Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/628 E. 2022/346 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/628 Esas 2022/346 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/628
KARAR NO : 2022/346

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2019
NUMARASI : 2018/1080 Esas 2019/929 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/07/2018
KARAR TARİHİ : 17/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 08/05/2017 tarihli protokol çerçevesinde davalının, davacıya 170.000 TL borcunun olduğu konusunda mutabık kalındığını, davalının 15/11/2017 tarihinde bu borcun 120.000 TL’sini, 15/01/2018 tarihinde ise 50000 TL’sini ödemeyi kabul ettiğini, ancak borcun ödenmediğini, işbu protokolden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki protokolün … … Ltd. Şti’nin hisse devri sözleşmesi olduğunu, ancak şekil şartlarına uyulmadığını, sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğunu, devrin bu onayla geçerli olacağını, yapılan sözleşme sonucunda imzaların noterce onaylanmadığını, ortaklar genel kurulunun onayının alındığına dair bir bilginin davalıya verilmediğini, bu nedenle sözleşme niteliğindeki bu protokolün hiç bir bağlayıcılığının olmadığını, davacının, davalıdan hiç bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince iddia, savunma, protokol, yemin ve toplanan tüm delillere göre; taraflar arasında tartışmasız olan protokol gereği, davalının ödemediği tartışmasız olan 170.000 TL’nin tahsiline ilişkin başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle açılan davada taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalının protokol gereği ödemeyi üstlendiği 170.000 TL’nin taraflar arasındaki ticari ilişkisinden mi yoksa davalı savunmasında konu edildiği üzere davacının sahip olduğu şirket hissesini devretme taahhütü karşılığında mı olduğu böyle ise protokolün hisse devir yükümlülüğü ve davalı için ödeme yükümlülünü doğurup doğurmadığı, bağlı olarak davacının itirazın iptali talebinin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı, taraflar arasında tartışmasız olan protokol ile davalının, davacıya 170.000 TL ödemeyi üstlendiği, davalının savunma konusu yaptığı ödemenin davacıya ait şirket hissesini devretme taahhüdü karşılığı yapılacağı, hisse devir yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle ödeme yapılması yükümlülüğünün doğmadığı hususunun yazılı delille ispat edilemediği, davalı savunmasının ispatı yönünden teklif ettiği yemin davacı tarafça eda edilerek, dava konusu 170.000 TL’nin şirket hisse devri konusundaki anlaşmadan değil, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı borca ilişkin olduğu ifade edilmekle, davalının kabulünde olan protokol gereğince 170.000 TL ödemeyi üstlendiği, ödeme tarihlerinden takip tarihine kadar işleyen faize ilişkin talebin alınan bilirkişi raporları gereğince yerinde bulunduğu, davalının takibe itirazının haksız olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, davalının icra takip dosyasına vaki itirazının iptali ile alacak likit bulunmakla asıl alacağın %20’sine karşılık gelen 34.000 TL. icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 08/05/2017 tarihli protokolün … İnşaat Emlak San Tic.Ltd.Şti adlı şirkete ilişkin hisse devri sözleşmesine ilişkin olduğunu, ancak limited şirket hisse devri için TTK’nın 595. Maddesinde düzenlenen şekil şartına uyulmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, yapılan protokol nedeniyle davacı tarafın bir zarara uğramadığını, takibin ve davanın kötü niyetli açıldığını, ayrıca şirketin borç durumu işlevi ve mahiyeti konusunda müvekkiline gerçek dışı bilgiler verildiğini, 08/05/2017 tarihli protokolde davacı tarafından ikinci paragrafta ödemeler yapıldıktan sonra şirketin devredileceği yazılarak yapılan protokolün limited şirket hisse devrine yönelik bir sözleşme olduğunun açıklık kazandığını, davacının hiçbir zarara uğramadığı ve şirket devrini gerçekleştirmediği halde ve şekil şartlarına uygun bir sözleşme dahi yapmaksızın, basiretli bir iş adamına yakışır tavır sergilemediği halde müvekkilden ciddi meblağda alacağı olduğu talebinde bulunduğunu, taraflar arasında gerçekleşmiş bir ticaretin söz konusu olmadığını, müvekkilinin protokolden sonra bir araştırma yaptığını ve davacıya ait şirketin büyük meblağlarda borçlu olduğunu ve davacı tarafından dolandırılmak üzere olduğunu öğrendiğini, bu nedenle şirketin devrini almaktan vazgeçtiğini, zira halihazırda bu şirketin faal olmadığını, ayrıca davanın Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/670 E. Sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararı neticesinde Yerel Mahkemeye gönderildiği halde, yargılama giderleri ve vekalet ücreti konusunda görevsizlik kararını da dikkate alarak bir karar verilmediğini, davacının davaya konu borcun ticari bir ilişkiden kaynaklandığı iddiasına karşılık talep edildiği halde tarafların ticari defterlerinin incelenmediğini, ayrıca yemin teklifi ve ifasında kanunda belirtilen usul ve esaslara dikkat edilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı vekili davalı vekilinin istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava, taraflar arasında imzalanan 08.05.2017 tarihli protokolden doğan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı dava konusu protokolden doğan 170.000,00 TL alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine davalı tarafından haksız yapılan itirazın iptalini talep etmiş, davalı ise dayanak protokolün davacının dava dışı …ltd. Şti’deki payının devrine ilişkin düzenlenen bir protokol olduğunu, davacının hisselerini devretmemesi sebebiyle protokolde belirlenen meblağın ödenmediğini, kaldı ki limited şirket hisse devir sözleşmesinin TTK’nın 595. Maddesindeki şekil şartına uyulmadığından geçersiz olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Uyuşmazlık dava konusu ilamsız icra takibine dayanak protokolde belirlenen alacağın limited şirket hisse devir sözleşmesinden mi yoksa başka bir ticari ilişkiden kaynaklandığı, davalının söz konusu protokol sebebiyle borçlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Dosya kapsamında bir örneği bulunan ve taraflarca imzanın inkar edilmediği 08.05.2017 tarihli protokolde “…..’la yaptığımız ticari işler sebebiyle kendisine 170.000,00 TL … olarak borcum olduğu konusunda mutabık kalmış bulunuyoruz. Bu borcumun 120.000,00 TL’sini 15.11.2017 tarihinde, bakiye 50.000,00 TL sini 15.01.2018 tarihinde ödeyeceğimi beyan ve taahhüt ederim. Yukarıda bildirilen ödemeler yapıldıktan sonra … numaralı Eskişehir Ticaret sicilinde kayıtlı … İnşaat Emlak San. Ve Tic. Ltd. Şti’deki … payının tamamını …’e devredecektir” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Somut olayda taraflar arasındaki protokolün 1. paragrafında davalının davacı ile aralarındaki ticari işler sebebiyle davalının davacıya 170.000,00 TL borcu bulunduğu hususunda tarafların mutabık kalındığı belirlenmiş, 2. paragrafında ise bu borcun iki taksit halinde protokolde belirlenen vade ve miktarlarda ödenmesi kararlaştırılmış, son paragrafında ise davalı tarafından bu ödemeler yapıldıktan sonra dava dışı …Ltd. Şti’deki davacı … adına olan payların davalıya devri kararlaştırılmış olduğuna göre bir bütün olarak değerlendirildiğinde protokolün 1. Paragrafında belirtilen “ticari iş” kavramından” 3. paragrafta açıklanan …Ltd. Şti. Deki davacı … adına olan payların devrinin anlaşılması gerektiğinin kabulü gerekmiştir. Zira, aksinin kabulü TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına ve hakkaniyet ilkesine aykırı olacaktır. Bu durumda protokolde belirlenen alacağın davalı ile olan ticaret ilişkisinden doğduğunu, eş deyişle protokol içeriğinin aksini iddia eden davacı bu iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Dosya kapsamında davacı tarafından davalı ile aralarında protokol içeriğinde belirtilen limited şirket hisse devri ilişkisi dışında bir ticari ilişkinin varlığı kanıtlanmış değildir. İlk derece mahkemesince yanılgılı değerlendirme ile dava ve takip konusu protokolde belirtilen alacağın limited şirket hisse devri sözleşmesinden doğduğunu savunan davalıya savunmasını ispatla yükümlü olduğunun kabulü ile davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması üzerine 18.06.2019 tarihli celsede yeminini eda eden davacı … beyanında; “Davalı ile aramızda dava konusu olan 08/05/2017 tarihli protokol şirket hisse devri sözleşmesine ilişkin olmayıp, davalı ile aramızdaki ticaret ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Davalı bu ticaretten kaynaklı tarafıma 170.000 TL. borcu bulunmaktadır. Davalının iddialarını kabul etmiyorum” ifadde etmiş, bu behyanında da sebat etmiştir. Görüleceği üzere dava ve takip konusu protokolde belirlenen 170.000,00 TL alacağın protokolde belirtilen limited şirket hisse devri dışında başka bir ticaret ilişkisinden doğduğunu iddia eden davacı yeminli beyanında davalı ile ne tür bir ticari ilişkiden alacağın doğduğunu açıklamadığı gibi bu yönde başka bir delil de ibraz etmemiştir. Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesi hükmüne göre, esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemlerin yazılı şekilde yapılacağı ve tarafların imzalarının noterce onanacağı, düzenlenmiştir. TTK’nın 595. Maddesindeki emredici düzenleme gereği gerek limited şirket pay devrine ilişkin sözleşme gerekse pay devri vaadine ilişkin sözleşmelerin noter tarafından onaylanması aranmakta olup, bu şart geçerlilik koşuludur. Taraflar, şeklen geçersiz bu sözleşmeye dayalı olarak hak iddia edemeyeceklerdir. O halde açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar vermek gerektiği gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulüne karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulüne, duruşma açılmasına gerek görülmeksizin ilk derece mahkemesince verilen karar HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi gereği kaldırılarak davanın reddine dair davanın esası hakkında yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A)1- İstinafa başvuran davalı vekilinin istinaf sebeplerinin KABULÜNE,
2-Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 17.12.2019 tarihli ve 2018/1080 Esas-2019/929 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
B) 1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’nun karar tarihinde yürürlükte bulunan ilgili Tarifesi hükümleri gereği alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının başlangıçta peşin alınan 2.097,25 TL’den mahsubu ile fazla alınan 2.016,55 TL’nin kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılamada vekil ile temsil olunan davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1. maddesi gereği belirlenen 20.446,69 TL’nin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333. Maddesi gereği varsa kullanılmayan gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatıran tarafa iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davalı tarafından yatırılan 2.965,46 TL istinaf nispi karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru gideri, dosya gönderme ücreti 43,00 TL olmak üzere toplam 191,60 TL istinaf giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi .17/03/2022

Başkan – … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi – …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.