Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/798 E. 2022/1257 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/798 Esas 2022/1257 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/798
KARAR NO : 2022/1257

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :17/12/2019
NUMARASI :2018/941 Esas 2019/1053 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALILAR
VEKİLİ :
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/10/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili ile davalı … vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …şirketi ile davacı bankanın … şubesi arasında Genel Kredi ve Teminat sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların bu sözleşmede kefil sıfatıyla yer aldıklarını, kredi geri ödemelerinde sorunla karşılaştıkları için hesabı kat edip ödeme yapılmasını talep ettiklerini, davalıların ödeme yapmamaları nedeni ile alacaklarının tahsili için başlattıkları icra takibinin davalıların itirazları üzerine durdurulduğunu, davalıların itirazlarının yerinde olmadığını, sözleşmede açıkça teminat mektupları nedeni ile depo talep hakları bulunduğunu, akdi ve temerrüt faiz oranlarının sözleşme hükümlerine uygun olarak belirlenip hesaplamalarında buna göre yapıldığını iddia ederek itirazın iptali ile İİK’nun 67/2 maddesinde belirtilen oranda tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra takibine konu alacağın doğru hesaplanmadığını, davacının teminat mektupları nedeni ile depo talebinde bulunmasının mümkün olmadığı gibi, gerçek kişi davalılar yönünden geçerli biçimde oluşturulmuş kefalet bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; asıl borçlu …şirketi ile ilgili olarak davacı bankanın 30.306,50 TL asıl alacak 606,31 TL işlemiş faiz, 30,31 TL işlemiş faizin BSMV’si ve 1.274,35 TL masraf olmak üzere toplam 32.217,29 TL talep etmesinin yerinde olduğu, diğer davalı kefillerden ise 30.306,50 TL asıl alacak, 303,95 TL işlemiş faiz, 15,20 TL BSMV ve 1.274,35 TL masraf olmak üzere toplam 31.900,00 TL alacaklı olduğunun kabul edildiği, alacağın nakit olduğu gerekçesiyle nakit alacaklarla ilgili olarak; davanın kısmen kabulüne, davalıların Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6257 esas sayılı icra takibine yönelik itirazlarının 30.306,50 TL asıl alacak, 606,13 TL işlemiş faiz, 30,31 TL işlemiş faizin BSMV’si ve 1.274,35 TL masraf olmak üzere toplam 32.217,29 TL (davalı kefiller … . . Ltd. Şti., … ve … 30.306,50 TL asıl alacak, 303,95 TL işlemiş faiz, 15,20 TL işlemiş faizin BSMV’si ve 1.274,35 TL masraf olmak üzere toplam 31.900,00 TL ile sınırlı olacak şekilde sorumlu olmak kaydıyla) üzerinden iptaline, takip tarihinden itibaren asıl alacağa yıllık %72 oranında temerrüt faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, hüküm altına alınan 32.217,29 TL’nin % 20’sine karşılık gelen 6.443,46 TL inkar tazminatının davalılardan (davalı kefiller … …Ltd. Şti., … ve …’ın 31.900,00 TL’nin % 20’sine karşılık gelen 6.380,00 TL ile sınır olarak sorumlu olmak kaydıyla) müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine, depo talebi ile ilgili olarak; 2.200.000,00 TL’nin davacı bankada açılacak bir hesaba davacı bankaya ödenmek koşulu ile davalılar tarafından depo edilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı Banka vekili istinaf dilekçesinde özetle; reddedilen nakit alacaklar yönünden verilen kararlar yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda ana para tutarının eksik hesaplandığını, ayrıca 14/05/2018 tarihinde tahakkuk eden komisyon tutarının tahakkuk tarihinden itibaren tahakkuk tarihine kadar faiz hesaplanması gerekirken sadece ana para tutarının dikkate alınmasınında hatalı olduğunu, hesap kat özetine dayanan asıl alacağın yeniden hesaplanmasının hatalı olduğunu, hesap özetini davalılarca itiraz edilmediğinden kesinleştiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, davanın nakit alacaklılar yönünden de tamamen kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkiline çıkartılan tebligatların tamamının usulsüz olduğunu ve bu nedenle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini, müvekkili adına dosyaya hiçbir zaman vekaletname sunulmadığı halde diğer davalılar vekilinin müvekkilini de temsil ediyormuş gibi tutanaklar düzenlenmesinin usule aykırı olduğunu takip konusu genel kredi sözleşmeleri ve ek kefalet protokolündeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, ancak savunma hakları kısıtlandığından yargılama sırasında bu konuda itirazda bulunamadıklarını, imza incelemesi yapılması gerektiğini, borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkilinin sorumlu olduğu asıl borcun tespit edilmediğini, kefaletin geçerli olup olmadığının tartışılmadığını, yeni Borçlar Kanununun yürürlük tarihine kadar doğmuş borç bulunmadığından müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, kefalet sözleşmesinin belirlilik ilkesine aykırı olduğundan geçersiz olduğunu, sözleşmede genel işlem koşulu niteliğinde hükümler bulunduğunu, kefile başvuru koşullarının oluşmadığını, faizin aynı tarihte başlatıldığına dair bir belirleme olmadığını, müvekkilinin teminat bedelinin depo edilmesinden sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin yasaya uygun şekilde temerrüde düşürülmediğinden ana para ve fer’ilerinden sorumlu tutulamayacağını, sözleşmede kefil hakkında da müşteriye uygulanacağı belirtilen temerrüt faiz oranının uygulanacağına ilişkin hüküm bulunmadığından müvekkili yönünden ancak yasal faiz oranlarının uygulanabileceğini, kefalet sözleşmesinde ve ek kefalet protokolünde şekil şartlarına uyulup uyulmadığının araştırılmadığını, protokoldeki imza, kefalet limiti ve kefalet tarihi gibi zorunlu unsurların da müvekkilinin eli ürünü olmadığını, bankaca bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, alacağın likit olmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı bankanın genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, ek kefalet protokolü, bilirkişi raporu, hesap kat ihtarnamesi vs. deliller dosya içerisinde mevcuttur.
Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/6257 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde davacı banka tarafından davalılara karşı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibinin davalıların süresinde itirazları üzerine durduğu, eldeki davanın İİK’nun 67. maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür.
Dava dilekçesinde 32.380,35 TL nakit alacağın tahsili ile 2.200,00 TL gayri nakit depo edilmesine yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece yapılan inceleme sonunda davanın nakit alacak yönünden kısmen kabulü ile davalıların toplam 32.217,29 TL’ye yönelik itirazlarının iptaline, gayri nakdi alacak yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ile davalı … vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekilinin istinafı reddedilen nakit alacağa yöneliktir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değiştirilen 341/2. fıkrasında öngörülen kesinlik sınırı üç bin Türk Lirasıdır. 01/01/2019 tarihinden itibaren ise bu sınır 4.400,00 TL’dir. Davacı vekilinin istinafa konu ettiği miktarın davalı asıl borçlu …. Ltd. Şti. hakkında 163,06 TL’ye, davalı kefiller hakkında ise 2.073,85 TL’ye yönelik olması nedeniyle 17/12/2019 tarihli karar kesin niteliktedir. Kesin olan kararlara karşı HMK’nun m.346/1 hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai bir karardır. (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf sayfa 176). Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf başvurusunun, istinafa konu ettiği miktarın kesinlik sınırı altında olması nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı … vekilinin istinaf itirazları kamu düzenine aykırılık yönünden incelendiğinde;
Davalı … vekili, takip ve dava konusu sözleşmelerdeki kefalet imza ve yazılarının müvekkilinin eli ürünü olmadığını, ancak ilk derece mahkemesince çıkarılan tüm davetiyelerin müvekkiline usulsüz olarak tebliğ edildiğinden bu yöndeki itirazlarını ileri süremediklerini, böylelikle savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürmüştür.
Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10/1. maddesi uyarınca tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. Anılan maddeye 19/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrası “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır…” şeklindedir.
Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesine, 19/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun ile eklenen 2. fıkrasında; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” düzenlemesi yer almaktadır.
Tebligat Kanunu’nun 23/8. maddesi “…tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydı…” hükmünü, Yönetmeliğin 16. maddesinin 2. fıkrası ise “…Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. Yönetmeliğin 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir…” hükmünü içermektedir.
Yukarıda yer alan yasal düzenlemelerde terditli bir tebligat söz konusudur. Muhataba önce bilinen en son adresi esas alınarak (normal yolla) tebligat çıkarılması gerekir. Bilinen adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi (mernis adresi), bilinen en son adresi olarak kabul edilerek tebligat buraya yapılır. Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesine göre mernis adresi bilinen en son adres kabul edilerek çıkarılacak tebligatlarda, tebligatı çıkaracak merci tarafından Yönetmeliğin 16/2. maddesi uyarınca tebligat zarfına, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir. Böylece gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğundan, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli ayrılmış olsa dahi Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilecektir. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi, başkaca araştırma yapılmasını gerekli kılmayan son adres olarak kabul edildiğinden, tebligatı çıkartan merci veya posta memuru başkaca bir adres araştırması da yapmayacaktır.
Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince işlem yapılabilmesi için tebligatı çıkaran merciin adresin, adres kayıt sistemindeki adres olduğunu Kanun ve Yönetmeliğe uygun olarak tebliğ evrakında belirtmesi (meşruhat vermesi, şerh düşmesi) gerekir (Muşul, Timuçin: Tebligat Hukuku, Ankara 2018, s. 409). Yasal düzenlemelere göre tebligatı çıkaran merci tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebliğ işlemi yapılamayacağı açıktır.
Tebligat ile ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri şeklidir. Değinilen işlemler, bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak Kanun ve Yönetmelikte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Kanunun ve Yönetmeliğin belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatlar ise geçerli olmayacaktır.
Öte yandan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 20.11.2020 tarihli ve 2019/2 Esas 2020/3 Karar sayılı kararında “Muhatabın bilinen en son adresine çıkartılan tebligatın iade edilmesi ve adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin bu adresten farklı olması halinde adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine “Mernis Adresi” şerhi verilerek TK madde 21/2 uyarınca doğrudan tebligat çıkartılmasının yeterli olduğuna, öncelikle bu adrese normal bir tebligat çıkartılmasının gerekmediğine” değinilmiştir.

Somut olayda davalı …’ın bildirilen “…” adresine dava dilekçesinin tebliğe çıkarıldığı, çıkarılan tebligatın adresin kapalı olduğu, gösterilen adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup tebliğ imkansızlığı/tebellüğden imtina nedeniyle Tebligat Kanunu madde 21/2 gereğince tebliğ evrakının … Mahallesi muhtarına teslim edildiği, 2 nolu haber kağıdının hane kapısına yapıştırıldığı belirtilerek iş için dışarıda olduğunu komşusunun beyan ettiğinin belirtildiği ancak hangi komşusunun beyanı olduğuna dair bir açıklama yazılmaksızın Tebligat Kanunun 21/2 maddesi gereğince tebliğ edildiğine dair şerh düşüldüğü görülmüştür. Davalının taraflar arasındaki genel kredi sözleşmesindeki adresi “…” şeklinde yazılı olup, dava dilekçesi ve yargılama aşamasında çıkarılan diğer tebligatların gönderildiği “…” adresinin ise davalının bilinen son adresi olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda “…” adresine, mernis adresi olduğu belirtilerek doğrudan Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre dava dilekçesi usul ve yasaya aykırı olarak tebliğ edilmiştir. Yargılamanın devamı aşamasında davalıya çıkarılan diğer tüm tebligatların, bu arada isticvab davetiyesinin de anılan mernis adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca usul ve yasaya aykırı olarak tebliğ edildiği görülmüştür. Taraf teşkiline aykırılık oluşturan bu durum ise davalı yanın savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup, bu nedenle ilk derece mahkemesinin davalı …’ın gönderilen isticvab davetiyesine rağmen duruşmaya katılmaması nedeniyle sözleşmelerdeki imzanın davalıya ait olduğu şeklindeki tespiti ve gerekçesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken iş, yargılamanın gelinen aşaması ve davalı …’ın istinaf dilekçesindeki imza ve yazılara yönelik itirazları gözetilerek, davalı …’ın itirazları doğrultusunda ve davanın esasının çözülmesi açısından esaslı delil niteliğinde olan imza ve yazı incelemesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesinden ibarettir.

Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kesinlik sınırı nedeniyle usulden reddine, davalı … vekilinin istinaf başvurusun kabulü ile imza incelemesi yapılması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden incelenmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A) 1- Davalılar …, … ve …. Ltd. Şti hakkındaki ilk derece mahkemesi hükmü HMK’nun 341/2. maddesi gereğince kesin olduğundan davacı vekilinin adı geçen davalılar hakkındaki istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcı ve 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 203,00 TL’nin talep halinde davalıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi gereğince KABULÜNE ve davacı vekilinin bu dava hakkında istinaf itirazının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/12/2019 tarih 2018/941 Esas 2019/1053 Karar sayılı kararının davalı … yönünden KALDIRILMASINA,
3-Davalı … hakkındaki davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
4-Davalının yatırmış olduğu 501,48 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-Davalının istinaf aşamasında yapmış olduğu yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonunda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 19/10/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.