Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/639 E. 2022/408 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/639 Esas 2022/408 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/639
KARAR NO : 2022/408

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/12/2019
NUMARASI : 2016/20 Esas 2019/1273 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 08/01/2016
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/04/2022

Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette pay sahibi olduğunu, 09/10/2015 tarihinde yapılan 2012-2013-2014 yıllarına ilişkin genel kurul toplantısında bilgi alma ve inceleme imkanı olmadığından, bazı maddelerin görüşülmesine ve yönetim kurulunun ibrasına muhalefet ettiğini belirterek red oyu verdiğini, şirketin yaptığı usulsüzlüklerle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu, ancak bu kararların oyçokluğu ile kabul edildiğini, müvekkilinin hem toplantıda bulunmasından hem de muhalefet şerhini tutanağa geçirttiğinden dolayı TTK’nun 445’de yer alan genel kurul kararının iptali davasının şekil şartını yerine getirdiğini, gündemin 8. maddesi dışındaki tüm kararların dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesinden dolayı iptal edilmesi gerektiğini, dava konusu olaylara müvekkilinin pay oranının % 10’un altına düşürülmesi için özel çaba gösterildiği için muhalif kaldığını, müvekkilinin kanundan doğan bilgi alma hakkının engellendiğini, mali tabloların netleştirilmediğini ve bilançoların kendisine açıklanmadığını, bunun üzerine Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde bilgi alma ve inceleme hakkının kullanılabilmesi için izin talep edildiğini, müvekkilin inceleme hakkının kullanılmamasının bile tek başına kararların batıl olması için yeterli olduğunu, şirketin en önemli yatırımı olan … Otelin yılda 700.000 Euro kira geliri elde ettiğini, 5 yıldır alınan bu kiralarla ne yapıldığının belli olmadığını, şirketin kasasında bulunması gereken 11 milyon Euro’nun ne olduğu nereye harcandığının belli olmadığını, yargıya intikal etmiş 20’den fazla dava varken ve ayrıca usulsüzlükler konusunda dava açılmışken yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesinin kötü niyetli olduğunu, çoğunluğun müvekkilin menfaatini ihlal ederek ortaklığın menfaatini kendilerine paravan olarak kullandığını belirterek, davalı şirketin 09.10.2015 tarihinde icra olunan 2012-2013-2014 yılları Olağan Genel Kurulunda alınan ve gündemin 8. maddesi dışında kalan tüm kararların tedbiren yürütülmesinin geriye bırakılmasına ve iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının 24 yıl boyunca şirketin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak görev yaptığını, 2010 yılında yapılan genel kurulda diğer ortaklarca yönetime seçilmediği için bir şekilde ele geçirdiği senetlerle kendi şirketine karşı icra takipleri yaptığını ve şirketin gayrimenkullerine kaydi haciz uyguladığını, kendi şirketine karşı 20’ye yakın dava açtığını, bunun üzerine davacıya karşı menfi tespit davaları açıldığını, şirketin davacının yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu 24 yıl da dahil olmak üzere hiç kar payı dağıtmadığını, davacı paylarını devretmediğine göre şirketten tahsil etmeye çalıştığı 1 milyon doların ne alacağı olduğunun anlaşılamadığını, öz kardeşlerinin kendisinden bıkıp şirketten ayrılmalarının da kendisini frenleyemediğini, istisnasız tüm genel kurul kararlarına karşı dava açtığını, müvekkil şirketin geçmişte bir aile şirketi olmasına karşın, davacının kardeşlerinin şirketten ayrılmasından sonra yeni hissedarların şirketi geliştirmek ve büyütmek için sermaye artırımı kararı aldıklarını, davacının yeni hisse almamakta ve sermaye artırımına katılmamakta direndiğini, davacının genel kurul toplantısı esnasında toplantının ertelenmesine ilişkin taleplerde bulunduğunu, ancak hisse oranının % 10’un altında olması nedeniyle bu hakkının olmadığı kendisine hatırlatıldığında sözlerini tevil ederek defterleri inceleme talebinin bulunduğunu söylediğini, davacının iddia ettiğinin aksine bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edilmediğini, davacının paraların buharlaştığına ilişkin iddialarının mesnetsiz olduğunu, eğer buharlaşmadan söz edilecekse davacının müvekkil şirketten tahsil etmeye çalıştığı bir milyon dolarlık alacağının nasıl oluştuğunu ve davacının bu senetlerin tazmininden sonra tam sekiz yıl boyunca görev yapmasına rağmen, bunların şirket kayıtlarında niçin yer almadığını açıklaması gerektiğini, 09.10.2015 tarihinde yapılan genel kurulun usulüne uygun gerçekleştirilen çağrıyla yapıldığını ve tamamen usulüne uygun kararlar alındığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; itibar olunan bilirkişi raporu ışığında iptali istenen genel kurul kararları açısından yapılan değerlendirmede, 2012-2013-2014 yıllarına ait faaliyet sonuçlarının görüşülerek fınansal tabloların okunması ve müzakeresinin karara bağlandığı genel kurulun 4. Maddesinde kanuna, esas sözleşmeye aykırılık bulunmadığı, dürüstlüğe aykırılığın da davacı tarafından ispat edilemediği sonucuna varıldığı, aynı şekilde, yönetim kurulu üyelerinin şirketin 2012-2013-2014 yıllarının faaliyetlerinden dolayı ayrı ayrı ibra edilmelerine ilişkin gündemin 5. maddesi açısından da herhangi bir hukuka aykırılık tespit edilemediği, yönetim kurulu üyelerinin usulsüzlük yapmalarına karşın ibra edilemeyeceklerine ilişkin davacı iddiasının da ispat edilemediğini,
Gündemin 7. maddesi yönünden yapılan incelemede, anonim şirkette pay sahibi olanların temel amacının yılsonunda dağıtılacak kar payı olduğu düşünüldüğünde, genel kurul kararıyla yıllık karın tamamının yedek akçeye ayrılmak suretiyle hiç kar dağıtılmamasının 6102 sayılı TTK açısından yerinde olmadığı, zira kâr payı ile yedek akçeler arasında ilgi başlığını taşıyan TTK m. 523/2.maddesi kapsamında kar elde eden bir şirketin pay sahiplerine kar payı dağıtmaması için, bu durumun bütün pay sahiplerinin menfaatine olması ve şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülmesi halinde mümkün olacağı, özellikle yeni TTK’ya “bütün pay sahiplerinin menfaatine olması” ibaresinin eklenmiş olmasının doktrinde, pay sahiplerine birinci temettünün dağıtılmasının zorunlu olduğu şeklinde değerlendirildiği dikkate alınarak, genel kurulun karın dağıtılmaması yönündeki 7. maddesinin iptal şartlarının oluştuğundan davacının davasının kısmen kabulüne, 09/10/2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararlarda karın dağıtılmamasına yönelik gündemin 7 maddesinin kanuna aykırı olduğu anlaşılmakla iptaline, davacının fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, yeni bir bilirkişi incelemesi talep ettikleri halde mahkemece yeni bilirkişiden rapor alınmadan ve dosyada delil olarak dayandıkları dosyalar celp edilmeden ve değerlendirilmeden taleplerinin reddine karar verildiğini, davanın temelinin dürüstlük kuralına aykırılık olduğunu, çoğunluğun müvekkilinin menfaatini ihlal ederek ortaklığın menfaatini kendilerine paravan olarak kullanmak suretiyle kendi kişisel çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini, delil olarak belirtilen dava dosyalarının şirketin kötü niyetle yönetildiğini açıkça ortaya koyduğunu,
İlk derece mahkemesinin müvekkilinin iddianın araştırılması için olağanüstü genel kurul yapılması ve şirkete özel denetçi atanması kararını dahi ele almadığını, şirketin vergi kaçakçılığı yaptığı, kira kontratını vergi dairesine vermeden, iş yeri açılışı yapmadan fatura kestiğinin belgelendiğini, tüm bunlar ortada iken şirketin kötü niyetli olduğunu ispatlamak için ne yapılması gerekeceğini,
Şirketin İzmir Menderes’te aldığı taşınmazın bir kısmında tarla, bir başka yerde arsa dendiğini, bu araziye otel imarı olmadığını iddia ettiklerini, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davada bilirkişilerden birisinin aynı dosyada da bilirkişi olarak görev yaptığını, alınan taşınmazın tarla vasfında olduğunu, imar durumunun ortada olduğunu, taşınmaza otel yapılmasının imkansız olduğunu,
Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/589 Esas sayılı dosyasında açılan davada …’e 10/08/2009 tarihli kira kontratında 1.000.000 USD ödenmesi hususunun yer alması hususuna yönelik olarak şirket defterinin incelenmesi taleplerinin karşılanmadığını, bilirkişinin defteri incelediği halde bu iddia hakkında raporuna paranın ödenip ödenmediği ve şirket kasasında olması gereken 11.000.000,00 TL’nin nerede olduğunu raporunda yazmadığını,
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/609 Esas sayılı dosyasında mahkemece davanın kabul edildiğini, hisse satış senetlerini iptal ederek davalılar adına olan 10 payın şirket pay defterinden terkini ile muris … adına tesciline karar verildiğini, bu hususu belirtmelerine rağmen ilk derece mahkemesince değerlendirme yapılmadığını,
İlk derece mahkemesince Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin emsal içtihatları gereğince hüküm kurmaya elverişli rapor alınması gerekirken rapor alınmadığını, yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesince 7 no’lu gündemin iptali dışında talep ettikleri diğer gündem maddelerinin de iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda karın dağıtılmaması yönündeki gündemin 7. maddesinin kabul edilmesinin TTK’nun 523/2.maddesi hükmü dikkate alındığında kanuna aykırı – olduğu yönünde tespitin yer aldığını, rapora karşı itirazları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, davacının müvekkili şirkette 22.10.2010 tarihinde yapılan genel kurula kadar yönetim kurulu başkan yardımcılığı yaptığını, bu süreç boyunca şirketin kar ettiği dönemlerin hiçbirinde kar dağıtım yönünde talepte bulunmayan davacı yanın, yönetim kurulundaki görevinden ayrılması ve davalı şirket ile arasında davalaşmalar şeklinde devam eden huüsümet sonrasında ayni şartlarda gerçekleşen genel kurullarda kötü niyetli olarak kar dağıtımı talep etmeye başladığını, eldeki davada, davacının müvekkili şirket ile arasında başlayan husumet sonrasında yapılan genel kurul kararlarının iptaline yönelik bu dava açıldığını,
09/10/2015 tarihinde 2012-2013-2014 yılları olağan genel kurulunda şirket sermayesinin artırımına ilişkin yatırımda kullanılmak üzere kar payının dağıtılamaması yönünde karar alınmış olup davacınun iş bu hususu bu kez dava ettiğini, esasen kar payı dağıtılmaması yönünde alınan karar bu hali ile iyi niyet kurallarına aykırı olmadığını, 2018 yılı genel kurulunda 2015-2016-2017 yıllarına ait kar payı dağıtımı kararının da ayrıca alındığını, hal böyle iken; iyi niyet kurallarına aykırı bir durum söz konusu bulunmamak ile birlikte hükme dayanak alınan bilirkişi raporu yazık ki bu hususta Yargıtay uygulamasını da dikkate alarak yapılan bir tespitin asla içermediğini, bu hali ile eksiklik içeren bu raporu dayanak alarak hükümde esaslı hataya düşüldüğünü, iyi niyet kuralı çerçevesinde sermaye artırımı kararı ve sermaye artırımında kullanılan kar payının davacının da menfaatine uygun olup dolayısı ile genel kurulun 7. maddesinin iptal şartının oluşmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve ayrıca davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davalı 09/10/2015 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
03/12/2012 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin incelenmesinde, davalı …’nin yönetim kurulu üyelerinin ilk yönetim kurulu üyesi olarak …, …, …, … ve …’in seçildiği,
01/02/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin incelenmesinde, davalı …’nin yönetim kurulu üyelerinin ise …, …, …, … ve … olduğu,
06/03/2013 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinin incelenmesinde, davalı …’nin 26/02/2013 tarihli şirketin 2010 ve 2011 yılları arası olağan genel kurul toplantısında ana sözleşme değişikliği yapıldığı, yapılan değişiklikle şirketin işleri ve idaresinin genel kurul tarafından hissedarlar arasında seçilecek en az bir kişi tarafından yürütüleceği ve yönetim kurulu üyelerinin en çok 3 yıl için seçileceği yönünde düzenleme yapıldığı, düzenleme gereğince yönetim kurulu üyeliğine olarak …’in seçildiği, davaya konu genel kurulda da …’in ibrası yönünde karar verildiği görülmüştür.
Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/662 Esas 2019/151 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacısının … ve Müşterekleri, davalılarının … ve … olup, anonim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan kaynaklı tazminat davasında, mahkemece davanın reddine karar verildiği, kararın davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2019/686 Esas 2022/26 Karar sayılı karar sayılı ilamı ile davalıların 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait dava dışı anonim şirketteki yöneticiliklerinden kaynaklı sorumluluklarına ilişkin yapılan yargılamada davanın davacı … yönünden kısmen kabulü ile 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile …’ne ödenmesine karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, söz konusu dosyanın dava konusu olayla ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
İptali istenen 09/10/2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının;
1.maddesinde, genel kurul toplantı başkanlığının seçimi olduğu, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla toplantı başkanlığına …’ın, yazmanlığa ise …’un seçildiği,
2.maddesinde, toplantı tutanaklarının imzalanması hususu ve başkana yetki verilmesi olduğu, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği,
3.maddesinde, yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresinin görüşüldüğü, herhangi bir oylama yapılmadığı, davacının görüşlerini belirttiği,
4.maddesinde, 2012-2013-2014 yıllarına ait faaliyet sonuçlarının görüşülerek fınansal tabloların okunması ve müzakeresi olduğu, davacının oylama öncesi görüşünü belirttiği, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği,
5.maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin şirketin 2012-2013-2014 yıllarının faaliyetlerinden dolayı ayrı ayrı ibra edilmeleri olduğu, davacının oylama öncesi görüşünü belirttiği, yönetim kurulu üyelerinin kendi ibralarında oy kullanmadığı belirtilerek yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla yönetim kurulu üyelerinin ibralarına karar verildiği, davacının bu gündem maddesine ilişkin olarak ayrıca yargıya intikal eden durumlar olduğundan bu ibraya açıkça muhalefet ediyorum diyerek muhalefetini açıkça tutanağa yazdırdığı,
6.maddesinde, 2012 yılına ait denetçi raporunun okunması olduğu, davacının oylama öncesi görüşünü belirttiği, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği,
7.maddesinde, karın dağıtılmaması olduğu, davacının oylama öncesi görüşünü belirttiği, yapılan görüşmeden sonra teklifin oylamaya sunulduğu, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği,
9.maddesinde ise, iç yönergenin görüşülmesinin görüşüldüğü, davacının oylama öncesi görüşünü belirttiği, yapılan oylamada davacının ret oyu verdiği, oy çokluğuyla gündem maddesinin kabul edildiği, gündemin 10 ve sonuncu maddesi görüşülmesine geçildiği, taraflara dilekleri ve temennileri hakkında son diyeceklerinin sorulduğu, söz alan olmadığından gündemde görüşülecek husus kalmadığından olağan genel kuruluna son verilerek tutanağın tutulduğu görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 446.maddesinde iptal davası açabilecek kişiler belirtilmiş olup, bu kişiler; toplantı da hazır bulunup da, karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten veya toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir.
Doktrinde muhalefet şerhine ilişkin kıstasın katı uygulanmasının hak kaybına neden olduğuna ilişkin eleştiriler olmakla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin istikrarlı uygulaması oylamada aykırı oy vermenin yeterli olmadığı yönündedir. Yüksek Mahkeme mutlaka karardan sonra olmak üzere; ya madde altına ya da tutanak sonuna ya da tutanağa belirtilmek sureti ile yazılmış muhalefetin genel kurul tutanağına eklenmesi sureti ile yapılmasının iptal davası hakkının şartı olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 11 HD 08/10/2020 gün 2020/234-3955 e-k, 2020/287-3968 e-k, 2019/4635 2020/3447 e-k karar sayılı karar).
Davalı şirketin ortağı olan davacı tarafından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 445. ve 446. maddeleri gereğince genel kurul kararına karşı iptal davası açılmış olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 446. maddesinde şirket genel kurulunun kararlarına karşı iptal davası açabilecekler sayılmış olup, 446. maddenin (1)-a bendinde toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile birlikte somut olay incelendiğinde; davalı şirketin 09/10/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında alınan 8 no’lu gündem dışındaki diğer tüm kararlarının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğinden iptali talep edilmiştir.
Davalı şirketin 09/10/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında davacı yanca, gündemin 1,2,4,6,7 ve 9 no’lu gündem maddelerinin müzakeresine ilişkin oylamada söz konusu kararlara karşı ret oyu verdiği , 3 no’lu gündem maddesinde görüşünü belirttiği, bu madde ile ilgili herhangi bir oylama yapılmadığı, 5 no’lu gündem maddesinde ise şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibrasının görüşüldüğü, gündem maddesinin görüşülmesi esnasında davacının ibraya ilişkin görüşünü belirterek oylamada ret oyu verdiği ve oylama sonrasında da söz konusu sonuca muhalefet ettiğini tutanağa yazdırdığı dosya kapsamıyla sabittir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 446. maddesi gereğince toplantıya katılan ortakların karara ret oyu kullanarak söz konusu karara muhalif kalması ve bu hususta ayrıca zapta geçirilmesi gerektiğinden, oylama öncesi yapılan görüşmeler esnasında sunulan öneriye karşı olunduğunun belirtilmiş olması ve söz konusu karara karşı ret oyu kullanmasının alınan karara karşı muhalif olacağı anlamını taşımayacağından başka bir deyişle oylama öncesi peşin muhalefetin olması söz konusu olamayacağından iptal davası açan ortakların oylama sonrası ret oyu ve ayrıca toplantı tutanağına muhalefet şerhinin de yazdırması gerektiğinden ve somut dava konusu olayda ise 09/10/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında davacının 1,2,4,6,7 ve 9 no’lu alınan gündem maddelerine karşı ret oyu vermesine rağmen toplantı tutanağında herhangi bir muhalefet şerhi bulunmadığından ve davacının söz konusu kararlara muhalefet ettiğine ve muhalefet şerhinin tutanağa geçirilmediğine ilişkin iddiası da bulunmadığından kararların iptali isteminin bu nedenle reddi gerekmektedir. Bu nedenlerle davacının genel kurul kararının iptaline yönelik dava açabilmesi için ön şart olan davacı ortakların ilgili gündem maddelerinin oylamasında ret oyu verip ardından muhalefet şerhi yazdırmış olma şartına uyulmaması nedeniyle davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması yerinde olmadığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın 1,2,4,6,7 ve 9 no’lu gündem maddeleri yönünden reddine karar vermek gerekmiştir (Emsal mahiyette Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 08/12/2015 tarih 2014/18887 esas 2015/13122 karar sayılı ve 02/06/2014 tarih 2014/3504 esas 2014/10251 karar sayılı içtihatları).
Öte yandan, davacı yanca gündemin 3.maddesinde, yıllık faaliyet raporunun okunması ve müzakeresinin görüşüldüğü ve söz konusu gündem maddesinde herhangi bir oylama yapılmadığından bu gündem maddesinin iptaline yönelik açılan davada davacının hukuki yararı bulunmadığından bu talep yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da usul ve yasaya aykırıdır.
Diğer yandan, gündemin 5.maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin 2012-2013-2014 yıllarının faaliyetlerinden dolayı ibralarının görüşüldüğü, davacının gündem maddesine ret oyu verdiği ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırdığı, dosya kapsamına göre alınan bilirkişi raporunda belirtildiği ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere, yönetim kurulu üyelerinin usulsüzlük yaptığı iddia edilmiş ise de, bu iddianın somut bilgi belgelerle davacı yanca ispatlanamadığı, yönetim kurulu üyelerinin kanun ve ana sözleşmeye ve afaki iyi niyet kurallarına uygun şekilde oy çokluğuyla ibra edildiği, alınan kararda hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı anlaşılmakla bu gündem maddesi yönünden açılan davanın reddi kararı usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının iptal davası açma şartı yönünden ayrı ayrı kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermek gerekmiş ve taktiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının Kabulü ile
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2019 tarih ve 2016/20 Esas 2019/1273 Karar sayılı kararının HMK’nın 353(1)-b.2.maddesi gereğince farklı gerekçeyle KALDIRILMASINA,
2-Açılan davada 09/10/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında 3 no’lu gündem maddesi yönünden hukuki yarar bulunmamasından ötürü bu madde yönünden açılan davanın USULDEN REDDİNE,
3-Açılan davada 09/10/2015 tarihinde yapılan Olağan Genel Kurul Toplantısında 1,2,4,6,7 ve 9 no’lu gündem maddeleri yönünden ise davanın REDDİNE, –
4-Alınması gerekli 80,70 TL harçtan peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 51,50 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir yazılmasına,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı davada kendisini vekille temsil ettirmiş olup, reddedilen miktar üzerinden istinaf karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan avanstan artan kısmın karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
B)1-Davacı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
2-Davalı tarafından peşin yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 32,50 TL dosya gönderim gideri olmak üzere toplam 181,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi .06/04/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.