Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/481 E. 2022/322 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. … Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi …

T.C.

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

….

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
……
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : … 2. ASLİYE … MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2019
NUMARASI ….
DAVA TARİHİ : 05/09/2017
KARAR TARİHİ : 16/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/03/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ……%50 hissesini, müvekkili …’ ye, … 54.Noterliğinin 17.09.2014 tarih ve ….. yevmiye numaralı işlemiyle devrettiğini, ayrıca şirkette … devralınmak suretiyle, toplam 400 payın müvekkiline devredildiğini, noterde yapılan hisse devrinden sonra, 17.10.2014 tarihli … protokolle hisse devrinin şartları ve şirket hissesiyle birlikte devredilen ticari mal ve hakların bedelinin belirlendiğini, bu protokole göre müvekkili …’nin … … … bünyesinde bulunan …. ortaklık ve hisse devrini protokolle birlikte 150.000 … Doları karşılığında devraldığını, daha sonra ise …, müvekkilinin yaptığı ödemeler üzerine; kendisine ait olan, kalan 400 hissenin tamamını da müvekkili …’ye devrettiğini, şirketin tamamının devrine ve şirketin müvekkili …’ye ait tek kişilik şirkete dönüşerek hisselerin tamamının müvekkiline devredildiğine ilişkin keyfiyetin …Gazetesi’nin 13.Kasım.2015 tarih ve 8946 sayılı gazetesinde yayınlandığını, 17.10.2014 tarihli sözleşme metninde de anlaşılabileceği gibi müvekkilinin ticari konularda hiç tecrübesinin olmadığını, ancak, müvekkilinin okulu devraldıktan sonra, davalı tarafından aldatıldığını, okulun aslında piyasaya ve öğretmenlere çok borçlu olduğunu, sözleşme öncesi ve sözleşme esnasında, okul öğrenci sayısının davalı tarafından kendisine yaklaşık 70 kişi olarak belirtilmesine rağmen, aslında sadece 6 tane öğrencisi bulunduğunu öğrendiğini, bu nedenle okulun devriyle ilgili yapılan tüm sözleşmelerin ve hisse devir işlemlerinin davalının aldatması nedeniyle iptaline karar verilmesini talep etmek gerekliliği doğduğunu, bunun yanı sıra davalının, bu 6 öğrencinin müvekkili satın aldıktan sonraki öğrenim dönemine denk düşen ücretlerini peşin almasına rağmen bu hususu da müvekkilinden gizlediğini, müvekkilinin hisseleri noterden devraldıktan sonra, 17.09.2014 tarihinden itibaren okula masraf etmeye başladığını, müvekkilinin noterden yapılan devir sözleşmesi gereği bu tarihten sonra okula yapılan tüm masrafları şahsen üstlendiğini,17.10.2014 tarihli protokolde müvekkilinin 50.000 … Dolar tutarındaki kira borcunu ödeyeceği tespit edilmesine rağmen, müvekkili tarafından okulun hiçbir geliri olmamasına rağmen 98.000 … doları tutarında kira borcu ödendiğini, … ….,…..ödenmeyen kira bedellerinin müvekkili tarafından ödendiğini, bunun dışında ilgili şirketi devralmadan önceki, davalının ödemesi gereken okulla ilgili bir çok borcunu da müvekkilinin ödediğini ve bunun yanı sıra okulun hiçbir geliri olmamasına rağmen, … bir okuldaki öğretmen maaşı ödemeleri, okula yapılabilecek tamirat ve diğer işçi maaşları, çocuklara ve öğretmenlere sabah, öğlen ve ikindi olmak üzere verilen yemek ve beslenme ile ilgili giderler, … bir okulla ilgili yapılabilecek her türlü masraflar ve giderler bu tarihten sonra müvekkili tarafından yapılmaya başlandığını, davalının müvekkilinin dava konusu ticari alandaki ticari tecrübesizliğinden, davalıya olan güveninden ve iyi niyetinden faydalandığının açıkça ortada olduğunu çünkü, müvekkilinin borçlu olan bir şirketi devraldığını, ticari tecrübesizliği nedeniyle ve davalının kendisini aldatması nedeniyle borç batağına saplandığını, üzerinde bulunan gayrimenkullerinı 17.10.2014 tarihli sözleşmeden sonra satarak para temin ettiğini ve okulun borçlarını bu şekilde ödemeye çalıştığını, bu durumun müvekkilinin ticari alandaki tecrübesizliğinden yararlanan davalının müvekkilini sömürmesinden ve aşırı yararlanmasından kaynaklandığını, müvekkilinin borca batak olan okuldan hiçbir gelir elde edememesi ve borcu karşılamak için elindeki gayrimenkullerini satmak zorunda kalarak okulun borçlarını karşılamaya çalışmasının aşırı yararlanma durumunun varlığını açıkça ortaya koyduğunu, aşırı yararlanmanın objektif unsuru olan “edimler arasındaki aşırı oransızlık” gerçekleştiğini, 17.10.2014 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin 50.000 … Doları kira borcu + 40.000,00 TL’yi davalının alacağına mahsuben ödemesine rağmen dava konusu şirketin hisse devrinden dolayı hiç para kazanamamış, aksine hiçbir getirisi olmayan okul için temin edebildikleri aşağıda listesi verilen belgelere göre fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 390.000,00TL’nin üzerinde harcama yaptığını, davalının kendisinin devirden önce ödemesi gereken borçları bu bağlamda müvekkiline ödemiş olup, bu açıdan 390.000,00 TL kâr elde ettiğini, davalının sadece kendi haklarını koruduğunu, müvekkilinin hiçbir hakkının korunmadığını hataya düşürülerek aldatma ile yaptığı sözleşmede aşırı yararlanmanın sübjektif unsuru olan darda kalma tecrübesizlik diğer yanın yararlanmak kastının bulunması birlikte gerçekleştiğini, 17.10.2014 tarihli sözleşmenin yapılış ve yazılış tarzından dahi müvekkilinin ticari ve hukuki konularda tecrübesiz ve bilgisiz olduğunun açıkça anlaşıldığını, kötü ifadeler kullanılmış olan anlaşılması pek de mümkün olmayan, teknik açıdan son derece yetersiz bir sözleşme ile müvekkilinin hukuki açıdan bağlandığı zannıyla, hiçbir ticari getirisi olmayan borca batık bir okula tüm ömrü boyunca biriktirdiği parasını ve umutlarını bağladığını ancak, davalı tarafından aldatılmış ve işin içine girdikçe batağa düştüğünü, girdiği işten çıkamadığını, müvekkili açısından darda kalma ve tecrübesizlik gerçekleştiğini, davalı yanın sömürme kastının bulunması gerçekleştiğini, davalının hiç getiri olmayan bir okulda, 17.10.2014 tarihli sözleşmeye istinaden müvekkilinin kendisine yapılmış sayılan ödemelerini ve aslında kendisinin ödemesi gereken, devirden önceki borçlarını haksız bir şekilde müvekkilinin ödemek zorunda kaldığını bilmesine rağmen, bir de üstüne üstlük … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/27357 Esas sayılı icra dosyasıyla hisse devriyle ilgili 290.000.00 TL’lik alacağı olduğu iddiasıyla müvekkili aleyhine takip başlattığını, müvekkilinin okulun ihtiyaçları ve borcunu ödeyebilmek için sattığı gayrimenkullerin satışlarını iptal ettirip, haciz yoluyla tekrar sattırma peşinde olduğunu, konuyla ilgili İİK’nın 277.maddesine göre açılan iptal davasının … 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/229 Esas sayılı dosyası ile yürüdüğünü, fazlaya ilişkin hakları saklı katmak kaydı ile müvekkilinin yaptığı masraflara karşılık alabildiği yazılı belgelerin bir kısmının liste halinde gösterildiğini, müvekkilinin davalıya ve okula yaptığı ödemeler üzerine 13 Kasım 2015 tarihinde şirketin kalan hisselerini de devralarak, … 37.Noterliğinin 18.11.2015 tarih ve … yevmiye numaralı işlemiyle 10.11.2015 tarihinden itibaren şirketin münferiden temsil yetkisini aldığını, müvekkilinin 11.11.2015 tarihinde şirketin 51.500+46.500=98.000 … Doları tutarındaki kira borcunu ödediğini ve şirketin borçlusu olduğu senedi de kiraya verenden aldığını, müvekkilinin 17.10.2014 tarihli protokol gereği üzerine düşen bütün edimleri yerine getirdiği ve hisse bedelleriyle ilgili borcunun tamamını ödediği için …, kendisine ait olan kalan 400 hissenin tamamını da müvekkili …’ ye devrettiğini, ortaklar kurulu kararı ile şirketin münferiden temsil yetkisi kendisine verilmiş ve okulun işlerinin yürütülmesi ile ilgili temsil ve atama yapabilme yetkisi devredildiğini, müvekkilinin akitte üzerine düşen görevleri ifa etmemiş olsaydı yetki ve sorumluluk elbette ki kendisine devredilemeyeceğini, bu nedenle müvekkilinin devraldığı şirket hisselerinin eski sahibi olan …’a her hangi bir borcunun olmadığını, …’ın şirket hisse devriyle ilgili bütün alacaklarını peşinen aldığını, okulun tüm borçlarını müvekkiline ödeterek hisseleri devrettiğini fakat buna rağmen haksız kazanç elde edebilmek gayesiyle aynı alacağı tekrar icraya koymaktan çekinmediğini, müvekkilinin şirketin hisse devri için davalıya gereken ödemeleri yaptığını buna rağmen … ın … I. İcra Müdürlüğü’nün 2015/27357 Esas sayılı dosyası ile 290.000,00 TL’lik alacak için, şahsi olarak tekrar icra takibi başlattığını, tebligatın müvekkilinin devraldığı okulda, davalının tanıdığı ancak müvekkilinin tanımadığı bir şahsa yapıldığını fakat bu şahsın ilgili tebligatı müvekkiline vermediğini, davalının kötü niyetli olduğunu düşündürten emarelerin ortaya çıktığını, müvekkilinin bu konuda ilgili savcılık şikayetini yaptığını, davalının, müvekkilinin iyi niyetinden ve uzun bir süreçte kazandığı müvekkilinin kendisine olan güveninden faydalanmak yoluyla haksız kazanç elde etmek çabası güttüğünü, davalının müvekkilinden, … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/27357 Esas sayılı icra dosyasıyla ilgili hiçbir alacağı bulunmadığını, aslında piyasaya oldukça borçlu olan şirketle birlikte, müvekkiline 70 öğrencisi varmış gibi gösterilen ve sadece 6 öğrencisi olup bunların paraları da haksız şekilde davalı tarafından önceden alınmış olan okul devredilip müvekkilini davalının aldatması ile iradesi sakatlanmak sureti ile akit yapmaya sevk edildiğinden dolayı, müvekkilinin davalıdan alacağı bulunduğunu, kaldı ki davalının, icra dosyasında alacağın mesnedi olarak 17.10.2014 tarihli sözleşmeden ve … … devredileceğinden başka hiçbir bilgi ve belge sunamadığını, okulla ilgili şirket hisselerinin tamamının müvekkiline devredildiğine göre yukarıda belirtilen ilgili icra dosyasının davalının müvekkilinden hiçbir alacağının olmadığına dair kesin bir delil oluşturduğunu, İcra dosyasındaki beyanların davalı aleyhine ve davacı müvekkilinin lehine delil olarak değerlendirilmesini talep ettiklerini, … 1. İcra Müdürlüğü’nde 2016/27357 Esas sayılı dosyası ile yürütülen takibin teminatsız olarak veya uygun görülecek bir teminatla durdurulmasına, 17.10.2014 tarihli sözleşmenin ve buna bağlı olarak yapılan tüm hisse devir işlemlerinin davalının aldatması ve edimler arasındaki aşırı oransızlık nedeni ile iptaline, menfi tespit davasının kabulüyle müvekkilinin … 1. İcra Müdürlüğünün 2016/27357 Esas sayılı takip dosyasındaki alacaktan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve takibin İptaline karar verilmesini, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, bilindiği üzere TBK’ nın 28/2 maddesi gereğince aşırı yararlanmaya dayalı açılacak davaların bir yıllık zamanaşımı sürelerine tabi olduğunu, bir yıllık zamanaşımı süresinin ise düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği tarihten, zor durumda kalmada ise bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren başlayacağını, yine bilindiği üzere TBK’nın 39.maddesi gereğince aldatıldığını iddia eden, aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını karşı tarafa bildirmez veya verdiği şeyi istemezse sözleşmeyi kabul etmiş sayılır olduğunu, davacının geçersizliğini ileri sürdüğü sözleşme tarihinin 17.10.2014 olduğunu, davacının dava dilekçesindeki açık beyanına göre, “Müvekkilim hisselerin tamamını 13.11.2015 tarihinde noterden devraldıktan sonra aldatıldığım, okulun aslında piyasaya ve öğretmenlere çok borçlu olduğunu öğrendiğini..17.09.2014 tarihinden itibaren okula masraf yapmaya başladığını” iddia ettiğini, bu şekli ile davacının 13.11.2015 tarihinde noterden hisselerin tamamını devir aldıktan şirketin tamamına tek başına sahip olduktan sonra, “aldatmayı” ve “aşırı yararlanmayı” öğrendiğini, dolayısı ile “aldatma” ve “aşırı yararlanma” nedenlerine dayalı olarak açılacak davaların 13.11.2016 tarihinde zamanaşımına uğradığını, ayrıca, 17.10.2014 tarihli satış protokolüne dayalı olarak müvekkil tarafından davacı aleyhine başlatılan, … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/27357 E. sayılı dosyasında ödeme emrinin 17.12.2015 tarihinde davacıya teslim edildiğini, davacının en geç bu tebliğ tarihinde “aldatmayı ve aşırı yararlanmayı” öğrendiğinin kabulü yoluna gidilirse bu durumda da yine bir yıllık zamanaşımı süresinin 17.12.2016 tarihinde dolmuş olacağını ve Sayın Mahkemedeki davanın da 05.09.2017 tarihinde açıldığı göz önüne alınarak davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, müvekkilin kendisine ait … … … sanayi … ve Ltd. Şti.’ ye ait … … … …’ndeki bir kısım hisselerini noterden davacıya devrettiğini, davacının bu devir karşılığında ödemesi gerekli bakiyenin 100.000 USD’ yi ödemediğini ve müvekkili mağdur ederek İflasın eşiğine getirdiğini, Müvekkilinin de alacağını tahsil amacıyla davacı borçlu aleyhine … 1. İcra Müdürlüğü’nün 2015/27357 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, yapılan icra takibi neticesinde davacı borçlunun hiçbir malvarlığına ulaşılamadığını ve hakkında aciz belgesi alınarak … 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/229 E. sayılı dosyası ile tasarrufun iptali davası açıldığını, Sayın Mahkeme tarafından bu dosya incelendiğinde görüleceği üzere, davacı borçlunun alacağın doğumundan sonra tum mal varlığını annesine ve imam nikahlı eşine devrettiğini, dava dilekçesindeki iddiaların aksine olayda mağdur edilenin, alacağını alamayanın müvekkili olduğunu, davacının bir takım muvazaalı işlemler yaparak tüm malvarlığını alacaklı müvekkilden kaçırdığını, davacı borçlunun sözleşme tarihi olan 17.10.2014 tarihinden bu yana müvekkilinin bakiye alacağını ödemediğini, müvekkil tarafından alacağını almak amacıyla hukuki yollara başvurulduğunda maddi gerçeklerle ilgisi olmayan Sayın Mahkemedeki davayı açtığını, bu durumun iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gibi hukuken de himaye görmeyeceğini, olayın niteliğinin ve HMK’ daki ispat kuralları göz önüne alınarak davacının tanık dinletme talebinin hukuken yersiz olup reddini talep ettiklerini sunulan nedenlerle, davanın reddi ile davacı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; her ne kadar davacı 17/10/2014 tarihli protokolün aldatma ve aşırı yararlanma nedeniyle iptalini talep etmiş ise de, davacının bu hakkını her iki durumu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kullanması gerektiği, devraldığı şirketin bildirilen miktardan daha fazla borçlu olduğu ve müşterisi olmadığına ilişkin hususların şirketin adına tescilinden sonra yapacağı araştırma ile tespit edebileceği, şirketin tescil tarihinden iptal talebini kullandığı dava tarihine kadar 1 yıldan daha fazla süre geçtiğinden her iki gerekçe ile sözleşmenin iptalini istemeyeceği ve davacının sözleşme ile bağlı olduğu kanaatine ulaşılmakla sözleşmenin iptali talebinin reddine
Aldatma ve aşırı yararlanma nedenleriyle sözleşmeyle bağlı olmadığına ilişkin iradesini 1 yıl içerisinde kullanmadığından ve bu nedenle de davacı sözleşmeyi onamış sayıldığı için sözleşme ile bağlı olmakla hisse devrinin yapıldığı tarih itibariyle şirketin tüm aktif ve pasifiyle birlikte davacıya geçtiği, bu nedenle şirketin borçlarından davacının sorumlu olduğu kanaatine varılmakla bilirkişi tarafından tespit edilen davacının 3.kişilere yaptığı ödemeleri davalıdan istemeyeceği kanaatine varılmakla, davacının ödemeler nedeniyle menfi tespite ilişkin iddiası yerinde görülmediği,
Ancak 17/10/2014 tarihli protokolde devir bedelinden 40.000,00 TL okula masraf edileceği kararlaştırıldığından söz konusu 40.000,00 TL yönünden davalının alacaklı olmadığı kanaatine varılmakla menfi tespit davasının 40.000,00 TL miktar üzerinden kısmen kabulüne gerektiğinden davacının sözleşmenin iptaline ilşikin davasının hak düşürücü süre nedeniyle reddine, davacının menfi tespit davasının kısmen kabulü ile … 1. İcra Müdürlüğünün 2015/27357 esas sayılı dosyasından dolayı 40.000,00 TL miktarla borçlu olmadığının tespitine, menfi tespit davası yönünden tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kısmen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Davanın “sözleşmenin iptali” talep konusuna ilişkin hak düşürüsü sürenin başlangıç tarihi hatalı değerlendirildiğini, hak düşürücü sürenin, düşüncesizlik veya deneyimsizliğin öğrenildiği günden itibaren başlaması gerektğiini, müvekkilinin, şirket hisse devrine ilişkin protokolün imzalanması ve hisse devrinin yapılmasından sonra, işletmenin işletilmesi sırasında işletmenin (… okul) önceki dönem çalışmalarından ve işletilmesinden dolayı öğretmenlere, piyasaya, hizmet alımı yaptığı kişi ve kuruluşlara birçok borcu olduğunu öğrendiğini, ancak bu öğrenmenin bir anda olmadığını, işletmeden alacağı olduğunu söyleyen kişi ve kurumların, değişik zamanlarda ve zaman içerisinde başvurduğunu, müvekkilinin ise işletmenin sorunsuz bir şekilde devamını sağlamak amacıyla ve iyi niyetiyle bir kısım ödemeleri yaptığını, ancak bu taleplerinin karşılanamaz hale geldiğini ve sonu gelmediğini görmesiyle davalının kendisine hatalı bilgi verdiğini, aldatıldığını düşünmeye başladığını, müvekkilinin düşüncesizliğinden ve deneyimsizliğinden yararlanıldığı hususunu, uzunca bir zamana (yaklaşık 3 sene) yayılan süre içerisinde gelişen olaylar ve ortaya çıkan işletme borçları nedeniyle fark edilebildiğini, ilk derece mahkemesi tarafından hak düşürücü sürenin başlangıç zamanı konusunda hataya düşüldüğünü,
Aldatma ve aşırı oransızlık halinin farkedildiği zamanın, şirket borçlarının ortaya çıktığı, şirketin faaliyetinin devamı için bu borçların ödenmesinin zaruri olduğu ve şirket borçlarının müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalındığı, satış ve devir görüşmelerinde borç bilgisi verilen borçların dahi daha fazla olduğunun ve müvekkili tarafından işletmenin ve faaliyetlerinin kesintiye uğramaksızın devamı istenerek ve arzulanarak borçlar ödenmekte iken, bu borçların esasında katlanılamayacak ve karşılanamayacak miktarda ve hatta uyuşmazlık konuları olduğunun ve tüm bu hususların işletmenin devamını riske sokacak nitelikte olduğunun anlaşıldığı zaman olduğunu,
Dosyada konuya ilişkin tespitlere ilişkin alınan ve hükme de esas alınan bilirkişi raporunda ise, bir takım eksiklikler ve bilirkişi tarafından eksik incelemeler nedeniyle raporun dava konusu uyuşmazlığı aydınlatmadığını, bilirkişi raporunun hükme esas alınmayacağını,
Edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme herhangi bir süreye bağlı olmadığını, davalının, kötü niyetli olarak yaptığı devir işleminden dolayı hem müvekkilinden ödeme alarak hem de borçlu olduğu miktarları müvekkile ödeterek, müvekkilini aldatması ve kandırması ile sebepsiz olarak zenginleştiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini, davalı tarafın istinaf başvurusunun ise esastan reddini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin davanın kısmen reddine ve sözleşmenin iptaline yönelik davanın tümden reddine ilişkin kararı ve gerekçeleri usul ve yasaya uygun olduğunu,
Ancak 40.000,00 TL için davanın kısmen kabulüne ilişkin kararıın usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bilirkişi raporunda ki, bir kısım tespitlerin doğru olduğunu, ödeme iddiaları ve dayanak yapılan belgeleri kabul etmediklerini, bu iddiaların gerçek dışı olduğunu, ödeme iddiası ve dayanak yapılan belgelerin icra takibine konu 17.10.2014 tarihli protokolle ve müvekkili ile bir ilgisinin olmadığını, belgeler incelendiğinde görüleceği üzere belgelerin davacı ile de ilgisinin olmadığını, bu nedenle belgelerin müvekkili açısından hukuken olumlu veya olumsuz bir etkisinin bulunmadığını,
Menfi tespit davasına konu yapılan icra takibinden önce dayanak 17.10.2014 tarihli 150.000 USD’lik alacaklarına ilişkin protokolde, davalının yaptığı ödemeler düşüldükten sonra bakiye 100.000 USD alacak için icra takibi başlatıldığını, icra takibi başlatılmadan önce zaten davacı borçlunun ödemelerinin düşüldüğünü, davacının iddia ettiği ödemesini ispat edememesine rağmen tekrardan 40.000,00 TL’nin ödendiğinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini ve davacı tarafın istinaf başvurusunun ise esastan reddini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; aldatma ve aşırı yararlanma nedeniyle sözleşmenin iptali ve İİK 72 maddesi gereğince menfi tespit istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
… 54. Noterliğinin 17/09/2014 tarih 39276 yevmiye numaralı … Şirket Pay Devri Sözleşmesi’nin incelenmesinde; … … … ve … … Şirketinde, devir edenlerinin … ve …, devir alanın … olup, …… olmak üzere toplam 400 payın 10.000,00 TL devir bedeli karşılığı devir edildiği, devir bedelinin nakden ve peşin olarak ödendiği, şirketin söz konusu pay nedeniyle şirket resmi kayıtlarına işlenmemiş ve bilançolarında gözükmeyen borçlar haricinde şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçları ile birlikte … tarafından devir alındığı,
… … … ve … … Şirketi’nin 17/09/2014 tarih ve 2014/1 Sayılı Ortaklar Kurul Toplantısında; devir işleminin kabulüne ve keyfiyetin pay defterine işlenmesine karar verildiği, şirkette 400 hissenin …’a 400 hissenin ise …’ye ait olduğunun belirtildiği, toplantıya …, …, ve …’nin katıldığı,
02/10/2014 tarihli … … Gazetesinde yayımlanan dava dışı … … … ve … … Şirketi’nin 26/09/2014 tarihli 2014/2 no’lu ortaklar kurulu toplantısında; şirket müdürü …’ın yetkilerinin iptaline ve şirket müdürü olarak 1 yıl süreyle …’nin seçildiği,
17/10/2014 tarihli Protokolün incelenmesinde; taraflarının … ile … olduğu, dava dışı … … … ve … … Şirketi ve uhdesinde bulunan … … … … ortaklık ve hisse devir sözleşmesi nedeniyle şirket hisselerinin %50’sinin …’nin olan 399 payın …, %1’inin …’dan 150.000 USD karşılığında devredileceğinin kararlaştırıldığı, devir bedelinden 50.000 USD’nin kira olarak ödeneceği, 40.000,00 TL’nin okula masraf edileceği, kalan paranın …’a ödeneceği, bu devir gerçekleştikten sonra yetki ve sorumluluğun … tarafından yürütüleceğinin kararlaştırıldığı,
… 54. Noterliğinin 10/11/2015 tarih 45776 yevmiye numaralı … Şirket Pay Devri Sözleşmesi’nin incelenmesinde; … … … ve … … Şirketinde, devir edenin …, devir alanın … olup, …’a ait 400 payın şirket resmi kayıtlarına işlenmemiş ve bilançolarda gözükmeyen borçlar haricinde şirketin aktifine ve pasifine ilişkin tüm hak ve borçları ile birlikte …’ye 10.000,00 TL devir bedeli karşılığı devir edildiği,
… … … ve … … Şirketi’nin 10/11/2015 tarih ve 2015/2 Sayılı Ortaklar Kurul Toplantısında; 400 payın …’ye devrine ilişkin devrin kabulüne, keyfiyetin pay defterine işlenmesine ve tüm hissenin …’ye ait olduğuna ve 20 yıl süreyle şirketin müdürün … olduğuna ilişkin karar alındığı, toplantıya … ile …’nin katıldığı,
28/12/2015 tarihli … … … ve … … Şirketi’nin 2015/3 sayılı Kararıyla 28/12/2015 tarihi itibariyle tasfiyesine karar verildiği, tasfiye memuru olarak …’nin seçildiği,
… 1. İcra Müdürlüğünün 2015/27357 esas sayılı dosyasının inceenmesinde; alacaklısının …, borçlusunun … olup, 17/10/2014 tarihli hisse devir sözleşmesi gereğince 100.000 USD alacağın tahsili için toplam 290.000,00 TL alacağın tahsili için icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Mali müşavir bilirkişiden alınan raporda özetle; dava dışı … … … ve … … Şirketi’nin 2012, 2013, 2015 ve 2016 yıllarına ait defterlerin sunulduğunu, 2013 ve 2015 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığını, 2016 yılı defterinin kapanış tasdikinin olmadığını, 2014 yılına ait hiçbir ticari defter ve belgenin ibraz edilmediğini, davacı yanca dava dosyasına ibraz edilen ve toplam 53.527,75 TL’lik ve 56.500 USD’lik belgelerden ajanda sayfası fotokopilerinin olduğunun görüldüğünü, kayıtların kime ait olduğunu, içeriklerinin ne olduğu, ne için kayıt yapıldığı, imza, isim, kaşe, açıklama, detay ve hiçbir bilgi olmadığından inceleme yapılamadığını, yine market fişlerinin de tüketicinin kim olduğunun incelenemediğini, … 13. İcra Müdürlüğü ve … 16. İcra Müdürlüğüne ait ödeme emri fotokopilerinin mevcut olduğunu, ödeme emirlerine istinaden davacı tarafça ödeme yapılıp yapılmadığının herhangi bir belge olmadığından tespitinin yapılamadığını, yine 15/02/2013 – 11/11/2015 tarihleri arası hiç ödenmemiş 33 aylık kira bedeli açıklaması ile 98.000 USD ödendiği yönünde beyan verildiğini, 51.500 USD tutarlı 01/06/2015 ödeme tarihli senet fotokopisi ve taraflar arasında “…aralarında hiçbir alacak borç kalmamıştır…” açıklamalı ibraname fotokopisinin mevcut olup, ödemeye ilişkin belge görülemediğini, söz konusu belgelerin ticari defterlerde rastlanmadığı belirtilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu “Aşırı Yararlanma” başlıklı 28.maddesinde; bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlığın, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar görenin, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebileceği, zarar görenin bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabileceği,
Aynı Yasanın “Aldatma” başlıklı 36.maddesinde; taraflardan birinin, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmayacağı, üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan tarafın, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı olmayacağı,
Yine Aynı Yasanın “İrade Bozukluğunun Giderilmesi” başlıklı 39. maddesinde; yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan tarafın, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılacağı, düzenlenmiştir.
Düzenleme ile birlikte somut olaya gelince; davacı yanca 17/10/2014 tarihli protokol gereğince müvekkilinin iradesinin sakatlandığı, bu nedenle protokolün aldatma ve aşırı yararlanma nedeniyle iptali ile protokol kapsamında alacağın tahsiline yönelik başlatılan … 1. İcra Müdürlüğünün 2015/27357 esas sayılı dosyasından müvekkilinin borçlu olmadığına yönelik olarak işbu dava açılmıştır.
Yukarıda belirtilen TBK’nın 28.maddesinde de. aşırı yararlanma durumunun bulunması halinde zarar görenin sözleşme ile bağlı olmadığını, diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesinin ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebileceği, zarar görenin bu hakkını düşüncesizlik veya deneyimsizliği öğrendiği zor durumda kalmada ise bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak 5 yıl içinde kullanabileceği, “Aldatma” başlıklı 36 ve 39. maddelerinde ise; sözleşmeyi yapan tarafın yanılma veya aldatmayı öğrendiği yada korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmesi gerektiği, düzenlenmiş olup, somut olayda ise, eldeki davanın 05/09/2017 tarihinde açıldığı, protokolün 17/10/2014 tarihinde imzalandığı, protokolden önce yapılan hisse devir işleminin 17/09/2014 tarihinde şirket ortaklar kurulunca kabul edildiği ve davacının bu tarih itibariyle şirket müdürlüğüne getirildiği, yine dava dışı şirketteki davalı …’a ait %50 hissenin de 10/11/2015 tarihinde Noter’de hisse devir sözleşmesi yapıldığı, aynı tarihte ortaklar kurulunca pay devrinin kabul edildiği ve aynı ortaklar kurulu toplantısında yine davacının 20 yıl süreyle şirketin tek başına müdürlüğüne getirildiği gözetildiğinde davacının devraldığı şirketin bildirilen miktardan daha fazla borçlu olduğunu ve öğrenci sayısının da 70 olmayıp 6 olduğuna ilişkin hususları şirketin müdürü olması nedeniyle bilebilecek durumda olması ve özellikle basiretli bir tacirin devir aldığı işletme hakkında sadece karşı tarafın beyanıyla yetinmeyerek ayrıca araştırma yapması gerekirken bu yönde herhangi bir araştırma yapmadığı anlaşıldığından eldeki davanın da 1 yıldan daha fazla süre geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle davacının 17/10/2014 tarihli Protokolün iptaline ilişkin talebinin reddine yönelik ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12/10/2021 tarih ve 2020/3111 Esas 2021/5976 Karar sayılı içtihatı).
Öte yandan, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacının 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 17/10/2014 tarihli Protokolün iptalini talep etmediğinden sözleşmeyi onamış sayılması ve hisse devrinin de tüm aktif ve pasifleri ile birlikte davacıya devri gerçekleştiğinden ve ayrıca davacı yanca yapıldığı iddia edilen ödemelerin dava dışı şirketin resmi kayıtlarına işlenmemiş ve bilançolarında gözükmeyen borçlar olduğunun da somut bilgi belgelerle ispatlanamadığından davacı yanca yapılan bu ödemelerden ötürü borçlu bulunmadığının tespiti istemi de yerinde değildir.
Diğer yandan, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, 17/10/2014 tarihli Protokol’de hisse devri bedelinin 150.000 USD olduğu, 50.000 USD’nin kira olarak ödeneceği, 40.000,00 TL’sinin ise okula masraf edileceği kararlaştırıldığı, bu hale göre 17/10/2014 tarihli Hisse Devir Sözleşmesi kapsamında davalı yanın 100.000 USD bakiye alacak talep hakkının bulunmadığından takip dosyasında talep edilen 290.000,00 TL asıl alacaktan 40.000,00 TL’nin mahsubu gerekmekle davacı yanın takip dosyasında ki alacak miktarı yönünden 40.000,00 TL’den borçlu bulunmadığının tespitine yönelik ilk derece mahkemesi kararı da usul ve yasaya uygundur.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabul kısmen reddi yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gerekli olan 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalıdan alınması gerekli olan 2.732,40 TL harçtan peşin alınan 684,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.048,4‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Taraflarca tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/03/2022
…….

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.