Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/786 E. 2022/633 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/01/2020
NUMARASI …
DAVA : İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/01/2018
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022
Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yetkili satış acentelik sözleşmesi bulunduğunu, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, bu nedenle müvekkilinin ofis dizaynı için yapılan tabela masraf alacağının doğduğunu, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının icra takibine yaptığı itirazın iptaline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yetkili yerin Sakarya mahkemeleri ve icra müdürlüğü olduğunu, davacı tarafından düzenlenen faturanın uydurma olduğunu, müvekkilinin halen davacının yetkili acentesi olarak işlerine devam ettiğini, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini, davacının bedelsiz fatura karşılığında müvekkiline verdiği bir hizmette bulunmadığını, müvekkilinin tabela ve donanımlarının zaten mevcut olduğunu, davacının tek taraflı hizmet dayatmasının hukuki olmadığını bildirerek davanın reddini, kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, taraflar arasında acentelik sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşme çerçevesinde ticari ilişkilerinin 2016 yılında da devam ettiği, bu tarihten sonra sürdüğü iddia edilen ticari ilişkinin davacı ile dava dışı ayrı tüzel kişiliği bulunan başka bir şirket arasında yürütüldüğü, acentelik sözleşmesi gözetildiğinde sözleşmenin feshi halinde ofis dizaynı için yapılan totem ve diğer masraflar için tanzim edilen faturanın sözleşmeye uygun olduğu, faturanın davacının yasal defterlerine usulune uygun olarak kaydedildiği, defter ve kayıtların davacı lehine delil olma vasfı taşıdığı, davalının 2017 ticari defterlerini incelemeye sunmadığı, bu nedenle feshin gerçekleşmediği hususunu ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının icra takibine vaki itirazının iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yetki yönünden davanın reddi gerektiğini, itirazın iptali davasına ilişkin 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, davacının düzenlediği faturanın uydurma olduğunu, mahkemece davacıdan sözleşmenin fesih tarihini açıklaması istendiğinde beyan ettiği tarihin 30/11/2016 olduğunu, anılan tarihin hem sözleşmenin feshedildiği, hem de totem üretilen tarih olduğunu ileri sürmesinin davanın gerçek dışı olduğunu gösterdiğini, müvekkiline teslim edilen bir totem bulunmadığını, müvekkilinin faturaya konu borcu olmadığından faturaya itiraz ettiğini, müvekkilinin acente olarak işlerine devam ettiğini, müvekkilinin halen … A.Ş. firmasına yani davacının sahibi olduğu firmaya acentelik yaptığını, her iki şirketin adreslerinin aynı olduğunu, müvekkilinin sözleşmeyi feshetmediğini, bilirkişi raporunun sadece davacının ticari defterlerindeki kayıtlara göre yapılan tespitleri içerdiğini, müvekkilinin defterlerinin değerlendirilmediğini, faturanın tek başına alacağı kanıtlamadığını, müvekkilinin faturaya süresinde itiraz ettiğini, fesih olmayan bir durumda sözleşme hükmüne dayanılarak totem bedeli ve tabela gibi unsurların iadesinin söz konusu olmayacağını, davacının fatura karşılığında müvekkiline herhangi bir hizmet de vermediğini, müvekkiline teslim edilen bir totem ve tabela bulunmadığını, fatura bedelinin neye göre belirlendiğinin anlaşılamadığını, mahkeme gerekçesinin toplanan deliller ve dosyayla uyumlu olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Yetkili satış acenteliği sözleşmesi, fatura, Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/24386 sayılı takip dosyası, e-mailler, davalı tarafından düzenlenen fatura suretleri, yargılama aşamasında mali müşavir bilirkişiden alınan 25/06/2019 tarihli birinci bilirkişi raporu, mali müşavir bilirkişiden alınan 08/11/2019 tarihli ikinci bilirkişi raporu, tabela fatura ve sevk irsaliyesi, davacı yazılı beyanları dosya içerisinde yer almaktadır.
Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/24386 sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine toplam 15.340,00 TL alacağın tahsili talebi ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 05/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun 7 günlük hak düşürücü süre içerisinde 09/01/2017 tarihinde icra takibinde yer alan borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı alacaklı vekiline tebliğ edilmediği, işbu itirazın iptali davasının itiraz dilekçesinin alacaklı vekiline tebliğ tarihinden itibaren başlayacak olan 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 16/01/2018 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Davacı yan acentelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağı bulunduğunu, alacağın tahsili talebi ile başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı yan ise taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin devam ettiğini, davacının davalıya verdiği herhangi bir hizmet bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının acentelik sözleşmesini devam ettiğini ispatlayamadığı, davacının alacağının dayanağı olarak gösterdiği faturanın davacı defterlerinde kayıtlı bulunduğu, defterlerin davacı lehine delil niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan birinci bilirkişi raporunda, davacı defterlerinin incelendiği, davalının 2016 yılında davacının yetkili acentesi olarak çalıştığı, 2016 yılından sonra herhangi bir çalışma yapılmadığı, 2017-2018’de çalışmaya devam edilen firmanın tamamen farklı bir firma olduğu, takip dayanağı faturanın davacı defterlerinde alacak olarak kayıtlı bulunduğu tespit edilmişti.
Alınan ikinci bilirkişi raporunda, davalı defterlerinin incelendiği, davalı defterlerinde davacıya 805,07 TL borç bulunduğu, davalının süresinde faturaya itiraz ettiği, davacının alacağının dayanağı olarak gösterdiği faturanın davalı defterlerinde kayıtlı bulunmadığı, 2017 yılı ticari defterleri incelemeye sunulmadığından davacıyla sözleşme ilişkisinin devam edip etmediğinin anlaşılamadığı, davacının internet sitesinin ….com adresine yönlendirdiğinin görüldüğü, bu şirketlerin ayrı tüzel kişilikler olmasından dolayı sözleşmenin devam edip etmediğinin net olarak anlaşılamadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı ile davalı arasında 30/08/2014 tarihli, 30/08/2017 tarihine kadar süreli yetkili satış acenteliği sözleşmesi imzalandığı dosya içeriğiyle sabittir.
Davacının takip konusu alacağın dayanağı olarak gösterdiği fatura davalı adına düzenlediği 30/11/2016 tarihli tabela yansıtma bedeli açıklamalı 15.340,00 TL bedellidir.
Taraflar arasında yetkili satış acenteliği sözleşmesi imzalandığı, davacının davalı aleyhine sözleşmeden kaynaklı alacağı bulunduğu iddiasıyla icra takibi başlatıldığı, davalının icra takibindeki borcun tamamına ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmesi üzerine işbu itirazın iptali davasının açıldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığı, yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediği, dava konusu icra takip tarihi itibarıyla davacının davalıdan sözleşme kapsamında düzenlenen fatura nedeniyle herhangi bir alacağı bulunup bulunmadığı, davalının taraflar arasında akdedilen yetkili satış acenteliği sözleşmesini feshedip etmediği, davacının davalıdan talep edebileceği alacak var ise miktarı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davalı icra takibinde borca itirazının yanı sıra Sakarya İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu belirterek icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılması HMK’nun 114/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı niteliğinde olup, mahkemece İİK’nun 50/2. maddesi uyarınca öncelikle davalının icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın incelenmesi gerekmektedir.
Taraflar arasında akdedilen satış acenteliği sözleşmesinin 8.4. maddesinde Ankara mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. HMK’nun 17. maddesi uyarınca sözleşmeyle belirlenen Ankara icra müdürlüğü yetkilidir.
Bu durumda, taraflar arasında akdedilen yetkili satış acenteliği sözleşmesinde yer alan yetkili mahkeme hükmü karşısında Ankara İcra Müdürlüğünün yetkili olduğu, itirazın iptali davasında yetkili icra müdürlüğünde takip yapılmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelindiğinde, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8.4 hükmü Ankara mahkemelerinin yetkili olduğunu düzenlediğinden HMK’nun 17. maddesi uyarınca sözleşmeyle belirlenen Ankara mahkemeleri yetkili olduğundan davalı vekilinin mahkemenin yetkisine yönelik istinaf itirazı yerinde olmadığı gibi, davalının icra takibine itiraz dilekçesi davacı/vekiline tebliğ edilmediğinden işbu davanın İİK’nun 67. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmiştir.
Davacı yan aşamalarda takip konusu alacağının, davalının acentelik sözleşmesini feshetmesi nedeniyle 30/11/2016 tarihinde düzenlenen faturadan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Anılan faturanın düzenlenme gerekçesi olarak da taraflar arasındaki sözleşmenin 8.2 maddesini göstermiştir.
Anılan madde; “Yetkili satış acentesi tarafından sözleşmenin haksız ve usulsüz olarak feshi halinde ofis dizaynı için yapılan tabela ve diğer masraflar, eğer yapılmış ise kira katkı bedellerine ilave olarak 10.000,00 … cezai şartı hiçbir ihtar ve ihbara gerek kalmadan … ilk talepte ödemeyi kabul ve taahhüt eder.” hükmünü içermektedir.
Anılan iddia karşısında işbu davada ispat külfeti davacı üzerinde olup, davacı yan davalının taraflar arasında akdedilen yetkili satış acenteliği sözleşmesini haksız ve usulsüz olarak feshettiğini, faturaya konu tabelayı davalıya teslim etmesi nedeniyle faturadan kaynaklı alacağı bulunduğunu usulüne uygun delillerle ispatlamakla yükümlüdür.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporları ile davacının alacağının dayanağı olarak gösterdiği fatura davacı defterlerinde kayıtlı ise de, davalı defterlerinde kayıtlı değildir. Faturanın salt davacının usulüne uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde kayıtlı bulunması tek başına alacağın varlığını göstermez. Davacının ticari defterlerinde yer alan kaydın dayanak belgelerini de ibraz ederek alacağının varlığını ispatlaması gerekir.
Davacı tarafından dosyaya sunulan faturaya ilişkin sevk irsaliyesinde, davalının ticaret ünvanı ve adresi bulunmadığı gibi irsaliyeye konu malın davalı yana teslimine ilişkin herhangi bir teslim imzası da içermemektedir.
Davalı yan aşamalarda düzenlenen fatura nedeniyle davacının kendisine bir hizmet vermediğini, kendisinin zaten tabela ve donanımlarının bulunduğunu savunmuştur. Davacı yan da anılan savunmayı destekleyecek şekilde, gerek dava dilekçesi, gerekse cevaba cevap dilekçesinde davalı tarafından talep edilen ve 30/11/2016 tarihinde faturası kesilmiş olan tabelayı üretmesine rağmen davalının basiretli tacir gibi hareket etmeyerek tabelayı almaktan kaçındığını, taahhüt edilen hizmetin yerine getirildiğini belirtmiştir.
Davacı faturaya konu tabelayı davalıya teslim etmediğini dava ve cevaba cevap dilekçesiyle kabul etmiştir. Davacının iddiasında belirttiği tabelanın davalıya teslim edilmeye çalışıldığı halde, davalı tarafından teslim alınmadığı hususuna yönelik ise dosyaya sunulan somut bir delil bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece sözleşmenin feshedilip feshedilmediği hususu üzerinde bu aşamada durulmasına gerek bulunmaksızın taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 8.2 maddesi uyarınca ofis dizaynı için yapılan tabelanın davalıya teslim edildiği, davacının tabelaya ilişkin fatura nedeniyle davalıdan alacaklı olduğunun davacı tarafından usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, davalının icra takibine itirazının haklı olduğu gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken ispat külfetinde hataya düşülerek yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Öte yandan, davacı sözleşme kapsamında düzenlediği faturadan kaynaklı alacağının tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatmakta haksız ise de, takibin kötü niyetli başlatıldığına ilişkin herhangi bir iddia ve somut delil bulunmadığı gözetilerek davalı yanın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/01/2020 gün 2018/41 Esas 2020/49 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-Davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gerekli olan 80,70 TL karar ilam harcının peşin alınan 261,97 TL harç ile 76,70 TL icra peşin harcın mahsubu ile bakiye 103,57 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Bakiye gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
B)1-Davalı tarafından yatırılan 261,97 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
2-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 181,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 17/05/2022

….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.