Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/656 E. 2022/639 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
…..

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/01/2020
NUMARASI : …..
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/12/2017
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022

Taraflar arasındaki alacak istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında işletme hakkı devir sözleşmesi imzalandığını, dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde işçinin iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebi ile açılan tazminat davasının kabulüne ilişkin verilen kararın icra takibine konulması sonucu müvekkilinin ödeme yaptığını belirterek şimdilik 210.121,34 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan rücuen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, işletme hakkı devir sözleşmesi, ihale şartnamesi, hisse devir sözleşmesinin birlikte yorumlanması gerektiğini, ödemelerin hisselerin tamamının müvekkiline ait olduğu dönemde gerçekleştirildiğini, bu durumun bilançolara yansıdığını, bölgede faaliyet gösteren ayrı tüzel kişiliğe sahip elektrik dağıtım müesseselerinin tüzel kişilikleri sonlandırılarak davacı şirkete bağlandığını, bu nedenle İHDS öncesindeki dağıtım faaliyetlerinden doğan sorumluluğun müvekkiline ait olmadığını, davacının işçisinin sözleşme kapsamında üçüncü kişi sayılamayacağını, müvekkilinin sorumluluk dönemiyle ilgili bildirim yapılmadığını, davacının kendi ihmaline dayanarak hak iddia edemeyeceğini, müvekkilinin davadan haberdar olmadığını, ancak dava tarihinden itibaren faiz talep edebileceğini, iş kazasında kimin ne kadar kusurlu olduğunun anlaşılamadığını, müvekkiline ancak kusuru oranında rücu edilebileceğini, dayanak davada davacı vekili lehine vekalet ücretinin takdir edildiğini, bu miktarın yapılan ödemelerden mahsup edilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi kök ve ek raporu ile İHDS’nin 7. maddesine istinaden devir sözleşmesinden önce 15/04/2001 tarihinde meydana gelen ve ölümle sonuçlanan iş kazası sonucu ölenin mirasçıları tarafından kaza nedeniyle 23/01/2004 ve 25/06/2010 tarihlerinde açılan davalara istinaden davacının 210.121,34 TL ödeme yaptığının tespit edildiği, ödeme tarihlerinden itibaren davacının yaptığı ödemeleri davalıdan talep edilebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 210.121,34 TL’nin, 58.543,30 TL’lik bölümünün 29/05/2008, 48.208,42 TL’lik bölümünün 08/04/2011 tarihinden, 103.369,62 TL’lik bölümünün 16/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, ihale şartnamesi, hisse satış sözleşmesi ve işletme hakkı devir sözleşmesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, bölgede faaliyet gösteren ayrı tüzel kişiliğe sahip elektrik dağıtım müesseselerinin tüzel kişilikleri sonlandırılarak il müdürlüklerine dönüştürüldüğünü, devre esas bilançoların düzenlendiğini, alacak davasına konu alacakların davacının bütçesinde bırakıldığını, müvekkiline devredilmeyen bedelin davacıya ödenmesine hükmedilmeyeceğini, ölen işçinin sözleşme kapsamında üçüncü kişi sayılamayacağını, müvekkilinin dağıtım ve perakende satış lisansı olmadığından bu davaların muhatabı olamayacağını, devre esas bilançolar ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, mahkemece bilançoların celp edilmediğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, mahkeme kararına göre davacıya ödeme yapılması halinde müvekkili tarafından anılan şirkete haksız kazanç sağlanacağını, davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, icra giderleri ve vekalet ücretinin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, ödeme tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte alacağa hükmedilmesinin İHDS hükümlerine aykırı olduğunu, karara ilişkin olarak yapılan diğer masraflardan ve faizden müvekkilinin sorumlu olmadığını, müvekkili aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin fahiş olduğunu, rücuya esas hesaplama yapılırken dayanak davalarda davacı şirket lehine hükmedilen vekalet ücretinin düşülmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; işletme hakkı devir sözleşmesinden kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir.

6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Adana 4. İş Mahkemesi’nin 30/11/2007 tarih 2006/201 Esas 2007/858 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacısı kendi adına asaleten küçük İ….. İşletme Müdürlüğü olup, 15/04/2001 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu muris olan işçinin vefat etmesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebiyle 23/01/2004 tarihinde açılan davada yapılan yargılama sonunda davacı …yönünden açılan davanın reddine, davacı … yönünden maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, 15.000,00 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Anılan kararın Yargıtay incelemesi sonucu davacı … yönünden onanmasına, davacı …yönünden bozulması üzerine bu kez, Adana 4. İş Mahkemesinin 03/05/2010 tarih 2009/213 Esas 2010/289 Karar sayılı karar ile küçük … hakkındaki karar kesinleştiğinden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı …’ın 500,00 TL maddi tazminatı ile 10.000,00 TL manevi tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, anılan karar Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
Adana 5. İş Mahkemesinin 2010/592 Esas 2012/356 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde; davacısı kendi adına asaleten küçük … adına velayeten …, davalısı Adana … İşletme Müdürlüğü olup, ek dava niteliğinde bulunduğu, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, 23.673,52 TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Adana 3. İcra Müdürlüğünün 2008/907 sayılı icra takip dosyası ile, Adana 4. İş Mahkemesi’nin 30/11/2007 tarih 2006/201 Esas 2007/858 Karar sayılı ilamına dayanılarak alacaklı …tarafından borçlu Adana … İşletme Müdürlüğü aleyhine toplam 52.215,13 TL’nin tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı, davacının icra dosyasına 29/05/2008 tarihinde 59.543,30 TL yatırdığı görülmüştür.
Adana 14. İcra Müdürlüğünün 2010/7454 sayılı icra takip dosyası ile, Adana 4. İş Mahkemesinin 03/05/2010 tarih 2009/213 Esas 2010/289 Karar sayılı ilamına dayanılarak alacaklı …tarafından borçlu Adana … İşletme Müdürlüğü aleyhine toplam 40.853,48 TL’nin tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı, davacının icra dosyasına 08/04/2011 tarihinde 48.208,42 TL yatırdığı görülmüştür.
Adana 4. İcra Müdürlüğünün 2012/6420 sayılı icra takip dosyası ile, Adana 5. İş Mahkemesinin 2010/592 Esas 2012/356 Karar sayılı ilamına dayanılarak alacaklı …tarafından borçlu Adana … İşletme Müdürlüğü aleyhine toplam 92.523,46 TL’nin tahsili talebiyle icra takibi başlatıldığı, davacının icra dosyasına 16/07/2012 tarihinde 103.369,62 TL yatırdığı görülmüştür.
Yargılama aşamasında hesap bilirkişiden 08/05/2019 tarihli kök, 02/12/2019 tarihli ek rapor alınmıştır.
Sözleşme hükümleri ile birlikte somut olay ve davalı vekilinin istinaf itirazları birlikte incelendiğinde; dava dışı … ve …tarafından 15/04/2001 tarihli iş kazası sonucu murislerinin vefatı nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini talebi ile davacı Adana … İşletme Müdürlüğü aleyhine açılan davalarda yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiği, bu kararların icra takibine konulması nedeniyle davacının icra dosyalarına 29/05/2008 tarihinde 59.543,30 TL, 08/04/2011 tarihinde 48.208,42 TL, 16/07/2012 tarihinde 103.369,62 TL ödediği dosya içeriğiyle sabittir.
Taraflar arasında akdedildiği hususunda her hangi bir ihtilaf bulunmayan 24/07/2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesinin 7.1 maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden önce başlamış idari ve hukuki ihtilafların takip edilmesi, çözüme kavuşturulması ve bundan kaynaklanan her türlü sorumluluğun …’a ait olduğu, 7.4 ve 7.6 maddesinde de; dağıtım faaliyetinin … tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetler nedeniyle üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek her türlü talebin muhatabının … olduğu hükme bağlanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta davacı tarafından yapılan ödeme İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin imzalandığı tarihten önceki döneme isabet eden olaya dayanmaktadır. Rücuen alacağa dayanak olan Adana 4. ve 5. İş Mahkemeleri’ndeki davanın davacısı olan …ve … bu sözleşme çerçevesinde üçüncü kişi konumunda olup İHDS’nin 7.4 ve 7.6 maddeleri gereğince davacının ödediği bedeli davalıdan rücuen talep ve dava hakkı bulunmaktadır. Rücuen alacağa dayanak davadaki uyuşmazlığın dağıtım tesislerinin mülkiyetine ilişkin olmaması karşısında sözleşmenin 7.2 maddesi uyarınca davacının ihbar yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı icra dosyalarına ödediği tüm bedelin rücuen tahsilini davalıdan talep edebileceğinden davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 23/03/2016 tarih 2015/13510 esas 2016/3219 karar sayılı emsal içtihadı).
Davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde; alacak taraflar arasında imzalanan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’ne dayandığından bu davada uygulanması gerekli olan zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca 10 yıl olup davanın da bu süre içerisinde açıldığı anlaşıldığından bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Rücuen alacağa dayanak dava … Genel Müdürlüğü aleyhine açılmadığından somut uyuşmazlıkta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde zaman aşımı itirazının değerlendirilmesi yoluna gidilmemiştir.
Öte yandan, Hisse Satış Sözleşmesi’nin 9.4. maddesinde “…İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla”, 22. maddesinin f bendinde “Alıcı ihale konusu hisseleri devir aldığı tarihten önceki döneme ilişkin olarak İşletme Hakkı Devir Sözleşmesindeki hükümler saklı kalmak kaydıyla…” hükümleri yer almaktadır. Anılan hükümler gözetildiğinde Hisse Satış Sözleşmesi karşısında İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi’nin öncelikle uygulanacağı anlaşıldığından davalı vekilinin bu hususa yönelik itirazlarına Dairemizce itibar edilmemiştir.
Davalı vekilinin açılan davada ödeme tarihinden itibaren avans faizi uygulanamayacağına yönelik itirazına gelindiğinde, rücuen tazminat talebi, başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelik tazminat niteliğinde olup, davacının mal varlığındaki eksilme ödeme tarihinde gerçekleştiğinden ödeme gününden itibaren her iki tarafta tacir olduğundan avans faizi talep edebilir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13/04/2016 tarih ve 2016/2239-2016/4044 E.-K. Sayılı emsal kararı). Buna göre ilk derece mahkemesinin kararında ödeme tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan vekalet ücretinde herhangi bir hata bulunmadığından davalı vekilinin hüküm altına alınan vekalet ücretine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.
İşbu davada rücuen alacağa dayanak ilamlarda davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, hükmedilen vekalet ücretinin davacının ödediği bedelden mahsup edilmesi mümkün değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 14.353,50 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.588,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.765,00 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/05/2022

……

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.