Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/682 E. 2022/454 K. 11.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

…..

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

……
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/02/2020
NUMARASI : ……
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 05/04/2019
KARAR TARİHİ : 11/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … ….arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalının sözleşmenin aynı limitle müteselsil kefili olduğu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın Beyoğlu 48. Noterliği aracılığıyla …. no’lu ihtarnamesi ile kat edildiğini, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2019/934 Esas sayılı takip dosya ile icra takibine başlandığını, takibin … …. ve diğer kefil … yönünden kesinleştiğini, ancak …’ın 22.01.2019 tarihinde borca itiraz ederek takibin … yönünden durdurulduğunu, davalının bu itirazının haksız ve takibi uzatma amaçlı olduğundan davalının itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili davalının dava konusu sözleşme ya da başka bir belgede imzasının bulunmadığını, tarafları, konusu, ihtarname tarih ve numarası, sözleşme numarası aynı olan bir davanın davacı banka tarafından Ankara 14. Asliye … Mahkemesinin 2019/143 Esas sayılı dosya ile açıldığını, bu davanın hala derdest olduğunu, kabul anlamına gelmemekle beraber birleştirme kararı verilmesi gerektiğini, davalının … ….’nin ortağı olması sebebiyle davacı bankayla arasında sözleşmeler imzalandığını, ancak dava konusu borçla alakalı olmadıklarını, davalının sözleşmelerin imzalanmasından çok kısa bir süre sonra şirket ortaklığından ayrıldığını, bunun 26.03.2013 tarihli Türkiye … … Gazetesinin 15. sayfasında belirtildiğini, şirketin tüm hisselerini …’in aldığını, dolayısıyla anılan borçlardan … …. ve …’in sorumlu olduğunu, müvekkilinin şirket adına para çekmeye yetkisinin olmadığını, davacı bankadan kredi kartı almadığını, kefil sıfatıyla şirketin tüm borçlarından sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının belirsiz bir borç miktarına dayanmasının ve borç miktarının ne şekilde hesaplandığı belirtilmemesi nedeni ile borç miktarının da hukuka aykırı belirlendiğini, anılan kredi sözleşmeleri incelendiğinde müvekkilinin borçlarla hiçbir ilgisinin bulunmadığının görüleceğini, kredileri kimin kullandığının davacı bankadan sorulmasını, dava konusu borcun zamanaşımına uğradığını, sözleşme hükümlerinin belirsiz olduğunu ve tek taraflı düzenlendiğini, davacı açısından borçtan sorumlu tutulabilmesi için hiçbir yasal dayanak bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; yapılan yargılama, banka kayıtları, icra dosyası ve alınan bilirkişi raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; davacı banka ile dava dışı … … …… ve davalı … aleyhine …. nolu kredi dolayısıyla kredi sözleşmesi imzalandığı, söz konusu sözleşmeyi davalı ….. müşteri numaralı …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, borcun ödenmediği gerekçesi ile davacı banka tarafından hesabın katedilerek Beyoğlu 8. Noterliğinin 26/12/2018 tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarının asıl borçluya 02/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı kefile kat ihtarının tebliğ edilmediği, alınan bilirkişi raporu ile de belirlendiği üzere davalı tarafın kefil olarak sorumluğu olduğu miktarın asıl borç ve ana para olarak toplam 66.464,56 TL olarak hesaplandığı, alınan raporun bilimsel veriler içeridiği denetime elverişli olduğu ve dosya kapsamıyla da uyumlu olduğu, sonuç olarak davalı kefilin kefaletnameyi imzaladığı tarihten itibaren kefaletten dönme talebinin bulunmadığı, sözleşme kapsamındaki banka alacağının ödenmediği, bankanın bu kapsamda hesabı kat ederek asıl borçluya tebliğ ettiği, bu hali ile davalı kefilin de ödenmeyen kredi borcundan sorumluluğunun devam ettiği, takibe yönelik itirazının bilirkişi tarafından belirlenen 66.464,56 TL bakımından haksız olduğun anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne, davanın kısmen KABULÜ ile; Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2019/934 Esas Sayılı dosyasında davalının icra takibine yönelik itirazının kısmen iptali ile; takibin 59.950,00-TL asıl alacak, 6.127,97-TL işlemiş faiz, 306,39-TL BSMV ve 80,20-TL masraf olmak üzere toplam 66.464,56-TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağın (66.464,56-TL) % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkilinin davacı bankaya borcu bulunmadığını, müvekkilinin işbu dava konusu sözleşme yada başka bir belgede imzası bulunmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte; davacı banka tarafından tarafları, konusu, ihtarname tarih ve numarası, sözleşme numarası aynı olan diğer dava Ankara 14.Asliye … Mahkemesinin 2019/143Esas sayılı numarası ile 01/04/2019 tarihinde açıldığını, halen derdest olan, tarafları ve konusu aynı olan, müvekkili hakkında mükerrer alacağa sebebiyet verilmemesi için işbu dosyanın usul ekonomisi açısından Ankara 14.Asliye … Mahkemesinin 2019/143Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini gerektiğini,
Müvekkilinin, … … ……. ortağı olması sebebiyle davacı banka tarafından sözleşmeler imzalatıldığını, ancak işbu dava konusu borçla ilgili müvekkilinin imzası bulunmadığını, müvekkilinin sözleşmelerden çok kısa bir süre sonra 26/03/2013 tarihinde Türkiye … … Gazetesinin 26/03/2013 tarih ….. sayılı gazetenin 15.sayfasında da belirtildiği üzere şirket ortaklığından ayrıldığını, borçlu asıl şirketin tüm hisselerini diğer borçlu …’in aldığını, anılan borçlardan diğer asıl borçlular … … ……. …’in sorumlu olduğunu, müvekkilinin asıl borçlu şirket adına para çekme yetkisi dahi olmadığını, davacı bankadan herhangi bir kredi kartı dahi almadığını, kullanmadığı kredi ve nakit paralar sebebiyle bu şekilde “kefil sıfatıyla şirket adına doğacak tüm borçlardan sorumlu tutulması”nın, davacı banka tarafından, belirsiz bir borç miktarına dayanılarak ne şekilde hesaplandığı dahi belirsiz olan işbu dava konusu borç miktarının, müvekkilinin işbu dava konusuna ait borç işlemine yönelik herhangi bir imzası bulunmamasının hukuka aykırı olduğunu, dava konusu banka sözleşmelerinin tamamen incelenmeden hüküm kurulduğunu,
Davacı bankaya ait anılan kredi sözleşmeler celp edildiğinde müvekkilinin işbu borçla hiçbir ilgisinin olmadığının ortaya çıkacağını, işbu kredileri kimin kullandığının da davacı bankadan sorulması gerektiğini, dava konusu borç miktarının zamanaşımına uğradığını, anılan sözleşme hükümlerinin belirsiz nitelikte olup tek taraflı düzenlendiğini, bu nedenle işbu icra takibine ait borçtan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını,
Kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiğini, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığını, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu yasal düzenlemelerle sabit olduğunu, Bilirkişi raporunda 06/08/2018 tarihinde kullandırılan ……-30-1 no.lu 60.000,00.-TL bedelli BCH kredisi ile bankanın davalı aleyhine icra takibi yapabileceğinin belirtildiğini, ancak bu tarihte müvekkilinin kredi kullanan şirketle ilişiğinin kalmadığını, şirketin borçlarından da kefil olarak sorumlu olmasınun hukuka aykırı olduğunu,
Kabul anlamına gelmemekle birlikte; müvekkilinden temerrüt faizi talep edilemeyeceğini, anılan raporda hesaplanan yıllık %33 cari faiz oranının fahiş olduğunu, kararda her ne kadar müvekkilinden temerrüt faizi talep edileceği belirtilmişse de müvekkilinin bir an için borçlu olduğu kabul edilecek olursa müvekkiline temerrüt faizi işletilemeyeceğini, anılan kararın bu yönüyle de hatalı düzenlendiğini, raporda belirtilen “takip öncesi %33 cari faiz ile takip tarihinden sonra asıl alacağa %49,50 temerrüt faizi talep edebileceği”ne dair faiz miktarlarının fahiş olup müvekkilinden talep edilemeyeceğini, müvekkilinin temerrüte düşürülmediğini, yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, itirazları doğrultusunda ek rapor alınmadan kurulan hükmün hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Beyoğlu 48. Noterliği aracılığıyla ….. no’lu kat ihtarnamesinin incelenmesinde; keşidecesinin … A.Ş., muhatabının … …. Olup, 26.12.2018 tarihi itibari ile kredi kartlarının kapatıldığı, kredi kartının asgari tutarı olan 4.022,70TL’nin ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde ödenmesi gerektiği, bu tutarın ödenmemesi halinde Kredi Kartı- 58.892,71TL anapara, 5.594,37TL faiz, 289,68TL BSMV toplam 64.776,76TL Kredili Mevduat Hesabı- 39.877,82TL anapara, 2.470,20TL faiz, 123,50TL BSMV toplam 42.471,52TL Çek Karnesi- Toplam 1.600,00TL, …- 60.000,00TL anapara, 5.022,50TL faiz, 251,12 BSMV toplam 65.273,62TL olmak üzere 172.521,90TL toplam borcun ve 60,00TL masraf tutarının muaccel hale geleceği, aleyhine yasal yollara başvurulacağı, bu durumda temerrüt faizi ile masraf ve vekalet ücretlerinden sorumlu olunacağı hususunun ihtar edildiği, ihtarnamenin 02/01/2019 tarihinde …….. tebliğ edildiği, davalı …’a ihtarnamenin tebliğ edildiğine ilişkin dosyada delil bulunmadığı,

Ankara 13. İcra Müdürlüğünün 2019/934 esas sayılı dosyası incelendiğinde; alacaklısının … A.Ş., borçlularının ……..ve davalı … olup, 21100702189300030 nolu kredi dolayısıyla 59.950,00 asıl alacak, 4.967,50 TL kat öncesi işlemiş %49,50 gecikme faizi, 248,38 TL kat öncesi işlemiş gecikme faizisin %5 gider vergisi, 1.160,47 TL işlemiş %49,50 temerrüt faizi, 58,02 TL temerrüt faizinin %5 gider vergisi ve 81.20 TL masraf toplamı olmak üzere toplam 66.465,57 TL bakımından genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, davalı … takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğu görülmüştür.
Bankacı bilirkişi …’dan alınan raporda özetle; davalı … tarafından TBK 599. maddesi kapsamında kefaletname imza tarihinden takip tarihinde kadar, geçerli, maddi, şekli şartları haiz ve davacı bankaya yönlendirilmiş kefaletten dönme talebinin bulunmadığı, bu sebeple 19.03.2013 ve 13.06.2014 tarihli GKS’ler ve 19.03.2013 tarihli kefalet sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredilerden müteselsil kefil sıfatı 71.350,00TL kredi tutarına kadar sorumlu olduğu, bu tutarın altında kalan ve 06.08.2018 tarihinde kullandırılan 7021893-30-1 no’lu 60.000,00TL bedelli BCH kredisi nedeni ile Bankanın davalı aleyhine icra takibi yapabileceği, takipte59.950,00 TL asıl alacak yönünden takibin devamı ile itirazın iptali, 6.127,97 TL işlemiş faiz yönünden takipte taleple bağlılık ilkesi gereği takibin bu tutar üzerinden devamı ile itirazın iptali, 306,39TL BSMV yönünden takipte taleple bağlılık ilkesi gereği takibinin devamı itirazın iptali ve 80,20TL masraf yönünden takibe devam edileceği, takip öncesi %33 cari faiz ile takip tarihinden sonra asıl alacağa %49,50 temerrüt faizi talep edebileceği, icra inkar tazminatı ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Davacı banka tarafından kredi hesabının kât edilmesiyle birlikte davalı tarafa bir ihtar yapılmasa bile borç muaccel hale gelir ise de; alacaklı borçluya atıfet süresi tanıması halinde muaceliyet atıfet süresinin sonuna kadar ertelenmiş olur (Emsal Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 03/04/2019 tarih ve 2017/4707 Esas 2019/2247 Karar sayılı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 14/12/2021 tarih ve 2020/5450 Esas 2021/7133 Karar sayılı ilamları). Bu durumda verilen atıfet süresi sona ermeden ve ertelenen muacceliyet süresi bitmeden icra takibine geçilmesi TMK’nın 2. maddesine aykırıdır.
Bilindiği üzere 6098 Sayılı BK’nın 586.maddesi gereğince, kefil ancak borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması halinde alacaklı tarafından takibe geçilmek suretiyle borçluyu takip etmeden veya taşınmazı paraya çevirmeden kefili takip edebileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda ise, davacı bankaca davalı asıl borçlu şirketin kullanmış olduğu kredi gereğince hesabın kapatılmaması üzerine hesabının 26/12/2018 tarihinde kât edildiği, asıl borçluya gönderilen ihtarnamenin 02/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, 30 günlük ödeme süresi verildiği ve 02/02/2019 tarihinde bu sürenin dolduğu, atifet süresi dolmadan 08/01/2019 tarihinde icra takibinin erken başlatıldığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, davalı tarafça davacının yapılan takipten ötürü kötü niyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığı gibi davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamamıştır. Kaldı ki davacı bankanın yapılan takipte haksız olması kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyecektir. Bu nedenle kötü niyet tazminat talebinin reddi gerekmiştir.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 2. Asliye … Mahkemesi’nin 24/02/2020 tarih ve 2019/184 Esas 2020/133 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötü niyet tazminat isteminin REDDİNE,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 1.135,07 TL harcın mahsubu ile bakiye1.054,37‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 4 adet elektronik tebligat gideri masrafı 22,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 9.440,52 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa ödemesine,
7-Kullanılmayan bakiye gider avansının yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 851,00 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davalı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru gideri ve 43,50 TL dosya gönderme ve iki elektronik tebligat gideri olmak üzere toplam 192,10 TL istinaf giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.11/04/2022

….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.