Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/647 E. 2022/621 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/647 Esas 2022/621 Karar

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/647
KARAR NO : 2022/621

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/12/2019
NUMARASI : 2017/530 Esas 2019/1243 Karar
DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 18/07/2017
KARAR TARİHİ : 17/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022

Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı bankada hesabı bulunduğu, şirket çalışanın, şirket yetkilisinin yurt dışında veya şehir dışında bulunduğu sırada bu durumdan istifade ederek şirket adına olan banka hesabından şirket yetkilisinin imzası taklit edilmek suretiyle 9 ayrı işlemle toplam 22.090,00 TL para çekerek uhdesine geçirdiğini, davalı bankanın güven kuruluşu olduğunu, yetkisiz kişiye yaptığı ödeme ile müvekkilinin zarara uğradığını, müvekkilinin manevi çöküntüye uğradığını, müşterileri üzerinde güven duygusunun sarsılmasına sebebiyet verdiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 22.090,00 TL maddi tazminat ile 5.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin bankaya ibraz edilen talimatlara göre işlem yaptığını, yapılan işlemlerin bankacılık uygulamalarına uygun olduğunu, davacının tacir olduğunu, hesap hareketlerinde usulsüzlük bulunduğu iddiasındaysa iki yıl gibi bir süre sonra yasal yollara başvurmasının hayatın olağan akışına aykırı bulunduğunu, davacının talimatındaki tutar ile davada talep ettiği tutarın farklı olduğunu, manevi tazminatın unsurlarının gerçekleşmediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporu ile davacının dava dışı şirket çalışanının zimmetine geçirdiğini iddia ettiği 600,00 TL’yi şirket defterlerine işlediği, hangi banka hesabından hangi işlemlerin yapıldığının davacı defterlerinde tespit edilemediği, muhasebe kayıtlarının bankacılık işlemleri açısından gerçek işlemleri yansıtmadığının tespit edildiği, davacının çalışanını seçerken özenli davranması gerektiği, ceza dosyasındaki deliller içindeki imza incelemesinden bazı dekontlardaki imzaların davacıya ait, bazılarının ise davacıya ait olmaması, kredi kartını sekreterine teslim ettikten sonra bu karttan harcama yapılmasından davalının sorumlu tutulamayacağı, ceza soruşturmasında yapılan imza incelemesinde dekontlar ve talimatlar üzerindeki imzaların iddia edilen şirket çalışanına da ait olmadığının tespit edildiği, davacının oluşan bir zararının tespit edilemediği, manevi tazminat içinde davalı bankanın hukuka aykırı bir fiili tespit edilemediğinden TBK’nun 58. maddesindeki yasal şartların oluşmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı şirket çalışanının imza taklidi yaparak müvekkilinin hesabından 22.090,00 TL para çekerek uhdesine geçirdiğini, ceza soruşturması sırasında talimatlardaki yazılar altına atılan imzaların sahte olduğunu, şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığını, imzaların şirket yetkilisinin mukayese imzaları ile karakteristik ve grafolojik bir irtibatının bulunmadığının tespit edildiğini, şirket çalışanı hakkında kamu davası açıldığını, imzaların çalışana ait olmadığının tespit edilmesinin paraların şirket çalışanı tarafından çekilme ihtimalini değiştirmediğini, şirket yetkilisinin imzasını başkasına taklit ettirerek ödeme talimatı yazdırmasının da imkan dahilinde olmadığı, davalı dışında hesap numarasını bilen başka bir kimsenin bulunmadığını, ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunun aleyhe delil olamayacağını, şirket çalışanına ödeme yapılırken talimatın telefonla teyidinin alınmadığını, bankanın objektif özen sorumluluğuna uymadığını, iddianın ispatında sadece şirketin ticari defter ve belgelerinin incelenmesi ile yetinilemeyeceğini, müvekkilinin ticari defter ve belgeleri zayi olduğundan tamamının sunulamadığını, sadece bir işlemin şirket muhasebe kayıtlarına geçmesi hesaptaki diğer paraların meşru olmayan yollarla çekilmediği anlamına gelmeyeceğini, tanık dinlenmeden çekildiği iddia edilen paraların banka kayıtlarındaki çıkışı ve ödeme vasıtası olarak kullanılan imzalı talimatlar üzerinde yeterli inceleme yapılmadığını, aynı şirket çalışanı hakkında müvekkili şirket yetkilisinin bilgisi olmadan imzasını taklit ederek cep telefonu alıp satmak suretiyle özel belgede sahtecilik suçundan açılan ceza davasında mahkumiyetine karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; banka hesabından sahte talimat ile yetkisiz kişiye ödeme yapılması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/908 Esas 2016/935 Karar sayılı dosyası, davacı banka hesap ekstreleri, para çekme dekontları, talimat yazı suretleri, davacının ticaret sicil kaydı, yargılama aşamasında bankacı, mali müşavir ve bankacı bilirkişi heyetinden alınan 06/10/2018 tarihli kök, 22/10/2019 tarihli ek bilirkişi raporu dosya içerisinde yer almaktadır.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi kök raporunda, eksik belgeler bildirilmiş, davacı şirketin 2012 yılı ticari defter ve kayıtları yerinde incelenmek suretiyle alınan ek raporda davacının şirket çalışanını zimmetine geçirdiği suçlamasında bulunduğu 16/08/2012 tarihli 600,00 TL’lik işlemi 21/08/2012 tarihinde muhasebe kayıtlarına intikal ettirdiği, davacı yevmiye defter kayıtlarında 10/09/2012 tarihinden itibaren bankalarla ilgili hiçbir açıklama kaydı bulunmadığından hangi banka hesaplarından hangi miktarlarda işlem yapıldığı hakkında tespit yapılması imkanı bulunmadığı, davacı muhasebe kayıtlarının bankacılık işlemleri açısından gerçek işlemleri yansıtmadığı yönünde kanaat bildirilmiştir.
Davacı şirketin dosya içerisinde yer alan ticaret sicil kayıtları ile davacının hesabından sahte imzalı talimatlar ile para çekildiği, 08/03/2012 – 06/11/2012 tarih aralığında ve dava tarihinde …’nın şirket yetkilisi olduğu sabittir.
Ankara 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/908 Esas 2016/935 Karar sayılı dosyasında, davacı şirket yetkilisi …’nın katılan, dava dışı şirket çalışanı …’ın sanık olduğu, şirketin kendisine tahsis ettiği kredi kartından şirket hesabından ödenmek üzere birçok kez kişisel alışverişler yaptığı, yetkilinin onay ve izni olmadığı halde şirket hesabından ödenmek üzere kendisine ve annesine bireysel emeklilik sigortası yaptırdığı, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullandığı iddiasıyla kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonunda talimatlardan bir kısmında katılanın imzasının bulunduğu, sanığın atılı suçu işlediğine ilişkin kesin bir delil bulunmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği, verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür.
Anılan ceza yargılaması sırasında grafolog bilirkişiden alınan 06/12/2014 tarihli raporda, 14 adet talimattan 16/10/2012, 31/07/2012, 06/07/2012, 15/08/2012, 02/11/2012 tarihli 5 adet talimattaki imzanın şirket yetkilisi müşteki eli ürünü olduğu, işbu davaya konu 9 tanesindeki talimattaki imzanın ise şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı tespit edilmiş, alınan 17/12/2014 tarihli raporda da, şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı tespit edilen işbu dava konusu 9 adet talimattaki imzanın şirket çalışanı olan …’ın eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Ceza yargılaması sırasında 10/11/2015 tarihli celsede katılan olan şirket yetkilisi … sanığın sekreteri olduğunu, banka hesabından şirket için kullanacağı parayı kendi hesabına aktararak özel ihtiyaçları için kullandığını, imzasını taklit ederek bu işlemleri yaptığını, örneğin, 100.000,00 TL bankadan çekilen paranın 2.000,00-3.000,00 TL’sini şahsi olarak kullandığını, toplam 130.000,00 TL zararı bulunduğunu, sanığın parayı ödemediğini beyan etmiştir.
Davacı yan davalı bankada bulunan hesabından sahte imzalı talimat sonucu şirket çalışanı tarafından bilgisi dışında para çekildiğini, bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmiş, davalı yan ise yapılan işlemde kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur. Mahkece yapılan yargılama sonunda yukarıda özetlenen gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının davalı bankada hesabı bulunduğu, davacının hesabından dava konusu 9 kalem işlemle toplam 22.090,00 TL para çekildiği, para çekilmesine ilişkin bankaya gönderilen talimatlarda davacı şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, davacının hesabından sahte imzalı talimatlar ile şirket çalışanına ödeme yapılması nedeniyle davacının zararının bulunup bulunmadığı, davacının yapılan işlemlere izin ve icazetinin olup olmadığı, yapılan işlemler nedeniyle zarara uğramış ise zarar miktarı, manevi zararın unsurlarının oluşup oluşmadığı, davacının davalıdan maddi ve manevi tazminat talep edip edemeyeceği hususlarından kaynaklanmaktadır.
Davacı vekilinin istinaf itirazları incelendiğinde; davacı yan aşamalarda bankaya gönderilen sahte imzalı talimatlar sonucu 9 kalem işlem ile hesaptan şirket çalışanına ödeme yapıldığını, bu nedenle maddi ve manevi zarara uğradığını iddia etmiştir.
İşbu dava tarihinden önce davacı şirket yetkilisi Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, dava konusu 9 kalem işlemin de içinde bulunduğu 14 adet işlemin yetkilinin imzasının bulunmadığı talimata istinaden şirket çalışanı tarafından yapıldığı iddiasıyla şikayette bulunmuştur. Ceza soruşturması sırasında 5 adet talimattaki imzanın davacı yetkilisine ait olduğu tespit edilmiştir. Şikayete konu 14 kalem ödemenin dava dışı şirket çalışanı …’a ödendiği taraflar arasında ihtilafsızdır. Yapılan ceza yargılaması sonunda davacı şirket çalışanı olup, davalı bankadan dava konusu para çekme işlemlerini gerçekleştiren … hakkında beraat kararı verilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan bilirkişi ek raporu ile dava konusu 16/08/2012 tarihli para çekme işlemine konu talimattaki imza davacı şirket yetkilisine ait değilse de anılan para çekme işleminin davacı şirket kayıtlarında yer aldığı tespit edilmiştir.
Davacı hesap ekstrelerinden ve ceza soruşturması sırasında toplanan deliller, alınan davacı şirket yetkilisinin beyanından şirket yetkilisinin sekreteri olan dava dışı …’ın davacının davalı banka hesaplarında şirket yetkilisinin rızasına binaen işlemler yaptığı anlaşılmıştır.
İşbu dava konusu 9 kalem işlem aralığında davacı şirket yetkilisi tarafından inkar edilmeyen, bir kısmı şirket yetkilisi tarafından da yapılan banka hesap işlemleri bulunmaktadır.
Öte yandan davacı şirket yetkilisi … ceza yargılamasındaki beyanında açıkça sekreteri olan dava dışı …’ın şirketin banka hesabından şirket için kullanacağı parayı kendi hesabına aktardığını, imzasını taklit ettiğini, 100.000,00 TL para çekmiş ise bunun 2.000,00-3.000,00 TL’sini şahsi olarak kullandığını belirtmiştir. Anılan beyandan talimatlardaki imza sahte ise de davacı şirket yetkilisinin sekreterinin şirket hesabından para çekme iş ve işlemlerinden haberdar olduğu, çekilen paranın sekreter tarafından şahsi olarak kullanması nedeniyle uyuşmazlık doğduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacının maddi zararının ispatlanamadığı, manevi tazminatın koşullarının oluşmadığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin maddi ve manevi tazminat davasının reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 80,70 TL istinaf karar harcın peşin alınan 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.