Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/740 E. 2022/799 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi .
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/07/2019
NUMARASI :……
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/01/2017
KARAR TARİHİ : 15/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptaline ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalılar vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılar hakkında müvekkilince ticari kredi kullandırımına rağmen geri ödemelerinin yapılmamasından kaynaklı Ankara 9.İcra Müdürlüğünün 2016/18185 sayılı takip dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; alacağın gerçeğe aykırı biçimde hesaplandığını, takip talebinde birden fazla kalem olup bu aşkın taleplerin hukuka aykırı biçimde istenildiğini, ihtar ve ihbarların usulüne uygun yapılmadığını, asıl borçlunun ihtarnameyi tebliğ almadığını, fazla ve haksız taleplerin reddi gerektiğini bildirerek davanın reddini ve % 20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı yanın meri teminat mektupları yönünden dava dilekçesi ve dosya kapsamına göre herhangi bir talebinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalıların Ankara 9.İcra Müdürlüğünün 2016/18185 sayılı takip dosyasında itirazlarının, 115.348,56 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 117.209,54 TL üzerinden; (… İnş.A.Ş ve …… yönünden 114.328,47 TL asıl alacak, 2.743,88 TL işlemiş faiz ve 137,19 TL BSMV olmak üzere toplam 117.209,54 TL için asıl alacakta sınırlı sorumlu, … yönünden 115.093,54 TL asıl alacak, 690,56 TL işlemiş faiz ve 34,53 TL BSMV olmak üzere toplam 115.818,63 TL için – asıl alacak için belirlenen miktar dışındaki rakamlarda sınırlı sorumlu- … … … ,,, A.Ş yönünden 112.097,05 TL asıl alacak, 3.096,68 TL işlemiş faiz, 154,83 TL BSMV olmak üzere toplam 115.348,56 TL için sınırlı sorumlu, …… yönünden 114.455,99 TL asıl alacak, 2.403,58 TL işlemiş faiz, 120,18 TL BSMV olmak üzere toplam 116.979,75 TL için sınırlı sorumlu, … … A.Ş yönünden 114.519,75 TL asıl alacak, 2.233,14 TL işlemiş faiz, 111,66 TL BSMV olmak üzere toplam 116.864,55 TL için sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) İptallerine, asıl alacak miktarlarına takip tarihinden itibaren yıllık %54 oranında temerrüt faizi ve faizin %5’si oranında BSMV uygulanmasına, … İnş.A.Ş yönünden ayrıca 2.220,00 TL çek riskinden kaynaklı miktarın bankanın faiz getirmeyen hesabında depo edilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, tahsilde tekerrüre yer verilmemesine, kabul edilen miktarın %20’si oranında hesaplanan 23.411,90 TL (bu miktarın …….. tamamından, … Dış Tic.Nak.A.Ş’nin 23.395,95 TL’sinden, …’nın 23.163,72 TL’sinden, … … … … A.Ş’nin 23.069,71 TL’sinden, … … A.Ş’nin 23.372,91 TL’sinden sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davalıların kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunda hesap kat ihtarının sözleşmeye uygun şekilde de uygun süreler verilerek keşide edilip edilmediğinin incelenmediğini, faiz hesaplamalarının hatalı yapıldığını, bilirkişi raporunun denetime elverişli olmadığını bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan n icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Taraflar arasındaki 27/02/2014 tarihli ve 29/12/2015 tarihli genel kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarnameleri, hesap ekstreleri, ödeme planları vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
Ankara 4. İcra Müdürlüğünün 2016/18185 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı banka tarafından asıl borçlu ve kefil olan davalılara karşı sözleşme/ sözleşmeler, ihtarname/ ihtarnameler, hesap özeti/ hesap özetleri dayanak gösterilerek 120.774,72 TL asıl alacak, 9.177,63 TL işlemiş temerrüt faizi, 458,88 TL BSMV, 3.647,31 TL masraf olmak üzere toplam 134.058,54 TL’nin tahsili ve 2.220,00 TL çek bedeli ile 336.000,00 TL teminat mektubu bedelinin depo edilmesi amacıyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibin davalıların süresinde itirazı üzerine durduğu, eldeki davanın İİK’nun 67.maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamından, davacı banka ile davalı asıl borçlu … … A.Ş arasında 27/02/2014 tarihli 750.000,00 TL limitli ve 29/12/2015 tarihli 650.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, davalılardan … … Nakl. Tic. A.Ş’nin 27/02/2014 tarihli sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı, diğer davalıların bu sözleşmede kefaletlerinin bulunmadığı, 29/12/2015 tarihli sözleşmede ise tüm davalıların kefil sıfatıyla yer aldıkları, davacı tarafından davalılara Ankara 47. Noterliğinin 09/08/2016 tarihli 24127 ve 25/08/2016 tarihli 25704 yevmiye no’lu hesap kat ihtarnamelerinin gönderildiği, ihtarnamelerin kefil … … … … A.Ş dışındaki tüm davalılara tebliğ edildiği, her iki ihtarnamedeki alacak miktarlarının farklı olduğu, icra takip talebinde talep edilen kredi alacak kalemlerinin ayrı ayrı gösterilmeyip toplam asıl alacak, işlemiş temerrüt faizi ve BSMV miktarları gösterilmek suretiyle takip yapıldığı, mahkemece alınan bilirkişi raporunda bilirkişi kök ve ek raporlarında takip konusu nakit alacağın BCH kredisinden kaynaklandığının tespit edildiği, ancak takip konusu BCH kredisinin hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığına dair bilirkişi raporunda bir açıklama bulunmadığı gibi hesaplama yapılırken bankaca dosyaya sunulan faiz genelgeleri ile GKS’deki temerrüt faizine ilişkin hükümler dikkate alınarak tespit edilen oranlar uygulanmak suretiyle hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 297/2. maddesi “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesini içermektedir.
Buna göre; bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini resen araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/Hanağası, Emel; Medeni Usul Hukuku, Ankara, 2018, s. 474.). Hükmün infazda tereddüt oluşturup oluşturmadığının incelenmesi kamu düzeni ile ilgilidir.
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Kanun’un aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve istinaf ve temyiz sırasında hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim 07/06/1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
Somut olayda, mahkemece gerekçe kısmında 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporunun içeriği ve söz konusu raporda tespit edilen rakamlar açıkça yazılmış olup, ek raporda ek raporun kök rapor ile aynı hesaplamaları içerdiğini belirtilerek ek rapor dayanak alınmak suretiyle karar oluşturulduğu açıklanarak hüküm kurulmuş ise de; kök ve ek raporlarda tespit edilen alacak kalemleri rakamsal olarak birbirinden farklı olduğu gibi hükmün 1.bendinde belirtilen “115.348,56 TL” asıl alacak rakamının kök ve ek raporlarda sadece davalı … … … … A.Ş yönünden yapılan hesaplama kısmında yer aldığı, diğer davalıların sorumluluk miktarına ilişkin yapılan hesaplamalarda yer almamasına rağmen tüm davalıların bu miktardan sorumlu olduğu sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulduğu, yine hükmün 1.bendinde belirtilen toplam “117.209,54 TL” alacak miktarı yönünden de aynı çelişkinin söz konusu olduğu, ayrıca kabul edilen miktarın % 20’si oranında hesaplandığı belirtilen 23.411,90 TL icra inkar tazminatının hangi alacak miktarı üzerinden hesaplandığı tam anlaşılamadığı gibi hükmün 1.bendinde belirtilen 117.209,54 TL toplam alacak üzerinden hesaplandığının kabulü halinde de olması gereken rakamın 23.441,90 TL olup, bu haliyle gerekçeli karar ile hüküm arasında çelişki bulunduğu gibi hükmün infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu anlaşılmakla kamu düzeni gözetilerek hükmün bu nedenle kaldırılması gerekmiştir.
Öte yandan, davacı yan dava dilekçesinde nakdi ve gayrı nakdi alacağa yönelik başlatılan icra takibine davalının haksız itirazının iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Bir başka anlatımla davacının dava dilekçesinde icra takibi dışında, nakde dönüşen gayri nakti alacağın ayrıca tahsil edilmesi, gayri nakdi alacağın ayrıca depo edilmesi yönünde bir talebi bulunmamaktadır. Mahkemece ise, 2.220,00 TL gayrinakit alacak yönünden asıl borçlu davalı … … A.Ş’nin sorumlu olduğu belirtilerek 2.220,00 TL çek sorumluluk bedelinin davalı asıl borçlu şirketten tahsili ile banka nezdinde açılacak faizsiz bir hesaba depo edilmesine karar verilmiştir. Bu durum itirazın iptali kararının sonucu olan takip dolayısıyla depo, tazmin edilmesi halinde tahsil kararından ayrı bağımsız bir tahsil ve depo kararı niteliğini taşıdığından usul ve yasaya aykırıdır.
Bundan başka, kredi alacağına uygulanacak temerrüt faiz oranının taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi hükümlerine göre tespiti gerekir. Akdedilen genel kredi sözleşmelerinde kararlaştırılan bir temerrüt faizi oran olarak gösterilmemiştir. Sözleşmelerin 10. maddesinde bankanın alacağın muaccel hale geldiği tarihten itibaren borçlu hesaplara uygulamakta olduğu en yüksek cari faiz oranının 2 katı oranında gecikme faizi uygulanacağı belirlenmiştir. Bu durumda bankanın borçlu hesaplara uyguladığı en yüksek cari faiz haddinin tespiti gerekir.
Yargılama aşamasında davacı bankaca, 20/12/2012 tarih 73085 no’lu genel mektubunda 17/09/2012 tarihinden itibaren yıllık % 54 (% 27*2) oranında temerrüt faizi uygulanacağı bildirilmiştir. Anılan cevaptan anlaşılacağı üzere davacının dava konusu icra takibinde talep ettiği temerrüt faiz oranı banka faiz genelgelerinde yer alan en yüksek faiz oranı esas alınarak hesaplanmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmede ise faiz listeleri üzerinden değil, bankanın borçlu hesaplara fiilen uyguladığı en yüksek cari faiz haddinin esas alınması gerektiği belirtilmiştir.
Temerrüt tarihinde fiilen uyguladığı en yüksek cari faiz oranını ispat etme külfeti alacaklı davacı üzerindedir. Bu durumda mahkemece davacı bankadan borçlu hesaplara fiilen uygulanan en yüksek cari faiz oranının sorulması, 3095 sayılı Yasaya göre, uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan 3095 sayılı Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna göre belirleneceğine dair hüküm ve temerrüt faizinin akdi faizden az olamayacağı dikkate alınarak hesaplama yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Ayrıca, davacı banka ile davalı asıl borçlu arasında 27/02/2014 tarihli ve 29/12/2015 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesi akdedilmiş olup, davalılardan … … Nakl. A.Ş’nin 27/02/2014 tarihli sözleşmede kefalet imzasının bulunduğu, diğer davalıların bu sözleşmede kefaletlerinin bulunmadığı dikkate alınarak takip konusu borcun hangi sözleşmeden kaynaklandığının tespiti ile davalıların sorumluluklarının belirlenmesi gerekirken bu hususta bir inceleme ve değerlendirme yapılmaması da usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni de gözetilerek kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/07/2019 tarih 2017/74 Esas 2019/550 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a.6 maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf nispi karar harcı 1.985,16 TL’nin istek halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/(1)-a.6 ve 362/(1)-g.maddeleri uyarıca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/06/2022

…..
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.