Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/672 E. 2022/455 K. 11.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

….
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2020
NUMARASI : …
DAVA : Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 10/10/2016
KARAR TARİHİ : 11/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 11/04/2022

Taraflar arasındaki şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin İstanbul … sahibi olduğu gayrimenkulünü sattıktan sonra birikimini değerlendirmek üzere borsadan … hissesinden 07/10/2015 tarihinde 200.000 adet 2.05 fiyatından 410.000 TL tutarında aldığını, hisseyi aldıktan sonra 26/10/2015 tarihinde … … … A.Ş.’ne … soruşturması kapsamında kayyum atandığını, şirkete kayyum atanması ile birlikte şirketin borsadaki hisse fiyatının bir anda 2.12 den 1.26 ya düştüğünü, müvekkilinin borsada bu şirket hissesine hiç talep olmadığından hisseyi 1.26 fiyatın üzerinde satabilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin hisseyi alırken şirketin yönetim kurulu başkanı …’in kamuoyuna yaptığı açıklama ile çoğunluk hissesine sahip olduğu … … … A.Ş. hakkında kamuoyuna güven verdiğini, müvekkilinin değer kaybı nedeni ile 157.831 TL maddi zarara uğradığını, şirketin … ile irtibatlı olduğuna ilişkin çok ciddi ithamlar karşısında önünü göremeyen müvekkilinin elindeki tüm … hisselerini 06/11/2015 tarihinde 1.26 bedel ile satmak zorunda kaldığını, hali hazırda şirketin yönetim kurulu başkanı …’in … … Örgütüne üye olmak ve bu örgütü finanse etmek, bu örgütün kara parasını sahibi olduğu şirketlerde aklamak vb ithamlarla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında müebbet hapis istemi ile Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldığını ve kendisinin de yurt dışına kaçtığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla TTK’nun 553.maddesine istinaden müvekkilinin maruz kaldığı 157.831,00 TL maddi zararın davalılardan 26/10/2015 tarihinden işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, dava açıldığı tarihte pay sahibi sıfatını yitirmiş olan davacının dava hakkı bulunmadığını, TTK’nun 553. maddesi hükmünde anonim ortaklık yönetim kurulu üyelerinin ortaklara ve alacaklılara verdikleri doğrudan doğruya ve dolayısıyla zararlardan sorumlu tutulduğunu, davacının iddia konusu talebinin doğrudan zararla ilgili olmadığından tazminatın kendisine verilmesini isteyemeyeceğini, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, TBK’nun 39.maddesinde yer alan aldatma koşullarının gerçekleşmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı tarafından açılan dava ile, … şirketinin yönetim kurulu başkanı davalı …’in kamuoyuna yaptığı açıklama ile çoğunluk hissesine sahip olduğu … … … A.Ş. hakkında kamuoyuna güven verdiği, kendisi tarafından bu beyan sonrası duyulan güven nedeni ile … hisse senetlerini borsada işlem yapmak üzere satın aldığı ancak hisse senetlerinin değerinin, alım tarihinden sonra davalıların eylemleri nedeni ile düştüğü, şirkete kayyım atandığı, bu nedenle önünü göremediği için hisseleri alım fiyatının altında elinden çıkarmak zorunda kaldığı ve zarara uğradığını ileri sürmüş ise de; borsada işlem gören şirket hisselerinin değerinin belirlenmesinin tek bir faktöre bağlı bulunmadığı, hisse değerinin düşmesinin; şirketin gelecekte beklenen temettüyü (kar payı) ödeyememesi, piyasadaki dalgalanmaların etkisiyle hisse fiyatlarının düşmesi, satış anında hissenin yeterli talep görmemesi, şirketin iflas etmesi gibi nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, hisse senetlerinin değerinin tespitinde belirli bir zaman diliminin de esas alınmasının olanaklı olmadığı, borsada işlem göre hisselere ilişkin olarak karlılığın tespitinde kısa vadeli süreler içinde değerlendirme yapılabileceği gibi çoğu zaman uzun vadeli sürelerin de karlılığın tespitinde belirleyici olacağı,
Davacı tarafça, satın aldığı şirkete kayyım atanmasının hisselerin değerinde düşüşe neden olduğu, kayyım atanmasına ise davalıların eylemlerinin neden olduğu ileri sürülerek dava açıldığı anlaşılmakta ise de, TTK’nun 553.maddesine göre kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yönetici ve tasfiye memurlarının sorumluluğuna gidilebilmesi için bu kişilerin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiklerinin tespiti gerekmekte olup, şirkete kayyım heyetinin atanmış olmasının tek başına hissenin değerinin düşmesine etkisi olduğunun düşünülemeyeceği, nitekim süreç içerisinde adı geçen şirkete atanan kayyım heyetinin varlığına rağmen hisse fiyatlarının tekrar üst seviyelere yükseldiği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalıların … şirketinde işledikleri suçlar nedeniyle … kanununa muhalefetten Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinde ceza aldıklarını ve sonuç olarak işledikleri suçun sabit olduğunu,
Şirkete kayyım atandığı haberi düşer düşmez dava konusu şirketin hissesinin borsada 3 gün boyunca taban (-%60) gittiğini, müvekkilinin bu düşüş esnasında hisselerini satamadığını, çünkü borsada şirket hisselerine alıcı olmadığından düşüşün durmasını ve alıcı beklemek zorunda kaldığını, şirketin hisse değerinin %60 düştükten sonra müvekkilinin elindeki hisseleri ancak satabildiğini ve müvekkilinin hisseleri sattıktan sonra hissedeki düşüşün yine durmadığını, hissenin %60 daha değer kaybederek fiyatının 0.80’e kadar düştüğünü,
Öncelikle dava konusu hissenin fiyatının müvekkilinin hisseleri sattıktan tam 3 yıl sonra yükselmeye başladığını,
Bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, sunmuş oldukları … mütealası ile bilirkişi raporundaki görüşlerin taban tabana birbirine zıt olduğu hususunun görmezden gelinerek rapor aldırıldığını, raporlar arasında çelişkinin giderilmesi hususunda … uzmanını heyete dahil edilmesi taleplerinin reddedildiğini, HMK’nın 27., Anayasının 36. Ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkımın en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkının apaçık bir şekilde ihlal edildiğini,
Atanmış bilirkişilerin … uzmanı olmayıp banka müdürü olduklarını, dava konusunun bankacılık işlemi olmayıp, halka açık ve borsada işlem gören bir şirketin yönetiminin TTK, Türk Ceza Kanunu ve … kanununa aykırı eylemlerinden dolayı borsada hisse alan şahısların uğradığı zararların tazmini olduğunu, bilirkişinin … mevzuatına hakim olmadığını, … konusunda … olmayan bir bilirkişinin hazırladığı rapora itibar edilemeyeceğini,
Bu şirketin yeminli bağımsız denetim kurumlarınca her yıl 4 defa detaylı bir şekilde denetlendiğini ve hukuka aykırı bir işleminin olmadığı yönünde rapor verildiğini,
Halka açık bir şirketin Türk Ticaret Kanununa, … Ve Türk Ceza Kanununa aykırı olarak yöneten ve şirketi …’nün kasası haline getiren ve bu suç teşkil eden eylemleri nedeniyle şirkete kayyum atanmasına sebep olan ve neticede şirketin hissesinin 3 günde %60 ve 10 günde %120 değer kaybetmesine sebep olan bir yönetimi tamamen masum ve sorumsuz bulan, tüm sorumluluğu borsada işlem gören ve her yıl 4 defa bağımsız denetim kuruluşlarınca denetlenen bir şirketin hissesini satın alan müvekkiline suçu yükleyen bilirkişinin yaklaşımı tüm hukuk kaidelerini ve ilkelerini yerle yeksan eden bir yaklaşım olduğunu,
İlk derece mahkemesinin karar tarihinde yürürlükteki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesini yok sayarak müvekkili aleyhine 18.934,45 TL nispi vekalet ücretine hükmetmiş olmasının da yasaya ve tarifeye açıkça aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davacının davalıların yanıltıcı açıklamaları nedeniyle davalıların yöneticisi olduğu şirket hisselerini satın alması sonucu uğradığı maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
22/10/2019 tarihli Bankacı … …’den alınan bilirkişi raporunda özetle; küresel piyasalardaki koşulların ülkeye özgü milli gelir artış hızı, dış ticaret dengesi, cari denge, bütçe dengesi, faiz oranı, enflasyon oranı, döviz fiyatları gibi makro ekonomik koşulların bir finansal aracın riskini etkileyen önemli faktörlerden bazıları olduğunu, hisse senedi gibi ortaklık hakkı tanıyan yatırım araçlarının riskinin ise, şirketin gelecekte bekleyen kar payı ödeyememesinden, piyasadaki dalgalanmaların etkisiyle hisse fiyatlarının düşmesinden, satış anında hissenin yeterli talep görmemesinden şirketin iflas etmesinden kaynaklanacağını, hisse senedi yatırımlarında kazancın ya temettüden ya da hissenin değer kazanmasından oluştuğunu, yatırımcının hisse senedine yatırım yapmadan önce riskten korunmak için şirketle ilgili izahname, halka arz belgesi, mali tabloları, denetim raporları, borsaya kote şirketlerin … … Kuruluşuna göndermek zorunda oldukları bildirimlerin … … Kuruluşu tarafından …’a aktarılarak kamuya açıklamış oldukları bildirimleri takip etmek ve basiretli hareket etmek durumunda olduklarını,
Somut olayda davacının dava konusu ettiği hisse senedini derinlemesine araştırma yapmaksızın sadece hisse fiyatı düşmüş olması ve birkaç yatırımcı kuruluşun önerisi ile satın aldığını, davacının satın almış olduğu tarihte ve öncesinde … – … … ile olarak ülke gündemini takip eden gelişmeleri öngörebilecek durumda olduğunu, dava dilekçesi kapsamından bunun anlaşıldığını, ayrıca … … … … … tarafından …’a gönderilen Ankara Sulh Ceza Hakimliğinin kararı çerçevesinde şirketlerde arama yapıldığı, arama faaliyetlerinin devam ettiğinin belirtildiği şeklindeki açıklamanın davacının hisse senedini almış olduğu 07/10/2015 tarihinden önceki bir tarihte 03/09/2015 tarihinde yapıldığını, bu durumda davacının hisse senedini almadan önce şirket hakkında bilgileri … açıklamaları ile edindiği ve buna göre yatırım yapmış olduğunun anlaşıldığını,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma kapsamında talep üzerine Ankara 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/10/2015 tarihli kararı ile … … … … … A.Ş.’ne yönetim kurulunun görevine son verilerek, yönetici kayyım atanması sonucu şirket hissesine yatırım yapmış olan yatırımcıların tedirgin olmaları ve risk almayan yatırımcılardan gelen satışlar neticesinde şirket hisselerinin fiyatının gerilemesine neden olduğunu, ancak zaman içerisinde kayyım heyetinin olumlu çalışmaları sonucu hisse fiyatlarının tekrar toparlandığını ve daha da üst seviyelere yükseldiğini, dolayısıyla şirkette kayyım heyeti atanmış olmasının orta vadede şirket hisse fiyatlarını olumlu yönde etkilediğinin görüldüğünü, borsanın hiçbir zaman kısa vadeli bir yatırım aracı olmadığını, ayrıca hisse senedine yatırım yapmadan önce hissenin detaylı bir şekilde araştırılıp incelenmeden satın alınmasının da çoğunlukla zarara yol açtığını, davacının da beyan etmiş olduğu üzere beyan ettiği nedenlerden ötürü şirket hissesinin fiyatının düştüğünü, bu nedenle davalılar hakkındaki olumsuz söylemlerin davalıların yönetim kurulu başkan ve üyesi oldukları dava konusu şirketin hisse fiyatlarına etkisi olmakta, hisse sahibine ise doğrudan etkisi olmadığını, davacının bu durumu bilecek durumda olduğunu ve kısa vadede kazanma arzusu ile risk alarak dava konusu ettiği hisse senetlerine kendi iradesiyle yatırım yaptığını, bu nedenle hisse senetlerinin alımı ile satımı arasında oluşan 157.831,98 TL zarardan davalıların eylemlerinin doğrudan hisse sahibine etkisi olmadığından zararın tamamından davacının sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Borsa … Değerler ve … ….’ten alınan … görüşünde özetle; davacının hisse devrindeki olağan dışı düşüş nedeniyle uğradığı zararın doğrudan zarar niteliğinde olduğu, davacının hisselerindeki olağanüstü düşüş nedeninin olağan piyasa riski olarak tavsif edilemeyeceğini, şirkete kayyım atanmasında davalıların gerek TTK ve …’da yer alan şirketler ve … hukukuna hakim olan temel ilke ve hükümlere açık aykırılık teşkil eden fiilleri, gerek konusu suç teşkil eden fiiller nedeniyle haklarında Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden ceza yargılamasının etkili olduğu, bu çerçevede davacının hisse alım satımı neticesinde uğradığı zarar ile davalıların hukuka aykırı eylemleri arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının uğradığı zarardan da davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunun yasal koşullarının tam olarak tahakkuk ettiği bildirilmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 359 ve 396’ıncı maddeleri arasında düzenlenen “Yönetim Kurulu” anonim şirketin yasal ve zorunlu organlarından biri olmakla birlikte, yönetim ve temsil yetkisini de bünyesinde barındırmaktadır. Yönetim kurulu, anonim şirket adına irade açıklayarak, şirketin hak ve borç sahibi olmasını sağlamakta olup, bu bakımdan yönetim kurulunun şirketin yasal temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple yönetim kurulu kendisine tanınan görev ve yetkiler çerçevesinde, şirketin iç işleyişine dair birtakım kararları almaya yetkili olduğu gibi, şirketi üçüncü kişilere karşı temsil etme hususunda da yetkili kılınmıştır. Yönetim kurulu bu görev ve yetkileri yerine getirirken tamamen serbest hareket edemeyecek olup, kanun koyucu yönetim kurulu üyeleri için birtakım yükümlülükler öngörmüştür. Kanun koyucu özellikle yönetim faaliyetlerine katılma ve inceleme (gözetim) yükümlülüğü ile özen ve sadakat borcu gibi birtakım yükümlülüklerle yönetim kurulu üyelerine tanınan yönetim ve temsil yetkilerinin adeta sınırını çizmiştir. Dolayısıyla yönetim kurulu üyeleri görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar (TTK m.369/I). Yönetim kurulu üyelerinin, kanunda veya esas sözleşmede öngörülen yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ederek, şirkete, pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına vermiş oldukları zarar neticesinde, bu kişiler aleyhine açılacak davaya da uygulamada ve öğretide sorumluluk davası adı verilmektedir.
Kanun koyucu, TTK m.553’te anonim şirketler ve limited şirketlerde (TTK m.644/I-a’nın yollamasıyla) kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğunu düzenlemiştir. Anılan maddeye göre; “Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar (TTK m.553/I)
TTK m.553’e göre pay sahipleri, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri neticesinde bir zarara uğramışlarsa bu zararın tazminini talep edebileceklerdir. Pay sahiplerinin doğrudan doğruya, bizzat kendilerinin uğramış oldukları bu zarar neticesinde açmış oldukları sorumluluk davasında, davacı pay sahibinin kendisidir. Bu durumda pay sahipleri şirketin dava hakkından bağımsız olarak bireysel dava hakkına sahiptirler. Ancak bu davada pay sahipleri, TTK m.555/I’den farklı olarak tazminatın şirkete değil kendilerine ödenmelerini talep edeceklerdir.
Doğrudan zarar, bir kişinin fiili neticesinde, başka birinin mal varlığında doğrudan bir değer eksilmesine yol açan yahut malvarlığında oluşması beklenen değer artışının meydana gelmemesi şeklinde ortaya çıkan zarardır. TTK m.553’e göre de doğrudan zarar pay sahibinin doğrudan doğruya malvarlığında meydana gelen, şirketin zararından bağımsız olarak ortaya çıkan zararlardır. Bu zararın tazmini için şirketin ayrıca zarara uğramış olup olmadığı önem taşımaz.
Düzenlemeler ile birlikte somut olaya gelince; davacı yanca davalıların yanıltıcı açıklamaları nedeniyle davalıların yöneticisi olduğu şirket hisselerini satın alması sonucu, satın alınan fiyat ile satım fiyatı arasındaki oluşan maddi zararın tahsili istemine ilişin olarak işbu dava açılmıştır.
Dosya kapsamına uygun, gerekçeli ve denetimli hüküm kurmaya elverişli bankacı ve … piyasası uzmanı bilirkişinin raporunda belirtildiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, borsanın hiçbir zaman kısa vadeli yatırım aracı olmadığı, borsada işlem gören şirket hisselerinin değerlerinin belirlenmesinde birçok faktörün etkili olduğu, bunlardan bazılarının hisse değerinin düşmesinin, şirketin gelecekte beklenen temettüyü (kar payı) ödeyememesi, piyasadaki dalgalanmaların etkisiyle hisse fiyatlarının düşmesi, satış anında hissenin yeterli talep görmemesi, şirketin iflas etmesi vb. nedenlerden kaynaklandığı, ayrıca hisse senetlerinin değerinin tespitinde belirli bir zaman diliminin de esas alınmasının olanaklı olmadığı, borsada işlem gören hisselere ilişkin olarak karlılığın tespitinde kısa vadeli süreler içinde değerlendirme yapılabileceği gibi çoğu zaman uzun vadeli sürelerin de karlılığın tespitinde belirleyici olacaktır.
Açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davalıların, dava dışı … … … … … A.Ş.’nin yöneticileri olduğu, 6102 Sayılı TTK’nun 553.maddesine göre kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yönetici ve tasfiye memurlarının sorumluluğuna gidilebilmesi için bu kişilerin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiklerinin tespit edilmesi gerekmektedir. Dava dışı … … … … … A.Ş.’ne kayyım heyetinin atanmış olmasının tek başına hissenin değerinin düşmesine etkisi olduğu düşünülmesi mümkün değildir. Kaldı ki, davacının, dava konusu ettiği hisse senedini derinlemesine araştırma yapmaksızın sadece hisse fiyatı düşmüş olması ve birkaç yatırımcı kuruluşun önerisi ile satın aldığı, davacının satın almış olduğu tarihte ve öncesinde … – … … ile olarak ülke gündemini takip eden gelişmeleri öngörebilecek durumda olduğu, dava dilekçesi açıklamaları ile sabittir. Ayrıca … … … … … tarafından …’a gönderilen Ankara Sulh Ceza Hakimliğinin kararı çerçevesinde şirketlerde arama yapıldığı, arama faaliyetlerinin devam ettiğinin belirtildiği şeklindeki açıklamanın davacının hisse senedini almış olduğu 07/10/2015 tarihinden önceki bir tarihte 03/09/2015 tarihinde yapıldığı, bu durumda davacının hisse senedini almadan önce şirket hakkında bilgileri … açıklamaları ile edindiği ve buna göre yatırım yapmış olduğu gibi davacı yanca davalıların Kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal etmelerinden ötürü zarar ettiğinin de somut bilgi belgelerle ispatlanamadığı anlaşıldığından açılan davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, davacı yanca dosya kapsamında sunulan … görüşü ile ilk derece mahkemesince bankacı ve … piyasası uzmanı bilirkişiden alınan raporlar arasında çelişki var ise de, çelişkinin hukuki yoruma yönelik olduğu, Yargıtay Hukuk Gene Kurulunun 18/01/2022 tarih ve 2020/11-722 Esas 2022/4 Karar sayılı emsal içtihatı ile birlikte dosya kapsamında alınan bankacı ve … piyasası uzmanı bilirkişinin raporunun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davacı yanın sunmuş olduğu … görüşüne itibar edilmeyerek davanın reddine yönelik verilen ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Diğer yandan, eldeki davanın şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, davanın reddi halinde AAÜT’nin 13/3 – 4.maddeleri gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun vekalet ücreti yönünden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının gerekçe ve vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarih ve 2019/60 Esas 2020/192 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1)-b.2.maddesi gereğince gerekçe ve vekalet ücreti yönünden KALDIRILMASINA,
B)1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan, peşin yatırılan 987,61 TL ve 1.600,00 TL tamamlama harcından mahsubu ile kalan 2.506,91 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan 18,50 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
6-HMK nın 333.maddesi gereğince artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/04/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.