Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/489 E. 2022/324 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ….

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

…..

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

…..
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/10/2019
NUMARASI :……

DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 28/07/2016
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2022

Taraflar arasındaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ……… … şubesinden kredi kullandığını, davalı tarafın kredide müşterek borçlu ve mütesesil kefil olduğunu, … … … …. tarafından kullandırılan kredi alacağının temlik sözleşmesi ile …’ye, …’den de müvekkiline devir ve temlik edildiğini, kullandırılan kredi ile ilgili borçlulara Ankara 12. Noterliğinin 30/05/1997 tarih ve 10597 numarası ile ihtarname keşide edildiğini ancak borcun ödenmediğini, borçlular aleyhine Ankara 10. İcra Müdürlüğünün 2016/9088 sayılı dosyasında ilamsız icra takibi yapıldığını, davalı tarafın itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haklı nedenlere dayanmadığını belirterek Ankara 10. İcra Müdürlüğnüün 2016/9088 sayılı dosyasında yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, alacağın zamanaşımına uğradığını, takibe konu genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve temliknamelerin hiç birinde imzasının bulunmadığını, ödeme emrinde alacaklı olarak ismi geçen şirketle herhangi bir bağının ve ilişkisinin bulunmadığını, icra dosyasındaki borç miktarını ve ferilerini kabul etmediğini, borcunun bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; tüm dosya kapsamı ve bilirkişi ek raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9088 Esas sayılı dosyasına davalı-borçlu tarafından yapılan itirazın 16.099,22-TL asıl alacak, 381,70-TL işlemiş faiz, 19,08-TL BSMV olmak üzere toplam 16.500,00-TL yönünden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %27,50 oranında faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının inkar tazminatı talebinin kabulü ile 16.099,22-TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece Mahkemesinin kararındaki davalı kefilin takip tarihi itibarıyla sorumlu olacağı yönündeki tespitin yersiz ve mesnetsiz olduğunu,
Hesap kat ihtarının davalı/kefilin “…” adresine gönderildiğini, dava dilekçesi ekinde bulunan Genel Kredi Sözleşmelerinde de davalının adresi “…” adresi olduğunu, İİK’nun 68/b.maddesinde temerrüt olgusunu düzenlediğini, Ankara 12 Noterliği 30.05.1997 tarih ve ….. yevmiye numaralı ihtarnameye tebliğ (Edilmeme) şerhinin düşüldüğü 31.05.1997 tarihinde temerrüt olgusunun gerçekleştiğini,
Bir an için temerrüt olgusunun gerçekleşmediği kabul edilse dahi bu tarihe kadar işleyecek akdi faiz oranına hükmedilmediğinden ilk derece mahkemesi kararının bu yönden de kaldırılması gerektiğini,
Bilirkişi raporunun 207.002,62-TL işlemiş faiz alacağının olduğunun belirtildiğini, rapora bu yönde itiraz edilmiş ise de her halükarda temerrüt olgusu gerçekleşmese bile (İtirazlarımız baki kalmak kaydıyla) akdi faize hükmedilmesi gerekeceğini, yerleşik içtihatların da bu yönde olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İcra takip dosyasına sundukları itiraz dilekçesiyle zaman aşımı def’inde bulunduklarını, yargılama sırasında da zaman aşımı def’ine yönelik itirazlarının dikkate alınmadığını, takibe ve davaya konu kredi sözleşmesinin imza tarihinin (Sözleşmenin Kuruluş Tarihi) 27.05.1997 tarihi olup, yasanın öngördüğü 10 yılık zamanaşımı süresinin 27.05.2007 tarihinde dolduğunu,
Mahkeme kararında, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %27,50 temerrüt faiz işletilmesine karar verilmiş ise de bu hususun hatalı olduğunu, davalı …’nin takip tarihi olan 13.06.2013 tarihinde temerrüte düşmediğini, icra takibine ilişkin tebligat müvekkiline 21.06.2016 tarihinde yapıldığını, temerrüt tarihinin icra takibinin yapıldığı 13.06.2013 tarihi değil, tebligatın yapıldığı 21.06.2016 tarihi olduğunu, asıl alacağa uygulanacak %27,50 temerrüt faizinin başlangıç tarihinin takip tarihi olan 13.06.2013 değil, icra takibine esas ödeme emrinin tebliğ edildiği 21.06.2016 tarihi olduğunu, müvekkili davalı …’nin iyi niyetli olup, davalı aleyhine hükmedilen %20 icra inkar tazminatınında kaldırılması gerektiğini,
Her ne kadarda dava ve takip konusu alacak “FON ALACAĞI” olarak nitelendirilerek zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğundan bahisle zaman aşımı itirazları dikkate alınmamış ise de, bu nitelendirme olmadığını,
Faiz uygulanmasına ilişkin bilirkişi raporuna 01.07.2019 tarihli dilekçelerinde, faiz oranlarının sabit olmayıp, zaman içerisinde değişkenlik gösterdiğini, bu nedenle faiz hesaplamasında bilirkişi raporunda belirtilen tahsil tarihine kadar %27,50 faizin değil, yıllara göre değişen faiz oranlarının uygulanmasına ilişkin taleplerinin dikkate alınmamasının doğru ve hukuka uygun olmadığını, tahsil tarihine kadar %27,50 faiz uygulanmasının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
26/02/1997 tarihli Genel Kredi Taahhütnamesinin incelenmesinde; … … Şubesi ile …. Ve Tic. A.Ş. Eski para ile 16.500.000.000,00 … limitle imzalandığı, davalı …’ın aynı limitle sözleşmenin kefili olduğu,
Ankara 12. Noterliğinin 30/05/1997 Tarih ve ….. yevmiye no’lu ihtarnamenin incelenmesinde; keşidecisinin …, muhataplarının …. Ve Tic. A.Ş. ve … olup, 29/05/1997 tarihi itibariyle hesabın kat edildiği, kat tarihi itibariyle krediden doğan borç tutarı bulunan 16.099.221.664,00 …’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 gün içinde ödenmesi, banka tarafından takibe geçilmesi durumunda %196 temerrüt faizi isteneceğinin belirtildiği, kat ihtarının asıl borçlu şirkete 02/06/1997 tarihinde bila iade geldiği, davalı …’a çıkartılan tebligatın ise iade edildiği,
Ankara 10. İcra Müdürlüğü’nün 2016/9088 Esas (2013/9621 Eski Esası ) sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının temlik alan … … …, borçlularının dava dışı …. Ve Tic. A.Ş. ve davalı kefil olup, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 16.099,22 TL asıl alacak, 223.089,15 TL işlemiş (29/05/1997-13/06/2013 tarihleri arası) temerrüt faizi, 11.154,46 TL işlemiş BSMV olmak üzere toplam 250.342,83 TL’nin asıl alacağa tahsil tarihinden itibaren işleyecek %27,50 faiz üzerinden 13/06/2013 tarihinde takip başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine takibin durdurulduğu görülmüştür.
Grafoloji alanında uzman bilirkişiden alınan raporda özetle; söz konusu incelemeye konu … … … …. … Ankara şubesine ait müşterisi …. Tic. A.Ş. müşterek borçlu ve müteselsil kefiller … olarak düzenlenmiş olan 26.02.1997 tarihli … Kredi Taahhütnamesi sayfaları üzerlerinde *…. VE TİC. A.Ş.” ve … adına atılı “Müşteri” ve “Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefil” imzaların, aynı şahıs eli ürünü imzalar oldukları, incelemeye konu … … … …. … Ankara Şubesine ait Müşterisi …… müşterek borçlu ve müteselsil kefiller … olarak düzenlenmiş olan 26.02.1997 tarihli … Kredi Taahhütnamesinin 36. sayfası üzerinde matbu “Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefiller/Adı Soyadı/Ünvanı/Adres” bölümleri üzerlerinde yazılı bulunan; “…….. yazı-rakamlar, aynı … Kredi Taahhütnamesi sayfaları üzerlerinde “…. ve Tic. A.Ş.” ve … adına atılı bulunan “Müşteri” ve “Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefil” imzaların, mevcut mukayese yazı-rakam ve imzalarına atfen; … elinden çıktığı belirtilmiştir.
İlk derece mahkemesince talimat mahkemesi aracılığıyla bankacı bilirkişiden aldırılan raporda özetle; dava dışı … A.Ş. ile temlik eden … arasında 26/02/1997 tarihinde akdedilen 16.500.000.000-TL tutarındaki … Kredi Taahhütnamesi’ne davalının aynı tutarda kefalet verdiği ve söz konusu kefalet imzasının davalıya ait olduğunun tespit edildiği, davacının krediden kaynaklı alacağını tahsil edememesi üzerine 13/06/2013 tarihinde başlattığı icra takibinde, davalı kefilden 230.752,75-TL takip alacağı olduğu, davacının 13.400,00-TL olan asıl alacağına tahsile kadar yıllık %27,50 oranında faiz işletilmesinin mümkün olduğunun rapor edildiği,
İtiraz üzerine üç kişilik bankacı bilirkişiden oluşan heyetten alınan rapor ve ek raporda özetle; dava dışı asıl borçlu …. Ve Tic. A.Ş. … … …. tarafından kredi limiti tahsis edilerek krediler kullandırıldığı, … …. tarafından kullandırılan kredi alacağı temlik sözleşmesi ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna, daha sonra da … … … A.Ş ye devir ve temlik edildiği, … … … A.Ş.’nin Birleşim … … A.Ş. ile birleştiği ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu kapsamında olduğu, davalı …’m 16.500,00 TL limitli 26.02.1997 tarihli … Kredi Taahhütnamesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, temerrüt tarihi olarak tespit edilen takip tarihine kadar 16.500,00 TL borcundan dolayı sorumlu olduğu, … devredilen bankaya ilişkin 1998 yılından sonra herhangi bir faiz oranının bildirilmediği, dava konusu alacağa ilişkin ilk devre faizine %94 oranında faiz tahakkuku yapılarak gerekli hesaplamaların yapıldığı dikkate alınarak takip tarihine kadar %94 akdi faiz uygulanması gerektiği, sözleşmeye hesapların kat edildiği 30.05.1997 tarihinde en son iskonto ve iştira kredilerine için bildirilen oranın %200 olduğu, bu oran dikkate alındığında takip talebinde belirtilen %27,50 temerrüt faizi oranının makul olduğu, davacı bankanın, davalı …’dan 13.06.2013 icra takibi tarihi itibariyle 16.099,22 TL asıl alacak, 381,70 TL işlemiş faiz, 19,08 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 16.500,00 TL alacağının olduğu, takibin devamına karar verilmesi halinde 16.099,22 TL anapara üzerinden %27,50 oranında tahsil tarihine kadar temerrüt faizi talep edilebileceği belirtilmiştir.
Somut olaya gelince; 26/02/1997 tarihli Genel Kredi Taahhütnamesinin incelenmesinde; temlik eden … … Şubesi ile dava dışı asıl borçlu …. Ve Tic. A.Ş. arasında eski para ile 16.500.000.000,00 … limitle imzalandığı, davalı …’ın aynı limitle sözleşmenin kefili olduğu, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiği, kat ihtarına rağmen borcun ödenmemesi üzerine alacağın tahsiline yönelik olarak ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu ve eldeki işbu itirazın iptali davası açılmıştır.
Bilindiği üzere kefil ancak kefalet sözleşmesindeki limit ve kendi temerrütünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Dosya kapsamında 3 kişilik bankacı bilirkişi heyetinden alınan raporda da belirtildiği ve Dairemizin de kabulünde olduğu üzere, … … Şubesi ile dava dışı şirket arasında yeni para ile 16.500,00 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalı …’ın aynı limitle sözleşmenin kefili olduğu, sözleşme kapsamında kullanılan kredinin ödenmemesi üzerine hesabın bankaca kat edildiği, kat ihtarının dava dışı asıl borçlu şirkete tebliğ edildiği, davalı …’a ise çıkartılan kat ihtarının 31/05/1997 tarihinde tebliğ edilemeden iade edildiği, bu hale göre davalı …’ın takip tarihi olan 13/06/2013 tarihinde temerrüte düştüğünün kabulü gerekmektedir. Takip talebinde davacı yanca 16.099,22 TL asıl alacak, 223.089,15 TL işlemiş (29/05/1997-13/06/2013 tarihleri arası) temerrüt faizi, 11.154,46 TL işlemiş BSMV olmak üzere toplam 250.342,83 TL’nin asıl alacağa tahsil tarihinden itibaren işleyecek %27,50 faiz talep edilmiş ise de, davalı yanın takip tarihi itibariyle temerrüte düşmesi nedeniyle ve kefalet limitinin de sözleşmede 16.500,00 TL olmasından ötürü davacı yanın ancak bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 16.099,22 TL asıl alacak, 381,70 TL işlemiş faiz, 19,08 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 16.500,00 TL talep edebileceği, davacı yanın usulüne uygun şekilde takipten önce davalıya temerrüte düşürmediğinden takip talebindeki temerrüt faizini talep ve dava hakkı bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabulüne yönelik kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141.maddesinde bu kanundan kaynaklanan Fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zaman aşımı süresinin 20 yıl olduğu belirtilmiştir. 5411 Sayılı Yasa’nın geçici 16.maddesi ile bu kanun ile Fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zaman aşımı ve diğer konularda Fon lehine getirilen hükümler makable şamildir, hükmündeki zaman aşımı sözcüğü Anayasa Mahkemesi’nin 12/10/2014 tarih ve 29117 Sayılı … Gazetede yayımlanan 04/06/2014 tarih ve 2014/85 Esas 2014/103 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir. 6101 Sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 5.maddesi ile TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ve zaman aşımı sürelerinin eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceği, bu sürelerin henüz dolmamış olan kısımları yönünden ise TBK’da öngörülen süreden uzun ise yürürlüğünden başlayarak TBK’da öngörülen sürenin geçmesi ile hak düşürücü süre veya zaman aşımı süresinin dolmuş olacağı düzenlenmiş olmakla belirtilen yasal düzenlemeler ile Anayasa Mahkemesinin kararı da gözetilerek davalı yanın 10 yıllık zaman aşımı süresine yönelik katılma yoluyla istinaf başvurusunun incelenmesine gelince, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere dava konusu alacağın 10 yıllık zaman aşımı süresinin 29/05/2007 tarihi itibariyle dolacağı, ancak henüz 10 yıllık süre dolmadan Mülga 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’na 5020 Sayılı Yasanın 27.maddesi ile 12/12/2003 tarihinde eklenen Ek Madde 3 ile getirilen değişiklik sonucu zaman aşımı süresi 20 yıl olmuştur.
Dava konusu alacağa ilişkin hesap, alacaklı banka tarafından 30/05/1997 tarihinde kat edilmiş, icra takibine ise 13/06/2013 tarihinde geçilmiş ve bu tarihte zamanaşımı süresi kesilmiştir. Genel alacak zamanaşımı süresi 10 yıl olup bu alacak için zamanaşımı süresi 29/05/2007 tarihinde dolacak iken, fon alacağı haline dönüşmüş olan bu alacak için 5020 sayılı Yasanın 27. maddesi ile mülga 4389 sayılı Yasaya eklenen Ek madde 3 ile zamanaşımı süresi 02/03/2011 tarihinde 20 yıla uzatılmıştır. 4389 sayılı Bankalar Kanunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 168. maddesinin (A) bendi hükmü gereğince, 5411 sayılı Kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere, yürürlükten kaldırılmıştır. 5411 sayılı Kanun’un 141. maddesinde bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu belirtilmiştir. Yine 5411 sayılı Yasanın Geçici 16. maddesi ile bu Kanun ile fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir, hükmü getirilmiş, geçici madde 16.’da yer alan “…zamanaşımı…” sözcüğü, Anayasa Mahkemesi’nin 12.09.2014 tarih ve 29117 sayılı … Gazetede yayımlanan, 04.06.2014 tarih, 2014/85 E. ve 2014/103 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş “zamanaşımı” sözcüğünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan “ve” sözcüğünün de iptaline karar verilmiştir. 04/02/2011 tarihinde 27836 sayılı … Gazetede yayınlanarak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5. maddesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı sürelerinin, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceği, ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresinin dolmuş olacağı hükmü düzenlenmiştir. Bu durumda somut olayda 01/07/2013 tarihinden önce takibe geçildiğinden davalıların kefaleti yönünden 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolmayacağının gözetilmesi gerekir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararı hep birlikte değerlendirildiğinde dava konusu alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresinin 02/03/2011 tarihinde dolacağı, ancak henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 26.12.2003 tarihli, 25328 sayılı … Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5020 sayılı Yasanın 27. maddesi ile eklenen Ek madde 3 ile getirilen değişiklik sonucu zamanaşımı süresinin 20 yıla uzatıldığı, 20 yıllık süre dolmadan icra takibi yapılmış olması karşısında mahkemece alacağın zamanaşımına uğradığı iddiasıyla davanın reddi isabetsizdir (Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 14/04/2016 tarih 2015/16882 Esas 2016/6587 Karar sayılı emsal ilamı).
Diğer yandan, davacı yanca takibin 13/06/2013 tarihinde yapıldığı, davalı yana çıkartılan kat ihtarının davalıya tebliğ edilemeden iade edilmesinden ötürü davalı yanın takip tarihi olan 13/06/2013 tarihinde temerrüte düştüğü, davacı yanın takip talebinde kat ihtarında belirtildiği üzere daha yüksek oranda temerrüt faizi talep ve dava hakkı bulunmasına rağmen %27,50 oranında temerrüt faizi talep ettiği, bu oranın da davalının lehine olduğu anlaşılmakla davalı yanın bu kısma yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir.
Ayrıca, Dava dışı şirketin davacı bankadan kullanmış olduğu kredilerin miktarı belli olup davacı bankanın alacak miktarı likit ( bilinebilir – belirlenebilir – hesap edilebilir) nitelikte olduğundan İcra İflas Kanunu’nun 67/2. maddesi gereğince %20’dan aşağı olmamak üzere davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesine yönelik ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Emsal mahiyette Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 09/02/2017 tarih 2016/12900 esas 2017/994 karar sayılı içtihatı).
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabul kısmen reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 1.127,11 TL harçtan peşin alınan 281,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 845,33‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi.16/03/2022

……
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.