Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/693 E. 2022/459 K. 11.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/01/2020
NUMARASI :…
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 22/02/2007
KARAR TARİHİ : 11/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022

Taraflar arasındaki bankacılık işleminden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın Eskişehir 1. Noterliğinin 14.02.2007 tarihli …. numaralı ihtarnamesinde borç bildiriminde bulunduğunu, müvekiline davalı bankaya böyle bir borcunun bulunmadığını, banka çalışanları … ile …’in banka içinde zimmet suçunu işlemek suçuyla bankayı ağır zarara soktuklarını, bankanın … Kredi müşterilerini de sahte imza ve dolandırıcılık fiileri ile zarara uğrattıklarını, müvekkiline ait evraklarda sahtecilik yapan sanıkların müvekkiline ödeniyormuş gibi direkt kasadan zimmetlerine para geçirdiklerini 23.09.2005 tarihli 12.000,00 YTL bedelli … no’lu tediye fişindeki imza ile aynı tarihli 10.000,00 YTL bedelli …. no’lu fişteki imzaların müvekkiline ait olmadığını iddia ederek müvekkilinin ihtarnamede belirtilen 39.040,40 YTL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının kredinin kendisince alınmadığını beyan etmekte ise de, davaya konu işlemde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını ve işlemlere ilişkin fişlerde hesap sahibinin imzasının bulunmadığını, zimmet suçunu işleyen bankaları eski personeli sanıkların ifadesine dayanarak bir borcun varlığını yada yokluğunu ileri sürmenin hukuksal olmadığını, aynı sanığın Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 2006/1603 soruşturma dosyasına verdiği 28.02.2006 tarihli ifadesinde ise davacının ifade ettiği zimmete konu işlemlerle ilgili olarak “…iddia edilen suçları işlemediğim için kabul etmem mümkün değildir..” şeklinde beyanda bulunduğunu, kredi kullandırım ve tediye fişlerinde davacının imzasının bulunması nedeniyle kredi hesaplarında yapılan işlemlerin bilgisi dışında yapıldığını ileri süremeyeceğini, kendisinin bilgisi haricinde yapıldığına dair herhangi bir delil bulunmadığını, davacının boş tediye fişi imzaladık diyerek sanıkların ifadelerine dayanarak sorumluluğu bankalarına yüklemeye çalıştığını, oysa krediyi davacının almadığına dair herhangi bir delil bulunmadığına göre imzaya itibar edilmesinin gerekmediğini, yapılan işlemle ilgili imzalı bir belge varken ifadelere dayalı olarak borçlu olmadığının tespitini istemenin hukuksal olmadığını, bir an için boş tediye fişini imzaladığı kabul edilse bile bunun sorumluğunun kendisinde olup bankalarına yüklenemeyeceğini belirterek haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olarak açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacının davalı bankanın … kredi müşterisi olduğu, incelenen ceza dosyasında sanık olan bir kısım banka çalışanlarının davacının bilgi ve talimatı olmaksızın onun adına kredi çekerek davacıya ödemeyip banka çalışanının kendine malettiği, bundan dolayı banka çalışanı …’in basit zimmet suçundan …’in ise görevi ihmal suçundan mahkum oldukları, davalı bankanın söz konusu çalışanlarının eylemlerinden dolayı uğradığı zararları bu kişiler aleyhine yaptığı takiplerle tahsil etmeye çalıştığı, davacının herhangi bir şekilde davalı bankadan kredi kullanmadığı ve ihtarname ile icra takip dosyalarında takibe konu edilen borçlardan dolayı herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşıldığından, davanın kabulü ile Eskişehir 1. İcra Müdürlüğünün 2008/3217 Esas ve 2018/3218 Esas sayılı dosyalarındaki takibe konu alacaklar ile dava dilekçesi ekindeki Eskişehir 1. Noterliği’nin 14.02.2007 tarih 4012 yevmiye no’lu ihtarnamede belirtilen alacaklardan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesince her ne kadar; ceza davasının neticesine ve ceza dosyasındaki bilirkişi raporlarını gerekçe göstererek, davacının müvekkili bankaya borçlu olmadığının tespitine karar vermiş ise de; davanın niteliği itibariyle dava konusu krediye ilişkin tüm belgelerin celp edilip, davacının borçlu olup olmadığı bususunda uzman kişilerden bilirkişi raporu alması gerekirken; bilirkişi incelemesi yapılmaksızın eksik incelemeyle karar verilmesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu,
Ayrıca; davacının kredi kullandırım ve tediye fişlerinde imzası bulunduğunun sabit olduğunu, kredi kullandırım ve tediye fişlerinde imzası bulunan davacının bilgisi dışında kredi kullandırıldığı iddiasına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacı hesabından bir kısım banka çalışanlarının davacının bilgi ve talimatı olmaksızın onun adına kredi çekmesinden kaynaklı menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı bankanın … tarafından yapılan soruşturmada banka müfettişi …’in sunduğu raporun 17.sayfasında; Tarımsal kredisi müşteri …’ın 18/05/2005 tarihinde 21.500,00 YTL traktör kredisi aldığını, söz konusu traktör kredisinin 6.500,00 YTL’lik vadeli hesabı, nakit olarak getirdiği 7.000,00 YTL ve 31/08/2005 tarihinde kullandığı 11.000,00 YTL’lik bitkisel kredi ile kapattığını, 11.000,00 YTL’lik bitkisel kredinin ana parasını 4.000,00 YTL, 2.000,00 YTL, 2.000,00 YTL ve 3.000,00 YTL olarak ödediğini, sadece bitkisel kredi yönünden faiz borcu bulunduğu ifadesinde beyan ederek 23/09/2005 tarihli 12.000,00 YTL’lik … nolu tediye fişindeki imza ile aynı tarihli 10.000,00 YTL’lik … nolu fişteki imzaların kendisine ait olmadığını belirtmiş olduğu belirtilerek banka çalışanı … ifadesine başvurulduğu, banka çalışanın ifadesinde …’in talimatına istinaden işlemleri yaptığı ve söz konusu miktarları …’e verdim dediği, aynı konuya ilişkin sayfa 7’de …’in ifadesinde ise … kredili mevduat hesaplarından yapılan tediye işlemlerinden sadece 18/05/2005 tarihli 21.500,00 YTL’lik traktör kredisi, 31/08/2005 tarihli 11.000,00 YTL’lik bitkisel kredi ile mevduat hesabından yapılan 02/09/2005 tarihli 700,00 YTL’nin, 17/10/2005 tarihli 2.240,00 YTL tediyelerinden müşterinin bilgisinin bulunduğunu, geriye kalan tüm tediye işlemlerini kendisinin yaptığını ve söz konusu miktarları kendisinin aldığını beyan ettiği görülmüştür.
Eskişehir 1. Noterliği’nin 14.02.2007 tarih 4012 yevmiye no’lu ihtarnamesinin incelenmesinde; davalı keşideci banka tarafından davacının ve diğer borçlular aleyhine ihtarname keşide edildiği, davacının çektiği kredinin 3 gün içinde tahsilinin talep edildiği, aksi takdirde takibe geçileceğinin bildirildiği,
Eskişehir 2. İcra Müdürlüğünün 2008/3218 Esas sayılı takip dosyasına it ödeme emrinin incelenmesinde; alacaklısının … Bankası A.Ş,, borçlularının …, …ve … olup, 01/05/2006 Tarihli tarımsal kredi sözleşmesinden kaynaklı 23.713,37 TL asıl alacak, 10.412,26 TL işlemiş faiz, 825,26 TL ihtarname masrafı, 520,61 YTL BSMV olmak üzere toplam 35.471,50 TL üzerinden ilamsız icra takibi yapıldığı, takibe itiraz üzerine takibin durdurulduğu,
Eskişehir 2. İcra Müdürlüğünün 2006/1119 Esas sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde; alacaklısının … Bankası A.Ş,, borçlularının …. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/44 D.İş sayılı dosyası ile 800.000 YTL’lik senet nedeniyle borçlular hakkında ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu, borçluların ev ve iş yerlerinde haciz yapıldığı ihtiyati haciz kararının daha sonra kambiyo senetlerine mahsus takip yapıldığı ve borçlulara ödeme emri gönderildiği takibin kesinleşmiş olduğu,
Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 07.11.2013 tarih ve 2013/57 esas 2013/387 karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının Kamu Hukuku, müştekilerin…, …, …, …. sayılı kanuna aykırılık, özel belgede sahtecilik, 5411 sayılı kanuna aykırılık olduğu, sanıklar ….zimmet suçundan beraatlerine, Eskişehir 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/337-980 karar sayılı ilamı ile birleştirilen dava ile sanıklar…hakkında özel belgede sahtecilik suçundan açılan davanın suç tarihi gözönünde bulundurularak 765 sayılı TCK’nın 102/4 ve 104/2 maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına, …’in görevi ihmal suçundan yedi ay onbeş gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, bu verilen ceza hakkında 5271 sayılı CMK’nun 231/5 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanık …’in basit zimmet suçundan on yıl hapis ve 50.000.-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu kararın … hakkındaki mahkumiyetine ilişkin bölümünün 18.09.2019 tarihinde , diğer bölümlerin ise 15.11.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2012 tarih 2011/19-622, 2012/9 esas karar sayılı emsal içtihadında; “Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulandığı” belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davacının davalı bankanın … kredi müşterisi olduğu, banka teftiş kurulunun raporunda da belirtildiği üzere bir kısım … kredilerin davacı tarafından kullanılmak suretiyle geri ödendiği, davaya konu edilen miktarın ise Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/57 Esas 2013/387 Karar sayılı ilamında da belirtildiği, ayrıca davalı bankanın Teftiş Kurulunca yapılan soruşturma sırasında davalı banka çalışanı olan … ile …’in ifadelerinden de anlaşılacağı üzere sanık olan her iki banka çalışanlarının davacının bilgisi, onayı ve talimatı olmaksızın davalı bankadan onun adına kredi çekilerek davacıya ödenmeyip banka çalışanlarının kendilerine mal ettiği, bundan ötürü de açılan ceza dosyasında banka çalışanı …’in basit zimmet suçundan, …’in ise görevi ihmal suçundan ötürü suçlu bulundukları, söz konusu kararın Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nin 18/09/2019 tarihli düzeltilerek onama kararı ile kesinleştiği dosya kapsamıyla sabittir. Bu hale göre davacının davaya konu kredileri davalı bankadan kullanmadığı halde davalı bankanın kendi çalışanlarının eylemlerinden kaynaklı uğradığı zararı davacıya ihtar çekilip takiplerle tahsil etmeye çalıştığı anlaşıldığından açılan davanın kabulüne yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 2.666,82 TL harçtan peşin alınan 666,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.000,12‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.11/04/2022

….
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.