Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/60 E. 2022/232 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR


İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/10/2019
NUMARASI :….
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 17/06/2015
KARAR TARİHİ : 02/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/03/2022

Taraflar arasındaki tazminat istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davalı … hakkında açılan davanın usulden reddine, davalı … hakkında açılan davanın ise reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalıların hem kardeş hemde … ve … ve … … Şirketi’nin ortağı olduklarını, şirketin sürekli olarak davalılar tarafından yönetildiğini, müvekkilinin bu güne kadar diğer ortaklar tarafından dışlandığını ve her türlü hakkının ihlal edildiğini, şirket işlerine ve şirket ile ilgili alınan kararlara katılmasının engellendiğini, kar payı alamadığını, davalıların şirketi keyfi ve kendi çıkarları doğrultusunda hatalı işlem yapararak yönettiklerini, bir çok kararın altına müvekkilinin ve diğer ortak … ve … …’ın sahte imzalarını attıklarını, 08/04/2015 tarihli ve 61 nolu karar gereği, şirketin üretim faaliyetini sürdürdüğü fabrikanın satıldığını, karar altındaki imzaların sahte olduğunu, bu satış sonrasında şirketin önemli ölçüde zarara uğratıldığını, müvekkilinin haricen öğrendiğine göre şirketin gayrimenkulü usulsüz olarak satıldığı gibi, şirketin davalılara borçlandırıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, 01/01/2010 yılından beri şirket yöneticilerinin yaptıkları kayıt dışı ve hatalı işlemlerin tespiti ile şirketin uğratıldığı toplam zararın tespit edilerek şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak dava dışı … ve … ve … … Şirketi’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, şirkete ödeme yapılması yönündeki iş bu davanın ancak şirketi temsil yetkisine haiz temsilci tarafından veya bu konuda mahkemelerce temsil yetkisi verilen kişilerce açılabileceğini, davacı yanın temsil yetkisi bulunmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, müvekkillerinin uzun yıllardır şirkette çalışmasına karşın davacının bu güne kadar şirkette hiçbir çalışması ve emeği bulunmadığını, davacı yanca şirket ortağı olarak talep edilen bilgi ve belgelerin şirket merkezinde emrine amade olarak istediği zaman hazır edildiğini, müvekkili …’un şirketi temsil yetkisinin bulunmadığını, çalışmasıyla şirkete katkı verdiğini, müvekkili …’ın şirket müdürü olduğunu, müvekkillerinin keyfi ve kendi çıkarları doğrultusunda hatalı veya menfaat sağlayıcı işlem yapmadıklarını, fabrika binasının şirketin maddi ihtiyacı gereği 2008 yılında muris … …’ın sağlığında ve büyük hissedar olduğu dönemde rayiç bedel üzerinden satıldığını, tüm ödemenin şirket hesaplarına girdiğini, davacının ne çalışma ile nede maddi olarak şirkete hiçbir katkı sunmadığı gibi şirkete ait … plakalı aracı 2011 yılından bu yana bila bedel kullandığını, şirketten aylık 2.000,00 TL net ödeme aldığını, şirketçe davalı adına aylık net 500,00 TL Bireysel Emeklilik ödemesi yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dava dışı şirkette müdür, ticari temsilci, vekil vb. bir sıfatı bulunmayan davalı … hakkında açılan davanın taraf ehliyeti (Pasif Husumet) yokluğu nedeniyle usulden reddine, davalılar tarafından süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığından bu husus değerlendirilmemiş, davacı tarafın dava dilekçesinde araştırılmasını istediği hususların taşınmaz satışı dışında somutlaştırılamadığı, fabrika binasının yer aldığı taşınmazın satış bedelinin şirket kayıtlarına intikal ettirildiği, şirketin satıştan sonrada kiracı olarak taşınmazı kullanmaya devam ettiği, ortaklar cari hesabında bulunan fiktif işlemlere ilişkin gerçek durumun tespitinin güç olduğu, günümüzden satış işleminin gerçekleştiği tarihteki rayiç değer tespitinin sağlıklı olmayacağı, fabrika satış gelirinin şirket bünyesine aktarılması nedeniyle; brüt ve net işletme sermayelerinde yıllar itibariyle artış olduğu, bunun da şirketin mali yapısının kısa vadeli borçları ödemede daha sağlam bir yapıya kavuşmasını, varlıklarının nakde çevrilme kabiliyetinin artmasını sağladığı, şirket bünyesi dışında fon çıkışı olmadığı, davalı yönetici …’ın özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlarda ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal ettiğinin kanıtlanamadığı anlaşıldığından bu davalı yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davalı …’un … … ve … ve Ticarek Ltd. Şti.’nin yöneticisi olup şirketle aynı işi yapmakta ve şirketin borçlandırıldığı ortak olmasıyla da şirketi zarara uğrattığını, zarara uğratılan … ve … ve … Ltd. Şti. ürünlerini … markasıyla üretmekte olup, davalı … aralarında organik bağ olan ve … … ve Tic. Ltd. Şti’nin ürettiği malları pazarlayan bir şirket olduğunu, davalılardan … ile ilgili davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi kararının hatalı olduğunu,
Dava dosyasında şirkete ait fabrika satış bedelinin kayıtlarda değerinden 2.370.000-1.300.000= 1.070.000TL eksik gösterildiğinin dosyadaki bilirkişi incelemesiyle anlaşıldığını ve şirket geliri olarak düşük gösterilerek şirket yöneticileri lehine şirketin zarara uğratıldığını, fabrika satışına ilişkin alınan karar altındaki imzaların sahte olduğuna dair iddialarının incelenmediğini,
Fabrikada çalışan bütün çalışanların asgari ücretle çalışmasının hayatın olağan akışına aykırı nolup, çalışanlar ve SGK ile oluşacak uyuşmazlıklarda şirketin büyük zarar göreceğinin aşikar olduğunu, şirket çalışanlarına elden ödemeler yapıldığını, 50-60 işçinin çalıştığı bir işyerinin %0,7 oranındaki bir karla çalışmasının makul olmadığını, bu hususunda şirket kayıtlarının gerçeğe aykırı tutulup şirketin zarara uğratıldığını gösterdiğini,
Şirketin 2012 ve 2014 yılları haricindeki defterlerin kanuna aykırı tutulduğunu kapanış tasdikleri bulunmadığını, ayrıca 2012 yılı defter-i kebir açılış tasdiki bulunmadığını,
Mizandan anlaşılacağı üzere şirketin 01.01.2013-31.12.2013 tarihleri arasında … …’a 2.442.361 TL, … …’a 1.239.259 TL borçlandırıldığını, anılan meblağların esas itibariyle şirkete ödenmediğini, esas itibariyle şirketin parası olduğu ve davalıların şirket geliri dışında bir geliri olmadığı da düşünüldüğünde yapılan işlemlerin şirketin yasal defterlerine yansıtılmadığını bu tür işlemlerle ortaklara para aktarıldığını,
14.06.2019 tarihli bilirkişi raporunun 15. sayfasında karlılık analizi yapıldığını ve faaliyet karının %7 ile %15 arasında olduğunun belirtildiğini, oysaki bu oranın (2010 hariç) %0.7 ile %0.5 arasında olduğunu, yani şirketin reel olarak zarar ettiğini, esas itibariyle içi boşaltılan şirketin cüzi bir şekilde kar etmiş gibi gösterildiğini,
Tüm analizlerin mali tablolar üzerinden yapılıyor olmasının ancak mali tabloların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı üzerine herhangi bir tespit yapılmamasının yani bilançoda görülen varlıkların gerçekte olmayabilir veya borçlar göründüğünden daha fazla olabileceğini, bu hususun ancak envanter çalışması ile tespit edilebilekken böyle bir tespit yapılmadığını,
Bilirkişi raporlarında ortaklar hesabının kasa hesabı gibi kullanıldığı, çok sayıda hareket gördüğü ve hareketlerin çoğunun fiktif olduğu tespitlerinin yapıldığını, 331 Ortaklara Borçlar hesabının işlem hacminin yüksek olması ve yoğun olarak kullanılmasının, … Bakanlığı vergi inceleme elemanları tarafından kayıt dışı emaresi olarak dikkate alınmakta ve vergi inceleme raporlarında bu hususa özellikle temas edildiğnii,
Fabrika satış kararı altındaki imzaların sahte olması nedeniyle incelemesinin yaptırılmadığını,
Davalılara ait yatırımlar için … A.Ş’den davalıların yatırımları ve kaynakları ile banka hesaplarının girdi çıktılarıyla birlikte bankalar birliğinden istenmesi gerekirken bu taleplerinin karşılanmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; dava dışı … şirketin yöneticileri olan davalıların şirketi zararı uğrattıklarının tespiti ile belirlenecek olan miktarın davalılardan tahsili ile şirkete ödenmesi istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Ankara İli … İlçesi … Mahallesi … sayılı taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, 4.362,00 Metrekare yüz ölçümlü, … Fabrika nitelikli olarak tescil edildiği, … Sanayi ve … … Şirketi adına kayıtlı iken, 13/04/2010 tarihinde, şirket yetkilisi … tarafından, 1/2 şer hisseli olarak … ve … adına toplam 1.300.000,00 TL bedel ile devredildiği görülmüştür.
6102 sayılı TTK’nın 553/1.maddesinde; kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumlu olacakları,
6102 sayılı TTK’nın 555/1.maddesinde; şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibinin isteyebileceği, pay sahiplerinin tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecekleri,
6102 sayılı TTK’nın 557/1.maddesinde; birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her birinin, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zararın şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olacağı,
6102 sayılı TTK’nın 558/2.maddesinde; şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararının, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldıracağı, diğer pay sahiplerinin dava haklarının ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşeceği, düzenlemeleri yer almaktadır.
Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa aittir. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların da dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Bir başka deyişle, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğuracaktır. Şirket yöneticisi hakkında ortakların ve şirket alacaklılarının tazminat davası açma hakkını düzenleyen 6102 sayılı TTK’nın 555. maddesi gereğince; şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibinin isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilecektir.
İnşaat Mühendisi ve … Değerlendirme uzmanı bilirkişiden alınan raporda özetle; şirketin aktifinde yer alan Ankara ili, …. binasının bulunduğunu, taşınmazın değerlendirme tarihi olan 2010 yılı itibariyle yaklaşık 18 yaşında olduğunu, taşınmazın üzerindeki fabrika binası ile birlikte toplam değerinin 13/04/2010 tarihi itibariyle 2.370.000,00 TL olduğunu belirtmiştir.
Öğretim görevlisi Prof Dr. ….’tan oluşan heyetten alınan rapor ve ek raporda özetle; şirketin finansal tabloları ve mizanları üzerinde yapılan incelemede kayıt dışı bir unsur tespit edilemediği, şirketin aile şirketi olduğu, bu nedenle ortaklar hesabı şirketin kasa hesabı gibi kullanıldığı ve çok sayıda hareket görüldüğü, bu hareketlerin bir çoğunun fiktif hareket olduğu, şirketin aktifinde kayıtlı bulanan gayrimenkulün 13/04/2010 tarihinde 1.300.000,00 TL bedelle satılmış olduğunun görüldüğünü, satışın şirket muhasebe kayıtlarına 1.300.000,00 TL üzerinden işlendiğini, bunun sonucu 1.010.395,16 TL’lik değer atrış kazancı ortaya çıktığı, bu tutarın 252.598,79 TL’sinin 2010 yılı kârına ilave edildiği, 757.796,37 TL’sinin Özel Fonlar Hesabına alındığını, şirketin bu binada faaliyetine kira ödeyerek devam ettiğini, şirketin incelenen faaliyet dönemlerinde zarar etmediği, gayrimenkulün satış tarihi ile dava tarihi arasında 5 yıllık zamanaşımı süresinden fazla bir sürenin geçtiğini belirtmiştir.
Mali müşavir …’den alınan raporda özetle; her ne kadar dönemler kâr ile kapatılmış olsa dahi şirketin faaliyetinin kârlı olmadığı, ortaklara (davalılar) borçlar hesaplarının fiktif kayıtlar içerdiğini, 2010 yılında taşınmaz satışının, ertesi yıl ortaklarca şirkete 1.133.624,72 TL borç kaydı girilip aynı dönem içerisinde şirketten tahsil edildiğini, bu durumda taşınmazın satışının gerekliliği veya satış tutarının ortaklara borçlar hesabına kullanılıp kullanılmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
Raporlar arasındaki çelişki nedeniyle yeni oluşan bilirkişi Mali Müşavir … ve Öğretim Görevlisi …’dan oluşan heyetten alınan raporda özetle; yöneticilerin sorumluluklarına başvulurken uygulanması gereken zamanaşımı sürelerinin TTK’nın 644/1-a maddesinde yer verilen atıf gereğince, TTK’nın 560. maddesine göre belirlenmesi gerektiğini, sorumlu olanlara karşı tazminat istemi hakkının, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını, bununla birlikte, zarara sebebiyet veren fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına bu zamanaşımının uygulanacağını, TTK’nın 521. maddesi gereğince, basit yargılama usulüne tabi olan davada zamanaşımı def’i beyanına rastlanmadığından bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, davacı tarafın talebinin 01/01/2010 yılından beri şirket yöneticilerinin yaptıkları kayıt dışı ve hatalı işlemlerin tespiti ve şirketin uğradığı zararın tespiti şeklinde olduğu, takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacı tarafın iddiasında belirtilen şekilde, dava tarihinden önceki son 15 yılın tüm kayıtlarının incelenmesi ve bu şekilde bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, dava dışı şirkete ait fabrikanın 13/04/2010 tarihinde 1.300.000,00 TL bedelle satış işleminin gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, teknik bilirkişi tarafından satış tarihinde 2.370.000,00 TL olarak biçilen değerin esas alınması halinde şirketin 13/04/2010 tarihinde 1.070.000,00 TL zarara uğradığının kabulünün gerekeceğini, taleple bağlılık ilkesi gereği ise şuan için 10.000,00 TL’lik bir talep hakkının varlınığının gerektiğini, bunun yanı sıra taşınmaz satışından elde edilen 1.300.000,00 TL’lik gelirin şirket hesapları üzerindeki etkisi incelendiğinde, öz sermayenin ve net çalışma sermayesinin artış göstermesinin, elde edilen gelirin şirket bünyesinde kalması sebebiyle kaynak yarattığını, şirketin karlılık oranın sektör ortalamasıyla kıyaslandığında brüt kâr marjının yeterli olduğunu, net kâr marjının düşük olduğu, ancak bu durumun şirketin zarar ettiği şeklinde yorumlanamayacağını, ortaklar cari hesabında fiktif işlemlerin mevcut olduğu, gerçek durumun tespitinin güç olduğu belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; dava dışı … ve … ve … Ltd. Şti.’nin yöneticilerinin 6102 Sayılı TTK’nın 553 ve devamı maddeleri uyarınca dava dışı şirketi uğrattıkları iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkin olarak işbu dava açılmıştır.
Bilindiği üzere yönetim kurulu üyelerinin kanunda ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça hem şirkete, hem pay sahiplerine, hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumluluğu bulunmaktadır. Davacı yanca, davalılardan … hakkında 6102 Sayılı Yasa’nın 553.maddesi uyarınca dava dışı şirketi zarara uğrattığından bahisle dava açılmış ise de, davalı …’un dava dışı şirkette yönetim kurulu üyeliği/müdürlüğünün bulunmadığı, bu nedenle davalı …’un açılan davada taraf ehliyeti (pasif husumet) bulunmadığından davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacı yanın dava dilekçesinde dava dışı şirkete ait taşınmaz satışı dışındaki taleplerinin somutlaştıramadığından bu kısma yönelik talebinin reddi gerektiği, dava dışı şirketin fabrika binasının ve taşınmazın satışına yönelik istinaf başvurusuna gelince; dosya kapsamına uygun gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli … değerlendirme uzmanının raporuna göre dava dışı şirketin üzerinde bulunduğu taşınmazla birlikte fabrika binasının 13/04/2014 satış tarihi itibariyle 2.370.000,00 TL olarak tespit edildiği, üzerinde fabrika bulunan taşınmazın tapuda ise 1.300.000,00 TL’ye satıldığı, şirketin bu hale göre öğretim görevlisi … ve mali müşavir …’ten oluşan bilirkişi heyetinden alınan raporunda da belirtildiği üzere 1.070.000,00 TL zarara uğratıldığının tespit edildiği, bu hale göre dava dışı şirkete ait taşınmazın tapudaki satış bedeli olan 1.300.000,00 TL bedelinin gerçek satış bedelini yansıtmadığı, aradaki bedel farkı olan (taşınmazın bedeli olan 2.370.000,00 TL – 1.300.000,00 TL) 1.070.000,00 TL kadar şirketin zarara uğradığı anlaşıldığından davacının açılan davadaki talebinin de şimdilik 10.000,00 TL olduğundan taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000,00 TL’nin dava dışı şirketin yöneticisi ve taşınmazı tapuda devreden davalı …’dan tahsili gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan, açılan davada, dava dışı … ve … ve … Ltd. Şti.’nin yönetcisinin verdiği zararın tespiti ve tazmini yönünde dava açılmıştır. Yöneticinin sorumluluğuna dayalı açılan işbu dava, ticari nitelikte olup, meydana gelen zarardan da zarar sorumlusu olan davalı yöneticilerden herhangi bir ihbar ve ihtara gerek olmaksızın zararın meydana geldiği tarihten itibaren avans faizi istenebilir. İlk derece mahkemesince, dava dışı … ve … ve … Ltd. Şti.’nin oluşan 1.070.000,00 TL zararın oluştuğu, davacı yanın tapudaki satış tarihinden itibaren bu bedelin avans faizi ile birlikte tahsili talep hakkı bulunmasına rağmen dava dilekçesinde şimdilik 10.000,00 TL’nin davalılardan ticari faizi ile birlikte müştereken müteselsilen tahsili ile dava dışı şirkete verilmesini talep etmiş olmakla, Dairemizce hüküm altına alınan 10.000,00 TL’nin bu nedenle dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine yönelik hüküm kurulmuştur (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17/01/2013 tarih ve 2012/4330 esas 2013/962 karar sayılı emsal içtihatı).
Tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalı … yönünden KABULÜ ile,
Ankara 14. Asliye … Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih ve2015/1192 Esas 2019/746 Karar sayılı kararının davalı … yönünden HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
B)1-Davalı … hakkında açılan davanın Pasif Husumet yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Davalı … hakkında açılan davanın KABULÜNE,
10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli 683,10 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,32 TL harcın davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafça yatırılan 27,70 başvurma harcı ile 170,78 TL peşin harcın davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça yapılan posta, davetiye, keşif, talimat, bilirkişi giderleri olmak üzere toplam 4.377,85‬ TL yargılama giderinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Diğer davalı … yönünden yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davanın kabul edilen kısmı yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre takdir ve tayin olunan 2.750,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
9-Taraflarca yatırılan gider avansından dosyada kalan kısmın talep halinde yatırana iadesine,
B)1-Davacı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 44,40 TL harcın talep halinde davacı iadesine,
2-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 50,30 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 171,60 TL’nin davalı …’dan alınarak davacı verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/03/2022

..sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.