Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/756 E. 2022/829 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/756 Esas 2022/829 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/756
KARAR NO : 2022/829

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2020
NUMARASI : 2018/27 Esas 2020/28 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2018
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … İmi. İnş. Ve San. Ve Tîc. A.Ş’nin asıl borçlu, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan kredinin borçlulara keşide edilen Ankara 38. Noterliği’nin 02.03.2016 tarih ve … yevmiye numaralı kat ihtarnamesine rağmen ödenmediğini, bunun üzerine kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız itiraz edildiğini ileri sürerek icra takibine yapılan itirazın … bakımından 256.138,97 TL, diğer davalı … 184.362,40 TL üzerinden iptaline, takibin devamına, ayrıca davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2011 yılında borçlu … Makine firmasının yüzdebirbuçuk hissedarı olduğunu, eski TTK da Anonim Şirket kurmak için beş kişiye ihtiyaç olduğu, bundan dolayı müvekkilinin işçi olmasına rağmen borçlu firmada yüzde bir oranında hissedar göründüğünü, müvekkilinin dava dışı … Makine şirketinin 07.06.2014 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında şirket ortaklığından istifa ettiğini, 24.12.2014 tarihinde Ankara 59. Noterliğinden gönderdiği ihtarname ile TTK ve Borçlar Kanunu yönünden kefillikten çekildiğini, davacı bankanın bu ihtarnameye rağmen 02.03.2016 tarihinde sözleşmeden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmediğinden bahisle ihtarname gönderdiğini, akabinde dava konusu ilamsız icra takibini başlattığını, takibe itiraz üzerine İşbu davanın açıldığı, davacı bankadan alınacak kredi hesap özetlerinde de görüleceği, müvekkilinin kefaletten döndüğü tarihte kredi hesabının sıfırlanmış olduğu, müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak açılan davanın reddi île %20 kötüniyet tazminatı verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı asıl borçlu … İmaltı İnşaat Sanayi Anonim Şirketi nin söz konusu Banka nezdinde kutlandığı ticari kredilere kefil olduğunu, dava dışı asıl borçlunun mali durumunun, kefalet sözleşmesi yapılmasından sonra önemli ölçüde bozulması ve de şirketle aralarında geçen anlaşmazlıklar sebebiyle kredi borçlusuna yeni bir kredi açılmaması, açıldığı takdirde sorumlu tutulamayacağını alacaklı bankaya Uşak 5. Noterliği’nin 25.03. 2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bildirmiş olduğunu, alacaklı banka tarafından başlatılan Ankara 15.İcra Müdürlüğünün 2017/22165 E. sayılı takip dosyasıyla birlikte alacaklının müvekkilince gönderilen ihtarnameye rağmen dava dışı asıl borçluya kredi kullandırılmaya devam etmiş olduğunun öğrenildiğini, bu sebeple söz konusu borca itiraz edildiğini, müvekkilinin, kredi borçlusunun ödeme gücüne olan güven duygusunu kaybettiği o nedenle 25.03.2013 günlü ihtarnameyi göndererek tebliğ tarihinden sonra kullandırılacak kredilerden ötürü sorumluluk kabul etmeyeceğini bildirdiğini, davacı bankanın kendisine tebliğ edilen ihtarnamedeki kefaletten vazgeçmeye ilişkin söz konusu irade beyanına yönelik herhangi bir cevap vermediğini böylece, davalı kefilde ihtarnamesi sayesinde kendisinin kefaletten kurtulduğu yolunda haklı bir kanaat oluştuğunu, buna rağmen borçluya daha sonra yeni krediler kullandırıldığının görüldüğünü, müvekkilinin 25.03.2013 tarihli ihtarnamesine rağmen davacı tarafça dava dışı borçluya kredi kullandırmaya devam edildiğini savunarak davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporları ve toplanan tüm delillere göre; genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açılan davada, davalıların 09/12/2011 tarihli sözleşmede kefil sıfatı ile imzaları bulunup 03/03/2015 tarihli sözleşmede ise kefil olmadıkları, kredi sözleşmelerinde kefaletten doğmuş ve doğacak borçlar içinde geçerli olduğu, kredi sözleşmelerinin süresiz olduğu kabul edilmekte ise de asıl borçlu ile yeni bir sözleşme yapılarak yeni bir kredi kullandırılması halinde yeni sözleşmede kefaletleri bulunmayan eski kefillerin yerleşik yargı kararları dikkate alındığında sorumlulukları cihetine gidilemeyeceği, davacı banka ile davalıların kefaletine kapsayacak şekilde dava dışı şirketle düzenlenen 09/12/2011 tarihli genel kredi sözleşmesinden sonra, 03/03/2015 tarihinde borçlu şirketin banka ile davalıların kefaletini içermeyen farklı bir genel kredi sözleşmesi düzenlendiği, bu tarihten önce davalıların kefaletten dönme iradesini içerir ihtarnameler gönderdiği, icra takibine dayanak alacağın 03/03/2015 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklandığı ve bu nedenle borçlu davalıların icra takibine konu edilen banka alacağı nedeniyle sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle davanın reddine, davacı bankanın icra takibini kötü niyetle yaptığı kanıtlanamadığından davalıların kötü niyet tazminat istemlerinin de reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı firma ile imzalanan iki ayrı kredi sözleşmesinden 09.02.2011 tarihli kredi sözleşmesinin davalılar tarafından müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, müvekkili bankanın nakdi alacağının davalılar tarafından keşide edilen ihtarnamelerin tebliğ edildiği tarih itibarı ile henüz ödenmediğini, taraflarca imzalanan sözleşme hükümleri kapsamında kefillikten dönme ve diğer yasal haklarından vazgeçtiklerini peşinen kabul etmiş olmaları nedeniyle kefaletlerinin devam ettiğini, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, genel kredi sözleşmesindeki faiz oranına ilişkin hüküm dikkate alınarak %39 oranı üzerinden hesaplama yapılması ve akdi faizlerin de hesaplamaya dahil edilmesi edilmesi gerekirken bilirkişi tarafından bu konuda hata yapıldığını, hesaplamada kat tarihi ihtarname tarihi olarak hatalı bir şekilde işleme alınmış olup hesaplama tarihinin kat tarihi olan 18.02.2016 tarihi dikkate alınarak yeniden yapılması gerektiğini ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalılara karşı kredi alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22165 esas sayılı takip dosyasında; davacı banka tarafından dava dışı …AŞ ve dava dışı kefiller …, …, … ile davalılar aleyhine ferileri ile birlikte 237.552,35 TL asıl alacak, 423,64 TL faizsiz istenen alacak, 17.298,09 TL işlemiş yıllık %39 faiz oranı, 864,89 TL temerrüt faizi %5 gider vergisi olmak üzere toplam 256.138,97 TL toplam alacak için (…’nın sorumluluğu 184.362,40 TL ile sınırlı tutulmak kaydı ile) 15/04/2016 tarihinde genel kredi sözleşmelerine, hesap özetine ve ihtarnameye dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinin davalılar tarafından ayrı ayrı yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettikleri anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından; Davalılar … ile …’ün takip konusu 09.12.2011 tarihli ve 2.500,000,00 TL meblağlı genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, 03.03.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinde ise kefalet imzalarının atılı bulunmadığı, Ankara 35. Noterliği’nin 02.03.2016 tarihli kat ihtarının dava dışı asıl borçlu …Ltd. Şti.’ye 04.03.2016, davalı kefillerin her birine ise ayrı ayrı 03.03.2016 tarihinde tebliğ edildiği, BCH kredisi sebebiyle 129.521,60 TL ve kredili mevduat hesabı sebebiyle 108.454,39 TL talep edildiği, görülmüştür. Bu durumda dava dış asıl borçlu şirkete kredi alacağının tahsili için kat ihtarı tebliğ edilmiş olmakla, davalı müteselsil kefillere TBK’nın 586. Maddesi gereği başvuru koşulu oluşmuş, ancak, dava dışı asıl borçlu şirkete kat ihtarı davalı kefillere işbu kat ihtarının tebliğ edildiği 03.03.2016 tarihinden sonra 04.03.2016 tarihinde tebliğ edildiğinden davalı-kefiller takip tarihi itibarıyla temerrüde düşmüşlerdir.
İlk derece mahkemesince yargılama sırasında alınan bankacılık işlemleri konusunda uzman bilirkişi … tarafından davacı bankanın kredi kullandıran … Organize Sanayi Şubesi kayıtları üzerinde düzenlenen 27.05.2019 tarihli raporda özetle; takip konusu borcun … referans nolu BCH şeklinde işleyen kredi ile kredili mevduat hesabından kaynaklandığını, takip konusu BCH kredisinin davacı banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 03.03.2015 tarihinde imzalanan ikinci genel kredi sözleşmesinden sonra 25.03.2015 tarihinde, … referans nolu kredili mevduat hesabının ise yeni kredi sözleşmesinden sonra kullandırıldığı, davalı-kefil …’in Uşak 5. Noterliği’nin 25.03.2013 tarihli, davalı-kefil …’in Ankara 59. Noterliği’nin 24.12.2014 tarihli ihtarname ile kefaletten döndükleri, borç sıfırlandıktan sonra borçluya tekrar kredi kullandırılması yeni bir borç ilişkisi niteliğinde olmadığından sözleşmeden doğan kefaletin sorumluluğunun devam edeceği, ancak tarafların kefaletten dönme iradesinin bankaya bildirilmesinden sonra yeni kefillerle sözleşme yapılarak borçlu cari hesap şeklinde işleyen kredi kullandırılması ve ayrıca kredili mevduat hesabının kapatılmayarak (sözleşmenin 37/9. Maddesi gereği 60 günün sonunda kapatılması gerektiği, bu koşul yerine getirilmediğinden yeni kredi niteliğinde olduğundan) yeni kefillerle yapılan sözleşme döneminde kredi ilişkisinin devam ettiği dikkate alındığında dava konusu borcu oluşturan kredilerin davalıların kefaletinin bulunmadığı 03.03.2015 tarihli sözleşme kapsamında kullanılan krediler olduğu ve bu nedenle borçtan sorumlu olmadıkları belirtilmiştir.
Davalıların kefil sıfatıyla imzalarının atılı bulunduğu genel kredi sözleşmesi, işbu sözleşmenin imzalandığı 09/12/2011 tarihinde 818 sayılı BK hükümlerine tabi olup, söz konusu genel kredi sözleşmesinin “kefalet şerhi” başlıklı kısmın 3. Maddesine göre kefaletten kurtulma hakkı veren 818 sy. BK’nın 493. ve 494. maddelerindeki haklarından peşinen vazgeçtiği düzenlenmiştir. İşbu genel kredi sözleşmesinin 3/2. Ve 9. Maddeleri uyarınca cari hesap şeklinde işleyen süresiz genel kredi sözleşmesine istinaden doğan ilişkide borcun bir tarihte sıfırlanmış olması davacı/birleşen davalı kefili sorumluluktan kurtarmaz. Kefil geçerli bir kefalet sözleşmesini kurulmasından sonra tek taraflı olarak kefaletini geri alamaz. Kefaletten vazgeçme beyanında bulunulduğu tarihte cari hesap ilişkisinde borç bakiyesinin sıfır olması da sonuca etkili değildir. (Bkz. YHGK’nun 23.10.2002 tarih ve 2002/13647 E.- 2002/19-866 E.-2002/845 K. ve Yrg. 19. HD’nin 16.12.2014 tarih ve 2014/13647 E.-2014/18125 K. sy. Kararları).
Uyuşmazlık, dava ve takip konusu kredi alacağının davalıların kefalet imzalarının bulunduğu 09.12.2011 tarihli kredi sözleşmesinden mi kaynaklandığı, davalıların kefaletten dönmelerinin mümkün olup olmadığı, kredi alacağının tahsilinden davalı kefillerin sorumlu tutulup tutulamayacakları, noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında alınan Dairemizce denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunan bilirkişi raporunda belirlendiği üzere dava ve takip konusu kredi alacağını oluşturan Borçlu Cari Hesabı (BCH) kredisi davalıların kefalet imzalarının bulunduğu 09.12.2011 tarihli kredi sözleşmesinden sonra imzalanan 03.03.2015 tarihli davalıların kefalet sözleşmelerinin bulunmadığı ikinci genel kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra 25.03.2015 tarihinde kullandırılmış, davacı bankaca da işbu kredinin davalıların kefalet imzalarının bulunduğu genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırıldığı ispatlanamamıştır. Şu halde davalıların kefil sıfatıyla imzalarının bulunmadığı 03.03.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden sonra açılarak kullandırıldığı belirlenen takip konusu BCH kredisi sebebiyle davalılar kefil olarak sorumlu tutulamazlar. O halde ilk derece mahkemesince, davacı bankanın söz konusu kredi alacağı sebebiyle açmış olduğu itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı bankanın takip konusunu oluşturan Kredili mevduat hesabı (KMH) alacağına gelince;
Kredili mevduat hesabı 15.02.2012 tarihinde açılmış, BCH ise 25.03.2015 tarihinde açılmış olup davalı kefil … 25.03.2013, davalı … 24.12.2014 tarihinde kefaletten dönmüşlerdir. Dava ve takip konusu KMH’ndaki ilk hesap 24.11.2014 tarihlidir. Şu halde davalı-kefillerin kefalet imzalarının bulunduğu 09.12.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçluya kullandırıldığı anlaşılan Kredili mevduat hesabından doğan borç sebebiyle, dayanak genel kredi sözleşmesine davalı kefillerin imzaladıkları tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Yasa’nın 493. Ve 494. Maddelerinden peşinen feragat etmiş oldukları, dolayısıyla davalı …’in kefaletten vazgeçmesinin mümkün olamayacağı gözetildiğinde davalı-kefillerin dava ve takip konusu KMH kredi alacağından sorumlu tutulmaları gerekmiştir.
Davacı banka tarafından davalı …’e gönderilen Ankara 59. Noterliği’nin 06.01.2015 tarihli ihtarnamesi ile borcun 84.239,00 TL olduğu, TCMB tarafından Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Tebliğine göre aylık akdi faiz oranı %2,02’dir. Bu durumda yıllık akdi faiz oranı %24,24 olup hükme esas alınan … tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda temerrüt faizi %30,24 olarak belirlenmiştir.
Dava konusu takipte davalı …’ten KMH kredisi sebebiyle 84.239,00 TL asıl alacak, 2.646,51 TL %39,39 temerrüt faizi ve 132,33 TL %5 BSMV toplam 87.017,84 TL talep edilmiş olup davalı takipten önce temerrüde düşürülmediğinden ancak 84.239,00 TL asıl alacak talep edilebilecektir. Takipte işleyecek faize BSMV talep edilmemiştir.
Davalı … yönünden ise; 108.454,39 TL asıl alacak, 3.407,08 TL %39,39 temerrüt faizi ve 170,36 TL BSMV olmak üzere toplam 112.032,03 TL talep edilmiştir.
Bununla birlikte her iki davalı kefil yönünden KMH kredisi ile ilgili olarak aynı miktar yani 84.239,00 TL KMH alacağı talep edilmelidir. Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı kefillerin imzasının bulunduğu 09.12.2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin banka kartlarını düzenleyen 37/9. Maddesinde; “Müşteri; hesaba tahakkuk edecek olan faiz, KKDF ve BSMV’den müteşekkil tutarı, kullanılabilir bakiye müsait olsa dahi, kredinin kullandığı tarihten itibaren 60 gün içerisinde nakden veya hesaben ödemek zorundadır. Aksi takdirde bu sürenin dolduğu tarihte, alacağın tamamı kendiliğinden muaccel hale gelecek, müşteri mütemerrit olacaktır ve bu tarihten itibaren anapara ve bu tarihe kadar tahakkuk etmiş olan faiz borçlarına temerrüt faizi uygulanacaktır.” hükmüne atıfla davalı-kefillerin KMH kredi borcundan sorumlu tutulamayacakları belirtilmiş ise de Dairemizce kredi sözleşmesinin işbu hükmünün somut olayda KMH kredi alacağının talep edilebilirliğini ortadan kaldıracak bir hüküm olarak kabul edilmemiştir.
Ayrıca davacı banka tarafından dava konusu ilamsız icra takibinde takip talebinde KMH alacağı olarak 84.239,00 TL asıl alacak ve %39 temerrüt faizi oranı üzerinden işlemiş faiz talep edildiğine göre HMK’nın 26. Maddesindeki taleple bağlılık kuralı gözetilerek takip tarihine kadar davalı-kefiller aleyhine kat tarihinden takip tarihine kadar yıllık %24,24 akdi faiz oranı üzerinden akdi faiz alacağı hesaplanarak asıl alacakla kapitalize edilmemiş veya ayrı bir akdi faiz alacağı kalemine de hükmedilmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı banka vekilinin istinaf sebeplerinin kısmen kabulü ile duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak davacı bankanın takip konusu HMK alacağı sebebiyle davalı-kefillerin 84.239,00 TL KMH alacağı sebebiyle sorumluluklarının bulunduğunun kabulü ile bu miktar alacak yönünden davalı-kefillerin ilamsız icra takibine vaki itirazlarının kısmen iptali ile ilamsız icra takibinin bu miktar üzerinden devamına, takip konusu alacak genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup İİK’nın 67. Maddesi anlamında likit (bilinebilir, belirlenebilir) bir alacak niteliğinde olduğundan ve davalıların itirazları haksız olduğundan davacı banka lehine hüküm altına alınan bu miktar üzerinden %20 oranı karşılığında 16.847,8 TL icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davada reddolunan BCH kredi alacağı ile ilgili olarak davalılara karşı başlatılan icra takibi haksız ise de takibin kötü niyetli yapıldığı kanıtlanamadığından davalılarının reddolunan alacağa ilişkin kötü niyet tazminatı istemlerinin de reddine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle
A)1-Davacı banka vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin KISMEN KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 11/01/2018 tarihli 2018/27 Esas-2020/28 Karar sayılı Kararının KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
Dava konusu Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2017/22165 Esas sayılı ilamsız icra takip dosyasına davalıların 84.239,00 TL KMH asıl alacağına vaki itirazlarının İPTALİNE, icra takibinin bu miktar üzerinden takip tarihinden itibaren %30,24 oranında işleyecek temerrüt faizi ile birlikte devamına,
İİK’nın 67. Maddesi gereği %20 oranı karşılığında belirlenen 16.847,8 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davada reddolunan kısım üzerinden koşulları oluşmadığından davalılar vekillerinin kötü niyet tazminatı istemlerinin ayrı ayrı reddine,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 5.754,36 TL nispi karar harcından başlangıçta icra takip dosyasında alınan 1.280,69 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.473,67 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından icra takip dosyasına yatırılan 1.280,69 TL karar harcı ile 29,20 TL başvuru harcı toplamı 1.309,89 TL’nin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
4-Yargılamada vekil ile temsil olunan davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. Maddesi gereği belirlenen 11.751,07 TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
5-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı … yararına davada reddolunan kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği belirlenen 20.280,50 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı … yararına davada reddolunan kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1 maddesi gereği belirlenen 13.461,69 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-İlk derece mahkemesinde yapılan 1.154,00 TL yargılama giderlerinden davada haklılık oranı gözetilerek; toplam 527,26 TL yargılama giderinin; 379,43 TL’lik kısmından …, tümünden … müteselsilen sorumlu olmak üzere, davalılardan müteselsilen alınarak davacı verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansı yatıran tarafa iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde kendisine iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı banka tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru gideri, 40,25‬ TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 188,85‬ TL istinaf giderinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/06/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.