Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/854 E. 2022/848 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 18/08/2017
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/07/2022
Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı işyerinde 01/11/1999 tarihinden 11/08/2017 tarihine kadar yönetici kadrosunda genel müdür sıfatı ile çalıştığını, çalışmış olduğu şirketin yönetimine kayyum ataması yapıldığını, müvekkilinin davalı şirkette çalışmaya devam ettiğini, ancak ücretinin ciddi oranda azaltıldığını, müvekkiline karşı sindirme politikaları ve işten çıkarmayı hedefleyen haksız soruşturmalar neticesinde müvekkilinin prim gün sayısını doldurması nedeniyle iş akdini noter ihtarnamesi ile sonlandırdığını, müvekkiline işçilik alacaklarının ödenmediği belirtilerek şimdilik 100,00 TL kıdem tazminatı, 100,00 TL yılık izin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkili şirketin tüm idaresinin kayyum heyetine geçtiğini, davacının şirketle hiçbir bağı olmayan eski yönetim kurulu üyesinin kardeşine ait vize ücretinin şirket hesabından ödenmesine onay verdiğini, davacının sadakat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığını, davacının tüm haklarını kullandığını, ödemelerin yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı dönemde işçi olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, şirketi yöneten yönetim kurulu üyesi olarak işveren konumunda olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 365. maddesinde anonim şirketin yönetim kurulu tarafından yönetilip temsil olunacağının hükme bağlandığı, Yargıtay HGK’nun 05/02/2003 tarih 2003/9-82 Esas 2003/65 Karar sayılı kararında da şirket genel müdürü iken yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişinin aradaki hizmet akdi ilişkisinin sona ereceğinin belirtildiği, davacının 06/02/2009 tarihinde genel müdürlüğe, 30/03/2009 tarihinde ise yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, mahkemenin görevli olduğu döneme ilişkin davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin iş sözleşmesinden kaynaklı bir ilişki olmayıp vekalet ilişkisi olduğu, vekil-vekil eden arasında doğan uyuşmazlıklarda ise 4857 Sayılı İş Kanununda düzenlenen ve hizmet sözleşmesi sonuçlarına bağlanan müesseselerin uygulanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı iş yerinde 01/01/1999 tarihinden sözleşmeyi feshettiği 11/08/2017 tarihine kadar İş Kanununa tabi işçi olarak işveren bağlı ücret karşılığında çalıştığını, iş akdini haklı sebeplerle feshettiğini, fesih haklı olduğunun iş mahkemesi ilamıyla sabit olduğunu, müvekkilinin davalı iş yerinde belirli bir maaş karşılığında, iş verene bağlı, iş verenin emir ve talimatları doğrultusunda çalıştığını, iş veren tarafından belirlenen çalışma saatlerinde çalışmasını gerçekleştirdiğini, müvekkilinin çalışma saatlerini davalı iş yerine özgülediğini, ücret alacağı yönünden iş verene bağlı olarak çalışıp, başka bir maaş gelirinin bulunmadığını, müvekkilinin iş yerinin yönetim kurulu toplantılarına yalnızca kendi çalıştığı bölümün teknik konularıyla ilgili görevi sebebiyle katıldığını, yönetim kurulu üyeliği yaptığı dönemde de maaş almaya devam ettiğini, iş verenin emir ve talimatları doğrultusunda çalışmasını sürdürdüğünü, işçi sıfatı bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirkette herhangi bir sermaye sıfatının olmadığını, kar payı almadığını, işin sermaye ve yönetim kısmının davalı şirket ortakları tarafından yürütüldüğünü, iş yerinde işçi alma, çıkarma yetkisinin holding bünyesinde yapıldığını, şirketi borçlandırıcı işlem yapma yetkisinin holding yöneticilerinde olduğunu, üretilen malların satış ve pazarlamasının müvekkili tarafından yapılmadığını, iş verenin müvekkilini işten çıkarma yetkisinin herhangi bir ortaklık ilişkisine dayanmadığını, müvekkilinin vekalet hükümlerine ilişkin yetkisi bulunmadığını, iş kanuna tabi genel müdür olarak çalışanların aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olmaları halinde kişi-organ statüsünü taşıyıp taşımadıklarının araştırılması gerektiğini, genel müdürün organ sıfatı kazanmaksızın yönetim kurulu üyesi olması halinde genel müdürlük görevi sebebiyle iş ilişkisinin devam ettiği sonucuna varılacağını, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi-organ sıfatı kazanılmışsa işçi ve işveren sıfatı aynı kişide birleşemeyeceğinden iş ilişkisinin bulunmadığının kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu toplantılarına iştirak etmesinin organ sıfatı kazandığı anlamına gelmeyeceğini, müvekkilinin alacaklarının hiçe sayıldığını, müvekkilinin genel müdürlük ve yönetim kurulu üyeliği görevini iş kanununda tanımlanan işçi sıfatına haiz, iş sözleşmesi hükümlerine göre ifa ettiğini, usul ve yasaya aykırı olarak iş mahkemesi tarafından görevsizlik kararı verildiğini, sırf şirketin yönetim kurulu üyeliğinin bulunmasının görevsizlik kararı verilmesi için yeterli olmadığını, şirkette kar payı bulunan çalışanların dahi işçi statüsünde olabileceğinin Yargıtay içtihatlarında benimsendiğini, şirkete kayyım atanması üzerine müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinin sona erdiğini, genel müdürlük yetkilerinin büyük ölçüde kısıtlandığını, davalı iş yerinde kayyım heyetinin emir ve talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın görevli iş mahkemesine gönderilmesine, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; hizmet sözleşmesinden kaynaklanan kıdem tazminatı ve izin alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Dava, Kayseri 4. İş Mahkemesinde açılmış olup, anılan mahkemece yapılan yargılama sonunda 2017/882 Esas 2018/429 Karar sayılı karar ile asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, anılan karara karşı davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2018/2805 Esas 2018/1978 Karar sayılı karar ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Anılan karardan sonra Kayseri 4. İş Mahkemesinin 2018/510 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında 29/11/2018 tarihli celsede davacının yönetim kurulu üyeliğine atandığı 30/03/2009 tarihinden sonraki döneme ilişkin alacak talebinin davacının sıfatı gereği mahkemenin görev alanına girmediği gerekçesiyle bu kısım yönünden dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir. Tefrik kararı üzerine dosya 2018/912 sırasına kaydı yapılmış, davacının 30/03/2009 tarihinden sonraki çalışma dönemine yönelik talebi yönünde asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle 2019/10 Karar sayılı kararı ile mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, kararın kesinleşmesi ve davacı vekilince süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebi üzerine bu kez dava dosyası Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
Davacı adına genel müdür sıfatıyla düzenlenen katılım belge suretleri, davalı tarafından davacıya maaş ödenmesine ilişkin banka dekontları, yargılama aşamasında hukukçu bilirkişiden alınan 17/07/2019 tarihli bilirkişi raporu, davacı ücreti hakkında davalı tarafından gönderilen e-mail suretleri, hizmet akdi, gizlilik sözleşmesi, davacı imzalı 31/06/2010 tarihli taahhütname, davacı adına genel müdür sıfatıyla düzenlenen hesap pusulaları, davacı fazla mesai muvafakatnamesi, davacı yıllık izin dilekçeleri, davalı şirket antetli yıllık ücretli izin kartı, davacı tarafından davalıya gönderilen 11/08/2017 tarihli fesih ihtarnamesi, davalı tarafından davacıya gönderilen ihtarname sureti, davalının davacı adına düzenlediği işten çıkış formu, davalı şirket yönetim kurul kararı, davacı SGK hizmet dökümü, davacı banka hesap ekstresi, davalı şirket 30/03/2009 tarihli genel kurul kararı, davalı şirket genel kurul hazirun cetvelleri, davalı şirkete yazılan müzekkere cevabı dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında davacı tanıkları 01/02/2018 tarihli celsede dinlenmiştir.
Davacı ile davalı arasında 01/11/2001 başlangıç tarihli hizmet akdi imzalandığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davalı şirkete yazılan müzekkereye verilen 02/11/2018 tarihli cevapta, davacının şirkette payı bulunmadığı, davacıya huzur hakkı adı altında bir ödeme yapılmadığı, her ay yönetim kurulu ücret ve aylık maaşının düzenli olarak ödendiği, 01/11/2001 tarihinde müdür olarak göreve başladığı, 01/09/2006 tarihinde genel müdür yardımcılığına, 06/02/2009 tarihinde genel müdürlüğe atandığı, 30/03/2009’da yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, 23/08/2016 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olduğu bildirilmiştir.
Davacı tarafından gönderilen 11/08/2017 tarihli noter ihtarı ile iş akdinin tek taraflı olarak feshedildiği belirtilerek kıdem tazminatı ve tüm haklarının ödenmesi talep edilmiştir.
Davalı tarafından davacıya gönderilen 11/08/2017 tarihli noter ihtarı ile ise, iç yönetmeliğe aykırı ödeme yaparak sadakat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığı, iş akdinin ödenmemiş ücret varsa ödenmesi kaydıyla haklı nedenle feshedildiği bildirilmiştir.
Davalı tarafından düzenlenen 11/08/2017 tarihli işten çıkış formunda ahlaka aykırılık nedeniyle iş akdinin feshedildiği belirtilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile, taraflar arasındaki ilişkinin, davacı yönetim kurulu üyesi olduğundan vekalet ilişkisi olduğu, hizmet sözleşmesinin sonuçlarının oluşmayacağı, aksi kabulde davacının 243.344,00 TL yıllık izin, 84.131,18 TL kıdem tazminatı alacağı bulunduğu yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı yan davalı şirkette genel müdür sıfatıyla ve hizmet akdi ile çalıştığını, hizmet akdinin haklı sebeple kendisi tarafından feshedildiğini, bu nedenle kıdem tazminatı ve yıllık izin alacağı bulunduğunu iddia etmiş, davalı yan ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda hizmet sözleşmesi unsurlarının bulunmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu, davacının iş kanundan kaynaklanan alacak talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı şirkette herhangi bir hissesi bulunmadığı, şirkette müdür, genel müdür yardımcılığı, genel müdür ve yönetim kurulu üyesi olarak yer aldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkide hizmet akdinin unsurlarının bulunup bulunmadığı, hizmet akdi unsurları bulunmakta ise davacının davalıdan kıdem ve yıllık izin ücreti talep edip edemeyeceği, talep edebilecekse miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları kamu düzenine aykırılık yönünden incelendiğinde; davacı yan dava dilekçesinde 01/11/1999 tarihinden 11/08/2017 tarihine kadar genel müdür olarak çalıştığını belirterek kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının tahsili talebiyle işbu davayı açmıştır. İş mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen tefrik kararı üzerine davacının iddiasında yer alan 30/03/2009 tarihinden sonraki döneme ilişkin alacak talebi yönünden yönetim kurulu üyesi olarak genel müdür sıfatı bulunduğu gerekçesiyle asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş, verilen görevsizlik kararının istinaf kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi üzerine dosya Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesine tevzi edilmiştir.
Yapılan açıklamadan anlaşılacağı üzere, istinaf incelemesine konu yargılamada dava konusu, davacının 30/03/2009 – 11/08/2017 tarihleri arasındaki kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağıdır.
Davalı şirketin 30/03/2009 tarihli genel kurul toplantısında davacı yönetim kurulu üyesi seçilmiştir.
Davalı şirkete 18/08/2016 tarihli Kayseri 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2016/3005 D. İş sayılı kararıyla kayyım atanmıştır.
Davalı şirketin kayyumdan oluşan yönetim kurulunun 23/08/2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla eski yönetimin görevi sona ermişi, bu husus ….. 06/09/2016 tarihinde ilan edilmiştir.
Bu durumda davacı 30/03/2009 tarihinden 23/08/2016 tarihine kadar davalı şirkette yönetim kurulu üyesi genel müdür sıfatına sahip ise de, 23/08/2016 tarihinde yönetim kurulu üyeliği sona erdiğinden, anılan tarihten dava dilekçesinde bildirilen 11/08/2017 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi sıfatı bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla, davacı 23/08/2016 tarihinden hizmet akdinin feshedildiği 11/08/2017 tarihine kadar davalı şirkette sadece genel müdür sıfatına sahiptir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde İş Mahkemeleri’nin görevi “İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi” denilmek suretiyle belirlenmiştir.

Dosya içerisinde yer alan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 2018/2805 Esas 2018/1978 Karar sayılı kararında da açıkça kabul edildiği üzere davacının genel müdür olarak görev yaptığı dönemde kişi-organ statüsü birleşmediğinden davacının talepleri yönünden inceleme yapma görevi iş mahkemesindedir.
Hal böyle olunca, mahkemece davacının 23/08/2016-11/08/2017 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olmayıp, genel müdür sıfatına sahip olduğu, genel müdürün hizmet akdinden kaynaklı kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağına ilişkin davada görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu gözetilerek anılan kısım yönünden davanın tefrik edilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden anılan tarih aralığına ilişkin olarak da işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında 23/08/2016-11/08/2017 tarih aralığına dair iddiaya ilişkin mahkemenin görevi yönünden isabet görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzenine aykırılık gözetilerek KISMEN KABULÜNE,
2-Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih ve 2019/92 Esas 2019/804 Karar sayılı kararının dava konusu 23/08/2016-11/08/2017 tarih aralığına yönelik iddia yönünden KALDIRILMASINA, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davacının yatırmış olduğu 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
5-Davacının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/06/2022
…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.