücret ödenmesine karar verilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere anılan karara karşı davacı şirket ortakları tarafından Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılmış, davanın reddine ilişkin verilen 2015/311 Esas 2017/269 Karar sayılı ilk derece mahkemesi kararı davacılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 2017/964 Esas 2020/78 Karar sayılı kararı ile kaldırılarak yönetim kurulu üyelerinin ücretine ilişkin alınan karar iptal edilmiş, karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile; gündemin 8. maddesiyle alınan yönetim kurulu ücretlerin aynen devamına ilişkin kararın iptal şartlarının oluşmadığı belirtilmiştir.
Anonim şirketler yıllık kârının bir kısmını şirket pay sahiplerine kar payı adı altında dağıtmaktadır. Kar payı alma hakkı ortakların vazgeçilmez nitelikteki haklarından biri olup, şirket genel kurulunun ortakların kar payı alma hakkını herhangi bir şekilde sınırlandırma veya bertaraf etme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla anonim şirkette sermaye oranı itibarıyla çoğunluğu teşkil edenler aldıkları genel kurul kararıyla azınlıktaki pay sahiplerinin kardan pay almalarına engel olamayacakları gibi bu hakkı sınırlandıramazlar. Yönetim kurulu üyelerine yüksek miktarda ücret ödenmesinin kararlaştırılması şirket ortaklarına dağıtılacak kar payını etkileyecektir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök ve ek raporunda yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan ücretin iptal koşullarının oluşmadığı tespit edilmiş ise de emsal nitelikte olup, dosya içerisinde bir sureti bulunan mahkeme ilamlarından davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri için belirlenen aylık ücretin fahiş olduğu gerekçesiyle değişik yıllara ilişkin genel kurul kararlarının iptal edildiği anlaşılmıştır. Davalı şirketin 14/03/2014 tarihli genel kurulunda yönetim kurulu üyeleri için kararlaştırılan 23.500,00 TL ücretin fahiş olduğu gerekçesiyle ücrete ilişkin alınan kararın iptaline ilişkin Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas 2015/794 Karar sayılı ilamı da dosya içerisinde yer almaktadır. Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1195 Esas 2015/794 Karar sayılı kesinleşen ilamına göre mahkemece 2014 yılı için yönetim kurulu üyelerine aylık 23.500,00 TL ücretin fahiş olduğu gibi Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/311 Esas 2017/269 Karar sayılı ilamının istinaf ve Yargıtay denetimi sonucu istinaf kaldırma kararı ile kesinleşen şekline göre 2015 yılı genel kurulunda yönetim kurulu üyelerine kararlaştırılan 27.500,00 TL ücreti fahiştir.
Bilirkişi raporları ile davalı şirketin 2015 yılı dönem net karı 2.649.092,95 TL olduğu, bir önceki yıl olan 2014 yılına göre 210.956,33 TL kar kaybı bulunduğu tespit edilmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece emsal nitelikteki mahkeme kararları kesinleşen yıllardaki fahiş kabul edilen yönetim kurulu aylık ücretleri, bilirkişi raporuyla tespit edilen 2015 yılı şirketin dönem net karı, 2016 yılı için yönetim kurulu üyelerine takdir edilen 27.500,00 TL’lik ücretin fahiş olduğu, iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı, iptali gerektiği gözetilerek yazılı şekilde asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Öte yandan yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu davalı şirketin ticari defterlerinin incelenmesi yönünde teknik incelemeyi içermektedir. Mahkemece teknik yönden yapılan inceleme sonuçları ile emsal nitelikteki davalı şirketin önceki yıllara dair yönetim kurulu üye ücretlerine ilişkin alınan kararların iptali hususu birlikte değerlendirilerek sonuca varılması isabetli olup, yönetim kurulu üye ücretine ilişkin maddenin iptal koşullarının oluşmadığına ilişkin değerlendirme hukuki nitelikte bulunduğundan bilirkişi raporundan ayrılarak hüküm kurulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davanın kısmen kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcın peşin alınan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30 TL harç davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Birleşen davada davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Asıl ve birleşen davada davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından asıl ve birleşen davada davacılar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.