Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/585 E. 2023/1111 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/585 Esas 2023/1111 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/585
KARAR NO : 2023/1111

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/11/2019
NUMARASI : 2016/581 Esas 2019/939 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 20/06/2016
KARAR TARİHİ : 12/09/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/09/2023

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemizce duruşma açılmak suretiyle dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 Esas sayılı dosyasının diğer borçlusu olarak görülen …’in çekmek istediği Ticari Krediye kefil olmak amacıyla birlikte 18/06/2015 tarihinde davalı banka şubesi olan … Şubesine gittiklerini, şubede Ticari Kredi ile ilgili evrakların hazırlandığını, bu sırada davalı banka çalışanı olan … tarafından kredi tanımlanması için şart olan senet talep ettiğini ve takibe konu senedin imzaladığını, fakat müvekkilinin imzaladığı senette keşide tarihi ve miktarı- vade tarihi gibi kısımların tamamen boş durumda olduğunu, daha sonra banka tarafından istenilen ek evraklar ve rehin sebebiyle kredinin onaylanmadığını ve kredi kullandırılmadığını, kredi dosyasının kapatıldığını, müvekkilin her hangi bir limit belirten sözleşmeye imza atmasının söz konusu olmadığını, takibe konu senedin daha önce ticari kredi için verilen ve tüm bilgilerinin boş olduğu bir senet olduğunu, müvekkilinin … plakalı aracın 40.000,00 TL bedelle 24/06/2016 tarihinde diğer borçlu …’e sattığını, bu satım için … tarafından yine davalı bankadan araç kredisi kullanıldığını, müvekkilin 2. el araç satışındaki uygulama olarak bankayı aradığını ve araç kredisinin onaylanıp onaylanmadığını sorduğunu, bankanın araç kredisinin onaylandığı bilgisini aldıktan sonra aracı noterde 24/06/2015 tarihinde devrettiğini, sonradan öğrendiği ve müvekkilinin bu duruma düşmesini sağlayan olayların tamda burada başladığını, … ile …’in organize bir biçimde araç kredisi kullanımını onaylattığını ve araç bedeli olan 40.000,00 TL banka tarafından müvekkilin banka hesabına 26/06/2015 tarihinde … plakalı araç satış bedeli açıklamasıyla aktarıldığını, kredi tutarının aktarıldığı tarihinden bir önce 25/06/2015 tarihinde … tarafından borçlusu olduğu …’in aracı üzerine rehin konması sağlandığını, olayların gelişimi düşünüldüğünde bu husus bankadan saklanarak … ile … tarafından ayarlanarak krediye onay verdirildiğini, bankadan yazılı olarak kredi onay sürecinde 25/06/2015 tarihli rehinle ilgili bilgilerinin olup olmadığı ve iç yazışmalara ilişkin belgelerin istenilmesini talep ettiklerini, açıklanan tüm bu nedenlerle öncelikle teminatsız veya teminatlı Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 Esas sayılı dosyasının durdurulması için tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin takibe konu senede ve icra takibine ilişkin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, haciz baskısı ile ödemek zorunda kaldığı 34.706,27 TL’nin ödeme tarihinden itibaren faizi ile istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, dava dışı borçlu … ile müvekkili banka arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davacı …’ın ise müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak ticari krediyi imzaladığını, taraflar arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesinin 2.maddesine dayanılarak 29/06/2015 tanzim ve 01/06/2016 vade tarihli 54.000,00-TL’lik bono, kredinin geri dönüşünde kullanılmak üzere borçlular tarafından imzalanarak bankaya verildiğini, borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12187 takip sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, davacı tarafın söz konusu senedin bedelsiz ve hükümsüz olduğu ve bu nedenle borçlu bulunmadığı gerekçesiyle bu davanın açıldığını, icra takibine konu olan senedin kesinlikle teminat senedi olmadığını, bu senedin borçlular tarafından müvekkiline kredinin geri dönüşümünde kullanılmak üzere ve borcunu ödemek amacı ile verilen bir senet olduğunu, zaten dava dilekçesinde de davacı tarafından imzası inkar edilmediğini, takip dayanağı bonoyla ilgili teminat borusu olduğuna yönelik de bir itiraz bulunmadığını, davacı tarafın borca ya da imzaya da itiraz etmediğini, davacının kambiyo takibinin bedelsiz olduğuna yönelik iddialarının haksız olduğunu, bu yöndeki iddiaların reddine karar verilmesini, davacı tarafın dava dışı boçlu ile olan ticari ilişkilerini müvekkili bankaya karşı ileri süremeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; TTK’nun 702/2.maddesindeki “aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmü gereğince, aval veren davacı şekle ait noksanlık dışında borçlu bulunmadığı yönünde herhangi bir itirazda bulunamayacağından davanın reddine, icra takibinin tedbir yolu ile durdurulmasına karar verilmediğinden, davacının, tazminata mahkum edilmesi yönündeki davalı isteminin İİK’nun 72. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesinin kararının gerekçesinin yalnızca bilirkişi raporlarının örneğinden ibaret olduğunu, müvekkilinin 18/06/2015 tarihinde …’in çekmek istediği ticari krediye kefil olmak amacıyla banka şubesine gittiğini, banka çalışanı tarafından kredi tanımlanması için şart olduğu gerekçesiyle senet talep edildiğini ve takibe konu senedin imzalandığını, müvekkilinin imzaladığı senette keşide tarihi, miktarı ve vade kısımlarının tamamen boş olduğunu, ancak banka tarafından rehin sebebiyle kredinin onaylanmadığını, müvekkilinin herhangi bir limit belirten sözleşmeye imza atmadığını, kendisine ait … plakalı aracını 24/06/2015 tarihinde 40.000,00 TL bedelle diğer borçlu …’e sattığını, …’in davalı bankadan araç kredisi kullandığını, araç kredisinin onaylandığı bilgisinin müvekkili tarafından öğrenilmesi üzerine 24/06/2015 tarihinde aracın devrinin verildiğini, 40.000,00 TL bedelin banka tarafından 26/06/2015 tarihinde müvekkili hesabına aktarıldığını, ancak banka tarafından kullanılan bu kredi nedeniyle araç üzerine rehin konulmadığını ve davaya konu senedin kurtarıcı olarak kullanıldığını, müvekkilinin 29/06/2015 tarihinde kesinlikle banka şubesine gitmediğini, daha önce imzalanan boş senedin doldurulduğunu, sözleşmedeki kefalet kısmında yazılan 18/06/2015 tarihinin müvekkilince yazıldığını ancak 500.000,00 TL’nin müvekkilinin eli ürünü olmadığını, ayrıca imzalanan bu sözleşmeler nedeniyle kredi kullandırılmadığını, bu sözleşmedeki yazının müvekkilinin eli ürünü olmadığının kriminal raporu ile tespit edildiğini, takibe konu senedin hangi sözleşmeye istinaden alındığını, takibe konu senedin … tarafından ilk kullanılan daha sonra kullanılmak istenen onayı alınamayan ve kapanan ticari kredi nedeniyle mi, yoksa müvekkilinin aracını sattığı taşıt kredisi nedeniyle mi olduğunu bankaca ispatlanamadığını, kaldı ki müvekkilinin kendi aracını satan birinin 3 gün sonra gidip sattığı araca kefil olması ve bunun bankaca kabul edilmesinin de olanağı bulunmadığını, bu nedenle davaya konu senedin herhangi bir geçerliliği bulunmadığından açılan davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Üsküdar 6. Noterliğinin 16/03/2016 tarih ve 23019 yevmiye nolu ihtarnamesinin incelenmesinde; keşidecisinin … A.Ş., muhataplarının davacı … ile dava dışı … olduğu, 15/03/2016 tarihi itibariyle toplam 38.573,72 TL alacak ile kredili mevduattan doğan 5.343,67 TL’nin tebliğden itibaren 24 saat içinde ödenmesinin ihtar edildiği,
Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının davalı … A.Ş., borçlularının davacı … ile dava dışı … olduğu, takip dayanağının 29/06/2015 tanzim ve 01/06/2016 vade tarihli 54.000,00-TL bedelli bono olduğu,
Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12188 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklısının davalı … A.Ş., borçlusunun borçlusu … olduğu, 55.000,00 TL asıl alacak üzerinden takip yapıldığı, 11/04/2022 tarihi itibariyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla yapılan aynı Müdürlüğün 2016/12187 Esas sayılı dosyasında 04/04/2022 tarihinde en son tahsil harcı ödemek suretiyle dosyanın kapatıldığı belirtilerek alacaklı bankanın tek alacağı olduğu dikkate alınarak takibe konu … plakalı araç üzerindeki şerhlerin kaldırılmasını ve dosyanın kapatılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Jandarma Genel Komutanlığı Merkez Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği’nden alınan 07/02/2018 tarihli rapor özetle; 29/06/2015 tarihli sözleşmedeki yazıların genel şekli, ortak harf ve rakamların tersimi, kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden farklılıklar olduğunu, inceleme konusu genel kredi sözleşmeleri, 3, 68 ve 69 numaralı sayfalar üzerinde bulunan söz konusu yazı ve imzaların …’ın eli ürünü olmadığının belirtildiği,
Bankacı bilirkişi …’dan alınan raporda özetle; ödemeler düşülmek sureti ile dava tarihi 20/06/2016 tarihi itibari ile 17.652,89-TL anapara, 15,23-TL faizi toplam 17.668,13-TL borcunun bulunduğunu,
Bankacı bilirkişiler … ve …’tan alınan raporda özetle; davalı banka ile dava dışı … arasında 18/06/2015 tarihli 500.000,00 TL limitli ve 29/06/2015 tarihli 10.000 gram altın limitli iki ayrı sözleşme imzalandığını, davacı …’ın her iki sözleşmede müteselsil kefil göründüğünü, davalı bankanın dava dışı …’e kredi kullandırıldığını, davaya konu senetten ötürü Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, takibin dayanağının davaya konu bono olduğunu, davacının da takibin dayanağı olan bonoda aval sıfatını taşıdığını, bononun takip tarihi itibariyle şekle ait yasanın öngördüğü zorunlu unsurları taşıdığını, bu dava dosyası kapsamında bononun teminat senedi olduğuna ilişkin yazılı delil bulunmadığını ve halen davalı bankanın takipten ötürü dava tarihi itibariyle 22.079,65 TL asıl alacak, 19,33 TL faiz olmak üzere 22.098,97 TL alacaklı olduğunun belirtilmiştir.
Dairemizce bankacı bilirkişi …’dan alınan ek raporda özetle; dava dışı … ile banka arasında imzalanan 26/06/2015 tarihinde 40.000,00 TL taksitli taşıt kredisi kullandırıldığını, ayrıca 23/04/2015 tarihli kredi kart ve pos tahsisi gereğince 23/06/2015 tarihinde 5.000,00 TL’lik taksitli kredi kullandırıldığını, kullanılan kredilerin ödenmemesi üzerine bankaca İstanbul Üsküdar 6. Noterliğinden çekilen ihtarname ile hesabın kat edildiğini, Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12187 esas sayılı takip dosyasının takip tarihi itibariyle davalısı asıl borçlu …’in kullanılan krediden ötürü 44.401,60 TL asıl alacak, 2.030,86 TL faiz, 101,54 TL BSMV olmak üzere toplam 46.534,00 TL alacaklı olduğunu, davacının takip dosyasına 14/06/2016 tarihinde 10.000,00 TL, 22/06/2016 tarihinde de 22.500,00 TL yatırdığını, davalı banka tarafından takip dosyasında ki alacağın takip tarihi itibariyle 54.000,00 TL asıl alacak, 124,27 TL işlemiş faiz, 351,60 TL ihtar masrafı ve vekalet ücreti olmak üzere 54.475,87 TL talep edildiği belirtilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 18/01/2012 tarih 2011/19-622, 2012/9 esas karar sayılı emsal içtihadında; “Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır.
Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir.
Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitine yöneliktir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır. Dayanılan hukuki ilişkinin gerçekten mevcut olmadığı icra takibine maruz kalmadan önce ileri sürülebileceği gibi, icra takibinden sonrada ileri sürülebilir. Borçlunun icra takibinden önce veya sonra menfi tespit davası açabilmesi için borçlu olmadığının tespitinde hukuki yararının bulunması şarttır. Buna rağmen, borçlunun, alacaklının harekete geçmesini beklemeden borçlu olmadığının tespitinde korunmaya değer bir yararı bulunabilir. Bu tür bir yararının bulunması halinde borçlu, borçlu olmadığının tespiti için dava açabilir. Bunun dışında, icra takibi taraflar arasındaki maddi ilişkiyi tespit edecek nitelikte olmadığından, alacaklının takibe girişmesinden sonra, hatta takip kesinleştikten sonra da borçlunun, borçlu olmadığının tespitini mahkemeden istemesi mümkündür. Borçlu, belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi iptal edilir ve borcu ödemekten kurtulur.
Ancak, borçlu borcunu icra dairesine ödedikten sonra, artık menfi tespit davası açamaz. Bu halde, borçlunun sırf borçlu olmadığının tespitinde, hukuki bir yararı yoktur. Bundan sonra, ödediği paranın geri alınması için bir dava açması söz konusu olur ki, bu da istirdat davasıdır (Hakan Pencanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflas Hukuku, s.156- 164).
Menfi tespit davası, normal bir hukuk davası gibi açılır. Borçlu, itirazın kaldırılması sırasında tetkik merciinde (m. 68-68a) ileri sürüp ispat edemediği itiraz ve def’ilerini, menfi tespit davasında yeniden ileri sürebilir; çünkü itirazın kaldırılması kararı, menfi tespit davasında kesin hüküm teşkil etmez.
Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulu’nun 17.03.2010 gün ve 2010/19-123 E. 2010/154 K; 07.12.2011 gün ve 2011/13-576 E. 2011/747 K sayılı kararında da vurgulandığı” belirtilmiştir.
Somut olaya gelince, davacı yanca Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12187 Esas sayılı takip dosyasının dayanağı olan kambiyo senedinden ötürü borçlu bulunmadığının tespitine yönelik olarak işbu menfi tespit davası açılmıştır.
Davalı banka ile dava dışı … arasında 18/06/2015 tarihinde 500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, sözleşme kapsamında dava dışı …’e kredi ve kredili mevduat hesabı kullandırıldığı, kullandırılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın davalı banka tarafından İstanbul Üsküdar Noterliğinin 16/03/2016 tarih ve 23019 yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek toplam 38.573,72 TL’nin 24 saat içinde ödenmesinin talep edildiği, borcun ödenmemesi üzerine davalı banka tarafından tahsilde tekerrür olmamak koşuluyla Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12187 Esas sayılı dosyası ve 2016/12188 Esas sayılı dosyaları üzerinden alacağın tahsiline yönelik olarak takip yapıldığı, dava konusu olan Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 Esas sayılı dosyasının dayanağının 29/06/2015 düzenleme, 01/06/2016 vade tarihli, 54.000,00 TL bedelli bono vasfını haiz senedin davacı tarafından avalist sıfatıyla imzalandığı ve senedin dosya içerisindeki delillerden ve özellikle davalı banka tarafından 24/03/2017 tarihli yazıdan da anlaşılacağı üzere dava konusu senedin davalı banka ile dava dışı …’in imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinin geri ödemesi kapsamında alındığı, davacı yanca takip dosyasına 14/06/2016 tarihinde 10.000,00 TL, 22/06/2016 tarihinde ise 22.500,00 TL yatırıldığı dosya kapsamıyla sabittir.
Dava konusu bono vasfındaki senet davalı banka ile dava dışı …’in imzalamış olduğu genel kredi sözleşmesinin teminatı kapsamında alınmış olmakla genel kredi sözleşmesi kapsamında dava dışı …’in kullandığı ve ödemediği kredinin takip tarihi itibariyle varsa borcunun tespiti gerekmekte olup, Dairemizce bankacılık alanında uzman bilirkişiden alınan ek rapora göre takip tarihi itibariyle davalı bankanın dava dışı …’ten genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl alacak ve fer’ileri olmak üzere toplam 46.534,00 TL talep ve dava hakkı bulunmasına rağmen genel kredi sözleşmesinin teminatı olan bono vasfındaki senetten ötürü takip tarihi itibariyle Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2016/12187 esas sayılı dosyasında toplam 54.475,87 TL talep edildiği, bu hale göre dava ve takibe konu senetten ötürü davacının davalı bankaya (54.475,87 – 46.534,00=) 7.941,87 TL borçlu bulunmadığı ve davacıdan 7.941,87 TL fazla tahsilat yapıldığı anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur (Emsal mahiyette Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 21/05/2019 tarih ve 2017/4756 Esas 2019/3354 Karar sayılı ilamı).
Öte yandan, İİK’nun 72.maddesi uyarınca tazminata hükmedilebilmesi için takibin durdurulması yönünde karar verilmesi gerekmekte olup, mahkemece bu yönde herhangi bir karar verilmediği gibi yapılan takipten ötürü davalı bankanın haksız ve kötü niyetli olduğu da davacı yanca ispatlanamadığından taraf vekillerinin tazminat taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile,
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/11/2019 gün ve 2016/581 Esas 2019/939 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜ ile,
Davacının Ankara 2. İcra Müdürlüğü’nün 2016/12187 Esas sayılı takip dosyasındaki 54.475,87 TL alacağın 7.941,87 TL’lik kısmından davacının davalıya BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
3-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
4- 7.941,87 TL’nin 22/06/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Taraf vekillerinin tazminat taleplerinin ayrı ayrı REDDİNE,
6-Alınması gereken 542,51-TL maktu harcın, peşin alınan 930,32-TL harçtan mahsubu ile bakiye 387,81‬-TL harcın karar kesinleştiğinde, istek halinde yatırana iadesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL başvurma harcı ile 542,51 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 7.941,87 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
9-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 9.200,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yargılama aşamasında yapılan bilirkişi, posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 5.209,70 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesap edilen 759,51 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

11-Kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
C)1-İstinafa başvuran davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
2-İstinafa başvuran davalı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru gideri ve 32,50 TL dosya gönderme ücreti posta ve bilirkişi gideri 1.133,50 olmak üzere toplam 1.314,60 TL istinaf giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesap edilen 191,65 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında birden fazla duruşma açıldığından yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 11.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nın 361. maddesi uyarınca uyuşmazlık konusu miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.
12/09/2023

Başkan- Üye – Üye Zabıt Katibi

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.