Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/760 E. 2022/655 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/760 Esas 2022/655 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/760
KARAR NO : 2022/655

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2019
NUMARASI : 2017/560 Esas 2019/1053 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 10/08/2017
KARAR TARİHİ : 18/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/05/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …’nin ortağı, davalıların 05/07/2017 tarihine kadarki yönetim kurulu üyesi olduklarını, davalı …’ın ise halen yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, belirtilen tarihe kadar yönetim kurulunu oluşturan davalıların şirket genel kurulu için çağrı yapmadığını, bu hususta gönderilen ihtar gereğinin de yerine getirilmemesi üzerine çağrıya izin için dava açıldığını, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/180 esas 2017/349 Karar sayılı ilamı ile çağrı için izin kararı verildiğini, kayyım tarafından ilan süreçleri yapılarak toplantının 05/07/2017 tarihinde yapıldığını, bu çağrı için masraflar yapıldığını, şirket zararını ortadan kaldıracak hiçbir davranışta bulunulmadığını, yönetim kurulu üyeleri üzerinde ciddi miktarda şirket parası olduğunu ileri sürerek davalıların şirkete verdikleri zararların bilirkişi vasıtasıyla belirlenmesi ile şimdilik 250.000,00 TL alacağın avans faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, şirketin 2013 yılı genel kurulunun 20/06/2014 tarihinde çağrısız olarak yapıldığını, bu genel kurulda yönetim kurulu ve denetim kurulunun ibra edildiğini, bilanço ve gelir tablosu hesaplarının ayrı ayrı görüşülüp müzakere edilip, yönetim kurulu raporu ve denetim kurulu raporunun genel kurulun oyuna sunulduğunu, yapılan oylama sonucunda kabul edildiğini, … ve …’ın yönetim kurulu üyeliklerinden istifa ettiklerinden yerlerine geçecek herhangi bir atama olmadığından istifalarından sonra yerlerine atama yapılmadığından şirketin organsız kaldığını, istifadan sonraki süreç için sorumluluk yüklenemeyeceğini, organsız kalan şirketin 2014 ve devamı yıllarda gayri faal olarak ticari yaşamını sürdürdüğünü, bu süreçte davacının şirkete karşı kayıtsız kaldığını, ödemesi gereken sermaye taahhüt borçlarını ödemediğini, şirkette tek seçilmiş yönetim kurulu üyesinin şirketin zaruri masraflarını kendi kişisel birikimi ile karşıladığını, kayyım tarafından yapılan genel kurulda davacı ve diğer ortakların davet edilmesine rağmen katılmadıklarını belirterek haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; toplanan deliller ve bilirkişi incelemesine göre de belirtilen tarihlerde yönetim kurulu üyeliği yapan davalıların bu sürede şirketi zararlandırıcı eylem ve davranışlarda bulunduğu, kusurlu olan davalıların sorumlu olduğu iddia edilmesine rağmen zararlandırıcı eylemlerin ispat edilemediği, davalılardan, …’nin davadan önce şirketten aldığı borcu kapattığı, tüm ortakların sermaye koyma taahhütlerini tamamen yerine getirmedikleri, sermaye taahhüt koyma borcunu yerine getirmeyen ortaklarla ilgili şirket tarafından ıskat veya borcun tahsili yoluna gidilebileceği kanaatine varılmakla ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkilinin merkezi Ankara’da bulunan … Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin azlık ortağı, tüm davalıların da anılan şirketin 05.07.2017 tarihine kadar Yönetim Kurulu üyesi olup, davalılardan … halen anılan şirketin Yönetim Kurulu üyesi olduğunu, ilk derece mahkemesinin dava taraflarının birisinin Yönetim Kurulu ve Çoğunluk hisse sahibi olarak(davalılar), sahip olduğu Yönetme ve kontrol yetkisi ile diğerinin (davacının) azlık ortak ve şirkette hiçbir yönetme yetkisi olmayan yapısına dikkat etmeden sonuca vardığını,
Anılan tarihe kadar davalı Şirket Yönetim Kurulu’nu oluşturan …,… ve …, şirket ortaklarını uzun süre(4 yıla yakın bir süre) Genel Kurul’a çağırmamış olup, bunun üzerine müvekkili tarafından TTK 410-413.madde ve ilgili hükümleri gereği davalı şirket yönetim kurulu üyelerine genel kurulu toplamaları için ihtar gönderildiğini, çağrı gereğini yapmamaları üzerine de Ankara 3.Ticaret Mahkemesi tarafından 2017/180 Esas 2017/349 Karar ile anılan toplantının yapılması için kayyım atandığını ve toplantı atanan kayyım tarafından çağrı ve ilan süreçleri yapılarak 05.07.2017 tarihinde yapılabildiğini,
Bu süreçte Genel Kurul için yetki veren ve kayyım atayan Ankara 3.Ticaret Mahkemesi tarafından kayyım ücreti, masraf ve vekalet ücreti gibi kalemlerin şirkete yüklendiğini, oysaki davalıların şirketi, ilk yaptıkları çağrı tarihinde makul bir zamanda Genel Kurula çağırsa, bu masraflar ve şirket zararı oluşmayacağını,
Bilirkişinin bu masrafların şirket kayıtlarında yer almadığını beyan ettiğini, kayıtları Yönetim Kurulu üyeleri tuttuğundan bu yapılan masrafların, şirket adına yapılan masrafların, kayıtlarda olmamasından davalılar lehine sonuç çıkarılabilmesinin mümkün olmadığını, resmi mahkeme kararının, makbuz ve belgeleri maalesef tazmin kararı için yetmediğini,
Davalıların, maalesef Mahkeme kararı ile de adeta mazur görülen bu yaklaşımlarının nedeni daha sonra anlaşıldığını, davalıların, 15 Şubat 2017 tarihinde kendilerinden istenilen mali bilgi ve bilançolar ile tabloları müvekkiline vermediklerini, 05.07.2017 tarihinde yapılan toplantıya da getirmediklerini, Yönetim Kurulu Faaliyet raporunun hazırlanmadığını, kendilerine yüklenen edimleri yerine getirmediklerini,
Aynı Genel Kurulda şirket zararının TTK’nun 376.maddesinde tanımı yapılan “teknik iflas” durumunda olduğunu vekilleri aracılığı ile de beyan ettiklerini, davalılar bu 4 yıla yakın sürede, bu durumu ortadan kaldıracak tek bir hamle yapmadıkları gibi, zararın büyümesine de seyirci kaldıklarını,
Türk Ticaret Kanununda anonim şirket yönetim kurulu üyelerine, şirket yönetimi ile ilgili pekçok görev yüklendiğini, davalılarıh, mali anlamdaki görevlerini yerine getirmedikleri gibi, şirketin genel kurulunu dahi toplamadıklarını ve şirket ortaklarına hesap dahi vermediklerini, sermaye koyma borcunun ifası hususunda karar almadıklarını, sermaye koyma borcunu da ifa etmediklerini, üstelik üzerlerinde ciddi şirket parası varken ve şirket zarar ederken, bu konularda yönetim kuruluna ait hiçbir yasal görevi ifa etmediklerini, şirkete borçlarını ödemediklerini, yönetim kurulunun gerekli kararları alması halinde müvekkilinin de bunu destekleyeceğini, genel kurul bile toplamayan davalılara karşı şirketin müvekkilinin savunduğunu, müvekkilinin, hesapları isteyen, mali belgeleri ihtarname ile isteyen, kendisine hiçbir bilgi verilmeyen azlık ortak müvekkili ile her türlü hukuki yetki ve kayıt ellerinde olan ama hiçbir şey yapmayan, aksine zararlandırıcı eylemlerde bulunan çoğunluk yönetici ortaklar ile aynı kefeye konulduğunu,
TTK 376.Maddesi hükmüne aykırı şekilde hükme esas alınan bilirkişi raporu ile hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu,
Davalılar aleyhinde Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın 2019/104265 Sayılı bir soruşturmasının halen devam ettiğini, soruşturma dosyası bekletici mesele yapılması gerekirken beklenilmeden karar verildiğini,
Dava dilekçesi ve delil dilekçesinde sundukları hesap numaralı ve hesapların incelenmeden değerlendirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu,
İlk derece mahkemesinin 17.10.2018 tarihli celsesinin 1 no’lu ara kararını, yani delil olarak dayandıkları Yönetim Kurulu Karar Defteri ile Genel Kurul toplantı ve Müzakere Defterini de sunmayarak yerine getirmeyen davalı yanın, bu hususu 30.01.2019 günlü celsede de açıkça ikrar ettiğini, defter tutma yasal yükümlülüğünü bile yerine getirmeyen davalıların, bu defterleri dosyaya sunmadıklarını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; şirket yöneticilerinin şirketi uğrattıkları zararın tespiti ve tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Hesap bilirkişisi, inşaat mühendisi ve yeminli mali müşavirden oluşan heyetten alınan raporda özetle; …’ne hissedar olan davalı …’ın paylarına karşılık 26.230,00 TL ödediği, şirkete 10.465.770,00 TL sermaye taahhüdünün bulunduğu, 10/08/2017 dava tarihi itibariyle şirketten 102.715,99 TL alacaklı olduğu, …’ın payına karşılık 2.000,00 TL ödediği, 798.000,00 TL sermaye taahhüdünün bulunduğu, …’ın payına karşılık 3.750,00 TL ödediği, 1.496.250,00 TL sermaye taahhüdünün bulunduğu, …’nin payına karşılık 4.020.150,03 TL ödediği, şirkete 1.987.849,97 TL tutarında sermaye taahhüdünün bulunduğu, …’nin 2.220.321,73 TL şirkete olan diğer borcunu 31/12/2014 tarihinde kapattığı, dava dışı …’in de şirkette pay sahibi olduğu, şirket payına karşılık 3.000 TL ödendiği, 1.197.000,00 TL sermaye taahhüdünün bulunduğu, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği kararla genel kurul toplanması için yapılan masrafların 7.567,40 TL olduğu, masrafların dava dışı şirket defterlerine işlenmemiş olduğu, şirketin 2013 yılında 957.631,54 TL kar ettiği, 2014 yılında 4.182.404,25 TL şirket zararının 6552 sayılı yasa kapsamında yapılan işlemlerden kaynaklandığı, 2015, 2016 ve 2017 yıllarında şirketin herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; davacı yanca ortağı olduğu dava dışı şirketin yönetim kurulu üyelerinin dava dışı şirketi uğrattıkları zararın tespiti ile tahsiline yönelik olarak işbu dava açılmıştır. Dosya kapsamına uygun, gerekçeli denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi heyetinin raporunda ve ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere; dava dışı şirketin davacı da dahil olmak üzere bütün ortaklarının dava dışı şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye borcunu yerine getirmediği, dava dışı şirketin ortakları hakkında sermaye taahhüdünü yerine getirilmemesinden ötürü hukuki yola başvurularak sermaye taahhüdüne ilişkin borcun yerine getirilmesinin sağlanabileceği gibi ortağın şirket ortaklığından ıskatına da karar verilebileceği halde davalı şirketçe bu yönde herhangi bir hukuki işleme başvurulmadığı, davacı yanca, davalıların yönetici sıfatıyla şirketi zararlandırıcı eylem ve işlemlerde bulundukları ve üstelik üzerlerinde ciddi şirket parası varken ve şirket zarar ederken bu konularda davalı olan yönetim kurulu üyelerinin hiçbir yasal görevlerini ifa etmedikleri iddia edilmiş ise de, davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarına göre davalıların dava dışı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığı, kaldı ki davacı da dahil olmak üzere davalıların şirkete olan borçlarını dava açılmadan önce kapattığı, davacı yanın bu iddialarını somut bilgi belgelerle ispatlayamadığı anlaşıldığından açılan davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, şirketin kayyım aracılığıyla genel kurula çağrı işlemlerinin yapıldığı ve bundan ötürü masraflar yapıldığı iddia edilmiş ise de, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/180 esas 2017/349 Karar sayılı ilamında kayyıma 7.500,00 TL ücret takdir edildiği ve ücretin de dava dışı şirketin kasasından karşılanmasına karar verildiği, genel kurulun 05/07/2017 tarihinde yapıldığı, ancak söz konusu genel kuruldan ötürü kayyıma dava dışı şirket tarafından herhangi bir ücret ödendiğine ilişkin kaydın dava dışı …’nin ticari defter ve kayıtlarında yer almadığı gibi davacı yanca bu bedelin ödendiği ve tahsiline ilişkin herhangi bir bilgi belgenin de dosyaya sunulmadığı anlaşılmakla davacı vekilinin buna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/05/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.