Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/625 E. 2022/1411 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/625 Esas 2022/1411 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/625
KARAR NO : 2022/1411

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/11/2019
NUMARASI : 2018/324 Esas 2019/822 Karar
DAVACI
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVA : TESPİT
DAVA TARİHİ : 02/04/2018
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2022

Taraflar arasındaki tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı şirket temsilcileri ve fer’i müdahil vekilince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %33,20 oranında pay sahibi olduğunu ve şirketin (A) ve (D) grubu imtiyazlı paylarının tamamının müvekkile ait olduğunu, ayrıca davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu, davalı şirketin esas sözleşmesinde, Yönetim Kurulu Başkanının (A) grubu pay sahipleri tarafından gösterilen adaylar arasından ve asgari olarak belirtilen koşulları sağlayan yönetim kurulu üyeleri arasından seçileceği ve Yönetim Kurulu Başkanı ve yönetim kurulu başkan yardımcısının müştereken alacakları karar ile yönetim kurulu kararlarını veto edebilecekleri, tek başlarına yönetim kurulu kararlarını veto etme haklarının olmadığının kararlaştırıldığını, müvekkili dışındaki dört yönetim kurulu üyesinin kendi istedikleri üyeyi Yönetim Kurulu Başkan vekili olarak seçmek için bir strateji oluşturarak hareket ettiklerini, şirket genel kurulunun 05/03/2018 tarihinde yapıldığını ve …, …, …, … ve … yönetim kurulu üyesi seçildiklerini, Genel Kurul toplantısından sonra yönetim kurulu toplantıya çağırlıdığını, toplantı gün ve gündemi yönetim kurulu üyelerine e-mail yolu ile gönderildiğini, 19 Mart 2018 tarihinde sabah saat 10.00’da davalı şirketin … OSB’de bulunan Yönetim Kampüsü’nde, Yönetim Kurulu görev dağılımı, temsil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesi, Yönetim Kurulu başarı primlerinin müzakeresi, olağanüstü genel kurul tarihinin ve gündeminin tespiti, … hisselerinin …’na devrinin değerlendirilmesi, Şubat 2018 Şirket performansının değerlendirilmesi, … bilgilendirme sunumu ve … hattı yatırımı sunumu gündemiyle (“08” no’lu karar konu olan) yönetim kurulu toplantısının yapıldığını, yönetim kurulu başkanı olarak davacının seçildiğini, başkan vekili olarak …’yı önerdiğini, ancak …’nın mazeret beyan ederek bu görevi kabul etmekten kaçındığını, diğer yönetim kurulu üyelerinin de …’nın başkan vekili olarak seçilmesinde red oyu kullandıklarını, yönetim kurulu başkan vekilinin seçilememesi üzerine aynı gün saat 17.00’de şirketin genel merkezinde ikinci bir toplantı düzenlenmesine karar verildiğini, bu toplantıda müvekkili tarafından …’ya ilave olarak …’in de yönetim kurulu başkan vekilliğine aday olarak gösterildiğini, her iki üyenin de mazeret göstererek görevi reddettiklerini, diğer üyelerin yine red oyu kullanmaları üzerine başkan vekilinin seçilemediğini, bu toplantıda temsil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesi, yönetim kurulu başarı primleri konularında bir karar alınamadığını, … hisselerinin …’na devri hakkında ise daha sonra ayrı bir karar alınmasının kabul edildiğini, daha sonra şirketin genel sekreteri … tarafından iki yönetim kurulu toplantısına ilişkin görüntü/ses kayıtları çözülüp metin haline getirilerek karar taslakları hazırlandığını ve yönetim kurulu üyelerine imzaya sunulduğunu, dört yönetim kurulu üyesinin de bu karar taslaklarını imzadan kaçındıklarını, bu dört üyenin sonradan müvekkiline haber vermeksizin ve müvekkili davet etmeksizin bir araya geldiklerini, işbu dava ile geçersizliğinin tespiti talep edilen “08” ve “09” nolu yönetim kurulu kararlarını bir başka yerde kaleme alıp imzaladıklarını ve bu kararlar ile kendi tercih ettikleri üyeyi (…) yönetim kurulu başkan vekili olarak seçtiklerini ve kendilerini davalı şirketi temsile mezun imza yetkilisi olarak belirlediklerini, ayrıca müvekkilinin sanki başlangıçta toplantıda hazır bulunmuş ancak sonradan toplantıyı terk etmiş gibi ifadeler içeren sahte gerçek dışı karar metinlerini kaleme alıp imzalamak suretiyle dava konusu “08” ve “09” nolu yönetim kurulu kararlarını aldıklarını, müvekkil …’nın toplantıyı terk ettiği iddiasının tamamen uydurma olduğunu, 19/03/2018 tarihinde saat 10.00 ve 17.00’de yapılan bu iki toplantı dışında, bu üyelerin kendi aralarında yaptıkları başka bir toplantıda alınmış davaya konu kararların batıl nitelikte olduğunu belirterek, davalı …’nin 19/03/2018 tarih ve “08” – “09” nolu Yönetim Kurulu kararlarının batıl/yok hükmünde olduklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacının davayı açmaktaki amacının kötü niyetle müvekkili şirkette tek adam yönetimi kurmak olduğunu, sırf kendi istediği kararlar alınmadığı için yönetim kurulunun karar almasının önüne geçtiğini ve davaya konu yönetim kurulu kararlarının alındığı yönetim kurulu toplantısını terk ettiğini, müvekkili şirketin esas sözleşmesinde “Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlmarda ona vekalet etmek üzere en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir.” maddelerinin yer aldığını, başkan ve başkan vekili seçiminin yönetim kurulunun görev ve yetkileri arasında olduğunu, 20 Mart 2018 tarihihnde bizzat davacının talimatı ile … 19 Mart 2018 tarihinde gerçekleştirilen yönetim kurulu toplantılarına ilişkin gerçekleri yansıtmayan iki karar taslağını davacıya imzalattıktan sonra yönetim kurulu üyelerine gönderdiğini ve söz konusu bu karar taslaklarını elden dolaştırarak imzalatma yöntemi ile imzalatmak istediğini, müvekkili şirketin yönetim kurulu üyelerinin davaya konu söz konusu kararları elden dolaştırma yoluyla almadıklarını, fiziki bi toplantıda aldıklarını, öte yandan davacının yararlandığı vasiyetnamenin henüz açılıp okunmadığını, bu nedenle davacının müvekkili şirket A grubu paylarını kullanamadığını, bu durumda davacıyı sırf A grubu pay sahibi olması sebebiyle yönetim kurulu başkanı seçen ve davacıya münferit imza yetkisi veren yönetim kurulunun verdiği kararın artık yönetim kurulunun iradesini yansıtmasıdığı sonucuna varıldığını, bu sebeple söz konusu kararlar hakkında zaten butlan karar verilmesi gerektiğini belirterek, dava konusu yönetim kurulu kararının butlanının tespitini istemiştir.
Feri Müdahil vekilleri beyan dilekçelerinde özetle; müvekkillerinin …’nin paylarının yaklaşık %66’sına sahip olduklarını, çoğunluk pay sahibi olduklarından öncelikle fer’i müdahil taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, esasa yönelik olarak ise, davaya konu kararın usule uygun şekilde Yönetim Kurulu toplantı ve karar yeter sayısı sağlanarak, toplantıya katılanların oybirliği ile alındığını ve tescil edildiğini, davacının toplantıyı terk etmiş olmasının bu kararın geçerliliğine hiçbir etkisinin bulunmadığını, davaya konu yönetim kurulu kararının butlanı tespit edilse ve bunun yerine yeni bir karar alınmasa dahi şirketin TTK’nun 370.maddesi uyarınca beş yönetim kurulu üyesinden ikisinin imzasıyla her zaman temsil ve ilzamının mümkün olduğunu, bu nedenle dava konusu nedeniyle şirkete kayyım atanmasını gerektirecek hiçbir sebebin bulunmadığını, kayyım talebinin tek sebebinin … yönetimini ele geçiremeyen davacının amacının hırsla şirkete, şirket hissedarlarına ve diğer Yönetim Kurulu üyelerine zarar vermek olduğunu belirterek davanın reddine, dava konusu yönetim kurulu kararının butlanının tespitine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davalı ve Fer’i müdahil vekillerinin 19/03/2018 tarihinde yapılan ve davaya konu Yönetim Kurulu toplantısını davacının terk ettiği ve diğer yönetim kurulu üyeleri tarafından usulüne uygun olarak ”08” ve ”09” numaralı Yönetim Kurulu kararlarının alındığını belirtmişlerse de, şirket genel sekreteri tarafından hazırlanan ve 19/03/2018 tarihinde yapılan toplantılarda davalı ve fer’i müdahil vekillerinin usulüne uygun olarak yapıldıklarını iddia ettikleri gündemlerle ilgili bir kararın alınmadığı ve bu hususun tanık beyanları ile de ortaya konulduğu, ayrıca tarafların davacının toplantıyı terk ettiği iddiasının da ispatlanamadığı anlaşılmakla 19/03/2018 tarihinde … dışında diğer yönetim kurulu üyelerince alınan kararlarla ilgili davacının davalı ve fer’i müdahil vekillerinin belirtiği toplantıda bulunmadığı, toplantıya davet edildiğine dair dosyaya delil de sunulmadığı görülmekle ve şirket ana sözleşmesinin 9. maddesine göre Yönetim Kurulu toplantılarının başkan veya başkan vekillerinden en az birisinin toplantıda bulunmasının gerektiği ancak davalı ve fer’i müdahilin yapıldığını beyan ettiği toplantıda davacının bulunmadığının sabit olduğu ve bu durumun TTK’nun 390/1. maddesine aykırı olduğu, ayrıca davacının toplantıya davet edildiğine dair bir delil de sunulmaması yanında TTK’nun 390/4 ve 392/7. maddelerine ilaveten yargıtay yerleşik içtihatlarına göre de bir karar alınmadığı anlaşılmakla davacının davasının kabulüne, davaya konu 19/03/2018 tarihli “08” ve “09” nolu yönetim kurulu kararlarının yokluk hükmünde olduklarının tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı şirket temsilcileri … ve … tarafından sunulan istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacı tarafından davada temsil edilen avukatın kötü niyetle azli nedeniyle şirketin vekaleten temsil edilemediğini, şirketin son yönetim kurulunun görev süresinin sona erdiğini, yeni yönetim kurulunun ise seçilemediğinden şirketin haklarının savunulması ve hak kaybına uğranılmaması açısından Yargıtay içtihatları da dikkate alınarak TTK’nın 370.maddesi kapsamında son yönetim kurulu üyelerin tarafından ikisi tarafından temsil edileceğinden iki yönetim kurulu üyesi olarak istinafa başvurulma zorunluluğu doğduğunu,
Mahkemece, dosya kapsamındaki delillerin hatalı ve eksik değerlendirilme suretiyle hüküm kurulduğunu, dinlenen tanıkların beyanlarından da anlaşılacağı üzere harici toplantı konusunda tanıkların bilgi ve görgülerinin olmadığını, bu nedenle ilk derece mahkemesince görüntü kayıtları dahi incelenmeksizin sanki harici bir toplantı yapılmış gibi karar verildiğini, ayrıca harici bir toplantı yapılmadığından bir davet yapılmasına da gerek olmadığını,
Yönetim kurulunun 8 ve 9 no’lu kararlarının sabah 10:00 ve öğleden sonra 17:00’da başlayan toplantılarda karma bir şekilde alındığından sabahki toplantıya katılan… ve …’nın toplantıların bütünü hakkında tanıkların etmelerinin mümkün olamayacağını, diğer iki tanık …’nün de toplantıların hiçbirisine katılmadığını, sadece toplantıya yönetim kurulu üyeleri dışındaki sekreter …’ın katıldığını, onun da davacının etkisinde kaldığını, toplantı tutanaklarını hatalı bir şekilde davacının yönlendirmesi ile tuttuğunu, bu nedenle tarafsız ve bağımsız bir tanık olamayacağını, davacının saat 17:00’da ki toplantıyı ilk kendisinin terk ettiği anlaşılmasına rağmen ilk derece mahkemesince bu konuda bir inceleme yaptırılmadan eksik ve hatalı bir karar verildiğini,
İlk derece mahkemesinin kanun ve şirket ana sözleşmesi hükümlerini yorumlarken de hataya düştüğünü, 19/03/2018 tarihli toplantıya tüm yönetim kurulu üyelerinin katıldığını, bu tarihe kadar yönetim kurulunda henüz bir başkan veya başkan vekili seçilemediğini, TTK’nın 390.maddesi ve ana sözleşme gereğince yönetim kurulunun karar alabilmesi için 5 kişilik yönetim kurulundan 4 üyenin hazır olmasının yeterli olduğunu, bu nedenle toplantıya yönetim kurulu başkanı ve başkan yardımcısının katılması gerektiğine ilişkin düzenlemenin uygulanmasının söz konusu olamayacağını, Bakanlıktan bu yönde de görüş alındığını,
8 ve 9 no’lu yönetim kurulu kararlarının şirket defterine yapıştırıldığını, ticaret sicil müdürlüğüne ibraz edilerek icra edildiğini, davacı dahil tüm yönetim kurulu üyelerinin bu kararlara istinaden imza sirkülerinin çıkartıldığını, imza sirküleri kapsamında şirketteki işlemlerin gerçekleştirildiğini, bu nedenle davacının bu iddiasının TMK’nın 2.maddesine aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Fer’i müdahiller vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davacının yokluğundan yeni bir yönetim kurulu toplantısı yapılarak karar alındığı yönündeki ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 19/03/2018 tarihinde saat 10:00’da ve 17:00’da davacının da katıldığı toplantılar haricinde başka bir yönetim kurulu toplantısı yapılmadığını, bu nedenle yeni bir davete de gerek bulunmadığını, davacının hayali olarak toplantı yapıldığı iddiasında bulunduğunu, bunu ispatlayamadığını, dosyaya sunulan kayıtlarda da başka bir toplantı yapıldığına ilişkin bir görüntü veya belgenin olmadığını, tanıklarında başka bir toplantı yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve görgülerinin olmadığını açıkça beyan ettiklerini,
Dava konusu kararların sahte bir toplantıda alınmış kararlar olmadığını, 19/03/2018 tarihli toplantıda 4 yönetim kurulu üyesi olarak önerdikleri ve toplantıda tartışılan hususlara ilişkin olarak 4 yönetim kurulu üyesinin iradesini ve oyunu yansıtan kararlar olduğunu, ilk derece mahkemesinin değerlendirmesinin hatalı olduğunu, alınan kararların gündem maddeleri ile uyuştuğunu, toplantılara ilişkin ses kayıtları ses kayıt dökümleri ve tanıkların beyanlarının esas alınması gerektiğini, mahkemenin gerekçeli kararında ses kayıtlarını hiç incelemediği için ses kayıtlarına yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, dosya kapsamına sunulan ses kayıt dökümlerinin ise birçok noktada hata ve eksiklikler içerdiğinden kabulünün mümkün olmayacağını, mahkemece ses kayıtlarının bilirkişi tarafından çözümlenmesi ve bu ses kayıtlarına ilişkin itirazları dikkate alınarak inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken bu yönde herhangi bir değerledirme yapılmadığını, ayrıca sabahki toplantıya tanıklardan… ve …’nın genel sekreter …’ın da katıldığını, öğlenden sonraki toplantıya ise sadece genel sekreter …’ın katıldığını, bu nedenle tanık beyanlarına itibar edilerek karar verilmesinin mümkün olmayacağını,
Her iki toplantıda da tüm bu yönetim kurulu üyelerinin hazır olduğunu, davacının saat 17:00’da ki toplantı sırasında toplantıdan çıktığını, bu hususun görüntü kayıtlarında sabit olmasına rağmen ilk derece mahkemesinin eksik inceleme ile hatalı sonuca vardığını, görüntü kayıtlarında davacının 17:19:58’de toplantı salonunu terk ettiğinin görüldüğünü, ancak ilk derece mahkemesince kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmadığından kendisi de bu kayıtlar dikkate alınmaksızın kararı tesis ettiğinden hatalı bir karar verildiğini, ses kayıtlarının da daha keza davacının talimatıyla davacının toplantı salonundan çıktığı anda sona erecek şekilde tutulduğunu, müvekkillerinin ise bu tutuma istinaden başkan vekiline dair kararı davacıya yazılı olarak iletilen ve toplantıda tartışılan kendi önerilerine uygun şekilde toplantıyı bitirdiklerini,
Genel sekreter …’ın tüm yönetim kurulu üyelerinin aralarında bir öncelik sıralaması yapmaksızın görüşlerini almak yerine davacının hazırladığı karar metinlerini emre vaki şekilde sadece imza almak için götürmek için adres bilgi sormakla yetindiğini ve ses kayıtlarına aykırı şekilde taslak çıktığını, müvekkillerinin gerçeğe aykırı taslağı imzalamak yerine toplantıda tartışılan hususları karar metni haline getirerek imzaladıklarını, bu kapsamda yönetim kurulu başkan vekilinin seçim sürecinin genel sekreter … tarafından aksettirildiği şekilde gerçekleştirildiğinin sabit olduğunu,
Ayrıca davacının şikayeti üzerine Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca 2018/20466 Soruşturma dosyasında toplantı tutanağının gerçeğe aykırı düzenlendiğine dair somut bir belge bulunmadığı gerekçesiyle müvekkilleri hakkında Kovuşturmaya Yer Olmadığına dair karar verildiğini,
Dava konusu yönetim kurulu kararlarının davacının da bilgisi dahilinde noterde tasdik edildiğini, deftere yapıştırıldığını, sicile ibraz edildiğini ve şirket tarafından icra edildiğini, hatta davacının da bu kararı kullanarak kendisine imza sirküleri çıkarttığını, buna rağmen bu kararların yok olduğu iddiasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiğini,
İlk derece mahkemesinin davacı bulmaksızın yönetim kurulu toplantısı yapılamayacağı ve karar alınamayacağı gerekçesinin de TTK’ya ve davalı şirketin ana sözleşmesine aykırı olduğunu, şirket ana sözleşmesinin 9.maddesinde yönetim kurulu toplantılarının başkan veya başkan vekillerinden en az birisinin toplantıda bulunması gerektiği belirtilmiş ise de 19/03/2018 tarihli yönetim kurulu toplantısına tüm yönetim kurulu üyelerinin katıldığını, toplantıda başkan ve başkan vekillerinin seçiminin görüşüldüğünü, bu nedenle 9.madde hükmü uygulanabilmesi için şirketin başkan ve başkan vekilinin seçilmiş olması gerekeceğini, bu nedenle mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu,
Davalı şirketin defterinin incelenmesi gerekirken mahkemece şirketin defter ve kayıtlarının incelenmediğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı şirketin ve fer’i müdahil vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; 19/03/2018 tarihinde davalı şirket yönetim kurulu tarafından alındığı iddia edilen ”08” ve ”09” kararların batıl ve/veya yok hükmünde olduklarının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Davalı şirketin 05/03/2018 tarihli Genel Kurul Toplantısı’nın 6.maddesi ile yönetim kurulu üyeliklerine 31/03/2019 tarihine kadar görev yapmak üzere …, …, …, … ve …’nın seçildiği,
Davalı şirketin 19/03/2018 tarihli gündeminin;
Yönetim kurulu görev dağılımı,
Yönetim kurulu temsil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesi,
Yönetim kurulu başarı primlerinin müzakeresi,
Olağanüstü genel kurul tarihinin ve gündemin tespiti,
… hisselerinin …’na devrinin değerlendirilmesi olduğu,
Eskişehir 1. Noterliğinden 20/03/2018 tarihinde onaylanan … no’lu davalı şirketin 19/03/2018 tarihli 8 no’lu yönetim kurulu kararıyla yönetim kurulunun görev dağılımının görüşüldüğü, 1 no’lu karar ile …’nın şirket ana sözleşmesine uygun şekilde oy birliği ile yönetim kurulu başkanlığına seçildiği, …’nın önerdiği başkan vekili adayının oylama sonucu kabul edilmemesi üzerine yönetim kurulu başkanının aday göstermeyerek toplantıyı terk etmesini takiben diğer yönetim kurulu üyelerinin …’ı önerdikleri, yapılan oylamada 4 yönetim kurulu üyesinin olumlu oyu ile yönetim kurulu başkan vekilliğine seçildiği, alınan kararda …’nın imzasının bulunmadığı,
Yönetim Kurulu’nun temsil ve ilzam yetkilerinin gündemin 2.maddesinde görüşüldüğü, alınan 2 no’lu karar ile 06/03/2017 tarihli 7 sayılı yönetim kurulu kararı uyarıca çıkarılan imza sirkülerinin iptal edilmesine karar verilerek yönetim kurulu başkanı …’nın şirketi hiçbir sınırlama olmaksızın münferit imzasıyla temsil ve ilzam edeceği, yönetim kurulu üyesi …, yönetim kurulu üyesi …’nın müşterek imza ile hiçbir kısıtlama olmaksızın şirketi temsil ve ilzam edeceği, yönetim kurulu üyesi … ve yönetim kurulu başkan vekili … ile birlikte müşterek imza ile ve yönetim kurulu üyesi …’in yönetim kurulu üyesi … ile birlikte müştereken imzalarıyla hiçbir sınırlama olmaksızın şirketi temsil ve ilzam edeceği yönünde karar alındığı, kararın ticaret sicilde ilan edilmesi yönünde karar alındığı,
Davalı şirketin 19/03/2018 tarihli yönetim kurulu toplantısının 9 no’lu kararında ise yönetim kurulu başarı primlerinin müzakere edildiği, yönetim kurulu üyeleri dışındaki aile dışındaki yönetim kurulu üyelerine başarı primi dağıtabileceğinin belirtildiği, olağanüstü genel kurul tarihinin gündemin tespiti isteminin oy çokluğuyla …’nın muhalefet şerhi beyan edilerek kayıtlara alındığı, …’nun hisselerinin …’na devrinin daha sonra ayrı bir karar alınmasına oy birliğiyle karar verildiği, … hattı ile ilgili olarak … hattı yatırımının onaylanmasına oy birliği ile karar verildiği, Şubat 2018 ayı şirket performansının değerlendirildiği ve bilgi alındığı, … hakkında bilgi alındığı, alınan kararda …’nın imzasının bulunmadığı,
Davacının imzasını taşıyan davalı şirketin 19/03/2018 tarihli 8 ve 9 no’lu yönetim kurulu kararlarında ise yönetim kurulu temsil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesine yönelik 2 no’lu gündem maddesinde bu konuda bir karar alınmadığının belirtildiği, diğer gündem maddelerine yönelik olarak ise kararların alındığının tutanak altına alındığı, söz konusu tutanakta sadece davacı …’nın imzasının bulunduğu görülmüştür.
Somut olaya gelince, davacı yanca, ortağı olduğu davalı şirketin 19/03/2018 tarihinde yapıldığı iddia edilen ”08” ve ”09” no’lu yönetim kurulu kararlarının batıl ve/veya yok hükmünde olduklarının tespiti istemine ilişkin işbu dava açılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın 390/1.maddesinde esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanacağı ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alacağı, bu kuralın yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanacağı, aynı Yasanın 390/4.maddesinde üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararlarının, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebileceği, aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olmasının bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartı olacağı, onayların aynı kâğıtta bulunmasın şart olmayıp; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesinin kararın geçerliliği için gerekli olacağı, aynı Yasanın 392/7.maddesinde ise; her yönetim kurulu üyesinin başkandan, yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebileceği düzenlenmiştir. Davalı şirketin esas sözleşmesinin 9.maddesinde ise, yönetim kurulu toplantılarında yönetim kurulu başkanı veya yönetim kurulu başkan vekilinden en az birisinin hazır bulunmasının şart olduğu yönünde düzenleme yapılmış olup, düzenlemeler ile birlikte somut olaya gelince, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin 19/03/2018 tarihinde gündem maddelerini görüşmek toplandığı, dosya içerisinde yer alan … Gıda Yönetim Kurulu Toplantısının sesli kayıt altına alındığı, ses kaydının örneğinin çıkartıldığı, ses kaydı ve dosya kapsamında dinlenen tanık anlatımlarına göre yönetim kurulu üyelerinin gündemin ilk beş maddesini görüştüğü, yönetim kurulunca başkan vekilinin seçilemediği, toplantının 12:55’de sona erdiği, ara vermeden sonra yönetim kurulunca yönetim kurulunun görev dağılımı, yönetim kurulunun temsil ve ilzam yetkilerinin belirlenmesi, yönetim kurulu başarı primlerinin müzakeresi, olağanüstü genel kurul tarihinin ve gündeminin tespiti ve … hisselerinin …’na devrinin değerlendirilmesine yönelik gündem maddelerinin görüşüldüğü, gündem maddelerine ilişkin görüşmelerinin 17:20 saati itibariyle toplantının bittiği ve herhangi bir karar alınamadığı, her ne kadar davacı dışındaki diğer yönetim kurulu üyeleri davacının 19/03/2018 tarihinde ara vermeden sonra yapılan toplantıyı davacının terk ettiğini ve diğer yönetim kurulu üyeleri tarafından toplantıya devam edilerek davaya konu “8” ve “9” no’lu yönetim kurulu kararlarının alındığı iddia edilmiş ise de, davalı yan ile fer’i müdahillerin bu iddiayı somut bilgi belgelerle ispatlayamadığı gibi, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanlarına göre toplantının sona erdiği, başkanın toplantı bitiminden sonra toplantı odasından ayrıldığının beyan edildiği, bu hale göre davalı şirketin 19/03/2018 tarihli yönetim kurulu toplantısında davaya konu “8” ve “9” no’lu yönetim kurulu kararlarının alındığı toplantıya davalı şirketin ana sözleşmesine göre yönetim kurulu toplantısında başkan veya başkan vekilinden en az birisinin toplantıda bulunması gerektiği halde davalı şirketin yönetim kurulu başkan vekilinin seçilemediği, başkanın ise toplantı bitiminden sonra toplantı odasından ayrıldığı, söz konusu karar alındığı iddia edilen dava konusu gündem maddelerinin görüşüldüğü toplantıda başkanın bulunmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesince açılan davanın kabulü ile davaya konu “08” ve “09” nolu yönetim kurulu kararlarının davalı şirketin ana sözleşmesinin 9.maddesine ve TTK’nun 390/1., 390/4. ve 392/7.maddelerine aykırı şekilde alınmasından ötürü 19/03/2018 tarihli “08” ve “09” nolu yönetim kurulu kararlarının yokluk hükmünde olduklarının tespitine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Davalı yanın, dava konusu yönetim kurulu kararlarının davacının da bilgisi dahilinde noterde tasdik edildiği, deftere yapıştırıldığı, sicile ibraz edildiği ve şirket tarafından icra edildiği, hatta davacının da bu kararı kullanarak kendisine imza sirküleri çıkarttığı, buna rağmen bu kararların yok olduğu iddiasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil ettiği iddia edilmiş ise de, dosya kapsamı ve dosyada dinlenen dava dışı şirketin finans kurulu başkanı ve icra kurulu üyesi olan …’nın beyanlarında da açıkça belirtildiği üzere davaya konu yönetim kurulu kararlarının notere tasdik için gönderilmesi işleminden davacının herhangi bir dahlinin bulunmadığı, diğer yönetim kurulu üyelerinin talimatları doğrultusunda şirket çalışanlarının notere gönderilmek suretiyle tasdik ettirilip imza sirkülerinin çıkartıldığı, davacının da bu kapsamda tescil işleminden yararlanması TMK’nun 2.maddesi kapsamında dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmeyeceğinden davalı yanın buna yönelik istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı şirket ve fer’i müdahiller vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı şirket ve fer’i müdahiller vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı şirketten alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Fer’i müdahillerden alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın fer’i müdahillerden alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davalı şirket ve fer’i müdahiller tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/11/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…
… … … …

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.