Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/55 E. 2022/185 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR


İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2019
NUMARASI …
KARAR TARİHİ : 23/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022

Taraflar arasındaki şirket ortaklık payı alacağının tespiti ve tahsili istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı davacı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2015 yılında kurulan davalı şirketin üç ortağından biri olan davacının şirketteki hissenin %5, …’nun hissenin %90, kalan %5’lik hisseninde diğer ortak …’e ait olduğunu, davalı şirketin galvanizli aydınlatma direkleri satışı yaptığını, Mart ayında ortaklara kar payının dağıtımının yapılması gerekirken, ortaklar kurulu toplantısının yapılmadığını, davacı tarafından yapılan çağrıların sonuçsuz kaldığını, davalı şirketin 2016 yılına ait karının tespit edilmesi ve davacı ortağa ait olan kısmının davalı şirketten ticari avans faizi ile birlikte, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdiki 500,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, 2016 yılında şirketin net karının 130.631,21 TL olduğu, 2016 yılına ait bilonçonun 14/04/2017 tarihinde onaylandığı ve söz konusu onay alınmadan ve şirketin net karı belirlenmeden, kar payının dağıtımın yapılmasının mümkün olmadığını, davacı tarafından şirket müdürüne toplantı yapılmasına ilişkin herhangi bir çağrı yapılmadığını, ortağın kar payı alacağının ortaklar kurulunun kar dağıtma kararıyla muacceliyet kazanağını, davacı tarafın kar payı alacağı muacceliyet kazanılmadan bu davanın açıldığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın, davalı şirkete ait ana sözleşmesinin Karın Dağıtımı başlıklı 11.maddesi ve Yedek Akçe başlıklı 12. Maddeleri gereğince, genel kanuni yedek akçe ile bu sözleşme hükümlerine göre ayrılması gereken miktar net dönem karından ayrılmadıkça pay sahiplerine kar payı dağıtılamayacağının belirtildiği, davalı şirketin 2016 döneminde net satışlarının 11.951,737,20 TL olup, satışların maliyeti ve sair giderlerin tenzili ile dönem sonunda net karının 130.631,21 TL olduğu, TTK’nın 608. madde hükümlerine göre, kar payı dağıtımına ancak, kanun ve şirket sözleşmesi uyarınca ayrılması gereken kanuni yedek akçelerle şirket sözleşmesinde öngörülerek yedek akçelerin ayrıldığı takdirde karar verilebileceği, genel kurulun kar payı dağıtılması noktasında bir kararı olmadan davacı ortak lehine muaccel bir alacak hakkının doğmadığı, 2015 yılında kurulan bir şirketin uzun süreden beri isteğe bağlı olarak kar payı dağıtmadığının henüz 2016 yılı için iddia etmenin doğru olamayacağı, 2016 yılı bilançosunun 14/04/2017 tarihinde onaylandığı, bu davanın 18/04/2017 tarihinde açıldığı anlaşılmakla; davalı şirketin henüz ne karar vereceğinin bilinemeyeceği, mevcut davada; genel kurulda karın dağıtılmasına ilişkin bir karar alınmadığı, davacının açtığı bu davanın, kar dağıtmama kararına karlı bir iptal davası olmayıp, karın tespiti ile , hissesine düşen miktarın kendisine verilmesi talepli bir eda davası olduğu, üst üste genel kurullardan karar alınamamasının durumunun da olmadığı, henüz davacı ortak lehine muaccel bir alacak hakkının doğmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesi kararının gerekçesinde şirket ortaklar kurulunun kar payı dağıtma konusunda karar almadıklarının vurgulandığını, daha önceki dilekçelerinde de bahsettikleri gibi ortaklar kurulunun kar payı dağıtımına yönelik bir karar almasının mümkün olmadığı durumlarda kar payının tespiti ve tahsili davasının açılabileceğini kabul eden Yargıtay Kararlarının mevut olduğunu, müvekkilinin, davalı şirkette % 5 hisseye sahip olup, şirket sermeyesinin en az yarısından bir fazla hisseye sahip ortağının bu kar payı dağıtma toplantısını yapmaya hakkı olduğundan müvekkilinin % 5’lik hissesi ile hiçbir zaman kar payı dağıtılması yönünde ne toplantı yapılmasını isteyebileceğini, ne de kar payının dağıtılması konusunda karar alınmasını sağlayabileceğini, dolayısı ile kar payının ne kadar olduğunu öğrenme ve kar payının tahsili imkanına da hiçbir zaman sahip olamayacağını, müvekkilinin durumunda olan ve hissesi kar payı dağıtılması toplantısını yapamayacak ortaklar yönünden Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2002/13209 E. 2003/5053 K. Sayılı ilamında da belirtildiği üzere “ortaklar kurulu blançoya göre ortaya çıkmış bir karı dağıtmaktan keyfi bir şekilde kaçınamaz ve şirketçe haklı bir nedene dayanmayan kar dağıtmama uygulaması ortaklar tarafından dava edilebilir. Yerel mahkemece şirketin faaliyet gösterdiği sektörün genel gelişimi, bu sektördeki diğer şirketlerin kar oranı ve kar dağıtma uygulamaları v.b. Gibi konularla ilgili olarak bilirkişi incelemesi yapılması ve bu doğrultuda karar verilmesi”nin belirtildiğini, Yargıtay kararındaki durumla, müvekkilinin şirketteki durumu aynı olup, müvekkilinin hiçbir zaman kar payı dağıtılmasını isteyemeceğini ve tahsil imkanına da sahip olamayacağını,
İlk derece mahkemesi kararının hüküm bölümünde davalı taraf lehine hükmedilen 2.725,00-TL vekalet ücreti miktarının tamamen kanuna aykırı olduğunu, eldeki davanın değerinin 500,00-TL olup, A.A.Ü.T.’ne göre bir davada hükmedilecek olan avukatlık ücretinin o davanın değerini geçemeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının vekalet ücreti yönünden de kaldırılması gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; davalı şirketin 2016 yılı faaliyet dönemi kapsamında net karının tespiti ve davacıya ait kar payının tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Öğretim görevlisi, makine mühendisi ve mali müşavir bilirkişiden oluşan heyetten alınan raporda özetle; davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, defter ve kayıtların birbirini teyit ettiği, şirketin 31/12/2016 tarihli bilançosuna göre aktif toplamının 3.368.973,09 TL, pasifinin ise 3.128.602,81 TL’lik kısa vadeli borçların tenzili ile öz varlığının 240.370,28 TL olarak şirket sermayesinin tamamen korunduğunu, şirketin 2015 yılında kurulduğunu, 2015 yılı net karının 9.739,07 TL, 2016 dönem net karının ise 130.631,21 TL olduğunu, beyannamenin 14/04/2017 tarihinde onaylandığını, onaylanan beyannameye göre dönem sonu net karının 130.631,21 TL göründüğünü, şirketin Ankara 37. Noterliğinde 11/12/2015 tarihinde onaylanan Ana Sözleşmesinin 11.maddesinde, karın dağıtımının, 12.maddesinde ise, yedek akçe ile ilgili düzenleme yapıldığını, yapılan düzenlemeye göre net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılacağını, kalan miktarın genel kurul kararıyla pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılacağını, genel kanuni yedek akçe ayrılmadıkça net dönem karından pay sahiplerine kar dağıtılamayacağını, 2016 yılı bilançosunun 14/04/2017 tarihinde onaylandığını, davanın ise, 18/04/2017 tarihinde açıldığı gözetildiğinde ve genel kurulda alınmış bir kararda bulunmadığından davacının davalı şirketten kar payına ilişkin bir alacak hakkının bulunmadığı belirtilmiştir.
Davacı 2016 yılına ait kâr payı dağıtılmadığından, dağıtılmayan kâr payının tespiti ile tahsilini talep etmiş, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bilindiği üzere limited şirketlerde karın dağıtımına ilişkin esasların 6102 sayılı TTK’nın 608 (eski 6762 sayılı TTK’nın 533) ve devamı maddelerinde düzenlendiği, TTK’nın 608. maddesi hükmüne göre, ortaklık sözleşmesinde aksine kural bulunmadıkça, ortakların, sermaye koyma borçlarını yerine getirdikleri oranda, yıllık bilançoda gösterilen safi kârdan pay alacakları, bir sermaye ortaklığı sayılan limited ortaklıkta, çıkarılan ticari bilançoya göre saptanan kâr dağıtılabileceği, kârın dağıtılması için çıkarılması gereken ortaklık bilançosunun, TTK’nın 616( Eski TTK 539) maddesi hükmüne göre, ortaklar kurulunun kararı ile kesinleşeceği, buna göre, kârın dağıtımına ortaklar kurulunun karar verebileceği, mahkemece, ortaklar kurulunun yerine geçilerek, kâr dağıtımına karar verilemeyeceği, kâr dağıtımına ilişkin kararları almak yetkisinin ortaklar kuruluna ait olup, bu yetkinin başka bir organa devredilemeyeceği gibi ortaklar kurulunun, kâr dağıtımı için bir karar vermedikçe şirket ortağının dava açarak kendisine ait kârı isteyemeyeceği, bu kuralın buyurucu nitelikte olduğu, sözleşmeye aksine bir hüküm konulamayacağı açıktır.
Açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davacı ortak 2016 yılına ait kar payının dağıtılmadığından bahisle dağıtılmayan kar payının tespiti ve tahsiline yönelik işbu davayı açılmıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda belirtildiği ve Dairemizin de kabulünde olduğu üzere; davacının davalı şirkette %5 payının bulunduğu, davalı şirketin 2015 yılı Aralık ayında kurulduğu, davacının talep ettiği kar payının 2016 yılına ait olup, davalı şirket tarafından 2016 yılı bilançosunun davanın açılmasından 4 gün önce 14/04/2017 tarihinde onaylandığı, davanın ise 18/04/2017 tarihinde açıldığı, davalı şirketin Ankara 37. Noterliğinin 11/12/2015 tarih ve 33657 yevmiye no’lu ana sözleşmesinin 11.maddesinde, net dönem karından her yıl %5 genel kanuni yedek akçe ayrılacağı, kalan miktarın ise genel kurul kararıyla pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılacağı, 12.maddesinde ise, genel kanuni yedek akçe ayrılmadıkça net dönem karının dağıtılamayacağı düzenlenmiştir. Davalı şirketin kurulduğu tarihten itibaren dava tarihine kadar kâr payının dağıtımına ilişkin alınmış herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığı gibi davacı tarafından diğer ortaklara kar payı ödendiği yönünde bir iddia ileri sürülmediği ayrıca davacı ortağın davalı şirketin ortaklar kurulu gündemine kar payının dağıtılması yönünde herhangi bir çağrı veya başvurunun yapılmadığı veya yapıldığına ilişkin bilgi belgenin de dosyaya kazandırılmadığı anlaşılmaktadır. Bu hale göre limited şirketlerde şirketin kar elde etmiş olması, kendiliğinden limited şirket ortağının kar payı talep etme yetkisi vermeyecek olup, şirket ortaklarına kar payı dağıtılabilmesi için öncelikle ortaklara kar payı dağıtılması yönünde ortaklar kurulunca bir karar alınması gerekmektedir. Somut olayda ise, davalı şirketin genel kurulunca kar payının dağıtımına ilişkin alınmış herhangi bir karar bulunmadığı, davalı şirketin kurulduğu tarih ile davacı yanca talep edilen kar payı alacağı isteminin arasında geçen süreninde uzun bir süre sayılmasınında söz konusu olamayacağından davanın reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur (Emsal Mahiyette Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27/11/2018 tarih ve 2016/14687 esas 2018/7407 karar sayılı ve aynı Dairenin 24/12/2015 tarih ve 2015/902 esas 2015/13883 karar sayılı içtihatları).
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/02/2022

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.