Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/651 E. 2023/346 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/651 Esas 2023/346 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/651
KARAR NO : 2023/346

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/12/2019
NUMARASI : 2014/632 Esas 2019/879 Karar
DAVACI :
VEKİLİ : Av. … -UETS
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 26/05/2003
KARAR TARİHİ : 09/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/03/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …A.Ş. Firmasına (tahsis edilen krediler daha sonra Yönetim Kurulunun 02/04/1998/11 sayılı kararı ile yeni kurulan …. A.Ş. Firmasına devir edilmiştir) istihbarat ve değerlendirme raporlarındaki usulsüzlüklere rağmen usulsüz kredi kullandırmak ve yetersiz teminat alınmak suretiyle müvekkili bankanın zararına sebebiyet veren davalılardan söz konusu kredilerden kaynaklanan, teminatsız olması nedeniyle tahsil kabileyetinin bulunmadığı tespit edilen ve 28/10/1999 tarihinden itibaren muhtelif tarihlerde 6.727.402.162.433-TL olarak tasfiye olunacak alacak hesabına atılan alacaklarının 28/10/1999 tarihinde tahsil edileceği tarihi kadar müvekkilinin aynı tür kredilere uygulanan değişen temerrüt faiz oranlarının tahakkuku suretiyle hesaplanacak faiz alacağı ve yapılan masraflarında eklenmesi ile birlikte fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla kararlara iştirakleri oranında sorumlu tutulmalarına, hesap edilecek müvekkili bankanın alacağının belirlenen oranlarda davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava süresince yapılacak tahsilatların BK.84.maddesi uyarınca öncelikle masraf ve temerrüt faizi alacağının mahsup edilmesine, davalıların kredilerin kullandırımlarına katkıları oranında müşterek ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili hakkında … A.Ş.’deki görevinden 22/09/1997 tarihinden itibaren izinli olmak üzere 01/10/1997 tarihinde istifaen ayrıldığını, bu tarihten sonra hiçbir sorumluluğunun olmadığını, müvekkilinin bankadaki görev süresi ve sorumluluk döneminin esas alınmadığını, davacının davayı harçsız açması, buna karşılık müvekkilinin temyiz harcı ödeme zorundu bulunmasının Anayasa’nın 36.maddesindeki adil yargılanma ilkesine açıkça aykırı olduğunu, davacının kendisine tanınan harçsız dava hakkını ağır bir surette kötüye kullandığını, müvekkili açısından zaman aşımı def’inde bulunduklarını, dava dilekçesinde müvekkilinin hangi işlemi ile bankaya ne gibi zarar verdiği ve bunun miktarı konusunun belirgin ve açık olmadığını, kredi borçluları hakkında tüm yasal yollar tüketilmek suretiyle hukuki anlamda ne gibi bir zarar doğduğu ve bunların dökümünün ne olduğunun belirtilmediğini, usuli anlamda geçerli delillere dayalı olmayan yalnızca tek yanlı ve davacının kendi görüşlerine göre hazırlanmış bazı raporlara dayalı olarak müvekkili hakkında açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle husumet, hukuk yarar, muhakeme usulü, zamanaşımı, ibra, iş bölümü itirazlarının olduğunu, dava dilekçesinin kabule şayan olmadığını, müvekkilinin davacı bankanın yönetim kurulu üyesi olmayıp ticari krediler müdürü olduğunu, banka çalışanları hakkında davacı bankanın genel kurul kararı alarak denetçiler tarafından dava açma hakkının bulunmadığını, 02/05/2001 günlü 16 sayılı yönetim kurulu kararı karşısında TTK.’nın 309.maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, yönetim kurulu kararına göre alacak tasfiye olunacak alacaklar hesabına intikal ettirilip 99-13761 sayılı karşılıklar kararnamesi kapsamına alındığını, bankaların tasfiye olunacak alacaklara kendi kaynaklarında ya da kârlarından karşılık ayırdıkların da bu karşılıkları Hazine tarafından karşılandığını, bankanın bir zararının söz konusu olmadığını, zarar konusunda talep ve dava hakkının Hazine’ye ait olabileceği göz önünde tutularak hukuki yarar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, beklenmeyen krizler ve riskler nedeniyle bankacılık sistemini desteklemek ve bankacılığa güveni sağlamak için Hazine’nin bu tür riskleri zaman zaman üstlendiğini, 2000/Kasım ve 2001/Şubat krizleri ile ortaya çıkan ekonomik tablo, dövizin aşırı yükselmesi, faizlerin beklenmeyen boyutlara ulaşması karşısında Türkiye’de yaşanan siyası, ekonomik ve toplumsal bunalımın boyutlarının herkesçe bilindiğini, müvekkiline uygun ya da olumlu görüşün bildirilmediğini, sadece üst makama arz ile yetinildiğini, yönetim kurulunun kredi önerisi hakkında verdiği karar adından da belli olduğu üzere bir önerinin kabulünden ziyade icraî nitelikte bir karar olduğunu, şubeden gelen ve yönetim kuruluna arz edilen her önerinin kabul görmesinin söz konusu olamayacağını, davacının talep ettiği faiz oranın da haksız fiile dayanması nedeniyle hukuki temelden yoksun olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …’ın cevap dilekçesinde özetle; 17/04/1998 – 07/09/2001 tarihleri arasında … A.Ş. … Şubesinin müdürlüğünü yaptığını, dava konusu edilen …. A.Ş.’ye bankaca kullandırılan ve davacı tarafından usulsüz kullandırıldığı iddia edilen krediyle ilgili olarak usul yönünden itiraz ettiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu işlemlerin yapıldığı dönemde memur statüsünde çalıştığını, Anayasa’nın 129.maddesinde memur ve diğer kamu görevlilerinin görevlerini ifası sırasında verdikleri zarardan dolayı dava edilemez, dava ancak idare aleyhine açılabilir hükmünün bulunduğunu, davanın bu açıdan esasdan reddinin gerektiğini, harçlar kanunu gereğince harç ödenmeden davaya devam edilemeyeceğini, davacının soyut iddialar ortaya koyduğunu, …A.Ş. Firmasının bankanın Haziran/1996 tarihinden beri kredi müşterisi olduğunu, defalarca kredi kullandığını, kredi kullandırılmadan önce genel müdürlüğe yazılı talepte bulunarak mevcut kredilerine ilave olarak 6 milyon USD ek kredi verilmesinin istendiğini, kredinin açılış ve kullandırılışında herhangi bir usulsüzlüğün olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesi talebinde bulunduğu görülmüştür.
Davalı …’in cevap dilekçesinde özetle; 26/08/1995-17/04/1998 tarihleri arasında … A.Ş. … Şubesinin müdürlüğünü yaptığını, dava konusu edilen …. A.Ş.’ye bankaca kullandırılan ve davacı tarafından usulsüz kullandırıldığı iddia edilen krediyle ilgili olarak usul yönünden itiraz ettiğini, davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu işlemlerin yapıldığı dönemde memur statüsünde çalıştığını, Anayasa’nın 129.maddesinde memur ve diğer kamu görevlilerinin görevlerini ifası sırasında verdikleri zarardan dolayı dava edilemez, dava ancak idare aleyhine açılabilir hükmünün bulunduğunu, davanın bu açıdan esasdan reddinin gerektiğini, harçlar kanunu gereğince harç ödenmeden davaya devam edilemeyeceğini, davacının soyut iddialar ortaya koyduğunu, …A.Ş. Firmasının bankanın Haziran/1996 tarihinden beri kredi müşterisi olduğunu, defalarca kredi kullandığını, kredi kullandırılmadan önce genel müdürlüğe yazılı talepte bulunarak mevcut kredilerine ilave olarak 6 milyon USD ek kredi verilmesinin istendiğini, kredinin açılış ve kullandırılışında herhangi bir usulsüzlüğün olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, …, …, …, …, … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın soyut iddialarla davadaki haklılığını ortaya koyan hiçbir belge sunmadığını, müvekkillerinin iki yıl önce davacı bankadan süreleri dolduğu için emekli olduklarını ya da kendi asıl kurumlarındaki görevlerine dönerek ayrıldıklarını,öncelikle davaya bakma görevinin ticaret mahkemeleri olduğunu, davalıların davacı bankanın yönetim kurulu üyeleri olduğunu, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarının TTK.320.vd.maddesi ile düzenlendiğini, dava dalikçesinde dava konusu kredinin 13/01/1998 tarihinde verildiğinin kabul ve ikrar edildiğini, TTK.md.340’da yönetim kurulu üyelerinin sorumlulakları hakkında TTK.md.309 hükmünün uygulanacağının kabul edildiğini, TTK.md.309 ise yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarında zararı ve faili öğrenmeden itibaren iki yıl olaydan itibaren beş yıllık zaman aşımı süresini kabul ettiğini, kredinin 13/01/1998 tarihinde verildiği ve davanın 26 Mayıs 2003’de açıldığına göre davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini belirterek açılan davanın redine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, bilirkişi heyet raporlarına ve toplanan tüm delillere göre; dava, davacı şirketin eski yönetici ve deneticileri olan davalıların dava dışı şirkete usulsüz kredi verdikleri ve bundan dolayı davacı şirketin (bankanın) zarara uğradığı iddiasıyla eski yöneticilere karşı açılmış sorumluluk davasında (Mülga TTK 317, 336, 342) ilişkin olup gerek zararın oluştuğu 28/10/1999 tarihinden davanın açıldığı 26/05/2003 tarihine kadar 5 yıllık dava zamanaşımı süresi dolmadığı gib ceza davası açılmış olup ceza zamanaşımı dolmadığından davalıların zaman aşımı itirazlarının 26/02/2004 tarihli duruşmada reddine karar verildiği, ayrıca dava eski TTK.436 vd.maddeleri uyarınca şirket eski yöneticilerine karşı açılmış sorumluluk davası olup asliye ticaret mahkemesi görevli olduğundan davalıların görev itirazlarının reddine karar verildiği, davacı bankanın eski yönetim kurulu üyeleri ve müdürleri olan davalıların görevli oldukları dönemlerde dava dışı …A.Ş.’ye 1996-1998 tarihle arasında değişik tarihlerde USD bazlı kredi kullandırıldığı, verilen kredilerin geri ödenmediği ve bu nedenle bankanın zarara uğradığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini talebiyle davalı eski yöneticiler hakkında derdest sorumluluk davasının açıldığı, dosyadaki bilgi ve belgeler, bankanın cevabi yazıları ve bilirkişi raporlarına göre dava konusu kredilerin verildiği tarihte teminat olarak taşınmaz ipoteği, şahsi kefalet ve kambiyo senetlerinin alındığı, kredi tarihi itibariyle ekspertiz raporlarına göre ipotek tesis edilen taşınmaz değerlerinin verilen krediyi karşıladığı, davalıların kredileri tahsislerini kanun ve banka teamüllerine, bankacılık kurallarına uygun surette yaptıkları, son alınan raporda belirtildiği üzere banka ile dava konusu kredilerin verildiği şirket arasında yapılan protokoller kapsamında kredilerin geri ödendiği ve banka alacağının kalmadığı, dolayısıyla bankanın uğradığı bir zararın da bulunmadığı anlaşıldığından subut bulmayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalılarca usulsüz kredi kullandırımı sebebiyle müvekkili bankanın zarara uğradığını, dava dışı …AŞ’ne, dönemi zararla kapatmasından finansman giderlerinin yüksek olmasının etkili olduğu, firmanın net işletme sermayesinin negatif, likidite oranlarının normal düzeylerin altında, aktif kıymetlerin borçla karşılanma oranının 0.85, firmanın özkaynaklarının yetersizliği nedeniyle toplam borçların özkaynakların yaklaşık 6 katını bulduğu, 30.03.1996 tarihli Merkez Bankası risk bildirim cetveline göre bankalarda toplam 1.806 milyar TL kredi riski ve ödeme planına bağlanan 154.000.000 TL takip riski bulunduğu, belirtilmesine rağmen Ticari Krediler Müdürlüğü’nün olumlu görüş içeren 1.000.000 USD döviz kredisinin tahsisine ilişkin önergesinin Yönetim Kurulu’nun 21.06.1996/21 tarih ve sayılı kararı ile gerçek ticari muameleden doğan senetlerin teminata, çeklerin tahsile alınması, ekspertiz değeri toplamı 1.398.000.000.000 TL olan ve muhtelif bankalar lehine 1-15. Derecelerde 520 milyar liraya ipotekli bulunan gayrimenkul üzerinden 16. Derecede, kredinin %200 fazlasıyla ipotek tesis edilmesi ve akreditifler karşılığında kullandırılmak üzere uygun görüldüğünü, 19.12.1996 tarihinde … Şubesi kredi tespit kurulu tarafından Genel Müdürlüğe gönderilen kredi teklifinde, firma lehine 2.000.000 USD döviz kredisi talep edildiğini, 30.09.1996 tarihli bilanço ve gelir tablosu rakamlarına göre “firmanın mali yapısındaki olumsuzlukların devam ettiği, 30.09.1996 tarihi itibarıyla aktif toplamı 3.078 milyar lira ve krediye esas serbest varlığı 1.181 milyar lira, net satışların 2.750 milyar TL bilanço karı/net satışlar oranının 2.2.” olduğunun belirtilmesine rağmen Ticari Krediler Müdürlüğü’nün 27.12.1996 tarihli olumlu görüş içeren yönergesi ile Yönetim Kurulu’nun 27.12.1996 tarihli ve 46 sayılı kararı ile; gerçek ticari muameleden doğan senetlerin teminata ve çeklerin tahsile alınması, ekspertiz değerleri toplamı 1.398 milyar olan ve muhtelif bankalar lehine 1-15 dereceler arası toplam 520 milyar liraya, Banka lehine 16. Derecede 200 milyar liraya ipotekli olan gayrimenkul üzerinde kredinin %100 fazlasıyla 17. Dereceden ipotek tesis edilmesi ve akreditifler karşılığında kullandırılmak üzere uygun görüldüğü, 25.12.1997 tarihinde Şube kredi tespit kurulu tarafından, firma lehine 2.000.000 USD tutarında GSM-102 kredisi tespit edilerek Genel Müdürlüğe kredi talep yazısının gönderildiğini, 30.09.1997 tarihli bilanço gelir tablosu verilerinde; “firmanın 1996 yıl sonu itibarıyla 4.253 milyar lira olan aktif toplamının 30.09.1997 tarihinde %66 artarak 7.076 milyar lira olduğu, aktif değerlerin %84’ünün dönen değerlerden %16’sının duran değerlerden oluştuğu, döner değerlerin %43’ünün ticari alacaklar, %46’sının stoklardan meydana geldiği, alacak ve stok kalemlerinin 1996 yılına göre 1997 yılında %100 oranında arttığı, firmanın maliyet devir hızlarına bakıldığında stoklarını elinde tutma süresinin ise 191 güne yükseldiği, vadeli satışların oranının artarak %55’e ulaştığı, doğal olarak stoklarını daha çabuk elden çıkarmak için vadeli satış oranını artıran ve alacakların tahsil vadesini uzatan daha fazla finansmana ihtiyaç duyduğu ve bunu kısa vadeli borçlarla karşıladığı, 1996 yılında varlıklarının %78’ini borçlarla fonladığı 1997/9 döneminde ise bu oranını %86’ya çıkardığı, firmanın 22.12.1997 tarihi itibarıyla muhtelif bankalarda mevcut nakit riskinin 18.6 milyon USD ve gayrinakdi riskinin 4.1 milyon USD tutarında olduğu belirtilmesine rağmen Ticari Krediler Müdürlüğü’nün 15.01.1998 tarihli Şube görüşünü aynen benimseyen önergesi, Yönetim Kurulu’nun 20.01.1982/02 tarih ve sayılı kararı ile uygun görüldüğünü ve firmaya 2.000.000 USD GSM-102 kredisi tahsis edildiğini, … Şubesi tarafından Genel Müdürlüğe gönderilen 20.03.1998 tarihli ve 197 sayılı yazı ile …. AŞ adında yeni bir şirket kurulduğu, bu şirketin sermayesinin %99.62’sine …AŞ’nin sahip olduğu belirtilerek, firmanın kredilerinin yeni kurulan firmaya devrini talep ettiği, şubece bu talebin uygun görülmesi üzerine devir işleminin …AŞ, …’in kefaletleri ve mevcut teminatlar dahilinde onaylanmasının istendiğini, Genel Müdürlük Ticari Krediler Müdürlüğü’nden gönderilen 06.04.1998 tarihli ve 2165 sayılı yazı ile …AŞ firmasının onaylı 3.000.000 USD döviz ve 2.000.000 USD GSM-102 kredilerin mevcut şartları ile …. Aş firmasına devredildiği, kararın yönetim kurulunun 02.04.1998 tarih 11 sayılı oturumda alındığının bildirildiğini, 24.07.1998 tarihinde Şube kredi tespit kurulu tarafından, …End. AŞ’ne 3.000.000 USD tutarında döviz ve 3.000.000 USD tutarında GSM-102 kredisi teklif edildiğini, kredi ile ilgili olarak düzenlenen 07.07.1998 tarihli bilanço ve gelir tablosu verileri olumsuz olmasına rağmen Yönetim Kurulu’nun 27.07.1998 tarihli ve 26 sayılı kararı ile 3.000.000 USD döviz 2.000.000 USD GSM -102 kredisi tahsis edildiğini ve tahsis edilen en son kredi ile birlikte firmaya kullandırılan toplam kredi tutarının TL bazında 2.700 milyar liraya yükseltildiğini, davalılar tarafından bankacılık ilke ve teamüllerine uyumadan, Firmanın tüm olumsuzluklarına karşın Banka usul ve mevzuatına rağmen, kredilerin değerlendirilmesinde bu hususlar nazara alınmadan, yetkilerini Banka aleyhine ve firma lehine kullanarak, kredinin açıldığı ve kullandırıldığı tarihte geri ödenmeyeceğinin açıkça belli olmasına rağmen kredi açıp kullandırdıkları, banka alacağının tamamının tahsil imkanının bulunmadığı sabit olmasına rağmen kredilendirme yapıldığının tespit edildiğini, kredilerin teminatsız kaldığını, firmaya kullandırılan krediler karşılığımdan toplam 11.510.000.000.000 TL ipotek tesis edildiğini, taşınmazların ekspertiz değerleri dikkate kredilerin kullandırım tarihleri itibarıyla ipotek miktarı yüksek olmasına rağmen teminat alınmaksızın kredi kullandırıldığını, müvekkili bankanın zarara uğradığını, kredi borcunun tasfiyesinin 18.204.915 USD ile gerçekleştirilmek zorunda kalındığını, banka alacağına indirim uygulanması halinde, yapılması gereken tahsilatın takipte talep edilen temerrüt faizi oranı %133 üzerinden 81.850.529,39 TL temerrüt faizi ve BSMV toplamı olduğunu, alacağın bu şekilde kapatılmak zorunda kalınmasının Bankanın usulsüz kredi kullandırımı nedeniyle zararı olduğunun açık göstergesi olduğunu, asıl borçlu ile usulsüz işlemi gerçekleştiren banka personelinin BK’nın 50. Ve 51. Maddeleri çerçevesinde müteselsil sorumlu oldukları esasına dayanılarak, kredi borçlarının ödeme aczinin ve icra takiplerinin sonuçsuz kalmasının beklenmesine gerek olmadığını, usulsüz kredi işlemlerinden sorumlu olan davalıların borçlu firma üzerindeki alacağın tahsilini teminen yürütülen icra takibinde, tahsil olacak Banka zararı ölçüsünde hükmen halefi olacaklarını, haksız eylem faili durumunda olan davalıların sorumluluğunun kredi borçlarını ödemede aczine ve icra takiplerinin sonuçsuz kalmasına bağlanamayacağını, tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla gerçekleşen zarardan dolayı davalıların kredi alanlarla birlikte müteselsilen sorumlu olduklarını, protokol yapılmış olması ve alacağın bir kısmının tahsil edilmesi nedeniyle haksız fiil sorumluluğundan kurtulmak gibi kıstasların ileri sürülemeyeceğini, mahkemece somut hiçbir veriye dayalı olmaksızın karar verildiğini, mahkemece davalıların banka zararının oluşmasında kusurlarının bulunup bulunmadığının tespit edilmediğini, davalılarca kullandırılmaması gereken kredilerin kullandırılmış olması nedeniyle banka zararının doğduğunu, davalılar profesyonel banka yöneticisi olup, banka varlıkları değerlendirilirken görevleri ve konumları gereği ülke ekonomisinin yapısını iyi bilmesi özenli ve öngörülü olarak normalin üstünde bilgi ve beceri göstermesi, en az risk taşıyan veya riski bulunmayan işlemler yapmasının gerektiğini, müvekkili bankanın dava dışı firmadaki alacağını tahsil edemediğini, Nitekim Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/35 Esas sayılı daa dosyasında alınan bilirkişi raporunda; …firmasına 1996-1998 yılları arasında kullandırılan kredilerle ilgili olarak Şube Müdürleri …, Ticari Krediler Müdürü …, genel müdür yardımcıları, Genel Müdür … ve yönetim kurulu üyelerinin eylemlerinin güveni kötüye kullanma kapsamında kaldığına dair görüş beyan etiklerini, davalıların usulsüz kredi verdiklerinin Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile de sabit olduğunu, dava dışı firmanın kredilendirilmesinde davalıların ağır kusurlarının bulunduğunu, davalıların kusurlu fiilleri ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunduğunu, tüm davalıların zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek açıklanan bu ve re’sen gözetilecek nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … vekili, davacı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, davacı bankanın eski yönetim kurulu üyeleri ve denetçileri olan davalıların dava dışı şirkete usulsüz kredi vererek davacı bankayı zarara uğrattıkları iddiasıyla dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 320, 341. Ve BK’nın 528. Maddelerine dayalı olarak banka denetçileri tarafından açılan sorumluluk davası kapsamında tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı … davacı bankanın genel müdürü, davalı … genel müdür yardımcısı, Ticari Krediler Müdürü …, davacı bankanın yönetim kurulu üyeleri ise; … ve …’den oluşmaktadır.
Yargılama aşamasında davalı … vefat etmiş olup sunulan veraset belgesine göre mirasçılarından mirası reddeden …’nun haricinde geriye kalan … davaya dahil edilmiştir.
Davacı bankanın dosyadaki 19.12.2016 tarihli yazı içeriğine göre; Dava dilekçesine konu usulsüz kullandırıldığı ileri sürülen krediler: 20.01.1998 tarihli ve 2 sayılı yönetim kurulu kararı ile 2.000.000,00 USD GSM, 27.07.1998 tarihli ve 26 sayılı yönetim kurulu kararı ile 2.000.000,00 USD GSM 21.06.1996 tarihli ve 21 sayılı yönetim kurulu kararı ile 1.000.000,00 USD döviz 22.12.1996 tarihli ve 46 sayılı yönetim kurulu kararı ile 2.000.000,00 USD döviz, 27.07.1998 tarihli 26 sayılı yönetim kurulu kararı ile 3.000.000,00 döviz kredisi …AŞ (…. AŞ) ye tahsis edilmiş, tahsis edilen bu krediler 08.11.1996-02.03.1999 tarihleri arasında kullandırılmıştır. Firma nezdindeki banka alacaklarının 28.10.1999 tarihinden başlamak üzere muhtelif tarihlerde 6.727.402,16 TL üzerinden … hesabına aktarılmıştır. … hesabında izlenen firma nezdindeki banka alacaklarının 07.03.2005 tarihinde protokol kapsamında faiz indirimi yapılmak suretiyle ödeme planına bağlandığı ve 30.04.2010 tarihinde takip hesaplarının kapatıldığı, kredi koşulları dışında dosyanın tasfiye edildiği, kredi koşullarında kullanım tarihlerindeki faiz oranları üzerinden tahsilat yapılamadığından davalıların davacı bankayı zarara uğrattıkları bildirilmiştir.
Taraf delilleri toplandıktan sonra mahkemece alınan 07/02/2006 tarihli bilirkişi raporunda (…) özetle; davacı bankanın dava dışı firmaya açılan ve kullandırılan kredilerin bankacılık mevzuatına aykırı olduğu, kredilerin vadesinde ödenmediğinden banka zararının doğduğunu, bu nedenle banka zararının davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiğini, dava dışı …A.Ş.’ye 21/06/1996 tarihinde 1.000.000 USD, 22/12/1996 tarihinde 2.000.000 USD, 20/01/1998 tarihinde 2.000.000 USD, 27/07/1998 tarihinde 3.000.000 USD ve 2.000.000 USD olmak üzere toplam 10.000.000 USD’nin 4 ayrı yönetim kurulu kararına istinaden verildiğini, tespitlerine göre 2 trilyon 260 milyar TL’lik ipotek tutarlarının tapu belgeleri ile tespit ettiklerini, savunma dilekçelerinde sonradan alındığı belirtilen 12.derecede 1.750 trilyon TL, 03/08/1998 tarihinde 4 trilyon TL olmak üzere toplam 5.750 trilyon TL’lik ipotek tesis edildiğinin belirtildiğini, ancak belgelerin dosya kapsamında teyit edilmediğini, ancak son kredi diliminin açıldığı tarihten kısa bir süre öncesini taşıyan (19/03/1998) ekspertiz raporunda ipotekli fabrika binasına 6,8 trilyon değer takdir edildiğini, kredi tutarının TL karşılığının da 2,7 trilyon civarında olduğu ve ipotek tutarlarında (davalılarca beyan edildiği gibi) 11.510 trilyon TL olduğu kabul edildiğinde kredilerin açılış tarihi itibariyle en azından ipotek teminatlarının gerek bankacılık mevzuatı ve teammülleri gerekse genel hukuk ilkelerine uygun biçimde kredilendirme işleminin yapıldığını, dava dışı şirkete verilen 10 milyon USD’lik kredinin o zamanki TL karşılığının yaklaşık 2.7 trilyon civarında olduğunu, dosyada mevcut 19/03/1998 tarihli ekspertiz raporunda (6 kişilik kurulca imzalanmış) ipotekli taşınmazlara 6.8 trilyon TL değer takdir edildiğine göre en azından kredinin açılış aşamasında ipotek teminatının kredi miktarı ile orantılı ve uygun olduğu kanaatine varıldığını, bankacılıkta, kredi sorumluluğunun bankacılığın genel ilke ve teammülleri uyarınca kredinin açılması aşamasındaki koşullara göre değerlendirildiğini, ancak özellikle olayımızda olduğu gibi yüksek miktarlı kredilerde firmaların ileriye dönük plan, proje ve çalışmalarının da kredinin geri dönüşümdeki payı nazara alınarak bu hususların da araştırılması gerektiğini, fakat bu husus ülkedeki ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde tahmin edilemeyen unsurlar nedeniyle önemini kaybettiğini, nitekim davacı banka tarafından Temmuz 1998 ‘de açılan son krediden sonra ülkede oluşan 1999 ve sonrasında 2001 yıllarındaki ekonomik krizler nedeniyle güçlü ve büyük firmaların sarsıldığını, nihayet dosyada bulunan ve davacı banka ile borçlu firma arasında yapılan ödeme protokolünde borçlu firmanın borcunu ödeme gayreti ve niteyi içinde bulunduğunu gösterdiğini, netice olarak verilen kredilere karşılık alınan ipotek miktarları, ekspertiz değerleri göz önüne alındığında ipotek teminatının bankacılık mevzuatına uygun biçimde alındığını, diğer kredilendirme koşullarına gelince; istihbarat raporlarının tamamının incelenmemiş olmasına (bazıları eksik bazılarının okunaksız olması nedeniyle) rağmen ve mevcut haliyle olumsuz sayılabilecek bazı unsurların yanı sıra olumlu unsurların da bulunduğunu, keza ipotek dışında kefalet ve teminat senedi gibi diğer teminatların da alındığını, bu nedenlerle davalıların sorumluluklarının bulunmadığı kanaatine vardıklarını, belirtmişlerdir.
İtiraz üzerine … yeni bilirkişi heyetinden alınan 06.12.2006 tarihli raporda özetle; davacı banka tarafından 27/07/1998 tarih ve 26 sayılı yönetim kurulu kararı ile …. A.Ş.’ye açılan 3.000.000 USD ve 2.000.000 USD GSM-102 kredilerinde bir usulsüzlük bulunmadığını, 21/06/1996 tarih ve 21 sayılı kararla verilen 1.000.000 USD, 22/12/1996 tarih ve 46 sayılı kararla verilen 2.000.000 USD, 21/01/1998 tarih ve 02 sayılı kararla verilen 2.000.000 USD GSM-102 kredilerde …. A.Ş.’nin net işletme sermayesinin 1995-1996 ve 1997 yıllarında negatif çıkmasına rağmen kredi açıldığını, bu tarihlerdeki cari oranın düşük ve borçlanma oranının ise çok yüksek çıktığını, firmanın nakit sıkışlığı içinde olduğunu, nakit ihtiyacının tamamının kısa vadeli banka kredileri ile satıcı kredilerinden temin ettiğini, açılan kredileri geri ödeyemediğini, kredi geçmişinin iyi olmadığını, bütün bu hususlar beraberce değerlendirildiğinde kredi açılmaması gereken şirkete kredi tahsis edilerek kullandırıldığını, yani davalıların basiretli davranma ve özen gösterme borçlarına riayet etmemeleri sebebiyle sorumlu olduklarını, zaman aşımı, aktif husumet ehliyeti ve davalıların ibra edilmiş olmalarına yönelik itirazları takdir etme yetkisinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişlerdir.
İtiraz üzerine bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmış bilirkişi heyeti 04.04.2007 tarihli ek raporunda kök raporda değiştirilecek bir husus olmadığını belirtmişlerdir.
Raporlar arasında çelişki bulunması ve tarafların itirazı üzerine yeni bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış bilirkişi heyeti (…18/06/2009 tarihli raporunda özetle; davalıların yönetici oldukları dönemde 1996-1998 tarihleri arasında dava dışı …A.Ş.’ye değişik tarihlerde dolar bazında krediler kullandırıldığını, teminat olarak gerçek ticari muameleden doğan teminat senetleri, çek ve gayrimenkul ipoteği alındığını, kefil olarak …, … A.Ş., …A.Ş.kefaletlerinin alındığını, ipotek verilen taşınmazların ekspertiz raporlarında belirlenen değerleri karşılaştırıldığında risk teminat dengesinin sağlandığını, kredi taksitlerinin ödenmemesi nedeniyle icra takibi yapıldığı, borçlu vekili tarafından Bakırköy 2.İcra Tetkik Merciine icra emrinin iptali istemi ile dava açıldığı, daha sonra vardığı mutabakat neticesinde 08/02/2000 tarihli duruşmada davadan feragat edildiğini, talimatla ipotekli taşınmazların satışının istendiğini, taraflar arasında 06/04/2005 tarihinde protokol yapıldığı, protokol hükümlerinin ihlali neticesinde işlemlere devam edildiğini belirtmişlerdir.Raporda devamla davalıların zaman aşımı definde bulunduklarını, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin TTK.336 ve müdürlerin sorumluluğuna ilişkin 342.madde hakkında uygulanacak zaman aşımı maddesinin 309 olduğunu, hükümde 2 yıllık, 5 yıllık ve ceza zaman aşımı olmak üzere 3 sürenin öngörüldüğünü, 2 yıllık zaman aşımının dava konusu olayda yönetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının takip edilmesine ilişkin 27/03/2003 tarihli genel kurul kararının esas alınması gerektiğini, 26/05/2003 tarihinde dava açıldığından 2 yıllık sürenin dolmadığını, kredilerin veriliş tarihi dikkate alındığında 1996 yılında verilenler yönünden 5 yıllık zaman aşımının dolduğunu, 1998 yılında verilenler yönünden ise dolmadığını, dosya kapsamında davalılara bir suç isnadı bulunmadığından ceza zaman aşımının uygulanmayacağını, haksız fiil yönünden ise 10 yıllık zaman aşımı süresinin henüz dolmadığını, ibraya yönelik itirazlara gelince davacının davasını haksız fiil sorumluluğuna dayandırdığı dikkate alındığında ibra ile haksız fiil sorumluluğunun bertaraf edilmiş olduğunun iddia edilemeyeceğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin TTK.hükümlerine dayanarak hukuki sorumluluklarına hükmedilmesi için kanuna veya sözleşmeye aykırılık, zarar, illiyet bağı ve kusur unsurlarının gerçekleşmiş olması gerektiğini, bankanın bir bedel karşılığında havadan para kazanmak maksadıyla girişimde bulunan kişilere borç vermesi kredi işlemi olarak ifade edildiğini, kredilendirme kârlı olduğu gibi riskli bir işlem olduğunu, bu nedenle banka kredilendirilecek firma başvurularını değerlendirirken kredilendirme prensipleri doğrultusunda teminatlandırma yaptığını, dava konusu kredilerin ipotek ile teminatlandırıldığını, ipotek tarihlerindeki ekspertiz raporlarına göre yeterli teminatın alındığını, ayrıca şahsi kefaletler de alındığını, bu durumda hukuka aykırılık bulunmadığını, ayrıca davacı bankanın zarar ve miktarını ispatlaması gerektiğini, sonuç olarak davalıların fiilinin hukuka aykırı olduğunun ispatlanmadığını, fiillerinin kusurlu olduğu ve bir zararın meydana geldiğinin ispatlanmadığını belirtmişlerdir.
Ağır ceza mahkemesi kararı kesinleştikten sonra son deliller ve taraf itirazları değerlendirilerek bilirkişilerden ek rapor aldırılmış, bilirkişi heyeti 07.10.2019 tarihli ek raporunda özetle; 30.04.2010 tarihli protokolde şirket borcu 30.01.2010 tarihi itibarıyla 8.060.000. USD olarak belirlenmiş olup 30.01.2010 tarihinden ödeme tarihi 30.04.2010 tarihine kadar olan işlemiş faiz tutarı ise 134.000 USD nin de eklenmesiyle banka alacağının 8.194.000 USD olduğu, bu tutarın da davacı banka cevabına göre 30.04.2010 tarihinde ödendiği, ve bankanın şirketten alacağının bulunmadığı, kök raporda da ifade edildiği üzere; dava konusu kredilerde kredi verilen şirketten kredilerin veriliş tarihi ve ipotek edilen gayrimenkullerin ipotek tarihindeki ekspertiz değerleri birlikte değerlendirildiğinde, dosyaya sunulan her iki bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi, kredilendirmeler sırasında yeterli teminat alındığı, bu hususun davacı tarafın 10.03.2006 tarihli beyanında kendisi tarafından da kabul edildiği, davacı beyanında aynen “Kredi tahsisleri sırasında yeterli ipotek alındığı doğrudur” ifadesine yer verdiği, dava dosyasına sunulan her iki bilirkişi kurulu raporu da, kredilendirmenin usulüne uygun bir şekilde yapıldığını, kredilendirme sürecinde kredi başvurusunda bulunan şirket hakkında istihbarat yapılmış olduğunu kabul ettiği, istihbarat raporlarında olumlu ve olumsuz unsurlar bulunduğunun görüldüğü, tüm bunlar değerlendirildiğinde, özelikle şirketin krediye esas serbest varlığı dikkate alınarak, davalılar tarafından şirkete kredi verilmesine karar verildiği, bu durumda üstlenilen riski en aza indirmek amacıyla gerekli ipotek ve kefalet gibi teminatlar da alınmak suretiyle kredi kullandırılmış olduğundan, kredilendirme sürecinde, 06.12.2006 tarihli rapor aksine, hukuka aykırılık bulunmadığı, bununla birlikte, kredilendirmenin hukuka aykırı olduğunu kabul edildiği takdirde bile, davacı bankanın bu nedenle uğramış olduğu zararı ve miktarını ispat etmeden davalıların sorumluluğu söz konusu olmayacağı, nitekim ortada bir zarar yoksa yönetim kurulu üyesi hukuka aykırı davranış olsa bile sorumluluk davasının reddi gerektiği, (Güney, Yönetim Kurulu, s.49) Sorumluluğa gidilebilmesi için MK m.6 gereği davacı zararının ve miktarının ispatlanması gerektiği, (Güney, Yönetim Kurulu 9.53).davacı bankanın 09/06/2017 tarihli yazılarında dava dışı …A.Ş.’nin toplam 12.000.000 USD dövizli kredi kullandırıldığını, 28/10/1999 tarihinden başlamak üzere vadesinde ödenmeyen alacakların muhtelif tarihlerde 6.727.402,16 TL üzerinden … hesabına aktarıldığını, 07/03/2005 tarihinde yapılan protokol kapsamında faiz indirimi yapılmak suretiyle ödeme planına bağlandığını ve 30/04/2010 tarihinde takip hesaplarının kapatıldığını, sunulan kayıtların incelemesinde yapılan geri ödemelerle 30/04/2010 tarihinde bankanın şirketten alacağının bulunmadığını, netice olarak verilen kredilerin şirket tarafından ödenerek takiplerin kapatılmış olduğu, bir zararın olmadığı, davacının davalıların fiilinin kusurlu olduğunu ispat edemediğini belirtmişlerdir.
Davalılar hakkında Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davada davalıların beraatlerine karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından verilen kredinin usulsüz olup olmadığı, hakimlik mesleğinin gerektiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesinin mümkün olmadığı, bilirkişi heyeti oluşturularak rapor aldırılması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, 2.Ağır Ceza Mahkemesince bu dosyanın 2013/35 esas sayılı dosya ile birleştirildiği, bu dosya üzerinden mahkemece vefat eden sanıklar yönünden davanın düşürülmesine diğer sanıklar yönünden ise zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesine karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay’ca eldeki dava dosyasının davalıları yönünden kararın onandığı anlaşılmıştır.
Genel olarak yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu TTK’nın 320. Ve 336. Maddelerine göre belirlenir.
TTK’nın 320. Maddesine göre;İdari meclis azalarının şirket işlerinde gösterecekleri dikkat ve basiret hakkında Borçlar Kanunu’nun 528. Maddesinin 2. Fıkrası hükmü tatbik olunur.
818 sayılı BK’nın 528/2. Maddesine göre; Şirket işlerini ücretle idare eden şerik tıpkı bir vekil gibi sorumlu olur.
Banka yönetim kurulu üyeleri ile banka arasında bir vekalet akdi ilişkisi bulunduğundan üyeler bankaya vekil gibi sorumlu olurlar.
Bilirkişi kurulu raporlarında kredi açılırken ayni teminatın yanında şirket ortaklarından şahsi kefaletlerin ve kambiyo senetlerinin de alındığı, alınan teminatların, özellikle ayni teminat miktarının yeterli olduğunun davacı bankaca da kabul edildiği, borçlu şirketin kredi istihbarat raporlarında olumlu unsurlar bulunduğu gibi olumsuz unsurların da yer aldığı belirlenmiştir. Ne var ki alınan bilirkişi raporlarında davalıların usulsüz kredi kullandırımı eyleminden doğan davacı bankanın herhangi bir zararı tespit edilememiştir. Nitekim yargılama sırasında borçlu şirketin 30.04.2010 tarihi itibarıyla icra takip dosyalarına ödenerek kapatıldığı, ana para alacağının kalmadığı, sadece kredi kullandırımı esnasında belirlenen koşullarda, yani kredi kullandırım tarihlerinde belirlenen faiz oranları üzerinden kredi kullandırımının gerçekleşmemiş olduğu davacı bankaca ileri sürülmüştür. Kaldı ki davacı banka vekilince de 10.03.2006 tarihli beyanında aynen “Kredi tahsisleri sırasında yeterli ipotek alındığı doğrudur” ifadesine yer verilmek suretiyle esasen kredilendirmeler sırasında yeterli teminatın alındığı kabul edilmiştir. Dava dışı asıl borçlu şirkete açılan krediler sebebiyle özen gösterme borcuna aykırı fiilleri tespit edilemediği gibi usulsüz işlemlerinin de bulunmadığı, anlaşılmıştır.
Sonuç olarak yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin, istinaf başvuru kanun dilekçesinde yer verdikleri itirazların yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İstinafa başvuran davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 179,90 TL istinaf maktu karar harcından başlangıçta peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin kendisi üzerinde bırakılmasına, varsa kullanılmayan gider avansının istek halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2023

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.