Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/480 E. 2022/280 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi 2020/480 Esas 2022/280 Karar
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/480
KARAR NO : 2022/280

TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/10/2019
NUMARASI : 2018/531 Esas 2019/789 Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ : 17/07/2018
KARAR TARİHİ : 09/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/03/2022

Taraflar arasındaki menfi tespit istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı taraf vekillerince süresinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine asıl borçlu … Tur. Gıda Tar. Ürn. İnş. Otom. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.’nin borcuna kefaleti bulunduğundan bahisle Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2016/713 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu, takibe dayanak Kredi Genel Sözleşmesinin krediyi kullanan asıl borçlu şirket ile bu şirketin yetkilisi … tarafından imzalandığını, müvekkiline yanıltıcı bilgi vermek sureti ile kefalet ettiği belirtilmeden ve kefalet miktarı bildirilmeden sonradan imzalatıldığını, Genel Kredi Sözleşmesi imzalatılırken davacı müvekkiline internet bankacılığı hesabı açmak için belge imzalatıldığının söylendiğini ve krediye kefil olduğu gerçeğinin gizlendiğini, takibe konu Genel Kredi Sözleşmesindeki kefalete ilişkin bölümde bulunan yazıların kesinlikle davacı müvekkiline ait olmadığını, Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2016/713 Esas Saylı dosyasına dayanak kefalet sözleşmesinin geçersizliği nedeni ile davacı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalı bankanın sabit olan kötü niyeti nedeni ile alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili bankanın … Şubesi dava dışı asıl borçlu … Tur. Gıda Tar. Ltd. Şti. arasında Kredi Genel Sözleşmesi imzalandığını, adı geçen …’ın anılan sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzalamak suretiyle asıl borçlu gibi kredinin ödenmemesinden doğan sorumluluğu üstlendiğini, kredinin dönüşü konusundaki edimlerin yerine getirilmemesi üzerine kredi hesabı kat edilerek adı geçen asıl borçlu ve kefiller hakkında Beşiktaş 26. Noterliği’nin 17 Eylül 2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide ve tebliğ edildiğini, ihtarnamenin tebliğine rağmen borcun ödenmemesi üzerine adı geçen borçlu ve kefiller hakkında Ankara 15. İcra Müdürlüğü’nün 2016/713 Esas sayılı dosyasına kayden ilamsız icra takibi başlatıldığını, davacı kefilin kefalete dair imzaları müvekkili banka şubesinde huzurda alındığını, davacı tarafından da imza inkarında bulunulmadığını, davacının asıl borçlu şirketin ortağı olduğu ancak hisselerinin tamamını 2015 yılında devrettiği iddiası kendisini kefaletin sorumluğundan kurtaramayacağını, aleyhinde 2015 yılında ihtarname keşide ve tebliğ edilen hakkında 2016 yılında takip başlatılan ve kendisine 16/02/2016 tarihinde tebligat yapılan davacı yanın kefil olmadığını, kefalet iradesinin bulunmadığını ileri sürmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; takibe konu 13/05/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine ilişkin davalı borçlunun kefalet sözleşmesinde adı ve soyadı bölümünün kendisi tarafından yazıldığı, ancak kefalet tarihi, kefaletin türü, kefalet miktarının davacının eli ürünü olmadığı, TBK 583/3 madde ve bendi uyarınca; kefalet için öngörülen şekle uygun olarak yapılmadığından, kefalet sözleşmesinin şekle aykırılık sebebiyle geçersiz olduğu kabul edilerek, Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2016/713 sayılı ilamsız icra takibine esas 13/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmesine ilişkin davalı tarafça yapılan müşterek borçlu müteselsil kefil kefalet sözleşmesinin T.B.K. 12/2 , 583.maddeleri uyarınca yasal geçerlilik şeklini taşımaması sebebiyle borçlu olmadığının tespiti gerekmekle davanın kabulüne, davalı tarafından davacıya karşı genel kredi sözleşmesine bağlı olarak başlatılan Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2016/713 esas sayılı dosyasında davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalı bankanın takipte kötü niyetli olmadığı kabul edilerek davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının kötü niyet tazminatının reddi yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Kefalet sözleşmesinin banka tarafından hazırlandığını ve müvekkili haricindeki bir kişiye yazdırıldığını, davalı bankanın sözleşmedeki yazıların davacı müvekkili tarafından yazılmadığını bilmediğini, kaldı ki davalı bankanın sözleşmedeki yazıları kimin yazdığını bilmemesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesindeki yazıların müvekkili tarafından doldurulmadığını bilen davalı bankanın buna rağmen müvekkili aleyhine kötü niyetli olarak takip başlattığını, davalı bankanın bir tacir olup basiretli ve özen yükümlülüğüne uygun olarak hareket etmesi gerektiğini, ancak davalı bankanın basiretli bir tacir gibi davranmayarak alacağın var olup olmadığını yeterince araştırmadığını, sözleşmedeki yazıların müvekkiline ait olmadığını bildiği halde takip başlattığını, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kötü niyet tazminatının reddi yönündeki kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesine aldırılan bilirkişi raporuna karşı itirazları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunun adli belge incelemeleri uzmanı tarafından hazırlanmış olup, ne tür teknik cihazlar kullanılarak inceleme yapılıp sonuca varıldığı belirtilmediğini, söz konusu raporun kabul edilmesinin ve bu rapora istinaden karar verilmesinin mümkün olmadığını, aksi halde verilecek kararın usul ve yasalara aykırı bir karar olacağını, bu durumun iyi niyetli müvekkili banka açısından telafisi mümkün olmadığını, söz konusu dosyanın yazı incelemesi yönünden, yazı bilimi konusunda uzmanlaşmış 3 kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınmak üzere Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi gerektiğini,
Dava dışı asıl borçlu ile imzalanan kredi sözleşmesinin kefili olan davacının anılan sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığını ve asıl borçlu gibi kredinin ödenmemesinden doğan sorumluluğu üstlendiğini, kredinin ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini, kat ihtarına rağmen borcun borcun ödenmemesi üzerine adı geçen borçlu ve kefiller hakkında Ankara 15.İcra Müdürlüğü’nün 2016/713E sayılı dosyasına kayden ilamsız icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davacıya 16.02.2016 tarihinde tebliğ edilerek takibin kesinleştiğini,
Davacı kefil …’ın kefalete dair imzalarının müvekkili banka şubesinde huzurda alınmış olup, davacı tarafından da imza inkarında bulunulmadığını,
2016 yılında takip başlatılan ve kendisine 16.02.2016 tarihinde tebligat yapılan davacı yanın kefil olmadığını, kefalet iradesinin bulunmadığını ileri sürmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, bu bakımdan da davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Müvekkili bankanın Hazineye devredildiğini, bu nedenle bütün harç ve masraflardan muaf olduğu halde aleyhine harca hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; genel kredi sözleşmesi kapsamında başlatılan ilamsız icra takibinden ötürü borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
T. … Bankası ile … Tur. Gıda Tar. Ürn. İnş. Otom. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan 2.000.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde; … ve …’ın 13/05/2013 tarihinde 2.000.000,00 TL bedelle müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının alındığı,
Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2016/713 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; alacaklısının T. … Bankası, borçlularının … Tur. Gıda Tar. Ürn. İnş. Otom. Paz. San. Tic. Ltd. Şti., … ve … olup, 287.881,68 TL ana para, 91.992,76 TL işlemiş faiz, 4.599,60 TL BSMV, 1.380,25 TL masraf olmak üzere toplam 385.854,29 TL alacak üzerinden genel kredi sözleşmesine istinaden ilamsız icra takibi yapıldığı, takip dosyasının halen derdest olduğu görülmüştür.
Grafoloji alanında uzman bilirkişiden alınan raporda özetle; tetkike konu … Bankası T.A.O. … Ankara Şubesince “… Tur. Gıda Tar. Ürn. İnş. Otom. Paz. San. Tic. Ltd. Şti.”adına, kefilleri … ve … olarak düzenlendiğini, toplam 38 sayfadan oluşan Kredi Sözleşmesinin “Bu bölümdeki boşlukların tamamı kefil tarafından el yazısı ile doldurulacaktır” ibaresiyle başlayan 29.sayfasındaki “Adı, Soyadı/Unvanı” bölümündeki “…” isim yazısının, … eli ürünü olduğu, tetkike konu Kredi Genel Sözleşmesinin 29.sayfasındaki diğer tüm yazıların “Kefalet Tarihinin” “Kefalet Türünün” “Adresin” ve “Kefil Olunan Azami Miktarın” mukayese yazıya göre kıyasen …’ın eli ürünü olmadığı belirtilmiştir.
6098 sayılı TBK’nın 583.maddesinde; kefalet sözleşmesinin, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmayacağı, kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu, düzenlemesi yer almaktadır.
Düzenlemeler ile birlikte somut olay değerlendirildiğinde davacı banka ile dava dışı … Tur. Gıda Tar. Ürn. İnş. Otom. Paz. San. Tic. Ltd. Şti. arasında 13/05/2013 tarihli 2.000.000,00 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının söz konusu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla aynı limitle imzaladığı, Grafoloji alanında uzman bilirkişiden alınan rapora göre 13/05/2013 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 29. sayfasındaki matbu “Kefalet Türü”, “Kefalet Limiti” ve “Kefalet Tarihi” bölümlerinin karşılarında yazılı bulunan yazıların dava dosyasındaki mevcut mukayese yazı ve rakamlarında tespit edilen farklılıklara kıyasen davacı … elinden çıkmadığının tespit edildiği, bu hale göre dava konusu genel kredi sözleşmesinde kefalet tarihi, kefalet türü ve miktarının sözleşmenin müteselsil kefili olarak imzası bulunan davacı …’ın eli ürünü olmadığı anlaşılmakla davacı …’nın dava konusu sözleşmedeki kefaletinin geçersiz olduğundan ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik verilen kararda bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir (Emsal Mahiyette Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 22/05/2017 tarih 2016/7935 esas 2017/4041 karar sayılı içtihatı ile 27/04/2017 tarih 2016/16320 esas 2017/3435 karar sayılı içtihatı).
İsviçre Federal Mahkeme kararlarında istikrarla belirtildiği üzere şekil noksanı ile sözleşmenin butlanını ileri süren taraf hakkını kötüye kullanmış olmaz. Butlanı ileri süren tarafın böyle bir ithamdan kurtulabilmesi, sözleşmeyi yerine getirmeden kaçınmada korunmaya değer bir menfaati bulunduğunu ispata bağlı değildir. Aksine somut olayda butlanı ileri sürme hakkının kullanılmasını dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı bir hale koyan durumların varlığını butlanın ileri sürülmesine kabul etmeyen diğer tarafın ispatlaması gerekir. Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için şekil noksanı ile sakatlanmış bir muamalenin muteberliğine taraflardan birinin itirazda bulunması yeterli değildir; ayrıca özel durumlar sebebi ile onun itirazının dürüstlük kaidelerine açıkça aykırı görünmesi gerekir. (Medeni Hukukun Genel Teorisi ve Şahıslar Hukuku ile ilgili İsviçre Federal Mahkeme Kararları 1961-1965, Aytekin Ataay)
Hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığı da her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerelendirilmedir.
Somut olayda davacı kefil, işbu davada genel kredi sözleşmesinde ki kefaleti geçersiz olduğundan bahisle genel kredi sözleşmesi kapsamında borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Davalı banka vekili ise, davacının kefaletin geçersiz olduğu yönündeki iddiasını ileri sürmesinin TMK’nın 2.maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olduğunu öne sürmüştür. Yukarıda açıklandığı üzere şekil noksanlığını sonradan ileri sürmek davacı yönünden hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilemez. Meğer ki davalı banka dürüstlük kaidelerine aykırılığı açıkça ortaya koyan bir halin varlığını ileri sürüp ispatlamasın. Davalı banka ilk derece yargılaması sırasında sunmuş olduğu delillerle davacı kefilin şekil şartı yokluğunu bilerek davacının kredi kullandırma iradesini sakatlamak kastı ile şekil noksanlığını yarattığını ispatlayamamıştır. Tarafların kredi ilişkisindeki duruma göre (kredi kullandırıp kullandırmama tamamen bankanın inisiyatifindedir) güçlü konumda olan ve basiretli davranma yükümlülüğünde olan davalı banka, davacının kefaletinin kanundaki düzenleme çerçevesinde şekil şartlarına uygun olarak alınması gerektiğini ve buna aykırı düzenlenen kefaletin geçerli olmayacağını bilecek durumdadır.
TBK’unun 583. maddesindeki şekil/geçerlilik şartına rağmen azami limitin, kefalet tarihinin ve türünün davacının eli ürün olması şartına gerek görmeden kredi kullandıran davalı banka daha sonra şekil şartı eksikliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu açıkça ortaya koymalıdır. Aksi takdirde kanunun aradığı şekil şartının hiç bir önemi kalmayacaktır. Dosyadaki bilgilere göre kredinin açılmasının salt davacı kefilin kefaletinin güçlülüğünden kaynaklandığı anılan kefalet taahhütü olmaması halinde kredinin açılamayacağı ve kredinin kullanıldırılmasının salt kefilin davranışları ile uyandırdığı kefalete dayalı bulunduğu ispatlanamamıştır Bu durumda davacı kefilin şekil noksanlığını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılmak vasfında olduğu davalı bankaca açıkça ortaya konulamadığından kefalet geçersiz adledilmelidir. Açıklanan gerekçelerle davalı bankanın buna yönelik buna yönelik istinaf başvurusuna da itibar edilmemiştir.
Davacının kredi sözleşmesindeki kefaleti TBK’nın 583.maddesindeki şekle uygun alınmadığından geçersiz olmasına rağmen davalı bankaca davacı hakkında icra takibine girişilmesinden ötürü davalı bankanın kötü niyetli olduğu kabul edilerek davalı yararına İİK’nın 72. maddesi gereğince %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerekmiştir (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 18/09/2017 tarih ve 2016/10364 esas 2017/5928 karar sayılı emsal içtihatı).
Davalı vekilinin dosya kapsamında rapor alınan bilirkişinin uzmanlık alanı, adli belge inceleme uzmanı olması nedeniyle sunmuş olduğu raporun denetim ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı iddia edilmiş ise de, Ankara Bilirkişilik Daire Başkanlığının güncel listesinde Grafoloji alanında uzman bilirkişilerin uzmanlık alanı “60 Kriminalistik İncelemeler” alt uzmanlık alanı ise “60.03 Adli Belge İncelemeleri (El Yazısı – İmza Ve Sahtecilik” olarak yer aldığı, bilirkişinin bu hale göre grafoloji alanında uzman bilirkişi olduğu, sunmuş olduğu raporun dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu gibi davalı bankaca yargılamanın tüm aşamasında ve istinaf dilekçesinde de açıkça davacının banka şubesine gelerek bizzat sözleşmeyi imzaladığı beyan edilmiş, ancak sözleşmedeki yazı ve rakamların davacı tarafından doldurulduğu beyan edilmediği de gözetildiğinde davalı banka vekilinin buna yönelik istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Diğer yandan, davalı bankaca 696 Sayılı KHK kapsamında her türlü harçtan muaf oldukları iddia edilmiş ise de, geçici 5.maddede ”Sermayesindeki Kamu Payi 4050’nin Altina Düşünceye Kadar, Kredi Alacaklarının Tahsili Amaciyla Banka Tarafindan Açilmiş Veya Açilacak Dava Veya Takiplerde 2/7/1964 Tarihli Ve 492 Sayili Harçlar Kanununun 2.Inci, 23.Üncü, 29.Uncu Maddeleri Ile 30/6/1934 Tarihli Ve 2548 Sayili Ceza Evleriyle Mahkeme Binalari Inşasi Karşıliği Olarak Alinacak Harçlar Ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunun 1.Inci Maddesi Banka Hakkinda Uygulanmaz. Bankanin Her Türlü İhtiyati Tedbir Ve İhtiyati Haciz Taleplerinde Teminat Şarti Aranmayacağı, düzenlenmiş olup, düzenlemeden de anlaşılacağı üzere davalı banka tarafından açılmış veya açılacak dava veya takipler gereğince … Bankası harçtan muaf tutulmuş olup, eldeki dava ise bankanın davalı konumda olduğu anlaşılmakla davalı banka vekilinin buna yönelik istinaf başvurusu da yerinde değildir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne ve kötü niyet tazminatına karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 19.665,20 TL harçtan peşin alınan 4.916,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 14.748,7‬ TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B)1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/10/2019 tarih ve 2018/531 Esas 2019/789 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca kötü niyet tazminatı yönünden KALDIRILMASINA,
2-Davanın KABULÜ ile;
Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2016/713 esas sayılı takip dosyasında genel kredi sözleşmesinden kaynaklı yapılan takipten ötürü davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
3-Dava değeri asıl alacak olarak belirtilen 287.881,68 TL üzerinden hesap edilen %20 kötü niyet tazminatı olan 57.576,34 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 19.665,20-TL harçtan, peşin alınan 4.916,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 14.748,90-TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 23.222,90-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 4.957,40-TL harç toplamı ve 601,50-TL posta, tebligat ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.558,90-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan gider avansından artan kısmının HMK’nun 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
C)1-Davacı taraftan istinaf karar harcı olarak alınan 44,40 TL harcın talep halinde davacı iadesine,
2-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 31,50 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 152,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verild .09/03/2022

Başkan- … Üye – … Üye – … Zabıt Katibi -…

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.