Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/728 E. 2022/915 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ :23/01/2020
NUMARASI ….
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/06/2022

Taraflar arasındaki ticari şirketin fesih istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2017 yılında tescil edildiğini, şirketin iki ortaklı olup %33 payın müvekkiline, %67 payın …’a ait olduğunu, dava dışı …’ın yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalı şirketin 01/01/2019 tarihli yönetim kurulunda 2018 hesap yılı genel kurulunun 15/01/2019 tarihinde yapılmasına karar verildiğini, 15/01/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında şirket merkezinin Ankara’ya nakline ilişkin esas sözleşme değişikliği kararı alındığını, toplantıda ayrıca … ve davacı …’in üç yıl süre ile yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, esasen müvekkilinin bu toplantıya katılmadığını, toplantı tutanağının müvekkil toplantıya katılmış gibi düzenlendiğini, müvekkiline atfen atılan imzanın da sahte olduğunu, söz konusu kararın iptali için Ankara 10. Asliye … Mahkemesinin 2019/127 esas sayılı dosyası üzerinden dava açtıklarını, genel kurul toplantısının ardından yapılan aynı günlü yönetim kurulu toplantısında …’ın yönetim kurulu başkanlığına seçildiğini, ancak müvekkilinin bu toplantıya da iştirak etmediğini ve karardaki imzanın müvekkiline ait olmadığını, yönetim kurulu başkanı …’ın şirketi şirket malvarlığını yakın akrabalarının kurduğu şirketlere (… …, … …, … …, … … vs.) aktarmak için bir çok usulsüz işlem yaptığını, usulsüz işlemlerin sırasıyla davalı şirketin piyasaya çek-senetle borçlanarak daha sonra da adresini değiştirerek piyasayı dolandırdığını, … … AŞ adına kayıtlı bulunan 134 ada 6 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı olarak … isimli kişiye satışının yapılarak daha sonra yüksek bedelle davalı firmaya kiralandığını, davalı firmanın uhdesindeki değeri 900.000 TL olan fide tohumlarından üretilen fidelerin … … AŞ tarafından satılarak elde edilen gelirin … … AŞ’ne ve …’ın yakın akrabalarının kurduğu diğer şirketlere aktarıldığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’ın kendi yakınlarının kurduğu şirketlerle iş ve işlemler yapmak suretiyle sistematik şekilde şirket malvarlığını bu şirketlere aktardığını, mali açıdan hiçbir mani olmamasına rağmen davalı şirketin kar payı dağıtmadığını, şirketteki azınlık paylarının haklarının ihlal edildiğini, şirketin kötü yönetildiğini, çoğunluğun gücünü kötüye kullandığını, müvekkilinin bilgi alma ve bireysel haklarının ihlal edildiğini, davalı şirketten çıkarılan işçilerin işçilik alacaklarının ödenmediğini iddia ederek davalı şirketin haklı nedenle feshine ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin 15/01/2019 tarihinde yapılan genel kurulunda şirket merkezinin Ankara’ya nakline karar verildiğini, davacı adına sahte imza atılarak genel kurul toplantısı yapıldığı iddiasını kabul etmemekle birlikte, böyle bir şey vuku bulmuşsa dahi, şirket merkezinin Ankara’ya nakli konusunda davacının önceden rızasını bildirdiğini, bununla alakalı olarak ellerinde ses kayıtları olduğunu, şirketin içinin boşaltıldığı iddialarının da gerçek dışı olduğunu, dava dilekçesinde şirketin içinin boşaltılması için kurulduğu iddia edilen …) şirketlerin esasen müvekkil … … şirketine yardım eden firmalar olduğunu, müvekkili şirketin yaptığı alışverişlerle ilgili olarak çeşitli firmalara borçlandığını ve tüm borçlarının adı geçen firmalarca …) üstlenildiğini, dolayısıyla şirketin içini boşaltmak bir yana bahsi geçen şirketlerin müvekkili şirketin ayakta kalması için çabaladığını, müvekkili şirket muhasebecisi …’nın resmi-gayri resmi olarak iki farklı kayıt tuttuğu iddiasının tamamen asılsız olduğunu, davacının eşi olan …’in bir dönem müvekkili şirkette sigortalı işçi olarak çalıştığını ve şirkete bir çok zarar verdiğini, şirketin feshinin haklı nedene dayanması gerektiğini, ortada haklı bir neden bulunmadığını, davacının dava hakkını kötüye kullandığını, davacının eşinin bir yandan şirkete zarar verirken davacının işbu davayı açamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı şirketin 01/02/2019 tarihinden bu yana herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin faaliyette bulunması için gerekli fide tohum vs’ye sahip olmadığı, şirketin 2018 yılı mizanında gözüken stokları 2019 yılında tasfiye ettiği, hali hazırda stoku bulunmadığı, şirket ortakları arasında güven ilişkisini geriye dönülemez şekilde ortadan kaldıran ihtilafların mevcut olduğu, davacı ortağın imzasının taklit edilmesi suretiyle genel kurulun çağrısız olarak toplandığı iddiasının ve bu iddiaya dayalı olarak açılan hukuk ve ceza davalarının başlı başına bu güven ilişkisini sarsıcı olduğu, şirketin kayıtlı adresinin sanal ofis olarak kullanıldığı, şirketin seracılık faaliyetini yürüttüğü alanın 2018/Ekim ayında üçüncü kişiye satıldığı, seracılık faaliyetleri için gerekli malzeme ve ekipmanların dava dışı … … AŞ tarafından kullanılmakta olduğu, bu bakımdan davalı şirketin feshini istemekte yasal koşulların oluştuğu, ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen şirketin borca batık olmadığı, sermayesini koruduğu, öz varlığının +1.015.270 TL seviyesinde olduğu, 2019 yılında şirketin ekonomik faaliyetini sürdürememesinin büyük oranda şirket ortakları arasındaki çekişmeye dayalı olduğu, ekonomik bir varlık olarak şirketin yaşamını sürdürmesinin toplumsal menfaate uygun düşeceği, bu bakımdan alternatif çözüm yoluna başvurulabileceği, somut olaya en uygun çözümün sermaye oranı daha düşük olan davacı ortağın şirketten çıkmasına izin verilmesi şeklinde olabileceği, 02/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda hesaplandığı üzere davacıya ödenmesi gereken sermaye payının 402.270 TL olduğu gerekçeleriyle davacı ortağın şirketten çıkmasına izin verilmesine, 402.270,00 TL ayrılma akçesinin davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ortaklar arasında güven ilişkisi sarsılmış olup, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının engellendiğini, bilirkişi raporunda şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesi koşullarının gerçekleştiğinin tespit edildiğini, bu nedenle fesih için koşulların oluştuğunu, ilk derece mahkemesince şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkeme gerekçesinin birbirleriyle çelişkili olduğunu, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davalı şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; fesih için haklı nedenler oluşmadığından mahkemenin bu yöndeki gerekçesinin yerinde olmadığını, ayrılma akçesi olarak belirlenen miktarın fahiş olduğunu, davacının kendi özensiz ve sorumsuz iş ve davranışlarıyla şirkete zarar verdiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; 6102 Sayılı TTK.nun 531. maddesine dayalı davalı şirketin haklı nedenle fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
… sicil kayıtları, 04/12/2019 tarihli tutanak, davalı şirketin genel kurul toplantı tutanakları ve yönetim kurulu kararları, ödeme dekontları, hesap ekstreleri vs.deliller dosya arasında mevcuttur.
… sicil kayıtlarının incelenmesinde; davalı şirketin 2017 yılında … … Sicil Müdürlüğüce tescil edildiği, şirket sermayesinin 500.000 TL olup kurcu ortakların … (%67) ve … (%33) olduğu, adı geçen kişilerin aynı zamanda yönetim kurulu üyesi oldukları, şirketin faaliyet konusunun her türlü fide yetiştiriciliği ve ticareti olarak belirlendiği, şirketin 15.01.2019 tarihinde yapılan ilk olağan genel kurul toplantısında; şirket merkezinin Ankara’ya nakline karar verildiği, ayrıca … ve …’ın üç yıl süre ile yeniden seçildikleri, alınan karar uyarınca şirketin merkez adresinin (…) adresine nakledildiği kararın Ank.Tic.Sic. Md. 29.01.2019 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
Ankara 10. Asliye … Mahkemesinin 08/07/2020 tarih 2019/127 Esas 2020/295 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davalı şirketin 01/01/2019 tarih ve 2019/3 sayılı yönetim kurulu kararı ile 15/01/2019 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul toplantısı yapılması yönünde karar alındığını, alınan bu karar doğrultusunda 15/01/2019 tarihinde 2018 yılı olağan genel kurul toplantısı yapıldığını, bu tarihte yapılan toplantıya müvekkilinin katılmamasına rağmen hem olağan genel kurul toplantı tutanağına hem de hazır bulunanlar listesine müvekkili imzasının sahte olarak atıldığını, söz konusu olağan genel kurul toplantısı sonrasında şirket karar defterinde 15/01/2019 tarih ve 2019/4 sayılı görev taksimi ve yetki konulu karardaki müvekkilinin isminin altında bulunan imzanın yine “genel kurul şirket merkezinde toplanarak aşağıda belirtilen hususları oy birliği ile karar altına alınmıştır.”başlıklı 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı merkez nakli hakkında konulu karar altındaki müvekkilinin isminin altında bulunan imzanın ve “genel kurul merkezinde toplanılarak aşağıda belirtilen hususları oy birliği ile karar altına alınmıştır” başlıklı 15/01/2019 tarihli 2019/5 sayılı merkez nakli hakkında konulu karar altındaki müvekkilinin isim ve soy isminin altında bulunan imzanın müvekkiline ait olmadığını, sahte olarak atıldığını iddia ederek şirket karar defterlerinde yer alan 2019/4 ve iki farklı 2019/5 karar sayılı şirket kararlarının iptaline karar verilmesi istemiyle açılan davada mahkemece, davalı şirketin yönetim kurulu karar defterindeki 2019/4 karar nolu 15/01/2019 karar tarihli görev taksimi ve yetki hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki, 15/01/2019 tarih 2019/5 karar sayılı merkez nakli hakkındaki karardaki …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağı başlıklı belgedeki, …’nin 15/01/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul tutanağında hazır bulunanlar başlıklı belgedeki davacı … adına atılmış imzaların …’in eli ürünü olmadığının tespitine dair karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine kararın Dairemizin 11/05/2022 tarih 2020/1091 Esas 2022/595 Karar sayılı kararı ile dava konusu genel kurul ve yönetim kurulu toplantı tutanaklarındaki davacıya atfen atılı imzaların sahte olması ve böylelikle davacının toplantıda hazır bulunmaması nedeniyle dava konusu kararların yok hükmünde olduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmıştır.
02/01/2020 tarihli bilirkişi kurulu raporunda özetle; 01.01.2019 – 19.11.2019 tarihli mizana göre şirketin aktifleri toplamının 4.367.420,44 TL pasifler toplamının 3.352.150,44 TL olduğu buna göre şirket öz varlığının 1.015.270 TL olduğu, 2018 yılı şirket hesaplarında 654.491,71 TL tutarında çeşitli tohum, gübre ve zirai ilaç bulunmaktayken, 2019 yılı mizanında; stokta her hangi bir malın gözükmediği, başka bir anlatımla şirketin elindeki tüm hammadde ve stoku tasfiye ettiği, şirketin 01.02.2019 tarihinden sonra herhangi bir satışının olmadığı, davacının iddia ettiği firmalara yapılan satış tutarlarının toplam satış tutarı içerisindeki payın %12,28’e tekabül ettiği, satış işlemleri üzerinde örnekleme yoluyla yapılan incelemede … … Ltd Şti’ne satılan ürünlerin fiyatları ile diğer kişi ve firmalara yapılan ürünlerin satış fiyatları arasında anlamlı bir fark saptanmadığı, şirkete ait 15/01/2019 tarihli 2018 yılı olağan genel kurul toplantısına ait iki adet genel kurul toplantı tutanağının bulunduğu, bunlardan birinde 8 bent halinde ilgili hususların görüşülerek karara bağlandığı, diğerinde ise 9 bent halinde görüşülen hususların karara bağlandığı, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı tarafından şirkete ait taşınmazların satışı ve kira sözleşmeleri konusunda davacının bilgilendirilmemiş olduğu, davalı şirketin stoklarında herhangi bir malın bulunmadığı, şirketin daha önce seracılık faaliyetini yürüttüğü alan üçüncü bir kişiye satılmış olup, şirketin mülkiyetinde bulunan seracılık faaliyeti için gerekli yer altı ve yer üstü ekipmanlarının şirket tarafından kullanılmadığı, hali hazırda başka bir şirket tarafından kullanıldığı, şirketin sicilde kayıtlı adresinin sanal ofis olarak kullanıldığı ve şu an itibariyle davalı şirketin herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin 01/02/2019 tarihinden sonra herhangi bir ticari satışının olmadığı, sonuç itibariyle pay sahipleri arasında yaşanan anlaşmazlık ve olumsuzluklar, yapılan genel kurul toplantısında davacının imzasının taklit edilmek suretiyle genel kurul kararının alındığı şeklindeki iddialar karşısında yaşanan güvensizlik ile şirketin ticari defter muhasebe kayıtlarına göre işletme konusu işin gerekli ham madde ve malzemenin olmayışı, seracılık faaliyeti için gerekli ekipmanın şu an için kullanılamaması/ başkası tarafından kullanılıyor olması ile 01/02/2019 tarihinden bu yana herhangi bir ticari satış olmaması nedeniyle artık kazanç elde etme amacını öznel olarak gerçekleştirmesinin mümkün olmadığı, şirketin feshi için haklı neden oluştuğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporuna ekli 04.12.2019 tarihli tutanakta; şirket merkez adresinin sanal ofis olarak kullanıldığı, şu an itibariyle ticari faaliyetinin ve stokunun olmadığı, şirketin daha önce seracılık faaliyetini yürüttüğü yerin 2018/Ekum ayında üçüncü bir şahsa satıldığı, seracılık faaliyetleri için gerekli ekipmanların da şu an şirket tarafından kullanılmadığı, bu ekipmanların her hangi bir kiralama ilişkisi olmadan … … AŞ tarafından kullanıldığı tespit edilmiştir.
Davacı yan işbu davada, davalı şirketin 15/01/2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında davacı adına sahte imza atıldığını, sahte imza ile diğer ortak …’ın yönetim kurulu başkanlığına seçildiğini ve münferiden imza yetkisi verildiğini şirket merkezinin bilgisi dışında değiştirildiğini, muvazaalı ve hileli işlemler ile şirketin içinin boşaltıldığını, davalı şirketin ticari faaliyetlerinden kaynaklanan gelirlerinin dava dışı şirketlere aktarıldığını, bilgi alma hakkının engellendiğini, şirkete ait malzemelerin başkalarına verildiğini, mali açıdan geçerli bir sebep olmamasına rağmen kar payı dağıtılmadığını iddia ederek Türk … Kanunu’nun 531. maddesi gereğince haklı sebeple davalı anonim şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Bu durumda uyuşmazlık, anonim şirket ortaklığının feshi için TTK’nun 531.maddesi kapsamında haklı sebeplerin oluşup oluşmadığı hususundan kaynaklanmaktadır.
6102 sayılı Türk … Kanunu’nun 531.maddesinde, anonim şirketin haklı sebeplerle feshine ilişkin düzenleme yapılmış olup ; haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye … mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebileceği, mahkemenin, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebileceği düzenlenmiştir.
Davalı şirketin sicil dosyası incelendiğinde, davacının davalı şirkette % 33 pay sahibi olup, yasanın aradığı pay oranına sahip olduğundan işbu fesih davasını açabileceği tespit edilmiştir.
TTK’nun 531.maddesinde, haklı sebeplerin neler olduğu tahdidi ve tadadi olarak sayılmamıştır. Somut olayın özelliklerine göre davacı yanın ileri sürdüğü sebeplerin anonim şirket ortaklığının feshi için haklı sebep olup olmadığının değerlendirilmesi gerekli olup, TTK’nun 531. maddesine ait gerekçede tasarıda İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlalî, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalmasının haklı sebep sayıldığı ifade edilmiştir.
Doktrinde ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin emsal içtihatlarında “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “şirketin kuruluş gayesini gerçekleştirmesinin imkânsız olması”, “şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi”, “azınlığa karşı fiili veya manevi güç baskı uygulanması”, “azınlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi” ve “pay sahiplerinin şirketteki hareket kabiliyetinin ortadan kalkması” şirketin feshi açısından örnek olacak şekilde haklı sebep olarak sayılmıştır.
Hakim her somut olayda haklı sebep bulunup bulunmadığını durumun özelliğine göre ortaklığın yapısını gözeterek takdir edecektir.
…’na göre haklı sebep; hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim veya dava ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek ve değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur.
Haklı sebep kavramı kanunda çoğul olarak belirtilmiş ise de tek bir sebep bile niteliği ve ortaya çıkardığı sorunlar gözetildiğinde fesih için yeterli haklı sebep oluşturabilir.
Yukarıda yapılan tespit ve yasal düzenlemeler doğrultusunda somut olayın değerlendirmesine gelince, davalı şirketin 01.02.2019 tarihinden bu yana her hangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, şirketin faaliyette bulunması için gerekli fide tohum vs.ye sahip olmadığı, şirketin 2018 yılı mizanında gözüken stokları 2019 yılında tasfiye ettiği, hali hazırda stokunun bulunmadığı, davacı ortağın imzasının taklit edilmesi suretiyle genel kurulun çağrısız olarak toplandığı ve rızası hilafına kararlar alındığına dair gerekçeyi içeren, Ankara 10. Asliye … Mahkemesinin 2019/127 Esas ve 2020/295 Karar sayılı dosyasındaki karara karşı davalı şirketin istinaf kanun yoluna başvurmadığı sadece davacı tarafından istinaf kanun yoluna gidildiği, davalı şirketin iki ortaklı olup, davacı dışında şirketin diğer ortağı olan yönetim kurulu başkanı ve temsilcisi olan …’ın davacı adına sahte imza attığı, böylelikle şirket ortakları arasında güven ilişkisini geriye dönülemez şekilde ortadan kaldıran ihtilafların mevcut olduğu, taraflar arasında görülen hukuk ve ceza davalarının başlı başına güven ilişkisini sarsıcı nitelikte olduğu, şirketin kayıtlı adresinin sanal ofis olarak kullanıldığı, şirketin seracılık faaliyetini yürüttüğü alanın 2018/Ekim ayında üçüncü kişiye satıldığı, seracılık faaliyetleri için gerekli malzeme ve ekipmanların dava dışı … … AŞ tarafından kullanılmakta olduğu, bilirkişi raporu ile de şirketin mali yapısının tespiti ile fesih koşullarının oluştuğu gözetildiğinde ilk derece mahkemesince davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusuna karar vermek gerekmiş, kabule göre de davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
Ankara 7. Asliye … Mahkemesi’nin 23/01/2020 tarih ve 2019/207 Esas 2020/15 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABÜLÜNE, …’nin fesih ve tasfiyesine ilişkin talebinin kabulü ile, Ankara … Sicil Müdürlüğünün … sicil sırasında kayıtlı …’nin FESİH VE TASFİYESİNE,
4-Tasfiye memuru olarak…’in ATANMASINA,
5-Şirketin mali durumu ve yapılacak işin niteliğine göre gerekirse artırılıp eksiltmek kaydıyla tasfiye süreci devam ettiği sürece tasfiye memuru için 2.000,00 TL ücret taktirine, ücretin şirketin bünyesinden KARŞILANMASINA,
6-Şirketin feshi ve tasfiyesine ilişkin kararın kesinleşmesine müteakip ilk derece mahkemesince tasfiye memuruna görevinin TEVDİİNE,
7-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
8-Davacı tarafından yapılan 4.500,00 TL bilirkişi ücreti, 156,53 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 4.656,53 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı, 44,40 peşin harç ve 6,40 TL vekalet harcı olmak üzere toplam 95,20 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde iadesine,
C)1-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talebi halinde davacıya iadesine,
2-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 29/06/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.