Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/759 E. 2022/416 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/759 Esas 2022/416 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/759
KARAR NO : 2022/416

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/01/2020
NUMARASI : 2017/254 Esas 2020/13Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/04/2017
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/04/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Çankaya Şubesi ile dava dışı …Tasarım İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile imzalanan ve davalının kefil olduğu 18/08/2014 tarihli kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredinin ihtara rağmen ödenmemesi üzerine başlatılan takibe kefil davalının itirazının haksız olduğunu iddia ederek itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının takibe konu miktar kadar borca imza atmadığını, aksi durumda davacı banka tarafından davalı bilgisi dışında değiştirildiğinin düşünüldüğünü, davalı dışında da kefiller için takip başlatılmasına rağmen takiplerin ilişkilendirilmediğini, takip konusu alacağın rehin ve ipotekle teminat altına alındığını, öncelikle ipotek ve rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerektiğini, belgelenmesi durumunda rehin açığı ve genel takip yoluna gidilebileceğini, aynı genel kredi sözleşmesi için Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2017/191 esas sayılı takip dosyasında başlatılan takibin satış aşamasına geldiğini, diğer borçlulardan tahsil edilecek bedellerin müvekkilinden istenemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı bankanın şubesi ile dava dışı borçlu şirket arasında imzalanan 18/08/2014 tarihli 1.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini davalının kefil olarak imzaladığı, kefaletin TKB’nun 581 ve devamı maddelerine göre geçerli olduğu, davalının kefil olarak imzaladığı sözleşmeden sonra 01/04/2015 tarihinde dava dışı şirket ile banka arasında yeni bir kredi sözleşmesi imzalandığı, bu kredi sözleşmesini davalının kefil olarak imzalamadığı, emsal yargıtay uygulamalarına göre de davalının imzaladığı sözleşme kapsamındaki borcun ödenerek sona ermesinden sonra yeni kefille başka bir sözleşme yapılarak kredi kullandırılması halinde artık eski kefilin kefaletinin sona ereceği davalının sorumluluğunun 18/08/2014 tarihi ile 01/04/2015 tarihleri arasında kullanılan kredilerle ilgili olabileceği, bu ilkeler, sözleşme ve genelgeye göre belirlenen akdi ve temerrüt faizinin uygulanması sonucunda da davalı kefilin takip tarihi itibariyle sorumluluğunun belirlendiği, her ne kadar davacı tarafından kefilin sorumluluğuna ilişkin hükümler gereğince kefilin tüm borçtan sorumlu olduğu yönünde itirazda bulunulmuş ise de; bu itirazın belirtilen sebeplerle yerinde olmadığı, alacağın da likit bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının 705.116,05 TL asıl alacak, 184.317,05 TL işlemiş faiz, 9.215,83 TL BSMV olmak üzere 898.648,93 TL’ye yapmış olduğu itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %39 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, %20 inkar tazminatı olarak hesaplanan 141.023,21 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı banka vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarına taraflarınca itiraz edilmesine rağmen itirazları nazara alınmadan hüküm kurulduğunu, 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin kefalet hükümlerinde kefilin mevcut ve ileride doğabilecek bütün borçlarına karşılık bankanın merkez ve tüm şubelerinde tüm hak ve alacakları üzerinden rehin hapis, takas ve mahsup hakkı olduğu hususunda mutabık kaldıklarını, bu nedenle davalının sonraki tarihli kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borçlardan da sorumlu olduğunu, tüm kredi ayrıca borçlu ile banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde temerrüt faizi uygulanacağının bildirildiğini, bankaca uygulanan akdi faiz oranının % 26, temerrüt faiz oranını ise % 39 olduğunu, yine bilirkişi raporunun sonuç kısmında yapılan hesaplamada, bankaca uygulanmasında firma risklerinin takip hesaplarına aktarıldığı 12/07/2016 tarihinden icra takip tarihine kadar temerrüt faizi uygulanmasına rağmen, raporda temerrüt faizinin farklı hesaplanmış olması sebebiyle bankanın akdi faiz alacağı ve ferilerinin de eksik hesaplandığını, taraflarınca yapılan itirazların değerlendirilmemesi sebebiyle mahkemece reddedilen kısmın hatalı hesaplandığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu şirket arasında imzalanan 2 adet genel kredi sözleşmesi olduğunu, birinci genel kredi sözleşmesinin 18/08/2014 tarihinde sözleşmeye müvekkilinin müteselsil borçlu kefil olarak imza attığını, diğer genel kredi sözleşmesinin ise 01/04/2015 tarihli olduğunu, bu sözleşmede müvekkilinin imzası olmadığı gibi bu sözleşme ile ile önceki kredinin yapılandırılmış olduğunun protokole yazılı olduğunu, bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi kredi sözleşmelerinde kefaletin doğmuş ve doğacak borçlar için geçerli olduğu ve kredi sözleşmelerinin süresiz olduğu kabul ediliyorsa da kredi sözleşmesinin asıl borçlusuyla yeni bir sözleşme yapılarak yeni bir kredinin kullandırılması durumunda bu yeni sözleşme yapılarak yeni bir kredinin kullandırılması durumunda bu yeni sözleşmede kefaleti bulunmayan sadece eski sözleşmeyle bağlı olan eski kefillerin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, müvekkilinin sorumluluğunun kredi sözleşmelerinin tarihlerine göre, dönemlere bölünmüşcesine belirlendiğini, buna bağlı olarak da davalı müvekkilinin imzaladığı 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinden başlayarak 01/04/2015 tarihli sözleşmenin imzalanmasına kadar geçen süreye göre sorumluluk tayin edildiğini, ancak hukuken bir gerçek/ tüzel kişinin sözleşmesel sorumluluğunun bankacılık alanından farklı olarak kişinin imzaladığı bir akitten başlayarak imzasının olmadığı akdedilecek başka bir sözleşmenin tarihine göre belirlenmesinin mümkün olmayacağını, bu biçimde tarihi aralıklara göre sorumluluğun belirlenmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, temerrüt tarihi hesabı kat ihtarnamesinin tebliğ edilememesi dolayısıyla icra takibinin başlangıç tarihine göre belirlendiğini, ancak yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere hukuka aykırı olan bu takibe göre temerrüt tarihinin belirlenmesinin de hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle hukuka uygun bir biçimde temerrüde düşürülmeyen kefil müvekkiline temerrüt faizi sorumluluğunun yüklenilmesinin hukuka uygun olmadığını, TBK’nun 133.maddesine göre yenileme borcu sona erdiren nedenlerden biri olduğunu, asıl borçlu Piyapı Ltd. Şti ile alacakla banka arasında müvekkillinin tarafı olmadığı ve önceki kredilerden doğan borçları yeni şartlarla yapılandıran yenileme sözlemesi yapıldığından önceki borcun sonar erdirerek yeni bir borç doğduğunu, 18/04/2014 tarihli kredi sözleşmesinin borcu ödenerek sözleşme kapsamında borçların ifa edildiği için ödeme ile sona eren borçtan müvekkilinin sorumlu tutulma imkanının da kalmadığını, kabul anlamına gelmemekle her ne kadar ilk derece mahkemesince alacağın likit olduğu bu sebeple kabul edilen dava kısmı için müvekkili aleyhine inkar tazminatına hükmedilmiş ise de, davanın kısmen kabulü ile sonuçlanmış olduğu dikkat alındığında asıl alacağın yargılama neticesinde çıkmış olması nedeni ile müvekkili itirazının haklı olduğu bu sebeple aleyhine inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinde kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Genel kredi sözleşmeleri, 23/09/2016 tarihli hesap kat ihtarnamesi, Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2017/189 Esas sayılı dosyası, hesap ekstreleri, ticaret sicil kayıtları, faiz genelgeleri, dava dışı asıl borçlu şirketin davacı bankaya hitaplı 17/02/2016 tarihli dilekçesi, vs. deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2017/189 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı bankanın kefiller … ve … hakkında 876.871,60 TL asıl alacak, 221.814,34 TL işlemiş faiz, 11.090,69 TL gider vergisi, 1.071,04 TL masraf olmak üzere toplam 1.110.847,67 TL’nin işleyecek faizi ile birlikte tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, davalı kefilin tüm borca süresinde itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, işbu davanın İİK’nın 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
08/07/2019 tarama tarihli bilirkişi raporunda özetle; takip talebinde yer alan … no’lu ticari yapılandırma kredisinin 01/03/2016 tarihinde 741.673,00 TL, aylık % 1,29 faiz oranı ile ve 58 ay vadeli olarak kullandırıldığı, kullandırılan kredinin mevcut olan … no’lu kredinin toplam 721.131,12 TL kredi borcu, 4.515,87 TL istihbarat ve operasyon masrafı ile 16.026,53 TL … no’lu kredi kartı ödemesinde kullanıldığı, kredi geri ödemesinin yapılmadığı, … no’lu ticari yapılandırma kredisinin 741.673,00 TL kullandırım bakiyesi ile takip talebinde yer aldığı, asıl borçluya kullandırılan … no’lu rotatif kredinin 25/06/2013 tarihinde açıldığı, 22/01/2015 tarihinde yapılan kullandırım ile bakiyesinin 745.166,05 TL’ye ulaştığı, bu tarihten sonra kullandırım yapılmadığı, 24/06/2015 tarihinde düzenlenen 150.000,00 TL tutarındaki 30/06/2016 vadeli teminat mektubunun 129.719,11 TL’lik kısmının 12/04/2016 tarihinde tazmin edildiği ve … no’lu kredi olarak kaydedildiği, dava konusu icra takibinde 4 adet çek sorumluluk bedeli (1.290,00 TL *4= 5.160,00 TL) olarak görülen alacak tutarının, müşteriye 02/12/2014 tarihinde ve 23/02/2015 tarihinde teslim edilen çek karnelerinden, 31/05/2016 tarihinde 4 adet çekin karşılıksız çıkması nedeniyle her bir çek yaprağı için 1.290,00 TL sorumluluk bedellerinin ödenmesinden kaynaklandığı, takip konusu teminat mektubunun düzenleme tarihinin 24/06/2015 olup, davalı kefilin imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden sonra kredi kullandırımının gerçekleşmiş olması nedeniyle davalının teminat mektubu bedeli ile teminat mektubu komisyonundan sorumluluğunun bulunmadığı, 741.988,42 TL yapılandırma kredisinin 721.131,12 TL’sinin rotatif kredi borcunun kapanmasında kullandırıldığı, bu tutarın yeni bir kullandırım olmayıp rotatif kredinin davalının kefalet sorumluluğunun başladığı 18/08/2014 tarihinde mevcut olan, 20/01/2015 ve 22/01/2015 tarihinde yapılan kredi kullandırımı ile bakiyesi 745.166,05 TL olan kredinin bakiye ana para ve fer’ilerinin ödenmesinde kullanıldığı, 4.515,87 TL istihbarat ve operasyon masraf ödemesi ile 16.026,53 TL kredi kartı ödemesini yeni bir kredi kullandırımı niteliğinde olduğundan davalının sorumluluğunun bulunmadığı, çek sorumluluk bedellerinden ise davalının sorumlu olduğu, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 705.116,05 TL asıl alacak, 184.318,05 TL işlemiş faiz ve 9.215,83 TL BSMV olmak üzere toplam 898.648,93 TL alacak talep edebileceği bildirilmiştir.
İtiraz üzerine alınan ek raporda aynı görüşler tekrarlanmıştır.
Dosya kapsamından davalının, davacı banka ile dava dışı şirket arasında akdedilen 18/08/2014 tarihli 1.000.000 TL limitli genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, kefalet limitinin 2.500.000 TL olduğu, yine davacı banka ile dava dışı borçlu şirket arasında 01/04/2015 tarihli 1.750.000 TL limitli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, davalının bu sözleşmede kefalet imzasının bulunmadığı, ayrıca asıl borçlu ve dava dışı diğer kefil …’in banka ile düzenlenen protokol ve yeniden yapılandırma başlıklı matbu formu imzaladıkları, bu belgelerde davalının herhangi bir sıfatla imzasının yer almadığı, davalının 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte asıl borçlu şirketin ortağı olup, kefalet sözleşmesi TBK’nın 583.maddesindeki diğer koşulları da taşıdığından geçerli olduğu, asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine davacı bankaca hesabın 23/09/2016 tarihinde kat edildiği, ihtarnamenin asıl borçlu şirketin genel kredi sözleşmesindeki adresine gönderildiği, böylelikle davalı kefil yönünden borcun muaccel olduğu, ancak ihtarname davalı kefile tebliğ edilemediğinden davalı yönünden temerrüdün takip tarihi olan 05/01/2017 tarihinde gerçekleştiği, davacı tarafından davalı hakkında takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı anlaşılmakla birlikte davalının sorumlu olduğu borç miktarının tespiti gereklidir.
İlk derece mahkemesince, alınan bilirkişi raporundaki hesaplamalar doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile takibin 705.116,05 TL asıl alacak, 184.317,05 TL işlemiş faiz, 9.215,83 TL BSMV olmak üzere toplam 898.648,93 TL üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 39 oranında temerrüt faizi uygulanmasına, % 20 inkar tazminatı olarak hesaplanan 141.023,21 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükme karşı taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekilinin istinaf itirazları, davalının kefalet imzasının yer aldığı 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı kefilin asıl borçlu şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarından sorumlu olduğu düzenlendiğinden ve kefillikten azli konusunda bir talebi bulunmadığından asıl borçlu şirket ile müvekkili banka arasında imzalanan 01/04/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçtan da sorumlu olduğuna, borcun takip hesaplarına aktarıldığı 12/07/2016 tarihinden icra takip tarihine kadar % 39 oranında temerrüt faizi uygulanması gerekirken bilirkişi raporunda farklı hesaplama yapılmasının hatalı olduğuna ilişkindir.
Davalı vekilinin istinaf itirazları ise, davacı banka ile asıl borçlu arasında imzalanan ve müvekkilinin kefaletinin yer almadığı 01/04/2015 tarihli sözleşme ile önceki kredinin yapılandırılmış olduğunu, asıl borçlu şirket ile düzenlenen protokolde yazılı olduğunu , müvekkilinin söz konusu protokolde imzası bulunmadığından önceki sözleşmeden kaynaklanan borçlar da yapılandırma kredisi ile ödenmiş olduğundan sorumluluğunun sona erdiğine , hukuka aykırı takibe göre temerrüt tarihinin belirlenmesinin hatalı olduğuna, alacak likit olmadığından müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğine ilişkindir.
Banka kayıtları üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen ve mahkemece de hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının kefaletinin bulunduğu 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında 25/06/2013 tarihinde açılan … no’lu rotatif kredinin 22/01/2015 tarihindeki son kullandırım ile bakiyesinin 745.166,05 TL olduğu, yapılan kısmi ödeme ile 01/03/2016 tarihi itibariyle bakiye 721.131,12 TL borcun bulunduğu tespit edilmiş olup, asıl borçlu şirket temsilcisinin davacı bankaya hitaplı 17/02/2016 tarihli dilekçesi ile önceki kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcunu, kredi sözleşmesinde yüklendiği tüm yükümlülüklerle beraber % 1,29 faiz, 60 ay vadeli ve 22.037,86 TL geri taksit ödemeli olarak yeniden yapılandırılması suretiyle ödemek istediğini, yeniden yapılandırma talebinin söz konusu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcunun tasfiyesine yönelik olduğunu beyan ederek o tarihe kadar olan kredi borçlarının yapılandırılmasına dair talebinin – dilekçe içeriğinde yapılandırılması talep olunan kredi nosu , miktarı, tarihi, faiz oranı, vadesi vs. hususlara ilişkin bir belirlilik yok ise de- asıl borçlu şirket ile davacı banka arasında 17/02/2016 başvuru tarihi itibariyle 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinden başka kredi sözleşmesi ilişkisinin bulunduğuna dair iddia ve delil ileri sürülmediğinden ve banka kayıtları üzerinde bilirkişi tarafından yapılan incelemede başka bir kredi ilişkisinin varlığı tespit edilemediği gibi yapılandırma kredisinin başvuru dilekçesindeki talep ile örtüşür şekilde aylık % 1,29 faiz oranı ve 58 ay vadeli olarak kullandırıldığı anlaşılmakla yapılandırma kredisinin 18/08/2014 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçların tasfiyesi amacına yönelik olduğunun kabulü gereklidir.
Bu durumda davalının, bilirkişi raporu ile 18/08/2014 tarihli genel krei sözleşmesi kapsamında kullandırılmış olmakla birlikte, dava dışı asıl borçlunun 17/02/2016 tarihli dilekçesi akabinde ve başvurusuna istinaden asıl borçlu ile davacı banka arasında düzenlenen yapılandırma protokolü gereğince 01/03/2016 tarihinde kullandırılan 741.988,42 TL yapılandırma kredisi ile kapatılan 721.131,12 TL miktarlı … no’lu rotatif kredi borcunun sona erdiği, bu suretle davalı kefilin sorumlu olduğu borcun banka kayıtlarına göre kapatılarak sona erdiği, açılan yeni kredi ilişkisi ile de davalı kefilin sözleşmesel bir ilişkisi bulunmadığı, yapılandırma kredi miktarından ödenen 16.026,53 TL kredi kartı borcundan da sorumlu olmadığı, aynı nedenle yapılandırma kredisinin kullanımı nedeniyle tahakkuk eden ve kredi miktarı içinden tahsil edildiği anlaşılan 4.515,87 TL miktarındaki istihbarat ve operasyon masrafı nedeniyle de sorumlu tutulamayacağı, zira davalının yapılandırmaya ilişkin protokolde herhangi bir sıfatla imzasının yer almadığı, yapılandırma protokolü ile kullandırılan kredinin önceki tüm borçların tasfiyesi amacıyla kullandırıldığı, 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinde davalı kefilin dava dışı asıl borçlunun doğmuş ve doğacak tüm borçlarından sorumlu olduğuna ilişkin düzenlemenin söz konusu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilere yönelik olduğu ve bu sözleşme kapsamında kullandırılmayan kredi borçları nedeniyle davalının sorumlu tutulamayacağı, bilirkişi raporunda açıklandığı üzere icra takibinde tahsili talep edilen … no’lu kredinin, davalının kefalet imzasının bulunduğu sözleşme kapsamında düzenlenmeyen ve 12/04/2016 tarihinde 129.719,11 TL olarak tazmin edilen 24/06/2015 tarihli 150.000,00 TL bedelli teminat mektubundan ve bu teminat mektubu nedeniyle tahakkuk eden komisyon bedelinden (… no’lu kredi) de sorumlu tutulamayacağından davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazları yerindedir.
Ancak, icra takibinde yer alan …., …., …., … no’lu kredi alacaklarının davalının müteselsil kefil olduğu 18/08/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu şirkete 02/12/2014- 23/02/015 tarihlerinde teslim edilen çek karnelerinden, 31/05/2016 tarihinde …, …, …, … no’lu çeklerin karşılıksız çıkmaları nedeniyle her bir çek yaprağı için 1.290,00 TL sorumluluk bedellerinin ödenmesinden kaynaklandıkları anlaşılmakla davalının bu kalemler yönünden sorumlu olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı yanca söz konusu alacaklar için işlemiş temerrüt faizi ve BSMV de talep edilmiş ise de, davalı kefil yönünden takipten önce temerrüt gerçekleşmediğinden davacının işlemiş temerrüt faizi talepleri yerinde görülmemiş ve takip tarihinden itibaren asıl alacak miktarlarına % 39 oranında temerrüt faizi işletilmesine karar vermek gerekmiştir.
Taraf vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine gelince, yukarıda açıklandığı üzere, davalının 18/04/2012 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefaleti diğer sözleşmeler yönünden teminat teşkil etmeyeceğinden davacı yanca takip konusu borcun davalının kefalet imzasını taşıyan genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığına dair bir iddiasının bulunmadığı da gözetilerek davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf itirazlarının, davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ edilememesi nedeniyle davalı yönünden temerrüdün icra takip tarihi itibariyle oluşmasından dolayı takip tarihinden önce temerrüt faizi işletilmesinin mümkün olmaması ve bilirkişi raporunda çek sorumluluk bedelleri yönünden genel kredi sözleşmesi hükümleri ile dosyaya sunulan faiz genelgelerine göre belirlenen akdi ve temerrüt faizinin uygulanarak hesaplama yapılmasında – davalının faiz oranlarına yönelik herhangi bir istinaf itirazında bulunmaması nedeniyle aleyhe bozma yasağı gözetilerek – bir isabetsizlik bulunmayıp, takip konusu alacağın likit (bilinebilir, belirlenebilir) olduğu gözetilerek davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davacı banka vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı banka vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/01/2020 gün 2017/254 Esas 2020/13 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davalının Ankara 8.İcra Müdürlüğünün 2017/189 esas sayılı icra takibine vaki itirazının;
… no’lu krediden kaynaklanan 1.290,00 TL asıl alacak,
… no’lu krediden kaynaklanan 1.290,00 TL asıl alacak,
… no’lu krediden kaynaklanan 1.290,00 TL asıl alacak,
… no’lu krediden kaynaklanan 1.290,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 5.160,00 TL asıl alacağa yönelik olarak iptaline,
Hükmedilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 39 oranında temerrüt faizi ve faizin BSMV’si uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3-Hüküm altına alınan toplam 5.160,00 TL alacağın %20’si oranında hesaplanan 1.032,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 352,48 TL harç için icra dosyasına yatırılan 5.554,24 TL ile 13.416,27 TL peşin harç toplamı 18.970,51 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 18.618,03 TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Davacı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 71.499,07 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma harcı ile 352,48 TL peşin harç toplamı 383,88‬ TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan posta/tebligat/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 996,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan taktiren 4,63 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 29,50 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan taktiren 29,36 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,

C)-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 15.293,00 TL istinaf nispi karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde kendisine iadesine,
2-Davalı tarafından istinaf aşamasında istinaf kanun yoluna başvurma harcı olarak yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 51,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 200,10 yargılama giderinin davacı bankadan tahsil edilerek davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 362/1-a maddesi gereği davalı yönünden verilen hükmün miktar itibarıyla kesin olması sebebiyle davalı yönünden kesin; HMK’nın 361. maddesi uyarınca davacı yönünden gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi 06/04/2022

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.